Mutlu Binark's Blog, page 24
April 4, 2018
Video Aktivizmde Kavramlar Sorunlar Uygulamalar kitabı çıktı…
 [image error]
İçindekiler
Ãnsöz :İntikam, Zafer, Tanıklık, BoÅluk, Gerçeklik Olarak Video ve Ondan DoÄan Aktivizm – Aslı Telli Aydemir                  Â
Bölüm: Video Aktivizm: Kuram, Etik ve Hukuk
Alternatif Medya ve Video Aktivizmi – Ahmet Taylan
Video Aktivizm ve Etik: Gerçeklik, Tanıklık, BakıŠ– Gülsüm Depeli
Dijital Bir Hak Mücadelesi Olarak Video Aktivizm ve Video Aktivistlerin YaÅadıÄı Hukuki Sorunlar – Faruk Ãayır
Sosyal AÄlarda Video Aktivizm – Gülüm Åener
Bölüm: Video Aktivizm: Teknik ve Teyit
Video Aktivizminin Teknik Temelleri – Nihan Gider IÅıkman
Görgü TanıÄı Videoyu DoÄrulamak: İnsan Hakları İhlalinin
Kamera Görüntüsü Nasıl DoÄrulanır Witness / Ãeviri: Derya Güçdemir
Etik İlkeler: İnsan Hakları HaberciliÄinde ve SavunuculuÄunda Görgü TanıÄı Videolarını Kullanmak Witness / Ãeviri: Derya Güçdemir
Bölüm: Video Aktivizm: Yerel ve Küresel Pratikler
Röportaj: Tanıklıktan Ãz-KayıtaVideo Eylemcinin Konumu: Karahaber ve Seyr-i Sokak Ãrnekleri Dr. Åirin Fulya Erensoy
Politik İtaatsizliÄin Kolektif Hafızası Ãzge Ãelikaslan, Alper Åen / ArtıkiÅler Kolektifi, bak.ma
Video Aktivizminin Türkiye Serüveni / BalıkBilir – İnadına Haber – Onur Metin
Yerli Objektifin DıÅında: Zapatistalar ve Otonom Video  Yapımı- Alexandra Halkin
Ãnsöz
İntikam, Zafer, Tanıklık, BoÅluk, Gerçeklik Olarak Video ve Ondan DoÄan Aktivizm
Aslı Telli Aydemir
Bu; yeni keÅfeden bir çocuk hevesiyle kaydedilenleri izleyip, tartismalari dinleyen, yazılanları tek solukta yutan bir amatörün önsöz denemesi⦠Sıcak Mayıs günlerinden ikisinde, aynı zamanda hoÅ bir tesadüfle doÄum gününe denk gelen pazarlardan birini, atölyenin tekinde geçirmeye neden bu kadar hevesli olur ki insan?
Dziga Vertov´un kameradan yansıyan dünyasını kuramsal olarak tartıÅmaya açan derslerden, sokaklarda hak mücadelesi sürdürenlerin gözü, kulaÄı olmaya doÄru giden bir yolculuk bu⦠Görüntünün estetik ve artistik iliÅkisini Spinozaâdan Ulus Bakerâe uzanan çalıÅmalarda anlamaya çalıÅırken gözlerini kaybeden, anlık bombalarla sayısız parçalara ayrılan bedenleri gördük. Ãeviremedik yüzümüzü sosyal medyaya, her ne kadar kendi sokaÄımızda yürümeye cesaret edemesek deâ¦Ve tabii en ama en acısı, alıÅtırıldık bu insanlık dıÅı görüntülere!!
Bu yazıyı yazmam konusunda beni teÅvik eden sevgili Gülüm Åener çok emek verdi bu alanda; onu bu derlemeye katkı sunanlar arasında ilk olarak anmak gerekir. Daha önce gençlerin dijital aktivizmi üzerine benim bir çalıÅmama sosyal hareketlerle ilgili gerçekleÅtirdiÄi alan araÅtırmasıyla katkıda bulunan Gülüm, bu kez sosyal aÄlarda video aktivizm üzerine düÅünmemizi istiyor. Toplumsal deÄiÅimi saÄlayan amatör çekimler, video aktivist kimliÄi, aÄlar üzerinde video aktivizm, direniÅi sahnelemek, kolektif gayri maddi emek, viralleÅme, videonun kanıt niteliÄi ve gerçek sonrası-post-truth– üzerinde durduÄu belli baÅlı konular. Kadın örgütlerinin gözetlenmesine kadar varan bir ekosistemin varlıÄından haberdar ediyor bizi Türkiyeâde yaÅanan son durum analiziyleâ¦
Sevgili Gülüm Åener ve Faruk Ãayırâla aynı zamanda Alternatif BiliÅim DerneÄi´nde birlikte çalıÅıyoruz. En önemli ortak emek verdigimiz çalıÅmalardan biri, iki yılda bir gerçekleÅtirdiÄimiz Ulusal Yeni Medya Kongresi (www.yenimedya.org.tr) ve âTürkiyeâde İnternetin Ahvaliâ baÅlıklı yıllık raporlar⦠Faruk Ãayır, bu derlemede âDijital bir hak mücadelesi olarak video aktivizm ve video aktivistlerin yaÅadıÄı hukuki sorunlarâ baÅlıklı yazısıyla dikkat çekiyor. DerneÄin aynı zamanda hukuk danıÅmanlıÄını üstlenen ve her sorunda hızır gibi yetiÅen sevgili Faruk Ãayır, video aktivistlerin kaydedilenlerin hesabını verebilen, hak ve özgürlük mücadelesi veren, tanıklık eden, aktif kaydedici rolünü hatırlatıyor yazısında. Thomas Hardingâden (2001, s.1) yola çıkarak, video aktivistin elinde bir kameranın polis Åiddetini caydırıcı, güçlü bir politik araca; bir kurgu setinin siyasi gündem oluÅturma aracına; bir video yansıtıcının ise kitlesel farkındalık yaratan bir mekanizmaya dönüÅebileceÄini vurguluyor.
Video aktivizm ve hukuk iliÅkisine gelince, materyalleri daÄınık ve kolektif çalıÅma olmasının getirdiÄi düzensizliÄe raÄmen kitlelere gerçekleri gösteren bir edim olan video aktivizm, delil ya da ispat aracı olarak önem taÅıyor. Bir insanın kendi rızası olmadan çekilen ve anonim olmayan videoların kanıt olarak kullanılması ise yasak. Ancak ceza davalarında kiÅi hakkında olumlu bir durum oluÅturuyorsa, hakimler videoların yorumlanmasına sıcak bakıyor. Türkiyeâde videoları daha çok kamu kurumları kanıt olarak kullanıyor. ÃoÄunlukla göstericilerin yargılandıÄı davalarda kullanımına rastlanıyor. Aynı zamanda ceza davalarında, suç iÅleyen kamu görevlilerinin teÅhisinde de kullanılıyor. Bu videoların özellikle kolluk kuvvetlerinin Åiddet eyleminin kanıtlanmasında kullanımı da son 10 yılda kayda deÄer biçimde arttı. Bu baÄlamda hukukçular ve yargı organları açısından önem taÅıyor. Veri kaynaklarının güvenilirliÄini teyit etmek (bkz. teyit.org), video aktivistler ve bu konular üzerine araÅtırma yapanlar, haberciler için vazgeçilmez bir pratik olmalı.
Tüm bunların yanında, Youtubeâun ve diÄer paylaÅım platformlarının tartıÅmalı güvenilirliÄi üzerinde durmak gerekiyor. Creative Commons lisansı ise paylaÅım ve daÄıtımı kolaylaÅtırma açısından Åart. Görüntülerin toplumsal fayda saÄlaması açısından muhalif olması kaçınılmazken, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu da bu görüntülerin özerkliÄine iÅaret ediyor. Video aktivistlerin fikir ve eser sahibi olarak hakları mevcut. Telif hakları kaynaklı yaÅanabilecek sorunlardan haberdar olmaları ve proaktif davranmaları gerekiyor. Tüm bunların yanında, arama ve dijital arama yapılabileceÄi gözönüne alınmalı. Açık verinin temel özelliklerinden haberdar olarak, bu anlayıÅın getirdiÄi normlara uyulmalı. Ãzel hayatın gizliliÄi ve kiÅisel verilerle ilgili Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiânin temel alınabilecek önemli kararları mevcut; anonim hale getirmekle ilgili teknik koÅullar saÄlanmalı.
Hukuki boyut çoÄu zaman gözden kaçmakla birlikte, özellikle zor gelen bakıŠaçısı âetikâ olan diyebiliriz. Gülsüm Depeli, yazısında bize gerçeklik, tanıklık ve bakıŠkavramları üzerinden kayıtçı pozisyonunu korurken etik ilkelere uymak gerektiÄini hatırlatıyor. Ãyle ki tanıklık ve amatörlük aynı zamanda eleÅtirellik üretiyor. Bu eksen, Godardâın hem tanık ve üretici, hem seyirci, hem de aktarıcı olarak imgeyle karÅılaÅma halinin video aktivist için âetik eÅik üretme haliâ üzerindeki fikirleriyle açıklanabilir. Bu eÅik yerine göre esneyebilir ve sorgulanabilir; ancak video aktivistin fenomenolojik olarak eÅiÄin varlıÄından haberdar olarak üretmesi gerekir. Bu üretim planlama, çekim, kurgu ve yayılım aÅamalarının tümü için geçerlidir.
Hiç kuÅkusuz, teknik içeriÄi konuÅturan temel öÄedir. Dolayısıyla Nihan Giderâin âVideo Aktivizmin Teknik Temelleriâ baÅlıklı yazısı hangi ekipmanın kullanılacaÄı ve hakim olan görsel-iÅitsel dil ve kurgu biçimi açısından önemsenmesi ve paylaÅılan deneyimlerin, tıpkı bu atölyeler gibi etkinliklerle paylaÅılmasıyla alanın geliÅmesine katkıda bulunacaktır.
Türkiyeâde hep geriden gelen taraf, alanyazının oluÅması, edinilen deneyimlerin var olan ve gelecek kuÅaklar için birikime dönüÅmesini saÄlamaktır. Bu baÄlamda Onur Metinâin âVideo Aktivizmin Türkiye Serüveni/Balık Bilirâİnadına Haberâ baÅlıklı katkısının uzun vadede kalıcı etkisi olacaÄını umuyorum. Video aktivizmin Gezi sonrası ortaya çıkan ve zamanla sönen bir edim ve uÄraÅ olmadıÄı, basite indirgenemeyeceÄi, Türkiyeânin güncel toplumsal tarihinde ve toplumsal hareketler paydasında bir eÅik olarak nitelendirilebileceÄini kabul etmek gerekir. Peki ya alana medya ve kitle iletiÅim araçlarının ne gibi katkısı olmaktadır? Ahmet Taylan, âAlternatif Medya ve Video Aktivizmiâ baÅlıklı yazısında, anaakım medyanın yapısal sorunları ve onun yarattıÄı habercilik pratiklerine dair sorunların bizi alternatif aramaya ittiÄini belirtiyor (Friedland, L.A., 1996, s. 185-212). İnternet, söylem topluluklarından ibaret deÄildir; toplumsal sermaye aÄlarından oluÅur. Yeni iletiÅim teknolojilerinin iletiÅim unsurlarının hayatımıza kattıÄı önemli bir unsur, bu yönüdür. Bu bir kamusal alan deÄil, alternatif kimlik ve öznelerin hak mücadelesinin gerçekliklerinden söz etmektir. KitlesizleÅtirme ve özelleÅtirme nedeniyle, mesajın kontrolünün üreticiye deÄil, alıcıya ait olması durumu (Timisi, 2003) ise yenidir ve alıcının üretimini kolaylaÅtırmakta ve teÅvik etmektedir. Her bireyin kendi medyası olması buna iÅaret ediyor.
Türkiyeâde video eylemcilik adıyla yeni açılan kulvara göz atan Åirin Fulya Erensoy ise âTanıklıktan Ãz Kayıta Video Eylemcinin Konumu: Karahaber ve Seyri Sokak Ãrnekleriâ baÅlıklı röportajıyla 2005 yılından bugüne bir panorama sunuyor. Bu baÄlamda uluslararası tanınırlıÄa sahip Witness adlı örgütten söz etmeden geçemeyiz. Atölyeler esnasında temsilcilerinin eÄitim verdiÄi ve sunum yaptıÄı bu örgüt, özellikle sıcak savaÅ alanlarında hizmet veriyor ve insan hakları haberciliÄinde ve savunuculuÄunda görgü tanıÄı videolarının nasıl kullanılacaÄı konusunda perdeleri aralıyor. Burada dikkat edilmesi gereken can alıcı nokta, görgü tanıÄı olarak kabul edilen videonun nasıl doÄrulanacaÄıyla ilgili adımları öÄrenip, paylaÅmadan önce gerekli teyitleri yapmak⦠Herhangi bir dezenformasyonla karÅılaÅıldıÄında bunun hızlıca düzeltilmesini saÄlamak da ortaklaÅılan aÄların harekete geçirilmesindeki beceriye baÄlı.
