Yavuz Hakan Tok's Blog, page 26
June 28, 2019
Günün Şarkısı 28 Haziran 2019
Serhat Sezen – “Sevenler Hep Güzel Bakar”

Serhat Sezen, cazla “reggae” arasında bir skalada müzik yapan, yaptıkları “cover”lar kadar, kendi şarkılarıyla da dikkat çeken Deli Müjgan’ın solisti ve şarkı yazarı. Sezen 2015 yılında, yani Deli Müjgan’dan önce “Kimse Bilmesin” adını taşıyan üç şarkılık bir kısaçalar yayımlamıştı. Geçtiğimiz günlerde ise ikinci solo çalışmasını piyasaya sürdü. “Sevenler Hep Güzel Bakar” ismini taşıyan tekli Independent etiketiyle yayımlandı.

Şarkının söz ve müziği Serhat Sezen’e ait. Düzenlemeyi kimin yaptığı bilgisine rastlamadım; muhtemelen Serhat Sezen, Alper Bakıner, Alper Atasever ve Tugay Genç birlikte stüdyoya girmişler ve şarkıyı canlı kaydetmişler. Serhat Sezen’in ufak tefek ses kaymaları da bunu doğrular gibi. Ama şarkıya asıl tadını veren de bu organik kayıt olmuş.

Hoş ve akılda kalıcı bir melodi, piyanoyla başlayıp keman ve saksafonla devam eden “jazzy” hava ile şarkı kısacık süresine rağmen iz bırakıyor dinleyende. Aslına bakarsanız gitara abanıp bir Akdeniz şarkısına dönüştürmek de mümkünmüş ya da daha sert bir yerden girip bir “rock” şarkısına da… Ama iyi ki iki seçenek de tercih edilmemiş.
Serhat Sezen’in kendine has şarkı yazarlığı ve müzikal anlayışının mevcut dinleyicisinin ötesine ulaşması için bu şarkı güzel bir vesile olabilir.
Published on June 28, 2019 10:08
June 27, 2019
Günün Şarkısı 27 Haziran 2019
Kerim Tekin – “Kar Beyaz”

Popüler müzikte ‘90’ların en parlak günleriydi. Kerim Tekin alabros traş edilmiş saçları, hafif tıknaz beden ölçüleri ve sempatik tavırları, gülüşüyle tam bir beyefendi, bir o kadar ideal bir damat adayı gibi çıkmıştı karşımıza ama sevdiği kızın “cici baba”sına inat pencereden eve girip sabahlara dek sevişmeyi teklif edecek kadar da yere bakan yürek yakandı aslında. Ben şahsen bir kız babası (ki Ege daha 1 yaşındaydı) olarak bir miktar sinir olmuştum kendisine “Hele bir gir o pencereden bak neler geliyor başına!” diyerek.

Şaka bir yana ilk albümüne adını veren “Kara Gözlüm” şarkı da en az “Cici Baba” kadar ses getirince Türk popunun sağlam bir ses ve parlak bir genç yıldız daha kazandığı konusunda hemen herkes hemfikir olmuştu. Nitekim ikinci albümü “Haykırsam Dünyaya” böyle düşünenleri haklı çıkarıyordu. Hele bir “Kar Beyaz” vardı ki, klasik olmaya adaydı. Kerim Tekin “cici çocuk” imajını da değiştirmiş, uzun saçlarıyla daha havalı olmuş, büyümüştü.

“Kar beyazdır ölüm,” diyordu şarkıda. Sözleri Kayahan’ın kızı Beste ve Tayfun Duygulu’ya, bestesi Tayfun Duygulu’ya ait bir şarkıydı bu ya da en azından kartonette öyle yazıyordu. Beste ve Tayfun o günlerde evliydi ve Kayahan’la Tayfun’un arası henüz bozulmamıştı. Kayahan kızına ve damadına çok destek veriyordu. Tayfun da kayınpederinin müzikal yeteneğinden, özellikle de bestecilik stilinden çok etkileniyordu belki de, bilemiyorum.

