Mutlu Binark's Blog, page 2
May 8, 2024
ÜRETKEN YAPAY ZEKA ALANINDA FARKLI BAKIŞ AÇILARININ GÖRÜLMESİ AÇISINDAN YAKEM SİNEMA/YAPAY ZEKA ÇALIŞTAYI
Hakan Erdal, Ankara Üniversitesi SBE RTS Anabilim Dalı Doktora öğrencisi
Yapay Zeka ile ilgili gelişmeler paralelinde tartışmalar hız kaybetmeden devam etmektedir. Avrupa Birliği, 2021 yılında tamamlanan Dijital Strateji planı çerçevesinde AB Yapay Zeka Yasasını (EU Artificial İntelligence Act, 2024) kabul etmiştir. Yapay zeka uygulamalarını üç risk kategorisine ayıran yasa, en üst riskli olan kabul edilen, Çin’de devlet tarafından oluşturulan sosyal puanlama gibi kabul edilemez bir risk yaratan sistemleri yasaklarken, ikinci kategori yapay zeka uygulamalarının kişisel verilere erişimini yüksek riskli uygulamalar olarak belirleyerek üye ülkeler tarafından kabul edilmesi gereken yasal düzenlemeleri ifade etmektedir. Son kategori ise açıkça yasaklanmamış veya yüksek riskli olarak listelenmemiş uygulamalar ki yasa bunları herhangi bir düzenlemeye tabi tutmamaktadır.
Türkiye’de yapay zeka ile ilgili ülke düzeyinde koordinasyon Cumhurbaşkanlığı tarafından 24 Ocak 2019 tarihinde yapılan Milli Teknoloji ve Dijital Türkiye Hamlesi (CDDO, 2019) başlığı ile yapılan bir açıklama ile bünyesinde Büyük Veri ve Yapay Zeka Uygulamaları Dairesi Başkanlığı kurulan Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisinin (CDDO) tarafından sağlanmaktadır. Dijital Dönüşüm Ofisi koordinasyonunda, 2019 ve 2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı (TBMM, 2019) ile uyumlu olarak hazırlanan 2021- 2025 Ulusal Yapay Zeka Strateji belgesi (CDDO, 2021)Türkiye’nin şu ana kadar yapay zeka ile kamuda ilerleyen sürecin yol haritasını oluşturmaktadır.
Yapay zekanın kültür endüstrisine olan etkisi tartışmaları üretken yapay zeka başlığı altında sürmektedir. 7 Mayıs 2024 tarihinde bu tartışmaların bir parçası sayılabilecek bir çalıştay, Başkent Üniversitesi Yaratıcı Kültür Endüstrileri Araştırma ve Uygulama Merkezi (YAKEM) ev sahipliğinde Sinema/Dizi Sektöründe Üretken Yapay Zeka ve Telif Hakları Projesi kapsamında gerçekleştirilmiştir. Çalıştaya projeye destek veren Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğü temsilcileri yanında, aralarında Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek Birliği (TESİYAP), Film Yapımcıları Meslek Birliği (FİYAB), Sinema Oyuncuları Meslek Birliği (BİROY) ve Oyuncular Sendikası temsilcilerinin de olduğu sektör temsilcileri ve akademisyenler katılmıştır.
Açılış bölümüne Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürü Birol Güven’in de katıldığı çalıştay, öncelikle üretken yapay zeka alanının hukuki çerçevesini çalışan akademisyenlerin dünyadaki gelişmeleri sunduğu sunumlarla başlamıştır. Açılışta yaptığı konuşmasında Sinema Genel Müdürü Güven’in insanlığın ilerlemesinin daha çok birileri adına çalışan diğerlerinin (köleler, işçiler) performanslarına bağlı olduğunu, bu kapsamda tarihin geldiği noktada yapay zekanın bir fırsat olarak görülmesi gerektiğini ifade etmesi, Kültür Bakanlığı bürokrasisinin yapay zekaya araçsal olarak baktığını göstermesi açısından önemlidir.
Çalıştayda katılımcıların üretken yapay zeka meselesine temsil ettikleri kurum ve kuruluşlara göre farklı perspektiflerden baktıkları gözlemlenmiştir. Kamu temsilcileri konuya kaçırılmaması gereken bir tren metaforu ile değerlendirirken, sektör temsilcilerinin kamera önü ve kamera arkası olarak tanımlanabilecek bakış açısı farklılığını ortaya çıktığı anlaşılmaktadır. Bu farklılıkta kamera önü tarafını ses ve görüntüleriyle sergiledikleri performansların yapay zeka tarafında taklit edilme riski taşıyan oyuncular, kamera arkası tarafını ise senaryo ve yapım aşamasında yapay zekayı destekleyici bir araç olarak kullanılması fikrine sıcak bakan yapımcılar oluşturmaktadır.
Kamera arkası tarafında iki ayrı bakış açısı fark edilmektedir. İlki Türkiye’nin dizi film sektöründe geldiği noktadan edinilen bir deneyime dayanmaktadır. Bu deneyim, dünyanın dizi film sektöründe dünya pazarında ikinci konuma yükselmesinin arkasında oyuncu performansı, çalışkanlık ve seyirci ile kurulan duygusal ilişkideki başarı ile ilişkilendirilmektedir. Yapay zeka tartışmalarından önce kazanılan bu deneyimin yapay zekanın daha çok Batı kaynaklı verilerinden elde edilen sonuçlarla en azından kısa vadede rekabet gücünü korumayı sağlayacağı öngörülmektedir. Çünkü, yapay zeka ile bugüne kadar yapılan çalışmalar, gerek senaryo gerekse sanat yönetmenliği açısından Türkiye’de dizi filmlerinde yakalanan duygusal atmosferi yansıtacak bir üretkenlik gösterememiştir. İkinci bakış, yapay zeka ve telif kapsamında daha çok oyuncuların hak ihlallerini korumaya yönelik ABD ve AB kaynaklı herhangi bir mevzuat düzenlemesinin sektörde yakalanan başarıya zarar vereceği yönündeki bir endişeye dayanmaktadır. Buna göre, ülkelerdeki mevzuat düzenlemeleri farklı yapısal durumlar üzerine inşa edilmiştir. Örneğin Netflix, Türkiye’ye ilk geldiğinde stüdyo sistemindeki düzenlemeleri dikta etmeye çalışsa da bu etkili olmamış, bir çok sorumluluğu yapımcı şirketler üzerinden yürütmek durumunda kalmıştır.
Oyuncu ve ses sanatçıları perspektifinden ise bu bakış açısı hem tutarsız hem anlaşılmazdır. Çünkü sinema sektöründe görülen hak ihlalleri ülkeden ülkeye fark gösterecek bir nitelik taşımamaktadır. Kaldı ki, Türkiye’deki oyuncuların ve ses sanatçılarının maruz kaldığı ihlallerin yapay zeka tartışmalarından öncesine dayanan bir geçmişi bulunmaktadır. Halihazırda söz konusu olan mesele ise yapay zekanın oyuncu ve ses sanatçılarının haklarına zarar vermemesi için, görülen hak ihlallerine geliştirilen ABD ve AB mevzuatlarının esas alınmasından başka bir şey değildir. Öte yandan, yapımcılar tarafından kurulan herhangi bir uygulamanın “ülkeye uyarlanması” ile başlayan tüm cümleler, mevcut hak ihlallerinin devam etmesini savunan bir düşünceyi yansıtmaktadır.
Çalıştayın hukukçu akademisyen temsilcilerinin bakış açılarından ise halihazırda çok hızlı ilerleyen süreçte, hazırlık ve uygulama süreçleri de göz önüne alındığında Türkiye’nin yapay zeka ile ilgili mevzuat düzenlemeleri için bir an önce adım atılması gerekmektedir. Aksi takdirde film ve dizilerin ihraç edildiği AB üye ülkeleri de dahil olmak üzere pazar ülkelerin mevzuatlarının etkisi altında kalınabilecektir. Öte yandan, AB çalışmalarını üç senede tamamlayarak Yapay Zeka Yasasını (EU Artificial İntelligence Act, 2024) çıkarmayı başarmasına rağmen, Türkiye’nin mevcut strateji belgesini kapsayan döneminin 2025 yılında tamamlanmasından sonra elde üniversitelerde açılan meslek yüksekokulları bölümlerinden başka somut bir adımın olmayacağı riski bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Sinemada Yapay Zeka ve Telif Hakları Çalıştayı katılımcıları geldikleri kurum ve kuruluşlara göre farklılaşan bakış açılarının görülmesi açısından faydalı bir etkinlik olarak değerlendirilebilir. Kültür Bakanlığı Telif Hakları Genel Müdürlüğüne bildirilecek olan çalıştay sonuç raporunun sinema ve dizi sektöründe kamera önü ve arkası olarak ayrılabilecek iki ayrı bakış açısını temel alacak dengeli bir politika yapım sürecine kaynaklık etme olasılığı, olumlu bir sürecin başlangıcı olarak görülebilir. Bunun yanında, yapay zeka tartışmalarının kültür endüstrisinden çok daha büyük bir alanı kapsadığı göz önüne alınarak, tartışmaların AB Yapay Zeka yasası çerçevesinde ele alınan risk değerlendirmesi merkezinde yürütülmesi, ancak yasada yer verilmeyen hususları da kapsayan daha geniş bir düzlemde el alınması gerekliliği her geçen gün artmaktadır. Zira, çalıştayda çok hızlı ilerleyen yapay zeka teknolojisinin sinema ve dizi sektöründe geldiği noktayı dinleme fırsatı bulan katılımcılarda bile yakın gelecekte çok farklı şeylerin konuşulabileceklerinin tedirginliği gözlenmiştir.
Kaynakça
CDDO. (2019, Ocak 24). Cumhurbaşkanımızdan Millî Teknoloji Hamlesi ve Dijital Türkiye Açıklaması. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi. Erişim: 8 Mayıs, 2024, https://cbddo.gov.tr/haberler/4259/cumhurbaskani-erdogan-hgm-atlas-ve-hgm-kure-uygulamalarinin-tanitilmasi-toreni-nde-dijital-gelisimi-vurguladi
CDDO. (2021). Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi – Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi 2021-2025. Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi. Erişim: 8 Mayıs 2024, https://cbddo.gov.tr/UYZS
EU Artificial Intelligence Act. (2024). EU Artificial Intelligence Act. EU Artificial Intelligence Act | Up-to-date developments and analyses of the EU AI Act. Erişim: 8 Mayıs 2024, https://artificialintelligenceact.eu/
TBMM. (2019). On Birinci Kalkınma Planı 2019-2023. T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı. Erişim: 8 Mayıs 2024, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/07/On_Birinci_Kalkinma_Plani-2019-2023.pdf
ÃRETKEN YAPAY ZEKA ALANINDA FARKLI BAKIÅ AÃILARININ GÃRÃLMESİ AÃISINDAN YAKEM SİNEMA/YAPAY ZEKA ÃALIÅTAYIÂ
Hakan Erdal, Ankara Ãniversitesi SBE RTS Anabilim Dalı Doktora öÄrencisi
Yapay Zeka ile ilgili geliÅmeler paralelinde tartıÅmalar hız kaybetmeden devam etmektedir. Avrupa BirliÄi, 2021 yılında tamamlanan Dijital Strateji planı çerçevesinde AB Yapay Zeka Yasasını (EU Artificial İntelligence Act, 2024) kabul etmiÅtir. Yapay zeka uygulamalarını üç risk kategorisine ayıran yasa, en üst riskli olan kabul edilen, Ãinâde devlet tarafından oluÅturulan sosyal puanlama gibi kabul edilemez bir risk yaratan sistemleri yasaklarken, ikinci kategori yapay zeka uygulamalarının kiÅisel verilere eriÅimini yüksek riskli uygulamalar olarak belirleyerek üye ülkeler tarafından kabul edilmesi gereken yasal düzenlemeleri ifade etmektedir. Son kategori ise açıkça yasaklanmamıŠveya yüksek riskli olarak listelenmemiÅ uygulamalar ki yasa bunları herhangi bir düzenlemeye tabi tutmamaktadır.
Türkiyeâde yapay zeka ile ilgili ülke düzeyinde koordinasyon CumhurbaÅkanlıÄı tarafından 24 Ocak 2019 tarihinde yapılan Milli Teknoloji ve Dijital Türkiye Hamlesi (CDDO, 2019) baÅlıÄı ile yapılan bir açıklama ile bünyesinde Büyük Veri ve Yapay Zeka Uygulamaları Dairesi BaÅkanlıÄı kurulan CumhurbaÅkanlıÄı Dijital DönüÅüm Ofisinin (CDDO) tarafından saÄlanmaktadır. Dijital DönüÅüm Ofisi koordinasyonunda, 2019 ve 2023 yıllarını kapsayan 11. Kalkınma Planı (TBMM, 2019) ile uyumlu olarak hazırlanan 2021- 2025 Ulusal Yapay Zeka Strateji belgesi (CDDO, 2021)Türkiyeânin Åu ana kadar yapay zeka ile kamuda ilerleyen sürecin yol haritasını oluÅturmaktadır.
Yapay zekanın kültür endüstrisine olan etkisi tartıÅmaları üretken yapay zeka baÅlıÄı altında sürmektedir. 7 Mayıs 2024 tarihinde bu tartıÅmaların bir parçası sayılabilecek bir çalıÅtay, BaÅkent Ãniversitesi Yaratıcı Kültür Endüstrileri AraÅtırma ve Uygulama Merkezi (YAKEM) ev sahipliÄinde Sinema/Dizi Sektöründe Ãretken Yapay Zeka ve Telif Hakları Projesi kapsamında gerçekleÅtirilmiÅtir. ÃalıÅtaya projeye destek veren Kültür BakanlıÄı Telif Hakları Genel MüdürlüÄü temsilcileri yanında, aralarında Televizyon ve Sinema Filmi Yapımcıları Meslek BirliÄi (TESİYAP), Film Yapımcıları Meslek BirliÄi (FİYAB), Sinema Oyuncuları Meslek BirliÄi (BİROY) ve Oyuncular Sendikası temsilcilerinin de olduÄu sektör temsilcileri ve akademisyenler katılmıÅtır.
AçılıŠbölümüne Kültür ve Turizm BakanlıÄı Sinema Genel Müdürü Birol Güvenâin de katıldıÄı çalıÅtay, öncelikle üretken yapay zeka alanının hukuki çerçevesini çalıÅan akademisyenlerin dünyadaki geliÅmeleri sunduÄu sunumlarla baÅlamıÅtır. AçılıÅta yaptıÄı konuÅmasında Sinema Genel Müdürü Güvenâin insanlıÄın ilerlemesinin daha çok birileri adına çalıÅan diÄerlerinin (köleler, iÅçiler) performanslarına baÄlı olduÄunu, bu kapsamda tarihin geldiÄi noktada yapay zekanın bir fırsat olarak görülmesi gerektiÄini ifade etmesi, Kültür BakanlıÄı bürokrasisinin yapay zekaya araçsal olarak baktıÄını göstermesi açısından önemlidir.
