Yavuz Hakan Tok's Blog, page 29
May 30, 2019
Günün Şarkısı 30 Mayıs 2019
Levent Yüksel – “Kırık Telli”

Çok ama pek çok sevdiğim erkek seslerinden biridir Levent Yüksel’in sesi. Dokunur bana, içimi acıtır ama bakarım sonra mutluluk da vermiş, gözümü gönlümü açmış. Değişiktir, enteresandır, kendine hastır, özeldir. Özeldir de… İşte onca şahane şarkı, şahane albümden sonra Levent Yüksel’in bugünlere yeni yeni şarkılar, albümlerle gelememesi de az can sıkıcı değildir.

“Kırık Telli”, kıyıda köşede kalmış, pek de kadri kıymeti bilinmemiş bir Levent Yüksel şarkısı. 2004 yılında yayımlanmış “Uslanmadım” albümünde yer alan şarkının söz ve müziği Sezen Aksu’ya ait, düzenlemesi ise Erdem Yörük imzasını taşıyor. İlginçtir ki şarkıyı o gün bugün Levent Yüksel’den başka söyleyen olmadı.

Sezen Aksu şarkı sözlerinden bir beşli liste yap deseler, ilk beşe koyacağım şarkı sözlerinden biri mutlaka “Kırık Telli” olurdu. Sezen’in halk ozanlarından, şairlerden el almış bir şarkı yazarı olduğunu tescilleyen şarkı sözlerinden, bestelerinden biri çünkü “Kırık Telli”.
Bu albüme yıllar sonra yeniden kulak kabartır, göz gezdirirken 2004 yılının üzerinden 15 yıl geçtiği gerçeğiyle yüzleşmek pek eğlenceli olmadı. Ne çare “Uslanmadım” dan bu yana Levent Yüksel şöyle dört başı mamur bir albüm yapmadı gitti. Bize de mecburen böyle eskileri kurcalamak düşüyor canımız Levent Yüksel dinlemek isteyince.
Published on May 30, 2019 09:16
May 29, 2019
Günün Şarkısı 29 Mayıs 2019
RockA – “Unutulur Her Şey”

Ankara kökenli bir grup olan RockA adını ilk kez 2012 yılında Tarkan’ın “Ölürüm Sana” şarkısına yaptığı “cover”ı ile duyurmuştu. O güne dek müziğini internet üzerinden servis eden ve aslında kendi şarkılarını da üreten grup, sonrasında 2 mini albüm ve 1 albümle yoluna devam etti. Yaklaşık 5 yıllık bir ara verdikten sonra ise (2015 yılında yayımlanan ve “demo” kayıtlardan oluşan albümü saymazsak) 2018 yılında “Sarılır Ay Geceye” adlı tekliyle tekrar dinleyici karşısına çıktı. RockA’nın yeni teklisi “Unutulur Her Şey”, geçtiğimiz günlerde Razaki Müzik ve RockA ortaklığı ile piyasaya sürüldü.

Şarkının söz ve müziği Halil Özüpek’e ait. Prodüktörlüğü de Özüpek üstlenmiş. Grubun bugünkü kadrosu Halil Özüpek’in yanı sıra Ömer Uyanık ve Uğur Utku Uslu’dan oluşuyor.

RockA beş yıllık aranın ve kadrodaki değişikliğin ardından yayımlanan “Sarılır Ay Geceye” teklisinde müziğinin değişimini de göstermişti aslında. “Unutulur Her Şey” de bu değişimin altını çiziyor. Temelinde “rock” tınıları olsa da elektronik müziğin daha fazla ön plana çıktığı bir şarkı bu.
Bugün vardıkları yerde, RockA kulvarındaki müziğin güncel eğilimleri de göz önüne alındığında çok doğru bir yerden ses veren, üstelik beş yıl önceki işlerine oranla da çok daha profesyonel tınlayan “Unutulur Her Şey” grubun 2020’li yıllara giden yola çoktan girdiğini gösteriyor.
Published on May 29, 2019 10:54
May 28, 2019
Günün Şarkısı 28 Mayıs 2019
Nilüfer – “Ağlıyorum Yine”

1970 yılında yapılan Altın Ses yarışmasında henüz 15 yaşında olan ve İtalyan Lisesi ikinci sınıfında okuyan Nilüfer Yumlu adlı genç kız birinci olur. Yarışmanın jürisinde müzik prodüktörü Nino Varon da vardır. Nino bu çocuk denecek yaştaki genç kızdaki star ışığını oracıkta fark etmiştir. Nitekim kısa bir süre sonra Nilüfer, Nino Varon’un çalışmakta olduğu Odeon Plak ile sözleşme yapar.

