Yavuz Hakan Tok's Blog, page 16

September 24, 2019

Günün Şarkısı 24 Eylül 2019

Zeki Müren – “Gözlerin Doğuyor Gecelerime”


Bir intihar mıydı sahiden? O gün ilaçlarını özellikle mi içmemişti? O stüdyoda, ışıkların altında, kamera flaşlarının karşısında saatlerce durmaya kalbinin dayanamayacağını bile bile mi istemişti o çekime gitmeyi? Yaşamı gibi ölümü de ihtişamlı olsun mu istemişti? Bir “ağaçlar ayakta ölür” hikâyesi miydi bu?

Bunların hiçbirini bilmiyoruz. Belki de sadece mutlu olmak istemişti. Yıllar süren inziva hayatından sonra onu sevenlerin karşısına çıktığında eskisi gibi güçlü, görkemli, ışıklı, parlak çıkmak istemişti… Belki olacakları hissetmiş, belki aklının ucundan bile geçirmemişti.

Bildiğimiz bir tek şey var… Hayatının son yıllarını ağır bir yalnızlık ve mutsuzluk içerisinde geçirdiği… Şöhretin bir bedeli vardı. Yıllarca tek başına zirvede kalabilmek için, rakipsiz kalabilmek, hep göz kamaştırabilmek, o illüzyonu sürekli kılmak için ödenmesi gereken bir bedel… Hayatı bir savaştı ve savaşta her şey mübahtı.  

Zeki Müren’i 24 Eylül 1996’da kaybettik. Yaşarken ona rakip olabilecek herkesi bir şekilde engellediği, yok ettiği söylenirdi. Öldükten sonra da bir benzeri, yerine konulabilecek biri çıkmadı oysa. Ne musiki bilgisi, sesi, diksiyonu ve icra biçiminin, ne duruşunun, bize gösterdiği yüzünün, “aura”sıyla yarattığı o büyülü gerçekliğin ikâmesi olabilirdi; olmadı da nitekim.

“Gözlerin Doğuyor Gecelerime” Zeki Müren’in 1988 yılında piyasaya çıkan uzunçalarına adını veren şarkıydı. Sözleri Halit Çelikoğlu’na, bestesi Yusuf Nalkesen’e ait şarkının düzenlemesi, albümün tamamında düzenlemelere imza atan Osman İşmen tarafından yapılmıştı. 

Zeki Müren’in ‘80’li yılların başında geçirdiği rahatsızlık sonrası sahnelerden uzaklaşması plak satışlarına da etki etmiş, o güne dek yaptığı albümler eskisi gibi satış rekorları kırmamıştı. 1988 yılında Yavuz Plak’a transfer olduktan sonra yaptığı bu ilk plak ise büyük ses getirecek ve Müren’i plak dünyasında bir kez daha zirveye çıkaracaktı. Bu albüm aynı zamanda Zeki Müren’in hayattayken plak formatında yayımlanmış son albümü oldu.

Bugün Zeki Müren’in ölüm yıldönümü. Ruhu şâd olsun.
2016 yılında Bavul dergisi için kaleme aldığım Zeki Müren yazısını bucümlenin üzerini tıklayarak okuyabilirsiniz.   
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 24, 2019 06:48

Benim Canımdan Çok Sevdiğim Aziiiiiiiz ve Muhterem Dinleyicilerim...


(Bavul dergisi Mayıs 2016 sayısında yayımlanmıştır.)
Bir yolcu otobüsü dolusu 19-20 yaşlarında genç düşünün. Bir Temmuz akşamı İzmir’den Urla’ya, yaz kampına doğru yol alıyoruz. Sene 1988. Otobüsün teybinde Zeki Müren’in “Gözlerin Doğuyor Gecelerime” kaseti çalıyor. Bir yolcu otobüsü dolusu 19-20 yaşlarında genç neden Zeki Müren dinler; muhtemelen şoförün kaset arşivinde dinlenilebilecek daha iyi bir şey olmadığı için ama durumun saçmalığı bundan ibaret değil zaten. Hepimiz çalan şarkıları ezbere biliyoruz. O ara o kaset çok popüler belli ki. Zeki Müren’le birlikte söylemekle kalmıyor, bir de onun gibi “s”leri tıslata tıslata, “z” leri vızlata vızlata, “r”leri “rrrrrrrrr”layarak, “k”ları üzerine basa basa telaffuz ederek söylüyoruz. “O çeşşşşşşşşşşşşme kurumuşşşşş akkmıyor aaaarrrrrrrrtıkk…”