ÃalıÅtayda katılımcıların üretken yapay zeka meselesine temsil ettikleri kurum ve kuruluÅlara göre farklı perspektiflerden baktıkları gözlemlenmiÅtir. Kamu temsilcileri konuya kaçırılmaması gereken bir tren metaforu ile deÄerlendirirken, sektör temsilcilerinin kamera önü ve kamera arkası olarak tanımlanabilecek bakıŠaçısı farklılıÄını ortaya çıktıÄı anlaÅılmaktadır. Bu farklılıkta kamera önü tarafını ses ve görüntüleriyle sergiledikleri performansların yapay zeka tarafında taklit edilme riski taÅıyan oyuncular, kamera arkası tarafını ise senaryo ve yapım aÅamasında yapay zekayı destekleyici bir araç olarak kullanılması fikrine sıcak bakan yapımcılar oluÅturmaktadır.
Kamera arkası tarafında iki ayrı bakıŠaçısı fark edilmektedir. İlki Türkiyeânin dizi film sektöründe geldiÄi noktadan edinilen bir deneyime dayanmaktadır. Bu deneyim, dünyanın dizi film sektöründe dünya pazarında ikinci konuma yükselmesinin arkasında oyuncu performansı, çalıÅkanlık ve seyirci ile kurulan duygusal iliÅkideki baÅarı ile iliÅkilendirilmektedir. Yapay zeka tartıÅmalarından önce kazanılan bu deneyimin yapay zekanın daha çok Batı kaynaklı verilerinden elde edilen sonuçlarla en azından kısa vadede rekabet gücünü korumayı saÄlayacaÄı öngörülmektedir. Ãünkü, yapay zeka ile bugüne kadar yapılan çalıÅmalar, gerek senaryo gerekse sanat yönetmenliÄi açısından Türkiyeâde dizi filmlerinde yakalanan duygusal atmosferi yansıtacak bir üretkenlik gösterememiÅtir. İkinci bakıÅ, yapay zeka ve telif kapsamında daha çok oyuncuların hak ihlallerini korumaya yönelik ABD ve AB kaynaklı herhangi bir mevzuat düzenlemesinin sektörde yakalanan baÅarıya zarar vereceÄi yönündeki bir endiÅeye dayanmaktadır. Buna göre, ülkelerdeki mevzuat düzenlemeleri farklı yapısal durumlar üzerine inÅa edilmiÅtir. ÃrneÄin Netflix, Türkiyeâye ilk geldiÄinde stüdyo sistemindeki düzenlemeleri dikta etmeye çalıÅsa da bu etkili olmamıÅ, bir çok sorumluluÄu yapımcı Åirketler üzerinden yürütmek durumunda kalmıÅtır.
Oyuncu ve ses sanatçıları perspektifinden ise bu bakıŠaçısı hem tutarsız hem anlaÅılmazdır. Ãünkü sinema sektöründe görülen hak ihlalleri ülkeden ülkeye fark gösterecek bir nitelik taÅımamaktadır. Kaldı ki, Türkiyeâdeki oyuncuların ve ses sanatçılarının maruz kaldıÄı ihlallerin yapay zeka tartıÅmalarından öncesine dayanan bir geçmiÅi bulunmaktadır. Halihazırda söz konusu olan mesele ise yapay zekanın oyuncu ve ses sanatçılarının haklarına zarar vermemesi için, görülen hak ihlallerine geliÅtirilen ABD ve AB mevzuatlarının esas alınmasından baÅka bir Åey deÄildir. Ãte yandan, yapımcılar tarafından kurulan herhangi bir uygulamanın “ülkeye uyarlanması” ile baÅlayan tüm cümleler, mevcut hak ihlallerinin devam etmesini savunan bir düÅünceyi yansıtmaktadır.
ÃalıÅtayın hukukçu akademisyen temsilcilerinin bakıŠaçılarından ise halihazırda çok hızlı ilerleyen süreçte, hazırlık ve uygulama süreçleri de göz önüne alındıÄında Türkiyeânin yapay zeka ile ilgili mevzuat düzenlemeleri için bir an önce adım atılması gerekmektedir. Aksi takdirde film ve dizilerin ihraç edildiÄi AB üye ülkeleri de dahil olmak üzere pazar ülkelerin mevzuatlarının etkisi altında kalınabilecektir. Ãte yandan, AB çalıÅmalarını üç senede tamamlayarak Yapay Zeka Yasasını (EU Artificial İntelligence Act, 2024) çıkarmayı baÅarmasına raÄmen, Türkiyeânin mevcut strateji belgesini kapsayan döneminin 2025 yılında tamamlanmasından sonra elde üniversitelerde açılan meslek yüksekokulları bölümlerinden baÅka somut bir adımın olmayacaÄı riski bulunmaktadır.
Sonuç olarak, Sinemada Yapay Zeka ve Telif Hakları ÃalıÅtayı katılımcıları geldikleri kurum ve kuruluÅlara göre farklılaÅan bakıŠaçılarının görülmesi açısından faydalı bir etkinlik olarak deÄerlendirilebilir. Kültür BakanlıÄı Telif Hakları Genel MüdürlüÄüne bildirilecek olan çalıÅtay sonuç raporunun sinema ve dizi sektöründe kamera önü ve arkası olarak ayrılabilecek iki ayrı bakıŠaçısını temel alacak dengeli bir politika yapım sürecine kaynaklık etme olasılıÄı, olumlu bir sürecin baÅlangıcı olarak görülebilir. Bunun yanında, yapay zeka tartıÅmalarının kültür endüstrisinden çok daha büyük bir alanı kapsadıÄı göz önüne alınarak, tartıÅmaların AB Yapay Zeka yasası çerçevesinde ele alınan risk deÄerlendirmesi merkezinde yürütülmesi, ancak yasada yer verilmeyen hususları da kapsayan daha geniÅ bir düzlemde el alınması gerekliliÄi her geçen gün artmaktadır. Zira, çalıÅtayda çok hızlı ilerleyen yapay zeka teknolojisinin sinema ve dizi sektöründe geldiÄi noktayı dinleme fırsatı bulan katılımcılarda bile yakın gelecekte çok farklı Åeylerin konuÅulabileceklerinin tedirginliÄi gözlenmiÅtir.
Kaynakça
CDDO. (2019, Ocak 24). CumhurbaÅkanımızdan Millî Teknoloji Hamlesi ve Dijital Türkiye Açıklaması. CumhurbaÅkanlıÄı Dijital DönüÅüm Ofisi. EriÅim: 8 Mayıs, 2024, https://cbddo.gov.tr/haberler/4259/cumhurbaskani-erdogan-hgm-atlas-ve-hgm-kure-uygulamalarinin-tanitilmasi-toreni-nde-dijital-gelisimi-vurguladi
CDDO. (2021). Türkiye Cumhuriyeti CumhurbaÅkanlıÄı Dijital DönüÅüm Ofisi – Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi 2021-2025. CumhurbaÅkanlıÄı Dijital DönüÅüm Ofisi. EriÅim: 8 Mayıs 2024, https://cbddo.gov.tr/UYZS
EU Artificial Intelligence Act. (2024). EU Artificial Intelligence Act. EU Artificial Intelligence Act | Up-to-date developments and analyses of the EU AI Act. EriÅim: 8 Mayıs 2024, https://artificialintelligenceact.eu/
TBMM. (2019). On Birinci Kalkınma Planı 2019-2023. T.C. CumhurbaÅkanlıÄı Strateji ve Bütçe BaÅkanlıÄı. EriÅim: 8 Mayıs 2024, https://www.sbb.gov.tr/wp-content/uploads/2022/07/On_Birinci_Kalkinma_Plani-2019-2023.pdf
March 19, 2024
YAŞLANMA VE İKLİM KRİZİ
Yazan: Samuel Young
Türkçeleştiren: Beren Kandemir, Hacettepe Üniversitesi SBE- İletişim Bilimleri Doktora Programı
Nüfusun yaşlanıyor olduğu bir gerçek.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2020 ile 2050 yılları arasında dünya çapında 60 yaş ve üzeri insan sayısı 1 milyardan 2.1 milyara çıkacak. Daha varlıklı birçok ülkedeki yaşlı nüfus ise halihazirda orantısız. Örneğin Galler’de 60 yaş üzerindeki kişilerin 2026 yılına kadar nüfusun yaklaşık 0’unu oluşturacağı tahmin ediliyor. Şimdi ise dünyanın geri kalanı bu orana yetişiyor: 2050 yılı itibarıyla 60 yaş üstü nüfusun üçte ikisi, şu anda düşük ve orta gelirli olarak kabul edilen ülkelerde yaşıyor olacak.
Yaşlanan nüfus, ,iklim kriziyle karşı karşıya kalındığında bir tür zorluk teşkil ediyor. Yaşlanmanın belirli bir yolu yok elbette. Birçok insan ilerleyen yaşlarında da sağlıklı ve aktif bir yaşam sürebiliyorlar ve tıpa yaşanan gelişmeler, sağlıklı yaşamın daha ileri yaşlara kadar uzatılabilmesine olanak sağlıyor. Bununla birlikte yaşlanma yine de çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkma olasılığını artırıyor ve birçok yaşlı insan için birden fazla sağlık ve sosyal bakım ihtiyacı ortaya çıkıyor. Toplum yaşlandıkça bakım ihtiyaçları da doğal olarak artıyor ve sağlık ve sosyal bakım hizmetlerine daha fazla kaynak ve insan gücü aktarılması gerekiyor. Bu gidişat, mevcut küresel yaşlanma eğiliminin, eş zamanlı olarak artan iklim istikrarsızlığıyla da örtüştüğü dikkate alındığında, sorunlu bir hale geliyor. Daha ekstrem ve öngörülemez bir iklim, yalnızca nüfusun -özellikle de yaşlı bireylerin- üzerinde daha fazla baskı oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumların artan bakım ihtiyaçlarını karşılama becerisini de zorlayacaktır.
Artan bu zorluğa ve yaşlı bireylerin özel sağlık ve sosyal bakım ihtiyaçlarını toplumun gözleri önüne getiren Covid-19 salgınına rağmen, yaşlanma ve iklim değişikliği arasındaki kesişime ilişkin tartışmalar görece geri kalmış durumdadır. Bu durum, başta, geleneksel “ılıman deniz “iklimi koşullarına sahip ve bu yüzyılın ortalarında normal hale gelebilecek ekstrem iklim koşullarını son zamanlarda deneyimlemeye başlayan yüksek gelirli bir ülke Birleşik Krallık için geçerlidir. Britanya’nın iklim söylemi, küresel nüfusun büyük bir kısmının halihazırda kuraklık, sel, kontrol altına alınamayan yangınlar ve diğer ölümcül iklim olaylarından zarar gördüğü bir dönemde, iklim değişikliğinin, özellikle de en yaşlı ve savunmasız vatandaşları için taşıdığı potansiyel insanlık trajedisi konusunda görece bilinçsiz kalmaktadır.
İlginç bir şekilde iklim tartışmalarında bir belirsizlik hâkim. Haber içeriklerinde elektrikli otomobiller, et içermeyen beslenme rejimlerin ve tartışmalı olan yeniden yabanlaştırma tasarıları tartışılıyor, ancak iklim değişikliğinin büyüyen sosyal tehlikelerine değinme konusunda suskun kalınıyor.
Bu konuda konuştuklarında ise, ses tonu genellikle tembel ya da düpedüz çocuksu oluyor. Yaşlılar ve iklim değişikliği hakkındaki söylem, yaşlıların iklim değişikliği konusunda hiçbir farkındalığı ya da ilgisinin olmadığı varsayımı gibi yaş ayrımcılığına dayalı stereotiplere saplanıp kalmış durumda. Bundan daha kötüsü, yaşlıların iklim değişikliğinin baş etkenleri oldukları yönündeki işe yaramaz iddia da çevrimiçi reklam geliri uğruna nesiller arası çatışmayı körüklemekten başka bir amaca hizmet etmiyor.
O halde yaşlanma ve iklim değişikliği hakkında daha ciddi düşünmeye nasıl başlayabiliriz? Ve yaklaşan iklim felaketini, aynı ufukta beliren yaşlanma artışına paralel olarak görmekten neler öğrenebiliriz?
Yaşlanma ve İklim Riskleri

İklim değişikliğinin hem yaşlıların sağlığı hem de toplumun artan bakım ihtiyaçlarını karşılama yeterliği üzerindeki olası etkilerinden bazılarını tanımlayarak başlayabiliriz. Şunu da eklemek gerekir ki; Birleşik Krallık örneği üzerinden burada tartışılanların çoğu, büyük iklim değişikliğinin şokunu henüz yeni hissetmeye başlayan diğer zengin ve ılıman (ve yaşlanan) ülkelere için de aynı şekilde geçerli olduğu söylenebilir.
Bu risklerden en acil olanı, gezegenin kendisinin ısınmasıdır. Yüksek sıcaklıklar hepimizi tehlikeye atıyor ancak zararlı etkileri yaşlı insanlar için daha ciddi bir tehlike oluşturuyor. 2023 yılı dünya çapında kaydedilen en sıcak yıl olurken, İngiltere’de sıcaklığın ilk kez 40°C’nin üzerinde kaydedildiği 2022’den sonra ikinci en sıcak yıl oldu. Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı’na göre, eğer sıcaklıklar mevcut seyrinde yükselmeye devam ederse, 2050 yılına kadar Birleşik Krallık’ta her yıl hipertermiden yaklaşık 10.000 ölüm yaşanacak. Bunların büyük çoğunluğunun, bedenleri ekstrem hava koşullarında iç sıcaklıkları düzenleme konusunda daha fazla zorlanan yaşlı insanlar olması bekleniyor.
Gezegen ısındıkça hava koşulları daha dramatik ve öngörülemez hale geliyor. Kuraklık, sel, soğuklar, kontrol edilemeyen yangınlar, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklimle bağlantılı diğer felaketlerin tümü, sağlıklı gıda, temiz su ve yaşamı sürdürmek için gerekli diğer temel unsurların tedarik zincirlerini büyük ölçüde bozma potansiyeline sahip. Karmaşık, küreselleşmiş toplumumuzda bu, her yaştan ve yetenekten insanı etkileyecektir. Ancak karmaşık sağlık ihtiyaçlarının daha fazla olması ihtimallerinin yüksek olması nedeniyle, artan riskle karşı karşıya kalanlar yine yaşlı nüfustur.
