Mutlu Binark's Blog
April 18, 2025
Yeni Kıyafet Yok: Güney Koreli İklim Aktivisti Aşırı Tüketimi Hedef Alıyor
Kaynak: Seul (AFP)
Çeviri: Beren Kandemir
Güney Koreli eski alışveriş bağımlısı ve şimdiki iklim aktivisti Lee So-yeon, neredeyse her gün yeni kıyafetler satın alıyordu -ta ki ABD’de çalıştığı dönemde H&M mağazasında gördüğü 1,50 dolarlık bir kışlık mont, onu alışverişten tamamen vazgeçirecek bir farkındalık yaratana kadar.
Lee, bu kadar ucuz bir kıyafetin nasıl satılabildiğini kendine sorduğunda, hızlı moda üretim yöntemlerini derinlemesine araştırmaya başladı. Sonuçlar onu dehşete düşürdü: Aşırı tüketimin gezegen üzerindeki çevresel etkilerinin yanı sıra, ucuz kıyafetleri üreten ve satın alan kadınların ruh sağlığı üzerindeki yıkıcı etkileri gözler önüne seriliyordu.
Öncesinde haftanın her iş günü için yeni bir kıyafet aldığını belirten Lee, bu kıyafetlerin bu kadar ucuz olmasının sebebini öğrendiğinde durumun değiştiğini söylüyor: Çünkü bu giysileri diken kadınlara çok az ücret ödeniyor ve iş modeli çevreye büyük zarar veriyor.
Yeni kıyafet almayı tamamen bırakan Lee, yaklaşık altı yıl önce yaşadığı bu aydınlanmadan bu yana hızlı modadan tek bir parça bile satın almamış.
Artık çok daha küçük bir gardırobu var; içinde arkadaşlarından ve ailesinden aldığı ikinci el kıyafetler yer alıyor. Bunların arasında annesine ait eski bir deri ceket de bulunuyor.
Hızlı moda ürünlerinin aksine -ki bu ürünler birkaç kez giyildikten sonra çöpe atılmak üzere tasarlanıyor- her parça Lee için eşsiz bir hikâye taşıyor ve bu nedenle yerine yenisi konulamıyor.
“Sonuç olarak, en çevre dostu kıyafet, zaten gardırobunuzda bulunan kıyafettir,” diyor Lee.
Döngüyü Kırmak
Lee artık arkadaşları ve ailesiyle kıyafet değişim etkinlikleri düzenliyor ve “giysilerin ardındaki hikâyeye değer vermek” fikrini teşvik eden bir de kitap yazdı. Amacı geçici trendlere kapılmak yerine anlamlı bir giyim tarzı yaratmak.
Lee, ikinci el kıyafetleri teşvik etmeye çalışan ve insanlara -özellikle kadınlara- aşırı tüketim döngüsünden çıkma yolları sunan, dünya çapında giderek büyüyen bir hareketin parçası.
Lucky Sweater adlı, kullanıcıların dolaplarındaki kıyafetleri birbirleriyle takas etmesini sağlayan ve sürdürülebilir markalara odaklanan uygulamanın kurucusu Tanya Dastyar; “Moda anlayışımızı veya güzel, trend biri olduğumuzu göstermenin tek yolunun yeni kıyafetler giymek olduğunu düşünmeye programlanıyoruz,” diyor.
Ama bunu yapmadan da hâlâ modaya uygun olabileceğimizi, kendimizi iyi hissedebileceğimizi ve harika görünebileceğimizi belirten Dastyar; kıyafet takas etmenin, hızlı moda alışverişi kadar anlık dopamin patlaması yaratmasa da, zamanla çok daha tatmin edici hale geleceğini ekliyor.
Uygulamanın artan kullanımı, insanların giyim ve tüketimle ilişkilerini değiştirmeye istekli olduğunu gösteriyor, diyor Dastyar.
İnsanlar şunu fark ediyor: “Trendlere uymak zorunda değilim, sadece kendimi rahat hissettiren şekilde giyinebilirim.” Bu kitlesel bir pazar hareketi mi? Hayır. Ama bu bir harekete dönüşebilir mi? Evet.”
Lee, ucuz kıyafet tüketimi döngüsünü kırmanın, ruh sağlığının da iyileşmesine yardımcı olduğunu söylüyor. Ergenlik döneminde, okul gezilerinde -üniforma giymenin zorunlu olmadığı zamanlarda- ne giyeceğini aylar öncesinden düşündüğünü ve bu stresi azaltmak için alışverişe çıktığını belirten Lee, bu durumu “Başkalarının beni nasıl göreceği konusunda çok baskı hissediyordum,” sözleriyle ifade ediyor.
2013’te Bangladeş’te yaşanan Rana Plaza faciasını öğrenmek, onun için bir dönüm noktası olmuş -dünyanın en kötü sanayi kazalarından biri olan bu olayda, çoğu genç kadın olan 1.130’dan fazla konfeksiyon işçisi hayatını kaybetmişti.
Bu işçiler, “benim gibi kadınlar için” kıyafet üretiyorlardı, diyor Lee.
İkinci El Olmaz mı?
Küresel moda endüstrisi, Dünya Bankası tahminlerine göre sera gazı emisyonlarının ’u kadarından sorumlu ve en kirletici endüstriler arasında yer alıyor.
Modern kıyafetlerin çoğu naylon ve polyester gibi sentetik materyallerden yapılıyor -bu da temelde plastik anlamına geliyor ve çöplüklerde doğada çözünmüyor.
Kıyafetleri çöplükten uzak tutmak faydalı olabilir, ancak Güney Kore’de birçok kişi hâlâ ikinci el giysilerden kaçınıyor, diyor kullanılmış kıyafet ihracat fabrikası işleten Kim Dong-hyun.
“İnsanlar genellikle ikinci el kıyafet giyenleri hoş karşılamıyor çünkü bu kıyafetler istenmeyen eşyalar olarak görülüyor,” diyen Kim, toplama kutularında kirli bezler ve yiyecek atıkları gibi çöpler bulduğunu da ekliyor.
Güney Kore, günümüzde dünyadaki en büyük beşinci ikinci el kıyafet ihracatçısı. Aktivistler, birçok kıyafetin esasen işleme kapasitesi olmayan, gelişmekte olan ülkelere atık olarak gönderildiğini söylüyor.
Orijinal Metin: https://www.france24.com/en/live-news/20250205-no-new-clothes-s-korean-climate-activist-targets-hyperconsumption
Dijital Sermaye Endeksi
Yazar: Massimo Ragnedda
Çeviri: Beren Kandemir
Dijital Sermayeyi Anlamak ve Ölçmek
Dijital sermaye kavramı, dijital eşitsizlikleri ve bunların toplumsal yansımalarını analiz etmek için önemli bir çerçeve olarak ortaya çıkmıştır. Pierre Bourdieu’nün sermaye kuramına dayanan dijital sermaye, bireylerin dijital teknolojilerle efektif bir biçimde etkileşim kurmalarını ve bu teknolojilerden fayda sağlamalarını mümkün kılan kaynakları, becerileri ve yetkinlikleri ifade eder. Ekonomik, kültürel ve sosyal sermayenin yaşam fırsatlarını ve kaynaklara erişimi şekillendirdiği gibi, dijital sermaye de bireyin dijital dünyada yol alabilme kapasitesini belirler; bu da eğitim başarısını, ekonomik hareketliliği ve toplumsal katılımı etkiler. Dijitalleşmenin hayatın neredeyse her alanına nüfuz ettiği günümüzde, dijital sermayeyi anlamak ve ölçmek; dijital dışlanma ya da kapsayıcılığa neden olan yapısal faktörleri değerlendirmek açısından temel öneme sahiptir.
Dijital Sermayenin Kuramsal Temelleri
Bourdieu’nün Sermaye Kuramı
Bourdieu, sermayeyi belirli toplumsal alanlarda avantaj sağlayan birikmiş kaynaklar olarak kavramsallaştırmıştır. Ekonomik, kültürel, sosyal ve sembolik olmak üzere birden fazla sermaye türü tanımlamıştır; bu türler, toplumsal tabakalaşmayı ve hareketliliği şekillendiren karmaşık ilişkiler içinde etkileşim halindedir. Ekonomik sermaye finansal kaynakları; kültürel sermaye bilgi, eğitim ve kültürel yetkinlikleri; sosyal sermaye bireyin kaynaklara ve fırsatlara erişmesini sağlayan ilişkisel ağları; sembolik sermaye ise itibar ve meşruiyeti ifade eder.
Bourdieu’nün özellikle vurguladığı bir nokta, bu sermaye türlerinin dönüştürülebilir olduğudur -ekonomik sermaye, kültürel sermaye edinmek için (örneğin, eğitim finansmanı) kullanılabilir; sosyal sermaye, ekonomik kazanç için (örneğin, iş fırsatları) devreye sokulabilir. Bu sermayelerin dinamik etkileşimi, toplumda güç ilişkilerini yapılandırır; birikim ve aktarım mekanizmaları yoluyla toplumsal hiyerarşileri pekiştirir.
Dijital Sermaye: Ayrı Bir Sermaye Türü
Dijital teknolojilerin ortaya çıkışı, sermaye birikimi ve dönüşümüne dair yeni yollar sunarak dijital sermayenin, hem bağımsız hem de ilişkili bir sermaye türü olarak tanınmasını gerekli kılmıştır. Dijital sermaye; içselleştirilmiş yeterlilikleri (dijital okuryazarlık, teknik beceriler ve eleştirel dijital farkındalık) ve dışsallaştırılmış kaynakları (dijital cihazlara erişim, istikrarlı bağlantı ve teknolojik destek) kapsar. Bu boyutlar, bireylerin dijital platformlara etkin biçimde katılmalarını, çevrim içi faaliyetleri sosyal ve ekonomik faydaya dönüştürmelerini ve çevrimdışı-çevrim içi eşitsizlikleri aşmalarını sağlar.
Daha önceki bazı yaklaşımlar dijital yeterlilikleri kültürel sermayeye, teknolojik erişimi ise ekonomik sermayeye dahil etse de; dijital sermaye, çevrimdışı kaynaklarla çevrim içi fırsatlar arasındaki etkileşimi düzenleyen, bağımsız fakat karşılıklı bağlı bir sermaye türü olarak öne çıkar. Köprü işlevi gören bu sermaye, mevcut diğer sermaye türlerinin dijital avantajlara dönüştürülmesini kolaylaştırır; aynı şekilde dijital etkileşimlerin ekonomik, sosyal ve kültürel sermayeyi güçlendirmesini mümkün kılar.
Dijital Sermayeyi Ölçmek: Dijital Sermaye Endeksi (DSE)
Ampirik araştırmalar ve politika uygulamalarını desteklemek amacıyla, araştırmacılar farklı topluluklardaki dijital sermayeyi nicel olarak ölçmek ve karşılaştırmak için kapsamlı bir araç olan Dijital Sermaye Endeksi’ni (DSE) geliştirmiştir. DSE, dijital sermayeyi erişim, kullanım ve çıktılardaki farklılıkları yansıtan çoklu göstergeleri bir araya getirerek işler hale getirir.
Dijital Sermaye Endeksi (DSE) Nasıl Oluşturulur?
Araştırmacılar, DSE’yi oluşturmak için çok aşamalı bir yöntem izler:
1. Aşama: Dijital Erişimi Ölçmek
Dijital erişim dört temel bileşeni içerir:
Nasıl ölçülür: Katılımcılara bu dört alanı değerlendiren çoktan seçmeli veya açık uçlu anket soruları yöneltilir. Yanıtlar puanlanarak “Dijital Erişim Endeksi”ne dönüştürülür.
2. Aşama: Dijital Yeterlilikleri Ölçmek
Avrupa Dijital Yeterlikler Çerçevesi’ne (DigComp 2.1) dayanarak dijital yeterlilikler şu beş alanda değerlendirilir:
Nasıl ölçülür: Katılımcılar kendi yeterliliklerini Likert ölçeğinde değerlendirir. Yanıtlar gruplanarak “Dijital Yeterlik Endeksi” oluşturulur.
3. Aşama: Veri Analizi ve Endeksin Oluşturulması
Dijital sermaye, iki temel bileşen üzerinden ölçülür: Dijital Erişim ve Dijital Yeterlilikler. Bu bileşenler, Faktör Analizi yöntemiyle değerlendirilerek iki ayrı endeks oluşturulur:
Her iki endeksin altındaki temel faktörleri belirlemek için Faktör Analizi uygulanır. Sonrasında bu sonuçlar, bir bileşik Dijital Sermaye Endeksi (DSE) oluşturmak için yeniden analiz edilir. Sonuç, okunabilirliği ve karşılaştırılabilirliği artırmak adına 0–100 arasında normalleştirilmiş bir puanlamadır.
Sonuç: Her birey için sayısal bir Dijital Sermaye Puanı elde edilir ve farklı topluluklar arasında karşılaştırmalar yapılabilir.
Dijital Sermayenin Politika ve Toplumsal Yansımaları
Dijital sermayeyi anlamak ve ölçmek, politika geliştirme açısından derin sonuçlar doğurur. Hükûmetler, eğitimciler ve kuruluşlar, DSE’yi kullanarak dijital eşitsizlikleri azaltmaya yönelik daha adil politikalar geliştirebilir. Dijital sermayeyi geliştirme stratejileri yalnızca altyapı yatırımlarıyla sınırlı kalmamalı; aynı zamanda dijital okuryazarlığı artırmayı, adil teknoloji tasarımını teşvik etmeyi ve dijital katılımın sosyal ve ekonomik faydaya dönüşmesini sağlamayı hedeflemelidir.