İÅte yine dönüp dolaÅıp âdijital okuryazarlıklarâ konusuna geri dönüyoruz. Bir an için Meksikaânın Chiapas bölgesinde yaÅayan Zapatistalarâa çevirelim kameramızı… O bölgede katılımcı gözlem pratikleriyle atölyeler düzenleyen ekipten Alexandra Halkin anlatıyor deneyimlerini. Chiapas Media Project adıyla anılana kadar geçirilen aÅamaları tasavvur etmek bile güç. İnsanoÄlunun doÄayla mücadelesinin en çetin anında kaydedilen görüntülerin, o görüntülerin beden bulduÄu kiÅilerce izlenmesi bile baÅlı baÅına bir Åölen!.. Otonom videonun tam olarak ne anlama geldiÄini, kendi özerk yaÅamlarıyla ifade eden Zapatistalarâın video aktivizmle tanıÅma öyküsünü kaçırmayın lütfen. Hızlı ilerleyebilmek için fikir, literatür ve kaynak üretmek gerekiyor. Umarız bu kaynak bir klavuz görevi görür ve ilham verir bu alanda emek verenlereâ¦
Nefis bir emek-yoÄun, kolektif örnekle son verelim söze: Artık İÅler: Politik İtaatsizliÄin Kolektif Hafızası (Artik iÅler kolektifi, bak.ma), önünde saygıyla egiliyoruz⦠ArÅiv, disiplin toplumuna hizmet ederken, son 10 yılda kurumsal olmayan iÅlerin, sosyal hareketlerin kolektif olarak görsel arÅivlenmesiyle sivil bir faaliyet haline geldi. Görüntü yükleme ve sızdırmanın politik itaatsizlik örneÄi olarak incelenmesi; müÅtereklerin gündelik hayat pratiklerini yansıtan, otonom, açık kaynaklı arÅivleme pratiklerini görünür kıldı. Belgeleme, bir müdahale, bir eylemdir; arÅivleme ise bir kolektif projenin parçasıdır (Appadurai, 2003, s. 14-25).
Bak.ma anti arÅiv manifestosundan esinleniÅ:
Medyanın ve sosyal medyanın duygularımızı ve aklımızı denetleyici, sansürleyici, pasifize edici mekanizmalarından sıyrılabilmek, karÅı medyalarımızı ve direniÅ alanlarımızı geniÅletmek için;
Birden fazla formu, ara formları bir arada kullanmak; sanattan, sosyal bilimlerden, sinematografiden eyleme uzanan geçiÅken alanların iÅleyiÅini birlikte düÅünmek, izlemek, paylaÅmak ve tasarlamak için;
iktidarların dayattıÄı zamansallıktan zaman dıÅına sıçramak için;
Anti-ArÅiv!
Ve tabii âYaÅasın İnsan Hakları SavunuculuÄuna yeni boyut getiren Video-Eylem!â
Kaynakça
Appadurai, A. (2003). Archive and Aspiration. Joke Brouwer and Arjen Mulder (ed). Information is Alive icinde (ss 14-25). Rotterdam: V2_Publishing /NAI publishers.
Friedland, L.A. (1996). âElectronic Democracy and the new citizenshipâ. Media, Culture and Society. Vol. 18. Ss. 185-212.
Harding, T. (2001). The Video Activist Handbook. London: Pluto Press.
Timisi, N. (2003). Yeni İletiÅim Teknolojileri ve Demokrasi. Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
Vertov, D. (1995). On Kinopravda. 1924 and The Man with the Movie Camera. 1928, in: Annette Michelson ed. Kevin O´Brien tr. Kino-Eye: The Writings of Dziga Vertov, University of California Press.
 Bu kitap, Mart 2016âda Ankaraâda ve Ocak 2017âde Mersinâde AB fonlarından âSivil DüÅün Programıâ tarafından desteklenen ve Alternatif BiliÅim DerneÄi tarafından gerçekleÅtirilen âSes Sensin: STKâlar İçin Video Aktivizm Atölyeleriânin eÄitmenlerinin katkılarıyla ortaya çıkmıÅtır.
Doç. Dr., Almanya Siegen Ãniversitesi, kıdemli araÅtırmacı.
March 22, 2018
Cambridge Analytica skandalı bize ne anlatıyor?
Politik mücadelelerimiz konusunda dahi Internet’in belirleyici ve asıl aktör olduğuna dair derin bir inancımız var – ne kadar acıklı
Son günlerde yeni medya ve siyasetin kesişim alanında en çok konuşulan konuların başında Cambridge Analytica skandalı var. ABD merkezli veri analizi şirketi Cambridge Analytica’nın Facebook üzerinden ulaştığı kullanıcı verileriyle ABD ve Britanya’daki seçim ve referandumlardaki tercihleri etkilediği iddiası etrafında oldukça yoğun bir tartışma var. Tartışma Donald Trump’ın 2016 başkanlık kampanyasında ve 2015 önseçim propaganda döneminde de Ted Cruz’un kampanyasında servislerinden yararlandığı şirket, muhafazakâr politik kampanyalara yakınlığı ile biliniyor.
Aslında kişisel verilerin ticari ve siyasi amaçla kullanımı, teknik olarak bugünün yeni medya ekonomisinin temeli. Gazetelerin Internet sitelerinde yararlandıkları Google Adsense, Google Analytics ve benzeri teknolojilerin çoğunun temelinde kişisel verilere göre yapılan hedefleme var.
Cambridge Analytica skandalı olarak anılan bu yeni skandalda özel olan durum Facebook’un araştırma amacıyla sağladığı ve erişilmesi Facebook’un onayı olmadıkça imkânsız verilerin, tamamıyla bu alanda uzmanlaşmış bir şirket tarafından kullanımı var. Şirketin, Brexit’in temellerini atan Leave EU (AB’yi terk et) kampanyasında da aktif olarak hizmet verdiği biliniyor. Yani, ABD’deki ve dünyadaki mevcut ideolojik çatışmaların en “ana akım” olanında taraf olduklarını söylemek mümkün.
Ortaya çıkan skandalın aslında iyi bir yanı da var. Zira yalnızca büyük veri analizi ve işlemesi üzerine çalışan tek şirket Cambridge Analytica değil ve kişisel veri işleyerek sonuca giden ve etik birçok probleme yol açan birçok kurumun aktivitelerini tartışmak bakımından bu bir tür şans. Türkiye’de de yakın dönemde kimlik numaraları dâhil fazlasıyla kritik kişisel verilerin çeşitli şekillerde ortaya saçılması veya sağlık verileri gibi mahrem verilerin satılması gibi krizlere tanık olduk. Ancak verinin nasıl kullanılacağı, hangi verinin hangi şartlarda kiminle paylaşılabileceği gibi hususları bir türlü doğru düzgün tartışma fırsatı bulamadık.
Büyük veri çağında veri etiği krizi
Yaşadığımız çağ büyük veri çağı. Boyut olarak olduğu gibi, anlamak için gerektirdiği emek ve bu süreçlerin karmaşıklığı gibi faktörler de büyük veri dediğimiz kavramın ortaya çıkmasına neden oluyor. Yeni iletişim teknolojileri ve kişiselleştirilmiş sosyal ağ profilleri de bu büyük verinin her saniye büyümesine sebep oluyorlar. Dahası, bu profillere kullanıcıların iletişim ya da kanaatlerini belirtme amaçlı olarak paylaştıkları her şeyin bir üstünde çok kapsamlı araştırmalar yapılabilecek dinamik veri tabanlarına kaydediliyor olması, hem sosyal bilimciler hem de siyaset kurumları gibi toplumu okuma arzusundaki aktörler için çok önemli bir durum.
Her ne kadar Türkiye’de biz Internet kullanım süreçlerimizde çağdışı sansür aşma uygulamalarıyla mücadele etmek zorunda kalsak da, sıradan kullanıcı düzeyinde çok daha geniş bir sistemin parçasıyız ve bununla da müdahale etmek zorundayız. Zira üye olduğumuz Twitter, Facebook ve benzeri sosyal ağların neredeyse tamamı hakkımızdaki verileri işlenmek üzere depoluyor ve kâr amacıyla paylaşıyor. Bu zaten “herkesin bildiği sır.”
Cambridge Analytica krizi ve politik etik
Meselenin politik boyutu ise epey karmaşık. ABD’de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi senatörler Facebook’un kurucusu ve yöneticisi Mark Zuckerberg’i ifade vermeye davet etmiş durumda. Evrensel’in haberine göre bir Facebook sözcüsü ise veri kullanımının bir veri sızıntısı veya hackleme sonucu gerçekleşmediğini, kullanıcıların kendi verilerini rıza vererek sunduğunu belirtmiş ki bu da yazının devamında değineceğim kullanıcı sözleşmeleri kapsamında doğru bir ifade. Birleşik Krallık Parlamentosu Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komitesi Başkanı Damian Collins ise, Cambridge Analytica yöneticisi Alexander Nix’in geçen ay Avam Kamarası’nda kendilerine verdiği bilgilerin yanlış yönlendirici olduğunu açıklamış. Avrupa Parlamentosu Başkanı Antonio Tajani ise Avrupa Birliği vatandaşlarının verilerinin hukuka aykırı bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı konusunda kapsamlı bir araştırma sözü vermiş durumda.
Cambridge Analytica üstünden 2016 ABD Başkanlık seçimleri ve Brexit’in politik/teknolojik hesaplaşmasının yapılmakta olduğu ortada. Batı demokrasisi ve teknoloji odaklı pazarı, kendi değerleri ile ürettiği veri işleyen ve veri üzerinden finansal modelini oluşturan “bu kocaman canavarı” (ister Facebook olsun ister Google) nasıl kullanabileceği konusunda henüz bir konsensusa varamamış durumda ve dünyanın yaşadığı terörizm bazlı güvenlik krizi ve otoriterleşen rejimler söz konusuyken bu krizin derinleşeceği de aşikâr.
Trump ve ABD özelinde aslen hukukî olarak suç teşkil eden değil ama etik olmayan bir faaliyetten bahsetmek mümkün. Ancak bunun Rusya’nın seçimlere müdahalesini kanıtlayan bir gelişme vs. olmadığı da ortada. Bu Trump ya da Cruz fark etmeksizin Cambridge Analytica ya da benzeri şirketlerin –alanlarında tek değiller– hizmet verdiği herhangi bir adayın ya da seçilmişin başına gelebilecek bir hadise daha doğrusu alabileceği bir hizmet. Burada aslolan, siyasal iletişimin sınırlarının bu kadar keskin şekilde çizilmeye çalışıldığı ABD siyasal alanında dahi yeni medyanın ve yeni gözetim teknolojilerinin bu tür geniş delikler açabilmesi.
İşlenecek bir veriden mi ibaretiz?
Kişisel veri güvenliği ve gizliliğine önemli soruların başında, girdiğimiz haber sitelerinden üye olduğumuz sosyal platformlara kadar birer birey olarak sunduğumuz verilere dair fakındalığımızın düşüklüğü var. Zira günümüzde sağladığımız veriler, 1990’ların devlet ve firmaları için erişilmez durumdaydı. Bugün ise kendimiz, okumaya zahmet etmediğimiz birçok sözleşmeyi dijital olarak kabul edip bu tür verileri paylaşıyoruz. Bu yalnızca bu verileri paylaşmakla ilgili değil, ayrıca Internet kullanımımızla da ilgili.
Internet’i bir tür sosyal var oluş alanı olarak görüyoruz. Öyle ki politik mücadelelerimiz konusunda dahi Internet’in belirleyici ve asıl aktör olduğuna dair derin bir inancımız var – ne kadar acıklı. Burada kesin olan bir şey var ki Habermas’ın kamusal alana yüklediği o pozitif anlamda Internet işlemiyor. Hattâ Internet’in varlığından söz ederken sürekli olarak olumlu bir ton kullanan, onun bir tür “buluşma alanı” olduğunu öne süren görüş çoktan demode oldu. Bugünlerde filtre balonlarından, yankı odalarından daha sık söz ediyoruz; ancak tüm bunlardan söz etsek de yeğenimizin sünnetinden oy verdiğimiz partiye, Uber Taksi tartışmasından Oscar’lardaki ödül alan filmlerin durumuna dek birçok konuda kanaatlerimizi hiçbir şekilde efektif olmayacağını bilmemize rağmen paylaşıyoruz. Söz konusu siyaset olduğunda mangalda kül bırakmasak da çevremizdeki insanlar için bu genellikle pek etkili olmuyor. Aksine, sonuçta birçok insan Facebook profillerinde geniş bir “yazdıklarımı göremesin” listesi barındırmaya ya da “engelliler” ile dolu bir kara liste oluşturmaya başlıyor. Sadece kendimizi haklı olduğumuza ikna etmek için yazdığımız bu içerikler ise çoğu zaman bizim profilimizin çıkarılması için kullanılıyor. Tabii bu buradaki tek dilemma değil, zira To Save Everything Click Here kitabının yazarı Morozov’un dediği üzere karşılaştığımız oyunlaştırılmış bu yeni medya evreni masum bir evren değil ve hattâ bizi oldukça tembelleştirerek politik meselelerimiz konusunda da sadece birer “fikir beyan edene” dönüştürüyor ki buna da bir isim bulunmuş: Slacktivism. Türkçe ifadesiyle Internet aracılığıyla, politik veya sosyal bir mücadeleye destek olarak gerçekleştirilen ancak çok az zaman veya katılım gerektirdiği kabul edilen eylemler, örn. bir sosyal medya web sitesinde veya uygulamada çevrimiçi bir dilekçe imzalamak veya bir kampanya grubuna katılmak gibi. Bu tür eylemler de çoğunlukla efektif olmamakla birlikte içerdiği kişisel bilgilerle birlikte bizi daha iyi hedeflenebilir, daha anlaşılabilir bir veri hâline sokmanın ötesine gitmiyor.