“Kar Beyaz” büyük patlamış, kıyametler koparmış ve Kerim Tekin’i genç popçular arasında başka bir yere konumlandırmıştı. Konserler, film ve dizi teklifleri gırla gidiyordu. 1998 yılı haziran ayıydı. Bir grup müzisyenle birlikte Afyon Sandıklı’da düzenlenen Sandıklı Termal ’98 Fuarı’na gitmiş, bir gece önce sahneye çıkmıştı.

Fuar bir gün sonra bitiyordu ama o, bir arkadaşının nişan törenine katılmak için erken yola çıkmıştı. Yanında menajeri, onu keşfedip müziğe kazandıran müzisyen Halis Bütünley vardı. Arabayla İstanbul’a dönüyorlardı ve arabayı Kerim kullanıyordu. Henüz Sandıklı’dan yola çıkalı 20 kilometre olmuştu ki kömür yüklü bir kamyon ve bir süt tankeri yolda çarpıştı, kamyon Kerim’in kullandığı aracın üzerine çıktı. Kazadan Halis Bütünley yaralı olarak kurtulurken, Kerim Tekin oracıkta can verdi.
Bugün Kerim Tekin’in ölüm yıldönümü. 23 yaşında hayata veda etti, sesi şarkılarında, gencecik yüzü hafızalarımızda kaldı. Ruhu şâd olsun.
Published on June 27, 2019 03:59
June 26, 2019
Günün Şarkısı 26 Haziran 2019
Bilge Su – “Yaralı”

Bursa doğumlu Bilge Su, küçük yaşlardan itibaren piyano ve şan eğitimi almış, yakın dönemde Süheyla Yengi’den aldığı şan dersleri ile de eğitimini pekiştirmiş. Bilge Su’nın ilk teklisi “Yaralı”, geçtiğimiz günlerde Run Ltd. ve SMM ortaklığı ile yayımlandı.

Şarkının sözleri Suat Kavukluoğlu’na, beste ve düzenlemesi ise Oğuz Çetiner’e ait. Birbirlerini yaralarından tanımış iki insanın Türkçe pop şarkılarında pek fazla kullanılmamış cümlelerle anlatıldığı, şiir dolgunluğunda şarkı sözleri ve hem serin hem de yakıcı bir melodisi var şarkının. Oğuz Çetiner’in elektronik pop sularında yüzdürdüğü bestesi Bilge Su’nun kendine has sesiyle doğru yerde buluşmuş. Henüz çok yetkin bir şarkıcı dinlemediğinizi hissediyorsunuz ilk dinleyişte ama ayırt edilebilir ses rengi şimdiden bir avantaj olarak kendini gösteriyor.
Türk pop müziğinin kıdemli tayfası büyük yüzdeyle bugünü yakalamakta zorlanırken, yeni isimlerin parlak çıkışlar yapması ve kendi kuşaklarını etki altına almaları hayatın doğal akışı. Buradan bakınca henüz çok genç olmasına karşın Bilge Su’nun onun kuşağının müziğini yakalayabilmiş Kavukluoğlu ve Çetiner’le, yanı sıra da genç müzisyenlere kapılarını sonuna kadar açmış Run Ltd. ile işe başlamış olması büyük şans.
Published on June 26, 2019 11:40
June 25, 2019
Günün Şarkısı 25 Haziran 2019
Deniz Toprak & Selda Bağcan – “Gülüşün Kalır Bende”

1992 yılında piyasaya çıkan ve Selda Bağcan’ı ’70 ve ‘80’lerden alıp ‘90’lara taşıyan “Ziller ve İpler” albümü, o dönemin yeni yeni palazlanmaya başlayan pop müziği içerisinde bambaşka bir yerde duruyordu. Her Selda Bağcan albümü gibi derindi, kişilikliydi, nitelikliydi, kıymetliydi. Ama dahası her daim genç o sesin ‘90’larda yankılanması ayrıca iyi gelmişti hepimize. O albümdeki şarkılardan birinin şimdiye taşınması da bugün iyi geldi, ne yalan söyleyeyim. Daha ilk duyduğumda yüzümde bir gülümseme belirdi, mutlu oldum.