Dijital Sermaye Ölçümünün Temel Uygulamaları:
Farklı demografik gruplar arasındaki dijital eşitsizliklerin belirlenmesi.Dijital dışlanmayı azaltmaya yönelik hedeflenmiş politika müdahalelerinin tasarlanması.Dijital sermayenin zaman içindeki değişimini izlemeye yönelik boylamsal araştırmalara olanak tanıması.Kurumların dijital okuryazarlık eğitimi ve dijital kapsayıcılık stratejileri geliştirmesi.Ayrıca dijital sermayeyi zaman içinde ölçmek, dijital eşitsizliklerdeki değişimleri izlemeyi, müdahalelerin etkisini değerlendirmeyi ve kapsayıcılığı maksimize edecek politika yaklaşımlarını geliştirmeyi mümkün kılar. Dijital sermaye, yalnızca bir varlık değil; aynı zamanda dijital eşitsizliğin yapısal bir belirleyicisidir. Erişime dayalı geleneksel yaklaşımların ötesine geçen bu kavram, dijital uçurumların nedenlerini kapsamlı biçimde analiz etmeyi ve bunlara çözüm geliştirmeyi sağlar.
Farklı Ulusal ve Kültürel Bağlamlarda Dijital Sermaye
Dijital sermayenin uygulanışı, her ülkede ve kültürde aynı biçimde gerçekleşmez. Gelişmiş dijital altyapıya sahip toplumlar bile, dijital okuryazarlık eksiklikleri, ekonomik sınırlılıklar veya dijital etkileşimi şekillendiren toplumsal normlar nedeniyle eşitsizlikler yaşayabilir. Öte yandan, dijital altyapının sınırlı olduğu bölgelerde dijital sermaye birikimi, yapısal engellerle kısıtlanabilir ve bu durum özel politik müdahaleleri gerekli kılar.
DSE kullanan karşılaştırmalı çalışmalar, dijital sermayenin şu faktörlerden etkilendiğini göstermiştir:
Ekonomik kalkınma düzeyi: Yüksek gelirli ülkeler daha fazla dijital erişime sahiptir, ancak dijital okuryazarlıkta hâlâ açıklar görülebilir.Eğitim sistemleri: Güçlü dijital eğitim politikalarına sahip ülkeler daha yüksek dijital yeterlik düzeyleri sergiler.Teknolojiye yönelik kültürel tutumlar: Teknolojik yenilik ve dijital beceri gelişimini önceliklendiren toplumlarda dijital sermaye birikimi daha yüksektir.Düzenleyici ortamlar: İnternet yönetimi, veri gizliliği yasaları ve dijital hakların korunması gibi konular, dijital sermayenin nasıl kullanılabileceğini etkiler.Sonuç
Dijital sermaye kavramı, Bourdieu’nün sermaye kuramını dijital çağın koşullarına taşır ve dijital eşitsizliklerin nasıl ortaya çıktığını, sürdüğünü ve nasıl azaltılabileceğini anlamamıza yardımcı olur. Dijital sermayeyi hem özgün hem de diğer sermaye türleriyle ilişkili bir yapı olarak tanımak, araştırmacıların ve politika yapıcıların dijital kapsayıcılığı şekillendiren faktörleri daha iyi değerlendirmelerine olanak tanır.
Dijital Sermaye Endeksi (DSE), dijital sermayeyi ölçmek ve onun toplumsal eşitsizlikler üzerindeki etkisini izlemek için önemli bir ampirik araçtır. Dijital teknolojiler gelişmeye devam ettikçe, dijital sermayeyi geliştirmek daha kapsayıcı ve adil bir dijital toplumun tesisi açısından kritik önemde olacaktır.
Kaynak: https://www.massimoragnedda.com/digital-capital-index/
April 16, 2025
YENİ MEDYA ÇALIŞMALARI VII. ULUSAL KONGRE“Tekno-feodal Çağda Yeni Medyada Yeni Olan Ne?”
Günümüzde gerek platform ekonomisinin gerekse medyanın körüklediği tekno-determinist bir söylem, platformların yaşamın içindeki yerini olmazsa olmaz bir konuma sabitlemeye çalışıyor. Algoritmik kürasyon, yapay zeka ve üretken yapay zeka odaklı tartışmalar aslında bu sabitlemenin arkasındaki sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal bağlamların ele alınmasını ıskalıyor.
Bununla birlikte, tüm bu bağlamlar, günümüz yeni medya ekosisteminde yeni olanın ne olduğunu sorgulamamızı da gerektiriyor. Kamu sektörlerinin ve kamusal iletişimin önemli ölçüde büyük teknoloji şirketlerine bağımlı hale geldiği bir ortamda, bu şirketler yeni medyanın da önemli aktörleri olarak hareket etmekte ve yeni medya ekosistemindeki mevcut hegemonik konumlarını ustalıkla kullanan bireysel eşik bekçileri gibi davranmaktadır. Bu özel (kamusal olmayan)/ ticari teknoloji şirketlerinin ürünlerinin neredeyse küresel kullanımı ve de yeni medyanın teknik mimarisi üzerindeki etkileri göz önüne alındığında, bu platform ekosisteminin yönetişiminden kimin sorumlu olduğu ve internetin kamusal bir tartışma alanına olanak verip vermediği de gündeme gelmektedir. Bu kapsamda aşağıdaki sorular tartışılmayı hak etmektedir:
Anaakım sosyal medya şirketlerinin seçim dönemlerinde veya belirli politik gündemlerde, topluluk kurallarını ihlal ettiği gerekçesiyle bazı hesapları/içerikleri kaldırma ve bu kullanıcıları platformdan men etme pratikleri, kullanıcılar için daha güvenli bir ekosistem sunmanın yanında, bu platform sahiplerinin kendi hegemonik konumlarını pekiştirme amaçlı bir strateji olarak da okunabilir mi? Bu bağlamda, yeni medya ilk ortaya çıktığı dönemde, daha fazla alternatif medya işlevine sahipken, yıllar içerisinde dönüşen ekonomi politiği nedeniyle anaakımlaşmakta mıdır?
Veri dışsallığı kavramının ifade ettiği gibi kullanıcılar sadece kendi bilgilerini değil ilişkide ve iletişimde oldukları insan ve grupların verilerini de platformlara teslim etmektedir. Bu da göstermektedir ki, kitlesel bir etki potansiyeline sahip dijital ortamda yapılan bireysel eylemler bile kamusal sorumluluk içermektedir. Sosyal medya, haber portalları, abonelik tabanlı yapılar, dijital reklamcılık vb gibi mesleki alanların, tüm iletişim ekosisteminde yarattığı riskleri öncelikle doğru tanımlamak ardından da geliştirilebilecek çözümlere odaklanmak gerekmektedir.
Yapay zekâ kullanımına dair bilgi setinin medya üreticilerinde temel düzeyde kalmasına, yapay zekânın kullanıldığı üretim süreçlerinde kamusal sorumluluğun riske girmesine, yaygınlaştırma araçlarında dezenformasyon ve kutuplaştırıcı söylemlerin tetikleyici rol oynamasına yönelik farkındalık ve eylemler halen sınırlı kalmaktadır. Mesleki değer ve kuralların, yapay zekânın sorunlu ve denetimsiz seyrinde erozyona uğratılmaması için hangi önlemler alınmalıdır?
Yapay zekanın medya ve yeni medya endüstrisinde yaratacağı iş gücü kırılmaları hangi eşitsizlikleri doğurmaktadır?
Haber ve içerik üretiminde yapay zekânın kutuplaştırıcı söylemleri tetikleyici potansiyeli ile nasıl baş edilmelidir?
Yeni medya ekosistemlerinde platformlaşma ve platform kapitalizminin tekelleşmesi, kapitalizmin görünür yüzü olarak tartışageldiğimiz olgular. Kültürel ifadelerin çeşitliliğinden platform kapitalizminin temellendiği algoritmik kürasyon nedeniyle bahsetmenin giderek zor olduğunu, kültürel içeriklerin üretim ve tüketiminde tektipleşmeyi ve pazarın beğenisine göre standartlaşmayı görüyoruz. Platform kapitalizminin veri sömürgeciliği üzerinden büyümesi tartışmasına, içinde yaşadığımız kapitolsen dönemde, küresel iklim krizinde yeni medya ekosisteminin materyal boyuttaki rolünün de dahil edilmesi; platformların maddi boyutlarının da görülmesi gereklidir. Dolayısıyla platformlar küresel iklim krizinde, suyu, havayı, madenleri ve toprağı da sömürürler. Bu nedenle yeni medya ekosistemlerinde sömürünün tüm boyutlarının araştırma gündemine eklenmesi, Türkiye gibi iklim krizinde daha kırılgan konumda bulunan bir ülke için gereklidir.
Dijital kültür çağında bilginin doğası ve kaynağı da değişmektedir. Dijital ortamda bilginin çoğullaşması ve sürekli değişimi, bilginin doğası ve kaynağı hakkındaki geleneksel anlayışların sorgulanmasına yol açmaktadır. Kullanıcılar tarafından üretilen içerik, algoritmaların etkisi ve bilgi kirliliği gibi faktörler, bilginin güvenilirliği ve nesnelliği konusunda yeni tartışmalara yol açıyor. Dijital teknolojiler bilgiye erişimi demokratikleştirme potansiyeline sahipken, aynı zamanda yeni güç yapıları ve eşitsizlikleri beslemektedir. Bilgiye kimlerin, nasıl eriştiği ve bu bilginin nasıl kullanıldığı önemli bir araştırma konusu haline gelmiştir. Yeni medya ekosisteminde bireylerin kendilerini ifade etme ve yeni kimlikler oluşturma biçimleri değişmektedir. Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik, hologram ve avatar gibi teknolojiler, varoluşun sınırlarını bulanıklaştırmaktadır ve kimlik kavramını yeniden tartışmaya açmaktadır. Üstelik bu teknolojiler, toplumsal gerçekliğin inşasında giderek daha önemli bir rol oynamaktadır. Bu nedenle disiplinlerarası ve ötesi kesişimsellik bakış açısına sahip araştırmaya ihtiyaç vardır. Tüm bu sorunlar medya, iletişim, felsefe, sosyoloji, psikoloji, hukuk, bilgisayar bilimleri, mimarlık gibi farklı disiplinlerin kesişiminde sorgulanmayı gerekli kılıyor. Bu nedenle, epistemoloji ve ontolojiyi dijital bağlamda çalışırken disiplinlerarası bir yaklaşım benimsemek gerekiyor. Bu ekosistemde etik meselesini de anlamak böyle bir kavrayışı gerekli kılmaktadır. Dijital dünyada karşılaşılan etik sorunlara çözüm bulmak için, mevcut etik çerçeveleri yeniden değerlendirilmeli ve yeni etik ilkeler geliştirmek gereklidir. Bu ilkeler, insan hakları, özerklik, adalet, sorumluluk, şeffaflık gibi temel değerlere dayanmalı ve dijital teknolojilerin etik bir şekilde tasarlanması, geliştirilmesi ve kullanımını teknoloji politikası olarak yaygınlaştırılmalıdır. Dijital kültürün karmaşıklığını anlamak için hem nitel hem de nicel araştırma yöntemlerini kullanmak giderek önemli hale gelmiştir. Yeni medya araştırmalarında metodoloji, eleştirel düşünme ve yaratıcılığı teşvik etmeli; araştırmacılar, dijital teknolojilerin sunduğu fırsatları ve zorlukları eleştirel bir şekilde değerlendirmeli, karma yöntemleri kullanabilmelidirler. Ancak dijital verilerin kullanımı araştırma etiğinin önemini ve gerekliliğin altını daha da çizmektedir.
Yeni medya çalışmalarında okuryazarlığın değişimi de araştırma gündemimizde yer alması gereken konulardan. Medya okuryazarlığının, dijital, veri ve en son üretken yapay zeka okuryazarlığı olarak yeniden tartışıldığını görüyoruz. Okuryazarlığı araç ve ortam bazlı düşünmek yerine, eleştirel pedagojiden beslenerek, insanın okuma yazma anlama ifade etme ve düşünme yetenekleri becerileri nasıl değişiyor sorusuna odaklanmak gerekir. Bu sorunun yanı sıra;
Eleştirel muhakeme için araçsal olanakların değişmesine değil, neoliberalizmin hakim olduğu dünyamızda pazar ekonomisinin ve popülizmin her türlüsünün dayattığı banal değerler ve yüzeysel bilgi birikiminin ötesine nasıl geçebiliriz sorusunu bu kapsamda gündeme getirmeliyiz. Medya ve yeni medya ekosistemleri ile aşırı enformasyon yüklenmesi ile kuşatıldık.
Bu kuşatılmadan değerli ve nitelikli olana nasıl ulaşılır, nasıl bulunur? Enformasyon akışı karşısında nasıl durup düşünür ve düşünme irademize nasıl sahip çıkmalıyız? Epizodik algıya karşı deneyimin önemini toplumsal ve bireysel olarak nasıl geri kazanırız? Neoliberalizmin medya ve yeni medya ekosistemlerini kullanarak yaşama geçirdikleri psiko-politika ve biyoiktidara karşı okuryazarlığın önemini nasıl vurgularız ve yaşama geçiririz?gibi sorularla da teknokırıcı bir tavırdan öte bir yaklaşımla tam da platformlaşma olgusunda araştırma gündemine almamız gereken konular olarak belirmekte.