Tam da o sıralarda Gülgün Alanyalı adlı genç bir kadın Odeon Plak’ta çalışan bir başka prodüktöre, Antuan Şöriz’e şarkıları dinletip, plak yapmanın yollarını aramaktadır. Antuan Şöriz Gülgün Alanyalı’nın bestelerini beğenmez ama şarkı sözlerini çok beğenir ve onunla şarkı sözü yazarı olarak çalışmayı önerir. Gülgün mecburen gerçeği itiraf eder. Şarkı sözleri ona değil, Işık Lisesinde öğretmenlik yapan arkadaşı Çiğdem Talu’ya aittir.

Çiğdem Talu, arkadaşının aracılığıyla gelen teklifi düşünüp taşınıp kabul eder. Firmadan ona birkaç yabancı şarkı gönderirler ve Türkçe söz yazmasını isterler. Çiğdem’in sözlerini yazdığı ilk şarkıya “Neden?” adını verir. Şarkıyı Nilüfer seslendirir. Bu, Nilüfer’in de ilk plağı olacaktır.

Ne var ki sonradan fikir değiştirilir, “Neden” şarkısı bir süreliğine rafa kaldırılır ve Nilüfer’in 1972 yılında yayımlanan ilk 45’liğinde “Kalbim Bir Pusula” ve “Ağlıyorum Yine” adlı şarkılar yer alır.

“Ağlıyorum Yine”, orijinali Mirelle Mathieu tarafından seslendirilen “Acropolis Adieu” adlı Fransızca bir şarkıdır ve sözleri Çiğdem Talu tarafından yazılmıştır. Öğretmen olmasından dolayı şarkı sözü yazarlığı yapmaktan tedirgin olan Çiğdem Talu’nun adı plakta sadece Çiğdem olarak yazılmıştır ve bu bir süre böyle devam edecektir.
Bugün Çiğdem Talu’nun ölüm yıldönümü. 28 Mayıs 1983’de hayata gözlerini yumduğunda henüz sadece 44 yaşındaydı. Yayımlanmış ilk şarkısıyla onu anlamak istedim. Ruhu şâd olsun.
Published on May 28, 2019 08:01
May 27, 2019
Günün Şarkısı 27 Mayıs 2019
Miya – “Bu Adam Sana Zor Gelecek”

2018’de 3 şarkılık “Hold Me Close”u piyasaya çıkaran Miya, 2019’u ise “Salute The Sun”la karşıladı. Ben bu dört şarkının her birine ayrı ayrı bayılsam da ne yalan söyleyeyim, bu defa sıranın bir Türkçe şarkıya gelmesine sevindim. Zira Miya’nın Türkçe şarkılardan oluşan ilk ve şimdilik tek albümünin tadı hâlâ damağımda.

Miya’nın yeni teklisi “Bu Adam Sana Zor Gelecek”, geçtiğimiz günlerde DayDreamer etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Miya’ya ait, düzenleme ise Miya’nın bir yarısı olan Murat Matthew Erdem tarafından yapılmış.

“Bu Adam Sana Zor Gelecek” her şeyden önce nefis bir elektronik dans şarkısı. Bu türün Türkiye’deki popüler örneklerinden çok farklı üstelik. İçinden arabesk ezgiler de geçmiyor, kahırlı sözler de. Ritim kafanıza kafanıza vurmuyor, armoni ilkel durmuyor. Şarkının sözleri o kadar güzel yedirilmiş ki melodiye, İngilizce bir şarkı kadar akışkan geliyor kulağa ki sözler de hem eğlenceli hem de çok dişi.

Zaten bundan dolayı olsa gerek şarkının Gümüşlük’te “sıfır maliyetle” çekilmiş klibinde de “Gümüşlük kızları” ya da bir başka deyişle “köyün kızları” rol almış, kimliği gizlenerek kafasına kesekağıdı geçirilmiş erkek ise epeyce madara edilmiş (tırnak içindeki tabirler bizzat Miya’dan alıntılanmıştır.) Gümüşlük kızları ise hiç yabancı değil; Birce Akalay, Mine Söğüt, Jehan Barbur gibi tanıdık yüzler var mesela. Belli ki çok eğlenmişler klip çekilirken. Belli ki şarkının tadını da çıkarmışlar.
Bu aralar piyasaya sürülmüş birçok pop şarkısından çok daha yazlık bir şarkı bu. Keşke yaz boyu her yerde çalınsa, her yerde duysak.
Published on May 27, 2019 10:18
May 26, 2019
Günün Şarkısı 26 Mayıs 2019
Selen Servi – “Dolunay Masamızda”

İki mini albüm ve bir tekliden oluşan albüm kariyerinde öyle kitlelere mâl olmuş, dilden dile dolaşmış bir şarkısı yoktur ama Selen Servi yıl boyu neredeyse hiç oturmaksızın sahne programları yapan sayılı şarkıcıdan biridir. Turizm sektöründen müziğe geç intikal etmiş ama açığı çabuk kapatmış, kısa sürede sahnesi sevilen, aranılan isimlerden biri olmuştur. Çünkü Selen Servi sahnesinde hem her türden şarkı söyleyebilen, repertuarı geniş, iyi bir şarkıcı, hem enerjisi yüksek bir kadın izlersiniz.

