Nilay Örnek's Blog, page 7
August 5, 2020
Onu ilk kez dinliyorsanız “İyi ki Gönül Öney’i tanıyoruz” diyeceksiniz
Gönül Öney sanat tarihçisi, yazar, araştırmacı, eğitmen, Türk ve İslam Sanatı, özellikle de çini denilince akla ilk gelen isimlerden. Ve Gönül Hanım Nasıl Olunur’a konuk oldu… Dinleyenin “İyi ki böyle bir kadınla tanıştık” dediği bölümlerden biri; kaçırmayın…
Gayret, neşe, sevgi, çalışma, okuma-yazma ve sanatla, ilgi çekici bir aile ve arkadaşlıklarla geçen, geçmekte olan bir yaşam… Dinlemesi keyifli bir hayat öyküsü.
Nasıl Olunur’un 72’nci bölümünün konuğu, sanat tarihçisi, yazar, araştırmacı, eğitmen, Türk ve İslam Sanatı, özellikle de çini denilince akla ilk gelen isimlerden biri, çok değerli bir bilim insanı Prof. Dr. Gönül Öney…
Alman bir anne ile bir Türk babanın 6 evladından biri Gönül Hanım.
Kardeşi Sevgi Soysal ünlü bir yazar, diğer kardeşi Duygu Aykal ünlü bir koreograf, bir diğer kardeşi birçok çocuk kitabına imza atmış mimar Mine Kazmaoğlu, eniştesi Mümtaz Soysal Dışişleri eski Bakanı, diğer eniştesi Gürer Aykal ünlü bir orkestra şefi, bir diğer eniştesi ünlü mimar Adnan Kazmaoğlu, damadı Ahmet Tan Turizm eski Bakanı… Kızları Aylin Öney Tan ile Sezin Öney’i kitaplarından, yazı ve programlarından tanıyoruz…
Türkiye için bir şeyler yapan, yapmak isteyen insanlar; çalışkan, duygusal, üretken, azimli, enerjik, neşeli, güzel bir kadın Gönül Öney…
Bu bölümü dinlemenizi çok isterim.
https://podcasts.apple.com/tr/podcast/nas%C4%B1l-olunur/id1458003492
Ana görsel:
Gönül Öney’i, Tunç Soyer ile aramıza aldığımız fotoğraf üç yıl öncesinden, Arkas Trio konserinden…
August 4, 2020
Levent Kömür ile klasik yöneticilik kavramını sorgulatan bir ‘Nasıl Olunur?’ bölümü
“Kuralların olmadığı, olsa da herkese aynı uygulanmadığı, pek çok şeyin sır olduğu piyasalarda” nasıl iş yapılır? Nasıl Olunur adlı podcast’imin 71’inci bölümünde konuğum, Mey Diageo Türkiye’nin Genel Müdürü Levent Kömür oldu
İş dünyasının dinamikleri uzak olduğum dinamikler.
Ama o dünyadan Levent Kömür ile konuşmak istedim, çünkü onu uzaktan hep daha farklı bir açı getirmek isteyen, yenilikçi, “çok okuyan” biri olarak görürüm.
İlgi alanlarımı yazabileceğim, karşılığında telif de alabileceğim yayın sayısı az. Kimi zaman çok az kişiye ulaşan bir dergiye yazarım mesela, Levent Bey’den bir mesaj gelir. Okumuştur, onunla ilgili yeni bir açı getirir.
Ben Reşat Ekrem Koçu okurum, “Ya Levent Bey Koçu için bir gece yapsanız ne güzel olur” diye bir mesajı rahatlıkla ona atabilirim, karşılığında da hemen şiirden, metinden, İstanbul’dan iki satır yazışacağımızı bilirim.
Bir yemeklerine katılırım; yeni kitabımı almış, hatta okumuştur. 50 kişinin olduğu bir iş yemeğine o kitabı getirme, kitap üzerine konuşma ve imza sorma hoşluğunu gösterir. Böyle incelikler insanın hoşuna gider…
Gastronomi dünyasının bana tanıttığı nevi şahsına münhasır insanlardan Levent Bey.
Biraz iş dünyasından konuştuk, biraz onun hayatından, biraz da onun yapmak istediği yöneticiliği uygularken yaşadığı güçlüklerden. Beyoğlu’ndan, okumaktan, İstanbulluluktan…
KURALLARIN OLMADIĞI BİR PİYASADA…
Şöyle yazmışım söyleşi metnine: “Kuralların olmadığı, olsa da herkese aynı uygulanmadığı, pek çok şeyin sır olduğu piyasalarda” nasıl iş yapılır?
Kriz dönemleri “okuyarak” nasıl aşılır? “Yeni nesil yönetici nasıl olunur?’’ ya da “Yeni neslin yöneticisi nasıl olunur?’’
Sesli kitap sistemi canım Storytel ile yaptığımız (ofisi, ekibi özledim) Levent Kömür söyleşisi, Spotify, iTunes ve podcast dinleyebileceğiniz tüm mecralarda.
June 24, 2020
Apartman dedektifliği işinin bir ucundan da siz tutar mısınız?
İnsanların farkında olması için elimden geleni yapıyorum; hali hazırda durumu bilenlerden özür dileyerek anlatayım:
Bir süredir apartman, bina dedektifliği yapıyorum.
Her gün önünden geçtiğimiz, kimi içindeki yaşanmışlıklar, kimi de mimari yapısı nedeniyle, kısacası tarihi ve biçimiyle kıymetli apartmanları, kimi zaman da binaları, onların hikâyelerini “araştırıyorum”.
NEREDEN OKUYABİLİRSİNİZ?
İkinci kitabımda da biraz apartman, şehir yaşamı, Jane Jacobs olduğu için kitabımın var olan Instagram hesabını bu amaçla kullanmaya karar verdim. Bulgularımı da ağırlıklı olarak @herumutortak arar adlı Instagram hesabından yayınlıyorum.
Aslında kimi apartmanın öyküsü uzun, fotoğrafı çok olduğu için bu bloga da taşıyordum ama araştırma yeterince vaktimi alıyor. Henüz hepsini taşıyamadım. Zamanla buraya da tek tek taşımak istiyorum.