Dahası, bulgular iklim değişikliğinin bulaşıcı hastalıkların bir zamanlar ılıman olan bölgelere yayılmasını hızlandıracağına işaret ediyor. Daha sıcak ve daha nemli bir iklim, sivrisinek kaynaklı Batı Nil, Dang humması ve Chikungunya virüsleri gibi, şu anda Birleşik Krallık’ta görülmeyen tropikal hastalıklar için de uygun bir zemin oluşturuyor ve bunların tümü, vücutları enfeksiyonla savaşmada daha zayıf kalan kişiler için risk oluşturuyor. 2022’de gördüğümüz gibi daha sıcak yazlar, kontrol edilemeyen yangın riskini de artırıyor; bu sorun, geniş kırsal alanların açık otlaklarla kaplı olduğu Galler’de giderek daha yaygın hale geliyor. Yangınlar bariz tehlikesinin yanı sıra hava kalitesinin bozulmasında da rol uynayarak, giderek daha yaşlı ve daha izole hale gelen kırsal nüfus için risk oluşturuyor.
Son olarak belirtmek gerekirse; yaşlanan bir nüfus, iklim kaynaklı şoklara karşı savunmasız olan sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin daha fazla kullanılmasını gerektirmektedir. Birleşik Krallık’ta giderek yaygınlaşan bir örnek de, sel ve toprak kaymaları nedeniyle ulaşım ağlarında yaşanan kesintilerdir. Bu durum, insanların sağlık hizmetlerine erişme olanağını kısıtlayabilir (evde bakımın kesintiye uğraması dahil) ve acil durum hizmetlerini yavaşlatabilir. Gıda ve su örneğinde olduğu gibi, tedarik zincirlerinde iklim kaynaklı aksamalar ilaç ve tıbbi ekipmanın bulunabilirliğini de sınırlayabilir ve karmaşık sağlık sorunları ve engelleri olan kişileri daha fazla etkileyebilir.
Bunlar iklim değişikliğinin yaşlanan nüfusa nasıl doğrudan tehdit oluşturduğuna dair birçok örnekten sadece birkaçı. Buradaki örnekler, iklim değişikliğinin öngörülen etkilerinin -en azından şimdilik- görece daha hafif olacağı Birleşik Krallıklar ile sınırlı (Gary Haq, Conversation’da 2023’te yayımlanan makalesinde, yaşlanan nüfusun ekstrem iklim koşullarıyla nasıl etkileşime girdiğine ilişkin daha geniş bir tabloyu ele alıyor). Diğer yandan, bu sınırlı örnekler bile, bu iki kritik gidişatın yaklaşmakta olan -ve durdurulamaz- çatışmasının yaratacağı sosyal riski gözler önüne seriyor.
İnsanlık Krizi
Peki bütün bunlar bize ne anlatıyor? Kesinlikle oldukça kasvetli ve en inatçı kuşaklar arası savaşçıyı bile ayıltacak bir tablo. Ancak daha da önemlisi, iklim krizinin son derece insani bir kriz olduğunu ve öyle olacağını bize gösteriyor. Nüfus yaşlandıkça ve iklim daha çalkantılı hale geldikçe, küresel Kuzey’in karmaşık sağlık ve sosyal bakım sistemleri de dahil olmak üzere iklim değişikliğinin bir insanlık trajedisi olarak ortaya çıktığını göreceğiz.
Bu durum, iklim değişikliğini nasıl yorumladığımızı kökten değiştirme potansiyeline sahip. Aşırı iklim koşullarına karşı dayanıklılığı, insanlığın- özellikle de toplumdaki en savunmasız kişilerin – acil refahı meselesi olarak yeniden düşünmek, ciddi yapısal değişiklikleri siyasi gündeme taşımayı mümkün kılabilir. Bunlar, tedarik hatlarının karmaşıklığının azaltılmasını, toplu taşımanın teşvik edilmesini ve eskimiş konut stoğunun kapsamlı bir şekilde güncellenmesini içerebilir. İklim istikrarı mücadelesini insan yaşamı için bir mücadele olarak yeniden tasavvur etmek, iklim tartışmalarını, sözde ciddi yorumcular tarafından ortalıkta dolaşan, küresel nüfusun azaltılması çağrıları gibi matematiksel olarak etkisiz ve daha da önemlisi tamamen insanlık dışı bazı karanlık önerilerden uzaklaştırabilir.
Yaşlılar üzerindeki zararlı etkisine odaklanarak iklim krizini insanileştirmek, iklim eyleminin önündeki engellerin yıkılmasına da yardımcı olabilir. İklim aktivizmi hala sosyal sınırları aşmak için mücadele ediyor. Birleşik Krallık’ta iklim aktivizmi genellikle (adil ya da adil olmayan bir biçimde) genç, orta sınıf, üniversite eğitimli insanlara yönelik bir arayış olarak stereotipleştiriliyor. En ufak bir sıcaklık artışının bile nüfusun geniş bir kesimi üzerinde yaratacağı etkiye dikkat çekerek, daha geniş bir grubu harekete geçirmek mümkün olabilir. Yokoluş İsyanı’nın tuhaflıkları herkesin hoşuna gitmeyebilir ama kimse büyükanne ve büyükbabasının Dang hummasına yakalanmasını istemez.
İklim değişikliği ile yaşlanan nüfus arasındaki kesişim pek hoş bir tablo olmasa da her krizin değişim yaratma potansiyeli vardır. Daha dramatik hava koşulları daha zengin ve daha kayıtsız ulusları rahatsız etmeye başladıkça, iklim değişikliği kaçınılmaz olarak yaşlılardan başlayarak daha insani bir boyut kazanacak. Belki büyüyen sosyal acil durum, sosyal motivasyonlu iklim eylemi etrafında yeni bir fikir birliği oluşturarak kayıtsızlığı ortadan kaldıracak, belki de bunu yapamayacak fakat en azından iklim krizinin sonuçta aynı zamanda bir insanlık krizi olduğunu bize hatırlatacak.
Kaynak: https://www.resilience.org/stories/2024-03-13/ageing-and-the-climate-crisis/?s=06
YAÅLANMA VE İKLİM KRİZİ
Yazan: Samuel Young
Türkçeleştiren: Beren Kandemir, Hacettepe Üniversitesi SBE- İletişim Bilimleri Doktora Programı
Nüfusun yaşlanıyor olduğu bir gerçek.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre 2020 ile 2050 yılları arasında dünya çapında 60 yaş ve üzeri insan sayısı 1 milyardan 2.1 milyara çıkacak. Daha varlıklı birçok ülkedeki yaşlı nüfus ise halihazirda orantısız. Örneğin Galler’de 60 yaş üzerindeki kişilerin 2026 yılına kadar nüfusun yaklaşık 0’unu oluşturacağı tahmin ediliyor. Şimdi ise dünyanın geri kalanı bu orana yetişiyor: 2050 yılı itibarıyla 60 yaş üstü nüfusun üçte ikisi, şu anda düşük ve orta gelirli olarak kabul edilen ülkelerde yaşıyor olacak.
Yaşlanan nüfus, ,iklim kriziyle karşı karşıya kalındığında bir tür zorluk teşkil ediyor. Yaşlanmanın belirli bir yolu yok elbette. Birçok insan ilerleyen yaşlarında da sağlıklı ve aktif bir yaşam sürebiliyorlar ve tıpa yaşanan gelişmeler, sağlıklı yaşamın daha ileri yaşlara kadar uzatılabilmesine olanak sağlıyor. Bununla birlikte yaşlanma yine de çeşitli sağlık sorunlarının ortaya çıkma olasılığını artırıyor ve birçok yaşlı insan için birden fazla sağlık ve sosyal bakım ihtiyacı ortaya çıkıyor. Toplum yaşlandıkça bakım ihtiyaçları da doğal olarak artıyor ve sağlık ve sosyal bakım hizmetlerine daha fazla kaynak ve insan gücü aktarılması gerekiyor. Bu gidişat, mevcut küresel yaşlanma eğiliminin, eş zamanlı olarak artan iklim istikrarsızlığıyla da örtüştüğü dikkate alındığında, sorunlu bir hale geliyor. Daha ekstrem ve öngörülemez bir iklim, yalnızca nüfusun -özellikle de yaşlı bireylerin- üzerinde daha fazla baskı oluşturmakla kalmayacak, aynı zamanda toplumların artan bakım ihtiyaçlarını karşılama becerisini de zorlayacaktır.
Artan bu zorluğa ve yaşlı bireylerin özel sağlık ve sosyal bakım ihtiyaçlarını toplumun gözleri önüne getiren Covid-19 salgınına rağmen, yaşlanma ve iklim değişikliği arasındaki kesişime ilişkin tartışmalar görece geri kalmış durumdadır. Bu durum, başta, geleneksel “ılıman deniz “iklimi koşullarına sahip ve bu yüzyılın ortalarında normal hale gelebilecek ekstrem iklim koşullarını son zamanlarda deneyimlemeye başlayan yüksek gelirli bir ülke Birleşik Krallık için geçerlidir. Britanya’nın iklim söylemi, küresel nüfusun büyük bir kısmının halihazırda kuraklık, sel, kontrol altına alınamayan yangınlar ve diğer ölümcül iklim olaylarından zarar gördüğü bir dönemde, iklim değişikliğinin, özellikle de en yaşlı ve savunmasız vatandaşları için taşıdığı potansiyel insanlık trajedisi konusunda görece bilinçsiz kalmaktadır.
İlginç bir şekilde iklim tartışmalarında bir belirsizlik hâkim. Haber içeriklerinde elektrikli otomobiller, et içermeyen beslenme rejimlerin ve tartışmalı olan yeniden yabanlaştırma tasarıları tartışılıyor, ancak iklim değişikliğinin büyüyen sosyal tehlikelerine değinme konusunda suskun kalınıyor.
Bu konuda konuştuklarında ise, ses tonu genellikle tembel ya da düpedüz çocuksu oluyor. Yaşlılar ve iklim değişikliği hakkındaki söylem, yaşlıların iklim değişikliği konusunda hiçbir farkındalığı ya da ilgisinin olmadığı varsayımı gibi yaş ayrımcılığına dayalı stereotiplere saplanıp kalmış durumda. Bundan daha kötüsü, yaşlıların iklim değişikliğinin baş etkenleri oldukları yönündeki işe yaramaz iddia da çevrimiçi reklam geliri uğruna nesiller arası çatışmayı körüklemekten başka bir amaca hizmet etmiyor.
O halde yaşlanma ve iklim değişikliği hakkında daha ciddi düşünmeye nasıl başlayabiliriz? Ve yaklaşan iklim felaketini, aynı ufukta beliren yaşlanma artışına paralel olarak görmekten neler öğrenebiliriz?
Yaşlanma ve İklim Riskleri

İklim değişikliğinin hem yaşlıların sağlığı hem de toplumun artan bakım ihtiyaçlarını karşılama yeterliği üzerindeki olası etkilerinden bazılarını tanımlayarak başlayabiliriz. Şunu da eklemek gerekir ki; Birleşik Krallık örneği üzerinden burada tartışılanların çoğu, büyük iklim değişikliğinin şokunu henüz yeni hissetmeye başlayan diğer zengin ve ılıman (ve yaşlanan) ülkelere için de aynı şekilde geçerli olduğu söylenebilir.
Bu risklerden en acil olanı, gezegenin kendisinin ısınmasıdır. Yüksek sıcaklıklar hepimizi tehlikeye atıyor ancak zararlı etkileri yaşlı insanlar için daha ciddi bir tehlike oluşturuyor. 2023 yılı dünya çapında kaydedilen en sıcak yıl olurken, İngiltere’de sıcaklığın ilk kez 40°C’nin üzerinde kaydedildiği 2022’den sonra ikinci en sıcak yıl oldu. Birleşik Krallık Sağlık Güvenliği Ajansı’na göre, eğer sıcaklıklar mevcut seyrinde yükselmeye devam ederse, 2050 yılına kadar Birleşik Krallık’ta her yıl hipertermiden yaklaşık 10.000 ölüm yaşanacak. Bunların büyük çoğunluğunun, bedenleri ekstrem hava koşullarında iç sıcaklıkları düzenleme konusunda daha fazla zorlanan yaşlı insanlar olması bekleniyor.
Gezegen ısındıkça hava koşulları daha dramatik ve öngörülemez hale geliyor. Kuraklık, sel, soğuklar, kontrol edilemeyen yangınlar, biyolojik çeşitlilik kaybı ve iklimle bağlantılı diğer felaketlerin tümü, sağlıklı gıda, temiz su ve yaşamı sürdürmek için gerekli diğer temel unsurların tedarik zincirlerini büyük ölçüde bozma potansiyeline sahip. Karmaşık, küreselleşmiş toplumumuzda bu, her yaştan ve yetenekten insanı etkileyecektir. Ancak karmaşık sağlık ihtiyaçlarının daha fazla olması ihtimallerinin yüksek olması nedeniyle, artan riskle karşı karşıya kalanlar yine yaşlı nüfustur.
Dahası, bulgular iklim değişikliğinin bulaşıcı hastalıkların bir zamanlar ılıman olan bölgelere yayılmasını hızlandıracağına işaret ediyor. Daha sıcak ve daha nemli bir iklim, sivrisinek kaynaklı Batı Nil, Dang humması ve Chikungunya virüsleri gibi, şu anda Birleşik Krallık’ta görülmeyen tropikal hastalıklar için de uygun bir zemin oluşturuyor ve bunların tümü, vücutları enfeksiyonla savaşmada daha zayıf kalan kişiler için risk oluşturuyor. 2022’de gördüğümüz gibi daha sıcak yazlar, kontrol edilemeyen yangın riskini de artırıyor; bu sorun, geniş kırsal alanların açık otlaklarla kaplı olduğu Galler’de giderek daha yaygın hale geliyor. Yangınlar bariz tehlikesinin yanı sıra hava kalitesinin bozulmasında da rol uynayarak, giderek daha yaşlı ve daha izole hale gelen kırsal nüfus için risk oluşturuyor.
Son olarak belirtmek gerekirse; yaşlanan bir nüfus, iklim kaynaklı şoklara karşı savunmasız olan sağlık ve sosyal bakım hizmetlerinin daha fazla kullanılmasını gerektirmektedir. Birleşik Krallık’ta giderek yaygınlaşan bir örnek de, sel ve toprak kaymaları nedeniyle ulaşım ağlarında yaşanan kesintilerdir. Bu durum, insanların sağlık hizmetlerine erişme olanağını kısıtlayabilir (evde bakımın kesintiye uğraması dahil) ve acil durum hizmetlerini yavaşlatabilir. Gıda ve su örneğinde olduğu gibi, tedarik zincirlerinde iklim kaynaklı aksamalar ilaç ve tıbbi ekipmanın bulunabilirliğini de sınırlayabilir ve karmaşık sağlık sorunları ve engelleri olan kişileri daha fazla etkileyebilir.
Bunlar iklim değişikliğinin yaşlanan nüfusa nasıl doğrudan tehdit oluşturduğuna dair birçok örnekten sadece birkaçı. Buradaki örnekler, iklim değişikliğinin öngörülen etkilerinin -en azından şimdilik- görece daha hafif olacağı Birleşik Krallıklar ile sınırlı (Gary Haq, Conversation’da 2023’te yayımlanan makalesinde, yaşlanan nüfusun ekstrem iklim koşullarıyla nasıl etkileşime girdiğine ilişkin daha geniş bir tabloyu ele alıyor). Diğer yandan, bu sınırlı örnekler bile, bu iki kritik gidişatın yaklaşmakta olan -ve durdurulamaz- çatışmasının yaratacağı sosyal riski gözler önüne seriyor.