Çare Internet’den uzak durmak mı?
Şu bir gerçek ki Internet’in hiper-endüstriyel bir yapı etrafındaki aksiyonlar üzerine kurulu olduğu bir çağdan geçiyoruz. Bu büyüklükte ve sosyal potansiyelde bir mekanizmada kâr odaklılığın konu dışı olması da ana akım seçenekler için yakın gelecekte pek mümkün görünmüyor. Burada kullanıcıların ve kullanıcı kolektiflerinin inisiyatifler geliştirerek kullanım pratiklerini dönüştürmesi ilk aşama olabilir.
İlk adım olarak Türkiye’de kolayca indirilmesi engellenmiş olsa da tarayıcı olarak TOR Browser kullanmak, Chrome veya Firefox gibi tarayıcılarınız varsa https everywhere, ad blocker, privacy badger gibi eklentiler kullanmak şart. Arama motoru olarak da Google’a muhtaç değiliz. Duckduckgo arama motoru tarayıcı Google kadar etkili, üstelik sizi bir ürün gibi görüp her hareketinizi kaydetmiyor. Cep telefonunuz söz konusu olduğunda da VPN servislerini ve yine Duckduckgo’nun mobil tarayıcısını kullanmak mümkün.
Tabii ki bu sadece bilinçli ve aktivist ruhla Internet kullanan “küçük bir kitleye” özgü bir kullanım pratiği gibi görünüyor ilk aşamada. Zira kolaylıkla erişilebilen tarayıcılar ve bilgisayarlarla ya da mobil cihazlarla gelen uygulamalar bu önerdiğim özelliklerin çoğunu içermiyor.
Sonuç olarak devletlerin de bireylerin de Internet’le ve yeni iletişim teknolojileriyle ilişkilerini tekrar sorgulamaları gereken bir çağda olduğumuz kesinleşmiş durumda. Cambridge Analytica skandalının “skandal” olmasının temel sebebi ise devletlerce uygulamaya dökülen gözetim rejimlerini ifşa eden Snowden sızıntısının aksine rekabetçi bir alanda fark yaratmış olması ve bu farkın belirli bir grubun hoşuna gitmemiş olması. Tartışmanın yalnızca Cambridge Analytica, Trump ve Britanya sağı eksenine sıkışmaması tam da bu yüzden önemli.
Kaynak:
http://platform24.org/yazarlar/2909/cambridge-analytica-skandali-bize-ne-anlatiyor
Cambridge Analytica skandalı bize ne anlatıyor?
Politik mücadelelerimiz konusunda dahi Internetâin belirleyici ve asıl aktör olduÄuna dair derin bir inancımız var â ne kadar acıklı
Son günlerde yeni medya ve siyasetin kesiÅim alanında en çok konuÅulan konuların baÅında Cambridge Analytica skandalı var. ABD merkezli veri analizi Åirketi Cambridge Analyticaânın Facebook üzerinden ulaÅtıÄı kullanıcı verileriyle ABD ve Britanyaâdaki seçim ve referandumlardaki tercihleri etkilediÄi iddiası etrafında oldukça yoÄun bir tartıÅma var. TartıÅma Donald Trumpâın 2016 baÅkanlık kampanyasında ve 2015 önseçim propaganda döneminde de Ted Cruzâun kampanyasında servislerinden yararlandıÄı Åirket, muhafazakâr politik kampanyalara yakınlıÄı ile biliniyor.
Aslında kiÅisel verilerin ticari ve siyasi amaçla kullanımı, teknik olarak bugünün yeni medya ekonomisinin temeli. Gazetelerin Internet sitelerinde yararlandıkları Google Adsense, Google Analytics ve benzeri teknolojilerin çoÄunun temelinde kiÅisel verilere göre yapılan hedefleme var.
Cambridge Analytica skandalı olarak anılan bu yeni skandalda özel olan durum Facebook’un araÅtırma amacıyla saÄladıÄı ve eriÅilmesi Facebook’un onayı olmadıkça imkânsız verilerin, tamamıyla bu alanda uzmanlaÅmıŠbir Åirket tarafından kullanımı var. Åirketin, Brexit’in temellerini atan Leave EU (AB’yi terk et) kampanyasında da aktif olarak hizmet verdiÄi biliniyor. Yani, ABDâdeki ve dünyadaki mevcut ideolojik çatıÅmaların en âana akımâ olanında taraf olduklarını söylemek mümkün.
Ortaya çıkan skandalın aslında iyi bir yanı da var. Zira yalnızca büyük veri analizi ve iÅlemesi üzerine çalıÅan tek Åirket Cambridge Analytica deÄil ve kiÅisel veri iÅleyerek sonuca giden ve etik birçok probleme yol açan birçok kurumun aktivitelerini tartıÅmak bakımından bu bir tür Åans. Türkiyeâde de yakın dönemde kimlik numaraları dâhil fazlasıyla kritik kiÅisel verilerin çeÅitli Åekillerde ortaya saçılması veya saÄlık verileri gibi mahrem verilerin satılması gibi krizlere tanık olduk. Ancak verinin nasıl kullanılacaÄı, hangi verinin hangi Åartlarda kiminle paylaÅılabileceÄi gibi hususları bir türlü doÄru düzgün tartıÅma fırsatı bulamadık.
Büyük veri çaÄında veri etiÄi krizi
YaÅadıÄımız çaÄ büyük veri çaÄı. Boyut olarak olduÄu gibi, anlamak için gerektirdiÄi emek ve bu süreçlerin karmaÅıklıÄı gibi faktörler de büyük veri dediÄimiz kavramın ortaya çıkmasına neden oluyor. Yeni iletiÅim teknolojileri ve kiÅiselleÅtirilmiÅ sosyal aÄ profilleri de bu büyük verinin her saniye büyümesine sebep oluyorlar. Dahası, bu profillere kullanıcıların iletiÅim ya da kanaatlerini belirtme amaçlı olarak paylaÅtıkları her Åeyin bir üstünde çok kapsamlı araÅtırmalar yapılabilecek dinamik veri tabanlarına kaydediliyor olması, hem sosyal bilimciler hem de siyaset kurumları gibi toplumu okuma arzusundaki aktörler için çok önemli bir durum.
Her ne kadar Türkiyeâde biz Internet kullanım süreçlerimizde çaÄdıÅı sansür aÅma uygulamalarıyla mücadele etmek zorunda kalsak da, sıradan kullanıcı düzeyinde çok daha geniÅ bir sistemin parçasıyız ve bununla da müdahale etmek zorundayız. Zira üye olduÄumuz Twitter, Facebook ve benzeri sosyal aÄların neredeyse tamamı hakkımızdaki verileri iÅlenmek üzere depoluyor ve kâr amacıyla paylaÅıyor. Bu zaten âherkesin bildiÄi sır.â
Cambridge Analytica krizi ve politik etik
Meselenin politik boyutu ise epey karmaÅık. ABD’de hem Demokrat hem de Cumhuriyetçi senatörler Facebook’un kurucusu ve yöneticisi Mark Zuckerberg’i ifade vermeye davet etmiÅ durumda. Evrenselâin haberine göre bir Facebook sözcüsü ise veri kullanımının bir veri sızıntısı veya hackleme sonucu gerçekleÅmediÄini, kullanıcıların kendi verilerini rıza vererek sunduÄunu belirtmiÅ ki bu da yazının devamında deÄineceÄim kullanıcı sözleÅmeleri kapsamında doÄru bir ifade. BirleÅik Krallık Parlamentosu Dijital, Kültür, Medya ve Spor Komitesi BaÅkanı Damian Collins ise, Cambridge Analytica yöneticisi Alexander Nix’in geçen ay Avam Kamarası’nda kendilerine verdiÄi bilgilerin yanlıŠyönlendirici olduÄunu açıklamıÅ. Avrupa Parlamentosu BaÅkanı Antonio Tajani ise Avrupa BirliÄi vatandaÅlarının verilerinin hukuka aykırı bir Åekilde kullanılıp kullanılmadıÄı konusunda kapsamlı bir araÅtırma sözü vermiÅ durumda.
Cambridge Analytica üstünden 2016 ABD BaÅkanlık seçimleri ve Brexitâin politik/teknolojik hesaplaÅmasının yapılmakta olduÄu ortada. Batı demokrasisi ve teknoloji odaklı pazarı, kendi deÄerleri ile ürettiÄi veri iÅleyen ve veri üzerinden finansal modelini oluÅturan âbu kocaman canavarıâ (ister Facebook olsun ister Google) nasıl kullanabileceÄi konusunda henüz bir konsensusa varamamıŠdurumda ve dünyanın yaÅadıÄı terörizm bazlı güvenlik krizi ve otoriterleÅen rejimler söz konusuyken bu krizin derinleÅeceÄi de aÅikâr.
Trump ve ABD özelinde aslen hukukî olarak suç teÅkil eden deÄil ama etik olmayan bir faaliyetten bahsetmek mümkün. Ancak bunun Rusyaânın seçimlere müdahalesini kanıtlayan bir geliÅme vs. olmadıÄı da ortada. Bu Trump ya da Cruz fark etmeksizin Cambridge Analytica ya da benzeri Åirketlerin –alanlarında tek deÄiller– hizmet verdiÄi herhangi bir adayın ya da seçilmiÅin baÅına gelebilecek bir hadise daha doÄrusu alabileceÄi bir hizmet. Burada aslolan, siyasal iletiÅimin sınırlarının bu kadar keskin Åekilde çizilmeye çalıÅıldıÄı ABD siyasal alanında dahi yeni medyanın ve yeni gözetim teknolojilerinin bu tür geniÅ delikler açabilmesi.
İÅlenecek bir veriden mi ibaretiz?
KiÅisel veri güvenliÄi ve gizliliÄine önemli soruların baÅında, girdiÄimiz haber sitelerinden üye olduÄumuz sosyal platformlara kadar birer birey olarak sunduÄumuz verilere dair fakındalıÄımızın düÅüklüÄü var. Zira günümüzde saÄladıÄımız veriler, 1990âların devlet ve firmaları için eriÅilmez durumdaydı. Bugün ise kendimiz, okumaya zahmet etmediÄimiz birçok sözleÅmeyi dijital olarak kabul edip bu tür verileri paylaÅıyoruz. Bu yalnızca bu verileri paylaÅmakla ilgili deÄil, ayrıca Internet kullanımımızla da ilgili.
Internetâi bir tür sosyal var oluÅ alanı olarak görüyoruz. Ãyle ki politik mücadelelerimiz konusunda dahi Internetâin belirleyici ve asıl aktör olduÄuna dair derin bir inancımız var â ne kadar acıklı. Burada kesin olan bir Åey var ki Habermasâın kamusal alana yüklediÄi o pozitif anlamda Internet iÅlemiyor. Hattâ Internetâin varlıÄından söz ederken sürekli olarak olumlu bir ton kullanan, onun bir tür âbuluÅma alanıâ olduÄunu öne süren görüŠçoktan demode oldu. Bugünlerde filtre balonlarından, yankı odalarından daha sık söz ediyoruz; ancak tüm bunlardan söz etsek de yeÄenimizin sünnetinden oy verdiÄimiz partiye, Uber Taksi tartıÅmasından Oscarâlardaki ödül alan filmlerin durumuna dek birçok konuda kanaatlerimizi hiçbir Åekilde efektif olmayacaÄını bilmemize raÄmen paylaÅıyoruz. Söz konusu siyaset olduÄunda mangalda kül bırakmasak da çevremizdeki insanlar için bu genellikle pek etkili olmuyor. Aksine, sonuçta birçok insan Facebook profillerinde geniÅ bir âyazdıklarımı göremesinâ listesi barındırmaya ya da âengellilerâ ile dolu bir kara liste oluÅturmaya baÅlıyor. Sadece kendimizi haklı olduÄumuza ikna etmek için yazdıÄımız bu içerikler ise çoÄu zaman bizim profilimizin çıkarılması için kullanılıyor. Tabii bu buradaki tek dilemma deÄil, zira To Save Everything Click Here kitabının yazarı Morozovâun dediÄi üzere karÅılaÅtıÄımız oyunlaÅtırılmıŠbu yeni medya evreni masum bir evren deÄil ve hattâ bizi oldukça tembelleÅtirerek politik meselelerimiz konusunda da sadece birer âfikir beyan edeneâ dönüÅtürüyor ki buna da bir isim bulunmuÅ: Slacktivism. Türkçe ifadesiyle Internet aracılıÄıyla, politik veya sosyal bir mücadeleye destek olarak gerçekleÅtirilen ancak çok az zaman veya katılım gerektirdiÄi kabul edilen eylemler, örn. bir sosyal medya web sitesinde veya uygulamada çevrimiçi bir dilekçe imzalamak veya bir kampanya grubuna katılmak gibi. Bu tür eylemler de çoÄunlukla efektif olmamakla birlikte içerdiÄi kiÅisel bilgilerle birlikte bizi daha iyi hedeflenebilir, daha anlaÅılabilir bir veri hâline sokmanın ötesine gitmiyor.
