Yüce Zerey's Blog, page 7
December 22, 2016
Az Popüler Yazardan İmza Günleri
Arafta kalmış bünyesindeki amansız yangınları, sarkastik tekniklerle söndürememiş; hüzünlerini geçmişine, umutlarını kelimelere emanet etmiş kişidir yazar.
Kimisi dünyayı değiştirmek, kimisi kendini geliştirmek, kimisi de yaralarına pansuman olsun diye yazar.
Popüler olanları çok havalıdır. Auraları 34 ila 45 mt arasında değişir. Yazdığı her kelimeyi okur okumaz; değişmeye, gelişmeye, hissetmeye başlarsın. Tanışmak için can atarsın. Her kitabını, hayat hikayesini, tuvalete hangi ayakla girdiğini ezbere bilirsin. Her aktivitesine katılır, kelimeleriyle aranda kurduğun sanal bağın fiziksel dünyada izdüşümünü kovalarsın.
Az popüler yazarlar ise; kendi köşelerinde sessiz sakin takılan, hiç bir zaman geniş hedef kitlelere ulaşmayacak olan ama kendi hedef kitlesi nezdinde derinlemesine takip edilen bireylerdir. Auraları kendine kadar olup, anlamlarını yansıttıkları kelimelerin haricinde pek tanınmazlar.
Az popüler yazarlar kitaplarını çıkardıkları andan itibaren bazı dram ve eziklikleri deneyimlerler:
Tanıtım ve Satış
• “Kitap mı? Tabi ki çıktı. Tüm kitapçılarda olması gerekiyor. Ama ben de pek göremedim. Daha tam olarak dağıtılmadı herhalde.”
• “Kapak önemli şekerim. Raftaki diğer kitaplardan sıyrılmak ilk öncelik.”
• “Kitabın içinde insanların ilgisini çekecek bi fırlamalık yapsak da insanların ilgisini çekse. He. Ne dersin Recep abi? Recep abi !? Uyudun mu yaaaa?”
• “Kitabı bi felsefe ve hareket ile bağlayabilirsek arkadasından kitleler koşar.”
• “Lansman mı? Yapılacak evet. Yayınevinden haber bekliyorum.” (Hala bekliyor.)
• “Atın intikamı Twitter hesabının sahibi bizim mahalleden arkadaş. O da tweetleyecek 20.456 takipçisi var. Akmasa da damlar.”
• “Bütün eş, dost, akraba, hemşehriye haber verdiniz değil mi? Herkes alsın kitabı. O kadar emek var. Bari ikinci baskıya geçelim de namımız yürüsün.”
• “Gençler, aranızda bu bölgedeki tüm kitapçıları paylaşıyorsunuz. ve sürekli arayarak benim kitabı soruyorsunuz. Spekülatif talep yaratacağız ki gerçek talep de gelsin.”
• “Hacı senin gazetede tanıdığın var dı değil mi? Röportaj ayarlasan da yürüsek kenardan kenardan.”
• “Ayşe Arman’ı sabah koşusunda yakalayıp yalvarsam kitap hakkında iki kelam eder mi? Olur da iki kelam ederse her türlü best seller garanti olm.”
• “Necla teyzenin oğlunun arkadaşı Lizozom Kanalı’nda kameramanmış. Ondan rica etsek de bir hafta sonu programına çıksak olur mu?”
• “Şirketlere konuşmalara gitsek de konuşma sonrasında kitabı itelesek. Süper fikir değil mi?”
• “Marketlere millet nasıl giriyor? Halk, market rafında görürse kitabı kesin alır.”
• “Ben de hediye edeceğim kitapları internetten satın alıyorum. Internette daha ucuz. Hediye göndereceğim diye 100 tane kitabı sadece ben aldım amk.”
• “Ünlü insanlara kitabı şık bir pakette göndersek paylaşırlar mı?”
• “Tanıdık PR şirketi var mı?”

Yüce Zerey Zorlu DR İmza Günü

Yüce Zerey Suadiye DR İmza Günü
İmza Günü
• “Popüler yazarlar kendileri için ayrılmış özel salonlarda kitaplarını imzalıyorlar. Biz de, yayınevinin standında diğer az popüler yazarlarla tesbih tanesi gibi dizilerek insanlar gelsin diye bekliyoruz.”
• “Yanımdaki yazara sürekli birileri geliyor. Bize hala gelen giden yok. Şansıma yürüyeyim.”
• “Ablacım ilgilenir misin? Güzel kitap. Al çocuğunu sevindir. İmza da atarız.”
• “Millete kitabı ile ilgili soru sorarlar, bize de ya ‘Divanü Lügati’t-Türk var mı?’ ya da ‘Tarjan Atacan’ın imzası nerede?’ diye soruyorlar. Adres sormak 5 TL mi yazsam?”
