Yalnızlaşan İnsan Quotes

Rate this book
Clear rating
Yalnızlaşan İnsan Yalnızlaşan İnsan by Tolga Gökçen
0 ratings, 0.00 average rating, 1 review
Yalnızlaşan İnsan Quotes Showing 1-30 of 169
“Önünde halen büyük zorlukların olduğunu ve olmaya devam edeceğini, halen dişlerini sıkacak, başını ağrıtacak sorunların vuku bulacağını ve bazen tüm tecrübelerine rağmen küçük bir kıvılcım ile isyan ederek her şeyi yarıda bırakıp geriye dönmeyi isteyeceğini de biliyordu ama tüm bunlara rağmen çok önemli bir şey daha öğrenmişti. O da ne olursa olsun, kendine bir anlam ve dünya yarattığı ve bu yarattığı dünyanın yıkılmasına izin vermeyeceğiydi. Tekrar aynı hataları yapmayacak, aynı acıları aynı zayıflıkla karşılamayacak ve kendini tekrarlamayacaktı. Hür ve yaratıcı olacaktı.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Yaşamak istiyorsan acıyı kabullenecektin. Acı şeyler her an pusuda olan ve saldırmayı bekleyen teröristlerdi ve onlardan hiçbir zaman tam anlamıyla kurtuluş yoktu ama insan acılarından tecrübeler edindikçe o teröristleri haklayabilecek güce ve acısını en aza indirgeyecek akla nihayetinde ulaşıyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Ağıt yakmak, hayıflanmak ve ağlamak kolaydı, en doğal şeydi; ama yapılması gereken bizi rahatsız eden sorunu ortadan kaldırmaktı. Eğer kaldırılamıyorsa da o sorunla birlikte yaşamaya alışmaktı. Sonuçta bazı büyük sorunları düzeltmek konusunda elimizden gelen bir şey olmadığı için bu yüzden kendimize yüklenmenin hiçbir anlam ifade etmemesi gibi, aksine bize daha çok zarar vermekteydi.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Ona göre coğrafya kader ise bu kötü kaderi gelecek nesiller için iyi bir kadere dönüştürmeli ve insanlığı bir üst seviyeye taşıyacak merdiven basamağı olmalıydık.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“(...) düşündü. “Düşünmek nasıl durdurulabilirdi?”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Buyur hayat. Tekrar ve tekrar yanıldığımı göstermen için benden bir fırsat daha sana!..”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“İnsan mutlu değilse, acı çekiyorsa gitmek ve uzaklaşmak ister. Her şeyden, kendinden bile uzaklara gitmeyi ister. Ta ki, gitmemek isteyesiye kadar…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Cansız ruhum, solgun suratım ile capcanlı sokaklarda dalgalanan simsiyah bir bayrağım. Bu zamana kadar dokunduğum varlıklara ölüm saçarak yalnızlaştım. Azrail benimle birlik olanı yok ediyor sanki…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Âdemoğlu topraktan, ben kaygıdan mı yaratıldım?”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Düşünüyorum, öyleyse vay halime…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Bunca zaman okuduğu kitaplar her şeye rağmen nasıl ayakta kalınır ve dünyaya nasıl tahammül edilir onu öğütlüyordu. Fakat o ruhen haylaz, şımarık ve uslanmaz bir çocuktu. Hiçbir öğüt ve yol göstermeye sadık kalamamıştı. Hayranı olduğu tüm büyük yazarların dediklerine katılıyor, ama sözlerini uygulayamıyor ve sıkılıyordu. Onun için doğrular acı gerçeklere dönüşüyor ve gerçekler hep can sıkıyordu. Bir hayalciydi ve gerçekler hayalcilerin en azılı katiliydi. (...) Hayallerine tapıyordu! Bir hayalperest gerçeklerle kuşatıldığında kaçmak isterdi. Kimi düşlere dalarak, kimi kendini uyuşturarak, kimi de günün sonunda canına kıyarak yapardı bunu. İkinci ve üçüncü seçenek birbiriyle kardeşti. Süreci uzatmak isteyenlerin işiydi uyuşturucular. O ise bu zamana kadar ölecekse hep “şu anda” ölmeyi dilediği için süreci uzatmak ve uyuşmak seçeneğine hiç adım atmamıştı. Adım atmadıkça yaşamış, yaşadıkça sıkılmış, adeta hapsolmuştu dünyaya.