Ãare Internetâden uzak durmak mı?
Åu bir gerçek ki Internetâin hiper-endüstriyel bir yapı etrafındaki aksiyonlar üzerine kurulu olduÄu bir çaÄdan geçiyoruz. Bu büyüklükte ve sosyal potansiyelde bir mekanizmada kâr odaklılıÄın konu dıÅı olması da ana akım seçenekler için yakın gelecekte pek mümkün görünmüyor. Burada kullanıcıların ve kullanıcı kolektiflerinin inisiyatifler geliÅtirerek kullanım pratiklerini dönüÅtürmesi ilk aÅama olabilir.
İlk adım olarak Türkiye’de kolayca indirilmesi engellenmiÅ olsa da tarayıcı olarak TOR Browser kullanmak, Chrome veya Firefox gibi tarayıcılarınız varsa https everywhere, ad blocker, privacy badger gibi eklentiler kullanmak Åart. Arama motoru olarak da Google’a muhtaç deÄiliz. Duckduckgo arama motoru tarayıcı Google kadar etkili, üstelik sizi bir ürün gibi görüp her hareketinizi kaydetmiyor. Cep telefonunuz söz konusu olduÄunda da VPN servislerini ve yine Duckduckgoânun mobil tarayıcısını kullanmak mümkün.
Tabii ki bu sadece bilinçli ve aktivist ruhla Internet kullanan âküçük bir kitleyeâ özgü bir kullanım pratiÄi gibi görünüyor ilk aÅamada. Zira kolaylıkla eriÅilebilen tarayıcılar ve bilgisayarlarla ya da mobil cihazlarla gelen uygulamalar bu önerdiÄim özelliklerin çoÄunu içermiyor.
Sonuç olarak devletlerin de bireylerin de Internetâle ve yeni iletiÅim teknolojileriyle iliÅkilerini tekrar sorgulamaları gereken bir çaÄda olduÄumuz kesinleÅmiÅ durumda. Cambridge Analytica skandalının âskandalâ olmasının temel sebebi ise devletlerce uygulamaya dökülen gözetim rejimlerini ifÅa eden Snowden sızıntısının aksine rekabetçi bir alanda fark yaratmıŠolması ve bu farkın belirli bir grubun hoÅuna gitmemiÅ olması. TartıÅmanın yalnızca Cambridge Analytica, Trump ve Britanya saÄı eksenine sıkıÅmaması tam da bu yüzden önemli.
Kaynak:
http://platform24.org/yazarlar/2909/cambridge-analytica-skandali-bize-ne-anlatiyor
March 17, 2018
Moment Journal CFP: Creative Industries and Creative Labor
[image error]
Policy discourses on creative industries dominate the public agenda in diverse national contexts including England, USA, Australia, South Korea, China, and Turkey, promising remedies to internal problems of capitalism such as employment and economic growth. Policy makers generally endorse the discourse of creative industries, whereas researchers and artists adopt a more ambivalent stance. Researchers of cultural studies and cultural policy have also focused on the question of creative industries along with researchers of political economy of communications. It is in this context that we are inviting critical and interdisciplinary perspectives on creative industries, creative labor, creative industry policies and policy discourses, practices, and the experience of subjects located in these industries.
How, then, should we grasp policy makers and urban actorsâ love for creative industries? In what context should we situate their passion towards creative industries?
The creative industry discourse has been popularized since 2000s by the works of John Howkins, Charles Landry, Richard Florida, and Britiainâs DCMS (Department for Culture, Media, and Sport). At the center of this discourse lie its claims to resolve unemployment derived from deindustrialization, as well as its promises to revitalize urban spaces and therefore create the âsmart citiesâ of the 21st century. These policies mainly aimed to create the ideal topography of creative cities by attracting âcreative class,â namely the creative labor force. Nevertheless, it has also been emphasized that this very creative workforce, especially within labor processes shaped by digital technologies, faces a serious form of precarization.
Responses to the question âWhat is a creative industry?â vary. The umbrella of creative industries includes toy industry, film, television, research and development, software, digital games, museums and heritage industries, tourism, culinary arts, libraries, fashion, and cosmetics etc. Conceptual debates regarding creativity and creative industries are also numerous. Here is a list of some of the commonly used concepts: creative labor (David Hesmondhalgh and Sarah Baker), cultural work (Mark Banks), venture labor (Gina Neff), immaterial labor (Maurizio Lazzarato, Michael Hardt and Antonio Negri), hope labor (Kathleen Kuehn and TC Corrigan), aspirational labor (Brooke Erin Duffy), digital labor (Christian Fuchs, Trebor Scholz). And it is possible to extend the list of cases and conceptualizations regarding creative industries.
In this Special Issue (Creative Industries and Creative Labor) of Moment Journal, we aim to contribute to the contested terrain of diverse policies and discourses with theoretical and empirical studies. We invite authors to contribute to our Special Issue with articles on topics including but not limited to:
Creative labor, labor processes and degradation of labor
Identity processes of industry professionals
Digital technologies, creative labor and everyday life
Creative labor and ethnography
Soap opera industry, digital game industry, journalism and digital technologies
Gender and creativity/creative labor
Creative industries, vulnerable groups and social inclusion
Ethnic identities and creative labor
Creativity and inequalities
Creative industries and public policies
Different national contexts and creative industry policies
Turkish governmentsâ creative industry and creative labor policies in historical terms and within the contemporary moment
Fluid borders between culture policies and creative industry policies
Creative industries and universities
Creative industries and city; the topography of free trade zones and creativity
The relationship between creative industries and techno-cities and development agencies; institutional frameworks
Transnational bodies (UNCTAD, UNESCO etc.) and their involvement in creative industry policies
Creative industries and intellectual property
From cultural to creative industries: historical perspectives
Theoretical approaches to creative industries and creative labor
Creative industry and creative labor in non-Western contexts
Media and creative industries play a vital role in the formation, reproduction, and transformation of power relations at a global scale. On the one hand, governments are struggling to attract creative industries to their geographies. On the other hand, college graduates are trying hard to find employment within these sectors. Moment Journal is expecting to receive your empirical and theoretical submissions to this interdisciplinary Special Issue and provide a ground for this ongoing debate.
Special Issue Editors: Ergin Bulut, Serhat Kaymas, Mutlu Binark
Submission process:
Deadline for article submission: September 3rd 2018. Please use Moment Journalâs online submission system. For details, see http://momentdergi.org/index.php/momentdergi/about/submissions
Moment Dergi Çağrı Metni:Yaratıcı Endüstriler ve Yaratıcı Emek
[image error]
Yaratıcı endüstrilere dair çeşitli politika söylemleri, İngiltere, ABD, Avustralya, Güney Kore, Çin ve Türkiye’nin de aralarında olduğu pek çok ülkenin gündemindedir. Bu yeni alanın istihdam ve ekonomik büyüme gibi kapitalizmin içsel problemlerine çare olacağı düşününülmektedir. Politika yapan aktörler, yaratıcı endüstri söylemini genel olarak hevesle benimserken, araştırmacılar ve sanatçılar bu konuda daha ikircikli bir tutum benimsiyorlar. Nitekim kültürel çalışmalar ve kültür politikaları odaklı akademik çalışmalar da, ekonomi politik literatürünün üzerinde yoğunlaştığı bu alana ancak son yıllarda yöneldiler. Bu bağlamda, yaratıcı endüstri ve yaratıcı emeğe dair politikaların, söylemlerin, öznelerin deneyimlerinin ve uygulama alanlarının, eleştirel ve disiplinlerarası perspektifle ele alınması acil bir ihtiyaçtır. Peki hükümetlerin, politika üreten aktörlerin ve kentleri yönetenlerin yaratıcı endüstri aşkını nasıl anlamalı ve hangi tarihsel bağlamda konumlandırmalıyız? Yaratıcı endüstrilere ilişkin söylem 2000’li yıllardan itibaren John Hawkins, Charles Landry, Richard Florida ve İngiltere Kültür, Medya ve Spor Bakanlığı tarafından popülerleştirilmiştir. Bu söylemin merkezinde, yaratıcı endüstrilerin özellikle sanayisizleşmenin getirdiği işsizlik sorununa çare üreteceği, kent mekânlarını canlandıracağı ve böylece 21. yüzyılın ‘akıllı’ kentlerini yaratacağı iddiaları yer almaktadır. Söz konusu politikalarla birlikte, kentlerin ‘yaratıcı sınıfı,’ yani yaratıcı iş gücünü çekmesi ve dolayısıyla da yaratıcı endüstrilerin ideal bir topoğrafyasının oluşturulması hedeflenmekteydi. Ancak bu bağlamda yaratıcı iş gücünün, özellikle dijital teknolojilerin dahil olduğu emek süreçlerinde, ciddi bir güvencesizleşme ile karşı karşıya olduğu da sıklıkla dile getirilmektedir. ‘Yaratıcı endüstri nedir?’ sorusuna verilen yanıtlar ise çok farklı: Liste oyuncak sanayi, film, televizyon, araştırma ve geliştirme, yazılım, dijital oyun, müzecilik, turizm, mutfak sanatları, kütüphanecilik, moda, estetik ve kozmetik şeklinde uzayıp gidiyor. Elbette yaratıcı endüstrilerdeki sektörler kadar, literatürdeki kavramsal tartışmalar da oldukça çeşitli. İşte bu kavramlardan bazıları: Yaratıcı emek (David Hesmondhalgh ve Sarah Baker), kültür emeği (Mark Banks), girişim emeği (venture labor-Gina Neff), gayrı maddi emek (Maurizio Lazzarato, Michael Hardt ve Antonio Negri), umut emeği (Kathleen Kuehn ve TC Corrigan), arzu emeği (aspirational labor-Brooke Erin Duffy), dijital emek (Christian Fuchs, Trebor Scholz). Dolayısıyla, yaratıcı endüstrilere dair vakalar ve kavramsallaştırma çabalarını çoğaltmak mümkün. Tüm bu gelişmelere bağlı olarak, medya ve yaratıcı endüstriler, küresel anlamda iktidarın kurulması, yeniden üretilmesi ve dönüştürülmesinde merkezi konumda yer alıyor. Hükümetler yaratıcı endüstrileri kendi ülkelerine ve gözde şehirlere çekmek için, üniversite mezunları ise bu sektörlerde çalışmak için can atıyor. Moment Dergi’nin Yaratıcı Endüstri, Yaratıcı Emek Özel sayısında, medya endüstrilerinin merkezinde yer aldığı bu çatışmalı politikalar ve söylemler bütününe, teorik ve ampirik çalışmalarla katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu sayı için farklı disiplin ve yaklaşımlardan, kuramsal tartışma ve/veya özgün araştırma üzerine kurulu yazılarınızı bekliyoruz .
Bu sayı ile birlikte aşağıdaki tüm tartışmalara bir zemin sağlamak istiyoruz.