Bunları anlatma ihtiyacı hissediyorum çünkü memlekette şarkıcı çok ama gerçek sahne şarkıcısı o kadar da çok yok. O iş başka bir beceri, donanım ve yeterlilik istiyor.

Selen Servi en son 2015’de “Pardon Bakar mısınız?” adı verilmiş mini albümünü çıkarmıştı. Sapla samanın harman olduğu bu zamanda kimse Selen’e “Sen çok iyi şarkıcısın, gel sana albüm yapalım,” demiyor haliyle. O da sık aralıklarla olmasa da şartları zorlayarak albüm kariyerini sürdürmek için çaba harcıyor. Selen Servi’nin yeni teklisi “Dolunay Masamızda” geçtiğimiz günlerde Avrupa Müzik etiketiyle yayımlandı. Şarkının sözleri Selen Servi’ye ait, beste ve düzenleme ise Alp Yenier tarafından yapılmış.

Tam yazlık bir şarkı “Dolunay Masamızda”. Yazlık dediysem öyle “dım tıs dım tak”lardan değil. “Beach”lerin gürültüsünün bitip “club”ların gürültüsünün henüz başlamadığı, tuzlu bir yorgunluğun üzerinize çöktüğü o sakin, hafif esintili, deniz kokulu saatlerde kurulmuş yazlık masaların şarkısı. Buzlu kadehler tokuşturulup, yeşil erik dişleri kamaştırırken dolunayı misafir edebileceğiniz masaların… Şarkının sözleri zaten doğrudan o masalara götürürken sizi, inceden alaturka melodisi de muhabbetin demini arttırıyor.
Yakın dönemde imza attığı dizi müzikleriyle adından sıkça söz ettiren Alp Yenier hem besteci hem de aranjör olarak bir kez daha kendini gösterirken, Selen Servi de tertemiz ve abartıdan uzak şarkıcılığı ile şarkıyı taçlandırıyor.
Published on May 26, 2019 04:31
May 25, 2019
Günün Şarkısı 25 Mayıs 2019
Narda Afrika – “Küskün Yengeç”

Kendi adını taşıyan ilk albümünü 2014 yılında yayımlayan Narda Afrika, 2018 yılında Müslüm Gürses’in “Nilüfer” şarkısını yeniden kaydederek tekli olarak yayımlamıştı. Geçtiğimiz günlerde Arpej Yapım etiketiyle yayımlanan yeni Narda Afrika teklisi ise “Küskün Yengeç” adını taşıyor.

Barış Başarol, İlker Yüksel, Serkan Aksak ve Yasemin Kahvecioğlu'ndan kurulu Narda Afrika, “retro” tatlar barındıran, orijinal, esprili, oyuncaklı şarkılarıyla dikkat çekmiş bir grup. Söz ve müziği Barış Başarol’a ait, düzenlemesi Çağıl Eren Koç tarafından yapılmış “Küskün Yengeç” de aynı izlekte olmakla beraber grubun müziğinde bu defa daha farklı bir “sound” anlayışı kendini gösteriyor.

Çok sıcak bir melodisi var şarkının ve daha ilk notalarından itibaren dinleyeni kavrıyor. Siyah beyaz bir filmin bir gece kulübü sahnesinde bir örnek giyinmiş bir orkestra tarafından çalınıyor sanki. Öyle tınılar çalınıyor kulağınıza. Solist Barış Başarol’un sesi de çok yakışıyor o tınılara. Derken rüzgârda sahilden geçen küskün yengecin dramına ortak oluyorsunuz. İşte o noktada şarkı sözlerindeki “homour”’dan edebiyattan ve sırlı cümlelerden nasibini almak biraz çaba istiyor.
Narda Afrika bu şarkı da dâhi olmak üzere yıl sonuna kadar 4 tekli ile ilerleyip, sonrasında yeni albümünü yayımlamayı planlıyormuş. Her bir şarkısını merakla bekleyeceğim.
Published on May 25, 2019 12:31
Demet Akalın - "Ateş"
YA SONRA DEMET?..

Demet Akalın onu yıllardır nasıl biliyorsak hâlâ öyle. Yine boş yapana postasını koyuyor, “geberesice” sevgilisinin ağzının üstüne bi’ vurası geliyor, “N’apalım len, ölelim mi?” diye soruyor, aşkından süründürüyor, sonra “Hadi bana eyvallah,” deyip gidiveriyor. E gezecek tabii, sevecek tabii, daha yeni başlıyor.

Öte yandan büyük sevmeye azmettiği “Minik”le arası bozulmaya görsün; “Hoşça kal büyük sevdam,” diyerek ayrılmış olsa bile, etrafındakilere “Ona benden bahsetmeyin, ağlar mağlar şimdi nemelazım,” diyecek kadar da yufka yürekli. Ağlamaksa ağlıyor yeri geldiğinde, inlemekse inliyor, eninde sonunda aşkın şerefine bağlayacak nasılsa.