DESTEKLER HARİKA OLUYOR…
Otomobil kullanmayan, korona sürecinde toplu ulaşım aracına da binmeyen benim gibi biri için zorlu bir süreç. Ancak, uzun yıllardır süre gelen “apartman isimleri, güzel binalar” ilgim nedeniyle baktım ki cep telefonumda 4 bine yakın fotoğraf var, onlarla idare ediyorum. Pek çok Cumhuriyet dönemi yapısı, şehirleşmenin başladığı semtler yakınımda olduğu için de yürüyebildiğime yürüyorum.
Kimi zaman fotoğraf, bilgi ve yazılarıyla destek olanlar da oluyor ki harika oluyor.
Mesela Şebnem İşigüzel konuk yazarım oldu, Cihangir’den üç apartman anlattı. Hem dili harikaydı, hem tepkiler.
Onun dairesinde ondan sonra oturanlar, binayı bilenler yazdı mesela…
Harry Lenas gibi bir beyfendiyi andık ya da…
Kimi apartmandan bir mimari metin çıkıyor, kiminden insanın yüreğini dağlayan bir göç hikâyesi, kimindense neşeli bir komşuluk öyküsü…
Henüz çok değiller ama inatla iz sürüp çıkardığım bazı işlerle gurur duyuyorum:) Bakınız
NE YAPMAK İSTİYORUM? ZAMANIM ELVERDİKÇE…
1- Bugün var olan ya da olmayan bazı önemli binaların kaydını tutmak istiyorum. (Yunus Nadi için Vedat Tek bir apartman yapmış da bugün o yok misal)
Her şey bir şeyin yerine yapıldı. Amacım “Ay eskiler ne güzeldi” demek, ağlanmak değil. Kayıt tutmak. Ne vardı, ne oldu bilelim. Olmaz mı?
2- Geçmişi, anıları, o binalarla insanların ilişkilerini görerek bilerek bugünü doğru anlamak. Hafıza!
3- Bugüne kalan değerli yapıların içlerini görmek, anı, hikâye, fotoğraf paylaşımı yapmak. Bu nedenle de sık sık çağrı yapıyorum.
“Eğer böyle bir evde oturuyor ya da oturanı tanıyorsanız paylaşın, anlatın” diyorum. (“Beni kahveye çağırın” da diyorum). Oda sayısı, bugünkü durum, orada bir dönem yaşayan insanların bilgisi… Hepsi işe yarar…
Misal bir sanat danışmanı olan Melis Terzioğlu, “bizim için” bir Sedad Hakkı Eldem yapısı olan evinden fotoğraflar paylaştı. Sonrasında “Bunu okullarda okutuyoruz ama biz bile binanın bugünkü durumunu bilmiyoruz, teşekkürler” yazan eğitimci mesajları bile aldım.
4- Yaşadığımız yeri bilmek…
Çok insan bana apartmanının fotoğrafını, ismini, yerini göndererek araştırmamı istiyor.
E zor tabii. İçinde oturanlar bilemiyorsa benim ulaşmam daha güç. Ama imkânsız da değil… Çabalıyorum.

