E. Chainey's Blog, page 4
April 23, 2014
Beatrice Harraden - Gece Geçen Gemiler

Sayfa Sayısı: 158Basım Yılı: 2014
Zihninizin derinliklerinde biriken umutsuzluğu, bir yaşama amacına nasıl dönüştürürsünüz?Bernardine. Yüreğine savrulan gözyaşlarının boğuculuğuna direnen Bernardine. Umudunu, yaşama dair her şeyini savaşa kurban edecek olan ve yaşam savaşına, tepesinden cennete baktığı bir hastanenin bahçesinde, karanlık koridorlarında, müşahede odalarında devam edecek olan Bernardine. Tepeden gördüğü körfeze gelen gemilerde umudunu, yaşamının geri kalanını bulmayı ümitle bekleyen, bekledikçe içinde büyüyen hastalığın, kurtuluşunun tek yolu olduğunu bilen Bernardine. Bernardine sizi duygular arasında bir serüvene ve umudun gücünü hissetmeye davet ediyor. Bu kitabı asla unutmayacaksınız…
Beatrice Harraden Hakkında:
Beatrice Harraden (1864–1936): Londra doğumlu yazar ve kadın hakları savunucusu. Birçok yere seyahat eden yazar esas ününü, 1893'te Ships That Pass in the Night adlı tüberküloz sanatoryumunda geçen bir aşk ve gelişim hikayesini konu alan kitabı ile kazanmıştır. Harraden, aktif bir kadın hakları savunucusu olarak birçok dernekte rol almış ve gazetelerde yazmıştır. Kısa öyküleri de bulunmaktadır.
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Beatrice_Harraden
Gece Geçen Gemiler:

