Nilay Örnek's Blog, page 3

December 2, 2022

Aydın Engin: Hiçbir şeyden pişman değilim

Aydın Engin… Ve bazı kelimeler var: Ödemiş, hukuk, tiyatro, dergiler, sol, cezaevleri, ‘yatakhane gibi’, miyavlamamak, bitler, uçakla kaçış, hostesle çocuk kaçırma, Daniel Cohn-Bendit ile bebek bakma, Yılmaz Güneyli geceler, senaryolar, Ekim, emek, kedi, çağla badem, Oya Baydar…

Yurtdışındaydım, Aslı Kazan yazmış bana, “Nilay çok üzüldüm Aydın Engin ölmüş” diye (24 Mart 2022). O kadar inanamadım ki… Yaşla ilgili değil ya bazen yaşlanmak; hiç yaşlı değildi ki. Zihni, hareketliliği, neşesi, o tatlı kandırmacaları, yeni tabirle o tatlı ‘trollemeleri’…

Günlerce inanamadım, Türkiye’ye dönememiştim henüz, cenazesine de gidemedim. Onunla yaptığımız kaydı da günlerce dinleyemedim.

7 Kasım 2020’de yayınlandığına göre; bir ekim günü yapmışız söyleşiyi, onun sevdiği bir ay, eminim!

Hafızam kötü, günlerce deli gibi çalıştığım, onun için kitaplar okuduğum, sonra da günlerce edit yaptığım, tekrar tekrar dinlediğim içeriği unutuyorum. Ancak Aydın Engin yayını unutulmazlardandı.

Oya Baydar ile Aydın Engin

Ses editlerimi yapan Baturalp sık sık beni tembihliyor, frekansı daha iyi diye internet üzerinden yapıyorum kayıtları. Ama onunla ev telefonundan konuşmuştuk, mis gibi gür sesi, duru Türkçesi ile etkileyiciydi. Hele anlattıkları, anlatış şekli. Biliyordum, bekliyordum ama yok kayıtta başka bir şeydi, dinleyen de fark edecektir, sık sık “Film izlettirdi” bize, bir senaryo gibi anlatıyordu yaşadıklarını, anında insanın gözünde filmler oynatan biriydi Aydın Engin.

Aydın Bey ile tanışmam geçtir; 10 küsur sene önce, 13 yıl falan olmuştur. Doğan Akın ve biri daha, Asmalımascit’te Yakup’ta oturuyorlardı. Doğan beni de davet etti, ben de bayağı saatlerce oturdum. Cem Dizdar mı vardı yanımızda, Cem de unutulacak biri değil ama o geceden aklımda sadece Aydın Bey.

Sürekli bana sözel oltalar atıyor, kandırmak istiyor, ben anlamaz ciddi yanıt verirsem gülüyor…

Ayazpaşa’da oturduğum apartmanda oturmuş bir zamanlar; eski kapı görevlisi kadını çok iyi hatırlıyordu misal. Onu hatırlıyorum…

Neyse…

Günler sonra kendimi hazırladım ve dinledim yeniden yaptığımız kaydı. Onun o enerjisine, o kadar zor bir hayatı ele alış ve anlatış biçimine nasıl hayran oldum.

Ve o son; sonu acayipti…

“Hiçbir şeyden pişman değilim”.

İyi ki yapmışız bu yayını, iyi ki…

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 02, 2022 05:10

Bir mini podcast serisi: Büyüyünce Ne Olacaksın?

“Yıl içinde yaptıklarım burada dursun, kaydı olsun, hem de ilgilenenlere bir kısa yol sunulsun” diye yavaş yavaş bazı yaptıklarımı buraya kaydedeyim… İşte onlardan biri, bir mini podcast serisi: Büyüyünce Ne Olacaksın?

Nasıl Olunur gibi 200’e yakın bölüme yayılmayacaksa da konu ve konukları yine pek kıymetli, düşündürürken, öğreten, güldüren değerli insanlarla bu yıl bir mini podcast serisi yaptım..
Serinin ismi, Büyüyünce Ne Olacaksın?

AgeSa Hayat ve Emeklilik ile birlikte yaptığımız bir seri oldu bu. “İyi ki yaptım” dediğim bir seri bu. Bir kez daha “Keşke daha çok bölümü olsaydı” dediğim bir seri…
Konuklarımla büyümek, gelecek, gelecek için atılan ya da atılmayan adımlar, keşkeler, “iyi ki”ler ve genel olarak hayatın farklı alanlarından konuşurken biraz olsun bugünü ve yarını da anlamaya çalıştık.

İşte konuklarım…

Ümit Alan’lı bölüm kapağı…

İlk konuğum çok sevdiğim Ümit Alan‘dı. Ümit’i pek çok kişi gazeteci sansa da aslında o, ‘yüksek lisansını gazetecilikle ilgili bir konuda yapmış’, yıllardır da düzenli gazete yazıları yazan, ‘kitaplı’ bir reklamcı. Bir dönemin televizyon yorumcusu, şimdinin podcast yayıncısı.
Ümit Alan ile “Sosyal medyadaki yaş ayrımcılığı” üzerine yazdığı yazıdan yola çıkarak farklı kuşakları, aralarındaki çatışma ya da geçişkenlikleri, “ağ nesli”ni, çocukluğu, yaşlılığı konuştuk. “İyi ki”lerden söz ettik, “zamanın” önemine değindik.