NE YAPABİLİRSİNİZ?
İmece usülü çalışabiliriz:)
1- Bu mesajı ilgilenecek insanlarla paylaşabilirsiniz? Ya da sözlü olarak anlatabilir, yayabilirsiniz…
2- Hatıratlardan çok bilgi çıkıyor.
Misal Nejat Eczacıbaşı kitabında, ilk ilaç yaptığı apartman dairesini ismiyle cismiyle anlatıyor ya da Şakirpaşa Ailesi sağolsun Nişantaşı-Gümüşsuyu-Harbiye onlar hakkında yazılanlar olmasa eksik kalacakmış gibi…
Bir şey okurken gözünüze takılanı paylaşabilirsiniz.
Onlardan güzel ipucu oluyor ya da puzzle gibi birleştirmeler yapılıyor.
3- Tarihi, mimari açıdan önemli bir yapıda oturuyorsanız ya da oturduysanız hikâyesini siz anlatabilirsiniz? (bknz. konuk yazarlar:)
4- Öyle bir evi / apartmanı biliyorsanız, oturmasanız bile yazabilirsiniz…
5- Anne, baba, üst kuşaklar… Ne bilgiler var… Aman aman. Tarihi asansör fotoğraflarından, eski tip ev içi ilginç mobilyalara her şey ilgi çekici olabilir. Bana yazmasanız anlatmasanız da kendiniz kaydını tutun. Bunlar önemli.
6- Hukuk bürosu çalışanlara! Binalarınızı öğrenin. Benim gördüğüm güzel binaların çoğunda havalı bir hukuk bürosu var!:)
7- Eski fotoğraf karıştıranlar… Apartman gördünüz mü biraz daha dikkatli bakın:)
8- Mimarlık okuyanlar, kitapları okuyanlar, hatta mimarlar… Sizdeki bilgi, belge gani ganidir… Bizde ilgi çok, bilgiyi arıyoruz.
9- Ya da benim aklıma gelmeyen katkılar olabilir… Bu arada içinde, girişinde resimli apartmanları da “biriktiriyorum”.
10- İstanbul’da olmak zorunda da değil…

NE YAPILMASA DAHA İYİ?
1- “Bana şu sokağa da baksanız güzel olur” diye mesaj atmanız çok işime yarayan bir şey olmuyor. Bir bilgiyle, bir ipucuyla gelinince etkileyici oluyor:)
2- Bir binayı anlatıyorum uzun uzun tüm bildiklerimle.
Altına “Mimarını da bilsek iyi olurdu yalnız” gibi yorumlar yazmazsanız sevinirim. Sizce bilsem yazmaz mıyım?
“Siz bulursanız metne eklemekten zevk duyarım” yazmak geliyor içimden, söyleyeyim…
3- “Mısır Apartmanı’na da bir bakın”, “Doğan Apartmanı’nı biliyor musunuz?” safhasını geçtim. Bir apartman meraklısına onları ilkokulda öğretiyorlar gibi düşünün… Klasiklerden değil ilginçlerden, az bilinenlerden yola çıkalım… Ama klasiklerden de içinden hikayeler olur, orada yaşamışsınızdır siz yazın süper olur…
4- Yapmaya çalıştığım “güzel bina fotoğrafı paylaşmak değil”. Çooook şahane binalar var ama iki bilgi olsun diye bekliyorum. Ancak sanırım Talimhane’den bir kısım fotoğraf paylaşacağım. Çünkü yıkılmak üzere boşaltılmışlar.
Teşekkürler
nilay