Ömrü hayatımda yaşadığım, yaşayacağım en absürd anlardan biriydi. Aslına bakarsanız, “an” da değildi; neresinden baksanız bir kaset boyu, yaklaşık 60 dakika sürmüş olmalı. Güzel çocuklarmışız. Eğleniyorduk evet ama kendimizce alay mı ediyorduk, saygı mı gösteriyorduk, ayırdında değildik. Zeki Müren’in Türkçeyi en güzel telaffuz eden şarkıcı olduğunu söylerlerdi hep. E bize de ilkokuldan itibaren Türkçeyi doğru ve güzel telaffuz etmemiz gerektiği öğretilmişti. O zamanlar bunun bir önemi vardı, değerli bir vasıftı. Gündelik hayatta öyle konuşsak pek çıtkırıldım durabilirdi. Belki de böyle denemek istedik, ne bileyim ben.

Güzel Türkçesi mi, güzel sesi mi?.. Güzel giysileri mi yoksa, o tavus kuşu ihtişamı mı?.. Neyse artık sırrı, Zeki Müren dendi mi akan sular dururdu büyüklerimiz için. Yılbaşı gecelerinin fırında kızarmış tavuklu, sigara börekli, bademli, fıstıklı, gazozlu, mandalina kabuğu kokulu, tombala taşı şıkırtılı hay huyunda sıra gecenin en müstesna anına geldi mi, Zeki Müren göründü mü siyah beyaz ekranda yedi şarkıya yedi ayrı kostümüyle, çıt çıkarılmazdı artık. Nasıl gazino sahnesine çıktığında garsonlar servisi keser, müşteriler ellerindeki çatal bıçağı bırakırsa, televizyon ekranına çıktığında da evlerde hayat durur, televizyonların ses düğmesi yukarı doğru çevrilir, dört duvar onun billur sesiyle yankılanmaya başlardı. “Benim canımdan çok sevdiğim aziiiiiiiz ve muhterem dinleyicilerim…”

Evet, bir şarkıcıdan çok daha fazlası bahsettiğimiz kişi. Şimdilerde uluorta herkese yapıştırılan “fenomen” kelimesinin tam karşılığı. Toplumun önyargılarına, tabularına, değer ölçütlerine şimdilerde haydi haydi ama o zamanların nispeten ferah ortamında bile çok aykırı, çok başına buyruk olup ama bir o kadar da saygılı durarak kendi illüzyonunu yaratmış, bizi buna can-ı gönülden inandırmış bir “algı yöneticisi” belki de. Tek başına bir reklam ajansı, bir “PR” şirketi, bir basın kuruluşu, bir televizyon kanalı, marka değeri yüksek bir holding… Tabii bütün bunların inşasını ve yıllar boyu ayakta durmasını sağlayan o sağlam temel: Şarkıcılık becerisi, sesinin ve şarkı söyleme biçiminin benzersizliği ve muazzam musiki hâkimiyeti.

Zeki Müren deyince çoğumuzun ilk aklına gelen “İşte Benim Zeki Müren” şarkısı, o şarkının da bulunduğu ve bu yazının başında da bahsi geçen “Gözlerin Doğuyor Gecelerime” albümü dâhil, o hayattayken yayımlanmış son altı albümünün şarkıları geliyor. Çünkü özel radyo ve televizyonların açıldığı ’90 başından itibaren Zeki Müren’i hep o şarkılarla gördük ekranda. Fazla kiloları belli olmasın diye ya tahta aksamı oymalı, işlemeli, görkemli bir koltuğun arkasında ya da en az yirmi parça saz önünde belden yukarı, hatta “baş plan” çekilmiş görüntülerde dallı güllü, çiçekli böcekli, işlemeli, ışıl ışıl ceketler, gömlekler içerisinde “Seviyorum işte, var mı diyeceğin?” derken delici bakışlarıyla insanda “Yok abi, sev sen yani ne diyeceğimiz olabilir ki?” diye cevap verme hissi yaratan o geçkin Zeki Müren figürü yer etmiş en çok aklımızda.

Oysa müzikal açıdan en fena dönemidir bu son dönem. Sağlık sorunlarının arazları, inziva hayatının kondüsyon eksikliği yansır sesine. O eski billur sesin üzerini bir toz tabakası kaplamış gibidir, tıknefes, yorgun hali hissedilir. Üstüne üstlük bu albümlerin repertuvarları da genellikle günün popüler şarkılarından çalakalem çatılmış gibidir.

