Nilay Örnek's Blog, page 2
December 6, 2023
Ayfer Tunç: Soyutlama yeteneğinin gelişimi seyretmekten değil okumaktan geçiyor
Yine zihin açıcı bir konuşma; çok düşünen, düşünmeye sevk eden bir konuk… Storytel ile yaptığımız Nasıl Olunur adlı podcast’imin bu bölümünde konuğum yazar Ayfer Tunç.
35 yıldır öykü, roman, deneme ve senaryo yazan Ayfer Tunç ile onun yazınını oluşturan şartlardan başladık konuşmaya… Edebi metin ve senaryo yazımını, atmosfer yaratmayı, okuma ve soyutlamanın önemini, edebiyatta, yayıncılık ve toplumda kadın-erkek olmayı, dünyanın Türk yazardan beklentilerini ve daha pek çok konuyu masaya yatırdık. Hem Tunç’u daha fazla tanıyacağınız hem de çok şey öğrenebileceğiniz, güzel ipuçları ve sorgulamalarla dolu, leziz bir söyleşi sizleri bekliyor.
Sokak müzisyenliğini pirinden dinleyin
Nasıl Olunur’un 142’nci bölümünde konuğum, sokakları ve sokak müziğini en iyi anlatabilecek isimlerden biri, müzisyen Sedat Anar.
Anar, Urfa’da doğmuş; Halfeti’nin Arğıl köyündeki pek çok kişi gibi çobanlıktan nasibini almış. Üniversitede tarih okuyarak hayatını değiştirmeyi planlarken yıllarca Ankara’da sokak müzisyenliği yapmış, arada okulu bırakmış, kitaplar yazıp albümler yapmış biri o. Türkiye’de sokak müziği kültürünü de masaya yatırdığımız bu bölümü kaçırmayın.
July 1, 2023
Dartanyan’ı dinlemek ister misiniz?
Galiba yıl 1983; Milliyet Gazetesi’nde Enis Batur, Ömer Madra ve Oruç Aruoba’dan oluşan ve eklerden sorumlu olan ekip, Avrupa Ülkeler Ansiklopedisi’ni hazırlamaktadır. Çeviri yapacak birine ihtiyaç duyulur. Turhan Ilgaz, Sevin Okyay’a haber verir.Sonrası; Batur’un “Ömer, sonunda Türkçe bilen birini bulduk” nidasıyla bağlanan tatlı bir hikâye…
ÜÇ SLAHŞÖRLER VE…
Ömer Madra –Nasıl Olunur- bölümüne çalışırken okumuştum bu anektodu, Sevin Okyay’ın Ara Sıra ve Daima adlı kitabından…
Okyay’ın değimiyle “Üç Silahşörler ve Dartanyan” olurlar onlar… Yıllarca birlikte çalışırlar.
Nasıl Olunur’a konuk etmek istediğim üç silahşörden biri yok artık. Oruç Arıoba, Gümüşsuyu’nda nerede oturuyormuş, –herumutortakarar.com için- onu arıyorum falan… Avunmalar.
Enis Batur… Zor… Gelmez diye düşünüyorum ama konuk olsa keşke…
BASININ SEVİN ABLASI
Basın-yayın dünyasında pek çok kişinin Sevin Ablası, Harry Potter kitapları başta pek çok eserin çevirmeni Sevin Okyay’ı ise dinleyebilirsiniz.
Çevirmen, yazar, gazeteci ve radyo programcısı…
O, hayatı boyunca okumayı, yazmayı, çeviri yapmayı, etrafına merakla bakmayı, çevresinden aile yaratmayı sevmiş ve iyi bilmiş biri. İşlerini neredeyse ‘üzerine para verecek kadar’ seven, çok çalışan, kıymetli biri Sevin Okyay.
Canım “Dartanyan” pek tatlı konuşuyor! Seviyoruz kendisini… Güleç bir bölüm.
Yayınları malum Nilay Örnek YouTube kanalından, yayınları birlikte yaptığımız Storytel’den, Spotify, iTunes gibi ortamlardan dinleyebilirsiniz.
Sevin Okyay fotoğrafına imza koymak istedim ama Google’da kim çekti bulamadım.
March 1, 2023
Depremde hayatını kaybedenler için isimleriyle fotoğraflarıyla bir site yapsak?
Kahramanmaraş merkezli depremde hayatını kaybedenlerin sayısı 45 bini geçti. İnsanlar, yakınlarına veda etmek, onlar hakkında birkaç şey söylemek, belki acılarını azaltmak için sosyal medyada paylaşımlar yapıyorlar. Orada kalmasın istiyorum, unutulmasın bu insanlar… Birer istatistik olmasınlar. Belki bir site yaparız diye düşündüm, fikri ortaya açıyorum….
Depremlerin ardından sürekli düşünüyorum; en iyi nasıl işe yararım?
Biliyorum, çoğumuz depremden bir gün öncesindeki ruh halini arıyor. Yorulacağız şimdiki ruh hallerimiz ve paniğimizden; gülmeye, rutine, gezmeye, çalışmaya ya da her neyse dönmek isteyecek, yaşadıklarımızı unutmaya meyledeceğiz.
Normal. Ben de istiyorum bunu, -kahretsin- çok yorulduk. Unutmayı deli gibi istiyorum ve bir taraftan unutulmasın istiyorum. Peki ne yapabiliriz? Bir şey düşündüm. Madde madde yazacağım.