(Buraya yoruma da yazabilirsiniz, @nornek hesabında e-mailim var, @herumutortakarar mesajlarına bakıyorum mümkün olduğunca. Ama bir fotoğrafın altına yorum yazarsanız herkes o bilgiyi okuyor.)
June 22, 2020
Nasıl Olunur’da güleç ve nazik bir iş insanı, Bülent Eczacıbaşı
Nasıl Olunur’un 70’inci bölümünde konuğum Bülent Eczacıbaşı. Bülent Bey ile podcast kaydını telefonla konuşarak yaptık ama sesi o kadar güleçti ki, bölümü anlatabilmek için ben de öyle bir fotoğraf seçtim (Muhsin Akgün çekmiş).
Twitter’da biri bu bölümü “İsmini çocukluğumdan beri duyduğum, şimdi de dinleme fırsatı bulduğum bazı iş insanları, sadece bilgi vermiyor adeta tevazu, iletişim, denge, kültür, kibarlık dersi veriyor” diyerek paylaşmış; tam da bu. Yine çok güzel bir bölüm sizleri bekliyor… .
.
Bir de… Deneyimi, bilgisi ne olursa olsun bir söyleşiye, o söyleşiye katkı sağlama amacıyla ve hatta minik hazırlıklarla gelen insanlar beni kendilerine hayran bırakıyor.
Bir sesli kitap sistemi olan Storytel ile birlikte yaptığımız Nasıl Olunur’u Spotify ve iTunes üzerinden dinleyebilirsiniz.

June 11, 2020
Cihangir’in iki komşu apartmanı Lena ve Gülen…
Çok mutluyum ki, Instagram’da ‘Her Umut Ortak Arar’ adlı hesabımı merkez alarak paylaştığım ‘eski yapılar, apartman ve binalar’ heyecanıma başkaları da ortak oluyor. Bir konuk yazarım var. Hem de ne yazar! Kitaplarını çok sevdiğim Şebnem İşigüzel. Cihangir’den, Cihangir Parkı’nın çevresinden, dört apartman anlattı Şebnem, ben de fotoğrafladım, peyderpey paylaşacağım.
İlk, Gülen ve Lena Apartmanları…

Cihangir Parkı ile ilgili bir bilgi ararken Twitter’daki Hayalname hesabında bu fotoğrafı gördüm.
Altına tanıdığım bir yazar, Şebnem İşigüzel, “Arkadaki Gülen Apartmanı’nın en üst katında hayatım geçti” yazmış, sağdaki apartmanın yıkıldığını yerine şimdi Kaktüs’tün olduğu apartmanın yapıldığını yazmıştı. Soldaki Lena Apartmanı’nın üzerine de iki kat eklenmiş, göreceksiniz zaten.

Oturduğu kıymetli binaların değerini bilenlerin kokusunu alıyorum ben ya da kendime pay biçmeyeyim, onlar kendilerini belli ediyor. Hemen Şebnem’e yazdım; “Hadi bana anlat” diye… O daha da güzelini yaptı, bana birkaç apartman anlattı ve “Ben sana bunları yazayım” dedi. “İkişer paragraf yaz ne olur” dedim.
Cihangir’den, Cihangir Parkı’nın çevresinden, dört apartman anlattı Şebnem, peyderpey paylaşacağım. Ben de gittim fotoğrafladım.
İlk önce Gülen ve Lena Apartmanları…
Şebnem İşigüzel anlatıyor:
Cihangir Caddesi, Kaktüs’ün hemen yanı ve onun yanı. Önce Lena Apartmanı yapılmış. Sahibi Baylan Pastahanesi’nin sahibi. Ardından hemen yanına Gülen Apartmanı’nı yapmışlar. Üç oğlu varmış. Oğlanlardan ikisi pastacı olmuş, Harry Lenas daha dirayetli çıkmış ve işi sürdürmüş. Viyana’da pasta eğitimi alıp babasının işinin başına geçmiş. Bir kardeş Amerika’ya gitmiş. Diğer kardeş doksanlı yılların sonunda öldü. Baylan Pastanesi’nin üç dükkanı vardı. Bu sayı zamanla bire indi. Kadıköy’deki kaldı. En son Harry Bey vefat etti sanırım beş yıl önce.

Biz Gülen Apartmanı’nın en üst katında oturduk. 1994’ten 2002’ye kadar. İlginç olan üst iki daire Lena Apartman ile üstten birleştirilmişti. (Araya giriyorum; Şahane ayrıntı değil mi?)
Ev sahibi bizim alt katımızda oturuyordu. Dadısı Madam Marika hayattaydı ve o da ikinci kattaydı. Ayrıca onun Lena Apartman’da da yine ikinci katta bir dairesi vardı. Madam Marika yaşlı bir kadındı ama uzun yıllar Harry Bey’e baktı. Bir nevi kahya kadına dönüşmüştü.
Kızım Tamar 1998’de burada doğdu. Madam Marika ona bebek önlükleri dikmiş önünü Fransızca yazılarla işlemişti.
Fransızca, “Ye Bebek, Afiyet Olsun Bebek,” yazıyordu.
Evin banyosu dahil her yeri manzaralıydı. Mimari hatadan çok inatlaşma yüzünden böyle olmuş. Aile Rum’du ancak benim gibi Arnavut kökenlilerdi. Mutfak, manzaralı taraftaydı ancak penceresinden eğilerek manzarayı görürdünüz. Çünkü anneleri mutfağı buraya istemiş, baba istememiş, mutfak burada olmuş ama pencere alçağa yapılmış. Gemi mutfağı gibiydi. Salon, caddeye bakardı. Çünkü deniz tarafından rüzgar soğuk gelir diye hep böyle düşünülmüş. Çok geniş ve yine manzaralı bir merdiven boşluğu vardı. Çılgın bir maviye boyalıydı. Merdivenden çıkarken manzara görürsünüz.
Ben burada Eski Dostum Kertenkele romanımı yazdım.
Radikal İki’deki yazılarımı burada yazdım.