Bunu duyurduğumuzda da dev tezahürat oldu; Ümit ile benim başka ortak işler de yapmam lazım onu anladım:)

Bahar Eriş ile ben…


İkinci konuğum yazar Dr. Bahar Eriş oldu. Bahar aslında simultane tercüman. İşi sırasında yolu “üstün potansiyelli çocuklara eğitim verenlerle” kesişiyor; ünlü Fulbright bursunu kazanıp ABD’de bu alanda eğitim görüyor. Sonrası kitaplar, konferanslar, sürekli öğrenme ve aktarma süreci… Bu bölüm de o aktarımlardan biri; Bahar Eriş’le uzayan yaşam sürelerinden çocukların eğitimine pek çok konuda konuştuk…
Bahar çok ilginç bir tesadüfle bu mecradan tanıştığım, algısının açıklığını, inceliklerini, emeğini ilgiyle takip ettiğim biriydi; beni kırmadı konuğum oldu, çok da güzel bölüm. Bence dinleyin.

Mesut Süre dev yoğunluğunda geldi, süper oldu.

Üçüncü bölümdeki konuğum radyo ve Youtube programcısı, stand up sanatçısı Mesut Süre oldu.
“Rabarba, Meksika Açmazı, İlişki Testi, Yalnızım Mesut Bey” adlı programlarıyla Türkiye’nin dört bir yanından yüzbinlerce kişiyi güldüren, bunu yaparken de bize, toplumdaki ilişki ağlarını gösteren Süre’yle başka komedyenlerle ortak program yapmaktan sahneye çıkmaya, yalnız olmaktan ilişkilere pek çok konuyu “gülerek” konuştuk. Ve tabii büyümekten de söz açtık…

Elif Eda Güneş ile bölüm umut verici.

“Büyüyünce Ne Olacaksın”da şahane birini, şahane bir genci, umut veren bir genç kızı dinleyeceksiniz; Elif Eda Güneş.
Adı yerine soyadını kullanan Güneş, yazılımcı, genç bir girişimci. Yozgat’ın Çayıralan
ilçesine bağlı Curali köyünde doğmuş; ilkokulu, ‘birleştirilmiş sınıf’ta okumuş. Anne ve teyzesine okuma yazmayı o öğretmiş. Şimdi “İyi ki köyde büyüdüm” diyor.
İngilizce bilmeden kod yazmayı öğrenen, buzlanmaya karşı bir yazılım geliştiren, hem onkoloji servislerindeki hem de köylerdeki hayali büyük çocuklara destek olan Güneş ile doğadan da konuştuk gençlerin bugüne dair hislerini de…
Emeklilik temasının da olduğu bir sohbette 21 yaşındaki bir genç; çok iyi!
Lütfen 34 dakikanızı ayırın ve Güneş’e kulak verin; “İyi ki..” diyeceksiniz.

Büyümeyenler kitabının yazarı ile Büyümeyi konuşmak:)

“Büyüyünce Ne Olacaksın?” sorusunu soran bir podcast’e “Büyüyemeyenler” isimli bir kitabın yazarı konuk olur mu? Olur; çok da güzel olur…
Müzisyen ve gazeteci Melis Danişmend ile büyüme kavramını masaya yatırdık; nasıl daha iyi insanlar olarak büyürüz, “Neler bizi kendi kendimizden memnun bireyler haline getirebilir?”; konuşarak aradık, bulduklarımızı paylaştık. Toplumsal kabuller, beklentiler, yalanlar, yalnız da var olabilmek, karşılaştırmalar, “keşkeler”i “iyi ki”ye çevirmeler üzerine keyifli bir sohbet sizleri bekliyor.
.
.


Yayınları Podbee Medya ile çektik; e onlar işin profesyoneli, podcast dinlenen her yere yaydıklarından ve küçük bir arama ile bulacağınızdan eminim. Şimdiden iyi dinlemeler…

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 02, 2022 01:15

November 29, 2022

Alejandro Zambra ile muhabbette…

“Bu alanda hiçbir kitap benim için Şili’deki darbe döneminin izlerini, bir çocukluk aşkı hikâyesiyle anlatan Alejandro Zambra’nın ‘Eve Dönmenin Yolları’ kitabıyla yarışamıyor” yazmışım yıllar yıllar önce… Fazla iddialı. Ama sevgiden…

Eve Dönmenin Yolları, benim en sevdiğim kitaplardan. Bir diktatörlük dönemi, o dönemden “kayıpsız çıkmanın ağırlığı” ancak bu kadar iyi anlatılır.

Yazarı Alejandro Zambra benim için çok özel. Fiziksel olarak bize uzak; tüm kitaplarıyla, yazdıklarıyla bize, geçmişimize, hislerimize o kadar yakın… Eve Dönmenin Yolları (Türkçe’de Notos Kitap) ile başladım, sonra her yazdığını okudum.

Üzerinden çok geçti ama burada da kaydını paylaşayım. 16 Haziran 2020’de, İTEF İstanbul Uluslararası Edebiyat Festivali, ‘Güne Bakan Edebiyat’ serisi sayesinde Zambra ile bir araya geldim… Alejandro Zambra sorularıma İspanyolca yanıt verdi, Züleyha Yılmaz Türkçe’ye çevirdi. Buradan izleyebilirsiniz…

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 29, 2022 09:43

Ahmet

Birini kaybedince sosyal medyadan bir şey yazmak da çoğu zaman içimden gelmez. Ahmet Tulgar ile ilgili birkaç satır yazdım. Tabii ki eksik bir şeyler.