Zeki Müren’in ‘50’li yılların hemen başında yayımlanan ilk taş plağında “Bir Muhabbet Kuşu” adlı şarkıyı okur ve bu şarkı onun kısa sürede ülke çapında tanınmasını sağlar. Sonrasında ardı ardına yayımlanan taş plaklarına ve 45’liklerine şöyle bir göz attığınızda görürsünüz ki, ağırlık alaturkada olsa bile, her zaman dönemin popüler ve “daha hafif” şarkılarını seslendirmekten de geri durmamıştır. Harcıâlem bir şarkı olan “Lingo Lingo Şişeler”i de plak yapar mesela, Dramalı Hasan’ın “rumba” şarkısı  “Kanamam”ı da. 

Sahnede de bu formülü uygular ve genellikle programlarının ikinci yarısında popüler şarkılar seslendirir. Bu yüzden dönemin muhafazakâr alaturka çevreleri tarafından eleştirilir de. Ama onun geniş kitlelerce benimsenmesini de bu sağlar aslına bakarsanız. Halk, sahne üzerinde insan üstü bir erişilemezlikte gördüğü Müren’in filmlerinde kâh gariban bir araba tamircisi, kâh bir şoför, kâh bir zengin köşkünün bahçevanı olmasını nasıl sevip benimsediyse, “Katip Arzuhalim Yaz Yare Böyle” türküsünü, “Zahidem”i seslendiren şarkıcı Zeki Müren’i de öyle sever, benimser, kendinden görür.

Müren’in  ‘70’lerin sonunda “Hayat Harcadın Beni” ile başlayan arabesk denemeleri, 26 dakika uzunluğundaki “Kahır Mektubu” ve sonrasında Selami Şahin şarkıları ile devam ederken, yavaş yavaş klasik alaturka şarkılardan tamamen uzaklaştığı bir dönem başlayacaktır. En büyük rakibi Bülent Ersoy bile, zaman zaman tamamen klasik musiki şarkılarından oluşan albümler yaparken, Zeki Müren yoluna arabeskle ve o zamanlar adına Hafif Türk sanat müziği denilen türde şarkılarla devam eder. Nitekim 1992 yılında yayımlanan son albümü “Sorma” da böyle bir albüm olarak tarihe yazılacaktır.

Zeki Müren’i sesinin, şarkıcılığının ve dahi yorumculuğunun ötesinde değerli kılan ama pek de göze görünmeyen incelik burada saklıdır aslında. O, çoğumuza hatta artık hepimize anlaşılmaz gelen binlerce klasik Türk musikisi eserini söyleyebilecek yeterliliğe, donanıma ve sese sahipken, bu konuda her otorite de hakkını teslim ve takdir ediyor iken, Zeki Müren sadece bu yanı nedeniyle bile nice şarkıcıdan fersah fersah önce olmanın burnu büyüklüğü ile değil, halka, halkın asıl sevdiği ve dinlediğine yakın olmanın alçakgönüllülüğü (ve elbette de zekâsı) ile bir denge kurmayı başarabilmiştir. Ferrari’siyle arka sokaklarda gezinmeye çekinmemiştir bir bakıma. Elbette herkes “Gül Yüzlülerin Şevkine Gel”i plaktan dinlerken “adam ne şahane söylemiş yahu” diyordu ama bırakın “şevk” kelimesini onun gibi telaffuz etmeyi bir yana, şarkının bir cümlesine başından sonuna eşlik etmeye geldi mi iş, çuvallayıveriyordu. Oysa “Gitme Sana Muhtacım” öyle miydi ya? Ya da “Akşam Olur Gizli Gizli Ağlarım”?..

Tabii halka yakın olacağım demek üslubundan caymak da değildi. Tüm o seslendirdiği arabesk şarkılar, türküler, “hafif” şarkılar ve hatta aranjmanlar, poplar bile kendi meşrebinceydi, Zeki Müren üslubundaydı. Bu üslup son döneminde tadından kaybetmeye başlasa da hemen hiç değişmedi. “Dom Dom Kurşunu”nu söylemiş olsaydı sözgelimi, o kurşunun kaşların arasına değişindeki zarafete hayran kalabilirdik. “Altın Dişli Heyriye”nin fıldır fıldır yürüyüşündeki işveyi ancak ve sadece Zeki Müren söylediğinde enine boyuna fark edebildiğimiz gibi. 