Dijital kültür çağında pedagojiyi çalışmak, dijital kültürün getirdiği yeni dinamikleri ve fırsatları dikkate alarak, eleştirel bir perspektiften öğrenme ve öğretme süreçlerini yeniden düşünmelidir. Dijital okuryazarlık nasıl bir beceridir, kültürel sermayenin yeni türlerinden olan dijital sermaye eleştirel düşünme ile nasıl kaynaştırılır gibi sorular derinlikli düşünmeyi ve çalışılmayı hak etmektedir. Üstelik bu sermaye sadece formel eğitim süreci dışında sürekli olarak geliştirilmesi gereken bir yetkinliktir. O halde dijital kapsamanın toplumsal yaşamın içinde sürdürülebilir olması ve toplumun tüm nüfus gruplarını, yaşlıları, engellileri de kapsaması gereklidir. Bu da dijital eşitsizliklerin araştırılmasını gerekli kılmaktadır.
Yeni medya ekosisteminin yasaklayıcı bir zihniyetle yeni manipülatif ve gözetleyici iktidar alanlarının yaratılmasından sakınarak, küresel ve kolektif işbirliği içinde ortak akılla ve hak temelli bakışla regüle edilmesine ihtiyaç vardır. Küresel Kuzeye karşı Küresel Güney’in dinamiklerinin de tartışma ve araştırma gündemine dahil edilmesi gereklidir. Akademik, sivil toplum, sendikalar, meslek örgütleri ve küresel düzenleyici kurumların, kamu kurumları ile işbirliğine girerek, yeni medya ekosisteminin regülasyonunun belirlenmesine yönelik tartışma alanlarının canlı tutulması elzemdir. Olası risklere karşı eylem planları geliştirilmesinde, insan haklarını tehlikeye atan ve atma potansiyeli olan sistemlere karşı dinamik karar mekanizmalarının oluşturulmasında, önceliklerin ve durum tespitlerinin küresel, yerel, kamusal ve kurumsal düzeyde yapılması ve bu hal ve gidişatın araştırma gündemine dahil edilmesi gereklidir.
Konu başlıkları:
platformlaşma olgusudijital kapsama- eşitsizliklermedya endüstrisinde yapay zeka kullanımıyapay zeka, güvenlik ve kontrolveri ve verileştirmedijital kültür, kimlikdijital emek ve iş gücüiçerikmanipülasyon ve dezenformasyonalgoritmalaretik, hukuki tartışmalaryeni yöntemsel yaklaşımlar, araştırma teknikleri ve araştırma etiğiyeni medya eğitimi (lisans, lisansüstü düzeyde)veri sömürgeciliği ve iletişim hakkıEpistemoloji, ontoloji, metodoloji ve pedagoji kesişiminde yeni medya alanında yukarıda sıraladığımız durum tanımları ve sorunlar odağında araştırmacıları yeni sorular sormaya ve Yeni Medya Çalışmaları VII. Ulusal Kongre‘ye katılmaya davet ediyoruz.
Kimler katılabilir?
Yukarıda sıralanan başlıklar ve bu başlıklarla ilgili diğer konularla ilgilenen her alandan tüm araştırmacılara ve alanda çalışan uzmanlara açıktır. Yeni Medya Çalışmaları VII. Ulusal Kongre, tamamen çevrimiçi düzenlenecektir.
Bildiri Özeti Gönderme Son Tarih: 15 Haziran 2025Kabul Edilen Bildirilerin İlanı: 15 Ağustos 2025January 26, 2025
Çin’in Birbiriyle Kesişen Teknolojik-Endüstriyel Ekosistemleri
Çeviren Barış Gençyılmaz
Yazar Kyle Chan, Princeton Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nde doktora sonrası araştırmacı ve RAND Corporation’da yarı zamanlı araştırmacıdır. Araştırmaları, Çin ve Hindistan’da sanayi politikası, temiz teknoloji ve altyapı üzerine odaklanmaktadır. Current Sociology, Asian Survey ve Chinese Journal of Sociology gibi dergilerde yayımlanmış çalışmaları bulunmaktadır. Sanayi politikası, temiz teknoloji ve altyapı üzerine yoğunlaşan popüler bir bülten olan High Capacity’nin yazarıdır. Aşağıdaki yazı da bu bültenden alınmıştır.
Orijinal metin 22 Ocak 2025’te
burada
yayınlandı.

Kyle Chan: Çin’in kesişen teknoloji-endüstriyel ekosistemlerinin kabataslak gösterimi (Türkçeleştirildi)
Elektrikli taşıtlar, bataryalar, lidar, dronlar, robotik, akıllı telefonlar ve yapay zeka. Çin’in bu geniş yelpazede birbirini tamamlayan endüstrilerdeki ilerlemesi, karşılıklı olarak güçlendirici bir geri besleme döngüsü oluşturuyor.Çin, içinde yer alan şirketler ve teknoloji kümelerinin birbiriyle kesiştiği birçok teknoloji-endüstri ekosistemi geliştirmiştir. Bağımsız şekilde büyümüş akıllı telefon, pil ya da elektrikli taşıt vb. endüstrilerinden daha fazlasına sahiptir. Çin’in birçok teknolojik alanda birbiriyle kesişen endüstriyel gücü, sanayi politikası hamleleri için birleşik bir etki yaratmaktadır.
Öncelikle genel olarak ne demek istediğimi açıklamak ve ardından Çin’in elektrikli taşıt endüstrisini özel bir örnek olarak ele almak istiyorum. Bir “hedef” endüstri geliştirmeye çalışıyorsanız, çevre endüstriyel alanlarda teknoloji ve üretim kapasitesine sahip olmak(dikey/yatay entegrasyon) oldukça faydalıdır. Dylan Patel’in ChinaTalk’taki bir benzetmesini genişleterek ifade edersek, sanayi politikası bir yapboz gibidir. Elinizde teknoloji ve yerli üretim kapasitesi açısından ne kadar çok parçanız varsa, kalan boşlukları doldurmaya o kadar yaklaşırsınız. Ve zaten birden fazla kesişen endüstride yeterince etkinseniz, bu durum, bağlantılı tüm endüstrilerdeki konumunuzu daha da güçlendiren karşılıklı bir geri besleme döngüsü yaratır.
Başka bir deyişle: Çin, birbirine kenetlenen endüstrilerden oluşan bir sistem yaratmıştır. Bazı endüstrilerde güçlendikçe diğerleri üzerindeki kontrolünü de sıkılaştırmaktadır. Peki kesişen teknoloji-endüstri ekosistemleri bu birleştirici veya yayılmacı etkilerini hangi mekanizmalar aracılığıyla yaratır?
Arz: Yukarı yönlü endüstrilerde Çinli tedarikçilerin bulunması, parça tedarikini kolaylaştırabilir ve tedarikçilerle doğrudan çalışarak sektör ihtiyaçlarına uygun şekilde teknik özellikleri düzenlemeyi mümkün kılabilir.Talep: Aşağı yönlü endüstrilerde mevcut bir yerel alıcı kitlesine sahip olmak, hazır bir pazar talebi ve endüstri geliri kaynağı sağlayabilir. Eğer aşağı yönlü oyuncular yerel ürün satın almaya isteksizse, yabancı tedarikçilere yönelik tarifeler veya yerli içerik gereklilikleri gibi politika önlemleriyle bunu yapmaya zorlanabilirler.
Teknoloji: Teknik bilgi ve üretim bilgisi endüstriler arasındaki işbirliğinde faydalıdır. Bir endüstride Ar-Ge ve üretim tekniklerine yapılan yatırımlar, diğer ilgili endüstrilerde getiri sağlayabilir. Örneğin, polisilikon üretimi bilgisi, fotovoltaik hücre ve yarı iletken çip üretimi için faydalıdır. İnvertör yapabilme yeteneği, güneş enerjisi, elektrikli taşıtlar, demiryolları ve telekom ekipmanları için yararlı olabilir.
Ölçek: Bir ürününüz birden fazla endüstride girdi olarak kullanılıyorsa bu endüstrilerin tamamına yurt içinde sahip olmak, o ürün için daha büyük ölçek ekonomileri sağlar. Örneğin, Çin’in lityum batarya endüstrisi, Çin’in tüketici elektroniği, elektrikli taşıt ve enerji depolama endüstrilerine tedarik ederek daha büyük ölçek ekonomilerinden faydalanabilir.

Inovance’tan bir AC motor. Kaynak: Inovance
Kesişen Endüstriler Üzerine İnşa Edilen “Çin’in Elektrikli Taşıtları”
Çin’in elektrikli taşıt endüstrisindeki bugünkü başarısı, aslında bir dizi kesişen endüstrideki gücünün çıktısıdır. Bu endüstrilerin bazıları, Çin’in elektrikli taşıt endüstrisiyle birlikte “büyümüştür”. Madalyonun diğer yüzü de aynı derecede önemlidir. Çin’in elektrikli taşıt endüstrisine odaklanması sadece araba satışıyla ilgili değildir. Bu durum, bağlantılı sektörlerin tüm ağında ilerlemeyi teşvik etmek için önemli bir endüstriyel düğüm kullanmakla ilgilidir; tıpkı demiryollarının tarihsel olarak daha geniş endüstriyel gelişimi yönlendirdiği gibi.
Lityum piller: Çin’in bilgisayarlar ve akıllı telefonlar gibi tüketici elektroniği için lityum pilleri büyük ölçekte üretme konusundaki mevcut gücü, CATL ve BYD gibi Çinli batarya üreticilerine elektronik taşıt bataryalarını geliştirmede avantaj sağlamıştır.Akıllı telefonlar ve tüketici elektroniği: Lityum pillerin yanı sıra Çin’in akıllı telefon ve daha geniş tüketici elektroniği endüstrisi; elektrikli taşıt üreticilerine dokunmatik ekranlar, elektronik kontrol sistemleri, diğer ilgili elektronik donanımları üretmek için tedarikçiler ve uzmanlık sağlamıştır. Doğrudan örnek olarak Xiaomi, tüketici elektroniğindeki yetkinliğini hızla elektrikli taşıt başarısına dönüştürmüştür.
Geleneksel otomotiv endüstrisi: 2000’lerin sonlarından bu yana Çin, dünyanın en büyük geleneksel otomotiv endüstrisine sahiptir. Buna otomobil parçaları üretimi de dahildir. Bu sayede Çinli elektrikli taşıt üreticileri; frenleme mekanizmalarından klima sistemlerine, koltuklardan aynalara kadar her şey için mevcut bir tedarikçi ekosistemine kavuşmuştur.
Endüstriyel hammaddeler: Dünyanın en büyük çelik, alüminyum, petrokimya ürünleri ve diğer endüstriyel hammadde üreticisi olan Çin, elektrikli taşıt endüstrisi için bu girdileri sağlayabilecek birçok yerli firmaya sahiptir.
Elektrik motorları: Çin’in elektrikli taşıt endüstrisi, AC motorlar, servo motorlar ve invertörler konusundaki mevcut endüstriyel bilgisinden faydalanmıştır. Elektrikli taşıtlar için ilk AC motorlar ve motor kontrol üniteleri (MCU’lar), Shenzhen merkezli Inovance (eski Huawei mühendisleri tarafından kurulan “Küçük Huawei” olarak da bilinir), Şanghay merkezli Edrive, Pekin merkezli JJE (Xpeng’in tedarikçisi) ve Hefei merkezli JEE gibi yerli firmalar tarafından üretilmiştir. United Automotive Electronic Systems (UAES), 1990’larda Şanghay’da Bosch ile kurulan bir ortak girişim, motor ve MCU tedarikçisi olarak da kilit bir rol oynamıştır.
Lidar ve diğer sensörler: Hesai, Robosense ve hatta DJI’nin Livox’u gibi Çinli sensör firmaları, lidar, radar, kameralar ve diğer sensörlerin yanı sıra bu verileri entegre etmek ve işlemek için sensör füzyon sistemleri sağlayarak Çinli elektrik taşıtlarının gelişmiş sürücü destek sistemlerine (ADAS) sahip olmasını mümkün kılmaktadır.
Endüstriyel robotlar ve otomasyon: Çin’deki elektrikli taşıt üreticileri, özellikle geleneksel otomotiv sektöründe endüstriyel robotları kullanma konusunda uzun süreli deneyime sahiptir. Bu durum endüstriyel robot üretimine dayanan teknolojik alt yapıyı elektrikli taşıt üretiminde kullanmak için bilgi birikimi sağlamaktadır. Çin, daha önce ABB ve Fanuc gibi yabancı robot üreticilerine bağımlıydı ancak artık giderek artan bir şekilde Inovance ve Shenyang merkezli Siasun gibi yerli robot üreticilerini kullanmaktadır. Bu Çinli endüstriyel otomasyon şirketleri ayrıca Çin’in gemi yapımı, güneş enerjisi, rüzgar enerjisi, elektronik, gıda, medikal, tekstil ve kimya endüstrileri için robotik çözümler sunmaktadır.