Bernardine Holme ve Robert Allitsen adlı iki karakter arasında yaşanan sıra dışı aşkı konu alan kitapta en ilgi çekici şey bence içindeki aşkın naifliği idi. Karakterler en kötü durumlarda bile masum bir aşkın yaşanabileceğinin ve aşkın insanı büyüttüğünün, olgunlaştırdığının ve umut etmeyi sağladığının ete kemiğe bürünmüş halleriydi.
Bernardine, kırılgan ama güçlü, bağımsız bir kadın. Robert ise içine kapanık, zeki ve huysuz bir adam. Evet, o bir Huysuz Adam. Kimseye kolay kolay güvenmeyen ve her şeye olumsuz yorum yapan gıcık mı gıcık bir erkek düşünsenize! Eminim birçoğunuz yanından kaçardı. Ama hayır, Bernardine gibi aykırı bir kadın ondan kaçmadı, dahası üstüne gitti ve onunla arkadaş oldu. Hem de en yakın arkadaşı!
Zaman su gibi akan bir şeydir, tutamazsınız. İsviçre'de Petershof'ta bulunan Kurhaus Sanatoryumu'nda da zaman çok çabuk geçiyordu. İnsanlar gelip gidiyor, hasta da olsalar "insan gibi" davranıyorlardı, hataları ve doğrularıyla. İnsanlar iyileşiyor, insanlar bu hayattan göçüp gidiyordu. Dostlar kaybediliyor ve kazanılıyordu. Bernardine ile Robert hayat ve insanlar hakkında sohbetlere dalıyor, kısa geziler yapıyor ve fotoğraf çekiyorlardı. Zaman yitip gidiyor, Bernardine'in parası azalıyor ve İngiltere'ye dönmesi gerekiyordu. O gün geldiğinde sessizce vedalaşıldı. Veda zamanını bilirsiniz, öylece çekip giderler gidecek olanlar. O saat pek acıtmaz sizi, asıl sonrası acıtır. O yalnızlık, o yoksunluk ve o yakan anılar. Robert ve Bernardine de farkına vardılar birbirlerinin varlıklarının bu yoklukta.
Robert özgür olduğunda gerçekten özgür olacağını, hatta yok olacağını söylemişti "küçük çocuk" Bernardine'e. Şimdi özgürdü ve önünde bulunan ihtimal Bernardine'in canını yakıyordu. Ama bir gün (kitabını da yazmaya başladığı günlerden birinde) amcasının kitapçı dükkanında görünce Huysuz Adam'ı, damarlarındaki kan belki de yeniden coşku ile akmaya başladı. Ya Huysuz Adam'a ne demeli... O umursamaz görünen ama sırılsıklam aşık olan bir adam... O küçük kadın... O güçlü ve aşık bir kadın, o ilgili ve önemseyen bir aşık... Ve o yakıcı son...
Tavsiyelerimle birlikte bir noktaya değinmem gerekir ki bu inceleme tam olsun, edisyon maalesef yetersizdi. Ve bence çeviri de yeterince iyi değildi. Birçok yerde -özellikle karşılıklı konuşmalarda- kimin konuştuğu zor anlaşılıyordu. Keşke zamirler yerine "Genç kadın", "Bernardine", "Genç adam" veya "Robert" kullanılsa imiş ara ara, o zaman çok daha kaliteli bir okuma süreci geçirebilirdim. Naif ve sıra dışı bir aşk hikayesini hayata ve insanlara dair doğru tespitlerle okumak istiyorsanız kesinlikle tercih etmenizi öneririm.
Kitaplarla kalın...
*** Bu arada araştırınca bu kitabın 1921 yılına ait bir filmi olduğu ortaya çıktı ancak ne yazık ki afişi bulamadım: http://www.imdb.com/title/tt0339665/
Kitaptan Bazı Alıntılar:
"Kaliteli bir şiir kitabının içinde yaşamıyoruz. Düz yazı bir kitabın, ciltsiz basımı bizim yaşadığımız yer."
"Herkes yalnızdır," dedi. "Ama herkes bunun farkında değildir."
"Öteki olmadan kendin olabilmek zordur," dedi. "Dahi olmak gerekir. Iyi olduğu kadar şefkatli olan dehalar da vardır. Ve dehaların sayısı yok denecek kadar az."
Published on April 23, 2014 09:16
April 19, 2014
Harriet Ann Jacobs - Bitmeyen Esaret
Pinuccia'nın Bahar Okuma Şenliği 2014, Kategori 10: Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Harriet Ann Jacobs - Bitmeyen Esaret
https://www.goodreads.com/book/show/21797285-bitmeyen-esaret
Ayağa kalkın ey rahat rahat uyuyan kadınlar! Duyun sesimi ey umursamaz kızlar!"Aslında kölelik hala bitmedi, tüm vahşiliği ve gaddarlığıyla devam ediyor.Hangimiz gerçekten özgürüz, hangimiz gerçekten köleyiz?Sadece derimizin rengi mi belirler kaderimizi?Afrika'dan Amerika'ya getirilen ve köle olarak çalıştırılan siyahların öyküsünün küçük bir kısmıdır bu kitap. Gerçek bir hayat hikayesidir. Kırbaçlamalar, köpeklerin önüne atılıp parçalanmalar, yapılan akıl almaz işkenceler, tacizler ve tecavüzler…Yazar Harriet Ann Jacobs'un bir köle olarak yaşadıklarını anlattığı bu çarpıcı roman, sizleri bir kez daha bu dünyanın en acımasız sistemi olan "Kölelik" ve kendi hayatlarımız hakkında düşünmeye itiyor.
Sayfa Sayısı: 282
Basım Yılı: 2014
Yazar Hakkında Kısa Bilgi:
Harriet Ann Jacobs (February 11, 1813 – March 7, 1897): Afro-Amerikalı, kölelikten kaçmış ve kölelik karşıtı bir reformist olan yazdığı eser ile ünlenmiş yazarın Incidents in the Life of a Slave Girl adlı romanı Türkçemize Tutku Yayınevi sayesinde kazandırılmıştır. Orijinal basım tarihi 1861 olan kitap Linda Brent adı altında memoir yani anı-günlük tarzda yazılmıştır. Yazar 1813 yılında Kuzey Carolina'da bir köle olarak doğmuştur ve "sahibi" olan Doktor James Norcom tarafından cinsel tacize uğramıştır. Jacobs bundan kurtulmak için Samuel Tredwell Sawyer adında bir avukat ile ilişki kurmuş, ondan çocuk sahibi olmuş ve kendisi ile çocuklarını satın alıp özgür bırakacağını ummuş ancak Doktor onu satmayarak buna izin vermemiştir. Jacobs da özgürlüğü için kaçarak yıllar boyunca kaçak olarak daracık bir yerde yaşamını sürdürmüştür.
Bu da Doktor'un Jacobs kaçtıktan sonra verdiği bir ilanmış:
ABD'de Kölelik:
.... 700'de Virginia'da 16.000 kadar köle kullanılırken, 1770'lerde bu sayı 187.000'e kadar yükseliyordu. Yine Güney Carolina'da kurulan tarım çiftliklerinde 1775'de 100.000 kişilik tarım nüfusunun sadece 25.000'i beyazdı. Ama bu çiftliklerin denetimi ve buralardan elde edilen gelirler beyazlarındı. Beyaz efendilerin çıkarlarını korumak ve siyahların efendilerine karşı herhangi bir girişimlerini önlemek için çeşitli önlemler alınıyor ve siyahların işledikleri "suçlar" en ağır yöntemlerle cezalandırılıyordu. Bu koşullarda oluşturulan tarım çiftliklerinde ve işletmelerinde çok sayıda kölenin beyazlar tarafından çalıştırılmasının bir sonucu olarak beyazların zenginlikleri hızla arttı.Ancak gerek Avrupa'da, gerek Amerika'da kapitalist üretim ilişkilerinin güçlenmesiyle birlikte köleliğe karşı tepkiler de yükselmeye başladı. 19. yüzyılda İngiltere ve ABD'de köle ticaretine karşı dernekler kuruldu. 1804'te Maryland'ın kuzeyindeki eyaletler köleliğin kaldırılmasına karar verdi. 1807-08 yıllarında İngiltere ile ABD'de köle ticareti yasaklandı. 1833'te İngiliz sömürgelerinde kölelik kaldırıldı; 1846'da ABD'nin özgürlük yanlısı eyaletlerinde hiç köle kalmamıştı.Kölelik Batı Hint Adaları'nda 1848'de kaldırıldıktan sonra Portekiz, Hollanda ve İspanya'ya bağlı topraklarda da yasaklandı. Ne var ki, ABD'nin güney eyaletleri bu akımın dışında kaldı. Buradaki büyük pamuk plantasyonları için kölelerin yaşamsal bir önemi vardı. Güneydeki kölelik sorunuyla öncelikle kuzey eyaletleri ilgilendi. Amerika Kölelikle Mücadele Derneği gibi dernekler birçok kentte şubeler açarak örgütlendiler. Köleliğe karşı olanlara özellikle güneyde tepki duyuluyordu. Georgia'da kölelik karşıtı düşünceleri savunmak ölümle cezalandırılabilecek bir suç sayıldı. Kuzeye gitmek isteyen kaçak köleler Yeraltı Demiryolu Örgütü'nün yardımıyla yolculuk ediyor, gündüzleri ise köleliğe karşı olan insanların evlerinde ya da ahırlarında saklanıyordu.19 Haziran 1862'de kölelik ABD genelinde yasaklandı. Ancak güneydeki eyaletler bu yasağa uymayı reddettiler. Kuzey ve güney eyaletleri arasında özellikle kölelik konusundaki ayrılık, sonunda Amerikan İç Savaşı'na yol açtı. Savaş, 1865'te kuzeyin zaferi ile sonuçlanınca, yapılan anayasa değişikliği ile ABD'de de kölelik tümden kaldırıldı. Ancak siyahlara yönelik ayrımcılık uzun bir süre tüm şiddetiyle devam etti...."
Kaynak: http://www.marksist.org/tarihte-bugun/1195-19-haziran-1862-amerika-birlesik-devletlerinde-kolelik-kaldirildi
Kitap Yorumu:
Kitap bir anı-günlük niteliğinde ve kahramanı Linda Brent'in (aslında H. A. Jacobs'un) kölelikten kurtulma serüvenini başarılı bir şekilde yansıtıyor. Edebi bir değeri belki olmayabilir ancak dönemi anlatması ve çekilen acıları göstermesi bakımından oldukça güçlü bulduğum bir yazın eseri idi. Özellikle de kahramanının reformist düşüncelerini göstermesi ve kadın olarak güçlü durabileceğini bize anlatması bakımından çok değerli.
Yalnız gerçekten haklı bir şekilde isyan edeceğim bir nokta var ki beni cidden eserden soğutmak üzere idi; çeviri ve edisyon. Eseri çok uygun fiyata satın alabiliyorsunuz ancak resmen edisyon yapılmamış ham hali ile önünüze geliyor -ki çeviri yapsanız bile bu kadar hata olmaması gerekir. Çeviri deseniz yetkin değil ve çok yavan. Demem o ki bu eser keşke çok daha yetkin ellerde bize kazandırılmış olsa idi, o zaman çok daha yüksek puan alınır ve çok daha sevilirdi tarafımca.
NOTUM : 3 YILDIZ
Harriet Ann Jacobs - Bitmeyen Esaret