Birkaç gün sonra bankada bir işlem yaptıracağım, benimle ilgilenen Ceyda Hanım arada “Nilay Hanım, başınız sağolsun. Ahmet Bey’i tanımıyordum. Hiç okumadım ama yazdıklarınızın ardından okuyacağım” dedi.

DEV NEŞE…

Ahmet’i -de- erken kaybettik.

Leziz bir dili vardır Ahmet’in, çok donanımlı, vicdanlıdır. 

Milliyet’te editörüydüm, şahane kaprisler yapardı bana; hatta keyfi yerindeyse tüm yazı işlerine… ‘Star’dı ve bunu hakkederdi. Çok da komikti arkadaşım, çok güldürürdü beni. Ben Ahmet’i görünce, düşününce bile hep gülümserim.

Ahmet Tulgar ne yazsa okumaya çalıştım. Yazınından çok şey öğrendim.

Ahmet’i ailecek çok sevdik. Kırgın ve küskün halleri de oldu, biz onun hep dev neşesinden nasiplendik. Birlikte dedikodu da yaptık Bruce Springsteen de dinledik. 

Daha ‘o gün’, 26 Ekim 2022, Halit Kıvanç hakkında yazdığı yazıyı okuyup “Ahmet ya, yine ne güzel yazmış” dedim! 

KİRPİKLER

Ahmet Tulgar bu ülkenin birçok insanı için harika portre yazıları yazdı; onun arkasından kim, onun yazacağı gibi bir portre yazabilir bilmiyorum ama yazılmalı.

Eğer ki tanımadıysanız onu, bir yazısıyla karşılaşmadıysanız. Açın mesela eski Milliyet röportajlarından birini okuyun. Sadece söyleşi yaptığı kişiyi değil, sorularıyla, seçimleriyle, ifadeleriyle onu da okurdunuz. 

Ben kayıplarımı burada paylaşmayı sevmiyorum. Ama yıllarca onun röportajlarına eşlik eden Ercan Arslan’ın güzel Ahmet fotoğraflarını gördüm, o kirpiklerini… 

Bilmiyorum…

BU YAZIYA RASTLARSANIZ

Ne yazdığım önemsiz; olur da bir gün burada bu yazıya denk geldiyseniz, Ahmet Tulgar okuyun. Bir kişi olsun fazla okusun, Ahmet’i! Onun ne güzel insan olduğunu hissetsin.

Ahmet Tulgar: Fotoğraflar: ERCAN ARSLAN
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 29, 2022 03:39

October 15, 2022

Sorumlu? Hiç mi yok?

Gece Bartın maden kazasını duyuyorum, endişeleniyor, merak ediyorum. “Kaç kişi? Kurtarılabilecekler mi? Neler oluyor?” Televizyonlardan, bizzat kendim öğrenmek istiyorum. Dakikalarca gördüğüm alt başlık “Bakanlar olay yerine gidiyor”. “… talimatıyla” arama-kurtarma çalışmaları yapılıyor. Ülkemdeki bir madende olup biteni anlamaya çalışırken, bu facianın önlenmesinden sorumlu olanların kurtarıcı rolüyle sunulmasını izliyorum. Algım kayıyor, üzüntüm sinire boğuluyor. Aşağıdakileri yazıyorum. Sansür Yasası’nın zafer pozlarıyla Meclis’ten geçişinin üzerinden daha bir iki gün geçmiş, insanlar ne kadar cesur olduğumu yazıyor. Saldıran her türlü saldırı cımbızlamasındadır zaten. Her türlü var. Aşağıdaki duygumu yazmam bile sorun mu? Ne fena! Ya da… Sorun bu mu memlekette?

18 yıl bizzat gazete yazıişlerinde çalışmanın refleksi, haber oldu mu deli gibi her şeyi izlemek, okumak, bunu kendim yapmak isterim…
Oysa ne acıklı ki, gazetesiz, televizyonsuz, gazetecisiz bırakıldığımız ülkede her şeyi sosyal medyadan öğreniyoruz.
Twitter, Instagram hatta YouTube’dan haber öğrenmek, “olan biteni yorum yapanın duygusuyla okumak” demek. Her yer iyi ya da kötü niyetli “yönlendirme” dolu. (Şu yazdığım bile öyle.)

‘BEN’ NE HİSSEDİYORUM?
Oysa televizyonlarımız -güvenilir- olsaydı canlı canlı bölgeyi kendimiz izler, kendi algımızla öğrenir, “kendi duygumuzu örerdik”.

Ben ne hissediyorum? Bu soruyla baş başa kalamıyoruz.

Ne oldu; “ben” ne hissediyorum?

SORUMLU… HİÇ Mİ YOK!
Sinirlensem de tv’de haber açıyorum. Haber dilini biliyorum, kullanılan dille ne yapılmaya, nelerin örtülmeye çalışıldığını, algıların nasıl kurulduğunu görüyorum.
Bir hanımefendi, damadı göçük altında, muhabire “Oğlum sen de araya gir, araya girin de çıkarsınlar bir an önce” diyor. Çaresizliğini anlıyorum. Yanındakiler de benzer halde.