Siasun’un endütriyel robot kolu. Kaynak: China Daily
Endüstriyel “Birlikte Evrim”
Bazı durumlarda, iki ya da daha fazla ilişkili endüstrinin karşılıklı ve yinelemeli bir süreçte beraberce geliştiği “endüstriyel birlikte evrim (coevoluiton)” dediğim bir durum ortaya çıkar. Şu anda bu durum, Çin’in elektrikli taşıt ve batarya endüstrileri arasında yaşanıyor. Bu iki endüstrinin birbirine ne kadar derinden bağımlı olduğu düşünüldüğünde bu evrimsel ortaklık mantıklıdır. Çin’in elektrikli taşıt endüstrisi, batarya üretim endüstrisinin sahip olduğu mevcut ölçekten yararlanmıştır. Böylece Çin’in batarya endüstrisine daha fazla üretim hacmi ve üretim deneyimi kazandırmıştır. Benzer bir durum, Çin’in pil teknolojisi ve güneş enerjisi endüstrileri arasında da görülmektedir; zira güneş enerjisi santralleri giderek artan bir şekilde entegre batarya enerji depolama sistemleri (BESS) ile kullanılmaktadır.
Endüstriyel birlikte evrim, birden fazla endüstri kesişim alanında eş zamanlı olarak gerçekleşebilir. Örneğin, Çin’in lidar, elektrikli araç, drone ve otonom araç endüstrileri arasında görülen bu süreç, tarım, madencilik, inşaat ve enerji gibi diğer sektörlerde yeni türde otonom ekipmanların yaygınlaşmasını sağlayarak yayılma etkileri yaratabilir. Aynı zamanda bu sanayi halkalarından birinde bir zayıflık oluştuğunda, Çin hükümeti (özellikle Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı), diğer bağlı endüstrilere zarar verme pahasına da olsa geride kalan sektörü desteklemek için devreye girebilir. Bu durumun bir örneği, Çin’in otomobil üreticilerini yabancı otomotiv yarı iletken çiplere olan yüksek bağımlılığını azaltmaya ve yerli alternatiflere yönelmeye teşvik etme hamlesinde görülebilir.
Teknoloji-Endüstri Yakınsaması
Çin’in birçok kesişen teknoloji-endüstri ekosisteminde güçlenmesinin bir nedeni de bu alanlardaki genel bir yakınsama sürecidir. Daha önce ayrı ve farklı olarak görülen teknoloji ve ürün kategorileri(telefonlar ve arabalar gibi), temel donanım ve yazılımlarında giderek daha fazla birleşiyor. Başka bir örnek akıllı telefonlarla elektrikli veya otonom taşıtlar arasında yaşanıyor. Yazılım tarafında; işletim sistemleri, dijital platformlar, tabii ki yapay zeka ve büyük miktarda veriyi işleyip bunları hızla eyleme dönüştürme yeteneği bulunuyor. Donanım tarafında ise; lityum piller, elektrik motorları, kameralar ve sensörler, kablosuz iletişim ve elbette yarı iletken çipler gibi birbiriyle ilişkili teknolojilerin yakınsaması görülüyor.Sonuç olarak, Çinli teknoloji şirketleri giderek daha fazla birer teknolojik İsviçre çakısı haline geliyor; bir endüstriden başlayarak hızla bitişik teknoloji alanlarına genişliyorlar. Akıllı telefonlar, elektrikli taşıtlar, otonom taşıtlar, üretken yapay zeka, dronlar, robotik. Akıllı telefon üreticisi olan Xiaomi’nin elektrikli taşıt teknolojilerine geçiş yapması, dron üreticisi DJI’nin lidara yönelmesi, elektrikli taşıt üreticisi BYD’nin yarı iletkenlerin üretimine veya Li Auto’nun insansı robot teknolojileri alanına geçiş yapması gibi örnekler göze çarpıyor. Geleneksel internet şirketi Baidu’nun otonom taşıtlara yönelmesi de bu sürecin bir parçası. Günümüzde eğer bir Çinli teknoloji ya da elektronik şirketi iseniz ve gelişmiş bir büyük dil modeli(LLM) sistemine sahip değilseniz, bu oldukça garip karşılanıyor. Çinli teknoloji şirketleri eskiden kendilerini Google, Apple veya Facebook gibi şirketlere göre model alırlardı fakat artık daha çok Elon Musk’ın Tesla/xAI’sine benziyorlar.
Ve elbette, Çin’in birçok teknoloji-endüstri hedefinin merkezinde yer alan nihai teknoloji genel uzmanı: Huawei.

Baidu’nun Apollo robotaksisi. Kaynak: Sixth Tone
January 22, 2025
ÇEVRİMİÇİ PSİKOLOJİK DESTEK: AVANTAJLAR VE RİSKLER
Psk. Dr. Beren Kandemir
Dijital teknolojilerin gelişmesi ve hızla yaygınlaşması ile birlikte, psikolojik destek hizmetlerinde dijital araçların rolü, sınırları ve sınırlılıkları da sıklıkla tartışılmaya başlanmıştır. Özellikle 2020 yılından başlayarak, uzunca bir süre tüm dünyayı etkisi altına alan COVID-19 pandemisi, çevrimiçi psikolojik destek hizmetlerini daha görünür hale getirmiştir. Çevrimiçi psikolojik destek hizmetleri, çeşitli sebeplerden dolayı yüz yüze terapiye erişme olanağı olmayan, bu hizmetleri alma konusunda gizlilik endişeleri taşıyan veya tereddüt eden bireyler gibi, yüz yüze terapi alamayanlar için alternatif bir çözüm sunmaktadır.
Psikolog ve danışan arasındaki iletişimin, dolayımlı olarak sağlandığı uzaktan psikolojik danışmanlık hizmetlerinin temeli aslında oldukça eskiye dayanmaktadır. Bu danışmanlık biçiminin ilk örnekleri, 1953 yılında Londra’da ilk psikolojik yardım hattının açılmasıyla başlamıştır (Kutbiddinova, 2022; akt. Osintseva ve Baykova, 2023: 2100). COVID-19 pandemisini takiben ise, özellikle sosyal mesafe gereklilikleri, sokağa çıkma kısıtlamaları gibi uygulamalar, uzaktan psikoloji hizmetlerinin popülerleşmesini sağlamıştır.
Uzaktan psikoloji ve terapi hizmetlerinin hem psikologlar hem de danışanlar açısından çeşitli avantajları bulunuyor. Bu avantajlardan belki de en önemlisi, bu tür psikolojik destek hizmetlerinin zaman ve mekândan bağımsız olarak sağlanabilmesi olduğunu söylemek mümkün. Fiziksel olarak bir psikoloğa ulaşmakta güçlük çeken veya ulaşması mümkün olmayan, ulaşım sorunları yaşayan, şehir veya ülke değiştirme nedeniyle devam ediyor olduğu terapi sürecinin kesintiye uğramasını istemeyen veya farklı bir coğrafyada ana dilinde psikolojik destek almak isteyen insanlar için, çevrimiçi psikolojik destek hizmetleri, bu sınırlılıkları ortadan kaldırarak kişilerin bu desteğe daha kolay ulaşabilmelerini sağlamaktadır.
Bu durum diğer yandan, kişiye kendi programıyla uyumlaması daha esnek seçenekler sağladığı için, zaman yönetimi konusunda da danışanlar için önemli bir kolaylıktır.
Psikolojik destek hizmeti sağlayan psikologlar için ise, çevrimiçi terapi daha düşük maliyetli olduğu için, danışanlar bu hizmetlere görece daha düşük ücretlerle ulaşabilmekte, bu da ekonomik açıdan psikolojik destek hizmetlerin erişmekte zorluk yaşayan bireyler için avantaj sağlamaktadır.
Özellikle ruh sağlığına ilişkin destek almanın, toplumda hala bir stigma kaynağı olduğu göz önünde bulundurulduğunda, çevrimiçi psikolojik destek hizmetlerinin kişilere bu hususta da oldukça büyük bir rahatlık sağladığını söylemek mümkün. Böylelikle gizlilik kaygısı taşıyan bireyler, kendi evlerinde veya kendilerini rahat hissedebilecekleri bir ortamda terapiye katılabilmekte, böylelikle bu duygusal engelin aşılması sağlanmaktadır.
Diğer yandan çevrimiçi psikolojik destek hizmetlerinin çeşitli kısıtlılıkları olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekir. Bunlardan ilki kuşkusuz teknoloji kaynaklı kısıtlılıklardır. Bağlantı sorunları, ses sorunları gibi, alınmakta olan çevrimiçi psikolojik destek hizmetini kesintiye uğratabilecek problemler yaşanmasının yanı sıra; bu hizmetlere erişimin de belirli bir dijital okuryazarlık düzeyi ve teknolojik araçlara, internet bağlantısına sahiplik durumu gerektirdiği için herkesin bu hizmetlere eşit olarak ulaşabilmesi mümkün olmamaktadır.
Bunun dışında, terapötik süreçte oldukça önemli hatta kritik bir yer tutan yüz yüze iletişimin eksikliği de çevrimiçi psikolojik destek hizmetlerinin en ciddi kısıtlılıklarından bir tanesidir. Psikoloğun, danışanın doğal duygularını ve davranışsal tepkilerini gözlemleme olanağı olmadığı için, terapötik süreç bu durumdan olumsuz etkilenebilir (Osintseva ve Baykova, 2023: 2102).
Bu durumun bir başka olumsuz yanı ise psikoloğun herhangi bir kriz anında müdahale alanının ve olanaklarının oldukça kısıtlı olmasıdır. Psikolog çevrimiçi uzamda, krize müdahale konusunda yeterli düzeyde etkili olamayabilir veya etkisiz kalabilir.
Osintseva ve Baykova (2023:2102) tarafından, psikologların çevrimiçi destek hizmeti sağlarken şu hususlarda dikkatli olmaları önerilmektedir:
Çevrimiçi psikolojik destek sırasında, bilgi iletişim teknolojilerini kullanan kişilerin karşılaşabilecekleri sorunların farkında olunması gerekir.Danışanlar için eş zamanlı veya art zamanlı olarak, uygun teknik destek hizmetlerini organize edebilmelidirler.Danışanlar için teknik destek sağlayabilecek araçlara sahip olmaları gerekir.Uzaktan psikolojik destek hizmetlerine ilişkin farklı yaklaşımların ve yöntemlerin olanakları hakkında fikir sahibi olmalıdırlar ve bu yöntem ve yaklaşımların sınırlılıklarına hâkim olmalıdırlar.Danışan ile etkileşim kurmak için uygun araçları seçebilmelidirler.Diğer yandan çevrimiçi olarak psikolojik destek hizmeti alacak kişilerin de dikkat etmesi gereken bazı noktalar vardır. Bunlardan, yalnızca çevrimiçi psikolojik destek hizmetleriyle de sınırlanamayacak en önemlisi, başvurulan uzmanın yetkinliğidir. Türkiye’de henüz, psikologluk mesleği hizmetlerinin sunumu için standartları, psikolog unvanının mesleki hak ve yetkinliklerini, psikologlar için serbest çalışma şartlarını tanımlayan bir meslek yasası bulunmamaktadır. Yalnızca 2011 yılında 1219 sayılı kanuna bir ek madde düzenlenerek bu ek maddede klinik psikoloğun tanımı belirtilmiştir. Buradan yola çıkarak, Türk Psikologlar Derneği tarafından psikologluk mesleğine ilişkin tanım şu şekilde yapılmaktadır:
Psikolog unvanını, yalnızca YÖK tarafından tanınan yükseköğrenim kurumlarının, dört yıllık psikoloji lisans programından mezun olan kişiler kullanabilir.Klinik psikolog unvanı için ise tanımlamalar şu şekildedir:
YÖK tarafından tanınan yükseköğrenim kurumlarının, dört yıllık psikoloji ve PDR lisans programlarından mezun olduktan sonra, klinik psikoloji alanında yüksek lisans derecesi alan kişiler,Diğer lisans programlarından mezun olduktan sonra, klinik psikoloji alanında yüksek lisans ve doktora derecesini (birlikte) alan kişiler kullanabilir.Bu unvanların yetkin olmayan kişiler tarafından suistimal edilmesinin önüne geçmek için, Türk Psikologlar Derneği tarafından bir de “Sahte Psikolog Bildirimi” adresi oluşturulmuştur ve dernek tarafından, hak sahibi olmamasına karşın bu hizmeti kullanan kişiler hakkında idari ve adli işlem yapılması hususunda kamu hizmeti yürütülmektedir.
Sahte Psikolog Bildirim formuna aşağıdaki adresten ulaşılabilir:
https://psikolog.org.tr/sahte-psikolog-bildirimi
Bununla birlikte üniversitelerin psikoloji programların yetkin psikologlar yetiştirmesine ilişkin olarak, Türk Psikologlar Derneği tarafından bir de akreditasyon çalışması yürütülmektedir. Güncel olarak Türk Psikologlar Derneği tarafından akredite olan üniversitelerin bilgisine ise aşağıda linkten ulaşılabilir:
https://psikolog.org.tr/akreditasyon/
Sonuç olarak hayatımızın diğer her alanında olduğu gibi, psikolojik destek hizmetlerinin alınması ve sağlanmasında da hızlı dijital dönüşümün etkileri giderek daha fazla hissedilmeye başlanmaktadır. Bu dönüşüme, sağlıklı bir şekilde ayak uydurabilmek ve imkanlardan en yüksek yararı sağlamak, risklerden de mümkün olabildiğince kaçınmak için psikolojik destek hizmeti alacağımız uzmanın yetkinliği hakkında önceden fikir edinmek oldukça önemlidir.
Bu hizmetlere erişimde eşitsizliklerin azaltılmasına ilişkin olarak ise, özellikle sağladığı mekânsal esneklikten en sık faydalanabilecek gruplardan biri olan yaşlılar gibi, veya psikolojik destek hizmetleri için yüksek bütçeler ayıramayacak ekonomik olarak dezavantajlı bireyler gibi farklı grupların farklı ihtiyaçları göz önünde bulundurularak; dijital medya okuryazarlığını artırma gibi çeşitli desteklerle daha fazla sayıda insanın çevrimiçi psikolojik destek hizmetlerinden faydalanması sağlanabilir.