“Gülüşün Kalır Bende”, ilk albümünü 2007 yılında yayımlayan Deniz Toprak’ın dördüncü albümüne adını veren şarkı olmuş. Geçtiğimiz günlerde Majör Müzik etiketiyle yayımlanan albümde Deniz Toprak, daha önceki albümlerinde olduğu gibi yine türküler ve türkü formunda besteler söylüyor.

Halk müziğinin daracık bir alana sıkıştırıldığı günümüzde türküler başka türlere, tarzlara meze ediliyor bolca. Gerçekten adlı adınca türkü söyleyen bir avuç insan kaldı. Deniz Toprak onlardan biri ve başından beri işini büyük bir özen ve sevgiyle yapıyor. Bu yeni albüm de bunu bir kez daha gösteriyor zaten.

Ahmet Telli’nin şiirinden Selda Bağcan’ın bestelediği “Gülüşün Kalır Bende”nin bu yeni versiyonunu Mehmethan Dişbudak düzenlemiş. Gayet sade, temiz bir düzenleme ve Deniz Toprak’ın pırıl pırıl icrasıyla şarkı bir kez daha hayat bulurken, Selda da Deniz Toprak’a sesiyle eşlik ederek el vermiş. Her daim genç müzisyenlerin yanında durmuş Selda ustalığının hakkını bir kere daha vermiş böylece. Nitekim albümü piyasaya süren firmanın da Selda’nın firması olması boşuna değil.
Albüm baştan sona çok güzel ama bu şarkıyla başlaması da ayrı güzel. Hâlâ keşfetmediyseniz Deniz Toprak’ı tanımak için şahane bir fırsat.
Published on June 25, 2019 03:46
June 24, 2019
Günün Şarkısı 24 Haziran 2019
Teneke Trampet – “Cihangir Kedileri”

“Ah bir isim bulsaydık şu gruba,” demiş Yıldırım Türker şiirde. Hatta bulmayı da denemiş. “Aç Sınıfın Laneti, Haydut Aşkları, Altmış Dokuz, Sormagir, Pürtelaş, Arka Sokak, Kötülük Çiçekleri, Siyah, Sahtiyan, Çıplak Hayvan, Kadife Yeraltı, Hırsızın Günlüğü”… Şiir 1993’de yayımlanmış, Türker’in ilk ve tek şiir kitabının da adı olmuş. Sonra 2019’da grubun adı kendiliğinden çıkıvermiş ortaya: Teneke Trampet olmuş.

Son olarak 2017’de “Olmaz” adını taşıyan 7 şarkılık bir albüm yayımlamıştı Teneke Trampet. 2018’de ise “Silahsız” adlı parçalarını Sofar videosu olarak yayımladılar. Geçtiğimiz günlerde de Teneke Trampet’in yeni teklisi “Cihangir Kedileri” SMM etiketiyle piyasaya sürüldü. Şarkı aynı zamanda grubun üçüncü albümünün de ilk teklisi imiş.

Teneke Trampet’in müziğine birazcık aşinaysanız neden bu şiirden bir şarkı çıkarmak istediklerini anlamanız zor değil. Yine de altyazı vermek gerekirse, basın bültenine bir göz atalım: “Teneke Trampet, Yıldırım Türker’in aynı adlı hayranlık uyandıran şiirinden uyarladığı ‘Cihangir Kedileri’ şarkısında belki müzik yapmaya yeni başlamış bir grubu anlatıyor, belki de hiç müzik yapmamış kişileri. Ama bir şekilde çoğunluk tarafından farklı bulunan, sevilmeyen, istenmeyen, dışarı itilen insanları...”
Sevilmeyen, istenmeyen, dışarı itilen değil belki ama başından beri çoğunluğun suyuna gitmeyen şarkılar yazan ve söyleyen, onlar çalarken insanların sevdiklerine yalan söyleyemeyeceği bir grup Teneke Trampet. Çoğunlukla esprili, şakacı, bazen sorgucu, hatta rahatsız edici.