Televizyonun, “bir ek gücün” araya girmesiyle kurtarmanın ilerleyebileceğini düşünüyorlar.
Muhabir konuşurken arkasındaki morgdan, ciğerinden ağlayan bir kadının sesi geliyor:(
28 ölümün olduğu bir maden faciasında bile önceliğin insan kurtarmaktan başka olabileceği, torpilsiz-önceliksiz, o haberlerde sürekli bahsedilen büyük kurtarıcının “talimatı” olmadan adım atılmayacağı bilince o kadar işlemiş ki!
Her şey kaza mı? Gerçekten hiç mi sorumlu yok?

BİLİNÇ AĞAÇKAKANLARI
Oysa bu ülkedeki her can değerlidir! Önlem almayıp Soma’dan Çorlu tren faciasına onlarca vahim olayda hiçbir sorumlu görmeyen, ceza vermeyen, aileleri suçlu haline getiren, susturmaya çalışan, göz yumanlar bu olanlardan da sorumludur. Bakanlar lütuf yapmıyor! Biz tebaları değiliz, onlar bizim temsilcimiz, aracılarımız. Bunu kendimize hatırlatmadıkça hep mağduruz.
Deprem ülkesiyiz! Alınan önlem de belli, Soma faciasında olanlar da ortada. 28 can, 28 aile… Canlı canlı mezara gömüldü işçiler, kurtarıcı, yara sarıcı rolüne soyunan yetkili beyleri izlemeye, “bakanımız koşturdu geldi”yi sürekli ve sürekli tekrarlayan “bilinç ağaçkakanı” tv insanlarına dayanamıyorum!
Ne yazık birbirimizle iletişememiz, bu kadar kopuk kalmamız.
Oysa o kadar sarılmak istiyorum ki Bartın’da morgun önünde oturan o ablalara, annelere, kardeşlerime:( çok üzgünüm. Bartın… Başınız sağolsun

1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 15, 2022 03:37

February 8, 2022

Zeki Müren de bizi duyacak mı?

Kafa Dergisi şubat sayısında bu ay dinlemesi, düşünmesi, üzerine hayaller kurması beni heyecanlandıran bir projeden, ‘Zeki Müren Hattı’ndan bahsettim. Zeki Müren Hattı, https://zekimurenhatti.com/ adresinden ziyaret edilebilen, akıllı cep telefonlarından izlenen, okunup dinlenen bir web belgeseli. 

Yönetmen ve kurgucu Beyza Boyacıoğlu ile ödüllü bir medya sanatçısı Jeff Soyk’ın ortak işi… 

Ana içerik, bir telefon numarasını arayıp Zeki Müren’in “Alo Buyrun Efendim” diyen sesinin ardından Zeki Müren’e telesekreter mesajı bırakan insanların sesleri, anlattıkları. Ama derin bakınca çok daha fazlası… 

* “Zeki Abi, çok yalnızım abi… Şimdi sen şurada olsan, bir karşılıklı kadeh kaldırsak. Ah şu şarkıların da heriflerin de gözü kör olsun” desek. Nolurdu be abi? Sen de bizi duy be abi.”

*   “Aloo Zeki Müren. Türkiye ne zaman gelişecek?”

Çok güzel; Tarkan kapaklı dergimizde okuyunuz…

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 08, 2022 23:30

January 12, 2022

‘Beyin nasıl zihin üretir’in peşinde…

Nasıl Olunur’un 140’ıncı bölüm konuğu beyin cerrahı Prof. Dr. Türker Kılıç.

Konumuz “Nasıl bilim insanı olunur?”dan öte beyin, beyin geliştiriciler, zihin, yaşam, yeni yaşam matematiği, felsefe, matematik, eğitim, gençler, yurtdışına gitmek ya da kalmak ve daha pek çok konu… 

Yani zerre ilginiz olmasa da çok şey öğreneceğiniz bölümlerden.

Peki Türker Bey ile neler konuştuk?

* Beyin nasıl zihin üretir?

* En önemli beyin değiştiriciler kimler?

* Dünya vatandaşı bir bilim insanı nasıl olunur?

* Dünya vatandaşı bir bilim insanı olarak Türkiye’de kalmanın artıları ve eksileri

* Üniversiteli gençlerin zihin profilinin son yıllardaki değişimi.

* Fikir coğrafyası ve akademik alandaki sığlığın tehlikeleri

* İnsan, yaşamı boyunca kaç kez yaratıcılık için tam yoğunlaşma sağlar? Bu nasıl iyi kullanılır? 

* Beyni geliştirmenin üç ana anahtarı nelerdir?

* Beyin gelişmesi için en önemli aktiviteler nelerdir?

* Beyin yedekleme mümkün mü?

Tüm dünyadan 110 bilim insanıyla birlikte yer aldığı bir çalışmanın sonuçları ışığında beyin-bağlantısallık ve yeni yaşam felsefesi.

O, Hacettepe, Marmara ve Harvard Üniversiteleri’nde eğitim almış, yurtdışında pek çok önemli üniversitede ders vermiş, bir ilacın bulunuşunda önemli bir rol oynamış, önce Avrupa, ardından Dünya Bilim ve Sanat Akademisi’ne seçilmiş bol ödüllü biri… Eğitim ve araştırma çalışmalarını sürdürdüğü Bahçeşehir Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin kurucu dekanı. Yılda 300’ün üzerinde de beyin ameliyatı yapıyor.

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 12, 2022 03:48

December 29, 2021

2021’de biraz çalışmışım!

57 bölüm ‘konuklu’ podcast, her ay en az bir konuşma, her ay Kafa Dergisi’ne bir röportaj, koca bir -yeni- site yani yüzlerce yazı, bir çocuk kitabı girişimi ve daha nicesi… 2021’de biraz çalışmışım!