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Yürümek bile ne kadar zor, yaşamak ne kadar iğreti bir eylem, gelecek nasıl korkunç ve geçmiş neden üzerimize atlayıp hareket etmemizi zorlaştıran bir karabasan gibi… Kırık bir vazoyum sanki ne bir güzelliğe ne de bir işleve sahibim. Kendime dahi yabancılaşmışım bunca zaman. Neden ve niçinler ile geçen insan yaşamı, kaygı üretip duran zihin ve acı pompalayan kalpler… İşte şehir meydanları, her yer gardı düşmüş ağır yaralı yenik savaşçılarla dolu. Var oluşu sürdürmek en büyük günah ve dünya bu günahın cehennemiymiş meğer… Bu zamana kadar sevdiklerimden kaçtım ve kaçarak onları kaybettim. Artık tekrar aynı hataya düşmemeliyim. Mademki cehennemdeyim ve buradan kurtulmayı diliyorum ama kurtulamıyorum; o zaman içinde bulunduğum cehennemi, dostum Mert ile birlikte, kendi zevklerime göre yeniden inşa etmeliyim…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Sana kızmıyorum. Neden intiharı seçtiğini anlıyorum. Sana hak vermiyorum, ama inan bana, seni anlıyorum. Biliyorum… Dünya adlı cehennemde yaşayabilme umudunu yok ettiler. Seni acı deneyimler öldürdü; beni saçmalıklar öldürecek… Aslında biliyor musun? Seni kıskanıyorum. Hem de çok… Şimdi sen, şurada mışıl mışıl uyuyor ve bilinçsizce sonsuzlukta dolaşıyorsun. Bir zamanlar var olduğun gerçeğinden, pişmanlıklardan, hatalarından, acılarından tamamen uzaksın. Dünyanın varlığından habersiz, kimseyi hatırlamadan, anıların ağırlığından sıyrılmış vaziyettesin. Fakat ben… Ben bunu yapamıyorum. Ne canıma kıyabiliyorum ne de yaşamayı becerebiliyorum… Ne tam anlamıyla var olabiliyorum, ne yok; ne gülebiliyorum, ne de ağlayabiliyorum… Seni kıskanıyorum…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Sevgiye her zaman inanmak istesem de, sanki insanlar hep inancımı kırmaya çalışıyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Âdemoğlunun eline kan bulaştığından beri “acı” şeyler hep bizimle birlik. Ellerimiz suçlara bulaşmış ve nereye dokunsak pisliğimizi oraya bulaştırıyoruz. Dünyanın her tarafı acı ve kan ile çevrili.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Her adımıyla daha da büyüyordu. Her adımıyla daha da yalnızlaşıyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“- Anne… Geçmişten ne kurtulabiliyorum ne de geriye dönebiliyorum. Anlamsızlıklar çarmıhına gerilmişim ve avuçlarıma kaygılar saplanmış sanki… Üstüne örttükleri şu soğuk ve kahverengi battaniyede bana da yer var mı? Keşke yeniden yol göstersen bana. Şimdi tüm yollar aşılması güç, dağlık ve tepeliklerle dolu. Ellerin saçımdayken okuduğun umut dolu masallar yer altı karanlığına gömüldüler. Masal kahramanları ise birer birer canlarına kıydı…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Annesinin mezarı başında buldu kendini. Soluk beyaz bir taş parçası, bir insan için, bazen, her şeyden daha tanıdık ve yakın olabiliyordu. Cansız bir nesne dünya üzerindeki tüm canlılardan