• “Yandaki yazara hemşehrileri memleketten pasta börek getirmiş. Biz de nasiplendik. Seviyorum lan memleketimin insanını.”
• “Yanımdaki yazar ile fotoğraf çektirmek isteyen herkesin fotoğrafını ben çektim. Ezikliğe gel. Senin neyine olm imza günü?”
• “Aslında bir sürü insan gelirdi. Ama benim hedef kitlem normalde buralara pek gelmez.” (Yalandan kim ölmüş.)
• “Aha Tarjan Atacan mı lan o? Ben de kitap imzalatsam çok mu ezik olur? Olur. En iyisi yayınevinden isteyeyim benim adıma imza alabilirler belki.”
• “İmza günü mekanı bu kadar uzak olmasaydı bir sürü insan gelirdi.”
• Bir daha ki kitaba kesin; kişisel gelişim, aşk veya manevi konulara gireceğim anasını satayım. Onlar tutuyor kardeşim bu memlekette.” (Sanki sen de dünyanın sırrını anlattın.)
• “Tarjan Atacan ile muhabbet etme imkanı bulabilir miyim acaba? Bi iki hareket kapsak yeter. Herif best seller olmak için doğmuş.”
• “Millet bilse imza gününe metrobüs ile geldiğimi acaba yine de kitabı imzalatır mı?”
“İnsan yazarken sadece anlaşılmak değil, muhakkak ki aynı zamanda anlaşılmamak da ister.” Franz Kafka
İşte az popüler bir yazar olarak siz değerli okuyucularımı alenen 7 Ocak Suadiye D&R‘daki (15.00 İmza) ve 14 Ocak Zorlu D&R‘daki (14.00 Söyleşi – 15.00 İmza) imza imza günlerine davet ediyorum. Tanışmak, muhabbet etmek, kitap imzalatmak, eleştirmek veya ne amaç ile olursa olsun herkesi bekliyorum.
The post Az Popüler Yazardan İmza Günleri appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu: Fabrika Ayarlarına Dönüş
October 30, 2016
İstanbul Kitap Fuarı Fabrika Ayarlarına Dön İmza Günü

Fabrika Ayarlarına Dön İmza Günü
35. Uluslarası İstanbul Kitap Fuarı’nda 13 Kasım Pazar günü Doğan Kitap için ayrılan bölümde saat 15.30 – 16.30 aralığında Fabrika Ayarlarına Dön veya The Profesyonel kitaplarınız için imzaya veya kitap bağımsız sohbet / muhabbete bekliyorum.
The post İstanbul Kitap Fuarı Fabrika Ayarlarına Dön İmza Günü appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu: Fabrika Ayarlarına Dönüş
Yeni Kitap: Fabrika Ayarlarına Dön
Webrazzi Summit Yüce Zerey – Arda Kutsal Dijital Gündem Sohbeti
October 25, 2016
Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu: Fabrika Ayarlarına Dönüş

Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu
Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu
21 Ekim 2016 Cuma günü Peryön 2016 Kongresinde gerçekteştirmiş olduğum ‘Fabrika Ayarlarına Dönüş’ sunumunu aşağıda bulabilirsiniz.
Sunum kapsamında, profesyonelin hayatında beklediği son sahneden başlayarak, fabrika ayarları, fabrika ayarlarının değişim ve gelişim süreci, profesyonel hayata girerken yapılan fedakarlıklar, adım adım kariyer haritası ve fabrika ayarlarına dönmek için neler yapmamız gerektiği üzerine sohbet ettik. Sunuma ek olarak bu konuyu kafama taktım, biraz daha yürüyeyim diyenler için ilgili kitabı da aşağıdan sipariş edebilirsiniz.
Fabrika Ayarlarına Dön
Tüm izleyenlere, ilgilenenlere, yorumlarını esirgemeyenlere yürekten teşekkür ederim.
The post Yüce Zerey Peryön 2016 Sunumu: Fabrika Ayarlarına Dönüş appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
Yüce Zerey Kristal Elma 2016 Sunumu – Oğlan Bizim, Kız Bizim
Webrazzi Summit Yüce Zerey – Arda Kutsal Dijital Gündem Sohbeti
Yeni Kitap: Fabrika Ayarlarına Dön
October 6, 2016
Yüce Zerey Kristal Elma 2016 Sunumu – Oğlan Bizim, Kız Bizim
Yüce Zerey Kristal Elma 2016 Sunumu – Oğlan Bizim Unleashing the Next Wavs, acKız Bizim

Yüce Zerey Kristal Elma 2016
06.10.2016 Tarihinde Kristal Elma Sahnesinde yapmış olduğum ‘Unleashing the Next Wave of Marketing Communication’ yani ‘Oğlan Bizim, Kız Bizim’ sunumunun tamamına aşağıda bulabilirsiniz. Sunum kapsamında markanın bizim oğlan olduğu, müşterinin de bizim kız olduğu ve öteki adamın dijitalleşme olduğunu hikayede; tüm izleyenlere, ilgilenenlere, yorumlarını esirgemeyenlere yürekten teşekkür ederim.