İşin enteresan tarafı yirmi yılı aşkın süredir Demet Akalın’a şarkı yazanlar birer ikişer değişiyor ama onun ettiği laflar hiç değişmiyor. Ya herkes ona göre yazıyor ya da o herkesin yazdıklarının içinden kendine göre olanı çekip çıkarıyor ya da hiç alakası yokken bile şarkılar onda öyle duruyor. D: Hepsi.
Siz Demet’in yerinde olsanız ne yaparsınız? Doğruluk mı cesaret mi? Kırk katır mı kırk satır mı?

Demet Akalın’ın yeni albümü “Ateş”, geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle piyasaya sürüldü. 15 parçadan oluşan albüm, Akalın’ın albüm yapma pratiğinin bütün klişelerini tekrar ediyor. Daha yeniye, birazcık farklıya el uzatırken bile gayet temkinli. Albümde farklı farklı aranjörlerle çalışılmış ama onlar dahi prototipi bozmamaya özen göstermişler gibi. Yirmi yılda kullanılan “sample”lar değişmiş tabii biraz da ritim anlayışı filan belki. Hepsi bu.

Albüm çıktığından beri internette yazılıp çizilenleri okuyorum. Bir taraf Demet’in yine ve yeniden ateş ettiğini düşünürken, bir taraf da eski albümlerinin seviyesine ulaşamadığını, hatta albümün tutmadığını düşünüyor. Bir albümün tutup tutmadığı öyle üç haftada beş haftada belli olmaz, o ayrı mesele ama aslında iki taraf da aynı şeyi söylüyor, o da ayrı mesele. Şöyle ki; bu albümde bundan bir on yıl önce bir Demet Akalın albümünde yer alsa kıyametler koparacak şarkılar var, yok değil ama bugün artık öyle şarkılar öyle kıyametler koparmıyor.

Dinlenmez mi? Sevilmez mi? Yine dinlenir, yine sevilir ama dedim ya, o zamanların rüzgârı başkaydı, şimdi başka. Her dönemin rüzgarını yakalamaksa öyle kolayından bir iş değil. Hele Demet için hiç kolay değil. Zira Demet Akalın en başından beri kendini atarlı – giderli şarkılarla orta halli arabesk şarkılar arasında bir yere sıkıştırdı. Artık istese de o sıkıştığı yerin dışına çıkması çok zor, hatta imkânsız ki zaten onun da öyle bir isteği yok. Çünkü ne İsa’ya yaranabilir ne Musa’ya, muhtemelen de bunun farkında. İşini kendince en iyi yapabildiği yerde, kendi çizdiği sınırlar içinde hareket ediyor tam da bu yüzden. Buna ister zekâ deyin, ister kurnazlık, ister vizyon eksikliği. D: Hepsi.

Bütün bunları önünüze koyup, albüme o gözle bakmaz, şarkıları o kulakla dinlemezseniz, yukarıda bahsi geçen toptancı iki kesimden birine dâhil olmanız gerekir. Oysa müzik yazan bir kalemin toptancı olma lüksü yoktur. Bu nedenle her zaman yaptığımı yapıp albümü şarkıcının kendi kulvarı, klasmanı ve kariyeri içinde bir yere koyup yazacağım ama söz konusu Demet Akalın gibi ya çok sevilen ya hiç sevilmeyen bir şarkıcı olunca böyle balya balya açıklamalı bir girizgâh yapmak şart oluyor.

Bir kere iyi kötü gitar çalıp üç akorla beste yapabilen herkesin “akustik” şarkı yayımladığı bu zamanda, 15 yeni şarkı satın alıp “business class” aranjörlerle stüdyolara girip aylarca albüm kaydetmek hiç kolay bir şey değil. Çok maliyetli bir şey her şeyden önce. Şu da çok net ki bu kulvarda yürümeye devam eden ve tek şarkı çıkararak ilerleyen başka birçok pop şarkıcısı var ama tekli olduğu için, tek vuruş etkisi itibarıyla daha güçlü olması gereken o şarkılar yaprak kıpırdatmayabiliyor çoğu zaman. Ama bu albümde her biri tek başına kendi kulvarında iş yapacak 15 şarkı var. Bu da sadece parayı bastırmakla açıklanabilecek bir şey değil.

