Nilay Örnek's Blog, page 19

December 14, 2018

Sarah Jessica Parker, Selahattin Demirtaş’a kitap için teklif götürebilir



Ödüllü oyuncu Sarah Jessica Parker, son dönemde sadece oyuncu ya da modacı değil, aynı zamanda yapımcı ve bir yayınevi ile ortak. Parker, farklı kültür ve etnik seslerin daha fazla duyulmasına neden olacak kurgu hikâyeler bulup yayınlayacağını açıklamışken Selahattin Demirtaş’ın İngilizce’ye çevrilmiş ama henüz dağıtımı yapılmamış kitabını okuması sizin de ilginizi çekmez mi? Parker, bu kitabı kendi seçkisiyle yayınlayacak ya da Demirtaş’a yeni bir kitap teklif edecek olabilir mi? Neden olmasın! 


 


NİLAY ÖRNEK


Malum bugünün en çok konuşulan haberlerinden biri, ABD’li oyuncu Sarah Jessica Parker’ın (53), New York’ta, elinde Selahattin Demirtaş’ın ‘Seher’ adlı kitabıyla görüntülenmesi.

Vogue’un, fotoğrafı “Parker’ın son aksesuarı onun tam bir New York’lu olduğunu kanıtlıyor” başlığıyla paylaştı ve şu notu düştü: “Sex and the City’nin Carrie Bradshaw’u Sarah Jessica Parker’ın son fotoğrafı, kültürlü olmanın son moda çantalara sahip olmaktan daha iyi olabileceğini kanıtlıyor.”

Kasım 2016’dan bu yana tutuklu olan, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın cezaevindeyken yazdığı hikâyelerden oluşan, Dipnot Yayınları’ndan çıkan ‘Seher’ kitabı, İngilizceye de çevrildi ama henüz yayımlanmadı.


SADECE OYUNCU DEĞİL YAYINEVİ İLE ORTAK


‘Dawn’ adıyla Nisan 2019’da yayımlanması planlanan kitabın Parker’ın elinde görülmesi üzerine de pek çok senaryo yazıldı, Sex and the City’de rol alan bir oyuncunun kitabı okuması da… Oysa, bir, bu oyuncular kültürsüz, cahil, okumayan, boş insanlar değil; iki, herkes direkt rolleri değil! Üstelik Carrie Bradshaw’un tarzını seversin ya da sevmezsin, dizide de akıllı bir gazeteci.

Ve esas konu Sarah Jessica Parker’ın son yıllarda neler yaptığı. Parker, oyunculuk ve modacılık gibi alanların yanı sıra, Obama’nın kültür alanındaki danışman-sanatçı ekibindendi, son yıllarda ‘Divorce’ (Boşanma) adlı diziyle yapımcılığa da adım attı, bunun yanı sıra bir yayınevi ortaklığıyla beğendiği kitapları yayımlamaya başladı.


[image error] [image error]


DEMİRTAŞ, TAM DA SJP’NİN ARADIĞI YAZAR


Parker, Hogarth adlı yayıncı ile anlaştı. Oyuncu, yayınevi için her yıl 3-4 yazar ve kitap bulmak, bunların küratörlüğünü yapmakla sorumlu. Parker, farklılıklara yer veren kurgu eserlere önem vereceğini baştan açıkladı zaten.

Sarah Jessica Parker seçkisiyle yayımlanacak ilk kitabın ismi ise Fatima Farheen Mirza adlı yazarın ‘A Place fo Us’ (Bizim İçin Bir Yer) adlı kitabı.

Kitap, bir Müslüman Amerikan ailenin, California’da, kızları Hadia’nın düğünü için bir araya gelmesiyle başlıyor. Kitap, farklılıklardan, etnik kimliklerden yola çıkıp “hepimizin dünyada benzersiz bir kimliğe ve yere sahip olduğunu hatırlatıyor” yorumlara göre.


[image error]


[image error]Sarah Jessica Parker, yayımlayacağı kitabı sık sık görünür kılıyor. Misal A Place For Us’ı sık sık Instagram’ından da paylaştı.

AHU ÖZYURT İLE SPUTNIK RADYODA BUNU KONUŞTUK


Ahu Özyurt, beni arayıp Sputnik Radyo’da yayınlanan programında bu konuda konuşmamı isteyince bir kez daha düşündüm.