Bir şarkıyı, bir müzik türünü, kendi gibi, kendine ait kılarak yeniden yorumlayabilmenin ders kitabıdır belki de Zeki Müren’in böylesi şarkıları. Belki bu zekice manevralarında, şarkı, repertuvar seçimi tercihlerinde saklı başka başka kocaman dersler de vardır bugün müzikle uğraşan herkesin kendine pay biçebileceği. Hele ki müzik icra edenlerin içlerinde saklı faşizmin nedense hiçbir vakit eksik olmadığı, “rock”çının popçuyu, klasikçinin arabeskçiyi ötekileştirdiği bu diyarlarda…

Sözün özü, sinekten yağ çıkarmak pahasına şöyle bağlayabilirim yazıyı: Ölümünden sonra ve belki bugünlerde de en çok çalınan, bilinen, tekrar edilen şarkısının bir cümlesi aslında gerçeğin ta kendisi olabilir. Bir şarkıcının içinde kendi adı da geçen ve kendisini anlatan bir şarkı söylemesi pek de sık rastlanmayan, patetik bir durum, evet. Ancak bu bir yana, “Dertli gönüllere giren, işte benim Zeki Müren” cümlesindeki Zeki Müren’in sahiden de yıllar boyu ve hâlâ dertli gönüllere kanırta kanırta girmediğini söyleyebilir miyiz? “Dertli gönüllere giren, işte Benim Ajda Pekkan,” olmuyor mesela. Niye olmuyor? Sadece kafiye uymadığı için mi?
NİSAN 2016

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 24, 2019 06:12

September 23, 2019

Günün Şarkısı 23 Eylül 2019


Tanju Güneş – “Bilemezsin ki”

İlk teklisini geçtiğimiz günlerde yayımlayan Tanju Güneş pop müzikte yeni bir ses. Tanımadığımız biri olunca da insan ister istemez müzik geçmişini, nereden gelip nereye gittiğini merak ediyor ama bu konuda en ufak bir bilgi bulamadım. O yüzden buraya da hakkında bir şey yazamıyorum. Müzik piyasasına yeni giriş yapanların sosyal medya hesaplarını kendilerini tanıtacak, anlatacak biçimde oluşturmaları, bu da olamıyorsa basın bültenlerini biraz daha kapsamlı tutmaları gerektiğini bir kere daha hatırlatarak şarkıya getireyim sözü.

Doruk Müzik etiketiyle yayımlanan ilk teklisinde Tanju Güneş, söz ve müziği Serdar Arslan’a ait “Bilemezsin ki” adlı şarkıyı seslendiriyor. Serdar Aslan, 2018’de kendisinin seslendirdiği “Aşkından Bir Anı Tut” adında bir şarkı yayımlamıştı. Gökhan Tepe ve Şebnem Sungur’la yaptığı çalışmaların yanı sıra şu sıralar gündemde olan Ayla Çelik şarkısı “Daha Bi’ Âşık”da da imzası var.

Akdeniz havalı, sıcak bir pop şarkısı “Bilemezsin ki”. Sözü, müziği ve Barış Özesener tarafından yapılmış düzenlemesi ile ‘90’lardan (popun pop olduğu zamanlardan) çıkıp gelmiş gibi. Tanju Güneş de sesi ve şarkıcılığıyla şarkının duygusunu dinleyiciye aktarma konusunda üzerine düşeni yapmış.

Gerçi böylesi şarkıların bugünün dinleyicisinin müzikal arayışlarında ne kadar yeri olduğu tartışılır ama eli yüzü düzgün, iyi popun her zaman bir alıcısı vardır. Bu şarkıda o kitleye hitap ediyor zaten. Belki büyük bir “hit” olmayacak ama Tanju Güneş kariyerine iyi bir başlangıç olarak yazılacaktır.   
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 23, 2019 08:18

September 22, 2019

Günün Şarkısı 22 Eylül 2019


Hayrettin Taşkaya – “Kal Yanımda”

Hayrettin Taşkaya, müzik sektörünün alternatif kanadında farklı işler yapmaya devam ediyor. 2019 yılında Kalben’le yaptığı düetin yanı sıra iki de tekli yayımlamıştı, bir üçüncüsü de geçtiğimiz günlerde piyasaya sürüldü. Radyotör etiketiyle yayımlanan şarkı, “Kal Yanımda” adını taşıyor.