Evin önünde bir tek bizim arabamız dururdu cadde bomboştu. Harry Bey çok gürültücü ve coşkulu bir insandı. Hayat doluydu. Apartmana çok bağlıydı. Çocukluğu gençliği burada geçmişti. Eşinden ayrılmıştı. Yalnız oturuyordu. Çok seyahat ediyordu. Her sabah taksiyle Kadıköy Baylan’a giderdi. Apartmanın arkasında derin bir boşluk vardı sonradan Ağaçtaki Kız’a ilham verdi. Borularda dolaşan ve üç numaranın banyosundan çıkıp halısının yarısını o tatildeyken afiyetle yiyen bir lağım faresi vardı. Hatta ona isim bile takılmıştı. Banyo giderleri bu yüzden kapatıldı. Bodrum kattaki Fransız, lağım faresinin eski kocası gibi öksürdüğünü söylerdi. Apartman sabahtan akşama kadar güneş alırdı. Üzerinde güneş batmayan apartman…”
İşte budur; şahane değil mi?

June 10, 2020
Gündüz Vassaf’ı dinleyiniz
Psikolog ve yazar Gündüz Vassaf, uzun yıllardır en sevdiğim yazarlardan biri. Ne yazdıysa okuyorum ve yazdıklarından onun iyi biri olduğunu düşünüyorum. Olur böyle… Yazılarını sevdiğimiz insanları severiz, tanışsak çok iyi anlaşabileceğimizi düşünürüz. Ama bazen öyle olmaz. Hem ben yazdım da bunu, hayranlığı pek sevmem, hayalkırıklıklarına açıktır, kendi beklentilerimizi yükleriz birilerine… Ama çok mutluyum ki, Gündüz Vassaf tam da kafamdaki gibi biri… Dinleyince anlayacaksınız. Dinlerken tekrar sevdiğim insanlardan; 1.5 saatlik yayında bir ömürlük zihin açanlardan… Ya da bilmiyorum, siz karar verin, benim pek sevdiğim Nasıl Olunur bölümlerinden biri oldu.
Sevgili Haluk Oral buluşturdu bizi.
Boston’da yeni kitabını yazmakta olan Vassaf ile Skype aracılığıyla buluştuk. Evlat olmaktan babalığa, ölümlerden yaşama, mağduriyet totalitarizminden meşhur müptelalığına, delirmeden zekâ testlerine, dünyaya duyarlılıktan iklim değişikliklerine pek çok konuda konuştuk…
Kısacası… Nasıl Olunur’un 69’uncu bölümünün konuğu, Orhan Pamuk’un ifadesiyle “Düş gücünün avukatı, düz yazımızın en özgür ruhlu kalemi” Gündüz Vassaf. Bu bölümü kaçırmayın.
June 6, 2020
Başaran Apartmanı’nın dünü bugünü; Konak Sineması’nın ev sahibi
Hâlâ var olan bir eski Nişantaşı binasına bakalım bugün: Başaran Apartmanı… Dümdüz görünüyor, önünden kaç defa geçmişimdir, geçmişsinizdir. Ama alt katında ne hikâyeler…
Nişantaşı’nda, Vali Konağı Caddesi’nin Harbiye’ye yakın tarafında bir bina. Bugün bakınca mimar da olmayan benim gibiler için muhtemelen pek de bir şey ifade etmeyecek bir apartman. Ama biraz bilmek başka bir his yaratıyor. Çünkü benim sadece anılarda okuduğum bir sinema var; Konak Sineması. Döneminin efsane mekanlarından.
Sinemanın girişi bu apartmanın altı.