Yayında da Ahu Özyurt ile bunu konuştuk.

Şimdi, Seher’e bu gözle bakınca Paker’ın, Demirtaş’ın kitabı ile ilgilenmesi çok normal değil mi?

Açıkçası benim kitap ile Parker’ı ilk gördüğümde düşündüğüm şey şu oldu “Parker’ın bağlı olduğu yayın evi, Selahattin Demirtaş’a yeni bir kitap için teklif götürür mü? Ve hatta Parker bu kitabı (Dawn), daha önce başka ülkede yayımlanmış da olsa kendi seçkisi içinde yayımlamak mı ister?”

Çünkü siyasi ya da toplumsal bir sorunu, dikte eder gibi açık bir yol yerine hikayelerle, öykülerle anlatmak başka bir yol ve anlaşılan o ki, Parker bu yolu seçenleri arıyor. Üstelik etnik farklılıklara, kazanım ve kayıplara önem veriyor.


Sarah Jessica Parker, yayımlayacağı kitabı sık sık görünür kılıyor. Misal A Place For Us’ı sık sık Instagram’ından da paylaştı.

İleriki günlerde göreceğiz.


 


14 ARALIK CUMA, 2018

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 14, 2018 05:17

December 4, 2018

20 maddede Madame Tussauds İstanbul

Hemen her gün, İstiklal Caddesi’nde önünden geçmeme rağmen içine hiç girmediğim Madame Tussauds İstanbul’a gittim bugün.

Selfie ya da ünlülerle yan yana fotoğraf çektirme merakım yok, rahat rahat geziyorum derken önce Yaşar Kemal’i gördüm, sonra E.T., aaa ne o Zeki Müren derken ben de kendimi poz verirken buldum. Neşet Ertaş orada ses verecekmiş gibiydi…

Merkezi Londra’da; 250 yıllık tarihe sahip bir işletme, ABD’de gitmiştim ben.

Ama buradakini gezmek ilginç. Öğrendiklerimi paylaşmak isterim.


1- Orada sordum, “Nasıl seçiyorsunuz burada olan isimleri?” diye. Açılmadan bir anket yapılmış, o anket önemli bir yol gösterici olmuş. Ama genelde topluma katkısı olan, yurtdışında da bilinebilecek, insanların birlikte fotoğraf da çektirmek isteyecekleri kişiler oluyor.


2- Kadın-erkek ve sektör dağılımına da önem veriyorlarmış. Kadın sporcu konusunda zorluk çekmişler mesela; daha önce Yasemin Dalkılıç varmış.


[image error]


3- Türkiye’de izin almadan kimsenin balmumu heykelini yapmıyorlarmış.


4- Özel iznin ardından, 3-4 saat süren bir ölçü alma işlemi oluyormuş ünlü insanlar için.


5- Ayşe Arman ve Murat Boz heykelleri gelecekmiş yakında.


6- İlk günden beri Tarkan ile konuşmalarına rağmen henüz uygun bir gün bulup da ölçü alamamışlar.


7- Oradaki isimlerin çoğunun kendi orijinal kıyafetleriymiş.


8- Ben özellikle Yaşar Kemal’i, Neşet Ertaş ve MFÖ ekibini etkileyici buldum ki onlar birebir orijinal kıyafetleriyle yer almışlar. Kıvanç Tatlıtuğ başka bir kıyafetle imiş, sonra eşi gelip styling yapmış.


[image error]


9- MFÖ’nün heykelleri ilk Harbiye Açıkhava’da görücüye çıkmış.


10- Boylar orijinal; çoğu kişi için “Aaa kısaymış boyu” dedim ama canım Leonardo DiCaprio uzunmuş da meğer.


11- Mimar Sinan’a tekrar tekrar baktım; kendisinden çok eserlerine bakmışım bugüne kadar şaşırdım.


12- Müslüm Gürses de yeni heykel, saçı başı dağılmış çünkü sarılıp poz vereni çok.