Albümde kadın bestecilerin şarkıları ağırlıkta: Ayla Çelik, Cansu Kurtçu, Sıla, Derya Bedavacı ve Öze Bade Derinöz. Bunlardan son ikisi bizzat Akalın’ın yakın dönemde yaptıkları işleri beğenip şarkı istediği genç besteciler.
Bununla birlikte albüm Tan Taşçı’nın bir bestesiyle açılıyor. “N’apıyorsan Yap” albümün ritim ve “sound” itibarıyla bugünün “total” müzik beğenisine en fazla yakın duran şarkısı ki düzenleme de Catwork tarafından bu minvalde yapılmış zaten. Bu bakımdan da yukarıda bir yerlerde öne sürdüğüm argümanı reddeden bir şarkı; yirmi yıl önce bir Demet Akalın albümünde böyle bir şarkı olmazdı. Bence çıkış için iyi de bir seçimdi ama galiba yine yukarılarda bir yerlerde bahsettiğim o sınırlara takıldı ve albüm için yeterince parlak bir start olmadı.
Adı ne kadar sevimsizse kendisi o kadar sevimli “Geberesice” ise Derya Bedavacı’nın bestesi. Kolay akılda kalan melodi ve kolay ezber edilecek sözlerle, hafif, uçucu, şekerli ciklet bir Demet Akalın şarkısı aslına bakarsanız. Aranjör Erhan Bayrak elini attığı her şarkıyı şenlikli bir hale dönüştürmek konusunda zaten usta. Bunu bu şarkıda bir kez daha gösteriyor ve şarkının eğlencesini sonuna kadar çıkarıyor.

Ardından gelen “Esiyor” ise tipikten de öte bir Demet Akalın şarkısı. O kadar ki Ersay Üner’in Demet Akalın için yaptığı ilk dönem şarkılardan biri gibi. Aynı matematik, aynı köprü, aynı yürüyüş. Epi topu sekiz mısrayı dört kişinin (Ayla Çelik, Şebnem Sungur, Gökhan Tepe, Serdar Aslan) birlikte yazması kadar besteyi iki kişinin (Ayla Çelik, Gökhan Tepe) birlikte yapmış olması da tuhaf. Bir keramet aradım ama bulamadım, kusura bakmasınlar.

Bestesini Ayla Çelik ve Serdar Aslan’ın birlikte yaptığı “Ağlar O Deli”nin sözlerini Hakkı Yalçın yazmış, düzenlemesini Serkan Ölçer yapmış. Demet Akalın’ın iki uçtan bir diğerine gittiği yerde orta halli arabesk şarkılar tarafından ses veren bu şarkı eğer illa ki Demet’ten böyle şarkılar dinlemek isteyeceksek, dinlemeyi tercih edeceğimiz bir şarkı olabilir. Yıllarca çaldığım ya da eğlenmeye gittiğim mekanlarda, genellikle de gecenin ilerleyen saatlerinde herkesin demlenmiş kafayla “Yok bir sitemim hayatta her şey kısmet,” diye bir ağızdan hicranlanmaya başlamasına defalarca şahit olduğumdan, bu şarkıyı da daha ilk dinleyişte o tablonun içinde hayal edebildim. Ha bana böylesi hesaplı dramatik şarkılar zerre dokunmuyor, o da benim hissizliğim mi artık bilmem.
“Bizi Buluyor” adlı şarkı Sıla – Demet Akalın işbirliğinin ilk bakışta çok sürpriz gibi görünse de aslında hiç de öyle olmadığını ayan beyan ortaya koyuyor. Zira farklı mahallelerde büyümenin ya da yaşamanın değiştirmediği duyarlılıklar, tavırlar, haller var ki Sıla ve Akalın’ı tam da orada, acısını dibine kadar yaşayan ama eyvallah da etmeyen delikanlı kızın duyarlılıklarında buluşturmuş bu şarkı. Şarkının bestesinde her zaman olduğu gibi Efe Bahadır’ın da imzası var ama düzenlemeyi bu defa Gürsel Çelik yapmış. Aslına bakarsanız ben Sıla ve Demet Akalın işbirliğinin bir ortada buluşma değil, bir sürpriz çıkarmasını tercih ederdim ama belli ki o riske kimse girmek istememiş.

Damar yolu açılmışken oradan devam ediyoruz ve “Yekten”e kulak veriyoruz bu kez. Öze Bade Derinöz’ün bu şarkısını Erhan Bayrak düzenlemiş, Haktan da Demet’e eşlik etmiş. Haktan’ın “benim sesim çok oktavlı” şarkıcılığına hiçbir zaman bayılmadım ama seveni çok. Bu şarkının da seveni çok olabilir zira genç neslin arabesk damarını böylesi şarkılar kolay yakalıyor şu sıralar.

“Kader ah be kader” gibi on yüz bin kez kullanılmış ve dahası Sezen Aksu tarafından da mühürlenmiş bir kalıpla yeni bir şarkı yazmaya ne gerek vardı bilemedim ama “Kader” bu kalıbın üzerine oturtulmuş bir şarkı. Şebnem Sungur’un sözlerini Ayla Çelik bestelemiş, düzenleme bu defa Alper Atakan’a emanet edilmiş. Her ne kadar versem veriştirsem de albümü üç beş dinleyişten sonra en çok aklımda kalanın bu şarkının nakaratı olması da enteresan. Öyle de yapışkan bir şey.