The post Yüce Zerey Kristal Elma 2016 Sunumu – Oğlan Bizim, Kız Bizim appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
Webrazzi Summit Yüce Zerey – Arda Kutsal Dijital Gündem Sohbeti
Digital Age Summit 2016
September 15, 2016
Webrazzi Summit Yüce Zerey – Arda Kutsal Dijital Gündem Sohbeti

Webrazzi Summit Yüce Zerey
Uzun bir aradan sonra tekrar Webrazzi Summit kapsamında eski dost sevgili Arda ile yapmış olduğumuz, dijital dünyanın gündemine ve geleceğine dair; keyifli, ve samimi konuşmayı takip etmek isterseniz lütfen buradan buyrunuz.
The post Webrazzi Summit Yüce Zerey – Arda Kutsal Dijital Gündem Sohbeti appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
Digital Age Summit 2016
4 Kasım Mediacat Pazarlama Atölye Çalışması’ndayım
September 7, 2016
Işıksız Bir Sabah

Yüce Zerey
Işık, kainatın var oluşundan beri üzerine düşen görevi hiç aksatmadan yerine getirmiştir.
Kendisine verilen sorumluluğu; ezilmeden, sorgulamadan ifa eden tam bir görev adamı..
‘Ver görevi, unut!’ adamlarından…
Görevini adam akıllı yapabilme motivasyonu ile yaşantısına, ziyadesiyle dikkat eder. Gece hayatı, alkolu, kumarı, pokemonu yoktur. Sağlıklı beslenir, ruhunu ve bedenini zinde tutan aktivitelerden geri kalmaz. Kitapta ne yazıyorsa O dur. Marjinalleşmeye, alternatif evrenlerde nefes almaya hiç tahammülü yoktur. Kitabın arasında itina ile düzleştirilmiş çokomel kağıdıdır.
Hayal, ipleri elden kaçırmaktır. Işık, ipleri elinden kaçırmamak için hayatında hiç hayal kurmamıştır. Çünkü yaşadığı dünyada, ipin ucu kaçınca, hemen bir başkasının eline geçmektedir, sonrasında sizin kurduğunuz hayalleri bir başkası yaşamaktadır.
Yağmurun yer yüzünü fütursuzca tokatladığı zamanlardan biri…
Her zaman ki gibi gibi Işık, alarmını kurduğu zamandan beş dakika önce uyanacak ve dünyayı aydınlatmak için gerekli hazırlıklara başlayacak.
Ancak farklı bir durum var.
Işık, derin bir rüyaya dalmış durumda.
Rüyasında, herkesin ışıldadığı, hiç kararmayan memleketinde.
Çocukluk yaşlarında. O yıllarda gücü ancak küçük bir alanı aydınlatmaya yetiyor. Ama keyfi çok yerinde. Çünkü insanlara faydalı olduğunu, onları mutlu ettiğini biliyor.
Tam aydınlatmakta olduğu alana odaklanmışken arkasında büyük bir karanlık hissediyor.
Garip.
Büyüklerinden dinlediği, öğrendiği kadarıyla karanlık ile ışık; birbirlerinin zaman dilimlerine müdahale etmemek için kainatın varoluşunda imzaladıkları bir centilmenlik anlaşmasına tabiler.
Böyle bir şey nasıl olur?
Gün saatleri içerisinde nasıl bir karanlık, ışığın yansımasını engeller.
Bir taraftan olayı anlamaya çalışırken bir taraftan da yardım çağırmaya çalışır. Karşısındaki karanlık, mücadele edebileceğinden çok daha büyük ve güçlüdür.
Işık, neredeyse hiç bir hüzmesini yansıtamayacak noktaya gelir. Ortam da tamamen kararmaya yüz tutmuştur.
Karanlık, ışığı adeta iliklerine kadar içine çekmektedir.
Işık, nefesinin en çok daraldığı anda; tam artık yok olduğunu düşünürken ve umutunu kesmişken; kan ter içinde uyanır.
Nefes nefese kalmıştır. Alnından damlayan terleri siler ve derin bir nefes vererek: ‘Neyse ki, rüyaymış!’ der…
Mevzunun rüyada geçmiş olmasının verdiği rahatlıkla, tam yüzünde bir tebessüm belirecek iken, telefonu ile göz göze gelir.
Telefondaki saati görünce, tebessüm yerini korku ve endişeye bırakır.
Havanın aydınlanması gereken saatin üzerinden tam iki buçuk saat geçmiş olmasına rağmen, ortalık hala karanlık.