Bir şiirden şarkı yapmak hiç kolay değildir. Ya eksik ya fazla kalır bir şeyler, şiirin kendi melodisi, ritmi reddeder başka melodiyi, ritmi çoğu kez. Ama bazen de öyle olur ki şarkı anlamını katlar şiirin, sözünü bileyler. Çok ufak eksiltmelerle şiirin içindeki şarkıyı doğru yerden çekip çıkarmış Teneke Trampet. Şarkı şiire yakışmış, şiir Teneke Trampet’e zaten teşne.
Koyun şiiri, melodiyi, sözü bir kenara, adamlar ne güzel çalmış be kardeşim!
Published on June 24, 2019 12:01
June 23, 2019
Günün Şarkısı 23 Haziran 2019
Hüsnü Arkan ve Arkadaşları – “Giderler”

“Nice geldiler gittiler, giderler… Beyler misafir, giderler…”
Çıktığı günden beri kaç kez dinledim bilmiyorum. Son zamanlarda bana bu kadar iyi gelen başka bir şarkı olmadı zira.

Hüsnü Arkan yazmış, Abbas Karacan, Efe Demiryoğuran, Deniz Bayrak, Vehbi Can Uyaroğlu, Mertcan Selçuk, Volkan Kirpik çalmış, Ahmet Ali Arslan, Alper Bakıner, Burhan Şeşen, Defne Bayrak, Erdal Güney, Ezgi Aktan, Gökhan Şeşen, Gözde Öney, Hüseyin Turan, Hüsnü Arkan, Kamucan Yalçın, Mahmut Çınar, Murat Ak, Onur Dilber, Saygın Akbudak ve Tuğba Tezer söylemiş, Tahta Kedi de yayımlamış. Doğa İçin Çal tadında bir iş çıkmış ortaya. Her cümle başka bir sesin rengi, kokusu, tadı, gülüşü, umudu, heyecanıyla bezeli.

Müzik dünyamızda pek sık rastlanmamış türden bir kolektif iş, bir çeşit imece. Ama dahası da var… Müziğin, sanatın aslında ne işe yaradığına dair unuttuklarımızı hatırlatıyor bize. Bir takım kerameti kendinden menkul klişelerin, kalite standartlarının, kategorizasyonların ötesinde… Kelimelerin gücünü hatırlatıyor. “Giderler” demek yetiyor mesela, kimin, niye, ne zaman, nereden nereye gideceğini söylemeye hiç gerek yok. Kalanını hayat tamamlıyor eninde sonunda; tarih şahit.
Bu zamanlara, bu yıllara, bu aylara, bu günlere ya da belki sadece bugüne, evet en çok bugüne bu şarkı yeter. Yazan, çalan, söyleyen herkesin eline sağlık.
Published on June 23, 2019 00:48
June 22, 2019
Günün Şarkısı 22 Haziran 2019
Güliz Ayla – “Öyle Sev”

Bugüne dek iki albüm, bir dondurma şarkısı ve bir de “remix” tekli yayımlayan Güliz Ayla, popüler müziğe kendi rengini sürüp, kendi iklimini yaratmayı başaranlardan. Kısa sürede oluşturabildiği bu algı ve dikkat dağıtmayan, hedef saptırmayan duruşu ile kendine açtığı alan, kariyerinin uzun soluklu olacağına dair önemli bir gösterge.