Pandemi dönemi pek çoğu gibi benim de zaman algımı etkilemiş olsa gerek, üzerinden çoook uzun zaman geçtiğini sandığım bir şeyin aslında bu sene olduğunu fark ediyorum. Envanter tutma isteğini önce bu his yarattı, ardından da son ekonomik kriz… (Buraya üç paragraf ağlanma yazmıştım, sildim. Yazdığının üzerine bir gece uyumak kimi zaman iyi olabiliyor.)

Bu sene kaç bölüm podcast çekmişim, neler yazmışım bir bakayım dedim. İşte minik bir toparlama.

1- 41 KERE MAŞALLAH; 41 NASIL OLUNUR BÖLÜMÜ

Aslında ben hemen her hafta bir bölüm ‘Nasıl Olunur?’ yayınladım, sadece yılın son haftalarında sırt-boyun ağrılarım nedeniyle biraz kaytardım sanıyordum ama fazla imiş. 52 haftada 52 yayın yapamamışım. 

31 Aralık’taki Nesrin Topkapı yayınının ardından 98’inci bölüm 9 Ocak’ta yayınlanmış, Ömer Madra ile söyleşi…

Ve 2021’in son yayını 139’uncu bölüm olduğundan, 41 adet Nasıl Olunur söyleşisi yapmışım.

Az da sayılmaz… Her biri en az 1.5 saat olan yayınlar bunlar. Kimini 2, kimini 4 saat kaydettim. Konuk araştırmak, konuk bulmak hiç kolay değil.

Her birine günlerce çalışarak hazırlandım, onlarca kitabı sadece bu podcast için okudum, sonrasında günler süren ses editini Baturalp ile birlikte yaptık, tekrar tekrar dinlemeler, metinler… Bir de ben hemen her yoruma yanıt vermeye çalışan biriyim. Aslında dev emek bence. 

Dinleyin yani:)

İllustratör: Eda Erdoğmuş

(Bu arada YouTube’a podcast koymak bana çok anlamsız gelmişti. Görüntüsüz bir şeyin orada ne işi var! O kadar çok insan bunu istiyordu ve ben inat edip oraya yayınları koymuyordum ki… Bir belediye ve çok ünlü bir sanatçı, Nasıl Olunur ismiyle program yapmaya karar verip bunu YouTube’a da koyunca “Niye çaldılar?” değil de “Niye çaldırdın?” da dedi, YouTube’a yayınları koymadığım için -gariptir- ben çanak açmış duruma bile düştüm. Neyse…

Ben de isim işi de çözülünce bölümleri YouTube’a koymaya başladım. Kitlesi farklı, oradaki dinleyici az ama şöyle bir güzelliği var; duymayanlar, işitme sorunu olanlar alt yazı seçeneği ile sohbetleri okuyabiliyor.

Normalde Nasıl Olunur çok dinlenen bir yayın olmasına rağmen dinlemeye bağlı hiçbir geliri yok. YouTube’da çoook az da olsa kahve içecek para kazanabiliyorsunuz.

Bir de bana çok kişi “Biz ücretsiz dinliyoruz, nasıl katkıda bulunabiliriz” diye soruyordu; YouTube’da “Katıl”-“Join” butonu açtım. Aylık ücretli abone de olunabiliyor. Kızılgerdan, Kırlangıç ya da Albatros üyeliklerle 25, 150 ve 350 TL’lik katkılar yapılabiliniyor. Şimdiden bunu yapan nazik insanlar var. Hoşuma gitmedi desem büyük yalan:)

2- SPEAKER AGENCY İLE… BAZEN DENEYİM, BAZEN BİLDİĞİNİ PAYLAŞMAK

Şirketlerle buluşmalar yapmak, bildiklerini paylaşmak güzel bir şeymiş. Pandemi nedeniyle bu -en azından benim için- hep online oldu, bu yüzden de insanlarla bir arada olamadım.

Ama en keyifli olanlar ‘sohbet’lerle, soru-yanıtlarla geçenlerdi.

Ayda bir, bazen iki konuşma yaptım. Benim için yeni ve keyifli bir deneyim oldu. Şirketler, her ne kadar

3- 10 BÖLÜM YOLCULUK NEREYE? 

Selçuk Şirin, Dilara Koçak, Bager Akbay, Fem Güçlütürk, Murat Erşen, Arzu Kaprol, Cem Erciyes, Oylum ve Onur Yüksel, Harun İzer, Maksut Aşkar…

11 üretken, yaratıcı, çalışkan insana alanlarında yolculuğun nereye gittiğini de sordum, nereye-niye yolculuk etmek isteyeceklerini de…

HSBC Türkiye için 10 bölümlük bir seri yaptım: Nilay Örnek ile Yolculuk Nereye?

4- KAFA RAHATLATAN 6 SOHBETE NE DERSİNİZ?

Ferhat Aydın ile mutluluk, Yekta Kopan ile kültür-sanat, Sinan Hamamsarılar ile yemek, Kerem Piker ile mimarlık, Deniz Özturhan ile gülmek-güldürmek-stand-up, Saadet Özen ile yayıncılık konulu, sürece yarım saat ve civarında gezen sohbetler… Kendi sloganlarıyla ‘kombinin mucidi’ Vaillant için altı bölüm çektik. Çok da sevdiğim işler.