13- Müzede bir sanatçı ekip çalışıyormuş; her gün geliyorlar ve eserlerin saçlarını tarıyor, bakımlarını yapıyor, dövmelerini vs. yeniliyorlarmış. Mesela boşanan ünlü çiftlerin yüzükleri çıkıyor, takımı değişenin forması yenileniyor vs. Aklıma gelmeyecek işler…


[image error]


14- Burada heykeller baya ellenebiliyor, poz veriliyor birlikte. Bu anlamda en çok yıpranan kim? Justin Bieber; bir de kaslı ve yarı çıplak… Sürekli bakımı yapılıyormuş. “Evlat olsa sevilmez” diyor, gülüyormuş sürekli onun bakımı yapan ekip…


15- Bir de vitrinde, bir youtube şöhreti var Dubaili. İçerde de Arap sosyal medya fenomenleri var birkaç kişi, o sergi geçici imiş ama ilgi büyükmüş.


16- Tarık Akan’ın da kıyafetler gerçek; gençliğini yapmak istemişler ama ailesi bu dönemini ister demiş, son dönemlerinden heykeli… Yine yakışıklı, yine dağ gibi…


[image error]


17- Parti yapılan bir alanı da var müzenin. İçinde ünlüler de var tabii.


18- Madame Tussauds İstanbul’da 69 eser varmış.


19- Bazı heykeller bakımda olabiliyor, misal ben gittiğimde Arda yoktu.


20- İçeride balmumu el kalıbı alma gibi workshoplar ya da aksesuarlı poz verme seçenekleri olabiliyor.


[image error]Mimar Sinan

3 Aralık 2018, İstanbul

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 04, 2018 02:11

November 27, 2018

Nâzım Hikmet şiir dinletisinde tıklım tıklım dolu bir salon görmenin hoşluğu

Nâzım Hikmet şiir dinletisi. İş Sanat’ın 800 kişilik salonunda tek boş yer yok, ek yerlerle 900 kişi var salonda. En az 50-60 kişi de kapıda…


Yağmurlu bir pazartesi akşamı kapıda en az 50-60 kişi bekliyor, başka bir etkinlik var falan sandım.

Onlar da, dün gece İş Sanat‘ta Nâzım Hikmet şiir dinletisine gelmişler ama salonda yer olmaması nedeniyle giremeyip bekleyenler.

Gözlerime inanamadım.

İş Sanat’ın 800 kişilik salonunda tek boş yer yok, ek yerlerle 900 kişi var salonda.

Hep böyle oluyormuş.

Ben bilmiyordum İş Bankasi katkısıyla 19 yıldır İş Sanat‘ta ücretsiz şiir dinletileri yapılıyormuş.

Ancak öğrenciler “Dönüşümüz geç oluyor” diye geri bildirim yapınca matine de (gündüz gösterisi) konmuş.

Biraz uzak olduğum ‘şiir dinletisi’nden bu kadar hoşlanacağımı tahmin etmemiştim.

Ba-yıl-dım!

E, Nâzım Hikmet! Bu etkili tabii; tüm şiirlerini bilmem de öyle.

Şiirleri ‘artistlik yapmadan’ seslendiren usta isimler, oyuncular Metin Belgin, Bülent Emin Yarar ve Hakan Gerçek de çok etkili.

Bir de baya yarı konser tadında bir dinletiydi; arasam bulamam Vedat Sakman bir kısmını gösteriye özel hazırladığı şarkılarıyla sahnedeydi.

Atilla Birkiye hazırlamış, Mehmet Birkiye sahneye uyarlamış.

Diğer dinletiler bu kadar kalabalık olmuyormuş ama yine de büyük ilgi gördüğü için önceden bilmek ho olur diye düşündüm.


17 Aralık 2018 Pazartesi

ŞEHİR AMBER KOKACAK!
SAİT FAİK HİKAYE DİNLETİSİ (matine)


14 Ocak 2019 Pazartesi

AŞK VE HÜZÜNDÜR İSTANBUL 
İSTANBUL ŞİİRLERİ (matine)


11 Şubat 2019 Pazartesi

AŞK ŞİİRLERİ II 
SENDE BEN İMKÂNSIZLIĞI SEVİYORUM


11 Mart 2019 Pazartesi

ORHAN VELİ ŞİİR DİNLETİSİ (matine)


8 Nisan 2019 Pazartesi

SABAHATTİN ALİ DİNLETİSİ


Unutanlar için, matine gündüz gösterisi, suare gece gösterisi demek malum:)


27 Kasım 2018, Salı, nilay örnek

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 27, 2018 07:39

November 22, 2018

Telif almadan yazmak kötüdür; kesin bilgi yayalım

Medyanın şu halinde çok fazla yere yazı yazmamaya, iş yapmamaya çalışıyorum.