İnsanlık Krizi
Peki bütün bunlar bize ne anlatıyor? Kesinlikle oldukça kasvetli ve en inatçı kuşaklar arası savaşçıyı bile ayıltacak bir tablo. Ancak daha da önemlisi, iklim krizinin son derece insani bir kriz olduğunu ve öyle olacağını bize gösteriyor. Nüfus yaşlandıkça ve iklim daha çalkantılı hale geldikçe, küresel Kuzey’in karmaşık sağlık ve sosyal bakım sistemleri de dahil olmak üzere iklim değişikliğinin bir insanlık trajedisi olarak ortaya çıktığını göreceğiz.
Bu durum, iklim değişikliğini nasıl yorumladığımızı kökten değiştirme potansiyeline sahip. Aşırı iklim koşullarına karşı dayanıklılığı, insanlığın- özellikle de toplumdaki en savunmasız kişilerin – acil refahı meselesi olarak yeniden düşünmek, ciddi yapısal değişiklikleri siyasi gündeme taşımayı mümkün kılabilir. Bunlar, tedarik hatlarının karmaşıklığının azaltılmasını, toplu taşımanın teşvik edilmesini ve eskimiş konut stoğunun kapsamlı bir şekilde güncellenmesini içerebilir. İklim istikrarı mücadelesini insan yaşamı için bir mücadele olarak yeniden tasavvur etmek, iklim tartışmalarını, sözde ciddi yorumcular tarafından ortalıkta dolaşan, küresel nüfusun azaltılması çağrıları gibi matematiksel olarak etkisiz ve daha da önemlisi tamamen insanlık dışı bazı karanlık önerilerden uzaklaştırabilir.
Yaşlılar üzerindeki zararlı etkisine odaklanarak iklim krizini insanileştirmek, iklim eyleminin önündeki engellerin yıkılmasına da yardımcı olabilir. İklim aktivizmi hala sosyal sınırları aşmak için mücadele ediyor. Birleşik Krallık’ta iklim aktivizmi genellikle (adil ya da adil olmayan bir biçimde) genç, orta sınıf, üniversite eğitimli insanlara yönelik bir arayış olarak stereotipleştiriliyor. En ufak bir sıcaklık artışının bile nüfusun geniş bir kesimi üzerinde yaratacağı etkiye dikkat çekerek, daha geniş bir grubu harekete geçirmek mümkün olabilir. Yokoluş İsyanı’nın tuhaflıkları herkesin hoşuna gitmeyebilir ama kimse büyükanne ve büyükbabasının Dang hummasına yakalanmasını istemez.
İklim değişikliği ile yaşlanan nüfus arasındaki kesişim pek hoş bir tablo olmasa da her krizin değişim yaratma potansiyeli vardır. Daha dramatik hava koşulları daha zengin ve daha kayıtsız ulusları rahatsız etmeye başladıkça, iklim değişikliği kaçınılmaz olarak yaşlılardan başlayarak daha insani bir boyut kazanacak. Belki büyüyen sosyal acil durum, sosyal motivasyonlu iklim eylemi etrafında yeni bir fikir birliği oluşturarak kayıtsızlığı ortadan kaldıracak, belki de bunu yapamayacak fakat en azından iklim krizinin sonuçta aynı zamanda bir insanlık krizi olduğunu bize hatırlatacak.
Kaynak: https://www.resilience.org/stories/2024-03-13/ageing-and-the-climate-crisis/?s=06
March 10, 2024
YAŞLILAR VE GERONTEKNOLOJİ
Yazan: Bahar Akyıldız, Hacettepe Ünv. SBE. İletişim Bilimleri Ana Bilim Dalı Yüksek lisans öğrencisi
Geronteknolojinin Rolü: Yaşlıların Bağımsız Yaşama Hakkı
Günümüzde, yaşlı nüfus olarak değerlendirilen 65 yaş ve üstü diğer yaş gruplarına göre daha hızlı bir şekilde artmaktadır. Bu yaş grubundaki bireylerde kaçınılmaz olarak fonksiyonel düşüş ve fiziksel değişimler meydana gelmektedir. Fonksiyonel düşüş ve fiziksel değişimler sonucunda, bireylerin yaşam kalitelerinde de düşüşler meydana gelmektedir ve bağımsız yaşayabilme sorunu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, ortaya bazı yeni ihtiyaçlar çıkmaktadır. Geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıttır. Bu teknolojiler yaşlı bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirmek ve bağımsız yaşamalarını mümkün kılmak için uygun teknolojileri ve ortamları tasarlar. Yaşlı bireylerin fiziksel ve bilişsel yeteneklerinin azaldığı bir ortamda, teknolojik desteklerin kullanımı, yaşam kalitesini artırabilir, sağlık hizmetlerine erişim engellerini azaltabilir ve mobilite ile iletişimi kolaylaştırabilir. Bu gelişmeler, yaşlıların günlük yaşamlarını daha bağımsız ve konforlu bir şekilde sürdürebilmelerine olanak tanır (Kalınkara ve ark., 2016). Bilgi ve iletişim teknolojileri, yaşlı bireylerin sosyal ilişkilerini güçlendirmekte ve boş zamanlarını daha keyifli hale getirmelerine olanak tanımaktadır. Sosyal ağlar ve sosyal medya gibi platformlar, yaşlıların birbirleriyle bağlantı kurmalarını sağlayarak sosyal çevrelerini zenginleştirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu teknolojik gelişmeler, yaşlıların hayata daha aktif bir şekilde katılmalarına destek olmaktadır. Geronteknoloji alanında da, bu iletişim araçlarının yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadığı kabul edilmektedir (Artan ve ark., 2019).
Yaşlı Yaşamında Geronteknolojinin Oynadığı Kilit Rol
Yaşlıların yaşam kalitesinde rol oynayan teknoloji, günümüzde büyük bir öneme sahiptir. Bu önem özellikle yaşlıların kullandığı platformlar, akıllı teknolojiler ve geronteknoloji ile ilişki içermektedir. Akıllı teknolojiler, yaşlıların bakıma muhtaç olma yükünü azaltsa da demans ve buna benzeyen hastalıkların gereksinimlerini karşılamada yetersiz kalabilmektedir. Demans gibi hastalıklarda ihtiyaçlar daha fazla özen gerektirir. Dolayısıyla yaşlıların teknolojiye olan adaptasyonu burada önem kazanmaktadır (Mishra ve ark., 2022). Yaşlanma sürecindeki bireyler için akıllı teknolojiler çoğunlukla olumlu yönde destek sağlayan sistem araçlarıdır. Bu teknolojilerin sağladığı destekler hem sosyal hem de psikolojik boyutlar ile ilişki içermektedir.
Yaşlıların çoğu hem fiziksel hem de zihinsel açıdan yaşamlarını bağımsız sürdürme olanağına erişmek isterler ve teknoloji bu noktada önem taşır. Her ne kadar teknolojiyle iç içe olmak ileri yaşlardaki bireyler için zor olarak düşünülse de akıllı teknolojilerin yaşlıların hayatına girmesi fiziksel ve zihinsel açıdan iyileşmelere yol açmaktadır (Marston ve Musselwhite, 2021). Yaşlı nüfusu gittikçe artan ve pek çok boyutu içeren önemli bir konudur. Yaşlılık dönemindeki süreci belirleyen boyutlar bazen bireyin yaşamı için olumsuzluk meydana getirebilir. Yaşanan olumsuzluklara bir örnek olarak sosyal hayata dahil olamamak gösterilebilir. Yaşlılar için sosyal ortamda varlığını sürdürme ihtiyacı arttığında akıllı teknoloji kullanımı pek çok kolaylığı beraberinde getirmektedir. Bu süreci daha kaliteli hale getirebilecek akıllı teknolojiler olumsuzlukları geride bırakıp yaşlılıkta yaşam kalitesini artırabilmektedir (Klimova, 2016). Yaşlıların yaşam kalitesi için hastalıkların daha fonksiyonel bir halde tedavi edilebilmesi önemlidir. Akıllı teknolojilerden akıllı ev teknolojisi kullanımı, hayati tehlikeleri minimum yapma ve ani ortaya çıkan durumları uzaktan kontrol edebilme imkanını sağlamaktadır. Yaşlılık ile beraber hastalıkların yol açtığı zorluklar daha da artmaktadır. Süreç içerisinde akıllı teknolojilerin kullanımı yaşlılara uzaktan da her an destek ve takip imkanını sunar. Böylece sağlık hizmetlerine gidecek yeterli fiziksel güce sahip olamayan yaşlılar için sağlık hizmetlerini ayağına getiren bir takip sistemi ile her an irtibat ve iletişim halinde olmak mümkündür (Facchinetti ve ark., 2023). Yaşlıların geronteknoloji kullanımı ihtiyaçlarına göre şekillenmektedir. Bu bireyler teknolojileri kullandıkları süreçte ortaya çıkan duygularına bağlı olarak, o teknoloji kullanımını benimser ya da benimsemezler. Bireylerin geronteknoloji kulllanımları ve bu kullanım sırasında şekillenen duygularının, kullandıkları geronteknolojinin ihtiyaçlarına yanıt verdiği miktarda olumlu yönde olduğu saptanmıştır. Eğer ki bu süreç daha da bağımlı olma hissini yarattıysa bireylerde daha fazla uzak durma isteği de oluşabilmektedir (Golant, 2017). Yaşlı bireyler akıllı teknolojiler ile beraber, zorluk olarak adlandırılan ve kendilerini başka bir aktöre bağımlı kılan pek çok durumu geride bırakabilirler. Fiziksel sorunlar, sağlık sorunları ve psikolojik sorunlar bu zorluklar arasında yer almaktadır. Her ne kadar akıllı teknolojiyi kullanma imkanı az olan veya bu teknolojilerin kullanımını benimseyememiş yaşlı bireyler olsa da, akıllı teknoloji kullanımını benimsemiş ve günlük yaşamına dahil etmiş bireyler de bulunmaktadır. Akıllı teknolojiyi daha fazla kullanabilen ve yaşamlarına dahil eden bireyler bu teknolojinin avantajlarından faydalanabilmektedir (Marston ve ark., 2019). Yaşlılıkla beraber bireylerin yaşam faaliyetlerinde düşüşler meydana gelmektedir. Yaşlı bireylerin deneyimleri de yaşam faaliyetlerindeki düşüş durumuna bağlı olarak şekillenmektedir. Akıllı teknolojiler bu sürece bazı katkılar sağlasa da yaşlanma ile birlikte teknolojiyi kullanma süreci karmaşıklaşmaktadır. Bu bireylerin psikolojik ve sosyolojik deneyimlerinin kendileriyle beraber yaşıyor olması teknoloji kullanım sürecini ya kolaylaştıran ya da zorlaştıran bir unsurdur. Akıllı teknolojiler her türlü karmaşıklık için yaşlılık sürecine olumlu yönde katkı sağlamayı ve teknoloji kullanma deneyimini kolaylaştırmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak bu teknolojiler ile beraber hayatın konforlu hale gelmesi önem kazanmaktadır (Lee ve ark., 2020). Yaşlıların çevreyle olan iletişimini kolaylaştıran akıllı teknolojiler, bu bireylerin hayata dahil olma isteğini gerçekleştirebilecek ürünler tasarlamaktadır. Uzaktan takip ile bağımsız bir yaşam vaadini gerçekleştiren bu teknolojiler yaşlıların yaşamlarına destek olduğu için önem taşımaktadır. Bu gibi örnekler yaşlıların akıllı teknolojileri benimsemelerini ve bu teknolojilerle olumlu bir bağ kurmalarını kolaylaştırmaktadır. Yaşlıların psikolojik olarak kendilerini hayatla daha sıkı bir bağ içerisinde ve iyi hissetmelerine yol açmaktadır (Zhao ve ark., 2023). Yaşlanma sürecinde akıllı teknolojilerin kullanımı artan bir şekilde önem kazanmaktadır. Özellikle nüfusta önemli bir orana sahip olan yaşlı bireyler kaçınılmaz ihtiyaçlarından dolayı bu teknolojilerin sunduğu avantajlardan ve dezavantajlardan daha fazla etkilenmektedirler. Akıllı teknolojiler yaşlı nüfusun yaşamlarına onların ihtiyaçlarına ve teknolojiyi benimseme süreçlerine bağlı olarak eşlik etmektedir. Bu teknolojilerin ruh halinde bıraktığı deneyimler ile kullanım oranı arasında da bir bağlantı yer almaktadır. Bu deneyimler dış faktörlere göre şekillenmektedir. Kullanım sürecini anlayabilmek için bireyin teknolojiye bakışı açısını ve kullanıcı deneyimini gözlemlemek önemlidir (Shah, 2021).