daha canlı görünebiliyordu. Koskocaman adamlar bir toprak yığını karşısında yenilgiye uğrayabiliyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“İnsan, insanın belası... Bilinç insanın en açık ve derin yarası. Varoluş dramı; ölüm kurtuluşu... Düşüş kaderi…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Hiçbir zaman iyi bir eş, iyi bir baba, iyi bir insan veya iyi bir yazar, başarılı bir çalışan, saygı gören bir iş insanı, örnek bir sanatçı ya da halkın kahramanı olarak lanse edilen politikacı olamayacağına inanıyordu. Burada bahsedilen “iyi”, herkesin kabul ettiği “iyi”den farklıydı. Kötü de, iyi de, çirkin de, güzel de kişiden kişiye değişen ve farklı yorumlanan olgulardı. O, insanlığın genelinde kabul görülmüş “iyi”den, erdem ve ahlak yasalarıyla şekillendirilmiş, güçlü pranga, eziyet ve işkencelere rağmen isyan etmemeyi, atılan her tokada diğer yanağı getirmeyi öğütleyen “iyi”likten bahsediyordu. Her hareket bir ihtiyacın sonucuydu ve her yapılan iyilik aslında iyilik sayılmazdı. O, hiçbir zaman baş tacı olmayı düşlemiyordu. Yazdıklarının ve düşüncelerinin kabul görmemesi, insanlara olan uzaklığı, ahmak cesaretinden yoksunluğu, düzene karşı gelen düzensizliği ve her şeye rağmen kendine özgü mutsuzluğuyla mutluydu. Onun “iyi”si buydu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Bir daha uyanmamak üzere uyumayı diledi…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“O an, içinde hapsettiği var olma olasılığı olan Tanrı haykırıyordu.
- Affetmenin hiç mi olanağı yok?
Yüreğinde artık ona dair bir merhamet kalmayan Can öfkeyle cevaplıyordu.
- Ol desen de olmaz artık!”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Mahşerde yaptıkları için Tanrı insanları değil; insanlar Tanrı’yı sorgulamalı…”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“İntihar düşüncesi belki de hep içinde yaşayacaktı ama ona boyun eğmeyecekti. Artık acı duygusu onun için birer oyuncaktı. Bir duyguyu sürekli hissedersen hissizleşirdin ve o da hissizleşmişti. Yine de imkanı olsa magmaya saplanan ve dünyayı yok eden bir nükleer bomba olmayı isterdi ya da tüm tanrılar gelip, yaşattıkları adına önünde diz çökse ve af dileseler onları hiçbir zaman affetmezdi. Suçsuz olduğuna inanıyordu. Hiçbir şeyin yaşadığı bunca acıya bahane olacağını kabul etmiyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Geçmiş hep yanı başında dursa dahi elle dokunabilmek için çok uzaktı artık.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Yaptığı tek şey hiçbir şey yapmamaktı.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Bazen bir cümle bir insanın ayaklarını yerden kesebiliyordu. Bir cümle bir insanı hiçbir fiziki şiddete gereksinim duymadan yenilgiye uğratabiliyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“(...) ruhundaki kıyamet tüm gücünü alıp götürmüştü. En ufak bir rüzgar onu yıkabilecek kadar güçlüydü. Üşüyordu, bedeni ayaklarına ağır geliyor, beyni kafatasına sığmıyordu.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“(...) ruhundaki fırtına bilincini sakat bırakmıştı.”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan
“Neyin sınavı bu? Meğer insan Tanrı’nın oyuncağıymış! Bir veledin zaman geçirmek için işkence ettiği oyuncaklardan farkımız ne bizim?”
Tolga Gökçen, Yalnızlaşan İnsan

« previous 1 3 4 5 6