Nitekim geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlanan yeni teklisi “Öyle Sev” de Güliz Ayla’nın yerinde saymadığını gösteriyor. Daha ziyade akustik tınılara sırtını yaslamış ve öyle de sevilmiş müziğini bu defa elektronik sulardan geçirir ve güncelin göbeğine demir atarken (ki bunun sinyallerini Ufuk Kevser’le yaptığı “Öldür Beni Remix” versiyonunda vermişti) kendi gibi olmaktan da vazgeçmemiş. Üstüne, gözle görülür, kulakla duyulur bir biçimde ayakları yere daha sağlam basarak şarkı söyleyen bir şarkıcı var bu şarkıda. Şu veya buna benzetemeyiz artık sesini, şarkıcılığını.
Söz ve müziği Güliz Ayla’ya, düzenlemesi Ufuk Kevser’e ait “Öyle Sev”, sıkılmadan dinlenebilecek, uzun yaz günlerinin fonuna rahatlıkla yerleşebilecek, ritmik, akılda kalıcı, sıcak bir pop şarkısı. Büyük harflerle bağırmayan, gürültüsüz, çapaksız, tertemiz…
Published on June 22, 2019 03:03
June 21, 2019
Günün Şarkısı 21 Haziran 2019
Acil Servis – “Sözlerini Bilmediğim Şarkılar”
Türkiye’de “baba rakçılar” diye bir başlık açıp sıralamaya kalktığınızda yazacağınız isimler aşağı yukarı bellidir. Hem uzun ömürlü hem de etki alanı geniş olmuş bu isimlerin ürettikleri müziğin ne kadarı gerçekten “rock” müziktir meselesi ise tartışmaya açıktır. Bu topraklar “rock star” bir yaşama da, tutun ki bir Amerikan ya da İngiliz stiline türdeş “rock” müziğe de doğma, büyüme ve yaşama şansını pek kolay vermemiştir çünkü. Kültürel dinamikler engeldir her şeyden önce. Hep söylerim, “rock” müzik hiçbir zaman bu ülkenin müziği olmadı, olmayacak. Peki bu, bu ülkede “rock” müzik yapılmasına engel mi? Elbette değil. İyisiyle kötüsüyle yapan yapıyor, yapmaya da devam edecek şüphesiz.
Bugünkü kadrosu Ertan Kızıltan, Arif Deniz Toker, Soner Doğanca, Çetin Güney Ve Orhan Yolsal’dan kurulu Acil Servis yukarıdaki acımasız genellemenin dışına çıkabilmiş ender gruplardan. 1992’de kurulan grup, sadece iki albüm yaptı o zamandan bu zamana a1ma o iki albüm bile Acil Servis’i “baba rakçılar” listesine şüphe duymadan yazabilmemize yeterdi. (Yazıldı mı, yazılıyor mu soruları ayrı bir tartışma konusu tabii.) Bilen biliyordu, zaman zaman ara verseler de konserleri ilgi görüyordu, o ayrı ama popülerlik eleğinin üstünde kalan bir grup oldu hep. İyi mi oldu kötü mü, o da ayrıca tartışılır.
Acil Servis’in ikinci albümü 2010 yılında yayımlanmıştı. Grup cephesinden 9 yıl aradan sonra gelen ilk haber ise yeni bir tekli oldu. Geçtiğimiz günlerde 1306208 Records DK etiketiyle yayımlanan tekli “Sözlerini Bilmediğim Şarkılar” adını taşıyor.
Söz ve müziği grup elemanlarından Orhan Yolsal’a ait bir şarkı bu. Gümbür gümbür, gürül gürül, cayır cayır, su katılmamış bir Türkçe “rock” şarkısı. Söz ve melodisi sağlam çatılmış ve en babasından da çalınmış, söylenmiş.
Belki de Acil Servis tam zamanında geri dönmüştür ve bu sıfatları arka arkaya sıralayabileceğimiz bir Türkçe “rock” şarkısı hemen hiç düşmezken “timeline”larımıza, derde deva, hastaya çorba olacaktır. Umarım ve dilerim, bir uzun ara daha vermezler bundan kelli.