KAYNAKLAR:
Osintseva, A. A., ve Bykova, E. S. (2023). Research of Electronic Platforms for Psychological Services. İçinde 2023 IEEE 24th International Conference of Young Professionals in Electron Devices and Materials (EDM) (ss. 2100-2103). IEEE.
September 29, 2024
Yaşlıların Evcil Hayvanlarıyla Birlikte Yaşayabileceği Bir Ev
Yaşamın sonuyla yüzleşmek, özellikle de insanlar bunu tüm hayatları boyunca evi bildikleri yerden ziyade bir bakımevinde yapmak zorunda olduklarında, korkutucu olabilir. Kanawaga’daki bir huzurevi de, bu duruma rahatlatıcı -ve tüylü- yüzler dahil ederek, hem çalışanların hem de huzurevi sakinlerinin günlerini aydınlatıyor.

İnsanlar ve Evcil Hayvanları Birlikte Yaşlanıyor
Hızlı yaşlanma insan topluluklarını etkileyen bir olgu değildir. Evcil hayvanlarımız da bizler gibi yaşlanırlar. İnsanların ve hayvan dostlarının, insanlar bir bakım tesisine taşınmak zorunda kalsalar dahi bir arada olabilmeleri ve birbirlerine destek verebilmeleri nasıl mümkün kılınabilir? Bu sorunun yanıtını bulmak için öncü çabalar gösteren yerlerden biri de Kanagawa Eyaleti, Yokosuka’daki yaşlılar için bir huzurevi olan Sakura no Sato Yamashina.
2012 yılında inşa edilen tesiste, dört kata yayılan özel odalarda 100 yatak bulunuyor. Bunların arasında, her biri 10 odadan oluşan ve sakinlerinin kedileri ve köpekleriyle birlikte yaşadıkları iki özel birim yer alıyor.
Bu birimler, evlerinde yanlarında getirmek istedikleri evcil hayvanları bulunan sakinlerinin yanısıra, geçmiş yaşamlarında kedi veya köpek sahibi olup, tam zamanlı bakıma girdikten sonra yaşamlarını yeniden bir evcil hayvanla paylaşmak isteyen sakinlerini de memnuniyetle karşılıyor. Tesis, barınaklardan kurtarılan köpekleri ve kedileri kabul ederek, bu hayvanlara yaşayacakları bir alan sağlıyor ve yaşlı sakinlerinin bakımları için onlardan destek alıyor.
“Refakatçi hayvan refahı” ifadesi hala kulağa yabancı gelse de, bu uygulamanın amacı, insanlara ve evcil hayvanlarına eşit şekilde bakım sağlamak; köpekleri ve kedileri insan sahipleriyle birlikte bir topluluğun parçası olarak ele almak. Sakura no Sato tesisinin müdürü Wakayama Michihiko, bunu yaşlılar ve engelli insanlar için çığır açan yeni bir bakım modeli olarak tanımlıyor.
Wakayama, lisansüstü eğitiminin ardından, Ibaraki Bölgesi’nde öğrencileri seçkin üniversitelere göndermesiyle bilinen bir lisede öğretmenlik yapmaya başladı. Ebeveynleri bir bakım tesisi açma planlarını paylaştıklarında, bu işte sekizinci yılındaydı. O zamana kadar sıradan bir aileydiler; babası bir şirket çalışanı ve annesi bir ev hanımıydı. Bu ani kariyer değişikliği için heyecanla planlar yaparken Wakayama’nın da kendilerine yardımcı olmasını istediklerini söylediler. Başta Wakayama bu öneriyle ilgilenmedi; öğretmekten keyif alıyordu ve işinden memnundu. Bir gün, öğrencileri arasından, bilim insanı olma hayalleri kuran zeki ve aktif bir kız çocuğunun okula bisikletle giderken geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybettiğinde bu durum değişti. Sınıf arkadaşlarına travmayı atlatmaları için koçluk yaptıktan ve üniversiteye giriş sınavlarında başarılı bir şekilde yol gösterdikten sonra Wakayama, ebeveynlerinin yolundan giderek yeni kariyerlerinde onlara katılmaya karar verdi. Aile 1999 yılında bir sosyal yardım kuruluşu olan Kokoro no Kai’yi kurdu ve ertesi yıl yaşlılar için bir bakımevi ve öğrenme güçlüğü çeken kişilerin iş bulmasına yardımcı olan bir yardım tesisi açtı.
Wakayama, profesyonel bakıcıların sıklıkla bahsettiği “asla pes etmeyen” bir bakım sağlamanın, sadece bir ifadeden daha fazlası olması gerektiğine inanıyordu ve bunu gerçeğe dönüştürmek için elinden gelen her şeyi yapmak istiyordu. İşte bu, söz konusu yeni tesiste sağlamak istediği bakım modelinin de ilham kaynağı oldu.
O sıralarda, yaşlı bakım evine taşınmak için çok sevdiği köpeğini, uyutulması için teslim etmek zorunda kalan yaşlı bir adamdan haberdar oldu. Adam kendini asla affetmemişti ve gözyaşları içinde “kendi ellerimle aileden birini öldürdüm” dedi. Altı ay sonra da öldü. Wakayama dehşete düşmüştü. Hayatının sonunda bir insana böylesi bir acı ve sefalet çektirmenin nasıl kabul edilebilir olduğu düşünülebilirdi? Sakinlerin evcil hayvanlarını da yanlarında getirmelerine izin verecek bir huzurevi olasılığı üzerinde düşünmeye başladı.
Sakura no Sato Yamashina açıldıktan kısa bir süre sonra tesis, evde destek aldığı zamanlarda köpeğiyle birlikte yaşayan bir adamı bünyesine kabul etti. İlerleyen demans semptomlarına rağmen, eğer durum köpeğinden ayrılmasını gerektiriyorsa bir bakım tesisine taşınmayı reddetmişti. Bu durum, yerel yetkililer için önemli problemlere neden oldu. Sonunda, adamın kalan günlerini sevgili dostuyla geçireceği Sakura’ya taşınması kararlaştırıldı ve adam burada, köpeğinden altı ay sonra, huzur içinde yaşama veda etti.
Mucize Köpek Bunpuku
Bakımevinin en popüler sakinlerden biri ise yaklaşık 15 yaşında olduğu düşünülen Shiba karışımı Bunpuku.
Bunpuku’nun ölümün yaklaştığını hissetme konusunda tuhaf bir yeteneği olduğu düşünülüyor. Belki de bunun köpeklerin koku alma duyusuyla bir ilgisi olabilir. Bu durum personelin, Bunpuku’nun belirli bir sakinin odasının önünde nöbet tuttuğunu fark ettiklerinde ortaya çıkmış ve bu kişi birkaç gün sonra hayatını kaybetmiş. Bunpuku sonun yaklaştığını hissettiğinde, bahsi geçen kişinin yatağına atlamış ve sanki onu bırakmak istemiyormuş gibi yüzünü şefkatle yalamış. Bu davranış, sonraki yıllarda birkaç kez tekrarlanmış. Wakayama, bunun sakinlere son anlarında rahatlık verme arzusundan kaynaklandığına ikna olmuş. Bunpuku’nun bu davranışları son yıllarda azalmaya başlamış, belki de koku alma duyusu yaşla birlikte kötüleşmeye başladığından, ancak 2019’da “mucize köpek” Wakayama hakkında bir kitap yayımladı, ayrıca Bunpuku televizyonda ve çok sayıda dergi makalesinde konu edinildi.
Aslında, Bunpuku’nun kendisi de tesise gelmeden önce ölümle burun buruna gelmiş, Chiba Eyaletindeki bir klinikten, bir hayvan hakları grubu tarafından, uyutulmadan yalnızca birkaç dakika önce kurtarılmıştı. Belki de ölümün eşiğinde durmuş olma deneyimi, yeni evindeki ölüme karşı bu hassasiyetine yol açmıştı.
Yaşlılıkta Evcil Hayvanlarla Yaşamanın Keyfi

Şüphesiz birçok hayvansever, Sakura no Sato Yamashina gibi özel bakım tesislerinin gelecekte sayılarının artmasını ister. Ancak Wakayama, tesis açıldığından beri çok sayıda insanın burayı ziyaret etmesine rağmen, henüz benzer tesislerin kurulmasına dair planların sayılarının oldukça az olduğunu belirtiyor.
Yaşlı sakinlerin evcil hayvanlarıyla yaşayabileceği bir tesisi işletmenin beraberinde getirdiği bazı zorluklar olduğu doğru: Hayvanların beslenmesi, tıbbi ücretlerin ve diğer masrafların ödenmesi ve köpeklerin gezdirilmesi için ekstra personel işe alınması zorunluluğu gibi. Tüm bunların yanında hijyen gereklilikleri ve bürokratik engeller de mevcut. Aslında, bu engellerin bazıları göründükleri kadar göz korkutucu değil. Örneğin hijyen açısından, çoğu tesisin zaten insan sakinleri için yapacağı rutin şeylerden çok daha fazlasını yapmasına gerek yok. Ve küçük rahatsızlıklar, orada köpek ve kedi bulunmasının faydalarıyla kesinlikle telafi ediliyor. Tesiste bulunan hayvanların, hayvansever personelin moraline olan etkisi gözle görülür düzeyde ve kahkahalar eksik olmuyor. Belki de her şeyden çok, evcil hayvanlarla yaşamak tesis sakinlerinin hayatlarına da çeşitlilik ve enerji katıyor. Wakayama, hayvan bakımının beraberinde getirdiği uyarım ve sorumluluğun, demans semptomlarını nasıl iyileştirebileceğini ve artritli eklemlere esnekliği nasıl geri kazandırabileceğini bizzat gördüğünü söylüyor.
Tesiste güçlü bir şekilde hissedilen bir şey ise köpeklerin ve kedilerin herhangi bir kişiye “ait” olmaması. Bu hayvanlar, tüm topluluk tarafından değer görüyorlar. İhmal edilmiş ve terk edilmiş köpekler ve kediler yalnızlıktan ve ölüm korkusundan kurtarılıyor ve yeni bir yuvaya kabul ediliyorlar. Ve onlar da bu iyiliğe karşılık veriyor; yaşlı sakinlerin ve bakıcılarının hayatlarına neşe ve umut getiriyorlar.
Çeviri: Beren Kandemir
August 17, 2024
HYBE 2.0: Müzik, Platform ve Teknoloji Odaklı Gelecek İşleri
Geçtiğimiz hafta, merkezi Güney Kore’de bulunan eğlence devi, son üç yıldır HYBE’nin CEO’su olarak görev yapan Jiwon Park’ın görevinden ayrıldığını açıkladı. Şirketin Strateji Direktörü Jason Jaesang Lee, yeni CEO olarak atandı. Şirket, o dönemde liderlik değişiminin, 2024’ün başından bu yana HYBE’nin “devam eden liderlik girişimi”nin bir parçası olduğunu ve Lee’yi “HYBE 2.0 stratejisi lansmanı”nın “merkez figürü” olarak konumlandırdığını belirtti.

1 Ağustos 2024’de, şirket, yeni “stratejik yön ve iş planı” olarak adlandırdığı HYBE 2.0’ın ayrıntılı bir açıklamasını yayınladı. HYBE, hissedarlara bugün gönderdiği bir mektupta, “Orta ve uzun vadede iş portföyümüzün rekabet gücünü sağlamak için hem iş yapısı hem de yönetim dönüşümünü içeren bir strateji olan HYBE 2.0’ı uygulamaya karar verdik” şeklinde duyurdu. Yeni HYBE 2.0 yapısının bir parçası olarak, şirketin Kore ve Japonya merkezli tüm müzik şirketi işlerini denetleyecek HYBE MUSIC GROUP APAC adlı yeni bir bölüm başlatılacak. HYBE, Young Jae Shin’i bugün itibarıyla HYBE MUSIC GROUP APAC Başkanı olarak atadı.
HYBE’ye göre, şu anda BIGHIT MUSIC Başkanı olarak görev yapan Shin, “şirketin çoklu etiket sistemini ilerletecek ve HYBE’nin müzik işinin sanatçılarımız ve hayranlarımız hakkında daha derin bir anlayışla yönlendirilmesini sağlayacak”. SM Entertainment’ın eski Genel Müdürü Youngmin Kim, bugün itibarıyla HYBE JAPAN Başkanı olarak atandı. HYBE, Kim’in Japonya pazarı hakkındaki kapsamlı bilgisiyle şirketin ülkedeki büyümesini hızlandıracağını söylüyor. Ayrıca HYBE 2.0 kapsamında şirket, mevcut üç “temelini” (daha önce Etiket, Çözüm ve Platformu kapsıyordu) Müzik, Platform ve teknoloji odaklı gelecekteki büyüme girişimleri olarak yeniden düzenleyecek.
HYBE ayrıca “yeni iş fırsatlarını keşfettiğini” ve aşağıdaki alanlarda “sağduyulu yatırımlar” yapmayı planladığını açıkladı: oyun, ses/ses teknolojisi, üretken yapay zeka, Orijinal Hikaye İşletmesi ve Entegre çevrimiçi ve çevrimdışı deneyimler.