Duygusal ve Sosyal Boyut: Yaşlılar ve Teknolojinin İç İçe Geçişi
Yaşlılar için geronteknoloji kullanımı oldukça önemlidir. Bu teknolojilerin kullanımını, pek çok faktör belirlemektedir. Bu faktörler arasında yer alan kaygı duygusu, yaşlılardaki teknoloji kullanımıyla beraber artmaktadır. Antalya’da, 60 ve üstü yaş grubuna özel olarak kurulmuş Tazelenme Üniversitesi öğrencilerine yapılan anket çalışmasında; veriler geronteknoloji kullanımın kaygıda artışa yol açtığını ortaya koysa da, yaşlılar arasında geronteknoloji kullanımı hala devam etmektedir. Yapılan ankette en çok kullanılan ürünler arasında .9 oranı ile yardımcı teknolojilerin içinde yer alan kumandalı ev/günlük yaşam teknolojisi cihazlarının ön plana çıktığı tespit edilmiştir (Özgür, 2020). Yaşlanma gittikçe büyüyen bir öneme sahip toplumsal bir konudur. Bu önemli konuyla beraber hastalık ve bakıma muhtaç olma meseleleri de şüphesiz gündeme gelmektedir. Bağımsız yaşamda düşüşlerin meydana geldiği bu süreçte hem bakıma ihtiyaç duyan hem de bakım veren için karmaşık durumlar yaşanmaktadır. Bu karmaşıklıkları azaltmak ve yaşam kalitesini artırmak için geronteknoloji alanı oldukça önemlidir. Geronteknolojide bakıma ihtiyaç duyanlar ile birlikte bakım verenler bu süreçteki iki ana aktördür. Bu aktörler arasında çoğunlukla bakıma muhtaç bireyler daha ön plandadır. Bakım verenlerde ise üstlendikleri görevler sonucu sağlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu aktörler meydana gelen sağlık sorunlarını azaltmak için geronteknolojiye başvurmalarına rağmen, yaşanılan sorunlar için etkin bir sonuç elde edilememektedir. Burada bilgisizlik, sosyoekonomik faktörler ve ürünlere erişilebilirliğin eşit olmaması, sonucu belirleyen unsurlar arasında önem kazanmaktadır (Özkurt, 2018). Yaşlı nüfus olarak değerlendirilen 65 yaş ve üstü, diğer yaş gruplarına göre daha hızlı bir artış göstermektedir. Dolayısıyla bu kişiler nüfusun önemli bir kısmını kaplamaktadır. Yaşlı bireylerin kaçınılmaz boyuttaki değişimleriyle birlikte meydana gelen ihtiyaçlarını karşılamak ve toplum içerisindeki yalnızlık duygusunu azaltmak oldukça önemlidir. Yaşlı bireylerin bu ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet edecek ürünlerin geliştirilmesi temel amaçlardan biri haline gelmektedir. İhtiyaçlar belirlenirken bireylerin içinde yaşadıkları çevreye göre mikro, mezzo veya makro ihtiyaç sınıflandırmaları yapmak mümkündür. Bu sınıflandırmalar ekolojik unsurlar ile değerlendirilip kullanılacak ürünü seçmede belirleyici rol oynamaktadır (Şahin, 2021). Yaşlı nüfustaki artış ile birlikte kişilerde meydana gelen fizyolojik ve psikolojik değişimler ihtiyaçlar konusunu da gündeme getirmektedir. Yaşlıların bakım alma ihtiyacı duymasının yanı sıra bu durum yeni çözüm arayışlarını da artırmaktadır. Burada bakım alma durumunu kalıcı ve uzun süreli hale getirebilmek oldukça önemlidir. Bu durum yaşlılara daha özgür ve güvende hissettirecek, geronteknolojik ev modelleri konusunu gündeme getirir. Bu ev modeli teknolojileri uzun süreli bakım için daha sürdürülebilir ve elverişli olmayı amaçlar (Tunçel, 2019). Yaşlı nüfusun artışını takiben geronteknoloji konusu da değerli hale gelmektedir. Geronteknoloji, nüfusa ilişkin demografik değişimler ile orantılı olarak gelişmelerini sürdürmektedir. Bu teknolojiler ilk ortaya çıktığı yıllarda doğrudan sağlık alanında tıbbi çalışmalar yapma eğilimindeyken şu an da fizyolojik, psikolojik, sosyal birçok boyutu da çalışmalarına dahil etmektedir (Borazan, 2019). Yaşlılık günümüzde disiplinler içerisinde yer verilen ana konulardan biridir. Tıbbi gereksinimlerde artışın ortaya çıktığı bir süreç olarak, yaşlılığın tıp camiasında da ele alındığı çeşitli çerçeveler mevcuttur. Yalnızca somut olarak görünen sağlık durumu tedavileri değil aynı zamanda soyut olan duygusal durumlar da bu süreçte aktif bir rol oynamaktadır. Yaşlı sağlığını artırma ve bağımsız bir yaşam kurma amacıyla şekillenen gerontoloji alanı, vadettiklerinin yanında bir umut ışığı da sunmaktadır. Sağlıkla ilgili umut vadeden bu alan tıp alanında soyut kalan bir konu olmaktadır ve umut vadederken ne kadar etik bilinmemektedir. Sunulan bu umudun etik sınırları aşmaması için kuramsal araştırmayı somut analizlerle bir arada yürütmek, incelemeyi net görme imkanı yaratmaktadır (Can, 2011). Teknoloji yaşlı bireylerin yaşam kalitelerini artıran önemli bir unsurdur. Yaşam kalitesinin artması ile teknoloji kullanımını benimseme durumu arasında bir bağlantı bulunmaktadır. Birey yaşlandıkça teknolojiye adaptasyonu azalmaktadır ve bu da yaşamı zorlaştırmaktadır. Bu sürece adapte olabilen yaşlı bireyler yaşamlarını daha güvende ve konforlu bir şekilde geçirebilmektedirler. Teknoloji kullanımı her geçen gün artarken yaşlı bireyler gündelik yaşam pratiklerini geliştirmek amacıyla, teknoloji kullanım sürecine kaçınılmaz olarak maruz kalmaktadırlar. Teknoloji hızla ilerleyerek yaşamın her alanına nüfuz etmektedir. TÜİK verilerine göre 2014 ve 2019 yılları arasında yaşlı nüfus olarak belirlenen 65-74 yaş aralığı da, teknolojiyi deneyimlemektedirler. Yaşlı bireyler ve teknoloji arasındaki ilişki, istatistik sonuçları ve teknolojilerin bu bireylerin ihtiyaçlarına sunduğu hizmetlerden dolayı büyük önem taşımaktadır (Ağaoğlu ve ark., 2019).
Dijital Dönüşüm ve Gelecek: Yaşlılar için Sürdürülebilir Teknoloji
Dijital dönüşüm çağı ile birlikte teknolojinin önemi de artmaktadır. Teknoloji iş dünyasından sağlık hizmetlerine ve iletişime kadar, birçok sistem alanında, büyük etki ve öneme sahiptir. Dijital dönüşüm, geleneksel süreçlerin dijital teknolojilerle yeniden tasarlanmasını ve optimize edilmesini ifade eder. Teknolojinin önemi, iş süreçlerinin otomatikleştirilmesi, zamandan ve maliyetten tasarruf edilmesi, veri analitiği sayesinde daha iyi kararlar alınması, kullanıcı deneyiminin iyileştirilmesi ve inovasyon potansiyelinin artması ile ortaya çıkmaktadır. Ayrıca teknolojik araçlar ve dijital platformlar, insanların daha kolay iletişim kurmasını sağlamakta, bilgiye erişimlerini artırmakta ve küresel bağlantılarını güçlendirmektedir. Dolayısıyla dijital dönüşüm ve teknolojinin önemi günümüzde giderek daha fazla vurgulanmakta ve sürdürülebilir büyüme ve gelişme için işletmelerin, kurumların ve toplumun bu alanlara ağırlık vermesi önem kazanmaktadır. Yaşlılıkta sağlık bakım ihtiyaçlarının ortaya çıkması önemli bir sorun olarak görülürken, teknoloji alanı içerisinde önem kazanan geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıt vermektedir (Arıcı ve ark., 2021).
Kaynakça
Ağaoğlu E, Önen, N. ve Tokatlı, P. (2019). Yaşlı Bireylerin Teknoloji Eğitimleriyle İlişkilenme Biçimleri. Ankara Büyükşehir Belediyesi Bilgi Erişim Merkezi Örneği, VI. Ulusal Yeni Medya Kongresi.
Arıcı, A., ve Bayram, M. N. (2021). Yaşlılıkta Dijital Çağı Yakalamak. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 21(2), 367-390.
Artan, T., ve Urhan, G. (2019). Yaşlıların Teknoloji Kullanarak Ulaşabilecekleri Sosyal Ağlar ve İletişim Teknolojileri. Akgül, A.(editör). Geronteknoloji, 1, 66-71.
Borazan, N. G. (2019). İsmail Tufan ile sözlü tarih çalışması: Türkiye’de gerontolojinin (Yaşlılık biliminin) gelişimi. [Yüksek lisans tezi, Abant İzzet Baysal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü].
Can, R. (2011). Tıp etiği çerçevesinde geriatri ve gerontoloji alanlarında umut yönetimi. [Doktora tezi, Çukurova Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü].
Facchinetti, G., Petrucci, G., Albanesi, B., De Marinis, M. G., ve Piredda, M. (2023). Can Smart Home Technologies Help Older Adults Manage Their Chronic Condition? A Systematic Literature Review. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(2), 1205.
Golant, S. M. (2017). A theoretical model to explain the smart technology adoption behaviors of elder consumers (Elderadopt). Journal of Aging Studies, 42, 56-73.
Kalınkara, V., Başıbüyük, G. Ö., ve Ay, F. (2016). Yaşlıların Geronteknolojik Ürünleri Kabule Yönelik Tutumları.
Klimova, B. (2016). Elderly people and their use of smart technologies: benefits and limitations. In Smart Education and e-Learning 2016 (pp. 405-412). Springer, Cham.
Lee, L. N., ve Kim, M. J. (2020). A critical review of smart residential environments for older adults with a focus on pleasurable experience. Frontiers in psychology, 10, 3080.
Marston, H. R., ve Musselwhite, C. B. (2021). Improving Older People’s Lives Through Digital Technology and Practices. Gerontology and Geriatric Medicine, 7, 23337214211036255.
Marston, H. R., ve Samuels, J. (2019). A review of age friendly virtual assistive technologies and their effect on daily living for carers and dependent adults. Healthcare. 7(1), 49.
Mishra, R. K., Park, C., Momin, A. S., El Rafaei, N., Kunik, M., York, M. K., ve Najafi, B. (2022). Care4AD: A Technology-Driven Platform for Care Coordination and Management: Acceptability Study in Dementia. Gerontology, 1-12.
Özgür, Ö. (2020). 60+Tazelenme Üniversitesi Öğrencilerinin Geronteknolojik Ürünleri Kullanımına Yönelik Tutumları: Antalya Örneği. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Üniversitesi Sağlik Bilimleri Enstitüsü].
Özkurt, V. (2018). Bakım Sürecinde Geronteknolojinin Etkin Kullanımı: Bakım Verenlerin Algılarına İlişkin Nitel Bir Çalışma. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü]
Shah, P. V. (2021). Impact of the psychological resistance and the trust-building factors on elders’ technology adoption decisions [Doctoral dissertation, Carleton University].
Şahin, Ö. (2021). Yaşlıların Gerontolojik Sosyal Hizmet İhtiyaçlarının Ekolojik Bakış Açısı İle Değerlendirilmesi. [Doktora tezi, Ankara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü].
Tunçel, L. (2019). Türkiye’de ve dünyada “Gerontolojik ev” konsepti.
Zhao, Y., Mao, M., Wang, Y. A., ve Hu, G. (2023). Research on the Elderly User Assisted Experience Based on Digital Twin Remote Collaboration System. Design Studies and Intelligence Engineering (pp. 230-244).IOS Press.
YAÅLILAR VE GERONTEKNOLOJİ
Yazan: Bahar Akyıldız, Hacettepe Ãnv. SBE. İletiÅim Bilimleri Ana Bilim Dalı Yüksek lisans öÄrencisi
Geronteknolojinin Rolü: YaÅlıların BaÄımsız YaÅama Hakkı
Günümüzde, yaÅlı nüfus olarak deÄerlendirilen 65 yaÅ ve üstü diÄer yaÅ gruplarına göre daha hızlı bir Åekilde artmaktadır. Bu yaÅ grubundaki bireylerde kaçınılmaz olarak fonksiyonel düÅüŠve fiziksel deÄiÅimler meydana gelmektedir. Fonksiyonel düÅüŠve fiziksel deÄiÅimler sonucunda, bireylerin yaÅam kalitelerinde de düÅüÅler meydana gelmektedir ve baÄımsız yaÅayabilme sorunu ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla, ortaya bazı yeni ihtiyaçlar çıkmaktadır. Geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıttır. Bu teknolojiler yaÅlı bireylerin yaÅam kalitelerini iyileÅtirmek ve baÄımsız yaÅamalarını mümkün kılmak için uygun teknolojileri ve ortamları tasarlar. YaÅlı bireylerin fiziksel ve biliÅsel yeteneklerinin azaldıÄı bir ortamda, teknolojik desteklerin kullanımı, yaÅam kalitesini artırabilir, saÄlık hizmetlerine eriÅim engellerini azaltabilir ve mobilite ile iletiÅimi kolaylaÅtırabilir. Bu geliÅmeler, yaÅlıların günlük yaÅamlarını daha baÄımsız ve konforlu bir Åekilde sürdürebilmelerine olanak tanır (Kalınkara ve ark., 2016). Bilgi ve iletiÅim teknolojileri, yaÅlı bireylerin sosyal iliÅkilerini güçlendirmekte ve boÅ zamanlarını daha keyifli hale getirmelerine olanak tanımaktadır. Sosyal aÄlar ve sosyal medya gibi platformlar, yaÅlıların birbirleriyle baÄlantı kurmalarını saÄlayarak sosyal çevrelerini zenginleÅtirmelerine yardımcı olmaktadır. Bu teknolojik geliÅmeler, yaÅlıların hayata daha aktif bir Åekilde katılmalarına destek olmaktadır. Geronteknoloji alanında da, bu iletiÅim araçlarının yaÅlı bireylerin yaÅam kalitesini artırmada önemli bir rol oynadıÄı kabul edilmektedir (Artan ve ark., 2019).
YaÅlı YaÅamında Geronteknolojinin OynadıÄı Kilit Rol
YaÅlıların yaÅam kalitesinde rol oynayan teknoloji, günümüzde büyük bir öneme sahiptir. Bu önem özellikle yaÅlıların kullandıÄı platformlar, akıllı teknolojiler ve geronteknoloji ile iliÅki içermektedir. Akıllı teknolojiler, yaÅlıların bakıma muhtaç olma yükünü azaltsa da demans ve buna benzeyen hastalıkların gereksinimlerini karÅılamada yetersiz kalabilmektedir. Demans gibi hastalıklarda ihtiyaçlar daha fazla özen gerektirir. Dolayısıyla yaÅlıların teknolojiye olan adaptasyonu burada önem kazanmaktadır (Mishra ve ark., 2022). YaÅlanma sürecindeki bireyler için akıllı teknolojiler çoÄunlukla olumlu yönde destek saÄlayan sistem araçlarıdır. Bu teknolojilerin saÄladıÄı destekler hem sosyal hem de psikolojik boyutlar ile iliÅki içermektedir.