Sekizinci sırada yer alan Marlin (Marilyn Monreo’dan bahsediliyor) söz ve müziği Ayla Çelik’e ait bir şarkı. Şarkının asıl teması “Sürün sürün sürün aşkımdan” olunca “Hayat adil olsaydı Marlin Monro olurdum,” esprisi de boşa gitmiş gibi. Buna karşın Demet Akalın bu şarkıda (şarkı icabı) sesini bir parça teatral bir biçimde kullanmış, vurguları, baskıları filan doğru yerlere oturtmuş. Bunca yıldan sonra hâlâ bazı şarkılarda ciddi prozodi hataları yaparken (“Yekten” misal), bunun gibi bazı şarkılarda doğru yolu bulmasını neye borçlu onu cidden anlayamıyorum. Muhtemelen ona verilen “demo” kayıtlarda kim söylemişse ondan etkileniyor.

Bu şarkıdan sonra sözleri Hakkı Yalçın’a, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan’a ait iki şarkı ardı ardına geliyor. Albüme adını veren ve düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılan “Ateş”, yine Akalın kulvarı içerisinde etki gücü olabilecek, temiz bir şarkı. Yine aynı damardan yürüyen “Söz”ün de “gideri” var. Düzenlemesi Serkan Ölçer tarafından yapılan “Söz”, özellikle nakarat kısmıyla, birlikte söylemelere, eşlik etmelere pek müsait.

Sırada bu defa söz ve müzikleri Cansu Kurtçu’ya ait iki şarkı var. “Âlâ”nın düzenlemesini Mustafa Ceceli yapmış. Can sıkmayan ama bir kez daha dinleme isteği uyandırmayan, geçip giden bir şarkı. Düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılan “2’den Sonra” ise yine tamamen Demet Akalın matematiği ile yazılmış ve doğrudan doğruya eski albümlerinin izinden giden bir şarkı olmuş.

Söz ve müziği Murat Güneş’e, düzenlemesi Volga Tamöz’e ait “Minik”, beni albümde en çok eğlendiren şarkı oldu. Demet’in “Minik” tabirini kimin için kullandığını bilmeyen yoktur herhalde. Bu “özel” kelimeden bir şarkı türetirken hiç zorlamaya kaçmadan, zekice bir espri ve kelime oyunlarıyla sempatik bir şarkı yaratmış Murat Güneş. Melodik yapısı yine Demet Akalın şarkılarının örgüsünde (nakaratın son söz ve de melodi cümlesi nokta koyar, karara varır mesela) ama söz konusu olan bir Akalın şarkısı ile eğlenmekse (ki öyledir genellikle) bence bu şarkı bu işe ziyadesiyle yarar.

Sırada “Ödül” var. Sözleri Ayla Çelik ve Şebnem Sungur’a, bestesi Ayla Çelik ve Serdar Aslan’a ait, düzenlemesi Erhan Bayrak tarafından yapılmış “Ödül”, yine baştan aşağı Demet Akalın klişeleriyle dolu, vasatın altı bir şarkı.

Albümün kapanışını yapan “Bir Demet”in sözlerini Emirkan ve Ebru Polat yazmış. Bestesi Emirkan’a ait şarkının düzenlemesi ise Hasan Çiçek tarafından yapılmış. Şimdi kimlere ters düşerim onu bilmiyorum ama bence albümün en etkili yavaş şarkısı bu. Diğer tüm “half time” arabesk yavaş şarkıların arasında çok daha dokunaklı, çok daha naif duruyor bu şarkı. Şarkıcılık açısından da bu şarkıdaki Demet Akalın’ı diğerlerinden ayrı bir yere koyabilirim.

Albümün kapak fotoğrafları Erman İştahlı tarafından çekilmiş, tasarım ise Ahmet Terzioğlu tarafından yapılmış. Kartonetteki yazım hatalarına hiç girmiyorum; yazım hatasız bir Demet Akalın düşünülemez zaten. Kostümlerin “kitsch”liği için de aynı cümleyi kurabiliriz gönül rahatlığıyla. O da artık bir alamet-i farika.
Şimdi şöyle bir toparlarsak bu uzuuuuuuun yazıyı…

Sanırım buraya kadar en çok “Tipik bir Demet Akalın şarkısı, Demet Akalın klişesi…” filan gibi şeyler söyledim. Söyleyene değil, söyletene bak. Evet, Demet Akalın cephesinden bakarsanız bu albümde boş yok; yukarıda da dediğim gibi her biri kendi kulvarında iş yapabilecek 15 şarkı var albümde. Ama bir de sanırım Demet Akalın cephesinden bakınca görünmeyen bir gerçek var. Demet Akalın şarkıları dinleyerek büyümüş çocukların bile beğenileri, algıları, anlayışları değişiyor yavaş yavaş. Bu değişimi gözden kaçırmaksa geleceğe yatırım yapmamakla eşdeğer. Hele ki pop müzik yapıyorsanız. Böyle böyle günü kaçırmış, eski kalmış, eskide kalmış nice isim var pop tarihinde.
Daha önce de yazmıştım, bir kere daha yazsam ne değişecek onu da bilmiyorum ama yazayım.