https://www.goodreads.com/book/show/21797285-bitmeyen-esaret
Ayağa kalkın ey rahat rahat uyuyan kadınlar! Duyun sesimi ey umursamaz kızlar!"Aslında kölelik hala bitmedi, tüm vahşiliği ve gaddarlığıyla devam ediyor.Hangimiz gerçekten özgürüz, hangimiz gerçekten köleyiz?Sadece derimizin rengi mi belirler kaderimizi?Afrika'dan Amerika'ya getirilen ve köle olarak çalıştırılan siyahların öyküsünün küçük bir kısmıdır bu kitap. Gerçek bir hayat hikayesidir. Kırbaçlamalar, köpeklerin önüne atılıp parçalanmalar, yapılan akıl almaz işkenceler, tacizler ve tecavüzler…Yazar Harriet Ann Jacobs'un bir köle olarak yaşadıklarını anlattığı bu çarpıcı roman, sizleri bir kez daha bu dünyanın en acımasız sistemi olan "Kölelik" ve kendi hayatlarımız hakkında düşünmeye itiyor.
Sayfa Sayısı: 282
Basım Yılı: 2014
Yazar Hakkında Kısa Bilgi:

Harriet Ann Jacobs (February 11, 1813 – March 7, 1897): Afro-Amerikalı, kölelikten kaçmış ve kölelik karşıtı bir reformist olan yazdığı eser ile ünlenmiş yazarın Incidents in the Life of a Slave Girl adlı romanı Türkçemize Tutku Yayınevi sayesinde kazandırılmıştır. Orijinal basım tarihi 1861 olan kitap Linda Brent adı altında memoir yani anı-günlük tarzda yazılmıştır. Yazar 1813 yılında Kuzey Carolina'da bir köle olarak doğmuştur ve "sahibi" olan Doktor James Norcom tarafından cinsel tacize uğramıştır. Jacobs bundan kurtulmak için Samuel Tredwell Sawyer adında bir avukat ile ilişki kurmuş, ondan çocuk sahibi olmuş ve kendisi ile çocuklarını satın alıp özgür bırakacağını ummuş ancak Doktor onu satmayarak buna izin vermemiştir. Jacobs da özgürlüğü için kaçarak yıllar boyunca kaçak olarak daracık bir yerde yaşamını sürdürmüştür.
Bu da Doktor'un Jacobs kaçtıktan sonra verdiği bir ilanmış:

ABD'de Kölelik:
.... 700'de Virginia'da 16.000 kadar köle kullanılırken, 1770'lerde bu sayı 187.000'e kadar yükseliyordu. Yine Güney Carolina'da kurulan tarım çiftliklerinde 1775'de 100.000 kişilik tarım nüfusunun sadece 25.000'i beyazdı. Ama bu çiftliklerin denetimi ve buralardan elde edilen gelirler beyazlarındı. Beyaz efendilerin çıkarlarını korumak ve siyahların efendilerine karşı herhangi bir girişimlerini önlemek için çeşitli önlemler alınıyor ve siyahların işledikleri "suçlar" en ağır yöntemlerle cezalandırılıyordu. Bu koşullarda oluşturulan tarım çiftliklerinde ve işletmelerinde çok sayıda kölenin beyazlar tarafından çalıştırılmasının bir sonucu olarak beyazların zenginlikleri hızla arttı.Ancak gerek Avrupa'da, gerek Amerika'da kapitalist üretim ilişkilerinin güçlenmesiyle birlikte köleliğe karşı tepkiler de yükselmeye başladı. 19. yüzyılda İngiltere ve ABD'de köle ticaretine karşı dernekler kuruldu. 1804'te Maryland'ın kuzeyindeki eyaletler köleliğin kaldırılmasına karar verdi. 1807-08 yıllarında İngiltere ile ABD'de köle ticareti yasaklandı. 1833'te İngiliz sömürgelerinde kölelik kaldırıldı; 1846'da ABD'nin özgürlük yanlısı eyaletlerinde hiç köle kalmamıştı.Kölelik Batı Hint Adaları'nda 1848'de kaldırıldıktan sonra Portekiz, Hollanda ve İspanya'ya bağlı topraklarda da yasaklandı. Ne var ki, ABD'nin güney eyaletleri bu akımın dışında kaldı. Buradaki büyük pamuk plantasyonları için kölelerin yaşamsal bir önemi vardı. Güneydeki kölelik sorunuyla öncelikle kuzey eyaletleri ilgilendi. Amerika Kölelikle Mücadele Derneği gibi dernekler birçok kentte şubeler açarak örgütlendiler. Köleliğe karşı olanlara özellikle güneyde tepki duyuluyordu. Georgia'da kölelik karşıtı düşünceleri savunmak ölümle cezalandırılabilecek bir suç sayıldı. Kuzeye gitmek isteyen kaçak köleler Yeraltı Demiryolu Örgütü'nün yardımıyla yolculuk ediyor, gündüzleri ise köleliğe karşı olan insanların evlerinde ya da ahırlarında saklanıyordu.19 Haziran 1862'de kölelik ABD genelinde yasaklandı. Ancak güneydeki eyaletler bu yasağa uymayı reddettiler. Kuzey ve güney eyaletleri arasında özellikle kölelik konusundaki ayrılık, sonunda Amerikan İç Savaşı'na yol açtı. Savaş, 1865'te kuzeyin zaferi ile sonuçlanınca, yapılan anayasa değişikliği ile ABD'de de kölelik tümden kaldırıldı. Ancak siyahlara yönelik ayrımcılık uzun bir süre tüm şiddetiyle devam etti...."
Kaynak: http://www.marksist.org/tarihte-bugun/1195-19-haziran-1862-amerika-birlesik-devletlerinde-kolelik-kaldirildi
Nat Turner Olayı (kitapta birkaç defa adı geçtiği için kısa bir araştırma yaptım); Virginia'da 1831 yılında meydana gelen bir köle ayaklanması imiş. Nat Turner adlı köle tarafından başlatılmış ve 55 ila 65 civarı kölenin öldürülmesi ile sonuçlanan büyük çaplı bir olaymış.
Detay için: http://en.wikipedia.org/wiki/Nat_Turner's_slave_rebellion
Kitap Yorumu:
Kitap bir anı-günlük niteliğinde ve kahramanı Linda Brent'in (aslında H. A. Jacobs'un) kölelikten kurtulma serüvenini başarılı bir şekilde yansıtıyor. Edebi bir değeri belki olmayabilir ancak dönemi anlatması ve çekilen acıları göstermesi bakımından oldukça güçlü bulduğum bir yazın eseri idi. Özellikle de kahramanının reformist düşüncelerini göstermesi ve kadın olarak güçlü durabileceğini bize anlatması bakımından çok değerli.
Yalnız gerçekten haklı bir şekilde isyan edeceğim bir nokta var ki beni cidden eserden soğutmak üzere idi; çeviri ve edisyon. Eseri çok uygun fiyata satın alabiliyorsunuz ancak resmen edisyon yapılmamış ham hali ile önünüze geliyor -ki çeviri yapsanız bile bu kadar hata olmaması gerekir. Çeviri deseniz yetkin değil ve çok yavan. Demem o ki bu eser keşke çok daha yetkin ellerde bize kazandırılmış olsa idi, o zaman çok daha yüksek puan alınır ve çok daha sevilirdi tarafımca.
NOTUM : 3 YILDIZ
Published on April 19, 2014 09:22
April 18, 2014
Üç Blogger ile "Kitap Önerileri"