Telefonun alarmı yardırırken, Işık, ağızından salyalar aka aka rüyanın dehlizlerindeydi.
Tıpkı rüyasındaki gibi ortalık karanlıktı. Ve bu, tamamen Işık’ın suçuydu. Yıllardır disiplini ve görev adamı olması ile övünden Işık, nasıl olur da böyle tufaya gelmişti.
Hemen durumu toparlamaya çalıştı. Dışarıya çıktı ve uyuyakalmanın verdiği ezik baz ve hırsla hemen karanlığa kafa tutmak istedi. Ancak bir türlü gücünü hakkıyla ortaya koyamıyordu. Ortalık hala kapkaranlıktı. Işık, ilk defa bu kadar sinirli ve agresifti. İçindeki bu olumsuz hissiyat kümesi, karanlığı beslerken; ışığı da güçsüzleştiriyordu.
* * *
Reşat, (17) çok küçük yaşlarda fotoğrafa merak sarmış, hayatı vizörü arkasından anlamaya, yorumlamaya çalışan yağız bir delikanlı.
Günlerden Pazartesi.
Reşat, yine okula gitmek için telefonun alarmı ile erken saatlerde uyandı. Yatağından çıktı ve kapalı perdeyi aralayarak dışarıya baktı. Sabah kalkar kalkmaz, güne başlama motivasyonu olarak, mutlaka dışarı bakardı.
Ancak uyku sersemliğinden midir? Bilinmez. Garip bir durum vardı. Sanki ortalık biraz fazla karanlıktı. Telefonun saatine tekrar baktı. Yanılmıyordu. Bu saatte ortamın bu kadar karanlık olmaması gerekiyordu. Okul servisi gelmek üzereydi, ancak Reşat, hala giyinmemişti. Tarihinin en hızlı giyinme operasyonunu gerçekleştirirken, durumun garipliğinden mütelevellit, ne olur ne olmaz diye hayatı yorumladığı fotoğraf makinesini de yanına aldı. Arkadaşları gibi, sağı solu otu boku çekenlerden değildi. O’nun için fotoğraf makinesi, gerçekten hayatı gözlemleme, anlama ve yorumlama aracı idi.
Işık’ın Karanlık ile mücadelesi yoğun bir şekilde devam ediyordu. Ancak tam da rüyasında olduğu gibi işler iyi gitmiyordu. İyi gitmedikçe daha çok sinirleniyor, sinirlenmesi de karanlığın işine yarıyordu.
İşte tam bu sırada bu mücadele Reşat’ın vizöründen izleniyordu. Reşat, içindeki sesi dinleyip, okul servisine binmemişti. Işık ile Karanlık’ın ana mücadelesinin geçtiği sahile inmişti. Işık ve karanlık formlarını ilk defa dünya gözü ile görüyordu. Ne yapacağını şaşırmıştı.
Hızlıca kafasını toparladı.. Gün aydınlanmamıştı. Işık’ın desteğe ihtiyacı vardı. Kendisi varlık mücadelesi veriyordu.
Reşat, sıradan bir birey olarak Işık’a, koskoca karanlık karşısında nasıl yardımcı olabilirdi ki…
Bildiği tek şey fotoğraf çekmekti.
O da en iyi bildiği şeyi yaptı ve deklanşörüne asıldı.
Reşat’ın, makinasının flashı mücadelenin en cetin yerinde karanlığın dikkatini dağıtırken, Işık’a da umut oldu.
İşe o umut sayesinde Işık rafa kaldırdığı olumlu hissiyatına geri döndü, gücünü toparladı ve karanlığa karşı mutlak bir galibiyet kazandı.
Ortalık aydınlığa kavuştu. Her şey eskisi gibi normaline döndü.
Işık ile karanlık arasındaki denge tekrar sağlanmış oldu.
“Her gece, uykuya dalınca, ölüyorum. Ve her sabah, uyandığımda, yeniden doğuyorum.” Gandhi
The post Işıksız Bir Sabah appeared first on @yucezerey.
Benzer Bir Yazı Bulunmamaktadır.
June 11, 2016
Yeni Kitap: Fabrika Ayarlarına Dön
Yeni Kitap: Fabrika Ayarlarına Dön
2014 yılında The Profesyonel ile başladı kitap hikayesi. The Profesyonel, daha çok profesyonel hayat ve aktörleri üzerine bir güzelleme idi. Fabrika Ayarlarına Dön, ise ilk kitapta bahsedilen profesyonel hayat aktörlerinin, halkın arasında satır aralarında kaybolmuş çarpıcı karakterle karşılaşıp tokat yemesi ve fabrika ayarlarına dönmesi üzerine hikayeler serisi. Pazartesi gününden itibaren tüm kitapçılardan temin edebilirsiniz.