Siz olsanız Demet Akalın’ın herhangi bir fotoğrafının üstüne, diyelim ki albüm kapak fotoğrafının üzerine şu konuşma balonlarından hangisini koyardınız?
A. Önümüzdeki en az iki yılı daha garantileyeyim. B. Hafta sekiz gün dokuz sahneye çıkayım. C. Şarkılarım kulüpte, barda, plajda çalınsın, dinlensin ki ben de oralardan iş kapayım. Ç. Zaten sesim bu kadar, doğal halim de bu, ne diye olmadığım biri gibi görünmeye çalışayım. D. Memleketin popunu ben mi kurtaracağım Allah aşkına? E. Beni seven böyle seviyor zaten, buradan yürümeye devam edeyim… F. Hepsi.

Siz hangisini seçip koyarsanız koyun, benim fotoğrafımın üzerindeki konuşma balonunda ise bir tek cümle olacak. Yukarıdaki her bir şıkkın karşısına koyabileceğiniz tek bir soru cümlesi:
Ya sonra Demet?..
MAYIS 2019
Published on May 25, 2019 04:42
May 24, 2019
Günün Şarkısı 24 Mayıs 2019
Gülben Ergen – “Müsaadenle”

Tekli ilk servis edildiğinde kapak tasarımında da dijital platformlardaki bilgilerde de “Müsaadenle” kelimesi tek a ile yazılmıştı. Twitter’a, “Gülben Ergen’e 2 a ile yazıldığını kim söyleyecek?” diye yazdım. Döndü dolaştı, magazin sitelerine bile düştü. Büyütülecek bir mevzuu değildi ama en azından işe yaradı, yazım hatası her yerde düzeltildi.

Gülben Ergen’i “mention”layarak yazmayı özellikle tercih etmedim. Yazdığımı nasılsa görecekti ama “Kim söyleyecek?” diye sormam boşuna değildi. Bir ironi vardı orada. Anlayan anladı. Nitekim ironi yapmamın sebebi bu vesileyle bir kez daha doğrulanırken bir başka gerçek daha ayan beyan kendini gösterdi: Gülben Ergen’in hata yapmasını, en ufak bir hatasında onu yerden yere vurmayı bekleyen bir kitlenin varlığı. Ki bence benim ironimden daha fazla ciddiye alınacak bir mesele. Tüm bunların sebeplerini, neden böyle olduğunu ve bu durumun nasıl bertaraf edilebileceğini oturup yazacak olan ben değilim. Buna kafa yorması gereken Gülben Ergen’in bizzat kendisi.

Gelelim yeni şarkısına…
Geçtiğimiz günlerde DMC etiketiyle yayımlanan “Müsaadenle” söz ve müziği Onur Mete’ye ait bir şarkı. Düzenleme ise Taşkın Sabah tarafından yapılmış. Dramatik sözlerine karşın insanı boğmayan, iç karartmayan, ferah, sempatik bir şarkı “Müsaadenle”. Gülben Ergen’in ses aralığı ve şarkıcılık kapasitesi için de çok müsait, doğru bir şarkı olmuş ki Ergen’in kendine uygun şarkı seçimi konusunda büyük ölçüde başarılı olduğunu inkâr edemem. Bir de seçtiği şarkıyı kendi meşrebince bir görsel çalışmayla desteklemek konusunda da gayet akıllıca davranıp her şarkıda bir imaj (tabii Nihat Odabaşı desteğiyle) yaratıyor ki janrının gereklerini de böylece tamamlamış oluyor. Bu şarkının klibi de şarkıyı fazladan dinlettirebilecek kadar şaşaalı.
Bu arada teklide meraklısı için şarkının bir de akustik versiyonu var, onu da söyleyeyim.
Published on May 24, 2019 11:26
May 23, 2019
Günün Şarkısı 23 Mayıs 2019
Tanju Okan – “Kadınım”

1973’de Serge Reggiani tarafından seslendirilen, Fransızca sözleri Jean-Loup Dabadie, bestesi Alain Yves Reginald’e ait olan “T'as L'air D'une Chanson”, 1974 yılında Mehmet Teoman’ın yazdığı Türkçe sözlerle Tanju Okan tarafından seslendirildi ve Türk popunun klasiklerinden biri olacak “Kadınım” böyle doğdu. Evet, şarkının Fransızca hali de etkileyici idi ama Türkçe versiyonu kadar değil. Evet, şarkının orijinalinde de Serge Reggiani “Me femme (kadınım)” diyordu ama Tanju Okan gibi değil.

O zamandan bu zamana şarkıyı Teoman, Levent Yüksel, Yaşar ve Mehmet Erdem gibi dört karakteristik ve ne Tanju Okan’a ne de birbirlerine benzeyen ses yeniden seslendirdi. Kıyas kabul etmezdi; kimse Tanju Okan gibi “Kadınım” diyemezdi. Zaten biz de o kıyası yapmadan dinledik bu yeni versiyonları.
Yukarıdaki paragrafları 2018 yılı mart ayında “Kadınım”ı bir kez de Deniz Tuzcuoğlu seslendirdiği zaman yazmıştım.