Çok nadir, sayılı yere, ‘telif karşılığı’ yazı yazıyorum.

journo.com.tr için yaptığım ‘medya ve yayıncılık’ odaklı her dosyayı çok önemsiyor, bu mecranın geleceği için değerli görüyorum.

Bu defa bir telif dosyası yaptım.

Gazetecilerle, illüstratörlerle, fotoğrafçılarla, bir avukatla, bir gıda aktivistiyle (aklıma gelmezdi sormak, ama şahane oldu), yazar ve çevirmenlerle konuştum; görüşleriyle, emekleriyle çok teşekkür ederiyorum ki sağlam bir dosya oldu.


Bu arada görüş verecekti, bir türlü işlerini ayarlayıp görüş veremedi, ama sağolsun Sadi Tekin de çok değerli bir katkısı ile bu dosyada yer aldı.

İnternet işlerinde değerli bir çizerden, böyle güzel bir özel parça görmek zordur; sağolsun telif konusundaki çizimi ile dosyamıza değer kattı.


Lütfen hangi sektörde olursa olsun, birine, hele de kendi iş kolunda karşılıksız iş teklif etmeyin!

Bir de, ‘yazarım’ demek pek havalı biliyorum ama herkes yazmasın; yazıyorsa da bari ‘karşılığını yazı yazdığı mecradan alsın. Alsın ki işi bu olan insanlar hâlâ geçiniyor olabilsin.


Bu dosya ile telif sorunu çözülmeyecek ama en azından ‘bunu sorun’ olarak görme yolunda bir adım olsun atmış olacağız.


22 Kasım 2018, İstanbul

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 22, 2018 07:06

November 4, 2018

Yaşasın Ağaç Kardeşliği!

Ben de koşuyorum ama bir sorun niye? Ağaçlar için, çocuklar için, çocukların eğitimi için, TEMA Vakfı için ben de, 11 Kasım 2018 tarihindeki İstanbul Maratonu’nda 10 kilometre koşacağım; bağışlarınızı beklerim:)


 


Hangi yaprağın hangi ağaca ait olduğunu bilmeyi çok isterdim.

Ağaçların da acıyı hissedebildiğini, birbirleriyle iletişim kurduğunu, hafızaları olduğunu, birbirlerini kolladıklarını daha erken öğrenmek isterdim.

Ağaçlarla, çok sevdiğim kuşlarla, hayvanlarla ilgili her şeyi daha çocuk yaşta öğrenmeyi çok isterdim…

Betonu bu kadar çok seven insanlar yerine, ağacın değerini anlayanlarla yaşamak isterdim, istiyorum.

Bu yüzden de, bu yıl çok gurur duyarak İstanbul Maratonu’nda Tema Vakfı’nın çocuklar için başlattığı Ağaç Kardeşliği projesi için 10 kilometre koşacağım.


HER ŞEY ÇOCUKLAR İÇİN, DOĞA İÇİN


TEMA Vakfı okullarda doğa eğitimleri veriyor.

Çocuklar doğaya çıkıyor, toprağa dokunuyor, bir fidanı toprakla buluşturup emek vererek büyütüyor.

Koşunun detaylarını konuşurken bana da verdiler; ağaç kartları var harika, ağaç çarkı var, posterler var, sadece onlara sahip olmak bile şahane!

Çocukların ağaçları, yaprakları, doğayı tanıması, canlı yaşamını keşfetmesi ve kıymetini bilmesi için TEMA çok çalışıyor. Ben de azıcık koşacağım, siz de benim koşuma destek vererek Ağaç Kardeşliği projesine destek verebilirsiniz.

Bu konunun deneyimlileri “Sosyal medyadan çok bağış çıkmıyor” dedi ama ben ağaçlar için, çocuklar için, daha az beton için, TEMA Vakfı için az ya da çok fark etmez katkının çok olacağından eminim.

10 KM için 10 bin TL hedefledim.

Bana şans dileyin, mümkünse de Ağaç Kardeşliği’ne destek verin.


Şimdiden teşekkür ederim.

Bu bağış linki  https://bagis.adimadim.org?ccid=CC38243


[image error]FOTOĞRAFLAR: SİNAN HAMAMSARILAR
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 04, 2018 12:57

October 31, 2018

Muka Cariza ile tanışın

Muka ile tanışın… Savaş dönemi Ruandasından Belçika ve ardından Hollanda’ya uzanan hikâyeye bakın


Muka Cariza ile ben şahsen Dutch Design Week yani Hollanda Tasarım Haftası döneminde, Eindhoven’da pek çok markanın bir arada olduğu bir mekanda tanıştım.