Fabrika Ayarlarına Dön ile ilgili olarak detaylı bilgiyi Sevgili Ayşe Arman ile yaptığım röportajda bulabilirsiniz:
11.06.2016 Hürriyet – Ayşe Arman Fabrika Ayarlarına Dön
MÜTHIŞ KITAP, MÜTHIŞ ADAM, MUTLAKA OKUYUN… FABRIKA AYARLARINA DÖN!
Ben işte böyle röportaj seviyorum. Sorulara, tak, tak, tak, açık, net yanıt veren! Ve seni zekâsıyla saran… Yüce Zerey için pek çok şey söylenebilir ama benim aklıma gelen ilk sıfatlar, çok zeki, çok parlak, hızlı, yeniliklere açık, her şeyi küt diye kavrayan, hızlı davranan ve sinir uçları açık. Ve en önemlisi hayatı anlamaya ve yakalamaya çalışan… Kitabını da kendisini de çok sevdim. Ve çok şey öğrendim! Hele fabrika ayarlarına nasıl döneceğimiz bölümü müthiş! Kesip buzdolabıma yapıştıracağım, ayrıca çoğaltıp kızımın cüzdanına da koyacağım…
Seni tanıyalım…
– Hadi tanıyalım. Ben Yüce Zerey, 1979 Bursa doğumluyum. Evli ve bir çocuk babasıyım. Pazarlama profesyoneliyim. Pazarlamanın pratik söylemlerine teorik altyapı olması için
de, 15 senelik akademisyenim. Okumaya ve yazmaya çalışan biriyim.
Adın neden Yüce? Bu ismi çok mu aramışlar?
– Sorma! Annem, bir tanıdığının oğlunda duymuş, çok beğenmiş ve koymak istemiş. Babamla da çok mutabık kalmadan, oldubittiye getirip halletmiş. Yıllarca ben de aynı soruyu sordum anneme: “Çok mu aradın be anne?” diye!
Sana ağırlığı olmadı mı? Hep ‘yüce’ olmaya çalışmaz mı insan? Yorucu değil mi?
Açıkçası hep ağır geldi. Çok sevemedim ismimi. Ama bir formül buldum: ‘Yüce Zerey’ kombinasyonu sayesinde yırttım! Barıştım ismimle. Bir de fiziksel olarak Allah’tan ufak tefek bir adam olmadım da en azından görsel olarak çok ezilmedim Yüce ismi altında!
Geleceğini kendisi planlayanlardan mısın? Aile gazı mı?
– Her anlamda modern ve demokrat bir ailede büyüdüm. Ne günü planladılar ne geleceğimi. Ben de böyle bir çabaya girmedim. Yapmaya çalıştığım sadece şuydu: Hayatın bana sunduğu ve sunacağı fırsatları okuyabilme yeteneğimi ve farkındalığımı geliştirmek. Sonra da sunulan fırsatlara hazır olacak altyapıyı ve donanımını oluşturmaya çalışmak.
Sen kendini yeterince anlatmadın, ben anlatayım. Şahane bir eğitim… Ve çoğu burslu… Kaç kişinin harcıdır London School of Economics’ten burs almak? Hadi eğitim tamam, kariyer de
müthişşş. Bu genç yaşında çok sıkı bir kariyer yapmışsın. THY, Coca Cola, Unilever…
Daha ne olsun?
– Yanlış anlaşılmasın, çoğu değil hepsi burslu!
Bu da iyiymiş!
– (Gülüyor) Orta halli keyifli bir ailenin tek çocuğu olarak büyüdüm. Küçük yaştan beri bilinçaltımda hayatta kendi başına var olmak vardı. Tüm bunları yaparken de aileme yük olmamak en birinci önceliğimdi. 12 yaşımdan beri evden hiç para almadım. Hem çalıştım hem okudum. Burslu okumak zorundaydım ki kendi ayaklarımın üzerine bastığımı, birey olduğumu gösterebileyim
Çocukluk hayalin bu muydu?
– Yok. Çocukluk hayalim çöp kamyonu kullanmaktı. Küçükken benim gözümde çöp kamyonları çok havalıydı. Farklı insanlardan, mekânlardan farklı hikâyeler toplarlardı. Maalesef bu bağ-
lamda çocukluk hayalimi gerçekleştiremedim. Ama farklı insanların hikâyelerini gözlemleme ve yazma açısından da kısmen gerçekleştirdim diyebilirim.
Sana ‘pazarlama dehası’ diyorlar, öyle misin?
– Diyenlerin teveccühü. Ancak teşekkür edebilirim. Yaptığım şey, sadece pazarlama dünyasının merkezinde olan ‘insan’ı doğru gözlemlemeye, anlama ve anlamlandırmaya çalışmak. Bunun için de mümkün olduğunca tüm disiplinlerden faydalanmak. Hayatın merkezinde olmak.