“Sevgilim” sakin bir şarkıydı, Cem Kıyak’la ortak çalışması “Yol” epeyce yüksek tempolu. Söz ve müziği Hayrettin Taşkaya tarafından yazılan “Kal Yanımda” ise içinden oryantal ezgilerin geçtiği “trip hop” bir şarkı. Şarkının düzenlemesi Hayrettin Taşkaya ve Bilge Kağan Etil ortak imzasını taşıyor.

“Kal Yanımda” ateşi yüksek bir aşk şarkısı. Çöl, kum, ayak izleri, serap gibi kelimeler belli ki özellikle seçilmiş ve oryantal hava sadece melodik bir renk olmaktan öteye geçmiş böylece. Nitekim klip de şarkıyı bu anlamda bütünlüyor. Hayrettin’in önceki klipleri gibi bu şarkının klibi de kışkırtıcı, çarpıcı ve cesur. Emre Küçükosman’ın çektiği klibin sanat yönetmenliğini de Hayrettin Taşkaya yapmış.

Müzikte sıradanın, olağanın, ortalamanın dışında bir şeyler arıyorsanız Hayrettin Taşkaya’nın müziğiyle tanışmalısınız.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 22, 2019 12:43

September 21, 2019

Günün Şarkısı 21 Eylül 2019


Nükhet Duru – “Melekler”

Kötülüğe uzaktan bakıyorum. Küçücük akıllarına sığdırdıkları kocaman karanlığa bir ışık sızacak diye nasıl korktuklarını görüyorum. Aydınlığa öfkelerinin bitmeyecek olmasına üzülüyorum. İyi olana, güzel olana, umutlu, ışıklı, parlak, neşeli olana duydukları kine acıyorum.

Dünyalar güzeli, gencecik bir kız ölümle pençeleşir, hayata tırnaklarıyla tutunurken gösterdiği cesareti, direnci, sarıldığı yaşama sevincini, onunla aynı kaderi yaşayanlara verdiği gücü mutlak, saf, katıksız bir kötülükle tüketme çabasına düşenlerin kalplerine er ya da geç şefkat, merhamet, vicdan ve azıcık da olsa ışık düşmesini diliyorum.

Ne güzel yazmış Mete Özgencil… Ne güzel söylemiş Nükhet Duru…
“Biz her birimiz tek kanatlı yarım meleklerizVe biz ancak birbirimizi kucaklayıp ayakta kalabiliriz.”

Dün Neslican Tay’ı kaybettik. Ruhu şâd olsun.        
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 21, 2019 03:48

September 20, 2019

Günün Şarkısı 20 Eylül 2019


Cemil Demirbakan – “Yazgı”

Cemil Demirbakan 2019 yılbaşından bu yana “Oldum Sanma” ve “Beş Harf” adlarını taşıyan iki tekli yayımlamıştı, sonbaharı da geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Yazgı”yla karşıladı. ACDB Yapım etiketiyle piyasaya sürülen şarkının söz ve müziği Noyan Öztürk’e ait, düzenleme, kayıt ve miks ise Tarkan Gözbüyük ve Ozan Tügen tarafından yapılmış.

Memleketin sağlam müzisyenleri bir araya gelince ortaya çıkacak işten kuşku duymanıza gerek kalmıyor. Nitekim her şeyden önce nefis bir kayıt dinliyoruz; tertemiz, pırıl pırıl. Şarkı ne kadar güzelse düzenleme, hele ki Cenk Erdoğan’ın perdesiz gitarla kattığı lezzet de o kadar güzel. Daha duyduğunuz ilk notalardan itibaren kapılıp gidiyorsunuz müziğin tadına. Ve Cemil Demirbakan’ın artık eski bir dostumuz olmuş sesiyle tamamlıyor şahanelik.

Cemil, sosyal medyada şarkıyı paylaşırken “Valla yine piyasaya yapmadık, hareketli de değil,” diye not düşmüş. Bilakis böylesi şarkıların tam yeri, tam zamanı bence.