Çantalarının, eşarplarının, kemerlerinin desenlerine, renklerine bayıldım. “Ne güzelmiş, Afrika’yı anımsatıyor” dedim.

“Evet kısmen” dedi; “Çünkü desenler benim hayat hikâyem. O üçgenlerden biri Afrika, diğeri Avrupa, arada sonsuzluk işareti var, bağlanma var, 3 çocuğum bak burada” diyerek anlatmaya devam etti.


[image error]


Uzun bir hayat çabasını, mümkün mü bilmem ama, kısa edeyim… Şöyle:

#Muka aslen Ruandalı. 38 yaşında. Boşanmış, 3 çocuk annesi bir kadın.

Ruanda’da savaş zamanı; Muka 12 yaşında. Bir gün okulda, ertesi gün uyandığında ise Belçika’da!

Aynen böyle. O dönem çocuklar sık sık kaçırılıp Avrupalı ailelere evlatlık veriliyor.

Muka ilk önce “Geçecek” diyor, geçmiyor; 1, 2, 3 yıl derken bir daha ailesini göremeyeceğini anlıyor.

Kendisinden 5 yaş küçük kız kardeşi de kaçırılıp onunla aynı eve evlatlık verilince en azından küçük bir ailesi oluyor.


ÜVEY ANNE, BABA, KARDEŞ TACİZİ


Ama üvey annesinin baskısı, üvey erkek kardeşi ile babasının tacizleri sonucu 16 yaşında kızkardeşi ile kaçıp sokaklarda yaşamaya başlıyorlar. 3 ay sokaklarda kalıyorlar. Sonra üvey annesinin kız kardeşi onları bulup bir ev alıp onlara bakıyor; okuyorlar. Öğretmen oluyor Muka.


O MUTLULUKLA BAKIYOR…


Hikâye içinde hikâyeler…

Acayip toplantılı, bol fuar gezmeli bir günün sonunda “Dünyanın bir ucuna geldim yine güzel bir kadın buldum” dedim kendime.

Çünkü Muka bunları anlatırken asla kendini kader kurbanı vs. olarak nitelendirmiyor “Sonuca bakalım, geçmişe değil geleceğe odaklanmak daha doğru. Öğretmendim şimdi kendi desenlerimi yapabiliyorum. Bir kitap bile yazdım. Boşandım ama kocam artık çocuklarımla, benimle daha iyi anlaşıyor” diyor.

Bayıldım Muka’ya.

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 31, 2018 10:40

October 25, 2018

Sörf üstatları Türkiye’de nereyi öneriyor?

Hollanda’nın Rotterdam kentindeki Kunsthal’daki sergilerden biri sörf üzerine… Harika sörfçü fotoğrafları ve serginin en sonunda dünyanın sörf için en iyi noktaları var. Peki Türkiye’den neresi; Karadeniz Oluza Nehri


 


 


Stephen Vanfleteren’in bir sergisi… Gerçek sörfçülerin minik görüşleri ve asıl siyah-beyaz fotoğrafları. Çok güzeller…

Serginin sonunda dünyanın sörf için en iyi noktaları var ki Türkiye’den Karadeniz Oluza Nehri var yüksek dalgaları severler için.

Haritada’da yeri var ama Oluza’nın neresi olduğunu anlayamadım.

Amasya’da bir Oluza Höyük’ü var belki ona yakın…

Bu arada sergiden birkaç fotoğraf…


[image error]13 yaşında kolunu bir köpekbalığına kaptıran birkaç hafta sonra yeniden sörfe başlayan Bethany Hamilton

[image error] [image error] [image error] [image error] [image error] [image error] [image error] [image error] [image error]

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 25, 2018 01:30

October 24, 2018

Rotterdam’ı merak eden, mimarlık ve tasarımla ilgilenen bu notları kaçırmasın

Dünyanın en iyi mimarlık ofislerinin birinden, pek çok Türk tasarımcı ve mimarın gelir bulmasına yardımcı olabilecek bir kuruma; güzel sergi mekanlarından ilginç lokantalara… ‘Dutch Design Week’i izlemek için geldiğim Rotterdam’dan zihin açıcı, çok bilgi verici (mutlaka bakın) ilk gün izlenimleri


Bir grup gazeteci, Hollanda Kraliyeti’nin davetlisi olarak, İstanbul’daki Hollanda Konsolosluğu’nun girişimi ile Dutch Design Week’i (Hollanda Tasarım Haftası) izlemek üzere Rotterdam’a geldik, yarın da Eidhoven’a geçeceğiz.

