pt_NuBe > Recent Status Updates

İlkelere uymadan ölmek köpeklerin ölümüdür.

Barış dönemi gelince toplum rehavete kapıldı, savaş sanatı önemsiz oldu, insanlar lüks içinde yaşamaya başladılar ve gereksiz şeylere para harcanır oldu.

Hayatın farkına varmayan bir insan kadar ehlikeli başka bir şey yoktur!Ne yaparsan yap, ne düşünürsen düşün huzur bulamazsın.

Ancak önemli bir konuma sahip olan inanların samimiyetsizliğinin de meteliksiz kalan insanların nezaketinin de sonuçta birbirinden çok da farklı olmadığını düşünmeye başlamıştı.

“Hayır benim kararım değil. Biriyle evlenmeyi düşünsem bile evlenemiyorum. O zamandan beri evdekiler evlenmem için o kadar ısrar ettiler ki bilemezsin. Fakat hepsini reddettim. Bu defa da yine birini geri çevirdim. Sonunda babamla ilişkim nasıl olacak bilemiyorum…”

“Benim hayatım için en gereklisin. Ne olursa olsun gereklisin. Sadece bunu söylemek için seni özellikle buraya çağırmıştım.”
Daisuke’nin sözlerinde sıradan aşıkların kullandığı tarzda bir şımartma ifadesi yoktu. Onun durumu bu kelimelerle birlike basit ve sadeydi. Dahası ciddi bir yere doğru ilerliyordu.

Aynı zamanda mutluluğa erişeceğine dair umudu da azalmıştı.

“Baban bunu istediğini söylediği için böylesi daha iyi, öyle değil mi?”
“O halde babam, ben ne kadar istemesem bile bana mutlaka birini bulmaya kararlı?”
“Sevecek birini bulmak için tüm Japonya’yı dolaşsan bile öyle birini bulamayacaksın, değil mi?”
“Nereden biliyosun?”
Umeko güçlü bakışlarıyla Daisuke’ye baktı ve, “Tam anlamıyla avukat gibi konuşuyorsun,” dedi.

Sana kimi getirsek boşuna! Bu hayatta ilgini çekecek bir kişi bile yok.

…ancak gelenekler gönüle söz dinletecek kadar güçlü değillerdi ve gelenekler çoğaldıkça kalbin ıstırabını artırmaktan başka bir işe yaramazlardı.

Daisuke doğanın emrettiği gibi mi yoksa kendi isteklerine göre mi yaşayacağı konusunda kararsızdı.

İnsanlar her zaman samimiyetin gerektirdiği gibi asil, içten, temiz eylem ve davranışlara sahip varlıklar değillerdir.

Daisuke’nin kahramanlık mertebesine ulaşmaya dair zerre arzusu yoktu. Ancak cesur ve hırslı bir genç erkeğin, kılıcın bir anlık gücü yerine sonsuza kadar sürecek bir kalem gücünü seçmesi daha mantıklıydı, ancak böyle kalıcı bir üne ulaşabilirdi insan.

O sırada Daisuke, Miçiyo’yla karşılıklı uzun süre oturmanın tehlikeli olabileceğinin ilk kez farkına vardı.

Hiçbir şey yapamayacak kadar kayıtsız olduğundan değildi; aklı artık bir şey yapmamaya dayanamayacağı bir durumdaydı.

Okumanın kendi benliğini yaşayabildiği tek alan olduğunu düşünürdü.

Bir sayfaya bile göz gezdirmeden bir gün geçirse o günün ziyan olduğunu hissederdi.

Fotoğraf tuhaf bir şeydir. Önce birini tanıyıp ardından fotoğraftan onun kim olduğuna karar vermek daha kolayken tam tersine fotoğrafa bakıp gerçekte görünce tanımak çok daha zordur. Felsefi açıdan bu, bir ölümden bir hayat doğmasının mümkün değilken, hayattan ölüm sürecine geçişin doğal düzen olduğu gerçeğine benzer.

Bu tatil planı birçok şeyden kaçmayı hedefleyen bir eylem olduğu için önceliği pek de lüks bir yer olmamalıydı. Keyfine göre çantasını sırtlayıp bir gün boyunca gezinti yapmanın bile iyi bir fikir olabileceği kanaatine vardı.

Daisuke bir seyahat rehberi kitabı aldı ve gidebileceği yerleri araştırdı. Fakat yeryüzünde gidebileceği hiçbir yer yokmuş gibi geldi ona. Fakat zor da olsa bir yerlere gitmesi gerekiyordu.

Zihni bunu olduğu gibi kabul etti. Ama kalbi bunu bir kesinlik olarak kabul etmeye cesaret edemedi

Bu gün ve çağda ölümsüz aşka övgüler söyleyen herkes Daisuke’nin tahminine göre ilk dereceden iki yüzlü sınıfına aitti.

Kim bilebilirdi bir ömür boyunca içlerinden bazılarının sevgilileri ne sıklıkla değiştirdiğini?

Daisuke, ruh güzelliği ile beden güzelliğinin farklı olduğunu düşünen bir adamdı.

Ertesi gün uyandığında, beyninin merkezden iki farklı yarım daireye bölündüğü hissine kapıldı. Böylesi anlarda Daisuke beyninin içiyle dışının farklı özelliklerden oluştuğunu düşündüğünden başını sallar, iki farklı tarafın birbirine karışmasını sağlamaya çalışırdı.

Daisuke, kendi son derece rafine yaşam iştahının tatmin edilmesini hararetle arzuladı.

Yani belirli bir hedef uğruna hareket eden herkes aslında kendi varoluşunun amacını yok ediyordu.

Akıl yürütme güçleri müthiş olan Daisuke, gönül meselelerinde çok zayıftı.

İnsanların birbirine karşı hissettiği şüphe duygusunun verdiği acıyı ortadan kaldırmak için tanrı kavramının yaratıldığına inanırdı. Bu nedenle tanrı inancının olduğu ülkelerde insanların yalan söylediğini düşünürdü.

Otuz yaşına gelip de evlenmemiş bir adamla ilgili toplumun ne düşündüğünü az çok bilirsin.