• Yaratıcı emek, emek süreçleri, emeğin vasıfsızlaşması
• Endüstri çalışanlarının kimlik süreçleri
• Dijital teknolojiler, yaratıcı emek ve gündelik hayat
• Yaratıcı emek ve etnografi • Dizi endüstrisi, dijital oyun endüstrisi, gazetecilik emeği ve dijital teknolojiler
• Toplumsal cinsiyet ve yaratıcılık/yaratıcı emek
• Etnik kimlikler ve yaratıcı emek
• Yaratıcılık ve eşitsizlikler
• Yaratıcı endüstriler ve kamu politikaları
• Yaratıcı endüstri politikalarında farklı ülke deneyimleri
• Türkiye’de hükümetlerin tarihsel anlamda ve güncel dönemde yaratıcı endüstri ile emek politikaları
• Kültür politikaları ve yaratıcı endüstri söylemi arasındaki geçişkenlik
• Yaratıcı endüstriler ve üniversiteler
• Yaratıcı endüstriler ve kent, serbest ticaret bölgeleri ve yaratıcılığın topografyasının üretimi
• Yaratıcı endüstriler tekno-kentler ve kalkınma ajansları ilişkisi, kurumsal yapılar
• Ulus ötesi/aşırı kuruluşların (UNCTAD, UNESCO vb.) yaratıcı endüstri politikasına dahil olması
• Yaratıcı endüstri ve telif hakları
• Kültür endüstrilerinden yaratıcı endüstrilere tarihsel perspektifler
• Yaratıcı endüstrilere ve yaratıcı emeğe dair teorik yaklaşımlar
• Batı-dışı coğrafyalarda yaratıcı endüstri ve yaratıcı emek
Yazı teslim süreci: Değerlendirilmesini istediğiniz yazılarınızın, 3 Eylül 2018 tarihine kadar Moment Dergi’ye internet üzerinden teslim edilmesi gerekmektedir.
Tema editörleri: Ergin Bulut, Serhat Kaymas, Mutlu Binark
Moment Dergi’ye makale gönderme koşullarıyla ilgili detaylı bilgi için bakınız: http://momentdergi.org/index.php/momentdergi/about/submissions
Moment Dergi ÃaÄrı Metni:Yaratıcı Endüstriler ve Yaratıcı Emek
[image error]
Yaratıcı endüstrilere dair çeÅitli politika söylemleri, İngiltere, ABD, Avustralya, Güney Kore, Ãin ve Türkiyeânin de aralarında olduÄu pek çok ülkenin gündemindedir. Bu yeni alanın istihdam ve ekonomik büyüme gibi kapitalizmin içsel problemlerine çare olacaÄı düÅününülmektedir. Politika yapan aktörler, yaratıcı endüstri söylemini genel olarak hevesle benimserken, araÅtırmacılar ve sanatçılar bu konuda daha ikircikli bir tutum benimsiyorlar. Nitekim kültürel çalıÅmalar ve kültür politikaları odaklı akademik çalıÅmalar da, ekonomi politik literatürünün üzerinde yoÄunlaÅtıÄı bu alana ancak son yıllarda yöneldiler. Bu baÄlamda, yaratıcı endüstri ve yaratıcı emeÄe dair politikaların, söylemlerin, öznelerin deneyimlerinin ve uygulama alanlarının, eleÅtirel ve disiplinlerarası perspektifle ele alınması acil bir ihtiyaçtır. Peki hükümetlerin, politika üreten aktörlerin ve kentleri yönetenlerin yaratıcı endüstri aÅkını nasıl anlamalı ve hangi tarihsel baÄlamda konumlandırmalıyız? Yaratıcı endüstrilere iliÅkin söylem 2000âli yıllardan itibaren John Hawkins, Charles Landry, Richard Florida ve İngiltere Kültür, Medya ve Spor BakanlıÄı tarafından popülerleÅtirilmiÅtir. Bu söylemin merkezinde, yaratıcı endüstrilerin özellikle sanayisizleÅmenin getirdiÄi iÅsizlik sorununa çare üreteceÄi, kent mekânlarını canlandıracaÄı ve böylece 21. yüzyılın âakıllıâ kentlerini yaratacaÄı iddiaları yer almaktadır. Söz konusu politikalarla birlikte, kentlerin âyaratıcı sınıfı,â yani yaratıcı iÅ gücünü çekmesi ve dolayısıyla da yaratıcı endüstrilerin ideal bir topoÄrafyasının oluÅturulması hedeflenmekteydi. Ancak bu baÄlamda yaratıcı iÅ gücünün, özellikle dijital teknolojilerin dahil olduÄu emek süreçlerinde, ciddi bir güvencesizleÅme ile karÅı karÅıya olduÄu da sıklıkla dile getirilmektedir. âYaratıcı endüstri nedir?â sorusuna verilen yanıtlar ise çok farklı: Liste oyuncak sanayi, film, televizyon, araÅtırma ve geliÅtirme, yazılım, dijital oyun, müzecilik, turizm, mutfak sanatları, kütüphanecilik, moda, estetik ve kozmetik Åeklinde uzayıp gidiyor. Elbette yaratıcı endüstrilerdeki sektörler kadar, literatürdeki kavramsal tartıÅmalar da oldukça çeÅitli. İÅte bu kavramlardan bazıları: Yaratıcı emek (David Hesmondhalgh ve Sarah Baker), kültür emeÄi (Mark Banks), giriÅim emeÄi (venture labor-Gina Neff), gayrı maddi emek (Maurizio Lazzarato, Michael Hardt ve Antonio Negri), umut emeÄi (Kathleen Kuehn ve TC Corrigan), arzu emeÄi (aspirational labor-Brooke Erin Duffy), dijital emek (Christian Fuchs, Trebor Scholz). Dolayısıyla, yaratıcı endüstrilere dair vakalar ve kavramsallaÅtırma çabalarını çoÄaltmak mümkün. Tüm bu geliÅmelere baÄlı olarak, medya ve yaratıcı endüstriler, küresel anlamda iktidarın kurulması, yeniden üretilmesi ve dönüÅtürülmesinde merkezi konumda yer alıyor. Hükümetler yaratıcı endüstrileri kendi ülkelerine ve gözde Åehirlere çekmek için, üniversite mezunları ise bu sektörlerde çalıÅmak için can atıyor. Moment Dergiânin Yaratıcı Endüstri, Yaratıcı Emek Ãzel sayısında, medya endüstrilerinin merkezinde yer aldıÄı bu çatıÅmalı politikalar ve söylemler bütününe, teorik ve ampirik çalıÅmalarla katkı sunmayı hedefliyoruz. Bu sayı için farklı disiplin ve yaklaÅımlardan, kuramsal tartıÅma ve/veya özgün araÅtırma üzerine kurulu yazılarınızı bekliyoruz .
Bu sayı ile birlikte aÅaÄıdaki tüm tartıÅmalara bir zemin saÄlamak istiyoruz.
⢠Yaratıcı emek, emek süreçleri, emeÄin vasıfsızlaÅması
⢠Endüstri çalıÅanlarının kimlik süreçleri
⢠Dijital teknolojiler, yaratıcı emek ve gündelik hayat
⢠Yaratıcı emek ve etnografi ⢠Dizi endüstrisi, dijital oyun endüstrisi, gazetecilik emeÄi ve dijital teknolojiler
⢠Toplumsal cinsiyet ve yaratıcılık/yaratıcı emek
⢠Etnik kimlikler ve yaratıcı emek
⢠Yaratıcılık ve eÅitsizlikler
⢠Yaratıcı endüstriler ve kamu politikaları
⢠Yaratıcı endüstri politikalarında farklı ülke deneyimleri
⢠Türkiyeâde hükümetlerin tarihsel anlamda ve güncel dönemde yaratıcı endüstri ile emek politikaları
⢠Kültür politikaları ve yaratıcı endüstri söylemi arasındaki geçiÅkenlik
⢠Yaratıcı endüstriler ve üniversiteler
⢠Yaratıcı endüstriler ve kent, serbest ticaret bölgeleri ve yaratıcılıÄın topografyasının üretimi
⢠Yaratıcı endüstriler tekno-kentler ve kalkınma ajansları iliÅkisi, kurumsal yapılar
⢠Ulus ötesi/aÅırı kuruluÅların (UNCTAD, UNESCO vb.) yaratıcı endüstri politikasına dahil olması
⢠Yaratıcı endüstri ve telif hakları
⢠Kültür endüstrilerinden yaratıcı endüstrilere tarihsel perspektifler
⢠Yaratıcı endüstrilere ve yaratıcı emeÄe dair teorik yaklaÅımlar
⢠Batı-dıÅı coÄrafyalarda yaratıcı endüstri ve yaratıcı emek
Yazı teslim süreci: DeÄerlendirilmesini istediÄiniz yazılarınızın, 3 Eylül 2018 tarihine kadar Moment Dergiâye internet üzerinden teslim edilmesi gerekmektedir.
Tema editörleri: Ergin Bulut, Serhat Kaymas, Mutlu Binark
Moment Dergiâye makale gönderme koÅullarıyla ilgili detaylı bilgi için bakınız: http://momentdergi.org/index.php/momentdergi/about/submissions
February 11, 2018
Geleneksel Radyo YayıncılıÄına Sosyal Medyanın GetirdiÄi Yenilikler: Yeni Medya Eski İnsan Programı Twitter Hesap İncelemesi
Yazan: Åule KarataÅ Ãzaydın, Hacettepe Ãniversitesi İletiÅim Fakültesi AraÅtırma Görevlisi
TRT Ankara Radyosu ve Hacettepe Ãniversitesi İletiÅim Fakültesi iÅbirliÄiyle 2016 yılında yayın hayatına baÅlayan Yeni Medya Eski İnsan programı, geleneksel radyo programcılıÄıyla sosyal medyayı bir araya getirdi.  Sosyal medyanın geleneksel bir radyo programına getirdiÄi yenilikleri tartıÅmadan önce Yeni Medya Eski İnsan programını özce tanıtmak faydalı olacaktır. 2018 yılına kadar TRT Radyo 1âde her Pazartesi günü saat 11:00-12:00 arasında canlı olarak yayınlanan Yeni Medya Eski İnsan programının yapımcılıÄını AyÅe Yürük ve sunumunu spiker Bilge DemiraÄ Ã¼stlendi. Programın danıÅmanlıÄını Hacettepe Ãniversitesi İletiÅim Fakültesi Radyo, Televizyon ve Sinema Bölüm BaÅkanı Prof. Dr. Mutlu Binark ile yine aynı üniversiteden ArÅ. Gör. Åule KarataÅ Ãzaydın gerçekleÅtirdi.
[image error]
100. programla yayın hayatına veda eden Yeni Medya Eski İnsan programında yeni iletiÅim teknolojilerinin toplumsal, ekonomik, siyasal, kültürel ve tarihi etkileri ile haftalık ele alınan konuyla ilgili güncel bilimsel araÅtırmalar paylaÅıldı. Her hafta yeni medyayla iliÅkili olarak farklı konu baÅlıklarına yer verilen programda dinleyicilerle çeÅitli biçimlerde iletiÅim ve etkileÅim kurma yoluna gidildi. Bu yollardan bir tanesini geleneksel radyoculukta da sıklıkla kullanılan telefonla iletiÅim oluÅturdu. İstanbul, Edirne, GümüÅhane gibi çeÅitli illerden dinleyiciler, programın canlı olarak yayınlandıÄı TRT Radyo 1âi telefonla arayarak sorularıyla ve görüÅleriyle programa katkıda bulundular.
Yeni Medya Eski İnsan programında iki yıl boyunca aktif olarak kullanılan bir diÄer iletiÅim yolu sosyal medya oldu. Program yayın hayatına baÅlamadan önce Aralık 2015 tarihinde @yeniolanne adıyla bir Twitter hesabı açıldı. Bu Twitter hesabı, programda âHaftanın BaÅucuâ köÅesini de hazırlayan Åule KarataÅ Ãzaydın tarafından yönetildi. KarataÅ Ãzaydınâın yanı sıra içerik oluÅturulması ve paylaÅım yapılması hususunda Prof. Dr. Mutlu Binark da katkı saÄladı. @yeniolanne Twitter hesabında yeni medyayla ilgili dünyadan ve Türkiyeâden güncel haberler ve araÅtırmalar paylaÅıldı. Bununla beraber, @yeniolanne hesabının asıl amacı Yeni Medya Eski İnsan programında yer verilen tartıÅmaları zaman ve mekandan baÄımsız kılmaktı. TRT Ankara Radyosuâna ait bir stüdyodan sadece radyo dinleyicilerine ulaÅan ve 1 saat ile sınırlandırılan  program içeriÄini Twitterâa taÅımak yakınsama/yöndeÅme kültürünün (convergence culture) önemli bir göstergesi olmuÅtur. Henry Jenkinsâin (2006) ifade ettiÄi gibi bu kültürde artık içerikler akıÅkan haldedirler ve platformlar arasında gezinirler. Böylelikle, zaman ve mekan sınırlılıkları ortadan kalkmıÅtır.
Yeni Medya Eski İnsan programı, yayın hayatı boyunca sadece radyo dinleyicilerine ve Twitter kullanıcılarına ulaÅmakla kalmamıŠaynı zamanda dinleyicileri ve takipçileri arasında çevrimiçi bir köprü kurmuÅtur. Twitterâın etkileÅim (mention) özelliÄi, radyo programının dinleyicilerine ve Twitterâdan takip eden kullanıcılarına birlikte söz söyleme ve tartıÅma imkanı saÄlamıÅtır.