YaÅlıların çoÄu hem fiziksel hem de zihinsel açıdan yaÅamlarını baÄımsız sürdürme olanaÄına eriÅmek isterler ve teknoloji bu noktada önem taÅır. Her ne kadar teknolojiyle iç içe olmak ileri yaÅlardaki bireyler için zor olarak düÅünülse de akıllı teknolojilerin yaÅlıların hayatına girmesi fiziksel ve zihinsel açıdan iyileÅmelere yol açmaktadır (Marston ve Musselwhite, 2021). YaÅlı nüfusu gittikçe artan ve pek çok boyutu içeren önemli bir konudur. YaÅlılık dönemindeki süreci belirleyen boyutlar bazen bireyin yaÅamı için olumsuzluk meydana getirebilir. YaÅanan olumsuzluklara bir örnek olarak sosyal hayata dahil olamamak gösterilebilir. YaÅlılar için sosyal ortamda varlıÄını sürdürme ihtiyacı arttıÄında akıllı teknoloji kullanımı pek çok kolaylıÄı beraberinde getirmektedir. Bu süreci daha kaliteli hale getirebilecek akıllı teknolojiler olumsuzlukları geride bırakıp yaÅlılıkta yaÅam kalitesini artırabilmektedir (Klimova, 2016). YaÅlıların yaÅam kalitesi için hastalıkların daha fonksiyonel bir halde tedavi edilebilmesi önemlidir. Akıllı teknolojilerden akıllı ev teknolojisi kullanımı, hayati tehlikeleri minimum yapma ve ani ortaya çıkan durumları uzaktan kontrol edebilme imkanını saÄlamaktadır. YaÅlılık ile beraber hastalıkların yol açtıÄı zorluklar daha da artmaktadır. Süreç içerisinde akıllı teknolojilerin kullanımı yaÅlılara uzaktan da her an destek ve takip imkanını sunar. Böylece saÄlık hizmetlerine gidecek yeterli fiziksel güce sahip olamayan yaÅlılar için saÄlık hizmetlerini ayaÄına getiren bir takip sistemi ile her an irtibat ve iletiÅim halinde olmak mümkündür (Facchinetti ve ark., 2023). YaÅlıların geronteknoloji kullanımı ihtiyaçlarına göre Åekillenmektedir. Bu bireyler teknolojileri kullandıkları süreçte ortaya çıkan duygularına baÄlı olarak, o teknoloji kullanımını benimser ya da benimsemezler. Bireylerin geronteknoloji kulllanımları ve bu kullanım sırasında Åekillenen duygularının, kullandıkları geronteknolojinin ihtiyaçlarına yanıt verdiÄi miktarda olumlu yönde olduÄu saptanmıÅtır. EÄer ki bu süreç daha da baÄımlı olma hissini yarattıysa bireylerde daha fazla uzak durma isteÄi de oluÅabilmektedir (Golant, 2017). YaÅlı bireyler akıllı teknolojiler ile beraber, zorluk olarak adlandırılan ve kendilerini baÅka bir aktöre baÄımlı kılan pek çok durumu geride bırakabilirler. Fiziksel sorunlar, saÄlık sorunları ve psikolojik sorunlar bu zorluklar arasında yer almaktadır. Her ne kadar akıllı teknolojiyi kullanma imkanı az olan veya bu teknolojilerin kullanımını benimseyememiÅ yaÅlı bireyler olsa da, akıllı teknoloji kullanımını benimsemiÅ ve günlük yaÅamına dahil etmiÅ bireyler de bulunmaktadır. Akıllı teknolojiyi daha fazla kullanabilen ve yaÅamlarına dahil eden bireyler bu teknolojinin avantajlarından faydalanabilmektedir (Marston ve ark., 2019). YaÅlılıkla beraber bireylerin yaÅam faaliyetlerinde düÅüÅler meydana gelmektedir. YaÅlı bireylerin deneyimleri de yaÅam faaliyetlerindeki düÅüŠdurumuna baÄlı olarak Åekillenmektedir. Akıllı teknolojiler bu sürece bazı katkılar saÄlasa da yaÅlanma ile birlikte teknolojiyi kullanma süreci karmaÅıklaÅmaktadır. Bu bireylerin psikolojik ve sosyolojik deneyimlerinin kendileriyle beraber yaÅıyor olması teknoloji kullanım sürecini ya kolaylaÅtıran ya da zorlaÅtıran bir unsurdur. Akıllı teknolojiler her türlü karmaÅıklık için yaÅlılık sürecine olumlu yönde katkı saÄlamayı ve teknoloji kullanma deneyimini kolaylaÅtırmayı hedeflemektedir. Sonuç olarak bu teknolojiler ile beraber hayatın konforlu hale gelmesi önem kazanmaktadır (Lee ve ark., 2020). YaÅlıların çevreyle olan iletiÅimini kolaylaÅtıran akıllı teknolojiler, bu bireylerin hayata dahil olma isteÄini gerçekleÅtirebilecek ürünler tasarlamaktadır. Uzaktan takip ile baÄımsız bir yaÅam vaadini gerçekleÅtiren bu teknolojiler yaÅlıların yaÅamlarına destek olduÄu için önem taÅımaktadır. Bu gibi örnekler yaÅlıların akıllı teknolojileri benimsemelerini ve bu teknolojilerle olumlu bir baÄ kurmalarını kolaylaÅtırmaktadır. YaÅlıların psikolojik olarak kendilerini hayatla daha sıkı bir baÄ içerisinde ve iyi hissetmelerine yol açmaktadır (Zhao ve ark., 2023). YaÅlanma sürecinde akıllı teknolojilerin kullanımı artan bir Åekilde önem kazanmaktadır. Ãzellikle nüfusta önemli bir orana sahip olan yaÅlı bireyler kaçınılmaz ihtiyaçlarından dolayı bu teknolojilerin sunduÄu avantajlardan ve dezavantajlardan daha fazla etkilenmektedirler. Akıllı teknolojiler yaÅlı nüfusun yaÅamlarına onların ihtiyaçlarına ve teknolojiyi benimseme süreçlerine baÄlı olarak eÅlik etmektedir. Bu teknolojilerin ruh halinde bıraktıÄı deneyimler ile kullanım oranı arasında da bir baÄlantı yer almaktadır. Bu deneyimler dıŠfaktörlere göre Åekillenmektedir. Kullanım sürecini anlayabilmek için bireyin teknolojiye bakıÅı açısını ve kullanıcı deneyimini gözlemlemek önemlidir (Shah, 2021).
Duygusal ve Sosyal Boyut: YaÅlılar ve Teknolojinin İç İçe GeçiÅi
YaÅlılar için geronteknoloji kullanımı oldukça önemlidir. Bu teknolojilerin kullanımını, pek çok faktör belirlemektedir. Bu faktörler arasında yer alan kaygı duygusu, yaÅlılardaki teknoloji kullanımıyla beraber artmaktadır. Antalyaâda, 60 ve üstü yaÅ grubuna özel olarak kurulmuÅ Tazelenme Ãniversitesi öÄrencilerine yapılan anket çalıÅmasında; veriler geronteknoloji kullanımın kaygıda artıÅa yol açtıÄını ortaya koysa da, yaÅlılar arasında geronteknoloji kullanımı hala devam etmektedir. Yapılan ankette en çok kullanılan ürünler arasında .9 oranı ile yardımcı teknolojilerin içinde yer alan kumandalı ev/günlük yaÅam teknolojisi cihazlarının ön plana çıktıÄı tespit edilmiÅtir (Ãzgür, 2020). YaÅlanma gittikçe büyüyen bir öneme sahip toplumsal bir konudur. Bu önemli konuyla beraber hastalık ve bakıma muhtaç olma meseleleri de Åüphesiz gündeme gelmektedir. BaÄımsız yaÅamda düÅüÅlerin meydana geldiÄi bu süreçte hem bakıma ihtiyaç duyan hem de bakım veren için karmaÅık durumlar yaÅanmaktadır. Bu karmaÅıklıkları azaltmak ve yaÅam kalitesini artırmak için geronteknoloji alanı oldukça önemlidir. Geronteknolojide bakıma ihtiyaç duyanlar ile birlikte bakım verenler bu süreçteki iki ana aktördür. Bu aktörler arasında çoÄunlukla bakıma muhtaç bireyler daha ön plandadır. Bakım verenlerde ise üstlendikleri görevler sonucu saÄlık sorunları ortaya çıkmaktadır. Bu aktörler meydana gelen saÄlık sorunlarını azaltmak için geronteknolojiye baÅvurmalarına raÄmen, yaÅanılan sorunlar için etkin bir sonuç elde edilememektedir. Burada bilgisizlik, sosyoekonomik faktörler ve ürünlere eriÅilebilirliÄin eÅit olmaması, sonucu belirleyen unsurlar arasında önem kazanmaktadır (Ãzkurt, 2018). YaÅlı nüfus olarak deÄerlendirilen 65 yaÅ ve üstü, diÄer yaÅ gruplarına göre daha hızlı bir artıŠgöstermektedir. Dolayısıyla bu kiÅiler nüfusun önemli bir kısmını kaplamaktadır. YaÅlı bireylerin kaçınılmaz boyuttaki deÄiÅimleriyle birlikte meydana gelen ihtiyaçlarını karÅılamak ve toplum içerisindeki yalnızlık duygusunu azaltmak oldukça önemlidir. YaÅlı bireylerin bu ihtiyaçlarını karÅılamak için hizmet edecek ürünlerin geliÅtirilmesi temel amaçlardan biri haline gelmektedir. İhtiyaçlar belirlenirken bireylerin içinde yaÅadıkları çevreye göre mikro, mezzo veya makro ihtiyaç sınıflandırmaları yapmak mümkündür. Bu sınıflandırmalar ekolojik unsurlar ile deÄerlendirilip kullanılacak ürünü seçmede belirleyici rol oynamaktadır (Åahin, 2021). YaÅlı nüfustaki artıŠile birlikte kiÅilerde meydana gelen fizyolojik ve psikolojik deÄiÅimler ihtiyaçlar konusunu da gündeme getirmektedir. YaÅlıların bakım alma ihtiyacı duymasının yanı sıra bu durum yeni çözüm arayıÅlarını da artırmaktadır. Burada bakım alma durumunu kalıcı ve uzun süreli hale getirebilmek oldukça önemlidir. Bu durum yaÅlılara daha özgür ve güvende hissettirecek, geronteknolojik ev modelleri konusunu gündeme getirir. Bu ev modeli teknolojileri uzun süreli bakım için daha sürdürülebilir ve elveriÅli olmayı amaçlar (Tunçel, 2019). YaÅlı nüfusun artıÅını takiben geronteknoloji konusu da deÄerli hale gelmektedir. Geronteknoloji, nüfusa iliÅkin demografik deÄiÅimler ile orantılı olarak geliÅmelerini sürdürmektedir. Bu teknolojiler ilk ortaya çıktıÄı yıllarda doÄrudan saÄlık alanında tıbbi çalıÅmalar yapma eÄilimindeyken Åu an da fizyolojik, psikolojik, sosyal birçok boyutu da çalıÅmalarına dahil etmektedir (Borazan, 2019). YaÅlılık günümüzde disiplinler içerisinde yer verilen ana konulardan biridir. Tıbbi gereksinimlerde artıÅın ortaya çıktıÄı bir süreç olarak, yaÅlılıÄın tıp camiasında da ele alındıÄı çeÅitli çerçeveler mevcuttur. Yalnızca somut olarak görünen saÄlık durumu tedavileri deÄil aynı zamanda soyut olan duygusal durumlar da bu süreçte aktif bir rol oynamaktadır. YaÅlı saÄlıÄını artırma ve baÄımsız bir yaÅam kurma amacıyla Åekillenen gerontoloji alanı, vadettiklerinin yanında bir umut ıÅıÄı da sunmaktadır. SaÄlıkla ilgili umut vadeden bu alan tıp alanında soyut kalan bir konu olmaktadır ve umut vadederken ne kadar etik bilinmemektedir. Sunulan bu umudun etik sınırları aÅmaması için kuramsal araÅtırmayı somut analizlerle bir arada yürütmek, incelemeyi net görme imkanı yaratmaktadır (Can, 2011). Teknoloji yaÅlı bireylerin yaÅam kalitelerini artıran önemli bir unsurdur. YaÅam kalitesinin artması ile teknoloji kullanımını benimseme durumu arasında bir baÄlantı bulunmaktadır. Birey yaÅlandıkça teknolojiye adaptasyonu azalmaktadır ve bu da yaÅamı zorlaÅtırmaktadır. Bu sürece adapte olabilen yaÅlı bireyler yaÅamlarını daha güvende ve konforlu bir Åekilde geçirebilmektedirler. Teknoloji kullanımı her geçen gün artarken yaÅlı bireyler gündelik yaÅam pratiklerini geliÅtirmek amacıyla, teknoloji kullanım sürecine kaçınılmaz olarak maruz kalmaktadırlar. Teknoloji hızla ilerleyerek yaÅamın her alanına nüfuz etmektedir. TÃİK verilerine göre 2014 ve 2019 yılları arasında yaÅlı nüfus olarak belirlenen 65-74 yaÅ aralıÄı da, teknolojiyi deneyimlemektedirler. YaÅlı bireyler ve teknoloji arasındaki iliÅki, istatistik sonuçları ve teknolojilerin bu bireylerin ihtiyaçlarına sunduÄu hizmetlerden dolayı büyük önem taÅımaktadır (AÄaoÄlu ve ark., 2019).
Dijital DönüÅüm ve Gelecek: YaÅlılar için Sürdürülebilir Teknoloji
Dijital dönüÅüm çaÄı ile birlikte teknolojinin önemi de artmaktadır. Teknoloji iÅ dünyasından saÄlık hizmetlerine ve iletiÅime kadar, birçok sistem alanında, büyük etki ve öneme sahiptir. Dijital dönüÅüm, geleneksel süreçlerin dijital teknolojilerle yeniden tasarlanmasını ve optimize edilmesini ifade eder. Teknolojinin önemi, iÅ süreçlerinin otomatikleÅtirilmesi, zamandan ve maliyetten tasarruf edilmesi, veri analitiÄi sayesinde daha iyi kararlar alınması, kullanıcı deneyiminin iyileÅtirilmesi ve inovasyon potansiyelinin artması ile ortaya çıkmaktadır. Ayrıca teknolojik araçlar ve dijital platformlar, insanların daha kolay iletiÅim kurmasını saÄlamakta, bilgiye eriÅimlerini artırmakta ve küresel baÄlantılarını güçlendirmektedir. Dolayısıyla dijital dönüÅüm ve teknolojinin önemi günümüzde giderek daha fazla vurgulanmakta ve sürdürülebilir büyüme ve geliÅme için iÅletmelerin, kurumların ve toplumun bu alanlara aÄırlık vermesi önem kazanmaktadır. YaÅlılıkta saÄlık bakım ihtiyaçlarının ortaya çıkması önemli bir sorun olarak görülürken, teknoloji alanı içerisinde önem kazanan geronteknoloji bu ihtiyaçlara bir yanıt vermektedir (Arıcı ve ark., 2021).
Kaynakça
AÄaoÄlu E, Ãnen, N. ve Tokatlı, P. (2019). YaÅlı Bireylerin Teknoloji EÄitimleriyle İliÅkilenme Biçimleri. Ankara BüyükÅehir Belediyesi Bilgi EriÅim Merkezi ÃrneÄi, VI. Ulusal Yeni Medya Kongresi.
Arıcı, A., ve Bayram, M. N. (2021). YaÅlılıkta Dijital ÃaÄı Yakalamak. Ufkun Ãtesi Bilim Dergisi, 21(2), 367-390.
Artan, T., ve Urhan, G. (2019). YaÅlıların Teknoloji Kullanarak UlaÅabilecekleri Sosyal AÄlar ve İletiÅim Teknolojileri. Akgül, A.(editör). Geronteknoloji, 1, 66-71.
Borazan, N. G. (2019). İsmail Tufan ile sözlü tarih çalıÅması: Türkiye’de gerontolojinin (YaÅlılık biliminin) geliÅimi. [Yüksek lisans tezi, Abant İzzet Baysal Ãniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü].
Can, R. (2011). Tıp etiÄi çerçevesinde geriatri ve gerontoloji alanlarında umut yönetimi. [Doktora tezi, Ãukurova Ãniversitesi SaÄlık Bilimleri Enstitüsü].