Bugün Tanju Okan’ın ölüm yıldönümü. 23 Mayıs 1996’da kaybetmiştik onu. Çok kocaman, eşsiz, benzersiz bir ses, müthiş bir şarkıcıydı. Ne yazık ki alkol bağımlılığı yüzünden hem kariyeri olması gerektiği kadar parlak devam etmedi hem de sağlığını erken yaşta kaybetti (onun kadar çok sayıda içkili sigaralı şarkı söyleyen de yoktur bu arada; bugünlerde olsa pek televizyona çıkamazdı sanırım.)

Tanju Okan’ın sadece “Kadınım” şarkısıyla biliniyor olması çok kötü ama “Kadınım”ın bir Teoman şarkısı zannedilmesi ondan da kötü. Maalesef ikisi de vaki bugünlerde.
Tam da bu yüzden bugün onu anmak için “Kadınım”ı seçmeyebilirdim ama bulabildiğim en temiz görüntülerden biri bu şarkıya aitti. İstedim ki şarkıyı videodan dinlemek isteyenler, Tanju Okan’ın görüntüsünü de görsün. Üstelik bu video o hep çok sevdiği denizde, muhtemelen Ege kıyılarında çekilmiş. Hayatının son yıllarını da geçirdiği ve şu an adına bir parkın ve parkın içinde heykelinin bulunduğu Urla’da bir de teknesi vardı Tanju Okan’ın. Teknenin adı “Kadınım”dı. Bilmiyorum bu videodaki o tekne mi ama denizde bir tekne içinde “Kadınım” şarkısını söylerken çekilmiş görüntüler kadar onu doğru anlatacak çok az şey var sanırım.
Published on May 23, 2019 09:14
May 22, 2019
Günün Şarkısı 22 Mayıs 2019
Salman Tin – “Bayım”

Salman Tin hakkında uzun süredir yazmak istiyordum ama geçtiğimiz Mart ayında yayımlanan 4 şarkılık mini albümü “Ben Garsonken”deki herhangi bir şarkı için klip çekilir belki diye bekledim. YouTube linklerini de paylaşıyorum ya yazılarda, en azından bir “audio video” da olurdu ama her nedense bu albüm YouTube da yok. Burada paylaşacağım video da şarkının albüm kaydı değil. Merak edenler albümü dijital platformlarda dinleyebilir.

Köfn Records etiketiyle yayımlanan “Ben Garsonken”, söz ve müziği Salman Tin’e ait 4 şarkıdan oluşuyor. Özellikle açılış parçası “Aptal Yaprak”, yakın zamanda dinlediğim en güzel şarkı. Her dinleyişimde beni çok etkileyen bu şarkının dijital alemin kalabalığı içinde kaybolup gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. “Bayım” ise hemen ardından gelen bir başka etkileyici şarkı.
Bu iki şarkıdan bile anlaşılabileceği üzere çok iyi sözleri, çarpıcı ve akılda kalıcı melodileri olan şarkılar yazıyor Salman Tin. Doğruya doğru, çok temiz bir şarkıcı değil, yer yer detoneler var kayıtlarda ve bu konuda ciddi bir mesai yapması gerekiyor. Yine de bu kusur çok rahatsız etmiyor dinlerken zira Salman Tin’in asıl derdinin şarkı yazmak ve yazdıklarını anlatmak olduğunu hissediyorsunuz.

Dönemin ağır şartlarının yarattığı moda gereği minimalist tutulmuş, az sayıda enstrümanla kaydedilmiş albümdeki diğer şarkılar ise “Eski Eskidi” ve “Unutma, Yaşanmamışlıklar”.

Her biri ayrı tatta 4 şarkıyı arka arkaya dinlediğinizde, daha fazla Salman Tin şarkısına kulak vermek ihtiyacı hissederseniz (ki kuvvetle muhtemeldir) hemen bir çalma listesi oluşturup daha önce tekli olarak yayımlanmış “Gözlerinde Bi’ Yer”i, “Bir Yol Bulunur Bir Son Bulunduysa”yı, Tin’in BKE ile birlikte yaptığı “Sensiz N’aparım Ben”i, “Gitsin”i, "Bul Beni"yi ve bu albümden sonra yayımlanmış son tekli “Güneşe Dokundum”u listeye ekleyebilirsiniz. Şahsen ben öyle yaptım. Böylece bir albüm edecek kadar Salman Tin şarkısının tadını çıkarıyorum.
Published on May 22, 2019 05:41
Yavuz Hakan Tok's Blog
Yavuz Hakan Tok isn't a Goodreads Author
(yet),
but they
do have a blog,
so here are some recent posts imported from
their feed.