Yeni Medya Eski İnsan programında Twitterâın aÄ mimarisi göz önüne alınarak her hafta programın konu baÅlıÄına uygun olarak bir etiket (#) belirlenmiÅtir. Konu baÅlıklarına göre belirlenen bu etiketler, @yeniolanne hesabını takipte olmayan insanların da programın içeriÄine eriÅmesini saÄlamıÅtır. Bununla beraber, etiketler hangi konu baÅlıklarının daha fazla ilgi çektiÄini ortaya çıkarmıÅtır. Twitter Åirketiânin @yeniolanne hesabı için sunduÄu istatistikler dikkate alındıÄında Yeni Medya Eski İnsan programının 2016 ve 2017 yıllarının en fazla etkileÅim alarak ön plana çıkan etiketleri Åöyle olmuÅtur:
Â
2017 Ãn Plana Ãıkan Etiketler
Â
2016 Ãn Plana Ãıkan Etiketler
#edebiyatvesosyalmedya
#kadınyazılımcı
#kimlikhırsızlıÄı
#çocuklarveyenimedya
#ErasmusPlus
#e-devlet
#belediyelervesosyalmedya
#özçekim
#dijitaleÄitim
#dilimizveyenimedya
#dijitaleÅitsizlik
#duygularveyenimedya
#mobilhabercilik
#eÄitimveyenimedya
#saÄlıkokuryazarlıÄı
#taÅradasosyalmedya
2016 ve 2017 yıllarında ön plana çıkan konu baÅlıklarına bakıldıÄında aslında program takipçilerinin pek çok farklı konuya ilgi gösterdikleri görülmektedir. Yeni Medya Eski İnsan programının saÄlamıŠolduÄu konu çeÅitliliÄi etiket kullanımı sayesinde görünür kılınmıÅtır. Geleneksel bir radyo programı için @yeniolanne Twitter hesabı yazılı ve görsel bir arÅiv görevi görmüÅtür.
Her hafta birbirinden farklı konu baÅlıklarının uzman konuklarla ele alındıÄı Yeni Medya Eski İnsan programının Twitter hesabında aktif 392 takipçi bulunmaktadır. Bu takipçilerin Gâsi kadın ve Sâü erkektir. BeÄeni ve RT aracılıÄıyla varlıklarını her zaman hissettiren @yeniolanne hesabının takipçileri, Twitterâdan ilettikleri soru ve görüÅleriyle canlı yayına zenginlik katmıÅlardır.
Sonuç olarak Åunu söyleyebiliriz ki Yeni Medya Eski İnsan radyo programı 25 Aralık 2017 tarihinde son buldu fakat program içerikleri dijital ortamda varlıÄını sürdürmeye devam etmektedir. Program bitmesine raÄmen @yeniolanne Twitter hesabını takip etmeyi bırakmayan 392 takipçiye de selam olsun!
Son Not: Yeni Medya Eski İnsan programının dijital arÅivine buradan ulaÅılabilir.
Kaynakça
Jenkins, H. (2006). Convergence Culture: Where Old and New Media Collide. New York: New York University Press.
February 8, 2018
“İnternet Sansüründe Bir RTÃK Eksikti, O da Oldu” Prof.Dr. Yaman Akdeniz’in açıklamasıyla yeni torba yasa tasarısındaki İnternet regülasyonunu deÄerlendirelim…
Yeni torba yasayla getirilmek istenen RTÃK’e internet yayınlarına müdahale yetkisini Prof. Akdeniz deÄerlendirdi: “Türkiyeâde internette yayın yapan yayın kuruluÅları hedef alınacak. Bu her ne kadar Adnan Oktarâın A9âu ile tartıÅılsa da olayın esası Oktar deÄil.”
Yeni torba yasaya eklenen Radyo ve Televizyon Ãst Kurulu (RTÃK) yasasına internet yayınları için lisans verme, lisans iptal etme ve Sulh Ceza Hakimlikleri aracılıÄıyla eriÅim engelletme yetkisi vermesine iliÅkin tasarıyı, YouTube sansürünü AİHMâde mahkum ettiren sürecin mimarlarından hukuk profesörü Yaman Akdeniz deÄerlendirdi.
Prof. Akdeniz: Hedef internette yayın yapan muhalif siteler
bianetâe konuÅan Prof. Dr. Akdeniz, 5651 sayılı internet içeriklerinin kaldırılmasını düzenleyen yasa ile zaten eriÅim engellendiÄini hatırlatarak, âSiyasi kiÅiler, Bakanlıklar, CumhurbaÅkanlıÄı, BaÅbakanlık ve Bilgi Teknolojileri ve İletiÅim Kurumu eriÅim engelleyebiliyordu, bir de bunlara RTÃK eklendiâ diyor.
Yasada ne var?
* İnternette yayın yapmak isteyen medya hizmet saÄlayıcılar Ãst Kuruldan yayın lisansı, bu yayınları internet ortamından iletmek isteyen platform iÅletmecileri yayın iletim yetkisialmak zorunda.
* Ãst Kuruldan alınan geçici yayın hakkı ve/veya yayın lisansı bulunmayan ya da bu hak ve/veya lisansı iptal edilen gerçek ve tüzel kiÅilerin yayın hizmetleri RTÃK tarafından tespit edilirse RTÃK’ün talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından içeriÄin çıkarılması ve/veya eriÅimin engellenmesine karar verilebilir.
* İçerik veya yer saÄlayıcısının yurtdıÅındaysa da “Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduÄu Ãst Kurulun görev alanına iliÅkin uluslararası anlaÅmalar ve bu Kanun hükümlerine aykırı yayın yaptıÄı Ãst Kurulca tespit edilen” internet ortamından Türkçe, Türkiyeâye yönelik yayın yapan veya yayın dili Türkçe olmamakla birlikte Türkiyeâye yönelik ticari iletiÅim yayınlarına yer veren yayın kuruluÅlarının için de aynı süreç iÅler.
* Bu kuruluÅların internet ortamındaki yayınlarına devam edebilmeleri geçici yayın hakkı ve/veya yayın lisansı, bu kapsamdaki platform iÅletmecilerinin de yayın iletim yetki belgesi alması zorunlu.
Tasarı halindeki torba yasanın 73. maddesinde yer alan deÄiÅiklikle sadece internette yayın yapan kurucuların RTÃKâten yayın yetkisi alma zorunluÄu getiriliyor, tasarı yasalaÅırsa lisans ya da geçici lisans almayanlar RTÃKâün talebi doÄrultusunda Sulh Ceza Hakimliklerinden 24 saatte çıkacak bir kararla eriÅime engellenebilecek.
Prof. Akdeniz, bu tasarı ile özellikle internette yayın yapan muhalif haber sitelerinin hedef alınacaÄını söylüyor.
âHedeflenen 3 kategori var. Birincisi Türkiyeâde bulunan ve internette görsel yayın yapan yayın kuruluÅlar hedef alınacak. Bu her ne kadar Adnan Oktarâın A9âu ile tartıÅılsa da olayın esasının Oktar olduÄunu düÅünmüyorum.
âİkincisi yurtdıÅında kurulmuÅ ama Türkiyeâye odaklı yayın yapan kuruluÅlar hedef alınacak, Ãzgürüz ya da Artı TV gibi.
âÃçüncüsü ise sadece internette yayın yapan özel Åirketleri de kapsayacak, Netflix, Puhu TV, BluTV gibi.â
Peki ne olacak?
Tasarı radyo ve televizyonların internet yayınlarını, sadece internette yayın yapan televizyon ve radyoları, yurtdıÅından Türiye’ye yönelik internette yayın yapanlar, blog, site ve uygulama üzerinden yapılan video yayınları (streamler) kapsıyor.
Netflix, Blu TV…
* Tasarı yasalaÅırsa, RTÃK, Netflix ya da BluTV gibi dizi, sinema, belgesel yayını yapan platformlarda aynı karasal yayında yaptıÄı gibi deÄerlendirme ve rapor hazırlayabilecek. Akdeniz, bu durumda içeriÄi saÄlayan hizmetin içerik kaldırma talebi ile bilgilendirilebileceÄini söylüyor.
Ama misal Game of Thrones hakkında bir Åikayet olduÄu takdirde RTÃK yayınla ilgili âmüstehcenlikâ, âgençlerin geliÅimini kötü etkilemeâ gibi bir gerekçeyle rapor hazırlayıp, platformdan içeriÄin kaldırılmasını isteyebilecek, kaldırılmayan içerik nedeniyle hizmetin kendisi eriÅime engellenebilecek. Bu durumda korsan yayınlar haricinde, telifli bir Åekilde izlenen eserlerin yayınlanmayacaÄı ya da sansürlenebileceÄi anlamına geliyor.
Persicope da etkilenebilir, Faceboook da
* Yine tasarı, internette videolu (canlı ya da kayıttan) yayın yapan herhangi bir sitenin de lisans almasını zorunlu kılıyor. Bu ne demek? ÃrneÄin ABDâde görülen Reza Zarrab davasında olduÄu gibi duruÅmada olup bitenleri kendi Facebook ya da Periscope hesaplarından yayınlayan kiÅilerin sayfaları da âlisans olmadıÄıâ gerekçesiyle eriÅime engellenebilecek.
* Bir diÄer ihtimalse, halihazırda yayını olan televizyon kanalları da, internette yaptıÄı ama uydu yahut dijitaldeki televizyon yayınında yer vermediÄi içerikler nedeniyle ceza alabilecek, cezalardan sadece internet deÄil, geleneksel televizyon yayını da etkilenebilecek.
“İnternette frekans sınırı yok ki lisans gereksin”
Prof. Akdeniz, uydu ya da kabloludaki televizyon frekansı, ya da radyo için FMâdeki frekans sayısının belli olduÄunu, bu durumda lisansın bir gereklilik olduÄunu söylüyor.
âFrekans sayısı sınırlı olduÄu için lisans gerekiyor. ÃrneÄin en son NTV Sporâu satın alan Discovery Channel aslında NTV Sporâun frekansını satın almıŠdurumda. Ama internette böyle bir sıkıntı yok.
“Dolayısıyla burada müdahaleyi gerektirecek bir durum da yok. Tasarı bu nedenle aslında kullanıcıların haber ve bilgi almak için eriÅtiÄi kanalları engellemek.â
“AYM ve AİHM süreçleri çok hantal”
Torba yasaya eklenmiÅ deÄiÅiklikle sürecin Åeffaflıktan uzak yürütüldüÄünü vurgulayan Prof. Akdeniz, Türkiyeâde bu tip yasalara yönelik hukuki sürecin de iÅlemediÄini vurguluyor.
Tasarı yasalaÅtıÄı takdirde uygulamaya geçerse Anayasa Mahkemesiâne ve sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesiâne de baÅvuracaklarını söyleyen Prof. Akdeniz yargı yolunun yavaÅlıÄını da eleÅtiriyor:
âAma bu süreçler de çok hantal. Hem Wikipedia yasaÄında hem de tutuklu gazetecilerin baÅvurularında göründüÄü gibi AYMâde de AİHMâde de süreç çok yavaÅ yürüyor. Ama bu örneklerde ihlal olup bitmiÅ deÄil, sürekli olarak devam ediyor. Bu süreçlerde AYM ve AİHMâin de hızlı karar alması gerekiyor.”
Tasarıdaki maddeye Åu baÄlantıdan ulaÅabilirsiniz. (EA)
“İnternet Sansüründe Bir RTÜK Eksikti, O da Oldu” Prof.Dr. Yaman Akdeniz’in açıklamasıyla yeni torba yasa tasarısındaki İnternet regülasyonunu değerlendirelim…
Yeni torba yasayla getirilmek istenen RTÜK’e internet yayınlarına müdahale yetkisini Prof. Akdeniz değerlendirdi: “Türkiye’de internette yayın yapan yayın kuruluşları hedef alınacak. Bu her ne kadar Adnan Oktar’ın A9’u ile tartışılsa da olayın esası Oktar değil.”
Yeni torba yasaya eklenen Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) yasasına internet yayınları için lisans verme, lisans iptal etme ve Sulh Ceza Hakimlikleri aracılığıyla erişim engelletme yetkisi vermesine ilişkin tasarıyı, YouTube sansürünü AİHM’de mahkum ettiren sürecin mimarlarından hukuk profesörü Yaman Akdeniz değerlendirdi.
Prof. Akdeniz: Hedef internette yayın yapan muhalif siteler
bianet’e konuşan Prof. Dr. Akdeniz, 5651 sayılı internet içeriklerinin kaldırılmasını düzenleyen yasa ile zaten erişim engellendiğini hatırlatarak, “Siyasi kişiler, Bakanlıklar, Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu erişim engelleyebiliyordu, bir de bunlara RTÜK eklendi” diyor.
Yasada ne var?
* İnternette yayın yapmak isteyen medya hizmet sağlayıcılar Üst Kuruldan yayın lisansı, bu yayınları internet ortamından iletmek isteyen platform işletmecileri yayın iletim yetkisialmak zorunda.