1- Belki bir hafıza kurulmasına vesile olabilir, insanları olması gerektiği gibi anabilir, kayıpları olanların yas sürecine faydalı olabiliriz… Her şey bir yana kayıplarımızı rakam olmaktan kurtarabiliriz.
2- Düşündüm ki… Bunun için -vikipedi gibi- bir websitesi kurabiliriz. Kayıpları olanlar bugün, yarın, birkaç yıl sonra sevdikleri hakkında birkaç satır da olsa yazsınlar, fotoğraflarını paylaşsınlar. Onlar da vardı, candı.
3- “Kim yazar ki?” diyen oldu… Görüyorum sosyal medyada insanlar öfkeyle, çok üzüntüyle, büyük acıyla yazıyorlar. Ölümsüz kılmak için, acıyı paylaşmak için, hak aramak için, bilmem ki binbir türlü şey için:( 50 bine yakın insan var. 5 bini desek ne demek! 500 desek ne demek! Yazılmalı; bunlar tek bir yerde toplanmalı. Dağınıklıkla “kaybolmamalı”.
4- Bu çok büyük bir sorumluluk ben asla tek başıma yapamam/yapmam da. Ama başlayıp da bırakılacak iş değil bu. Belki sorumluluk paylaşılır, sürekli güvenilir bir ekip diğerine devreder. Belki öncesinde “düşünce-fikir” grupları oluşturmak, baştan bu projede yer almak isteyecek geniş ve güvenilir bir ekip oluşturmak gerekir.
5- Fikir şu; basit bir site olsun. İsteyen istediği zaman girip bir kaybını yazsın. Birkaç kişilik onay ekibi olsun. Onlar (nöbetleşe) okuyup onaylasın. Nöbetleşe diyorum, duygusal olarak kaybedilen insanlarla ilgili metinleri okuyup onaylayan insan olmak da zor.
6- “Vikipedi gibi” deme nedenim şu. Bazı anahtar kelimelerle, illere, mahallelere, doğum yıllarına göre bir paylaşım yaparsak insanlar daha sonra birbirleriyle de iletişim kurabilir, yaslarını paylaşabilirler belki. Hem de düzgün bir kayıt tutulur.
7- İsimler düşündüm ama birileri site isimlerini vs. alır diye yazmıyorum.
8- “Patreon gibi bir bağış sistemi kuralım, yazıları okuyup onaylayan insanlar gönüllü olmasın bu bir iş olsun ki sürsün” dedim ama ayrı ayrı birkaç arkadaşım “Aman para için yapıyor derler” dedi, hemen vazgeçtim. Ama yine de devamlılığı ve duygusal güçlükleri açısından gönüllü değil “iş gibi” yapılması gerektiğini düşünüyorum. Belki ihtiyacı olan genç öğrenci gruplarına devrederiz mesela… Yolu bulunur. Bir STK’ya devrederiz, bu işlerden anlayan birine sorarız. Bilemiyorum…
9- “Sahte anılar yazan, siteyi engellemek isteyen olur” da dendi (olmaz mı, olabilir). Bilemiyorum artık, belki 50 bin belki daha fazla insanı kaybettik. Birileri bunu yapacak diye kaybettiklerimizi anmamak da garip!
10- Daha çok ham; bugünler erken de belki bu iş için. Kimi insanlar akut problemlerden yas sürecine geç geçecekler, kimi hızlı unutmak isteyecek… Bilmiyorum. Herkese sormuş da oluyorum. Yakınlarını kaybeden pek çok kişi “Yapın” dedi.
11- Bugün yazdım; çünkü dün gece Okan Bayülgen‘in Uykusuzlar Kulübü‘nde biraz bahsettim ve bugün pek çok -şahane- insan bana parça parça “Ne yapabilirim”i yazıyor. Tek tek herkesi arayamam. Yanıt yazamam. Ama belki buradan yavaş yavaş birlikte düşünebiliriz.
Ağır; hem böyle bir sorumluluğun altına girmek istemiyorum hem de o insanlar sayı olmasın istiyorum.
Bilmiyorum… Dinleyicilerime, dostlarıma güvenebileceğimi biliyorum. Birlikte düşünelim.
Fotoğraf; Adem Altan – AFPFebruary 10, 2023
İnsanoğlu art niyetsiz ‘AHBAP’lığı anlıyor
Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin birkaç gün sonrasındayız… “Deprem bölgelerini ve risklerini bildiği halde önlem almayıp yara sarıcı rolüne talip olan” hükümetin haline dair söylenecek çok şey var ama bu yazının konusu olan kişi, anlaşılır nedenlerle ihtiyatlı davranıyor, ben de esas konuya geleyim. AHBAP hala güven duyduğumuz birkaç kurumdan biri. O kurumlardan da en etkin çalışanı gibi duruyor…
Depremden 4 gün sonra birden bire “Haluk Levent’in geçmişi şöyle böyle…”, “Bu adam burayı yönetebilir mi?”, “AHBAP bu kadar bağışı ne yaptı” gibi, her birinin hükümet partisinin çalışanı-elamanı olduğunu bildiğimiz kişi-troller söylenmeye, yazmaya başladılar. Emin Şoygu’nun şu tweet‘i güzel bir özet:
“AKUT’u, Kızılay’ı bitirip, AFAD’ı güvensiz kılıp, belediyelerin para toplamasını engelleyip, Sayıştay raporlarını ya sümenaltı ya da doğrudan müdahale edip, konsolosluklarda toplanacak paralar için Diyanet Vakfı’nı işaret edip, neden AHBAP’a para yolluyorlar diye kriz geçirmek..”