Arkitekt Dergisi’ne göre Hakkı Başaran, pek çok farklı kaynağa göre ise İbrahim Başaran arazinin sahibi ve sinemaya da o izin verip yaptırıyor, sonradan…
Fotoğraflarda Başaran Apartmanı’nın bir yanında ahşap köşk, diğer yanında geniş bir boşluk görmek çok acayip. Bugünkü hali düşünülürse… Arkası da ferah imiş. Maçka Parkı’nın bir parçası olan parktan o günlerde “çocuk parkı” diye söz ediliyor. Bir de bugün ek kat çıkılmış; 6 katlı olmuş. Mimar Muhittin Binan’a da baktım ahşap kapı ve pencereler üzerine kitapları var.

Arşivden binaya bakar isek:
(ARKİTEKT Cilt: 1949 Sayı: 1949-03-04 (207-208) Sayfa: 50-53)
“Bu bina, İstanbul’da, Nişantaşı’nda Vali Konağı Caddesi’nde, Çocuk Bahçesi karşısındadır. Her birinde, dokuzar oda olmak üzere, beş tam daire, bir zemin katı ve yarım dairelik bodrum katından teşekkül eder. Bodrumda, arka bahçeye ayrı iki geçit ile çamaşırlık, kalorifer, kapıcı daireleri bulunmaktadır. Dairelerin , servis girişi , arka bahçe vasıtasiyle, büyük iç avludan temin edilmiştir. Binanın, Vali Konağı Caddesi’ne bakan kısmı, ceph e genişliğince, ikamete ayrılmış ve arka bahçeye bakan kısım yatak odalarına tahsis olunmuştur Binanın yegâne dış mimarisini teşkil eden cephe proporsiyonları çok nisbetli ve olgundur. Plân tertibinde, piyeslere ve servislere verilen eb’at isabetlidir. Bu güzel eserinden dolayı (mimar) Muhittin Binan’ı tebrik ederiz.”




June 3, 2020
Nişantaşı’ndaki o sokakta yürürken Prof. Ahmed Ağaoğlu evini de aklınızdan geçirin
Bastığımız, oturduğumuz yeri bilmek tanımak ne kadar önemli… Nişantaşı’nın en popüler sokaklarından Avukat Süreyya Ağaoğlu Sokak. Hani Kuruvasan gibi rağbet gören lokantalar, çok güzel apartmanlar var. Peki oradaki köşkten, sonra sadece 28-29 sene ayakta kalan muhteşem Sedad Hakkı Eldem Evi’nden haberiniz var mı?
(Farklı ayrıntılan için Instagram’da @herumutortakarar adlı hesabına bakabilirsiniz)

Bugün fotoğraflarından âşık olduğum ama bugün var olmayan bir evden, bir aileden, bugünün popüler bir sokağından, ilginç bir ilişkiden bahsedeceğim.
Her şey Artitekt Dergisi’nde gördüğüm bu eve, mimar Sedad Hakkı Eldem evine hayralıkla başladı; “Prof A.A.” evi diyordu.
“Maçka’da, Teşvikiye Camii arkasındaki sırtlarda yapılan bu iki katlı ev, eski bir konağın temellerinden istifade edilmek ve tamamen onun üzerine oturtulmak suretile yapılmıştır.”
Böyle bir evin Maçka/Nişantaşı’nda bugüne kalması zor! (Popüler/zengin semt sorunsalı -bu konularımızdan biri olsun ileride-) Ama yine de aradım.
Sonra 1930’larda böyle bir ev yaptırabilecek, isminin baş harfleri A.A. olan profesör aramaya başladım. Google’ı kanattım! Sonra Nişantaşı Topağacı’nda evin yerini bulmaya çalışırken “Avukat Süreyya Ağaoğlu Sokak”ı fark ettim.
[image error]
AHMET AĞAOĞLU KIYMETLİ ADAMMIŞ
Bu ipucundan çözdüm. Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Hanım’ın yıllarca oturduğu Topağacı’ndaki sokağa ölümünden sonra bu isim verilmişti. Ve buldum! Babası Ahmet (Ahmed) Ağaoğlu, siyasetçi, hukukçu, akademisyen, yazar ve gazeteci. Bu süreçte hakkında bayağı okudum. Kendisinden uzun uzun bahsetmek isterim. İslam, Türk düşünce ve siyasi hayatı, İslam-kadın üzerine de yazan, Atatürk’ün yakın dostlarından biri olan bu beyfendi eşi Sitare ile birlikte tıp doktorundan eğitimciye pırıl pırıl dört çocuk yetiştirmiş.
Türkiye’nin ilk kadın avukatı Süreyya Ağaoğlu‘nun, eğitimci ve milletvekili Tezer Taşkıran‘ın (bana da bir felsefeci yazınca anladım, Tezer Ağaoğlu Taşkıran da Türkiye’de ilk mantık kitabını yazan kadın, aynı zamanda Ara Güler’in Kayınvalidesi imiş. Ne aile!), elektrik yüksek mühendisi ve iş adamı Abdurrahman Ağaoğlu’nun; siyasetçi, edebiyatçı ve hukukçu Samet Ağaoğlu‘nun ve tıp doktoru Gültekin Ağaoğlu’nun babası Ahmed Bey.