Biliyorum şu şartlar altında çok zor, maddi ve manevi karşılığı olmayan bir çaba, bir deli işi artık albüm yapmak ama bu ekibin elinden çıkmış bir albüm nasıl keyifle dinlenirdi diye düşünmedim değil.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 20, 2019 12:10

September 19, 2019

Günün Şarkısı 19 Eylül 2019


Gülşen – “Ya Tutarsa”

“Of Of” bombasıyla makyaj tazeleyip popun birinci ligine demir atan Gülşen, yarattığı rüzgârı 2006 yılında da “Yurtta Aşk Cihanda Aşk” albümüyle sürdürmüş ve o albüm de birden fazla “hit”le uzunca bir süre gündemden düşmemişti.

Söz, müzik ve düzenlemesi Altan Çetin’e ait “Ya Tutarsa”, o albümün açılış şarkısıydı ve albüm piyasaya çıkar çıkmaz dillere düşmüş, Gülşen’i bir kez daha müzik listelerinin başına oturtmuştu.     

Şarkıyı uzun zaman sonra bu yazı vesilesiyle yeniden dinlerken elimde olmadan gülümsedim. Bugün herhangi bir pop şarkıcısı böyle bir şarkı söylese, böyle bir klip çekse, YouTube videosunun altına yazılacakları tahmin edebiliyordum çünkü:
“Hoca Nasrettin ne yaaa, böyle şarkı mı olur?”
“Ya tutarsa, ya tutarsa, çok boş bir şarkı, nakaratı olmamış!”
“Gülşen neden böyle açık saçık giyiniyor?”
Vesaire vesaire…  

O zamanlar hiçbir şey şimdiki gibi değildi, evet ama en çok da biz şimdiki biz değildik. Şarkıların tadını çıkarıyor, onları bir gecede, bir saatte harcamak için pusuda beklemiyorduk. Eğleniyorduk ve galiba bu kadar kötü kalpli de değildik. Her şeyden önce iyi ya da kötü, yapılan işe saygı duymayı biliyorduk. Eleştirmek ondan sonra geliyordu. Karalamaksa aklımıza bile gelmiyordu. Şarkıcıdan, aranjörden, besteciden daha bilgili, daha akıllı, daha zeki, daha duyarlı, daha ileri görüşlü olduğunu gösterme derdiyle şarkıları klipleri didiklemekten bir hâl olan, onlarla mutlu olmayı, onlardan keyif almayı, onlarla eğlenmeyi öğrenememişler sonradan türedi.    

‘90’lar furyasının bittiği yerde 2000’ler furyası başlayacak, orası kesin. 2000’ler furyası başladığında da bu şarkı o partilerde bir ağızdan söylenen şarkılardan biri olacak, 2000’li yılların çocuklarını mutlu edecek. 2010’lu yıllar furyası başladığında ne olur bilemem ama şarkılarla mutlu olmayı bilenler her zaman kazanacak, onu bilir onu söylerim.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 19, 2019 12:15

September 18, 2019

Günün Şarkısı 18 Eylül 2019


Merve Çalkan – “Gözlerin”

Geçtiğimiz mayıs ayında ilk teklisi “Defter”i piyasaya çıkaran Merve Çalkan’ın yeni teklisi “Gözlerin”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle piyasaya sürüldü. Şarkının söz ve müziği Merve Çalkan’a ait, düzenleme ise Mabel Matiz ve Efe Demiral tarafından yapılmış. Mabel Matiz bu tekliye aynı zamanda prodüktör olarak da imzasını atmış.

Merve Çalkan’ı “Defter” şarkısından önce tanıyanlar için “Gözlerin” hiç de yeni bir şarkı değil aslında. Çalkan’ın tanınırlığını sağlayan Sofar videolarından birinde seslendirdiği bir şarkı bu. Sofar gibi hilesiz hurdasız bir kanalda 800 000’in üzerinde tık aldığına bakılırsa da şarkıyı bilenlerin sayısı pek de az değil.

2016’da yayınlanan o videodan üç yıl sonra aynı şarkı bu defa profesyonel bir kayıtla çıkıyor karşımıza. Doğrusu da bu. Kaldı ki o videoda Çalkan’ın pek ustalıklı gitar çaldığı da söylenemez. Nitekim Mabel Matiz ve Efe Demiral’ın düzenlemesi şarkıya müthiş renkler, tatlar katmış. Daha “intro” kısmından itibaren başka bir dünyaya giriyor, tek gitarlı akustik modasının müzisyenleri sıradanlaştıran, kimliksizleştiren basitliğinden kaçıp kurtuluyorsunuz.