Türkiye’de “baba rakçılar” diye bir başlık açıp sıralamaya kalktığınızda yazacağınız isimler aşağı yukarı bellidir. Hem uzun ömürlü hem de etki alanı geniş olmuş bu isimlerin ürettikleri müziğin ne kadarı gerçekten “rock” müziktir meselesi ise tartışmaya açıktır. Bu topraklar “rock star” bir yaşama da, tutun ki bir Amerikan ya da İngiliz stiline türdeş “rock” müziğe de doğma, büyüme ve yaşama şansını pek kolay vermemiştir çünkü. Kültürel dinamikler engeldir her şeyden önce. Hep söylerim, “rock” müzik hiçbir zaman bu ülkenin müziği olmadı, olmayacak. Peki bu, bu ülkede “rock” müzik yapılmasına engel mi? Elbette değil. İyisiyle kötüsüyle yapan yapıyor, yapmaya da devam edecek şüphesiz.

Bugünkü kadrosu Ertan Kızıltan, Arif Deniz Toker, Soner Doğanca, Çetin Güney Ve Orhan Yolsal’dan kurulu Acil Servis yukarıdaki acımasız genellemenin dışına çıkabilmiş ender gruplardan. 1992’de kurulan grup, sadece iki albüm yaptı o zamandan bu zamana a1ma o iki albüm bile Acil Servis’i “baba rakçılar” listesine şüphe duymadan yazabilmemize yeterdi. (Yazıldı mı, yazılıyor mu soruları ayrı bir tartışma konusu tabii.) Bilen biliyordu, zaman zaman ara verseler de konserleri ilgi görüyordu, o ayrı ama popülerlik eleğinin üstünde kalan bir grup oldu hep. İyi mi oldu kötü mü, o da ayrıca tartışılır.

Acil Servis’in ikinci albümü 2010 yılında yayımlanmıştı. Grup cephesinden 9 yıl aradan sonra gelen ilk haber ise yeni bir tekli oldu. Geçtiğimiz günlerde 1306208 Records DK etiketiyle yayımlanan tekli “Sözlerini Bilmediğim Şarkılar” adını taşıyor.

Söz ve müziği grup elemanlarından Orhan Yolsal’a ait bir şarkı bu. Gümbür gümbür, gürül gürül, cayır cayır, su katılmamış bir Türkçe “rock” şarkısı. Söz ve melodisi sağlam çatılmış ve en babasından da çalınmış, söylenmiş.
Belki de Acil Servis tam zamanında geri dönmüştür ve bu sıfatları arka arkaya sıralayabileceğimiz bir Türkçe “rock” şarkısı hemen hiç düşmezken “timeline”larımıza, derde deva, hastaya çorba olacaktır. Umarım ve dilerim, bir uzun ara daha vermezler bundan kelli.
Published on June 21, 2019 09:46
June 20, 2019
Günün Şarkısı 20 Haziran 2019
Sibel Alaş – “Fem”

Yıl 1996. Hayatımda ilk kez bir bilgisayarım oluyor. İkinci el mikinci el ama aldığım kişi bu bilgisayar işlerinden o kadar iyi anlıyor ki zamanına göre çok üstün bir donanımı var bilgisayarımın. Düşünebiliyor musunuz, CD-ROM’u bile var!

CD-ROM ne işe yarar? Ne bileyim ben, oyun filan oynanır herhalde. Bir de program filan yüklenir CD’den. Müzik CD’lerini takıp dinleyebilirsin, evde şahane müzik seti olsa da o dandik bilgisayar kolonlarından çıkan ses daha havalı gelir.

İşte tam da o günlerde çıktı Sibel Alaş’ın “Fem” albümü. O zamanlar genelde önce kasetini, almaya değer görürsem de sonradan CD’sini alırdım albümlerin ama “Fem”i doğrudan CD olarak satın aldım paraya kıyıp (CD’ler çok pahalıydı evet.) Neden derseniz, Sony Müzik etiketiyle yayımlanan o CD’nin “multimedia” bir CD olduğu haberi çıkmıştı.