Bu arada HYBE, ABD, Japonya ve Latin Amerika’da “Çoklu ev, Çoklu tür” stratejisini uygulamaya devam edeceğini belirtiyor. Şirket, ABD’de HYBE AMERICA’nın “ABD’deki geleneksel yönetim işini HYBE’nin çevrimiçi ve çevrimdışı performansların yanı sıra albümlerin dağıtımı, tanıtımı ve reklamını yürütme konusundaki uzmanlığıyla bütünleştiren” yeni bir etiket hizmetleri işi başlatacağını söylüyor. HYBE, bu yeni hizmetin “sanatçıların kayıt veya yönetim sözleşmelerinin ötesinde büyümesini desteklemek için kapsamlı bir iş modeli” sağlayacağını belirtiyor.
Şirket bugün hissedarlarına, “ABD pazarındaki geleneksel iş yapısında, parçalanma, karmaşık sözleşme ilişkileri ve daha büyük şirketlerde bireysel sanatçılara yönelik basitleştirilmiş bakım nedeniyle artan bir değişim talebi tespit ettiğimizi” söyledi. “ABD pazarındaki geleneksel iş yapısında, parçalanma, karmaşık sözleşme ilişkileri ve daha büyük şirketlerde bireysel sanatçılara yönelik basitleştirilmiş bakım nedeniyle artan bir değişim talebi tespit ettik.”
Şirket, Scooter Braun’un HYBE America CEO’su olarak kaldığını doğruladı. Braun, Nisan 2021’de şirketi Ithaca Holdings’i 1,05 milyar dolara K-Pop devine sattığında HYBE’ye katıldı. HYBE ayrıca, HYBE’nin Geffen Records ile işbirliği içinde ilk yerelleştirilmiş ABD grubu olan KATSEYE’den başlayarak yeni ABD merkezli sanatçılar tanıtmaya devam etme niyetini de açıkladı. Latin müzik pazarında şirket, HYBE LATIN AMERICA’nın “2025’ten itibaren hız kazanmaya hazırlandığını” ve şu anda altyapı inşa etmeye ve yapımcılar ve sanatçılar aramaya odaklandığını söylüyor. HYBE LATIN AMERICA ayrıca gelecek yıl K-pop sistemi aracılığıyla geliştirilen ilk sanatçısını da tanıtacak. HYBE, Kasım 2023’te İspanyolca dilindeki eğlence stüdyosu Exile Content’in bağlı şirketi olan Latin Müzik şirketi Exile Music’i satın alarak resmi olarak hızla büyüyen Latin Müzik pazarına giriş yaptı. HYBE, Güney Kore, Japonya, ABD ve Latin Amerika’daki faaliyetlerini genişletmenin ötesinde, gelişmekte olan pazarlara da genişleme sinyali verdi.
Şirket bugün hissedarlarına, “HYBE’nin IP tabanlı lider bir içerik şirketi olarak kimliğini daha da sağlamlaştırmak için içerik üretim yeteneklerimizi geliştirmeye ve gelişmekte olan pazarlara proaktif olarak girmek için yeni hayran isteklerini ortaya çıkarmaya odaklanıyoruz” dedi. HYBE ayrıca, süper hayran platformu Weverse’ün, 2024’ün 4. çeyreğinden itibaren abonelik tabanlı bir üyeliğin lansmanıyla “fandom hizmet modelini bir sonraki seviyeye taşıyacağını” söylüyor.
Yeni ücretli üyelikler, dijital üyelik kartı, bonus ‘Jelly’, reklamsız video içeriği ve daha fazlası dahil olmak üzere “gelişmiş” özellikler sağlayacak. HYBE’ye göre, Weverse’deki tüm sanatçılar üyeliklerini “kendi uygunluklarına göre” başlatma fırsatına sahip olacaklar. Ayrıca platform, HYBE’den sanatçılar da dahil olmak üzere daha fazla sanatçı ekleyerek mevcut hizmeti Weverse DM’i (sanatçılar ve hayranlar arasındaki özel mesajlaşma hizmeti) genişletecek. Weverse, bu yılın ilerleyen dönemlerinde reklamları da tamamen dahil etmeye başlayacak.
“HYBE 2.0, müzik, platform ve teknoloji merkezli gelecekteki büyüme işlerimizi geliştirmeye odaklanıyor.”
HYBE CEO’su Jason Jaesang Lee şunları söyledi: “HYBE 2.0, müzik, platform ve teknoloji merkezli gelecekteki büyüme işlerimizi geliştirmeye odaklanıyor. “HYBE, müzik endüstrisinde mükemmelleşmeye devam edecek, süper hayran işindeki lider oyuncu olarak konumunu sağlamlaştıracak ve teknoloji odaklı gelecekteki büyüme girişimleri yoluyla uzun vadeli büyüme itici güçlerini güvence altına alacak.”
HYBE’ın yeni hedefleri şu şekilde sıralanabilir:
Küresel Müzik İşletmesi: “Çoklu Ev, Çoklu Tür” Stratejisinin Somutlaştırılması
Lee’nin açıklamasına göre, “HYBE şu anda ABD, Japonya ve Latin Amerika’da yerel kültür ve özelliklere sahip işletmeler geliştirerek “Çoklu Ev, Çoklu Tür” stratejisini uygulamaktadır. “Çoklu Ev, Çoklu Tür” stratejisi, her pazarda lider bir konum elde etmeyi hedefleyerek yerel IP’lerin gelişimini güçlendirmeyi içerir. Aynı zamanda, daha önce K-pop ile ilgilenmeyen müzik hayranlarını HYBE ekosistemine çekmek için tür tekliflerimizi genişletmeyi amaçlamaktadır. Bu yaklaşıma dayanarak küresel işletmemizin ayrıntılı bir açıklamasını sunmak istiyoruz. ABD’de, hedefimiz, son birkaç yıldır ABD pazarındaki deneyimlerimize dayanarak, K-pop sistemini ve uzmanlığını ana akım ABD müzik endüstrisine entegre ederek pazar inovasyonunu yönlendirmektir. K-pop sistemi aracılığıyla sürekli olarak yeni sanatçılar çıkış yaparak, mevcut ABD’li sanatçılara K-pop bilgi birikimini getiren kapsamlı bir hizmet sunmayı ve böylece HYBE’nin daha geniş bir müzik türünü kapsamasını geliştirmeyi hedefliyoruz.
K-pop metodolojilerini ABD pop müzik endüstrisine tanıtmak için HYBE, Universal Music Group bünyesindeki Geffen Records ile uzun yıllardır üzerinde çalıştığımız bir proje olan KATSEYE’yi çıkarmak için işbirliği yaptı. İki yıllık bir hazırlık döneminden sonra KATSEYE, geçen yıl küresel bir seçmeyle sonunda çıkış yaptı. Kariyerlerine resmi olarak Haziran ayında ilk single’ları “Debut” ile başladılar ve Temmuz ayında ikinci single’ları “Touch”ı yayınladılar. Her iki single da ABD, Asya ve Avrupa dahil olmak üzere dünya çapında olumlu tepkiler aldı. Ağustos ayında KATSEYE, dünya çapındaki hayranlara daha zengin içerik sunmak amacıyla bir Netflix belgeseliyle birlikte ilk mini albümünü yayınlayacak. KATSEYE, HYBE’nin ilk yerelleştirilmiş ABD grubudur ve ABD’de Eğitim ve Geliştirme, Pazarlama ve Tanıtım ile A&R için altyapı oluşturmak için önemli çaba sarf ettik. Bu kurulan altyapının gelecekte yerelleştirilmiş yeni yetenekler üretmeye devam etmemizi sağlayacağını umuyoruz.
Dünyanın en büyük ikinci müzik pazarı olan Japonya’daki stratejimiz de giderek daha fazla önem kazanıyor. 2019’da HYBE JAPAN’ı kurduğumuzdan bu yana, son beş yılda K-pop’un Japonya’daki pazar payını genişletmek için sürekli çalıştık. Sonuç olarak, K-pop’un Japonya pazarındaki statüsü istikrarlı bir şekilde yükseliyor. 2024’ün ilk yarısında, Oricon’un en iyi 25 albüm listesindeki en iyi pozisyonların D’ünü oluşturan dokuz K-pop grubundan dördü HYBE sanatçılarıydı. Özellikle SEVENTEEN, 2023’te hem Japonya’da hem de Kore’de en çok satan K-pop sanatçısı oldu. Amacımız, K-pop’un Japonya’daki büyüme ivmesini sürdürürken, J-pop türündeki varlığımızı da artırarak HYBE’yi Japonya’da, Kore’deki konumumuza benzer şekilde lider bir oyuncu haline getirmektir. Bunu başarmak için aşağıdaki stratejileri uyguluyoruz.”
Yerelleştirilmiş Yeni Sanatçı GeliştirmeHYBE, Japonya pazarına K-pop metodolojilerini getirerek en iyi yerelleştirilmiş sanatçıları üretmeyi hedefliyor: “İlk yerelleştirilmiş Japon grubumuz olan &TEAM, Aralık 2022’de çıkış yaptı ve küçük kasaba konserleri gibi yerel tanıtım yöntemlerini izleyerek Japonya’da istikrarlı bir hayran kitlesi oluşturuyor. &TEAM bunun sonucunda hızlı bir büyüme gösterdi ve çıkışlarından sadece bir yıl yedi ay sonra bir arena turu elde etti. Mayıs 2024’te yayınlanan albümleri “Samidare”, ilk haftasında toplam 440.000 kopya satışıyla grup için yeni bir rekor kırdı. HYBE JAPAN, yeni yerelleştirilmiş Japon yetenekleri hazırlıyor ve kamu yayınlarına katılım ve çevrimdışı etkinlikler dahil olmak üzere yerelleştirme stratejileriyle Japonya’da sürekli olarak en iyi sanatçıları üretmeyi hedefliyor.”
J-pop Pazarında Çözüm İşinin GenişletilmesiSon zamanlarda Japon müzik pazarı yapısal değişikliklerden geçiyor ve bu da mevcut J-pop sanatçılarının iş modellerinde çeşitli dönüşümlere yol açıyor. Büyük bir endüstri oyuncusunun birden fazla şirkete bölünmesi ve bunun sonucunda sanatçı sözleşmelerinde değişiklikler olmasıyla birlikte HYBE, J-pop sanatçılarını iş ortağı olarak davet etme ve müzik çözümleri işini genişletme fırsatına sahip. HYBE, bu fırsatları veri odaklı ve pragmatik bir şekilde sağlamlaştırıyor, bu planları hayata geçirmek için yerel ağlara ve insan kaynaklarına yatırım yapıyor.
HYBE LATİN AMERİKAHYBE, Kasım 2023’te HYBE LATİN AMERİKA’nın kuruluşunu duyurarak faaliyetlerini Latin Amerika bölgesine resmi olarak genişlettiğini belirtti. Latin müzik pazarını, yüksek büyüme potansiyeline ve hızlı tempolu deneylere olanak tanıyan benzersiz bir medya ortamına sahip, fırsatlarla dolu bir ortam olarak görüyoruz. Özellikle Latin müziği, ABD’de en hızlı büyüyen türlerden biri olup, Luminate 2024’ün ilk yarısında bir önceki yıla göre ,1’lik bir akış artışı olduğunu bildirmektedir. HYBE’nin Latin Amerika işletmesi, Latin müziğinin kalbinden başlayarak nihayetinde ABD de dahil olmak üzere küresel müzik pazarında Latin türleri için liderliği güvence altına almayı hedefliyor. HYBE LATİN AMERİKA, Mexico City’de özel bir stüdyo inşa etmek de dahil olmak üzere temel altyapısını oluşturma sürecindedir ve aktif olarak yapımcı ve sanatçıları işe alıp geliştirmektedir. Ayrıca, güçlü yerel temsilcilerle ortaklıklar yoluyla çeşitli müzik tabanlı iş modellerini ve yeni, teknoloji odaklı girişimleri hızla ilerletmeyi planlıyor. 2025 yılına kadar, HYBE LATİN AMERİKA’nın K-pop sistemi kullanılarak üretilen ilk sanatçısının çıkışı da dahil olmak üzere sonuçlar bekliyor.
Weverse Sıçrama Yapıyor: Fandom Hizmetlerinde Yeni Bir Dönüm NoktasıPop müziğin merkezi ABD de dahil olmak üzere küresel müzik pazarında, “süper hayranlar” yeni bir büyüme motoru olarak giderek daha fazla ilgi görüyor. Büyük küresel müzik teknoloji şirketleri ve büyük eğlence firmaları, süper hayranları hedefleyen yeni iş modelleri hızla sunuyor. Bu değişim, küresel bir süper hayran platformuna dönüşen ve hepsi bir arada fandom platform sistemiyle müzik işinin paradigmasını yeniden tanımlayan Weverse için hem bir zorluk hem de bir fırsat teşkil ediyor.
2019’daki lansmanından bu yana Weverse, K-pop pazarında lider bir oyuncu olarak kendini kanıtlayarak büyüme ve genişlemeye odaklandı. Ariana Grande, YOASOBI, Lauv ve Conan Gray gibi büyük uluslararası sanatçıların platforma katılmasıyla istikrarlı bir şekilde büyümeye devam etti. Sonuç olarak Weverse, 10 milyon MAU’ya ulaşma, 147 hem yerli hem de uluslararası sanatçı topluluğu açma ve aylık ’ın üzerinde yurtdışı kullanıcı erişimini sürdürme gibi önemli trafik KPI’larına ulaştı.