* Üst Kuruldan alınan geçici yayın hakkı ve/veya yayın lisansı bulunmayan ya da bu hak ve/veya lisansı iptal edilen gerçek ve tüzel kişilerin yayın hizmetleri RTÜK tarafından tespit edilirse RTÜK’ün talebi üzerine sulh ceza hakimi tarafından içeriğin çıkarılması ve/veya erişimin engellenmesine karar verilebilir.
* İçerik veya yer sağlayıcısının yurtdışındaysa da “Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu Üst Kurulun görev alanına ilişkin uluslararası anlaşmalar ve bu Kanun hükümlerine aykırı yayın yaptığı Üst Kurulca tespit edilen” internet ortamından Türkçe, Türkiye’ye yönelik yayın yapan veya yayın dili Türkçe olmamakla birlikte Türkiye’ye yönelik ticari iletişim yayınlarına yer veren yayın kuruluşlarının için de aynı süreç işler.
* Bu kuruluşların internet ortamındaki yayınlarına devam edebilmeleri geçici yayın hakkı ve/veya yayın lisansı, bu kapsamdaki platform işletmecilerinin de yayın iletim yetki belgesi alması zorunlu.
Tasarı halindeki torba yasanın 73. maddesinde yer alan değişiklikle sadece internette yayın yapan kurucuların RTÜK’ten yayın yetkisi alma zorunluğu getiriliyor, tasarı yasalaşırsa lisans ya da geçici lisans almayanlar RTÜK’ün talebi doğrultusunda Sulh Ceza Hakimliklerinden 24 saatte çıkacak bir kararla erişime engellenebilecek.
Prof. Akdeniz, bu tasarı ile özellikle internette yayın yapan muhalif haber sitelerinin hedef alınacağını söylüyor.
“Hedeflenen 3 kategori var. Birincisi Türkiye’de bulunan ve internette görsel yayın yapan yayın kuruluşlar hedef alınacak. Bu her ne kadar Adnan Oktar’ın A9’u ile tartışılsa da olayın esasının Oktar olduğunu düşünmüyorum.
“İkincisi yurtdışında kurulmuş ama Türkiye’ye odaklı yayın yapan kuruluşlar hedef alınacak, Özgürüz ya da Artı TV gibi.
“Üçüncüsü ise sadece internette yayın yapan özel şirketleri de kapsayacak, Netflix, Puhu TV, BluTV gibi.”
Peki ne olacak?
Tasarı radyo ve televizyonların internet yayınlarını, sadece internette yayın yapan televizyon ve radyoları, yurtdışından Türiye’ye yönelik internette yayın yapanlar, blog, site ve uygulama üzerinden yapılan video yayınları (streamler) kapsıyor.
Netflix, Blu TV…
* Tasarı yasalaşırsa, RTÜK, Netflix ya da BluTV gibi dizi, sinema, belgesel yayını yapan platformlarda aynı karasal yayında yaptığı gibi değerlendirme ve rapor hazırlayabilecek. Akdeniz, bu durumda içeriği sağlayan hizmetin içerik kaldırma talebi ile bilgilendirilebileceğini söylüyor.
Ama misal Game of Thrones hakkında bir şikayet olduğu takdirde RTÜK yayınla ilgili “müstehcenlik”, “gençlerin gelişimini kötü etkileme” gibi bir gerekçeyle rapor hazırlayıp, platformdan içeriğin kaldırılmasını isteyebilecek, kaldırılmayan içerik nedeniyle hizmetin kendisi erişime engellenebilecek. Bu durumda korsan yayınlar haricinde, telifli bir şekilde izlenen eserlerin yayınlanmayacağı ya da sansürlenebileceği anlamına geliyor.
Persicope da etkilenebilir, Faceboook da
* Yine tasarı, internette videolu (canlı ya da kayıttan) yayın yapan herhangi bir sitenin de lisans almasını zorunlu kılıyor. Bu ne demek? Örneğin ABD’de görülen Reza Zarrab davasında olduğu gibi duruşmada olup bitenleri kendi Facebook ya da Periscope hesaplarından yayınlayan kişilerin sayfaları da “lisans olmadığı” gerekçesiyle erişime engellenebilecek.
* Bir diğer ihtimalse, halihazırda yayını olan televizyon kanalları da, internette yaptığı ama uydu yahut dijitaldeki televizyon yayınında yer vermediği içerikler nedeniyle ceza alabilecek, cezalardan sadece internet değil, geleneksel televizyon yayını da etkilenebilecek.
“İnternette frekans sınırı yok ki lisans gereksin”
Prof. Akdeniz, uydu ya da kabloludaki televizyon frekansı, ya da radyo için FM’deki frekans sayısının belli olduğunu, bu durumda lisansın bir gereklilik olduğunu söylüyor.
“Frekans sayısı sınırlı olduğu için lisans gerekiyor. Örneğin en son NTV Spor’u satın alan Discovery Channel aslında NTV Spor’un frekansını satın almış durumda. Ama internette böyle bir sıkıntı yok.
“Dolayısıyla burada müdahaleyi gerektirecek bir durum da yok. Tasarı bu nedenle aslında kullanıcıların haber ve bilgi almak için eriştiği kanalları engellemek.”
“AYM ve AİHM süreçleri çok hantal”
Torba yasaya eklenmiş değişiklikle sürecin şeffaflıktan uzak yürütüldüğünü vurgulayan Prof. Akdeniz, Türkiye’de bu tip yasalara yönelik hukuki sürecin de işlemediğini vurguluyor.
Tasarı yasalaştığı takdirde uygulamaya geçerse Anayasa Mahkemesi’ne ve sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de başvuracaklarını söyleyen Prof. Akdeniz yargı yolunun yavaşlığını da eleştiriyor:
“Ama bu süreçler de çok hantal. Hem Wikipedia yasağında hem de tutuklu gazetecilerin başvurularında göründüğü gibi AYM’de de AİHM’de de süreç çok yavaş yürüyor. Ama bu örneklerde ihlal olup bitmiş değil, sürekli olarak devam ediyor. Bu süreçlerde AYM ve AİHM’in de hızlı karar alması gerekiyor.”
Tasarıdaki maddeye şu bağlantıdan ulaşabilirsiniz. (EA)
January 30, 2018
Kitap DeÄerlendimesi: Güney Hindistanâda Sosyal Medya
Venkatraman, S. (2017). Social Media in South India.Londra: UCL Press, 256 sayfa, ISBN 978-1-911307-94-5
Yazan: Müge Mengü Hale
Shriram Venkatramanâın University College London Antropoloji bölümünde 2012-2016 yılları arasında yürüttüÄü doktora tezi araÅtırmasının sonucu olarak yazdıÄı âSocial Media in Rural Indiaâ (Güney Hindistanâda Sosyal Medya) dijital antropolog Daniel Miller liderliÄinde âGlobal Social Media Impact Studyâ (GSMIS) ya da âWhy We Postâ baÅlıÄıyla yürütülen ve sosyal medyanın etkisini 8 ülkede araÅtıran saha monografilerinden biridir ve Güney Hindistanâın hızla deÄiÅen Tamil Nadu bölgesinde gerçekleÅen 15 aylık bir etnografik çalıÅmanın sonuçlarını aktarır.
Why We Post dizisinin her bir monografisi, Millerâın ekibinden bir antropoloÄun araÅtırdıÄı bölgede on beÅ ay boyunca yaÅayarak, bölge dilini konuÅarak yaptıÄı araÅtırmalarla gerçekleÅmiÅtir. Shriram Venkatraman da Hint toplumunda sosyal medyanın etkisini anlama amaçlı 15 aylık araÅtırmasında çevrimiçi ve çevrimdıÅı etnografi metodunu uygulamıÅ, Facebookâtan 172, Whatsapp gruplarından 53 kiÅi, Twitterâdan 41 ve Linkedinâden 67 kiÅiyle görüÅme yapmıÅtır. (s. 23) Dizinin tüm araÅtırmalarında olduÄu gibi araÅtırma baÅlangıcı ve sonunda uygulanan iki anket dıÅında, veri madenciliÄi, iletiÅim günlükleri, iletiÅim aramaları ve internet tarayıcı arama kayıtları gibi verilerden yararlanmıÅtır.
Güney Hindistan araÅtırmaları sonucunda ortaya çıkan monografi 6 bölümden oluÅur. Panchagrami çevresi; Sosyal Medya Manzarası: İnsanlar, Algı ve Sosyal Medya; Görsel PaylaÅım: Görsel Alanın Sosyal Medyada DevamlılıÄı; Hısım ve Akrabalık; İŠ– Ev İkiliÄi ve Sosyal Medya ve son olarak Bilgi Ekonomisinde EÄitim ve Sosyal Medya baÅlıkları altında toplanan araÅtırmanın her bölümü, büyük toplumsal yapıların ve altyapıların sosyal medyaya etkileri ya da sosyal medya üzerinden dönüÅümünü incelemektedir. DiÄer kitaplarda siyaset, din, devlet ve ticaret yapıları bölüm olarak ele alınmıÅken, Venkatraman siyaset ve kast yapılarını kitabın her bir bölümü dahilinde incelemeyi uygun bulmuÅtur.
[image error]Kitabın ilk bölümü Panchagramiânin deÄiÅen sosyo-ekonomik yapısını inceler.  Hint hükümeti tarafından yüzyıl baÅında Tamil Naduânun Panchagrami bölgesindeki beÅ köy arasına bir BiliÅim Teknolojileri (BT) kenti kurulması, daha önce tarımla geçinen bölgeye bilgi ekonomisiyle kalkınma getirmiÅtir. Panchagrami, araÅtırma sırasında 30 bin kiÅilik bir nüfusa sahiptir. Bu nüfusun 14 bini yüzyıllardan beri bölgede yaÅayan ve tarımla geçinen yerel Tamil halkıdır. 16 binlik göçle gelen popülasyon ise BT personeli, hizmet sektörü, giriÅimcilerden ve iÅçilerden oluÅmaktadır. Bunun haricinde, 200 bin kiÅilik BTâye çalıÅan bir iÅgücü bölgeye günlük olarak gidip gelmektedir.
BT bölgesinin getirdiÄi bilgi ekonomisi bölgeyi kentlileÅtirmekte, kalkındırmaktadır. BT bölgesinin yarattıÄı kentsel dönüÅümün rantı ile bölgenin yerlisi olan kimi kastlar orta sınıflara atlama fırsatını yakalamıÅtır ve gelecek kuÅaklar için biliÅim eksenli eÄitim tüm bölge nüfusunun hedefine girmiÅtir. Ancak yerel halk geleneksel köy yaÅamı pratiklerini de sürdürmektedir. Ayrıca gerek yerli halk gerekse BT ile gelen topluluk da hem Hindistanâın geleneksel kast sistemine hem de hükümetin belirlediÄi ayrı bir kast kategorizasyonuna mensup bireylerden oluÅur.
Venkatramanâın sosyal medya araÅtırmasının baÅında BT popülasyonu teknolojiye kolay ulaÅabildiÄi için sosyal medya kullanımında uzman oldukları, yerel halkın ise yeni teknolojiye kısıtlı eriÅimiyle sosyal medya kullanımında acemi olduÄu varsayılmıÅtır.
Ancak, Venkatraman araÅtırma sonucunda Panchagrami halkının günlük hayatına nüfuz etmiÅ gelenekler ve bu gelenekleri barındıran sosyal kategorilerin etkilerinin sosyal medyada devam etmekte olduÄu saptamıÅtır. AraÅtırma, bölge insanlarının sosyal medya kullanımının toplumsal deÄiÅime neden olup olmadıÄını araÅtırırken sosyal medya kullanımında sınıf, yaÅ, cinsiyet ve kastla gelen yerel pratiklerin etkisinin sürdüÄü sonucunu ortaya koyar.
Varsayılan BT personeli ve köylüler ayrımı yüzeysel kalmıÅtır çünkü Penchagramiâde sosyal medya kullanımı, cinsiyet, akrabalık, yaÅ, kast, sınıf, din gibi sosyal kategorilerin etkisindeki geleneklerin derin katmanları tarafından belirlenmektedir.
[image error]Kitabın Sosyal Medya Manzarası: İnsanlar, Algı ve Sosyal Medya; Görsel PaylaÅım: Görsel Alanın Sosyal Medyada devamlılıÄı bölümleri Panchagramiâdeki sosyal medya kullanım alıÅkanlıklarını örnekler. Venkatraman 15 ay boyunca yaptıÄı araÅtırmalar sonucu iki temel örüntü tespit etmiÅtir.