Olan bu, şu anda AHBAP ve Haluk Levent’e de sahip çıkılması gerektiğini seziyor insan.
Haluk Levent de, AFAD ve AHBAP’a dair (*) bir satır olsun yazılmasını istemişken, Kafa Dergisi’nde 2020 Nisan‘ı yayımlanan ve bugünde bayağı güncel yazımı buldum… Bir satırdan fazlasını yazmışım; paylaşayım. Fena bir özet değil çünkü… Buyrunuz:
‘AMAN ONA DA BİR ŞEY DEMESİNLER ENDİŞESİYLE’
Türkiye’de, özellikle de büyük kentlerde pek çok insanın, virüs kapma korkusuyla sokağa çıkma yasağı talep ettiği günler… Milyonlar, yöneticilerin yapacağı açıklamaları bekliyor. Bilimadamı Cem Say’ın o dönemdeki bir tweet’i beni hâlâ gülümsetiyor: “Haluk Levent neden hâlâ sokağa çıkma yasağı ilan etmiyor?”
Bekleneni o yapar; çare Haluk Levent yani.
İnsan, gülümserken ya da bunları yazarken bile “Aman ona da bir şey demesinler, ay n’olur engellemesinler” endişesi yaşamıyor, zihnindeki Haluk Levent imgesine “Tü tü tü maşallah”ları, “Aman Allah korusun”ları iliştirmiyor değil hani…
Biliyoruz ki, Türkiye’de açlık çeken, barınma sorunu olan, ezilen, şiddet gören, bir afetle dünyası başına yıkılan, anasız babasız kalan, kısacası gerçekten yardıma ihtiyacı olan pek çok insan, özellikle de gençler, çocuklar Haluk Levent’e ve onun ‘ahbaplığına’ güveniyor. Birilerinin derdine derman olmak isterken, buna olanağı varken “Bu yardımlar nereye gidecek emin olamıyorum?” güvensizliği yaşayan yüzlerce kişi de, en doğru adres olarak onu biliyor.
En milli ve yerli yardımlaşma ‘markamız’ Haluk Levent, gözümüzün önünde bize güzel şarkılar da söylüyor.
Üstelik bariz kutuplaşmaya, kavgaya ve siyasete rağmen, o, -eminim zor da olsa- “Asla siyasete girmem” diyor, her kesime yakın, her kesime mesafeli kalmayı da başarabiliyor.
Ona ve yaptıklarına Türkiye’nin dört bir yanından zengin fakir, genç yaşlı milyonlarca insan, hangi taraftan ya da takımdan olursa olsun güveniyor. Haluk Levent ve Ahbap Platformu, bu ülkeye umut veriyor. Bunu “sözle” değil, “eylemle” yapıyor.
10 BİN DESTEK, 500 MİLYON TL YARDIM
Haluk Levent’in bugüne kadar tek başına ya da 2017 Temmuz’unda kurduğu Ahbap Derneği ve Ahbap Platformu’yla yaptığı yardımları, destek olduğu insanları, onların hikâyelerini anlatmaya kalksam muhtemelen dergi yetmez.
Toplam 10 bin destek işi, 500 milyon TL yardım yapmışlar. Ahbap’ta her şey ‘şeffaf’. Sadece 12-13 maaşlı çalışan var. Onun dışında 80 bine yakın gönüllü. Asla paraya dokunmuyorlar. Onlar, ihtiyaç sahibinden haberdar oluyor, onun ihtiyacının gerçekliğini araştırarak doğruluyor ve ihtiyaç sahibi ile yardımseveri bir araya getiriyorlar. Haluk Levent bizzat devreye giriyor, kimi zaman şiddete uğrayan bir kadının davasına katılıyor, kimi zaman bir çocuğun ameliyatı için pazarlık ediyor, kimi zaman da yardım sağlayanlara özel konserler veriyor, mülki yetkililerle görüşmesi gerekiyorsa onu da yapıyor.
Zor iş. Çok zor.
Üstelik ailelere yapılan yardımlar minik ‘durum kurtarma’ projeleri değil, insanların belini doğrultup kendi ayaklarının üzerlerinde durmasını sağlayacak seviyede bir dönemi kapsayacak destekler. Dört yıla yakın süre içinde yüzlerce insana ev bulunmuş, çevre katliamlarına, kadın ve çocuklara şiddete karşı durulmuş, fidanlar dikilmiş, yüzlerce öğrenciye burs verilmiş, ameliyatlar yaptırılmış, sağlık gereçleri sağlanmış, sokak hayvanlarına bakılmış, eğitim faaliyetleri yapılmış… Neler neler; aklınıza bile gelmeyecek ihtiyaçlar karşılanmış. Hepsi insanların gözü önünde, şeffaf bir şekilde. Bu yüzden Haluk Levent bir “Hadi” dediğinde, sanatçısından iki kuruş biriktirmiş memuruna herkes desteğe koşuyor. İnsanoğlu eğer isterse art niyetsizliğin kokusunu alabiliyor.