Weverse artık bir sonraki seviye büyümeyi hedefleyerek, yerleşik büyüme temeli ve iş uzmanlığından yararlanarak pazara yeni hizmetler sunmaya hazır. Bu yılın dördüncü çeyreğinden itibaren, hayran hizmet modeli genişletme stratejisine dayanan Weverse için yeni bir sayfa açılacak. İlk olarak, Weverse dördüncü çeyrekte abonelik tabanlı bir üyelik başlatacak. Yeni üyelik modeli, mevcut sanatçı hayran kulübü üyeliğinden ayrı bir hizmet olacak ve hayranların Weverse’ün keyfini daha rahat bir ortamda çıkarmaları için gelişmiş özellikler sunmanın yanı sıra belirli hayran kulübü özelliklerini de entegre edecek. Hizmet, dijital üyelik kartı, bonus jelly (dijital para birimi) kredileri, reklamsız video izleme ve VOD çevrimdışı depolama gibi özellikleri içerecek. Ayrıca isteğe bağlı özellikler arasında üyeliğe özel içeriğe erişim ve etkinliklere öncelikli katılım yer alabilir. Weverse’deki sanatçılar, abonelik tabanlı üyelik hizmetini istedikleri zaman kullanma esnekliğine sahip olacaklar.
Nisan 2023’te kullanıma sunulan Weverse DM, hem sanatçılar hem de hayranlar için yeni bir iletişim deneyimi sunarak büyük beğeni topladı. DM hizmeti, &TEAM ve ILLIT gibi HYBE sanatçıları için kademeli olarak kullanıma sunuldu ve hem yerli hem de uluslararası daha fazla sanatçıyı kapsayacak şekilde genişletilecek. Ayrıca, yıl sonuna kadar Weverse’ün belirli alanlarında reklamcılığı tam olarak uygulamaya koymayı planlıyoruz. Bu girişim ilk olarak bu yılın başlarında sınırlı bir şekilde tanıtılmıştı.
Hayran hizmet modelinin genişletilmesi, Weverse için küresel bir süper hayran platformu olarak bir dönüm noktasını işaret ediyor. Müzik endüstrisinin bir sonraki aşamasını keşfetme ve dünya çapındaki sanatçılarla işbirliği içinde sürdürülebilir bir işletme olarak ilerleme yolunda önemli bir kilometre taşını temsil ediyor.
Teknoloji Odaklı Gelecek Büyüme GirişimleriHYBE 2.0 kapsamındaki teknoloji odaklı gelecek büyüme işletmesi, eğlence endüstrisi ortamındaki değişikliklerden kaynaklanan yeni büyüme alanlarını stratejik olarak keşfetmeyi ve ele geçirmeyi amaçlamaktadır. Yapay zeka alanındaki gelişmeler, neredeyse sınırsız sayıda dijital IP oluşturulmasını sağlamakta ve içerik tüketicilerini içerik oluşturma sürecine kolaylıkla katılmaya, hatta kendi içeriklerini oluşturmaya davet etmektedir. HYBE, müşteri deneyimindeki değişimleri öngörerek ve liderlik ederek içerik ve teknolojiyi aktif bir şekilde entegre edecektir. Nihayetinde, bu çaba HYBE’nin orta ve uzun vadeli büyümesini sağlayacak unsurları güvence altına almaya odaklanmıştır. Bu amaca ulaşmak için HYBE’nin şirket içinde hazırladığı çeşitli yeni iş girişimlerinin stratejik uyumu ve entegrasyonu hızlandırılacaktır. Oyun işletmesi, ses/konuşma teknolojisi, üretken yapay zeka, Orijinal Hikaye Geliştirmesi ve entegre çevrimiçi/çevrimdışı deneyim tasarımı dahil olmak üzere çeşitli alanlarda iş modeli doğrulaması gerçekleştirilmiştir. İlerleyen süreçte, bu doğrulanmış modeller aktif olarak ticarileştirilecektir. Bu, şirketin geleceği için açıkça gerekli bir yön olsa da, istikrarlı büyümeyi sağlamak için finansal etkiler ve karlılık dikkate alınarak yatırımlar ihtiyatlı bir şekilde yapılacaktır.
Oyun, IP tabanlı iş modeli içinde eğlence endüstrisinin teknoloji yoğun yönünü bünyesinde barındıran önemli bir alandır. HYBE’nin gelecekteki eğlence girişimlerinde çok önemli bir rol oynamaya hazırlanmaktadır. Oyun hayranları ve müzik hayranları farklı özelliklere ve ilgi alanlarına sahip olsalar da, her iki alan da fikri mülkiyet ve onu besleyen ve keyif alan topluluklarla hayati bağlantılarıyla birleşmektedir. HYBE, hayranların seslerine dikkatle kulak vermiş ve sunduğumuz deneyimlerin değerini en üst düzeye çıkarmaya çalışmıştır. Müzik hayranı işinde HYBE’nin geliştirdiği uzmanlığın oyun endüstrisine de etkili bir şekilde uyarlanabileceğine inanılmaktadır.
2022 yılında kuruluşundan bu yana HYBE IM, sanatçı IP’lerini kullanan oyunlar geliştirip piyasaya sürerek hayranlardan büyük ilgi gördü. Bu yılın ikinci çeyreğinden itibaren, dış stüdyolar tarafından geliştirilen oyunların yayıncılığını başarıyla yürütmeye başladı. Şu anki önceliği oyun yayıncılığı işimizin istikrarlı bir şekilde başlamasını sağlamak ve ardından operasyonları genişletmek. Gelecek yıldan itibaren, şirket içinde geliştirilen IP’lere dayalı oyunlar da dahil olmak üzere çeşitli oyunları piyasaya sürmek ve hizmet vermek planlanıyor HYBE, gelecekteki iş girişimlerimizde önemli bir rekabet avantajı olacak olan füzyon tipi içeriğin planlamadan uygulamaya kadar tüm sürecini yönetmek için gereken dijital içerik uygulama teknolojisini güvence altına almayı ve içselleştirmeyi hedefliyor.
Lee şöyle diyor: “HYBE, işimizin daha da ilerlemesini ve bir sonraki seviye küresel büyümeyi hedefleyen HYBE 2.0 dönemine liderlik etmek için yeni bir liderliğin zamanının geldiğine karar verdi. Yeni liderlik altında HYBE, HYBE 2.0 stratejisini yönlendirmek ve küresel eğlence pazarında lider bir rol oynamak için yaratıcılık ve teknolojiden yararlanacak. Müzik, platform ve teknoloji odaklı gelecek büyüme girişimleri gibi temel unsurlar üzerine inşa edilen HYBE 2.0, yerli ve küresel müzik işlerimizi sürekli geliştirmeyi, platform işimiz aracılığıyla gelişen süper hayran pazarındaki konumumuzu sağlamlaştırmayı ve teknoloji odaklı gelecek büyüme girişimleri yoluyla uzun vadeli büyüme itici güçlerini güvence altına almayı amaçlamaktadır. Ayrıca, hayranlara ve halka neşe getiren bir eğlence içerik şirketi olarak temel rolümüze bağlı kalmaya devam edeceğiz ve her zaman bir sağlayıcı olarak değil, hayranların bakış açısıyla düşündüğümüzden emin olacağız.”
Yazar: Murray Stassen
Çeviri: Gemini AI
August 3, 2024
2 Ağustos 2024 tarihli BTK’nın Instagram erişim engeli hakkında
Alternatif Bilişim Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Av. Faruk Çayır, BTK’nın Instagram’a erişim engeline yönelik hukuki süreçten bahsetti.
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, sosyal medya platformu Instagram’a erişim engeli getirdi. 2 Ağustos tarihli karar her hangi bir mahkeme kararını dayanmıyor ve bir gerekçe de açıklanmadı. Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Instagram’ın kapatılmasıyla ilgili olarak yalnızca “instagram.com, 02/08/2024 tarihli ve 490.05.01.2024.-608903 sayılı Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu kararıyla erişime engellenmiştir” açıklamasında bulundu. Erişim engeli kararının Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Haniye suikastıyla ilgili paylaşımlara platform tarafından getirilen kısıtlamalarla ilgili olabileceği iddia edildi. CB İletişim Başkanı Fahrettin Altun yasağın açıklanmasından kısa süre önce Instagram’a “Heniye’nin şehadeti dolayısıyla insanların taziye mesajı yayınlamasını herhangi bir gerekçe göstermeden engelleyen sosyal medya platformu Instagram’ı da şiddetle kınıyorum. Bu çok açık ve net bir sansür girişimidir” eleştirisinde bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi (AYM) sosyal medya hesapları üzerinden aynı gün sabah saatlerinde “İletişim Başkanlığının Basın Özgürlüğü ve İfade Özgürlüğüne Müdahale Etmesine İmkân Tanıyabilecek Kuralların İptali” başlıklı bir karar yayımladı. Kararla ilgili X de yapılan paylaşımlar kısa süre sonra silinirken AYM’nin internet sitesine de geçici bir süre erişim sağlanamadı. Daha sonra açılan sitede söz konusu kararın kaldırıldığı görüldü. Söz konusu erişim yasağını Alternatif Bilişim Derneği adına Av. Faruk Çayır şu şekilde değerlendirdi.
Av. Faruk Çayır, 5651 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince, BTK (Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu) Başkanı’nın milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması gerekçesiyle erişim engeli kararı verebileceğini belirtti. Çayır, “Bu tür kararlar doğrudan erişim sağlayıcıları birliğine iletilir ve hemen uygulanır. Karar verildikten sonra, 24 saat içinde Sulh Ceza Mahkemesi’ne başvurulur ve mahkemenin 48 saat içinde bir karar vermesi gerekir” dedi. Çayır, erişim engeline ilişkin gerekçenin tam olarak açıklanmamış olmasına rağmen, yasal süreç gereği engelin en az 72 saate kadar devam edebileceğini vurguladı. “Yasa gereği, erişim engelinin 72 saate kadar uygulanması söz konusu olabilir. Bu süre zarfında, engelin detayları ve gerekçeleri daha net bir şekilde ortaya çıkabilir” dedi. Çayır erişim engeli kararı hakkında “Hukuki olarak ifade özgürlüğünün engellendiğine yönelik tartışılmaz bir gerçek var. Verilen karar hukuki değil siyasi bir karar” dedi.
Av. Faruk Çayır, Meta’nın bir uygulaması olan Instagram’a getirilen erişim engelinin, hükümetin ulusal ve uluslararası anlamda bir ‘güç gösterme’ politikası olarak değerlendirilebileceğini belirtti. Çayır, “Erişim engeli, uluslararası alanda Türkiye’nin dijital politika ve düzenlemeleri hakkında bir mesaj verme amacı taşıyabilir. Bu tür uygulamalar, dijital ortamda Türkiye’nin güçlü bir duruş sergilemesi olarak algılanabilir” değerlendirmesini yaparken, “Hukuki anlamda bu kararın ifade özgürlüğünü engellediğine yönelik tartışılmaz bir gerçek var. Ancak, bunu anlatmak çok büyük bir etki yaratmıyor. Bunu uygulayıcıların değerlendirmesi gerekiyor. Özellikle BTK’nin vermiş olduğu kararlarda hâkim ve savcıların hassas bir şekilde değerlendirmeleri gerekiyor. Dolayısıyla bu durumun ifade özgürlüğünü ortadan kaldırdığı açık ve net. Bunu herkes biliyor. Siyasiler de biliyor. Ancak kendi işlerine yaradığı için hukuku uygulamamayı tercih ediyorlar. Dolayısıyla verilen erişim engeli kararı siyasi bir karar, hukuki değil” açıklamasını yaptı.
June 30, 2024
Yeni Medya Sanatları Açısından Tokyo’da Deneyimlenmesi Gereken Yer: teamLab Tokyo-Toyosu
2001 yılında kurulan teamLab uluslararası bir sanat kolektifi. Sanat, bilim, teknoloji ve doğa algoritmik kürasyon ile burada üretilen işlerde bir araya getiriliyor. Bu kolektifte sanatçılar, yazılımcılar, mühendisler, animasyoncular, matematikçiler, mimarlar özne ve yerküre arasındaki ilişkiyi yeni bir formda algılanabilmesi için deneyim alanı sunan işler üretiyor. Yerküre ve doğa ile özne/kendi arasında Kartezyen düşünce ve rasyonel akıl tarafından hep bir sınır çizile geldi. teamLab bu sınırın yerküreyi ve doğayı algılamamızda yarattığı engelleri ortadan kaldıracak bir deneyim alanı sunuyor. Burada özne ve dünya arasındaki ilişkinin algılanmasındaki sınırların aşılması uzamsal boyutta veya algısal boyutla sınırlı değil. Zamanın da sürekliliği ve döngüselliği de deneyim alanı kapsamında. teamLab’a göre “Herşey, uzun, kırılgan ve sınırsız bir süreklilik içinde”.

teamLab’da halihazırda Koi’ların (Japon balığı) ve İnsanların Dansı sergisi (Suyun içinde ışık ve görsel ile oluşturulan bir deneyim); Sonsuz Kristal Evreni, Uzamın Üç Boyutlu Deneyimi; Çiçeklerin Akan Dünyası: Akış Halindeki Orkideler, Ben de Aynı Köke Sahibim, Ben de Bütünün Parçasıyım adlı sergileriveya deneyimleri gezmek mümkün.