Mihmandarımız Maurits van Dijk müzeler, mimarlar ve sanatçılarla dolu bir program içindeyiz.

Kısa kısa, ilham vereceğini düşünerek paylaşmak isterim.


OMA: MİMARLIKTA EN İYİLERDEN BİRİ


Rotterdam, İkinci Dünya Savaşı’nda yaşadığı bombalanmalar sonucu çok zarar görmüş ve sonraki yıllarda değem yerinde sanırım yeniden inşaa edilmiş bir şehir.

Mimari, şehir planlaması çok önemli olmuş.


OMA (Office for Metropolitan Architecture), Hollanda’nın en önemli mimarlık ofislerinden biri, hatta “Dünyanın en iyi 5 mimarlık ofisinden biri” olarak bile anılıyor.

Sabah ilk toplantımız OMA Rotterdam ofisinde idi. OMA’nın Rotterdam, Doha, Milano gibi merkezlerdeki projelerinin bazılarını gördük.

OMA ortaklarından Mariano Sagasta bize eski bir cezaevini dönüştürdükleri projeyi (Bajes Kwartier) anlattı uzun uzun.


[image error]Mariano Sagasta

ESKİ CEZAEVİ, YAKIN ZAMANIN RÜYA YAŞAM MERKEZİ!


Cezaevinin yapısı eskiden de ilginçmiş; dikey bir cezaevi, her katta 10 hücre… Her hücrede tek kişi. Yalnız bir şekilde çok fazla kaçış oluyormuş.

Şimdi o geniş alana bir minik şehir yapılıyor desem yenidir.

Kendi enerjisini pek çok açıdan elde edebilen, sanat merkezleri, yaşam alanları, okul ve karşısında laboratuvarlar ile otelin olacağı, ancak elektrikli araçların içine girebileceği, bol yeşillikli bir proje.


 


[image error]Kinetik sergisinden

 


Ardından dünyaca ünlü mimar Rem Koolhaas tarafından Museumpark olarak anılan bölgede inşaa edilen, pek çok serginin aynı anda yapıldığı Kunsthal‘a gittik.

Aynı anda 6 sergi ile pek güzeldi açıkçası.

Özellikle ‘Action Reaction. 100 Years of Kinetic Art / Aksiyon Reaksiyon. Kinetik Sanatın 100 yılı’ sergisi pek hoşuma gitti.

Ardından Kunsthal’ın kafesinde yediğimiz öğle yemeği baya baya iyiydi.

Acılı tavuk, bal kabaklı salata ve güzel bira tavsiye edilir!


[image error]


DEV BİR TASARIM, MİMARLIK, DİGİTAL KÜLTÜR ARŞİVİ


Öğle yemeğinin ardından yine Museumpark’ta yer alan bir yere Het Nieuwe Instituut‘e gittik.

Burası mimarlık, tasarım ve dijital kültür alanında çalışan bur kurum, bir tür geleceğin müzesi. Eski ile yeniyi bir araya getirmeyi, sorular sormayı ve bir şekilde korumayı hedefliyor.

Gelecek nesil bir müze. Ve Hollandalı tasarımcıların işlerinin bir kaydını tutuyor ki çok önemli.

Ve ‘soran’, ‘soru sorduran’ ilginç sergileri oluyor.

Biz burayı ‘tasarım tarihçisi’ olan, müzenin de küratörlüğünü yapan bir beyfendi ile gezdik ki, herhalde büyük şanstı. Çünkü pek bilgilendirici bir tur oldu.

Özellikle mimar ya da sanatçı ya da benim gibi meraklı biriyseniz burada biraz gezinmenizi tavsiye ederim: https://zoeken.hetnieuweinstituut.nl/en/


[image error]


 


ŞU ANDA KATILABİLECEĞİNİZ BİR PROJE VAR


Sonraki durağımız Stimuleringsfonds Creatieve Industrie ise benim en çok etkilendiğim yerlerden biri oldu. Çünkü Türkiye dahil pek çok ülkeden insana, -daha doğrusu farklı, yaratıcı, yararlı projeleri olan tasarımcılara, mimarlara, bazı kurumlara- Hollandalı bir partner ile işbirliği yapmaları durumunda destek veriyor.