MEĞER O HEP BÖYLEYMİŞ
90’lar, o dönemde çocuk ya da genç olan pek çoğumuz için Türkçe sözlü popüler müzikleri, klipleri takip ederek de geçti. “Yollarda bulurum seni” diyerek şarkıya eşlik de ettik, “Akdeniz akşamları”nı da söyledik; Haluk Levent şarkılarının çoğunu bildik. Tanıyoruz sanıyoruz bu adamı. Hatırlıyorum ki, bir de borç meselesi olmuş, cezaevi bile görmüş biri bu sanatçı.
Belli ki sağlam bir müzik aşkı var. Rock, türkü, Anadolu tınısını bilen, özüne hürmet eden, sağlam ve çalışkan bir müzisyen bu adam. ‘Harbi’ denilen bir tarafı var, insan da seviyor. Ona bakınca biraz utanıyorum. Çünkü dikkatli izlemeyen göremiyor, oysa geriye baksan, bugünün ‘ahbap başkanı’ gümbür gümbür geliyor.
Adanalı Haluk Levent, 1968 doğumlu. Maddi nedenlerle üniversitede farklı bölümlere girmiş girmiş çıkmış. Ama okuduğu bölümler manidar; orman mühendisliği, bilgisayar programcılığı, fizik, muhasebe. Ticarette başarısız, o net. Ama müziği, çevreciliği pek iyi. Bilgisayarla arası da hiç fena değil. Geçmişine bakıyorsun, Türkan Saylan’ın Cüzzamla Savaş Vakfı başta pek çok vakıf için gönüllü de çalışmış, Akkuyu’da Nükleer Santral yapılmasına karşı tavır da koymuş (hatta saçlarını kesmiş), yüzlerce yardım konseri vermiş. Bunlar bir kısmımıza nasıl da değmemiş? Ama onun için fark etmemiş. Cezaevinde olduğu dönemde ‘Kedi Köprüsü’ adlı kitabını yazmış Haluk Levent, 1998’de yayımlanmış. Şöyle diyor: “Çocukken öğretmenlerimiz bize ‘Piyangodan ikramiye kazansanız ne yaparsınız?’ diye sorduğunda, sınıf dolusu çocuktan bir-ikisi dışında hepsi, bu parayı fakirlere, kimsesiz çocuklara ve hastanelere dağıtacağını söylerdi. Ülke için hayaller hep çocukken kurulurdu. Meksikalı büyük şair Octavio Paz ‘Kurduğunuz düşe yaraşmaya çalışın’ der.
Haluk Levent ve ‘ahbapları’, insana yakışan bir düşü yaşarken bize de gerçek desteğin ne olduğunu gösteriyor. İyi ki…
bu yazı, yazının içinde belirttiğim gibi 2020 Nisan ayı Kafa Dergisi’ndeki İyi Şeyler Kafası adlı köşem için yazıldı.(*) Haluk Levent, “AFAD da bizimdir AHBAP da..” diyor; haklı da, AFAD da bizim ve iyi olmasını istiyoruz. Emeği görüyoruz. Ama onun üzerine gölge düşürenler de utansın. Ahbap Derneği İş Bankası TR120006400000110211380059February 6, 2023
Önlem almak yerine yara sarıcı kahraman rolüne soyunmak
Türkiye’de depremin bilimiyle uğraşanlar, “geleceği gören ama kehanetlerine kimseyi inandıramamakla lanetlenmiş birer mitolojik karakter” gibi! Prof. Dr. Naci Görür ve daha pek çok deprem uzmanı bilim insanı yıllardır, spesifik bilgiler vererek uyarıyor… Sorumluları konuşmanın zamanı hiç gelmiyor ama konuşmamız gerekiyor. Hele de bu ekonomik çöküntüde bireye “Biliyordun da niye hâlâ o binada oturuyordun?” denilemez artık…
Bir felaket olduğunda normal insan refleksleri; üzülmek, dona kalmak, elinden geldiğince yardım etmek, kurtarmak için elinden geleni yapmak…
Bu aşamada sorumlu-suçlu aramıyor insan. Öncelik kurtarmak, yardım etmek…
Ancak felaketler göz göre göre, söylene söylene, yaşana yaşana, tekrar ve tekrar geliyorsa bunun sorumlusu da, sorumluluk almayanı da var ve bunu konuşmak gerekiyor.
Zamanı felaket anı değil belki. Ama sonrasında da bu olamıyor.
İnsanız çünkü, mümkün olduğunca kısa sürede normalimize dönmek istiyoruz. Gülmek, eğlenmek, huzurlu olmak bile değil, vasata, sıradana, günlük strese dönmek bile iyi geliyor.
Ve yine ‘kader’, ‘doğal felaket’, ‘kötü bina öldürdü’lere dönüyoruz.
ADAM TAROT FALI BAKMIYOR, KÜRE OKUMUYOR! BİLİM BU
Prof. Dr. Naci Görür, daha iki gün önce twitter’da “Yarbaşı-Düziçi/Osmaniye’de 4,2 deprem oldu. Deprem Doğu Anadolu Fay Zonunda. Bu zonun Çelikhan-Erkenek-Maraş kesiminden endişe ediyoruz” yazmış.