Toyosu’da bulunan teamLab’a Yurakucho Metro Hattı ile rahatlıkla ulaşıbilir. Ancak, deneyim alanına giriş önceden biletinizi almanız gerekmekte. Her ne kadar zaman döngüsel dense ve modernitenin yarattığı zamanın düzçizgiselliği ve ilerlemeci mantığı eleştirilse de, deneyim alanının kendisinde de deneyim zamanı sınırlı. Özellikle Akış Halindeki Orkidelerle bütünleşmek, ayna ile kaplı yer tavan ve yan duvarlar ile kökleri tersine çevrilmiş orkidelerin içinde doğanın kökleri ile bütün olduğunuzu deneyimlemeniz için süreniz kısıtlı. Bu arada sergiyi gezenler için de uyarı eklenmiş bu alanda, lütfen çiçekleri koparmayınız.
teamLab, Tokyo’da gezilmesi gereken 10 yerden biri olarak gezi rehberlerinde yer alıyor. Yeni medya sanatlarının görüntü, ışık, ses, su ve hatta doku kullanarak oluşturduğu algoritmik üretimleri deneyimlemek için iyi bir başlangıç noktası.
Serginin su içinde gezilen yerleri var; buna da hazırlıklı olun… Serginin gezilebilmesi için daha fazla spoiler vermeyeyim.
Web sitesi için: Teamlab.art.e./planets
June 15, 2024
“Busan İçerik Pazarı(BCM) Kore’nin Maksimum Seviyede En Büyük Endüstriyel Kültürel Etkinliğidir” İşlem Hacmi İlk Defa 2 Milyon Doları Aştı…
Park Joo Young
Busan İçerik Pazarı (BCM) Yönetim Kurulu Başkanı Kwon Man Woo ile röportaj
Busan İçerik Pazarı, 18 yıl önce bir yayın ve video içerik ticareti pazarı olarak başladı. Pazar yayın ve video içerikleri ağırlıklı olarak TV dizileri, animasyonlar, belgeseller, eğlence ve kültür programlarından oluşuyordu. O zamandan bu yana “Tek Kaynak Çoklu Kullanım (One Source Multi Use)”, “dijital yakınsama (digital convergence)” ve “IPTV (Internet Protocol Television)” gibi dijital medya teknolojilerinin de eklenmesiyle kapsamı çok daha genişledi. OTT, webtoon, oyunlar, blockchain, metaverse, AI (yapay zeka)vb.. Günümüzde ‘içerik’ yelpazesi bu alanlarla birleşiyor.
Bu yıl 18. yılına giren “Busan İçerik Pazarı (BCM)” tam da bu noktaya geldi. Ayrıca ticari performansı da mükemmel. 2007 yılındaki lansmanından bu zamana, ilk içerik işlem performansı 15 milyon ile 20 milyon dolar aralığındaydı. Geçtiğimiz günlerde kapanan “2024 BCM (22-24 Mayıs)” işlem performansı tarihte ilk kez 200 milyon doları aştı ve 215,89 milyon dolar oldu. Geçen yıl bu rakam 167,39 milyon dolardı. Yani, başlangıca göre 10 kattan fazla arttı.
BCM Yönetim Kurulu Başkanı Kwon Man Woo bu konu ile ilgili şunları söyledi: “Basitçe ifade etmek gerekirse, BCM satışları yaklaşık 297 milyar won. Busan Uluslararası Film Festivali gibi Busan’daki büyük ölçekli etkinliklerin çoğu festival tipindeyken BCM satış yaratan endüstriyel tiptedir.”
Yönetim Kurulu Başkanı Kwon Man Woo, Kyungsung Üniversitesi Medya İçerik Bölümü’nde profesör ve başkan yardımcısı olarak görev yapıyor. “Göz Bilir (Eyes Know) – Gözün Psikolojisi” ve “Dijital Medya ve Gazetecilik 4.0” gibi kitapları yayınlamış olan dijital medya teknolojisindeki değişimler konusunda uzman. Ayrıca 2021 yılının sonundan bu yana BCM Yönetim Kurulu Başkanı olarak görev yapmaktadır.
“Göz Biliyor (Eyes Know)”, tıbbi bir cihaz olan ‘göz takip cihazı’ ile gözlemlenen göz hareketleri ile bunların içerdiği düşünce, duygu ve duygular arasındaki ilişkinin izini süren bir çalışmadır. ‘Gözler’ aynı zamanda video gibi içerikleri görüntülemek için de önemlidir ve ‘gözler’ de yapay zekanın veya sürücüsüz araçların çalışması için önemlidir.
“Dijital Medya ve Gazetecilik 4.0”, BT (bilgi teknolojisi) ve dijital teknolojinin hızla gelişmesiyle birlikte değişen medya sektörünün mevcut durumunu çok iyi özetlemektedir. Entegre haber odası, bilgisayar destekli gazetecilik, veri gazeteciliği, yapay zekâ gazeteciliği, sanal gerçeklik (VR·AR·MR) gazeteciliği, çapraz medya gazeteciliği, UX (kullanıcı deneyimi), UI (kullanıcı arayüzü)… Bu konularda araştırmaları ve çalışmalarının olması Başkan Kwon’un dijital medya alanında uzman olduğu anlamına geliyor. Kendisiyle ayın 3’ünde tanıştım ve ayın 18’nde BCM kapsamında performansı ve geleceği hakkında bilgi aldım.
“2 milyon doları aştı. Bu şimdiye kadar maksimum seviyede en büyük endüstriyel etkinliğidir.“
“Beklentim bu yöndeydi ama yine de bu şekilde sonuçlanınca gurur duydum. 2007 yılında, o dönemde millet meclisi üyesi olan Busan Belediye Başkanı Park Hyeong-jun’un ebe rolünü üstlendiği “BCM”, 18 yılda ilk rakamın 10 katını aşan satışları artıran bir sektör haline geldi. Kore’de irili ufaklı 200’e yakın film festivali var ve bu film festivallerinin hepsi festival anlayışıyla yapılıyor. Ancak bir film olmasa bile video gibi içeriklere odaklanan “BCM” bir sektör olarak kendine yer edindi. Ülkede tek ve Asya’nın en büyüğü. Benzer bir pazar olan Hong Kong ‘Feel Market (필마켓)’den bile çok daha büyüğüz.”
“Asya ülkelerinin en büyüğü iseniz daha da ilerlemek için hırslı olmalısınız.“
“İçerikle ilgili en ünlü pazar Fransa’daki Cannes Film Festivali’nin “MIPTV” ama “MIPTV” bu yıl son kez kapılarını açacak. “LA Screening”, “Londra Screening” gibi organizasyonlar tarafından bu şekilde olduğu analiz ediliyor. Cannes, sadece işlerin yer aldığı ve prodüksiyon platformunun bölgede yer aldığı, tüm yapımcıları, üretim ortamlarını, lokasyonlarını vb. yöneten bir stüdyosu olan “LA Screening” gerisinde kalmıştır. Bu açıdan Busan, Cannes’dan farklı. Çünkü Busan’da festivaller var, üretim var, lokasyon desteği var, zincir marketler var. Busan’ın, bu çeşitli pazar alanlarını iyi bir şekilde birbirine bağlayıp sanayileştirmesi halinde, “LA Screening” sorununun üstesinden gelebileceğini zannediyorum.”
“BCM geliştirebilinen alan.“
“Festivallerin de bir sınırı var. Elbette festivaller insanlara keyif verebilir, turizme öncülük edebilir ancak tek başına bölgeye “paralı sonuçlar” sağlaması zor olduğundan sınırları vardır. Sürdürülebilirlik için sektöre birçok açıdan ve birçok düzeyde bağlı olması gerekir ki, ölçeklendirmek güve güvence altına alınabilir. BCM bu açıdan büyük bir potansiyeli sahip. Film festivalleri yönetmenlere ve oyunculara odaklanırken BCM yapımcılara, yatırımcılara ve yazarlara odaklanır. Üreticilerin içerisinde yer aldığı, farklı düzey ve ülkelerden insanlar BCM’de buluşuyor ve içerik oluşturmak için birbirleriyle iş birliği yapıyor. Tüm dünyada benzersiz ve tek ödül programı olan “BCM OTT Serisi Ödülleri (BOSA)” ödüllerini yürütmemizin nedeni de budur. BOSA, oyunculara veya yönetmenlere değil, dramaların planlanması, yapımı, dağıtımı ve dağıtımı sürecinde kendilerini başarıya adamış kişilere verilen bir ödüldür.”

“O zaman “LA Screening” gibi mi olacak?“
“Bir günde mümkün olmayacak ama bunun mümkün olacağına eminim. Öncelikle, BCM, önceden Güneydoğu Asya, ABD ve Avrupa’da yoğunlaşan ticaret pazarını Orta ve Güney Amerika, Doğu Avrupa ve Afrika’ya doğru genişletiyor. Geçtiğimiz yıl Kosta Rika Film Komisyonu ile bir anlaşma imzalandı ve bu yıl içerisinde de Güney Afrika’nın önde gelen OTT platformu “Otitiera” ve Doğu Avrupa’da eski Yugoslavya’nın hükümdar devleti Sırbistan ile anlaşma imzalandı. İçeriklerimizin Doğu Avrupa ve Afrika’ya yayılmasında köprü olacak.
Gelecek yıl Suudi Arabistan gibi Orta Doğu’da ki hassas bölgelerle karşılıklı değişim anlaşmaları yapma sürecindeyiz. Ayrıca bu yıl, koronadan dolayı Kore kısıtlamaları nedeniyle ara verilen Kore-Çin Drama Zirvesi, 5 yıl aradan sonra yeniden başladı. Bu zirve gelecek yıl Moğolistan, Hindistan ve Endonezya gibi ülkeler de dahil olarak Asya Drama Zirvesi’ni de kapsayacak şekilde genişleyecek. Bu kapsamda, geçen sonbaharda 17 Asya ülkesinden medya CEO’larından oluşan “Asyalı Yapımcı Ağı” kurduk.
Bu şekilde pazarın genişlemesi ve Asya bölgesindeki drama yapımcıları arasında bir ağ oluşturmak, “sempatizanlar” gibi aynı eseri ortak üretmenin yolunu açan temel oluyor. Bu girişimler ve zorlukların bir araya gelmesiyle Busan şehrini ‘Asya’nın Hollywood’u’ haline getirme hayali gerçeğe dönüşüyor.”
“Chosun Ilbo “Asya Liderlik Konferansı (ALC)” ile işbirliği yaptık.“
“ALC’ye katılan Amerikan Sinema Filmleri Derneği başkanı Dan Glickman (Eski Tarım Bakanı) -BCM’ye gelerek-, BCM konferansına öncülük eden HBO (Home Box Office) draması “The Sympathizer (동조자)” dizisinin yapımcısı Neve Peachmyeon, ALC’ye gidip her biri ders verdi.
Chosun Ilbo ALC, siyaset, ekonomi, toplum gibi alanlarında dünya liderlerinin ve akademisyenlerin bir araya gelerek, insan ve Kore endişeleri ve sorunları hakkındaki görüşlerini paylaşmak toplandığı bir etkinliktir. Ama yine de ‘medya içeriği’ alanında BMC biraz fazla önde. Bu bireysel güçler iyi bir şekilde birleştirilirse muazzam bir sinerji ortaya çıkarabilir. ALC’nin siyasi ve ekonomik liderlerinin gücü ve ağı medya içeriği alanıyla iyi bir şekilde bağlantılıysa, bu içerik planlama, üretim, yatırım ve dağıtımda küresel bir ekosistemin kurulmasına yol açabilir.”
“Bu yıl Kore çizgi roman endüstrisinde efsane olan Lee Hyeon see, kendi çalışmasını yapmayı öğrenen yapay zekanın (AI) nasıl bir webtoon oluşturduğunu bizzat gösterdi. Ondan önce evcil köpeklerle ilgili içerik üreten “BIC4Dog” programı vardı. Bunlar dünyada ilkti.“
“Bilgi Teknolojisi (IT) ve dijital teknolojinin hızlı gelişimi, medya içerik pazarında bir gecede fark yaratıyor. ‘Medya içeriği’ teknoloji olmadan var olamaz. Bunu gazeteler de yaptı, radyo ve televizyon da yaptı. İlk önce yeni teknolojilerin akışını kabul edin ve onu yayan siz olun. Son zamanlarda yeni medya pazarı, çeşitli endüstrileri birleştirerek yeni bir yakınsak medya oluşturmak için içerik ekosistemini tamamen yeniden düzenliyor.
BCM, K-içeriğini (K-contents) dünyaya tanıtacak bir pencere ve dünyanın yeni medya endüstrisi trendlerine en öncelikli ve en hızlı tanıtılan bir alan olduğu söylenebilir. Bu yıl yapay zeka tarafından çizilen çizgi filmler (AI cartoon) ve webtoonlar (AI webtoon) gördüm ama “yapay zeka müziğine (AI music), yapay zeka oyunlarına, (AI game) yapay zeka dizileri (AI drama) ve yapay zeka filmlerine (AI movie)” gibi alanları kapsayacak şekilde genişletmeyi düşünüyorum. Gelecek yıl “yapay zeka konferansı(AI Con)” ya da “yapay zeka içerik festivali (AI content festival)” düzenlemeyi planlıyoruz.
Bu şekilde bir sporcu gibi hamle yaparsak K-içerik, dünyanın önde gelen trendlerini özümseyebilir ve yeni trendler oluşturarak şimdiki popülerliğini 10 yıl değil 50 yıl daha sürdürebilir.”
Kaynak: https://www.chosun.com/national/regional/yeongnam/2024/06/05/J375WOBOZRAQ7JD2EJZEY2DXTE/
Çeviri: Merve İriyarı
Mutlu Binark's Blog
- Mutlu Binark's profile
- 6 followers