Yani ilk defa bir müzik CD’sini bilgisayara takmanın fazladan bir anlamı olacaktı. Peki ne vardı bu “multimedia” CD’nin içinde? Bir önceki Sibel Alaş albümü “Adam”dan iki klip, bu albümle ilgili kısa bir röportajlar videosu, bir de şarkı sözleri, fotoğraflar… Hepsi bu kadar. Ama siz bilemezsiniz bir CD’yi bilgisayara taktığınızda kendiliğinden açılan o ekranda Sibel Alaş’ın fotoğrafının belirip şarkısının çalmaya başlaması nasıl bir heyecan yaratır o yılların teknoloji fakiri dünyasında, öyle böyle değil yani.
Neyse… İşte o CD’yi bilgisayara her taktığımda bu şarkı başlardı. Albümün adı olan “Fem”. Albümdeki en sevdiğim şarkı olması da cabası. Söz ve müziği Sibel Alaş’a, düzenlemesi Murat Yeter’e ait bir enfes şarkı. O zaman bu zaman ne vakit bu şarkı çalınsa kulağıma aklıma o Pentium 75 bilgisayarım gelir. İki insanın ortak bir şarkısı olur, aşk şarkısı, düğün şarkısı filan anlarım da bir insanoğlu ile bir bilgisayarın ortak şarkısı olur mu? Benim vardı. O da bu şarkıydı işte.
Published on June 20, 2019 13:11
June 19, 2019
Günün Şarkısı 19 Haziran 2019
Göksel – “Hiç Yok”

Göksel’in kendi tabiriyle “siyah beyaz dönemden renkli döneme geçişi” gayet şatafatlı bir biçimde devam ediyor. Nitekim “Tam da Şu An” ve “Bu Da Geçecek” den sonra gelen üçüncü tekli de çok renkli.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yayımlanan şarkının adı “Hiç Yok”. Söz ve müziği Göksel’e ait şarkının düzenlemesi ise Ozan Çolakoğlu tarafından yapılmış. Şarkı zaten muhtemelen Göksel tarafından ilk bestelendiği an “Beni Ozan Çolakoğlu düzenlesin”, diye bağırmıştır; aksi mümkün değil. Çünkü böylesi bir şarkıya bu derece disko topu ışıltısı verebilecek üç aranjör varsa memlekette, biri Ozan Çolakoğlu ve Göksel’le zaten daha önce de bir dolu şarkıya imza attılar.

Depresyondaydı, acıyordu, açık yarası vardı, gidemiyordu filan derken Göksel’in içinden çok frapan bir disko kraliçesi çıkmasın mı? Çıksın vallahi. Ne de güzel olmuş, nasıl da yakışmış. Hem çemkirmeden, atar gider yapmadan da lafını söyler o. Göksel o. Kimselere benzemez. Kendi dilinden söyler. Söylemiş.
Gayet kıpır kıpır, gayet enerjik melodisi, basbayağı da sloganlı sözleriyle bu yazın çalma listelerinde Göksel’e yer açacak bu şarkı, orası kesin. Öte yandan 20 yıldan fazladır ağırlıklı olarak kendi yazdığı şarkıları söyleyen birinin viraj alırken riske girmesi kaçınılmazdır ya; o riski de bir güzel aşıyor bu şarkı. Bu defa acı yokken, gözyaşı yokken, korku yokken görüyoruz Göksel’i ve ne şahane ki gördüğümüzden memnun kalıyoruz. Daha ne olsun?
Published on June 19, 2019 09:58
Yavuz Hakan Tok's Blog
Yavuz Hakan Tok isn't a Goodreads Author
(yet),
but they
do have a blog,
so here are some recent posts imported from
their feed.