Bununla birlikte şarkı bir yerden sonra tıkanıyor, zorlanıyor gibi. Hani şiirden bestelenen şarkılarda olur genellikle; sözü eksiltmemek için melodiyi zorlarlar. Tam da ona benzer bir durum olmuş. Ben olsam “doğrusu şöyle” diye başlayan kısmı tamamen çıkarırdım şarkıdan; çok daha akışkan hale gelir, melodi doğru yerde karara varırdı böylece.

Yok eğer bundan rahatsız olmaz iseniz, şu sonbahar günlerine çok yakışacak bu şarkının tadını çıkarmamanız için hiçbir sebep yok.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 18, 2019 11:12

September 17, 2019

Günün Şarkısı 17 Eylül 2019


Fikir Karayel – “Bir Şey Var”

2014 yılında Türkçe müzikte alternatif çizginin bu kadar popüler olmadığı bir dönemde, “Hayal Edemezsin” gibi bir “hit” yakalayarak dikkatleri üzerine çeken Fikri Karayel, 2018’de “Yol” ve “Yorgunum Çok”la epeyce konuşuldu. 2019’da Deeprise’la “Yağmur” adlı şarkıyı yaptı, yakın zamanda da Murat Boz’a verdiği “Aşk Bu” adlı şarkıyla adından bir kez daha söz ettirdi.

Fikri Karayel’in yeni teklisi “Bir Şey Var” ise geçtiğimiz günlerde Dokuz Sekiz Müzik etiketiyle yayımlandı. Şarkının söz ve müziği Fikri Karayel’e ait, düzenleme ise Ufuk Kevser tarafından yapılmış.

Murat Boz’a verdiği şarkı bir sinyal miydi bilmiyorum ama Fikri Karayel bu şarkıyla ana akım popa biraz daha yaklaşmış görünüyor. Hani bunu da Mustafa Sandal söylese olabilirmiş gibi ya da bu tarz şarkıları Mustafa Sandal zaten yıllar boyu yapmış gibi.

Bununla birlikte şarkının düzenlemesi yukarıdaki son cümleyi kendiliğinden haksız çıkarıyor çünkü çok güncel, çok bugüne ait bir “sound” çarpıyor kulağımıza. Şarkı asıl gücünü buradan almış sanki ve bu nedenle de elektronik pop sularında yüzmeyi sevenler için türün afili bir örneği olarak bağırlara basılabilir.      
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 17, 2019 09:54

September 16, 2019

Günün Şarkısı 16 Eylül 2019


Derya Yıldırım – “Bu Gece”

Fransa’da doğup büyüyen Derya Yıldırım, müziğin eğitimini almakla kalmamış, Fransa’da The Voice yarışmasına katılarak şansını denemiş ve dört jüri üyesini de döndürmeyi başarmış. O Ses Türkiye’nin sıkı takipçileri hatırlayacaktır, bizim burada hiçbir jüri üyesi dönmemiş, sonra da epey pişman olmuşlar (ben de YouTube’da izledim.)

Gelgelelim Derya Fransa’da olduğu kadar Türkiye’de de adından söz ettirecek hamleler yapmaya devam etmiş. Yakın geçmişte gerek YouTube için yaptığı “cover” kayıtlar, gerekse de popüler diziler için seslendirdiği şarkılarla kendine ait bir kitle oluşturmayı başarmış bile. Özellikle Feridun Düzağaç “cover”ı “Alev Alev” bir hayli ilgi toplamış.

Derya Yıldırım’ın ilk teklisi “Bu Gece”, geçtiğimiz günlerde Sony Müzik etiketiyle yayımlandı. Söz ve müziği kendisine ait bir şarkı seslendiriyor Derya bu kez. Düzenleme ise Zeki Bilir tarafından yapılmış.

Derya’nın çok temiz, rengi güzel, hoş bir sesi var. Türkiye’de doğup büyümüş nice genç şarkıcıdan düzgün bir diksiyonla söylüyor şarkıyı. Modern, batılı bir “sound” anlayışıyla yapılmış düzenleme de şarkıyı parlatıyor. Belki bir anda “hit” olup milyonların diline düşmeyecektir ama Derya’nın adını daha geniş kitlelere duyurması için attığı sağlam ve dikkatli bir ilk adım bu. Hem şarkı yazarı hem de şarkıcı olarak umut vaat ediyor bu şarkıyla.      
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 16, 2019 10:40

Yavuz Hakan Tok's Blog

Yavuz Hakan Tok
Yavuz Hakan Tok isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Yavuz Hakan Tok's blog with rss.