Birincisi, iki popülasyonun da çevrimdıÅı toplumsal yaÅantılarını çevrimiçinde de yansıttıÄı biçimindedir. Ãncelikle, sosyal aÄlarının oluÅturulması sürecinde çevrimdıÅı kast, cinsiyet, din ve sınıfsal kategoriler belirleyicidir. Bu noktada âaÄ homofilisiâ adı verilen dıŠaÄlardaki benzeÅseverlik kavramı çevrimiçi yaÅantıda da izlerini sürdürür. Panchagrami bölgesinde yaÅayan iki popülasyon da sosyal medya aÄlarına çevrim dıÅı iliÅkilerinin sürdüÄü kiÅileri kabul etmekte ve çevrim dıÅı toplumsal yaÅantılarında taÅıdıkları deÄerleri çevrim içi paylaÅımlarda da yansıtmaya ve korumaya önem vermektedir. Kast ve toplumsal sınıflar dıÅarıda nasıl yaÅıyorsa çevrimiçi alanda da bu deÄerleri korumak üzerine bir tutum gösterir. ÃevrimdıÅı ayrımcılık çevrimiçi sosyal gruplarda da sürmektedir.
Kast sistemi ve cinsiyetçilik kadın kullanıcının iletiÅim kanallarını sınırlamaktadır. AÄa girme konusunda kadınlar üzerindeki baskı ve gözetim tüm gruplarda sabittir. Ãzellikle genç kızların akıllı telefon kullanımına yönelik yaklaÅım Panchagramiânin geleneksel ataerkil yapısının sosyal medya üzerinden de yürütüldüÄünü gösterir. Kadın kullanıcılar aÄdaki aile üyelerinin gönderilerini takip etmesi gibi hafif gözetimden akıllı telefondan yoksun bırakma gibi katı sınırlamalara tabi tutulur. (s.38)
AraÅtırmada geleneksel sosyal kategorilerin sürdüÄü özellikle Facebook kullanımında ortaya çıkar. Her iki popülasyon da Facebook kullanırken, sınıf, kast ve cinsiyetin Facebook kullanımına etkisi bulunmuÅtur. Facebook kullanan alt-orta sınıf kullanıcılar özellikle okumuÅ, iÅ sahibi, erkek genç kullanıcılar aÄırlıklıdır. Bölgedeki genç kızların cep telefonu sahibi olması yasak olduÄundan bu kullanıcıların arkadaÅ listesindeki kızlar çevre Åehirlerdendir. Facebook bu kullanıcılar için bir flört alanı olarak algılanarak genç kızlar için gerek kast dengesini bozacak gerek aile namusuna karÅı bir tehdit olarak görülmektedir. Facebookâta erkekler kadın katılımını da gözetim halindedir.
Kastlar arasındaki rekabette de Facebook cinsiyet üzerinden bir mücadele alanıdır. Ãzellikle kastlar arasında evlilik inanıÅlara karÅıt olarak görülür ve Facebookâta farklı kastlardan kadın ve erkekler arasında kurulacak iliÅkilerin engellenmesi adına aileler kızlarına sosyal medya ve akıllı telefon yasaÄı getirmiÅlerdir. Aile yapısına göre kısıtlama ve kullanım deÄiÅse de yakın yaÅta erkekler kız kardeÅler için sıkı bir gözetim uygulamayı sürdürür.
Ãst orta sınıf kullanıcılar sosyal medya iletiÅiminde daha rahattır. BT merkezi için bölgeye yerleÅen ailelerin kızları sosyal medyada katı kontrole tabi deÄilse de aileler aÄlardaki arkadaÅ listelerine katılarak hafif gözetim uygular. Venkatramanâa göre sosyal medya sınırlamaları, kast, sınıf, ataerkil yapı, duygular gibi çok faktörlü nedenlere baÄlanmalıdır. ÃrneÄin, aynı kasttan olmasına karÅın farklı sınıflardan gelmek sosyal medya algısında farklılıklara neden olabilmektedir.
Why We Post araÅtırmalarının literatüre kattıÄı âölçeklenebilir toplumsallıkâ kavramı (Scalable sociability) sosyal medya platformlarının çeÅitlenmesi sayesinde bireyin çoklu medya kullanarak sosyal medyada özel ve kamusal alanlar yaratabilme olgusunu tanımlar. Buna göre, özelden genele ve iki kiÅilik karÅılıklı iletiÅimden kitlesel yayına uzanan iki ölçek belirlenmiÅtir. Sosyal medya platformlarının çeÅitlenmesi bireylere iletiÅimin özelden genele mahremiyet derecesini belirlemede ve aÄ Ã¼yelerinin sayı ve topluluÄunu gruplandırmada seçenekler ve ölçekler sunmaktadır.
Bu platformlarda bireyin oluÅturduÄu ya da parçası olduÄu farklı sosyal aÄlar söz konusudur. Bireyler iletiÅim kitlelerini sayıca belirlerken kurdukları aÄları ölçeklemekte, platformun yapısına uygun toplumsal aÄlara katılmakta, iki kiÅiden sayısız insana hitap kitleleri oluÅturmaktadır. âAÄa baÄlıâ bireyler iletiÅim içeriklerinin niteliÄini de seçilmiÅ sosyal platformun teknik ve algılanan yapısına, aÄlarına ekledikleri kitlenin niteliÄine ya da âaÄın beklentilerineâ göre özelden kamusala düzenleme yetkisini kazanma eÄilimindedir.
Panchagrami halkı da aktif olarak polimedya yani Facebook, WhatsApp, Twitter gibi sosyal medya platformlarını aynı anda kullanmaktadır. Bunun bir nedeni Åudur. Sosyal medyada iletiÅim ve yayın seçeneklerinin artmasıyla, bireyin özel alan ve kamu alanlarında kurduÄu iliÅki biçimlerini yönlendirebilmesi, gündelik iletiÅim idaresinde ve toplumsal kimlik sunumunda farklı platformlardan yararlanarak yeni sosyoekonomik düzenini sürdürebilmesi söz konusudur. Ãzellikle, WhatsApp gündelik hayat pratiÄini düzenleyebilmekte yardımcı olan bir platformdur. Polimedya kullanımının ikinci nedeni ise farklı platformlarda toplumsal normlara uyum beklentisi geliÅmiÅ durumdadır. AraÅtırma çevrimdıÅı ve çevrimiçi arasındaki devamlılıktan dolayı, kullanıcıların sosyal aÄda yaptıÄı paylaÅımlarda âstratejik sunumâ olgusunu tespit etmiÅtir. ÃrneÄin, WhatsAppâda daha küçük ve yakın gruplarla iletiÅim kurulurken grubun normlarına uyma kaygısı gözetilerek paylaÅım yapılmaktadır. (s. 134) Facebook daha büyük bir gruba hitap eden genel mesajların paylaÅıldıÄı bir aÄdır. Twitterâda genele yönelik paylaÅımlar yapılırken, Facebook paylaÅımları yine aÄdakilerin belirlediÄi toplumsal normlara uygunluk gözetilerek yapılmaktadır.
Bu çalıÅmada da Oya Morvaânın Türkiyeâde Facebook kullanımı araÅtırmalarında yaptıÄı Goffmanâın performans kavramına benzer bir bulguyla karÅılaÅılır. Ãzellikle Facebookâta aÄın beklentilerine uygun paylaÅımlar yapanlar kadınlardır. (Morva, 2014 :254) Venkatraman da, âaÄın beklentileriânin bireylerin sosyal medyadaki sunumunu belirlediÄinin altını çizer. Hindistan örneÄinde de özellikle evli kadınların sosyal medya gönderilerinde topluluk onuru gözetilmektedir. Bundan dolayı kadınlar daha çok sosyal deÄerleri yansıtan mesajlar, dini mesajlar ve aile içi fotoÄrafları paylaÅırken topluluÄun beklentisine uygun âideal Tamil kadınıâ normunu yansıtacak bir içerik üretirler. (s.39) Toplumsal beklentilere paralel olarak Facebookâtaki varoluÅ performatif bir iÅlev kazanmaktadır. (s. 120)
Burada ortaya çıkan durum, bireylerin özel ve kamusal alanlarını belirlemede tümüyle özgür olmadıÄı, âaÄâın çevrimdıÅı toplumsallıÄı yansıttıÄı ve bireyin kimlik sunumunu da denetlemeyi de sürdürdüÄüdür. Ãevrimiçi aÄ, çevrimdıÅı aÄın bir uzantısıdır. Cinsiyet, kast ve sınıf etkileri, aÄa katılımda, seçilen platformlarda ve hatta platforma atfedilen iÅlevde de devam etmektedir.
DeÄerlendirme sonuçları, sosyal medyanın Penchagrami halkına etkilerini Åu Åekilde özetler: Hindistanâdaki kast sistemi ve aynı zamanda hükümet kast kategorizasyonu sürerken BT sektörünün bölgeye gelmesi, bu sektörün yarattıÄı arsa ve emlak rantı üzerinden bir varlık birikimine neden olmuÅ, bu da sınıflar arası bir mobiliteyi getirmiÅtir. Panchagramiâde ranta dayalı sermaye birikimi ve BT merkezine yakınlık yerlilere refah getirmiÅ akıllı telefonlara ve sosyal medyaya eriÅim bu nedenle diÄer köylere göre artmıÅtır. Ancak ranttan yararlanamayan zaten geleneksel olarak düÅük konumdaki kastlar bu deÄiÅimi yaÅamamıŠve durumları daha da olumsuz etkilenmiÅtir.
Daha önce belirtilen aÄlardaki homofili yani benzeÅseverliÄin anlamı, Hindistan toplumu için aynı kast ve aynı sınıflar arasındaki baÄlantıların ya da baÄlantısızlıÄın sosyal medyada da sürmesi olarak da yorumlanabilir. Günlük hayattaki kast ve sınıflar arası, hatta BT personeli ve yerli halk arasındaki iliÅkilerdeki ötekilik deneyimi, sosyal medyada da sürdürülmektedir.  Venkatramanâa göre kast ve sınıf ayrımı anlamında sosyal medya Panchagramiâye dijital eÅitlik getirmemiÅtir. Sosyal medyada da alt üst kesim arasında ve farklı kastlar arasındaki iletiÅim sınırlı kalmıÅtır. Sınıflar arası farklar arttıkça da sosyal medya sosyal deÄil iÅlevsel bir kimliÄe bürünmüÅtür.
Venkatramanâın çıkardıÄı bir baÅka sonuç gelenek konusunda tüm sınıf ve kastların kendi geleneklerini sosyal medyaya da taÅıdıÄı yönündedir. Gelenek sosyal medyada iÅlenerek kendisini onun üzerinden doÄrular. Dolayısıyla, sosyal medya bir grup medyasıdır. Dünyaya normatif Hint geleneklerinin taÅındıÄını sergilemek için bir anlamda bir gösteri alanıdır. Venkatraman, çevrimdıÅı ile çevrimiçi arasındaki devamlılıÄın Hint kozmolojik düÅüncesinin parçası olduÄunu belirtir. Dolasıyla, araÅtırma binlerce yıl öncesinden gelen geleneksel kategorilerin halen devamlılık taÅıdıÄını gösterir. Sosyal medya üzerinden ifade edilen anlatı bu Åekilde anlaÅılmalıdır. Sosyal medya toplumu dönüÅtürememiÅ benimsenen sosyal medyanın ta kendisi baÄlama göre dönüÅmüÅtür. Tamil toplumu, sosyal medya ile kendi kültürlerinin güçlü bir ifadesini sürdürmeyi baÅarmıÅtır.
Güney Hindistanâda Sosyal Medya monografisinin bir özelliÄi bölümlerin teorik genellemelerin dıÅına çıkarak yerel bulgular üzerinden oluÅturulmasıdır. Why We Post dizisi genel olarak internet ve sosyal medya için kullanılan araÅtırma metodlarını kullansa da tek grup üzerinden elde ettiÄi bulguları tüm gruplar için genellemekten kaçınmıÅtır. Ayrıca, çalıÅmanın bir iddiası da sosyal medyayı pozitif ya da negatif olarak deÄerlendirme amacı gütmemesidir. ÃalıÅma, eÄitsel amaçlarla Trinidadâdan Ãinâe incelenen her bölgede sosyal medyanın ifade ettiÄi anlamı, yerel sonuçlarla bulmak ve yerel deÄerlendirmeler yapmak hedefindedir. Sosyal medya üzerine olan akademik literatürü takip etmek üzere ise dizinin âHow the World Changed Social Mediaâ adlı kitabının okunması önerilir.
Kaynaklar:
Morva O., “Goffman’ın Dramaturjik YaklaÅımı ve Dijital Ortamda Kimlik Tasarımı: Sosyal PaylaÅım AÄı Facebook Ãzerine Bir inceleme”, Medya ve Tasarım, Ãakır S., Ed., Urzeni Yayınları, İstanbul , ss.231-255, 2014
http://discovery.ucl.ac.uk/1558928/1/Social-Media-in-South-India.pdf
http://blogs.ucl.ac.uk/global-social-media/2015/06/16/conclusion-introducing-scalable-sociality/
Mutlu Binark's Blog
- Mutlu Binark's profile
- 6 followers