Adam tarot falı bakmıyor, küre okumuyor. Jeolog, bilim insanı, okumuş, deprem üzerine ihtisas yapmış ve sürekli uyarıyor. Üstelik bunu sosyal medyada ilgi toplamak için yapmıyor. Söylediklerinin yetkilileri harekete geçirmediğini gördükçe bu alana giriyor.
Türkiye’de depremin bilimiyle uğraşanlar, “geleceği gören ama kehanetlerine kimseyi inandıramamakla lanetlenmiş birer mitolojik karakter” gibi!
Şahısların yaptığı apartmanlar bir yana yollar, pistler yarıldı, cami, belediye binası ve hastaneler yıkıldı ya da büyük hasar aldı.
Oysa hangi bölgelerin deprem riski altında olduğu belli, yıkıp yapmaktan imtina eden bir yapımız da yok, alınacak önlemler belli (idi); bir kez daha…
ÖNLEM ALACAKKEN YARA SARICILIĞA SOYUNMAK..
Prof. Dr. Görür ile 2020 ekim ayında ‘Nasıl Olunur’ kaydı yapmışım. Görür orada “Önlem alması gerekirken, önlem alabileceklen bunu yapmayıp yara sarıcı-kahraman rolüne soyunan yöneticilerden” bahsediyordu.
Bu bilgi ve teknoloji çağında bilim insanlarına kulak vermeyen, önlem almayan ve almayacak tüm siyasi karakter ve yetkililer felaketin bir parçası.
Deprem riski bu kadar yüksek bir ülkede başını sokacak ev fiyatını arşa erdirmek suç bir kere.
Bireye yüklenmek, onu sorumlu-suçlu hissettirmek kolay…
Kimse kimseye “Biliyordun da o binalarda niye oturmaya devam ettin?” diyemez artık.
Ama “Biliyordunuz. Niye düzeltmediniz, niye önlem almadınız, niye güçlendirmediniz?” demeye hakkımız var. Hem de çok…
Kaybı olanların, enkaz altından mesaj atan yakınlarına ulaşmaya çalışanların acısını uzaktan hissetmekten bile korkuyorum. Üzgünüm, kızgınım.
December 12, 2022
İstanbul bizden göçmüş!
Sapor İstanbul adlı yemek sempozyumunda konu “Yemek ve Göç” idi. Erzincan’dan Malatya’ya, Mardin’den Rize’ye pek çok ilden İstanbul’a gelen, memleket özlemlerini yemeklerle gidermek isteyen kadınlarla röportajları dinlerken ben de bir “Ah” ettim: Biz yerimizde duruyoruz ama İstanbul bizden göç etti…
İstanbul’da, aralık ayının ilk haftasında eski usul bir yemek sempozyumu vardı: Sapor İstanbul.
Tuba Şatana’nın düzenlediği sempozyumda alanında uzman insanlar “Yemek ve Göç” teması üzerine konuşmalar yaptı.
İlki 2019’da yapılan sempozyum Fener Rum Okulu’ndaydı. (Okul binası ve geçmişi hakkında meraklarınız olursa biraz yazdım; burada)
Ben ilk gün tüm gün ve pazar sabahı az biraz katılabildim.
Öğrendiklerim bir yana, tanıştığım insanlar, okulun içini görmek hatta kullanmak, yemekhanesinde yediğimiz yemek (cumartesi mesala kadıbudu köfte-arpa şehriye vardı, mis), ara ara Gaziantep Orkide Pastanesi ya da Üstün Palmiye’den atıştırmalıklarımız, bizlere hediye edilen sefer tasları, her şey yanıma kâr kaldı. Ne mutlu.






AZ SONRA…
Konuşmacıları bir dolu not alarak dinledim. Hatta bu yazıyı buraya çok geç koyma nedenim de o, aslında o notları bilgisayara geçirmek istiyordum. Ama yarısını yaptım, yarısı kaldı. “Aman ona ayıp olmasın, bunu atlamayayım” derken baktım o uzun iş, minik bir not olsun buraya koyayım istedim. Sözümü tutabilirsem sonra onlardan da metinler paylaşacağım.
“Yemek ve Göç” başlığını duyduğumda, belki yaptığım işten ya da kişilikten, zihnimde hemen bir içerik beliriyor. İlginç olan bir şey şu ki, bu sempozyumun mimarı Tuba Şatana’nın içeriği bambaşkaydı ve yeni karşılaşma, şaşırmalar güzeldi.






HEMEN HERKES DÖNMEK İSTERKEN MEMLEKETİNE…
Yeditepe Üniversitesi Gastronomi bölümünden Arzu Durukan’ın 17 öğrencisi, Türkiye’nin çeşitli illerinden İstanbul’a göçen 60 kadınla görüşmüştü misal; çıkan sonuçlar bir yana “Söylenenler” çok etkileyeci idi.
Erzincan’dan Malatya’ya, Mardin’den Rize’ye pek çok ilden İstanbul’a gelen kadınlar burada düzenlerini kurmuş da olsalar özlem içindeydi, hemen hemen hepsi dönmek istiyordu şehrine… Yemek ve sofralarıyla gidermeye çalışıyorlardı özlemlerini.
Onların “ah”larını dinlerken, durduğum yerde yabancı haline geldiğimizi -bir kez daha- fark ettim.