5- 8 AY ÇALIŞMA, 170’İ AŞKIN YAZI; YENİ BİR SİTE

Bir delilik, bir tutku, bir hafıza projesi…

Mimari açıdan kıymetli, hikâyeli binaların arşivini tuttuğum @herumutortakarar adlı Instagram hesabımın Internet sitesini açtım: www.herumutortakarar.com 

Yazıların çoğu yazıldı, kolay olur… Sandım!

170’i aşkın bina yazısı; hepsi yeniden okundu, kimi baştan yazıldı, bilgiler kontrol edildi, fotoğraflar toplantı. Sitenin kendi gereklilikleri, yeni metinler derken bir de bu oldu…

6- KAFA DERGİSİ YAZILARI 

Şaka gibi ama 5.5 sene olmuş Kafa Dergisi’nde yazmaya başlayalı. İlk önce ‘Koleksiyon Kafası’ adlı bir sayfam vardı; son dönemde ‘İyi Şeyler Kafası’ oldu…

Her ay iyi şeyler yapan, toplumu değiştiren insanlarla konuşuyorum.

Bu yıl da 12 şahane insanı dergiye taşıdım.

7- BİR ÇOCUK KİTABI YAZIYORDUM AMA

Yılın ilk günleri, “Çocukken böyle bir kitap olsaydı çok hoşuma giderdi” diye düşünerek bir kitap yazmaya başladım.

Kitap resimli olacak-tı-; çizeri bile var; çok güzel şeyler yaptı da…

Ama o kadar çok iş oldu ki, yarım kaldı.

Bir haftada yarıladığım kitabın sonun getiremedim; bildiklerimle yazmak nispeten hızlı oldu ama biraz daha araştırma istiyor; umarım 2022’de bitirebilirim.

8- KONUKLUK…

Bazı insanları programlarıma katılmaları için ikna etmek isteyen bir insan olarak konuk olmayı sevdiğim söylenemez. Buna rağmen bazı yayınlara konuk oldum… Bunları paylaşma nedenim, sadece benimle olmaktan öte ‘bir şeyler de söylemeleri’. Birkaçı şöyle…

* Deniz Yüce Başarır’la, Ben Okurum’da Eduardo Galeano’dan bahsettik 

Nida Dinçtürk’ün Anlatsam Roman Olur podcast’inde gazetecilikten konuştukKısa Dalga podcast kanalında Yeşim Özdemir’in Time Code adlı programında da merkezde gazeteler ve gazetecilik vardıAçık Radyo’da – Yerden Yüksek

* Açık Radyo’da – İstanbul Ansiklopedisi

Her Umut Ortak Arar ile ilgili olarak bir çok söyleşi de oldu

Ana görsel, Sinan Hamamsarılar fotoğrafı. Beyoğlu

1 like ·   •  1 comment  •  flag
Share on Twitter
Published on December 29, 2021 08:30

December 21, 2021

Yolculuk Nereye?

2021’de ne kadar çok çalıştığımı ispat eden blog paylaşımlarını sürdürüyorum. Bu yazıda konuğumuz -bence- çok güzel bir seri olan, 10 bölümlük ‘Yolculuk Nereye?’ adlı podcast. Dinlemeniz lazım!

Hem bir yerlere seyahati özlüyoruz, hem işlerimiz değişiyor, hem de içsel yolculuklar yapıyoruz… Ben de bir grup üretken isme hem onların alanlarında yolculuğun nereye gittiğini sordum, hem de en çok seyahat etmek istedikleri yerleri ve nedenlerini…

Ülkeler de konuştuk, yemekler de…. Yolculuğun felsefesini de masaya yatırdık, eğitimden sanata farklı alanlarda, konuklarımın uzmanlıklarında yolculuğun nereye gittiğini de tartıştık. 

Bu seriyi HSBC Türkiye için hazırladım. Açıkçası 10 bölümden fazla olsun da isterdim, çok güzel konsept, güzel konuklar, dolu dolu muhabbetler.  

Bakalım kimler kimler var… Buradan da dinleyebilirsiniz (Yazdığım tanıtım metinlerinden…)

1- Selçuk Şirin

“Nilay Örnek ile Yolculuk Nereye?”nin ilk konuğu New York Üniversitesi (NYU) öğretim üyesi, eğitimci, araştırmacı ve yazar Prof. Dr. Selçuk Şirin. 

“Dünyada, eğitim alanında ne yönde bir yolculuk var?” sorusuyla başlayan söyleşide, yolculuk ile öğrenmenin kesiştiği noktalar başrolde. Seyahat, öğrenmenin belki de en kestirme yolu ama hangi şartlarda, nasıl? 

Üstelik bu bölümde eğitimden çok daha fazlası da var… Kyota’dan Kars’a, Norveç’ten Ürdün’e, ABD’deki kamp alanlarından İsveç köylerine uzanan sohbette, ‘kuzu göbeği mantarı dolması’ tarifine bile denk gelebilirsiniz!

2- Dilara Koçak

Nilay Örnek, “Yolculuk Nereye?” sorusunu bu bölümde beslenme uzmanı, sürdürülebilir yaşam aktivisti Dilara Koçak’a yöneltiyor. 

O, Machu Picchu’ya gitti, Galapagos ve Grönland’da daldı, Bhutan’da Bumdra Trek’e tırmandı, ardından Kilimanjaro Dağı’nın zirvesine ulaştı. Peki niye?