Kendini bir dakikada pazarla, nasıl pazarlarsın?
– Ayşe Arman’ı, “Yüce Zerey’in hayatımda çok özel bir yeri var. Kendisini çok severim” demeye ikna ederek!
Peki kitabını pazarla… Onu nasıl yaparsın?
– Hem ‘The Profesyonel’ hem de ‘Fabrika Ayarlarına Dön’ benim için birer kitaptan ziyade yol arkadaşı, yaren oldular. Dolayısıyla arkadaş, pazarlanmamalı! Sadece tanıştırılmalı!
‘Fabrika Ayarlarına Dön’le, aslında senin gibi kurumsal işlerde çalışanların hayatlarını feci eleştiriyorsun, hatta baştan aşağı boyuyorsun! Bu, bir çelişki değil mi?
– Şöyle çelişki değil: Hayatı doğrusal deneyimlemiyoruz. Hepimizin bünyesinde farklı altkimlikler var. Bazen bunlar birbirine sağlam giriyor! Sonuçta, eleştirdiğim veya yazdığım birçok altkimlik veya davranış benim de bünyemde mevcut. Ben kendimi farklı bir yere konumlandırıp, “Ey, siz beyaz yakalılar!” diye ahkâm kesmiyorum
ki. Sadece bu zamana kadar, kendime yapmış olduğum eleştirileri gerçekleştiren iç sese mikrofon uzatıyorum.
Bu kitabı yazmak aklına nereden geldi?
– Profesyonel hayat, bünyesinde barındırdığı illüzyonlarla, gerçek hayatla arasına mesafe koyuyor. İllüzyonun, sanal kimliklerin olduğu ortamlarda da oksijen olmuyor. Oksijeni yazmakta buldum! Ben yazarak nefes alıyorsam başkalarına da nefes aldırabilirdim.
Peki bu kadar acı çekiyorsun, neden devam ediyorsun?
– Romalı düşünür Genç Seneca der ki, “Hafif acılar konuşabilir ama derin acılar dilsizdir!” Benim çektiğim hafif acılar konuşabiliyor, beni de konuşturabiliyor. O yüzden paylaşabiliyorum.
Acıları derinleştirmeden devam etmek lazım ki acılar dilsiz
kalmasın!
Bir cümleyle kurumsal dünyaya nasıl bir mesaj verdiğini söylesene…
– Hayatta her şeyin merkezine koyduğunuz sabitiniz, kariyeriniz olmasın! İkinci cümlemi de edebilir miyim: Sizin dışınızda bir dünyanın olduğunun farkında olun, nerede çalışırsanız çalışın kendiniz olmaya çalışın. Özünde verdiğim tek mesaj: “Nefes alın!”
Kitapta dijital bir dil kullanıyorsun, artık hayatımız dijital mi?
– Kesinlikle! Dijital hayat, dijital platformların hayatımızın organik bir parçası olduğu hayat demek. Hızlı deneyimlenen, akışkan, sonuç odaklı, sabırsız, bünyesinde birçok illüzyonu barındıran
yüzeysel ama havalı bir hayat.
Peki klasik hayattan ne farkı var?
– Klasik hayat bünyesinde daha fazla gerçeklik barındırıyor. Dijital hayatlarda, yüzeysel, sonuç odaklı ilişkiler yaşanıyor. Mevcut ilişkiler, bireylerin dijital hayatlarına ayırdıkları zaman ve
öncelikten dolayı kaliteli yaşanmıyor. Bireyler olduklarından farklı bir kimlik, yaşadıklarından farklı bir yaşantı sergiliyor. Aslında bir nevi tüm kullanıcıların kimliklerini bireysel bir marka gibi yönettiği bir hayat söz konusu…
Bu dijital hayatı, daha çok plaza insanları yaşıyor. Peki plaza insanlarının hepsi sahte mi?
– Kesinlikle hayır! Hatta çoğunluğu değil. Ama sahte olan bir kesim var bunların kanaat önderi olduğu ortamlarda, illüzyona kapılan çok oluyor.
Senin için önemli olan ne? Sahici olmak mı?
– Evet. Hem de konjonktürden, ortamdan, süreçten, mekândan bağımsız sahici olmak! Ve kendin olmak…
O zaman kurumsal hayat sahtekârlık üzerine mi kurulu?
– Hayır, değil. Ancak çok rekabetçi bir ortam olduğu için sistem kendi kısa yollarını, sonuç odaklı sistemi bozma, atlatma yöntemlerini üretiyor.
Anlattığın öykülerde, bu dünyanın insanlarının özellikleri: Yalancı, hırslı, başkasını ezen, proje insanı, başkalarını kullanıp atan, bencil, depresif, mobbing’ci, kibirli, ilgi manyağı,
şımarık, kıskanç, çocuklarına karşı ilgisiz…Hepsi öyle mi yani?