Ben buradayım ama “İstanbul bizden göçmüş”; ne eski usüller var ne o sofralar, ne dostlar bir arada kaldı ne semtler… Bir dolu bilgi, bir dolu duygu…
SENİN MEMLEKET KUTUNDA NE VAR?
Bir oturumda da memleketinden uzak yatılı okuyan öğrencilere sorulmuştu: “Senin memleket kutunda ne olur?”. “Aileniz memleketinizden neleri gönderir? O kutu baskın olarak ne kokar? Sen en çok neyi özlersin?”
Belki siz de başkalarına bu soruları sorarsınız diye buraya bırakayım.
December 10, 2022
Google’da en çok arananlar… Ve Nasıl Gassal Olunur?!
Yıllarca sosyal medyadan “Ben Google değilim”, “Ben Google değilim”, -her şeyi bana sormayın- yazdım…. Sonra gittim Google’ın bir yıl boyunca, farklı kategorilerde en çok arananları açıkladığı gecesinde “Nasıl … Olunur?” kategorisini ben sundum.
Buyrunuz bakınız 2022 Google Arama Trendleri neler?
“Dünya ya da Türkiye bu yıl en çok neleri merak etti?”, “Oxford yılın İngilizce sözlüğü olarak neyi seçti?” bunlar hep merak ettiğim şeyler…
Google Year in Search (Google Arama Trendleri) bu yıl Türkiye’de ilk defa bir etkinlikle duyuruldu. Bu, aynı zamanda dünyada bir ilk oldu…
Melike (Erarslan) bana ilk “Bunu yapar mısın?” dediğinde, geceyi İbrahim Selim sunduğu için “Evet” dedim, çünkü kendisini çok severim. E bir de Google hayatımın bir parçası ve kategorinin adı: Nasıl Olunur?
Ama itiraf; kasıldım!
Çünkü Google ilk defa kategorileri böyle bir geceyle, etkinlikle açıkladı. Ve ben de birkaç kategoriden birini üstleneceğim, profesyonel sunuculuk benim yaptığım işten -bence- farklı bir iş, tırstım.
Ama çok çalışan, çok özenen bir ekiple güzel bir gecenin ortaya çıktığını düşünüyorum.



KİM HANGİ KATEGORİYİ SUNDU?
Basın bülteninden aktarayım:
Serdar Kuzuloğlu’nun “aramalar” kategorisini sunduğu gecede;
“rüyada” kategorisini Şükrü Özyıldız,
“isimler” kategorisini Mehmet Demirkol ,
“yakınımda” kategorisini Berk Keklik,
“kaybettiklerimiz” ve “ben neden” kategorilerini İbrahim Selim,
“diziler” kategorisini Ezgi Mola ile Melikşah Altuntaş,
“kombin” kategorisini Burcu Esmersoy ve
“nasıl olunur” kategorisini Nilay Örnek sundu.
2022 yılında hayata veda eden isimlerin anıldığı “kaybettiklerimiz” kategorisinde İbrahim Selim geceye özel bir konuşma yaptı. (Bu arada zaten geceyi İbrahim Selim yönetti, özlem Gürses de bir sunumdaydı)
HANGİ NASIL OLUNURLAR MERAK EDİLMİŞ?

Özetle bu özel ve ilk geceye beni de ortak ettikleri için Google ekibine, İbrahim ve Melike’ye teşekkür ederim. Serdar, Ezgi, Mehmet, Burcu, Melikşah ve Şükrüyle kuliste olmak bile tatlı idi.
Bu arada ben “Nasıl Olunur?” Kategorisinde en çok arananları burada da açıklayayım:
1- Özel Güvenlik nasıl olunur
2- Gassal nasıl olunur
3- Rüzgar Türbini Servis Teknisyeni nasıl olunur
4- Büyükelçi nasıl olunur
5- Vatman nasıl olunur
6- Kadın asker nasıl olunur?
7- Bilim insanı nasıl olunur?
8- Fizyoterapist nasıl olunur?
9- Beden eğitimi öğretmeni nasıl olunur?
10- Oyuncu nasıl olunur?
DİĞER KATEGORİLER İSE ŞÖYLE…
Türkiye’de 2022 yılı Google arama trendleri :AramalarDolar / TLBayram tatili kaç gün?ÖBA (Öğretmen Bilişim Ağı)BergenKediUkraynaToki başvuruGalatasaray BarcelonaAsgari ücretAhmet ÇalıkRüyadaRüyada deprem olmasıRüyada erkek bebek doğurmakRüyada yazın kar yağdığını görmekRüyada teyze kızı görmekRüyada mezarlık görmek ne anlama gelir?Rüyada görücü gelmesiRüyada su içtiğini görmekRüyada hamile olduğunu görmek ne anlama gelir?Rüyada altın toplamakRüyada konsere gitmek
İsimlerIcardiEce ErkenŞinasi YüzbaşıoğluMertensJoao PedroGülşenDele AlliHalis SerbestÜmit ÖzdağMaxi Gomez
YakınımdaYakınımda nöbetçi eczaneYakınımda elektrikçiYakınımda otelYakınımda yemekYakınımda taksi durağıYakınımda kuaförYakınımda noterYakınımda kargoYakınımda marketYakınımda atm
KaybettiklerimizAhmet ÇalıkCüneyt ArkınFatma GirikBillur Kalkavanİlhan İremEnes KaraCivan CanovaKraliçe ElizabethAyberk PekcanOnur Şener
DizilerYalı ÇapkınıDuy BeniGelsin Hayat Bildiği GibiTozlu YakaErşan KuneriPera Palas’ta Gece YarısıMahkumSenden Daha GüzelYargıÜç Kuruş
Kim?Elenen isim Survivor kim elendi?Masterchef kim elendi Masterchef TürkiyeMaske Kimsin Sen Aslan kim?İlk küfürü kim buldu?Doya Doya Moda kim elendi?Sürgün adasına kim gitti?Darülaceze kim kurdu?Mehmet Dinçerler kim?Nida Büyükbayraktar kim?Telefonu kim icat etmiştir?