FEHİM PAŞA KONAĞI’NIN TEMELİNDE
Eve dönersek… Fehim Paşa Konağı varmış yerinde, (bunu çözmek de uzun zamanımı aldı). Çünkü her yerde “Bir konak yerine” yazıyor. Yıkıldıktan sonra 1936-37’de yerine Eldem, Ahmed Ağaoğlu için bu bahçeli evi yıkılan köşkün temelleri üzerine yapmış.
Bu güzel ev de 1965’te yıkılmış yerine (anladığım Ağaoğlu isminde) apartman yapılmış.

Neyse ki bir kayıt tutulmuş, Sedat Hakkı Eldem’in eski tip Türk evi kültürünü modern dünyayla birleştirdiği bir eser olarak hakkında yazılar yazılmış.
“Salona aydınlığı çatıdan alan bir holden girilmektedir.
Türk karakterini vermek için âdeta bu eski malzemenin mevcudiyetinden istifade etmiştir diyebiliriz. Yuvarlak salonun içindeki hatlardaki ahenk, duvarlar içinde yapılan eski Türk hücrelerine benzeyen, nişler, merdivenin dairevî plânı, ince parmaklığı, eskiyi andıran yeni ve modern hatlardan tevekkül ediyor. Yeni mimarimize Türk karakterini vermek için yapılan araştırmaların ve gayretlerin, ne kadar yerinde olduğunu Sedat Hakkı’nın bu muvaffak olmuş eseri bize göstermektedir” diyor 1938 tarihli yazıda.

HER PAZARTESİ DÜŞÜNÜR TOPLANTILARI
İlgimi çeken bir şey daha; Ahmed Bey, 1932’den sonra her pazartesi, 1939’daki ölümüne kadar evinde devrin tanınmış düşünürlerinin katıldığı büyük toplantılar düzenlemiş, hiç aksatmadan. Nâzım Hikmet’ten Peyami Sefa’ya kadar pek çok tanınmış kişinin katıldığı toplantılar. Hayatının son yıllarını da Nişantaşı’ndaki evinde geçirmiş, “Kültür Haftası” ve “İnsan” dergileri ile Cumhuriyet gazetesinde dizi yazılar yazmış.
Yani bu ev de kimler kimler gördü kim bilir. Oturanı, yapanı zaten yeterince değerli gözümde. Artık yok ama yine de şimdinin popüler Nişantaşı sokağından, Topağacı’ndan geçerken daha önce hiç kurulmamış bu bağlantıları bilerek geçmenizi dilerim.
Bu araştırmamı çok sevdim.
* Bu bilgeleri, hele de kaynak göstermeden alır da kullanırsanız, kendi kurmadığınız bağlantıları kurmuş gibi yaparsanız sizi bulurum. Teşekkürler.

Fotoğraflar ve evin genel mimari bilgisi için kaynak ve ev hakkında biraz daha geniş bilgi de şöyle:
Kaynak:ARKİTEKT Cilt: 1938 Sayı: 1938-10-11 (94-95) Sayfa: 277-286
“Bina iki katlıdır. Zemin katında aynı antreden girildikten sonra ayrılan ve mütenazır iki daireyi ihtiva eden apartımanlar vardır. Birinci kat mal sahibinin arzusuna ve ihtiyacına göre yapılmıştır. Geniş manzaraya hâkim oval şekilde büyük bir salon vardır. Salona aydınlığı çatıdan alan bir holden girilmektedir.
Zemin kattaki antreden hole dairevî bir plânı olan merdivenle çıkılmaktadır. Yemek salonunun arka tarafında ofis, servis merdiveni, mutbah bir sırada olmak üzere toplanmıştır ki bu cephe kısmen şimal istikarnetine müteveccihtir.