Çok yoğun bir şehir yaşamının ve çalışmanın ardından iyi bir ön hazırlık ve sıkı bir performans gerektiren yolculuklara çıkan Koçak ile hem bu tür yolculuklarını konuştuk, hem de özlediği New York sokaklarında hayali ama eğlenceli bir gün geçirdik. Dilara Koçak, beslenme ve sürdürülebilir yaşam konusunda yolculuğun nereye gittiğine dair de zihin açıcı ipuçları verdi.

3– Bager Akbay

Sanatçı, tasarımcı ve eğitimci Bager Akbay ile dünyaya, tesadüflere, ihtimallere, zamana ve öğrenmeye açık bir yolculuk yapıyoruz… Akbay, aslında Nilay Örnek’in “Yolculuk Nereye?” sorusunu ilk yönelttiği kişi; dolayısıyla formatın oturmasındaki zihnen katkısı büyük… Bager Akbay’ın seyahate bakışından çok şey öğrenebileceğimiz yayında, sanat, tasarım ve eğitimdeki yolculuğun yönünü de görüyoruz; hem de umutlu, ışıklı bir yol…

4- Fem Güçlütürk

O, hem kişisel alanlarda güzel yolculuklar yapmış ve yapmakta olan, hem de seyahat etmeyi seven biri. Nilay Örnek, eski iletişimci, şimdilerde “bitkici” Fem Güçlütürk ile konuştu…

Zamanında işi nedeniyle her türlü ayrıntısıyla planlanan, belki lüks bile denilebilecek yolculuklar da yapan, motosikletle dünyanın dört bir yanında da gezen, çocuk yaşından beri seyahat eden Güçlütürk ile önce fiziki gezilerinden sohbetler açtık, eşli-arkadaşlı, köpekli-karavanlı yolculuklara daldık… Ardından da bitkilerden resimlere, ‘gerçekten doğanın içinde olma’ deneyiminden geri dönüşüme pek çok konuda sohbet ettik.

5– Murat Erşen

Felsefeci, çevirmen ve editör Murat Erşen ile ‘yolculuk’ kavramının felsefesini masaya yatırdık; 30 dakikadan alınabilecek en yüksek verimi aldık!

Felsefe yolculuğa nasıl bakmış; mitolojiden edebiyata nasıl bir yolculuk yapılmış Erşen bizler için anlattı.

Futbolcu olacakken önce ekonomi, ardından Fransa’da felsefe okuyan Murat Erşen, kendi yolculuğuyla da “Nilay Örnek ile Yolculuk Nereye?” serisinin en kıymetli konuklarından biri…

6- Arzu Kaprol

Moda tasarımcısı Arzu Kaprol için yolculuklar, hem hayatının hem de işinin çok önemli bir parçası. Düşünmek için, kendinle kalmak için, üretmek için yolda olma hali… Arzu Kaprol, İspanya-Sevilla’daki festivalden Karadeniz’e, moda haftalarıyla bambaşka bir hale bürünen Paris gibi şehirlerden Urfa’ya bizi sanal yolculuklara da çıkarıyor, bize moda dünyasındaki yolculuğun yönünü de anlatıyor. Anti viral kıyafetlerden teknolojinin ön plana çıkacağı giysilere yeni dönemin tasarımlarının nasıl olacağını da merak ediyorsanız bu sohbeti kaçırmayın.

7- Cem Erciyes

Uzun yıllar Radikal Gazetesi’nin Kültür Sanat bölümünün başında olan, yazıları, haberleri, radyo ve televizyon programlarıyla tanınan Cem Erciyes, son 5 yıldır Doğan Kitap Yayın Direktörü. 

Yayıncılık dünyasında yolculuk nereye gidiyor? İnsanlar ne tür kitapları tercih ediyor? Dijital platformlar yayıncılığı nasıl etkiledi? Yayıncılıktaki güzel gelişmeler neler? 

Cem Erciyes, hem bu sorulara doyurucu ve şaşırtıcı yanıtlar verdi hem de bizi ilginç yerlerde sözlü yolculuklara çıkardı. Belgrad’ta bir müzeden de söz açıldı, Atina sokaklarından da, Reşat Ekrem Koçu’nun izinden İstanbul da konuşuldu, Kastamonu ve Mardin de…

8- Oylum – Onur Yüksel 

‘Yolculuk Nereye?’nin bu bölümünde Nilay Örnek’in iki konuğu var; Oylum Yüksel ile Onur Yüksel. Evlendikleri gün işlerinden ayrılıp kendi işlerini kurmaya karar veren, e-ticaret siteleri ve ‘Baya İyi’ adlı bloglarının yanı sıra seyahat fotoğrafçılığını iş edinen Onur ve Oylum ile sohbet, Afrika’dan Kaş’a kadar uzanıyor.

9- Harun İzer

Nilay Örnek’in bu bölümdeki konuğu İstanbul Caz Festivali direktörü Harun İzer. Bir kişi avukatken nasıl olur da Caz Festivali’ne direktör olur? Kitap fuarları gibi müzik fuarları da olurmuş meğer; onlara yolculuk nerelerde nasıl geçer? Festival için en güzel yerler nereler? Yolculukta nasıl müzikler iyi gider? Ve müzik dünyasında ne gibi gelişmeler var? Çok daha fazlası bu yayında… 

10- Maksut Aşkar

Yeme içme dünyasında yolculuk nereye gidiyor; pozitif gelişmeler neler? Lezzet, ürün ve kültürlerin peşinden giden bir şef dünyanın nerelerine yolculuk eder; Türkiye’de nereleri tercih eder? ‘Yolculuk Nereye?’de Nilay Örnek’in konuğu şef Maksut Aşkar. 