Şu anda hala açıkta olan, çağrı yaptıkları bir proje var. İlgi ve bilgi alanınıza giriyorsa katılım süresi bitmeden başvurun derim. Buradan bakınız


[image error]


 


İŞTE TÜRKİYE’DEN KAZANAN 3 PROJE


Bu arada hali hazırda Türkiye’den 3 proje 15.000 euroluk desteği almış bile. Lüleburgaz, Erzincan ve Toroslar’dan daha doğrusu Mersin‘den projeler seçilmiş. Bunları daha ayrıntılı olarak buraya ya da siteye başka birer haber-video olarak ekleyeceğim ama şimdilik illerin üstündeki linklerden de görebilirsiniz.


Akşam yemeğimiz ise eksi bir halk havuzunun restorana dönüştürülmüş hali Aloha!’da idi.

E yorulduk gün bitti.

İlgilisi için bir günden alınacak ipuçları iyi değil mi?


24 Kasım 2018, Rotterdam

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 24, 2018 15:30

Çanakkale’de böyle bir anten-seyir kulesi yapıldığını biliyor muydunuz?

Çanakkale’de ortası küçük bir orman gibi uzanan ‘anten-seyir kulesi’ o kadar güzel görünüyor ki, insan Çamlıca’da yeni yapılan kulenin de böyle bir şey olmasını diliyor


 


Benim cehaletim, Çanakkale’de ‘radar tepesi’ olarak bilinen 311 rakımlı alana dev bir anten-seyir kulesi yapıldığını Hollanda’nın Rotterdam kentindeki bir toplantıda öğrendim!

Uluslararası mimari proje yarışmasına 144 proje katılmış Powerhouse Company & Inter.National.Design tasarımı birinci olmuş. Inter.National.Design Türk ortağı, Hollanda’da yaşayan mimar Arman Akdoğan anlattı.

Kulenin kente bakan ön kısmında yer alacak dairesel gezi yolu, Çanakkale’ye farklı açılardan bakma imkanı sunacak.

Akdoğan, “Aynı Çamlıca’daki kule gibi bir işlevi olacak” dedi ama her gün baktığım Çamlıca’daki kuleden fiziksel olarak ne kadar farklı olduğunu görünce, “Keşke karşı kıyımdaki kule ile Çanakkale’deki yer değiştirse” dedim açıkçası.

Tabii İstanbul’un o bölgesine böyle bir yapı uymazdı muhtemelen ama yine de çok hoşmuş.

Şu anda inşaat halinde olan kuleye bakarken, ‘Corten Çelik Kaplama’ denilen şeyi de öğrenmiş oldum. Bir tür eskitme çelik. Birkaç yıl hava şartlarına maruz kalınca bu kırmızımsı bir renk alıyor; bir tür paslı çelik gibi.


[image error]


24 kasım 2018, rotterdam

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 24, 2018 13:19

October 7, 2018

Bir medya nostaljisi… 90’ların sonunda Medya Plaza’da çalışanların hepsi bu fihristte

Medya Plaza Telefon Rehberini buldum, 1998 Ağustos’una ait. Tüm Sabah, Yeni Yüzyıl, Ateş, Fotomaç, Yeni Asır, Bugün gazeteleri; ATV çalışanları ve dergilerde çalışanlar. Fast Break’ten Vizyon’a, Esquire’dan House Beautiful’a, Cosmopolitan’dan Sofra’ya pek çok dergi… Sabah, ATV, Yeni Yüzyıl ve dergilerin efsane dönemleri… Siyaset Meydanı’nın olduğu zamanlar… İşte o rehber ve birlikte çalışmış isimler… 


[image error]


Hayatın, en eleştirilen dönemleri bile deli gibi özlenebilen birer nostaljiye dönüştürme durumu ne garip. Doğrusu ben 90’ların ortasında, daha 17 yaşında Sabah Gazetesi’nde çalışmaya başlamış biri olarak o dönemin Sabah’ını, Medya Plaza binasında yer alan diğer dergi ve Yeni Yüzyıl gibi gazetelerin kadrolarını, tabii ki ATV’yi ağırlıkla pırıltılarıyla ağırlarım.