Facchinetti, G., Petrucci, G., Albanesi, B., De Marinis, M. G., ve Piredda, M. (2023). Can Smart Home Technologies Help Older Adults Manage Their Chronic Condition? A Systematic Literature Review. International Journal of Environmental Research and Public Health, 20(2), 1205.
Golant, S. M. (2017). A theoretical model to explain the smart technology adoption behaviors of elder consumers (Elderadopt). Journal of Aging Studies, 42, 56-73.
Kalınkara, V., BaÅıbüyük, G. Ã., ve Ay, F. (2016). YaÅlıların Geronteknolojik Ãrünleri Kabule Yönelik Tutumları.
Klimova, B. (2016). Elderly people and their use of smart technologies: benefits and limitations. In Smart Education and e-Learning 2016 (pp. 405-412). Springer, Cham.
Lee, L. N., ve Kim, M. J. (2020). A critical review of smart residential environments for older adults with a focus on pleasurable experience. Frontiers in psychology, 10, 3080.
Marston, H. R., ve Musselwhite, C. B. (2021). Improving Older Peopleâs Lives Through Digital Technology and Practices. Gerontology and Geriatric Medicine, 7, 23337214211036255.
Marston, H. R., ve Samuels, J. (2019). A review of age friendly virtual assistive technologies and their effect on daily living for carers and dependent adults. Healthcare. 7(1), 49.
Mishra, R. K., Park, C., Momin, A. S., El Rafaei, N., Kunik, M., York, M. K., ve Najafi, B. (2022). Care4AD: A Technology-Driven Platform for Care Coordination and Management: Acceptability Study in Dementia. Gerontology, 1-12.
Ãzgür, Ã. (2020). 60+Tazelenme Ãniversitesi ÃÄrencilerinin Geronteknolojik Ãrünleri Kullanımına Yönelik Tutumları: Antalya ÃrneÄi. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Ãniversitesi SaÄlik Bilimleri Enstitüsü].
Ãzkurt, V. (2018). Bakım Sürecinde Geronteknolojinin Etkin Kullanımı: Bakım Verenlerin Algılarına İliÅkin Nitel Bir ÃalıÅma. [Yüksek lisans tezi, Akdeniz Ãniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü]
Shah, P. V. (2021). Impact of the psychological resistance and the trust-building factors on eldersâ technology adoption decisions [Doctoral dissertation, Carleton University].
Åahin, Ã. (2021). YaÅlıların Gerontolojik Sosyal Hizmet İhtiyaçlarının Ekolojik BakıŠAçısı İle DeÄerlendirilmesi. [Doktora tezi, Ankara Ãniversitesi SaÄlık Bilimleri Enstitüsü].
Tunçel, L. (2019). Türkiye’de ve dünyada “Gerontolojik ev” konsepti.
Zhao, Y., Mao, M., Wang, Y. A., ve Hu, G. (2023). Research on the Elderly User Assisted Experience Based on Digital Twin Remote Collaboration System. Design Studies and Intelligence Engineering (pp. 230-244).IOS Press.
February 9, 2024
BİLGİSAYAR OYUNLARI YAŞLI BİREYLERE İYİ GELİYOR (MU?)
Yazar:Alptekin KESKİN[1]
Günümüzde dijital teknolojilerin yaygınlaşması, yaşlı bireyler arasında da dijital oyun kullanımının artmasına yol açmaktadır. Teknolojik ilerlemeler ve dijital oyun sektöründeki gelişmeler, yaşlı bireyler arasında dijital oyun kullanımını yaygınlaştırmakta, internet erişiminin ve akıllı cihazların yaygınlaşması yaşlıların dijital oyunlara erişimini kolaylaştırmakta ve dijital oyunların çeşitliliği ve erişilebilirliği yaşlı bireylerin bu oyunlara ilgisini artırmaktadır.
Dijital oyunlar gittikçe yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik açıdan geniş bir kitleye hitap etmeye başlamaktadır. Özellikle mobil oyunlar bu noktada öne çıkmaktadır. Mobil oyunların genellikle sıradan ve geniş bir oyuncu kitlesi tarafından tercih edilmesinin sebepleri arasında, donanımsal gereksinimlerin göreceli olarak erişilebilir olması, oyunların hızlı ve kolay öğrenilebilir olması ve gündelik hayata daha kolay entegre edilebilir olması bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle yaşlı bireylerin oyun deneyimlerinin büyük ölçüde bu tür oyunlar aracılığıyla gerçekleştiği görünmektedir (Sezgin, 2019).
Günümüz kültür endüstrisinin vazgeçilmez bir popüler kültür unsuru haline gelen dijital oyunlar her ne kadar gençler ve çocukların günlük hayatlarında vazgeçilmez bir parça olarak bilinse de son yıllarda farklı yaş gruplarının dijital oyun oynama pratikleri ile ilgili yapılan araştırmaların bize farklı bakış açıları sunduğunu görmekteyiz. Türkiye’de yaşlı bireylerin oyun oynama pratikleri bağlamında yapılan araştırmalara dayalı yeterince veri bulunmasa da dünya genelinde yapılan araştırmalara baktığımızda Bak vd. (2012) tarafından yapılan bir araştırmada Norveç, İsveç ve Danimarka’da altmış yaşın üzerindeki nüfusun %5 ila ’sinin günde en az bir kez dijital oyun oynadığı, bu oranın ise belirtilen ülkelerin toplam nüfusunun % 18 ila % 29’luk kısmına karşılık geldiği ortaya konmuştur (Bak vd., 2012). Farklı bir çalışmada da Birleşik Krallık’ta elli yaş üzeri nüfusun yaklaşık 0’unun haftada en az bir veya iki kez dijital oyun oynadığı belirtilmiştir (Pratchett, 2005). Yapılan çalışmalarda yaşlı bireylerin dijital oyun oynama sonrasında fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişim yaşadıkları ve yeni teknolojik becerilerinin geliştiği ortaya konmakta (Iversen, 2016), yaşlı bireylerin düzenli dijital oyun oynamasının bilişsel yeteneklerini artırdığı ve dijital oyunların yaşlıların dikkat, hafıza ve problem çözme becerilerini geliştirmede potansiyel bir araç olduğu vurgulanmaktadır (Zhang ve Kaufman, 2016). Ayrıca yapılan başka bir çalışmada yaşlı bireylerin dijital oyun oynamasının sosyal bağlantılarını artırabileceği ve izolasyonu azaltabileceği öne sürülmekte, yaşlı bireyler arasında çok oyunculu çevrimiçi oyunların oynanmasının sosyal etkileşimi artırma potansiyeline sahip olduğunu vurgulanmaktadır (Cota ve Ishitani).
Sonuç olarak araştırmalar, yaşlı bireyler arasında dijital oyun kullanımının sadece eğlence amacıyla değil, aynı zamanda bilişsel, sosyal ve duygusal açılardan çeşitli faydalar sağlayabileceğini göstermektedir. Dijital oyunların düzenli bir şekilde oynanması, bilişsel yeteneklerin artmasına katkı sağlamasının yanında çok oyunculu çevrimiçi oyunların oynanması yaşlı bireyler arasındaki sosyal bağlantıları güçlendirebileceği ve sosyal izolasyonu azaltabileceği öne sürülmektedir. Stresle başa çıkmak ve genel olarak daha rahat hissetmek isteyen yaşlı bireyler için dijital oyunların iyileştirici etkileri olduğu da yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, dijital oyunlar yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırabileceği ve belirli oyunların fiziksel aktiviteyi teşvik ettiği ve hareketliliği artırdığı söylenebilir. Dijital oyunların yaşlılık döneminde sadece bir eğlence aracı olmanın ötesinde sağlık, sosyal bağlantı ve zihinsel iyilik haline olumlu katkılarda bulunabileceğini belirtmek gerekmektedir. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği üzere farklı ülkelerde yaşlı bireylerin dijital oyun kullanma pratikleri ile ilgili yapılmış veriler ile kıyaslamak üzere Türkiye’de yaşlı bireylerin dijital oyun kullanma pratiklerine dayalı daha fazla araştırmanın yapılması ve alandaki boşluğu giderici nitelikli çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Bak, L., Madsen, A., Henrichsen, B. ve Troldborg, S. (2012). Danskernes Kulturvaner 2012. Copenhagen, Denmark: Danish Ministry of Culture
Cota, T.T. & Ishitani, L. 2014. Motivation and benefits of digital games for the elderly: a systematic literature review. Revista Brasileira de Computação Aplicada. 7, 1 (nov. 2014), 2-16. DOI:https://doi.org/10.5335/rbca.2015.4190.
Iversen, M. S. (2016). Play and Productivity: The Constitution of Ageing Adults in Research on Digital Games. Games and Culture, 11(1-2), 28-52.
Pratchett, R. (2005). “Gamers in the UK, Digital play, Digital Lifestyles.” BBC New Media & Technology: Creative Research and Development Department. Erişim adresi: https://crystaltips.typepad.com/wonderland/files/bbc_uk_games_research_2005.pdf
Sezgin, S. (2019). Türkiye’de Dijital Oyun Endüstrisi ve Yaratıcı Emek (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi.
Zhang, F., & Kaufman, D. (2016). Older Adults’ Social Interactions in Massively Multiplayer Online Role-Playing Games (MMORPGs). Games and Culture, 11(1-2), 150-169. https://doi.org/10.1177/1555412015601757
[1] Sosyolog Dr., Bağımsız, keskinalptekin22@gmail.com
BİLGİSAYAR OYUNLARI YAÅLI BİREYLERE İYİ GELİYOR (MU?)
Yazar:Alptekin KESKİN[1]
Günümüzde dijital teknolojilerin yaygınlaşması, yaşlı bireyler arasında da dijital oyun kullanımının artmasına yol açmaktadır. Teknolojik ilerlemeler ve dijital oyun sektöründeki gelişmeler, yaşlı bireyler arasında dijital oyun kullanımını yaygınlaştırmakta, internet erişiminin ve akıllı cihazların yaygınlaşması yaşlıların dijital oyunlara erişimini kolaylaştırmakta ve dijital oyunların çeşitliliği ve erişilebilirliği yaşlı bireylerin bu oyunlara ilgisini artırmaktadır.
Dijital oyunlar gittikçe yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik açıdan geniş bir kitleye hitap etmeye başlamaktadır. Özellikle mobil oyunlar bu noktada öne çıkmaktadır. Mobil oyunların genellikle sıradan ve geniş bir oyuncu kitlesi tarafından tercih edilmesinin sebepleri arasında, donanımsal gereksinimlerin göreceli olarak erişilebilir olması, oyunların hızlı ve kolay öğrenilebilir olması ve gündelik hayata daha kolay entegre edilebilir olması bulunmaktadır. Bu nedenle, özellikle yaşlı bireylerin oyun deneyimlerinin büyük ölçüde bu tür oyunlar aracılığıyla gerçekleştiği görünmektedir (Sezgin, 2019).
Günümüz kültür endüstrisinin vazgeçilmez bir popüler kültür unsuru haline gelen dijital oyunlar her ne kadar gençler ve çocukların günlük hayatlarında vazgeçilmez bir parça olarak bilinse de son yıllarda farklı yaş gruplarının dijital oyun oynama pratikleri ile ilgili yapılan araştırmaların bize farklı bakış açıları sunduğunu görmekteyiz. Türkiye’de yaşlı bireylerin oyun oynama pratikleri bağlamında yapılan araştırmalara dayalı yeterince veri bulunmasa da dünya genelinde yapılan araştırmalara baktığımızda Bak vd. (2012) tarafından yapılan bir araştırmada Norveç, İsveç ve Danimarka’da altmış yaşın üzerindeki nüfusun %5 ila ’sinin günde en az bir kez dijital oyun oynadığı, bu oranın ise belirtilen ülkelerin toplam nüfusunun % 18 ila % 29’luk kısmına karşılık geldiği ortaya konmuştur (Bak vd., 2012). Farklı bir çalışmada da Birleşik Krallık’ta elli yaş üzeri nüfusun yaklaşık 0’unun haftada en az bir veya iki kez dijital oyun oynadığı belirtilmiştir (Pratchett, 2005). Yapılan çalışmalarda yaşlı bireylerin dijital oyun oynama sonrasında fiziksel, zihinsel ve sosyal gelişim yaşadıkları ve yeni teknolojik becerilerinin geliştiği ortaya konmakta (Iversen, 2016), yaşlı bireylerin düzenli dijital oyun oynamasının bilişsel yeteneklerini artırdığı ve dijital oyunların yaşlıların dikkat, hafıza ve problem çözme becerilerini geliştirmede potansiyel bir araç olduğu vurgulanmaktadır (Zhang ve Kaufman, 2016). Ayrıca yapılan başka bir çalışmada yaşlı bireylerin dijital oyun oynamasının sosyal bağlantılarını artırabileceği ve izolasyonu azaltabileceği öne sürülmekte, yaşlı bireyler arasında çok oyunculu çevrimiçi oyunların oynanmasının sosyal etkileşimi artırma potansiyeline sahip olduğunu vurgulanmaktadır (Cota ve Ishitani).
Sonuç olarak araştırmalar, yaşlı bireyler arasında dijital oyun kullanımının sadece eğlence amacıyla değil, aynı zamanda bilişsel, sosyal ve duygusal açılardan çeşitli faydalar sağlayabileceğini göstermektedir. Dijital oyunların düzenli bir şekilde oynanması, bilişsel yeteneklerin artmasına katkı sağlamasının yanında çok oyunculu çevrimiçi oyunların oynanması yaşlı bireyler arasındaki sosyal bağlantıları güçlendirebileceği ve sosyal izolasyonu azaltabileceği öne sürülmektedir. Stresle başa çıkmak ve genel olarak daha rahat hissetmek isteyen yaşlı bireyler için dijital oyunların iyileştirici etkileri olduğu da yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır. Bu bağlamda, dijital oyunlar yaşlı bireylerin yaşam kalitesini artırabileceği ve belirli oyunların fiziksel aktiviteyi teşvik ettiği ve hareketliliği artırdığı söylenebilir. Dijital oyunların yaşlılık döneminde sadece bir eğlence aracı olmanın ötesinde sağlık, sosyal bağlantı ve zihinsel iyilik haline olumlu katkılarda bulunabileceğini belirtmek gerekmektedir. Bunun yanında yukarıda da belirtildiği üzere farklı ülkelerde yaşlı bireylerin dijital oyun kullanma pratikleri ile ilgili yapılmış veriler ile kıyaslamak üzere Türkiye’de yaşlı bireylerin dijital oyun kullanma pratiklerine dayalı daha fazla araştırmanın yapılması ve alandaki boşluğu giderici nitelikli çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
KAYNAKÇA
Bak, L., Madsen, A., Henrichsen, B. ve Troldborg, S. (2012). Danskernes Kulturvaner 2012. Copenhagen, Denmark: Danish Ministry of Culture
Cota, T.T. & Ishitani, L. 2014. Motivation and benefits of digital games for the elderly: a systematic literature review. Revista Brasileira de Computação Aplicada. 7, 1 (nov. 2014), 2-16. DOI:https://doi.org/10.5335/rbca.2015.4190.