Nerede?Faroe Adaları nerede?Andropoz nerede çekildi?Çernobil nerede?Sakarya Meydan Muharebesi nerede oldu?Elhamra Sarayı nerede?Çanakkale Köprüsü nerede?Ukrayna nerede?Düden Şelalesi nerede?Semerkand nerede?Pera Palas nerede?
Nasıl?İncir nasıl oluşur?Yarın hava nasıl olacak?Bergen nasıl öldü?Enes Kara nasıl öldü?Onur Belgesi nasıl alınır?TOKİ başvurusu nasıl yapılır?Güneş tutulması nasıl olur?NFT nasıl yapılır?Maymun çiçeği virüsü nasıl bulaşır?Metaverse arsa nasıl alınır?
Ben Neden?Ben neden sevilmiyorum?Ben neden bu kadar çirkinim?Ben neden doğdum?Ben neden dışlanıyorum?Ben neden eziğim?Ben neden ağlıyorum?Ben neden böyleyim?Ben neden yalnızım?Ben neden yaşıyorum?Ben neden evde kaldım?
KombinKar kombiniBayram kombiniSek erkek kombiniPiknik kombiniİlk buluşma kombiniKonser kombiniAile kombini pijama takımıKardeş kombiniDiana kombiniAt binme kombini
Liste nasıl oluşturuluyor?
Google 2022 arama trendleri, bu yılın en popüler Google aramalarına yıllık bir bakış sunuyor. En çok arananlar listesi yıldan yıla çok az değişiklik gösterirken, trend listeleri ise bir önceki yıla kıyasla insanların neleri merak ettiğini belirlemede daha etkili bir yöntem. Liste oluşturulurken belirli bir dönem boyunca belirli bir terim için yapılan aramalardaki yüzde artışı hesaplanıyor. Bu sayede son bir yıla ait trendler daha doğru bir şekilde analiz edilebiliyor. Daha da ayrıntılı bilgi burada
December 4, 2022
Birini tanımanıza yardımcı olacak 36 soru
Psikolog Arthur Aron ve ekip arkadaşları tarafından yapılan 1997 tarihli bir çalışmada, insanların birbirlerini iyi tanıması üzerine çıkarılan sorular var….
Gazeteci Şeriban Alkış, benim de bir dönem haber dosyaları hazırladığım Journo için bir röportaj talebiyle şunları yazmıştı: “Stony Brook New York Eyalet Üniversitesi’nden psikolog Arthur Aron ve ekip arkadaşları tarafından yapılan 1997 tarihli bir çalışmada, insanların birbirlerini iyi tanıması üzerine çıkarılan sorular var. Mandy Len Catron isimli bir yazar yıllar sonra bu sorularla adeta bir deney yapıyor, onun sonuçlarını da The NYT’de yazıyor. Bu sorular, aşk duygusunu tetikleyebildiği düşünülen 36 soru şeklinde anılıyor daha çok:) Dolayısıyla aralarında partnerli veya fazla kişisel olabilecek sorular da var. Onları dışında tutarak, okuyucuların bu sorular üzerinden gazetecileri tanımaları üzerine hazırladığım yazılı içerikte sizin de yanıtlarınızın olmasını çok isterim.”
SONUNDA BEN DE YANITLADIM
Soruları hızla okudum ve ilk önce yanıtlamak istemedim. Aralarından elemeler olsa da hakikaten fazla kişiseldi. Normalde bir arkadaş grubunda keyifle yanıtlayacağınız ama herkese açık, çok da okunan bir internet sitesinde size dair o kadar özel bilgiler olmasını istemeyebilirsiniz.
“En çok kimin ölümüne üzülürsünüz?” gibi bir soru bile aslında öyle özel ki…
Ama sonra kabul ettim Şeriban Hanım’ın teklifini. Çok da keyifle yanıtladım soruları, biri ya da ikisini yanıtlamadım galiba. O dosya aşağıdaki güzel kapakla burada…

SİZ DE SORMAK İSTERSENİZ
Her şey bir yana röportaj yayınlandıktan sonra bu sorular benim oyunum haline de geldi. Ara ara birilerine soruyorum. Hem bakın “yakınlaşmak için de” iyi bir yolmuş, hatta aşık olmak/etmek için… Ya da birinin sizi ne kadar tanıdığını test etmek için… Şeriban Hanım’ın bana gönderdiği sorular. Siz de yakınlarınıza sormak isterseniz.