Benim hep sonuna denk geldiğim (kurutmakta haklı bir ünüm olmalı), 6 ayda bir çift maaş alınan dönemleri, servis ya da minibüs kaçırılırsa İkitelli’ye evden taksiyle gelmenin karşılığında fiş yazıp taksi parasının alındığı günleri, muhabirlerin yurtdışına çıkarken 100 dolar harcırah almalarını, hele hele de Dinç Bilgin gazete ve dergilerinde her daim teknolojinin ileri oluşunu ayrı bir not etmek gerekir.

Ben Sabah Gazetesi’nde, bana çok şey öğreten hayat boyu adlarını büyük saygı ile anacağım insanlardan öğrendim gazeteciliği.

Süründürdüler ama öğrettiler! Ben de sıkı çalışırdım Allah için.

Politik duruşlar, asparagaslar, daha pek çok dosya vardır belki ama konum o değil.

Konu anne evimde bulduğum 1998 yılı, Ağustos ayına ait Medya Plaza telefon rehberi.

Kendisi orada çalışanlar için muhteşem bir eserdi hatırlarım. İki A3 sayfasına sığdırılır, dönem dönem yenilenir ve tüm binaya dağıtılırdı.

Ve telefonlar içinde yok, yoktu.


[image error]Ben bunları Mehmet Konuralp adına açılmış bir siteden aldım. Benim için biraz duygusal oldu bu fotoğrafları görmek http://galeri3.arkitera.com/var/albums/arkiv-2/proje/mehmet-konuralp/sabah-gazetesi-medya-plaza-ikitelli-tesisleri/

Rehberdeki çoğu gazete ve dergi artık yok. Sabah eski Sabah, ATV eski ATV değil! Malum.

Kendileri İkitelli’de de değil, çoktan beridir.

Ama yine de çok değerli.

Üzülerek gördüm ki vefat eden insanlar da var aralarında.

Sabah Dış Haberlerdeki Orhan Eriş’i, Orhan Abi’yi ne severdim, kimi zaman müzayedelere giderdim onunla, eşi kızar gitmek istemezdi çünkü, o da artık gitmesindi…

Yazıişlerinin süper isimlerinden Fettah Yazar çok genç yaşında aramızdan ayrıldı.

Tufan Aksoy, bana sayfa çizmeyi de öğreten kişidir, o ve Erol Bilem yok, demek ki onlar ayrıldıktan sonraki dönem…

O kadar çok anı var ki bu isimlere bakınca…

Bazen “Aaaaa onunla aynı binada mıydık?” diyorum fihriste bakıp, bazen de kimlerin kimlerin olduğuna, bir arada çalıştığına, o kadrodan kimlerin kimlerin çıktığına şaşırarak bakıyorum.

Bu fihrist bile o dönem medya plazasının ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Orada çalışmış pek çok gazetesi on yıllardır medyada önemli işler yapıyor, yaptı.

Gülse Birbel o dönem Gülse Şener imiş; ben daha çok eşi Murat Birsel’i hatırlarım o dönemden, ekrandan, Yeni Yüzyıldan mesela…

Neyse tek tek sayayayım siz inceleyin, benden çok şey de göreceksinizdir…

Bu arada ben uyduruk telefonla çekme yöntemini kullandım ama belki daha sonra mümkün olursa tarar fotoğrafları değiştiririm daha iyi olur.

Güzel bir arşivsel kaynak bence…


Şimdi 1998 Ağustos, Medya Plaza Telefon Rehberini size gururla sunarım.

Kimse bakmazsa ben bakarım.


[image error]


[image error]


[image error]


 


Sabah Ekomoni’den devam.. [image error]


YENİ YÜZYIL GAZETESİ

[image error]


YENİ YÜZYIL GAZETESİ DEVAMI…TAKVİM; 1 NUMARA HEARST YAYINCILIK, HARPER’S BAZAAR, GURME, VİVA, SİNEMA DERGİSİ, ESQUARE, COSMOPOLİTAN, BEBEĞİM VE BİZ, VİZYON, FAST BREAK, HOME ART, GEZİ DERGİLERİ

[image error]


[image error]


[image error]


[image error]


[image error]


[image error]


 


 


7 ekim 2018


 

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 07, 2018 12:57