Holden ayrı bir kapı ile kütüphaneye ve yatak odasına girilir. Yatak odasının yanında bir banyo vardır. Banyonun diğer yatak odaları ile irtibatı ayrı bir kapı ile temin edilir. Binanın arka cephesinde iki antre vardır ki bu bahçeye karşıdır. Evin bahçe ile ‘irtibatı burası vasıtası iledir. Bu antre üzerinde geniş bir sofa vardır. Yazın sıcak havalarda bu istikametten esen rüzgar antre ve sofayı serin tutar. Çalışma odasının oval salonla bitişen duvarına ve bir diğer cephesine kitap rafları yapılmıştır. Kapın yanında bir şömine vardır. Zemin katındaki iki daireye gelince; bunlar üçer oda, birer banyo ve mutbahtan ibaret küçük lojmanlardır.”

Bir yetenek avcısı ne yapar?
Diyelim ki İzlanda’nın bir şehrinde piyanistsiniz; sizin adınızı, yeteneğinizi duyuyor, gelip sizi dinliyor ve dünyaca ünlü bir klasik müzik sanatçısı olmanızı, prestijli festivallerde, salonlarda konserler vermenizi sağlıyor… Nasıl Olunur’un bu bölümünde konuk, klasik müzik alanında uzmanlaşmış bir yetenek avcısı, menajer Tuğçe Tez. Londra, Münih ve Paris’te ofisleri bulunan uluslararası bir sanatçı ve proje yönetimi ajansı olan Harrison-Parrott’ta çalışan Tez ile onun ve klasik müziğin dünyasını konuştuk. Dinlemek isterseniz
Tuğçe Tez’in temsil ettiği isimlerden Víkingur Ólafsson – Bach: Aria variata (alla maniera italiana) in A Minor,
May 30, 2020
Ceylan Apartmanı’nın içinden özel gösterim
Bazı ikonik mimari yapıları, çizimlerinden, fotoğraflarından biliyoruz. Ancak kiminin iç yaşamına dair zerre bilgimiz yok… Onlar seneler içinde nasıl evriliyor, içlerinde yaşam nasıl? Hep merak ediyorum… İlla görmemiz de gerekmiyor, oturanların dinlemek de bana yetebiliyor. Ama tabii ki görmek de bir başka… İşte Melis Terzioğlu sağolsun, Taksim’deki ünlü Ceylan Apartmanı’ndan kısa bir gösterim…

Malum, uzun zamandır var olan “geçmiş-hatıralar-Cumhuriyet dönemi mimarisi (ve insanları)” tutkumu iki hafta oldu, minik minik yazıp paylaşıyorum.
Bu süreçte de ara ara “Eğer ki hâlâ ayakta olan bu güzel binalardan birinde oturuyorsanız, az biraz da olsa hikâyesini biliyorsanız ne olur paylaşın, hatta beni kahveye çağırın” diyorum.

Beni ilk kahveye çağıran, oturduğu bina sayesinde tanıştığımız, şimdilik sadece telefonla konuştuğumuz ama belli ki daha çok anı paylaşacağımız Melis Terzioğlu oldu.
Müteşekkirim. Hem bu projeme gaz verdiği, ivme katmak için evinden fotoğraf paylaştığı, hem de bu kıymetli yapıya değer verdiği, onu böyle güzel yaşattığı için.

Ceylan Apartmanı, Taksim’de, Gezi Parkı’na komşu ünlü bir Sedad Hakkı Eldem binası. Kimileri için pek bilindik, kimileri için belki bir ilk. 1932-1933’te inşa edilmiş. Benim sevdiğim şu üçgen binalardan.
Melis’in babaannesi de o evde oturmuş, babası da… Üç kuşak bir binanın tarihini bilmek, yaşamak çok nadir, pek güzel. Fotoğraflardan da görülebilecek ‘gemi tipi’ üçgen salonun en ucuna Melis’in babaannesinin yatağını koyduğu bile olmuş… Meydanı oradan izlemek; ne güzel…

Hem Taksim, hem apartman yıllar yılı pek çok değişim geçirmiş. Pek çok kat ofis ve kiralık olduğu için binanın bakımı, korunması çok kolay değil. Melis, hatta “Kapı değiştirilsin” önerisine şiddetle muhalefetlerini anlattı. Kapı da pek güzel. Melis’in dairesi, diğer katlardan daha küçük ama şahane bir “güvertesi var”. 30 yıl kiranın ardından neredeyse yeniden, bir mimarla yapılandırmış Melis daireyi, pek de güzel, pek de “sanatlı” döşemiş. Şahane değil mi?

* 31 Mayıs 2020, ev fotoğrafları Melis Terzioğlu tarafından çekilmiştir.