Iversen, M. S. (2016). Play and Productivity: The Constitution of Ageing Adults in Research on Digital Games. Games and Culture, 11(1-2), 28-52.
Pratchett, R. (2005). “Gamers in the UK, Digital play, Digital Lifestyles.” BBC New Media & Technology: Creative Research and Development Department. Erişim adresi: https://crystaltips.typepad.com/wonderland/files/bbc_uk_games_research_2005.pdf
Sezgin, S. (2019). Türkiye’de Dijital Oyun Endüstrisi ve Yaratıcı Emek (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara Üniversitesi.
Zhang, F., & Kaufman, D. (2016). Older Adults’ Social Interactions in Massively Multiplayer Online Role-Playing Games (MMORPGs). Games and Culture, 11(1-2), 150-169. https://doi.org/10.1177/1555412015601757
[1] Sosyolog Dr., Bağımsız, keskinalptekin22@gmail.com
October 10, 2023
Yapay Zekâ Yönetiminde Bilgi ve İletişim Bilimlerinin Rolü[1]
Uluslararası Medya ve İletişim Araştırmaları Birliği (IAMCR) Tarafından Yayınlanan Bir Durum İncelemesi
18. Birleşmiş Milletler İnternet Yönetimi Forumu, 8-12 Ekim 2023, Kyoto, Japonya
Bilgi ve İletişim bilimleri alanındaki araştırmacılar ve profesyoneller, akademik olarak Üretken Yapay Zekanın (Generative Artificial Intelligence- GAI) (ÜYZ) hızlı gelişimine dikkat çekiyor. Bu teknolojik ilerlemeler, dijital beşeri bilimler, sanat ve sosyal bilimler alanlarında araştırma ve uygulama için yeni fırsatlar yaratmaktadır. Kitle iletişim araçları, sosyal medya, sentetik medya, eğitim ve yaratıcı endüstri alanlarındaki uygulamalardaki fırsatlarda bunlara dahildir. ÜYZ aynı zamanda yanlış bilgilerin yayılması, mahremiyet ve telif hakkı endişeleri, etik sorunlar (kimlik hırsızlığı ve dijital manipülasyonlar) ve güvenlik tehditlerinin yanı sıra dijital uçurumların genişlemesi risklerini de barındırmaktadır. Bunlara ek olarak öğrenme, eğitim ve sivil katılım üzerindeki temel etkileri de içeren riskler oluşturmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek, teknolojinin sorumlu ve güvenli kullanımını sağlamak için teknik önlemler, etik kurallar, eğitim ve düzenleme gerektirir.
90’dan fazla ülkeye yayılan üyeleriyle önde gelen uluslararası iletişim akademisyenleri ve araştırmacıları birliği olarak öne çıkan IAMCR, Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi’ne katılmıştır. Ayrıca İnternet Yönetimi Forumu’nda (IGF) da aktif olarak yer almaktadır. Gözlemci statüsünde bir STK olarak, 2023 Güven için İnternet konferansının ardından UNESCO’da ifade özgürlüğünün ve bilgiye erişimin korunmasına yönelik Dijital Platformların Düzenlenmesine İlişkin Kılavuzlar hakkındaki tartışmalara katkıda bulunuyoruz. IAMCR ayrıca UNESCO’nun Yapay Zekâ Etiği Tavsiye Kararını da desteklemektedir. Bilgi, medya ve iletişim alanındaki eğitim ve araştırma kurumlarını ilgilendiren yapay zekâ konusunda devam eden küresel tartışmaya katılmaya kararlıyız.
IAMCR, yapay zekâ sistemlerinin herkesin iyiliğini gözetici ve insan merkezli olması gerektiğine inanıyor. ÜYZ’nın yaygınlaşmasıyla kontrolü ve gözetimi kamusal tartışmanın bir parçası haline gelmiştir. İnsanlar çalışma, boş zaman ve ev içi yaşamlarını etkilediği için ÜYZ kullanımına ilişkin tartışmalara katılma yeterliklerini edinme konusuna ciddi bir ihtiyaç duymaktadır. Bu, ilgili gelişmeleri etkileme, güvenlik standartlarını ve sorumlu araştırma ve geliştirmeyi savunma kapasitelerini geliştirmenin vazgeçilmez bir koşuludur. IAMCR, yükseköğretim kurumlarını ÜYZ konusunda eleştirel düşünmeye yönlendirmektedir. Bu doğrultuda kaynaklarını ÜYZ’nın araştırma, eğitim ve toplumsal olarak ortaya çıkardığı fırsat ve zorluklarını ele almaya adayarak harekete geçmeye teşvik etmektedir.
IAMCR, benzersiz bakış açısıyla, aşağıdaki araştırma ve müdafaa alanlarına dikkatli bir şekilde odaklanmak için eyleme dönüştürülebilir bir çerçeve öneren bu beyanı sunmaktadır:
Adil Erişim ve İfade Özgürlüğü: Yapay zekâ sistemleri oluşturmak ve yapay zekâ içeriği üretmek için kullanılan materyallerde bilgiye adil erişimi, ifade özgürlüğünü, kaynak güvenilirliğini ve bilgi kalitesini sağlayın.Dijital Uçurumları Azaltın: Yapay zekâ sistemlerinin temel altyapı ihtiyaçları yüzünden dijital uçurumların büyümesine izin vermeyin.Yapay Zekâ Okuryazarlığı: Bilim ve beşeri bilimlerden edinilen bilgileri birleştiren ve kontrol, sorumluluk ve etik sorularını ön plana çıkaran disiplinlerarası programlarla, eğitim kurumları ve kamu medyası yoluyla yapay zeka okuryazarlığını teşvik edin.Yapay Zekanın Açıklanabilirliği: Vatandaşların yapay zekayı finanse etme motivasyonlarını, yapay zekâ çıktılarının geçerliliğini anlayabilmesini ve sorgulayabilmesini ve bunların karar verme süreçlerinde yasal, tarafsız ve güvenli olmasını sağlamak için yapay zekanın açıklanabilirliğine yönelik kılavuzların kamu politikalarına, eğitim ve medya sektörlerine dahil edilmesini destekleyin.Açık Kaynak Yapay Zekâ: Gerçek anlamda açık kaynaklı yapay zekâ sistemlerinin geliştirilmesini/kullanılmasını ve yapay zekâ ortak bilgi kaynaklarının inşasını savunun.Fikri Mülkiyet: Öğretmenlerin, öğrencilerin, araştırmacıların, kütüphanecilerin, gazetecilerin ve diğer profesyonellerin yaratıcı çıktıları için fikri mülkiyet haklarına ilişkin uygun yapay zekâ protokolleri geliştirin.Araştırma ve Değerlendirme: Sentetik medyanın yükselişini ve bunların kitle ve sosyal medya üzerindeki etkilerini izleyin. Yanlış bilgiyi, dezenformasyonu ve sahte bilimi yaymak için kullanılan yapay zekâ sistemlerine özellikle dikkat edin.Çevresel Etki: Aşağıdakilerin etkisi de dahil olmak üzere yapay zekâ sistemlerinin gezegenimizdeki çeşitli çevresel zararlarını en aza indirin ve izleyin: Cihaz üretimi için nadir metal madenciliği, kara, su, hava ve insan sağlığına yönelik e-atık yönetimi, hızlandırılmış enerji talebi ve su tüketimi ve sürdürülemez bir karbon ayak izi.Çeviri: H.Hüseyin Kayış, Aksaray Ünv.İletişim Fak. RTS Bölümü Ar.Gör.
[1] Orijinal metin için bakınız https://iamcr.org/sites/default/files/ai%20statement.pdf
Yapay Zekâ Yönetiminde Bilgi ve İletiÅim Bilimlerinin Rolü[1]
Uluslararası Medya ve İletiÅim AraÅtırmaları BirliÄi (IAMCR) Tarafından Yayınlanan Bir Durum İncelemesi
18. BirleÅmiÅ Milletler İnternet Yönetimi Forumu, 8-12 Ekim 2023, Kyoto, Japonya
Bilgi ve İletiÅim bilimleri alanındaki araÅtırmacılar ve profesyoneller, akademik olarak Ãretken Yapay Zekanın (Generative Artificial Intelligence- GAI) (ÃYZ) hızlı geliÅimine dikkat çekiyor. Bu teknolojik ilerlemeler, dijital beÅeri bilimler, sanat ve sosyal bilimler alanlarında araÅtırma ve uygulama için yeni fırsatlar yaratmaktadır. Kitle iletiÅim araçları, sosyal medya, sentetik medya, eÄitim ve yaratıcı endüstri alanlarındaki uygulamalardaki fırsatlarda bunlara dahildir. ÃYZ aynı zamanda yanlıŠbilgilerin yayılması, mahremiyet ve telif hakkı endiÅeleri, etik sorunlar (kimlik hırsızlıÄı ve dijital manipülasyonlar) ve güvenlik tehditlerinin yanı sıra dijital uçurumların geniÅlemesi risklerini de barındırmaktadır. Bunlara ek olarak öÄrenme, eÄitim ve sivil katılım üzerindeki temel etkileri de içeren riskler oluÅturmaktadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek, teknolojinin sorumlu ve güvenli kullanımını saÄlamak için teknik önlemler, etik kurallar, eÄitim ve düzenleme gerektirir.
90’dan fazla ülkeye yayılan üyeleriyle önde gelen uluslararası iletiÅim akademisyenleri ve araÅtırmacıları birliÄi olarak öne çıkan IAMCR, Dünya Bilgi Toplumu Zirvesi’ne katılmıÅtır. Ayrıca İnternet Yönetimi Forumu’nda (IGF) da aktif olarak yer almaktadır. Gözlemci statüsünde bir STK olarak, 2023 Güven için İnternet konferansının ardından UNESCO’da ifade özgürlüÄünün ve bilgiye eriÅimin korunmasına yönelik Dijital Platformların Düzenlenmesine İliÅkin Kılavuzlar hakkındaki tartıÅmalara katkıda bulunuyoruz. IAMCR ayrıca UNESCO’nun Yapay Zekâ EtiÄi Tavsiye Kararını da desteklemektedir. Bilgi, medya ve iletiÅim alanındaki eÄitim ve araÅtırma kurumlarını ilgilendiren yapay zekâ konusunda devam eden küresel tartıÅmaya katılmaya kararlıyız.
IAMCR, yapay zekâ sistemlerinin herkesin iyiliÄini gözetici ve insan merkezli olması gerektiÄine inanıyor. ÃYZ’nın yaygınlaÅmasıyla kontrolü ve gözetimi kamusal tartıÅmanın bir parçası haline gelmiÅtir. İnsanlar çalıÅma, boÅ zaman ve ev içi yaÅamlarını etkilediÄi için ÃYZ kullanımına iliÅkin tartıÅmalara katılma yeterliklerini edinme konusuna ciddi bir ihtiyaç duymaktadır. Bu, ilgili geliÅmeleri etkileme, güvenlik standartlarını ve sorumlu araÅtırma ve geliÅtirmeyi savunma kapasitelerini geliÅtirmenin vazgeçilmez bir koÅuludur. IAMCR, yükseköÄretim kurumlarını ÃYZ konusunda eleÅtirel düÅünmeye yönlendirmektedir. Bu doÄrultuda kaynaklarını ÃYZ’nın araÅtırma, eÄitim ve toplumsal olarak ortaya çıkardıÄı fırsat ve zorluklarını ele almaya adayarak harekete geçmeye teÅvik etmektedir.
IAMCR, benzersiz bakıŠaçısıyla, aÅaÄıdaki araÅtırma ve müdafaa alanlarına dikkatli bir Åekilde odaklanmak için eyleme dönüÅtürülebilir bir çerçeve öneren bu beyanı sunmaktadır:
Adil EriÅim ve İfade ÃzgürlüÄü: Yapay zekâ sistemleri oluÅturmak ve yapay zekâ içeriÄi üretmek için kullanılan materyallerde bilgiye adil eriÅimi, ifade özgürlüÄünü, kaynak güvenilirliÄini ve bilgi kalitesini saÄlayın.Dijital Uçurumları Azaltın: Yapay zekâ sistemlerinin temel altyapı ihtiyaçları yüzünden dijital uçurumların büyümesine izin vermeyin.Yapay Zekâ OkuryazarlıÄı: Bilim ve beÅeri bilimlerden edinilen bilgileri birleÅtiren ve kontrol, sorumluluk ve etik sorularını ön plana çıkaran disiplinlerarası programlarla, eÄitim kurumları ve kamu medyası yoluyla yapay zeka okuryazarlıÄını teÅvik edin.Yapay Zekanın AçıklanabilirliÄi: VatandaÅların yapay zekayı finanse etme motivasyonlarını, yapay zekâ çıktılarının geçerliliÄini anlayabilmesini ve sorgulayabilmesini ve bunların karar verme süreçlerinde yasal, tarafsız ve güvenli olmasını saÄlamak için yapay zekanın açıklanabilirliÄine yönelik kılavuzların kamu politikalarına, eÄitim ve medya sektörlerine dahil edilmesini destekleyin.Açık Kaynak Yapay Zekâ: Gerçek anlamda açık kaynaklı yapay zekâ sistemlerinin geliÅtirilmesini/kullanılmasını ve yapay zekâ ortak bilgi kaynaklarının inÅasını savunun.Fikri Mülkiyet: ÃÄretmenlerin, öÄrencilerin, araÅtırmacıların, kütüphanecilerin, gazetecilerin ve diÄer profesyonellerin yaratıcı çıktıları için fikri mülkiyet haklarına iliÅkin uygun yapay zekâ protokolleri geliÅtirin.AraÅtırma ve DeÄerlendirme: Sentetik medyanın yükseliÅini ve bunların kitle ve sosyal medya üzerindeki etkilerini izleyin. YanlıŠbilgiyi, dezenformasyonu ve sahte bilimi yaymak için kullanılan yapay zekâ sistemlerine özellikle dikkat edin.Ãevresel Etki: AÅaÄıdakilerin etkisi de dahil olmak üzere yapay zekâ sistemlerinin gezegenimizdeki çeÅitli çevresel zararlarını en aza indirin ve izleyin: Cihaz üretimi için nadir metal madenciliÄi, kara, su, hava ve insan saÄlıÄına yönelik e-atık yönetimi, hızlandırılmıŠenerji talebi ve su tüketimi ve sürdürülemez bir karbon ayak izi.Ãeviri: H.Hüseyin KayıÅ, Aksaray Ãnv.İletiÅim Fak. RTS Bölümü Ar.Gör.
[1] Orijinal metin için bakınız https://iamcr.org/sites/default/files/ai%20statement.pdf
Mutlu Binark's Blog
- Mutlu Binark's profile
- 6 followers