– Sonuçta hikâye anlatımında konuya dikkat çekmek için her daim abartılar olabilir, karakterler karikatürize edilebilir. Çünkü bu karakterler üzerinden hikâyeyi kurgulamak, mesajı daha çarpıcı hale getiriyor. Ama kesinlikle bu hayattaki herkes böyle diyemeyiz.
Ne diyorsun, “Plazaları terk edelim, rahat edelim” mi?
– Bilakis, plazalarda olalım! Ama hayattan kopmayalım.
Niyetin yok yani terk etmeye…
– Kısa vadede yok! Çünkü kendi gerçekliğimi yaşayabiliyorum.
HAYAT FELSEFEN OLSUN
· Kendini Tanı. (Kimsin? Zaafların? Güçlü noktaların? Travmaların? Acıların? Mutlulukların? Amacın?)
· Hayatı Tanı. (Ortamı tanı. Kim, kimin adamı? Kimlerin kimlerle ilişkisi var? Başarının tanımı? Başarısızlığın tanımı? Kariyerin yolu yordamı?
Kariyer haricinde neler seni mutlu eder? Tehlikeli insanlar? Yardım edebilecek insanlar? İşten öte hayat?)
· Tutkunu bul. (Bahsi geçince gözünün parladığı konu? Tutkun? Tutkun için ne yaptın? Ne yapacaksın?)
· Duruşunu bul. (Kırmızı çizgilerini belirle. Değerlerini belirle. Çizgilerini çek ve çizgi dışında kalanlar için gerekli yaptırımları uygula.)
· Kendin Ol. (En önemlisi nerede olursan ol, ama kendin ol. Klişelerden, şablonlardan, samimiyetsiz ortamlardan uzak durmaya çalış.)
· Nefes Al. (İşten öte, nefes mekanizmaların olsun. Nefes alabileceğin mekânları, insanları, ortamları ve aktiviteleri belirle. Nefes al!)
· Asla Vazgeçme.
The post Yeni Kitap: Fabrika Ayarlarına Dön appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
4 Kasım Mediacat Pazarlama Atölye Çalışması’ndayım
May 27, 2016
Digital Age Summit 2016
Digital Age Summit 2016’te yapmış olduğum ‘Ex is the Next’ başlıklı konuşmamın videosu aşağıdaki gibidir:
Konuşma akabinde ise Digital Age dergisinin gerçekleştirdiği gelecekte dijital ile ilgili olarak nelerin değişeceğini anlamaya çalıştığı röportaj çalışması ise aşağıdaki gibidir:
Konu ile ilgili olarak Digital Age’te yayınlanan haber:
“İstanbul Bilgi Universitesi Öğretim Görevlisi Yüce Zerey, Next10 temasıyla 10. kez düzenlenen Dijital Age Summit 2016’da konuştu: “İçerikteki teknoloji ve format değişimlerine hakim olan markalar başarılı olacak!”
Yüce Zerey’in, önümüzdeki 10 yılda content’te nasıl bir dönüşüm yaşanacağını ve gelecek kehanetlerini paylaştığı röportajımızı yukarıdaki bağlantıdan izleyebilirsiniz…
Next10 temasının konu olduğu bu yılki Digital Age Summit’te konuşmacalarının ve katılımcıların geleceğe dair öngörüleri, Mindshare’in gerçek zamanlı teknoloji çözümü The Loop adlı platformda yer aldı. Platformda Yüce Zerey’in “Next is the EX” sunumu zirvenin ilk gününün en çok konuşulan konuları arasında oldu.
Yüce Zerey konuşmasında, “Content’in özünde radikal değişiklik beklemiyorum, formatlarında ve sunuş şekillerinde değişiklikler olacak. Ama sonuçta content’in oluşumu hikâye… Aslında baktığımızda insaoğlunun ilk hikaye anlatımından bu yana hikayenin oluşturulma süreci pek değişmedi. Onun matematiği çok net ama hikâyenin sunuş ve farklı kitlelere ulaştırılış şekli ile formatları çok değişti. Önümüzdeki dönemde daha çok teknoloji ve format açısından değişiklikler olacak. Tüketici içgörülerinde ve insan motivasyonlarında ise radikal değişiklikler olmayacak. Bunlara da hâkim olan markalar, yeni teknolojileri ve değişimleri doğru bir şekilde anlarlarsa gelecekte çok aktif bir şekilde rol alacaklar.” dedi.”
http://digitalage.com.tr/yuce-zerey-i...
The post Digital Age Summit 2016 appeared first on @yucezerey.
Benzer Bir Yazı Bulunmamaktadır.