Tekrar; dinlemek için bağlantı burada

1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 21, 2021 02:02

December 16, 2021

Bir delilik, bir tutku, bir hafıza projesi olarak herumutortakarar.com

Aylar oldu… Mimari açıdan kıymetli, hikâyeli binaların arşivini tuttuğum @herumutortakarar adlı Instagram hesabımın Internet sitesini açtım: www.herumutortakarar.com Bu haberi kendi blogumda nasıl vermem?

Pandeminin göbeğinde, uzuuuuunn yıllardır merak ettiğim binaların hikâyelerinin peşinden koşmaya başladım. Dedim ki, “Hafızam kötü, ‘binlerce’ de fotoğrafım var, ben bunları metinleriyle paylaşayım, hem bana kayıt kalır, hem de başkaları da okur.”

Nereden paylaşacağım?

İkinci kitabımın ismiyle Instagram hesabını almış idim, boştu oradan paylaşmaya başladım. o kadar ilgi gördü, o kadar ‘yeni bilgi de geldi ki’, bir süre sonra bende bu bir sorumluluk haline geldi. Ve sonra bunun bir sitesinin olması hayalini kurdum… Kitaptan önce site…

Kitap ‘daha katı’ bir şey, yeni bilgiyle tak diye değiştiremeyeceğin bir şey.

Bir de açık bir kaynak olsun istedim, kendi bulamadığımı başkaları bulsun, alsın, kaynak göstererek yararlansın istedim. Kötü kullanımlar da olacaktır, bu sinirimi bozacaktır da belki. Ama bunun için iyiden mi vazgeçeceğiz. (Bazen:)

ÇOK BİNA BİRİKMİŞTİ, SİTE İÇİN 8 AY ÇALIŞTIK

Neyse…

4’ü çok sıkı, 8 ay çalıştım, çalıştık!

Biricik Eylül olmasaydı bu kadar şahane olmaz idi (aylar oldu, haberleri hâlâ Eylül giriyor!)

Şahane bir sitem var. İnsanın kendi yaptığını “Çok güzel ya” diye sevmesi normal olmayabilir ama objektifim bence:)

22 Ağustos 2021 imiş sitenin doğumgünü.

Instagram’da mutlulukla paylaştığım metni buradan da paylaşayım. Gerisi sitenin kendisinde…

“Haber şu: Mimari açıdan kıymetli, hikâyeli binaların arşivini tuttuğum @herumutortakarar adlı Instagram hesabımın Internet sitesini açtım: www.herumutortakarar.com

herumutortakarar.com’dan binaları haritalardan da görebileceksiniz (hem de sokak görüntüsü bile dahil), daha geniş yorumlar yazabileceksiniz, ben kaynakları ‘linkleyebileceğim’. Harika bir dizini, oyna oyna keyif verecek bir ‘keşfet’ alanı var.

İsimlerine, mimarlarına ya da yazıların içinde geçen tanınmış insanlara göre bina bakabileceksiniz…

Bulabildiğim kadar dönemler var, özel nitelikler var, var da var:)

BİRİCİK DESTEKLERİM

Arkadaşlarıma “Sitesini yaptım” deyince, “Aaa ne güzel” çıkıyor ağızlarından fakat görünce “Ne kadar profesyonel bir şey. Ne kadar iyi düşünmüşsün” diyor, ellerinden bırakamıyorlar.

Bunun için de sitemi yapan Eylül Görmüş‘e çoook teşekkür etmeliyim.

Tamam bu iş ama normal bir iş değildi; Eylülsüz olmazdı.

Öncelikle ben bir yoruldum.

“Ne olsa yazılmış metinler var” diyordum ama… Onları yenilemek, kimini yeniden yazmak, bazı kritik yorumları eklemek, fotoğraflarını derlemek, sitenin nasıl olacağının kararlarını vermek, planlar yapmak derken saatlerim, günlerim ve aylarım bu işe kanalize oldu.

Asıl işim başka. Bu dünya vakit yiyor ve “Ben bunu niye, kime yapıyorum” diyor insan ara ara, yoruldukça…

İşte o anlarda Eylül’ün, bize özellikle haritalandırma ve kriz anlarında destek olan Sinan Hamamsarılar‘ın hakkını ödeyemem. Bir de alan alınması vs. Hepsi iş. Aylar sonra bir gün site çöktü. Bende bir panik. Meğer çooookkk fazla belge

Sitenin logosunu da kitaplarımın, kitap kapaklarımın biricik uğuru Uğurcan Ataoğlu ve Talip Özer yaptı. 

Kalebodur da, Ekim ayında destekçim oldu! İyi ki! Gururla…

Ne olur siteye bakın, gezinin, yararlanın, yorum yazın, bana bina yazın; beğenirseniz paylaşın.

Hiçbir arkadaşıma bir iş yaptığımda (kitap ya da podcast ya da ne ise) “Bu işimi paylaşır mısın, haber yapar mısın vs.?” demedim; gerçek haberci ya da isteyen görür zaten. 

Bunu da tek tek sormayacağım ama bir kıymeti olduğunu düşünen varsa bu işi duyursun isterim, onu da not edeyim:)”

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 16, 2021 21:04