İŞTE YAKINLAŞTIRAN SORULAR
Dünya üzerinde istediğiniz bir insanı akşam yemeğine davet etme şansınız olsa bu kim olurdu? (Yaşayan ya da daha önce yaşamış) Ünlü olmak ister miydiniz? Evet ise ne şekilde?Bir telefon görüşmesi yapmadan önce ne söyleyeceğinizi prova ettiğiniz oldu mu? Neden?Sizin için bir günü ‘mükemmel’ kılan nedir? En son ne zaman kendi kendinize şarkı söylediniz? Ve bir başkasına?90 yaşına kadar yaşayabilecek olsaydınız, son 60 yılı 30 yaşındaki zihninizle mi yoksa 30 yaşındaki bedeninizle mi geçirmek isterdiniz?Hiç nasıl öleceğinize dair bir tahmin yürüttünüz mü? Hayatınızda en minnettar olduğunuz şey nedir?Çocukluğunuzda yetiştirilme biçiminize müdahale edebilecek tek bir şey olsaydı, neyi değiştirirdiniz?Dört cümlede hayat hikâyenizi anlatsanız?Yarın, yeni bir özellik veya yetenek kazanmış olarak uyansaydınız, bunun ne olmasını isterdiniz?Bir kristal küre size kendiniz, yaşamınız, geleceğiniz veya herhangi bir şey hakkında gerçeği anlatabilecek olsaydı neyi öğrenmek isterdiniz?Uzun zamandır yapmayı hayal ettiğiniz bir şey var mı? Neden hâlâ gerçekleştirmediniz?Hayatınızdaki en büyük başarı nedir?Arkadaşlıkta en çok neye önem verirsiniz?Geçmişteki en kıymetli hatıranız nedir?En kötü anınız neydi?UTANÇ DUYDUĞUNUZ BİR AN
Bir yıl içinde aniden öleceğinizi bilseydiniz, şimdiki yaşam biçiminizde değişiklik yapar mıydınız? Neden?Arkadaşlık sizin için ne ifade ediyor?Aşk ve şefkat, hayatınızda nasıl bir role sahip?Çoğu insanınkinden daha mutlu bir çocukluk geçirdiğinizi düşünüyor musunuz? Annenizle ilişkiniz hakkında nasıl hissediyorsunuz?Öznesi ‘ben’ olan ve sizi niteleyen üç gerçekçi cümle kursaydınız bunlar: …Bu cümleyi tamamlasaydınız: “Keşke …………….’i paylaşabileceğim biri olsaydı”Sizinle arkadaş olmuş olsaydık, hakkınızda neyi bilmemiz sizin için önemli olurdu?Utanç duyduğunuz bir anınız?Sizce ne, hakkında şaka yapılmak için fazla ciddi bir mesele? Bu akşam hiç kimseyle konuşma fırsatı bulamadan ölecek olsaydınız, söyleyemediğiniz için en çok neyin pişmanlığını duyardınız? Neden hâlâ söylemediniz?Eviniz, içinde sahip olduğunuz her şeyle birlikte yanıyor. Sevdiğiniz kişileri ve hayvanları kurtardıktan sonra tek bir şeyi alma hakkınız olsa bu ne olurdu? Neden?Tüm ailenizi düşündüğünüzde en çok kimin ölümünü düşünmek size daha yıkıcı geliyor? Neden?Şu anda sizin yaşadığınız bir sıkıntının aynısını bir başkasının da yaşadığını düşünün. Ona vereceğiniz tavsiye ne olurdu?December 2, 2022
Koltuk sevdası…
Yazlık evimiz bir zaman makinesi gibi; apartman çok iyi durumda değil, yaşayanlar malum anlaşamıyorlar ve yeniden yapılamıyor. Ama bizim eşyalar posterlere kadar öylece duruyor. Son gittiğimde çektiğim fotoğraflardan birini sosyal medyadan paylaştım, şu cümlelerle:
“Hep merak ederim. Bunları zamanında kim tasarladı… Bence efsane bir model. Kitaplık var, vitrin var, iki anahtarlı, iki sürgülü-kapalı dolabı var, yatağın bazası var. Alt taraf koltuk ya da yatak oluyor. Bu tasarım size daha ne yapsın? Puf ve 2 koltukla takımdır bu. Hatırlayan?”

UMUT SARIKAYA KARİKATÜRLERİ
Paylaştığım fotoğrafa sadece Instagram’dan 3 bini aşkın direkt mesaj geldi… Tasarımcısını araştırdım ama bulamadım.
Kaya Çak ve Ahmet Kasapoğlu isimleri ortaya atıldı, emin olamadım. Umut Sarıkaya karikatürlerinde başrolde kendisi. Çok insan kilitli kapakların “ansızın” düşmesiyle hatırlıyor.
Yazlıkta bu ekip hâlâ pufu ve acayip rahat iki koltuğuyla duruyor. “Vermeyin” yazan var, e kolay mı?
binaları için bir hanımefendi ile konuşmuştum. Aile apartmanlarından kalan özel mobilyalar için ev kiralamıştı, e mümkün mü?
Yeni lacivert beyaz kılıflarla mis yazlık takıp yaparım diye hayaller kuruyorum. Ama seninle yaşayan biri, senin kadar eski eşya sevmeyebiliyor:) Bir eşyanın bu kadar insanın hayatına dahil olması acayip ilginç, çok düşünüyorum bunu… Anılar ve 80’ler!