March 18, 2016
Tadını Çıkar

Tadını Çıkar
Tadını Çıkar (Taste the Feeling), Coca-Cola’nın pazarlama stratejisindeki yeni rotasının sloganı. Yeni pazarlama stratejisindeki en radikal değişiklik, Coca-Cola Light/Diet Coca-Cola, Coca-Cola Zero ve Coca-Cola Life markalarının tümü için “tek marka” yaklaşımı uygulanacak olması. Bu strateji, şirketin tüketicilere damak tadına, hayat tarzına ve beslenme türlerine uygun, kalorili ya da kalorisiz, kafeinli ya da kafeinsiz bir Coca-Cola ürünü sunma vaadinin de altını çiziyor.
Tadını Çıkar (Taste the Feeling), Coca-Cola içmenin, hangi Coca-Cola olursa olsun, her gün yaşanan sıradan anları daha özel hale getiren bir zevk olduğunu vurgularken; Coca-Cola deneyiminin fonksiyonel ve duygusal yönlerini merkeze alan global bir hikaye anlatımını merkeze alıyor.
Tadını Çıkar (Taste the Feeling) işi uluslararası bir ajans ağı tarafından hazırlandı. Mercado-McCann, Santo, Sra. Rushmore ve Oglivy & Mather, birlikte 10 TV reklam filmi, basın, dijital, açıkhava ve alışveriş mekanları materyallerini hazırladı.
Tadını Çıkar lansmanının reklam filmleri:
Coca-Cola ve anın tadı. #TadınıÇıkar
Coca-Cola O’nunla olduğun her anın #TadınıÇıkar
Coca-Cola – Kardeş Olmak #TadınıÇıkar
Outdoor Görsellerinden Bazıları:

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar

Tadını Çıkar
The post Tadını Çıkar appeared first on @yucezerey.
Benzer Bir Yazı Bulunmamaktadır.
March 17, 2016
Pazarlama Profesyonelleri için Pratik Bilgiler
Sir John Hegarty, alanında uluslararası saygınlığa kavuşmuş, dünyanın en beğenilen ve en ödüllü isimlerinden biri. Benton & Bowles‘ta başlayan ve Saatchi & Saatchi‘yle devam eden kariyeri boyunca TBWA‘in kuruluşuna yaptığı katkıların yanı sıra 1982 yılında John Bartle ve Sir Nigel Bogle ile birlikte Bartle Bogle Hegarty‘yi (BBH) kuran efsane reklamcının kariyerinde Levi’s‘tan Johnnie Walker‘a; Audi‘den Axe‘a kadar pek çok marka için yapılmış dünyaca ünlü reklamlar bulunuyor. Hem dil bilgisi hem sanat yönetmenliği eğitimi görmüş olup yaşayan en büyük reklamcılardan biri. Özgün fikir üretimi konusunda dünyada rahatlıkla ahkam kesebilecek nadir bireylerden. Özellikle genç pazarlamacıların kendisinden öğreneceği çok şey var.
Sir John Hegarty’nin ‘What makes great ideas?’ isimli naif ve samimi sunumundan çıkarılacak çok ders var. Dolayısıyla sunumu hakkını vererek, hazmederek izlemekte fayda var.
Hegarty, ‘Hegarty on Creativity: There Are No Rules’ adlı kitabında yaratıcılık üzerine fikirlerini sektörle paylaşmaya devam ediyor. Adweek’in derlemesiyle, kitapta Hegarty’nin yaratıcılık üzerine ortaya koyduğu beş provokatif fikir şöyle:
İş birliği yaratıcılık için değil yalnızca seks için iyidir. Kısaca grup çalışmaları mülayim fikirleri tetikler.
Hataları doğuran saçmalamalar… Evet, bazen herkesin başına gelebilir. Ancak üzerinde çok durmayıp harekete geçmek gerekir.
Hiçbir şey orijinal değildir. Bu yüzden taze fikirler için çabalamakta fayda var. Günün sonunda önemli olan diğerlerinin, en çok önemsenen fikirlerinize nasıl yanıt verdiğidir.
Kulaklıklarınızı çıkarın. Yaratıcı olmak çevrenizde olan bitenlerle bağ kurmak demektir.
Ve son olarak tıpkı Paul McCartney gibi herkesin, fikirlerinize meydan okuyacak ve yaratıcı süreçte daha iyi bir sanat ortaya koyacak Lennon gibi bir partnere ihtiyacı vardır.
Hegarty liderliğindeki BBHLondon‘ın ‘The Power of Difference’ adı altında hazırladığı manifestoda kafa açıcı cinsten.
The post Pazarlama Profesyonelleri için Pratik Bilgiler appeared first on @yucezerey.
Benzer Yazılar:
4 Kasım Mediacat Pazarlama Atölye Çalışması’ndayım
J.J Abrams ve Pazarlama
Yüce Zerey's Blog
- Yüce Zerey's profile
- 10 followers