(Görsel için Pınar'a çok teşekkürler, etkinlik için de Vampirella'ya)
Evetttt, yine bir etkinlik ile karşınızdayız. Kim miyiz biz? Vampirella, Kitap İklimi ve bendeniz Bookowski :)
Etkinlik benim en sevdiğim blog aktivitelerinden. Bakalım sorularımız ile hangi kitapları önermişiz. Siz de bize katılabilir ve sorulara cevaplarınızla bize, okuyan herkese kitap önerebilirsiniz.
Hadi başlıyoruz :)
E. Chainey @Bookowski
1. Önyargılı olduğun bir konuda önyargılarını yıkmanı sağlayan bir kitap öner:

Önyargısı pek olan bir insan değilimdir. Ama LGBT konularında ilk okuduğum kitap Valerie Miner’ın Kankardeşim, Aşkım adlı kitabıydı ve lezbiyen ilişkiler ile birlikte IRA konusunu ele alıyordu. O bakımdan mihenk taşı kitaplarımdan biridir diyebilirim. Şunu da belirtmem gerekir ki insan bilmediği konuda önyargılı olur. Hepimiz insanız, farklı yaşamları seçsek de/ kimliğimiz farklı olsa da we are all the same :)
2. Seni kitapta anlatılan o harikulade ülkede/yerde (gerçek/fantastik fark etmez) yaşamak istemene sebep olan bir kitap öner:

Bu soruya sanırım Harry Potter’ın yaşadığı büyü dünyası cevabını vereceğim. Seriyi bir solukta okuyup filmlerini defalarca izlemiş biri olarak Hogwarts’ta olsam büyük ihtimalle Ravenclaw olacağımı düşünür, büyüyünce Sihir Bakanlığı’nda çalışan bir cadı olurdum büyük ihtimalle diye içimden geçirirdim. Hey gidi günler!
3. Okuduğun tarihi kitaplardan öyle bir kitap öner ki sen o kitabın içindeki karakterlerden biri olmak ve o tarihte olup olanları yaşamak istemiştin:

I wanted to be in the shoes of Elizabeth Bennet, the brave one!
18. Yüzyıl İngiltere’sinde yaşayıp da Bay Darcy’ye aşık olmak isteyen birçok kızdan biriydim ben de. Bu soruya ilk bu cevabı veririm her halükarda. Ayrıca sanırım biraz da Kuzey ve Güney’deki Manchaster’da yaşamak isterdim galiba. O günün işçi sorunları, sendikalar ve başkaldıranlar vs. Fabrikatör Bay Thornton ile bu konular hakkında konuşmak çok hoşuma giderdi. Bir üçüncüsü de Ariana Franklin’in Ortaçağ romanlarında geçen Ölüm Üstadı Adelia gibi olmak isterdim. Tam olmak istediğim karakterde bir kadın. Araştırmacı, güçlü, bağımsız, boyun eğmez bir patalog vs. vs.
Pınar @Kitap İklimi:
1. İmreneceğin kadar güzel bir ailesi ilişkisi yazılmış bir kitap:

Buna Louisa May Alcott’un Küçük Kadınlar adlı kitabını örnek vermem gerekir. Küçüklüğümde okumuş ve kardeşlerin o harika bağlılığına hayran olmuştum. Anneleri de tabii ki. Kızlar ve anneleri ile birlikte müthiş güzel bir aile idi.
2. Kurgu açısından gerçekçi bulduğun bir kitap:

Sanırım buna klasiklerden bir kitabı söyleyeceğim. Dostoyevski’nin Suç ve Cezası kahramanın içinde bulunduğu çıkmazı ve bulduğu çözümü ile birlikte gelen sonu ile oldukça gerçekçi idi. Yani kendinizi o dönemin Rusya’sında Raskolnikov’un yerine koyabiliyorsunuz, hatta ben okurken koymuştum bile. Oldukça gerçekçi ve ürpertici.
3. Eğitici, öğretici bir kitap:
Hımmm, ben buna sanırım Andersen'den Masalları örnek vereceğim. Küçükken defalarca okumuş ve içindeki gizli mesajları almış biriyim, evet :))
Vampirella @VampirellaninGuncesi:
1. Okuyan kişinin, ülke yönetimine ve politikacılara karşı bakış açısını sonsuza dek değiştirecek bir kitap:

Kurgu olan kitaplardan kesinlikle ama kesinlikle 1984 adlı kitap. O bir distopik klasik. Muhteşem bir kitap ve her daim geçerli. Tiranlarla yaşamıyor muyuz? Alın size Big Brother, her yerde!Kurgu olmayanlardan ise Yaşarken Yazılan Tarih, her ne kadar tam bir kitap olmasa da nasıl yönetildiğimizi ve yönetimin halkına nasıl davrandığını açık ve de seçik bir şekilde gözler önüne seriyor.
2. Çocukluğun o masum ve rengarenk dünyasını yansıtan bir kitap:

Pal Sokağı Çocukları, her ne kadar içinde birbirine savaş açan iki çocuk topluluğu (büyükler ne yaparsa çocuklar da onu yapar) olsa da çocukluğumun belki de beni en etkileyen masum kitaplarından biriydi. Hele ki Nemeçek beni öylesine derinden etkilemiştir ki…
3. İçinden onlarca alıntı seçip belki altını çizeceğin, belki günlüğüne yazacağın muhteşem bir kitap:
Çok yakınlarda okuduğum bir kitap olan Jill Paton Walsh’ın Meleklerin Suskunluğu adlı kitabı kesinlikle öneririm. Hatta tekrar okuyup not almayı bile düşünüyorum. Felsefi sorgulamalarla dolu ilginç bir kitaptı.
Published on April 18, 2014 12:02
March 31, 2014
6 Blogger İle Kitaplıkta Hazine Avı
Tam 6 tane blogger olarak bir araya geldik ve Vampirella'nın başlatmış olduğu "Kitap Avı" etkinliği yapmaya karar verdik. Şimdi tam olarak şunu yapıyoruz; kitaplığımızın karşısına geçiyoruz ve kapaklara bakarak aşağıdaki her bir soruya uygun bir kitabımız buluyoruz.
Görsel için her zamanki gibi Pınar'a çok teşekkürler :)
Bir teşekkürler de diğer bir görsel için Canan'a, çok şirin bir görsel hazırlamış o da ek olarak. Görselin üzerinde katılan 6 blogger yazıyor, hepsini ziyaret edip hangi kitapları avlamışlar bakabilirsiniz ;)
Hadi başlayalım!
Vampirella @VampirellaninGuncesi
1. Kitaplığındaki en kötü karakter kim?
Hımm, şimdiye dek okuduklarımdan Bence kesinlikle Ken Follett'ın Yıkılan Servet adlı kitabındaki Micky Miranda. Allahım böyle kötülük düşünen ve vazgeçmeden kafasındakileri uygulayan bir karakter okumamıştım. Resmen boğazlayasım geldi kendisini.
Yorum buradan: http://bookowski-tkkb.blogspot.com.tr/2013/10/ken-follett-yklan-servet-tarihi-kurgu.html
2. O aldığına bin pişman olduğun kitabın adı ne?
Öyle çok pişman olduğum yok çünkü merak ederek alıyorum ama iyi çıkıyor, ama kötü çıkıyor. Bu seçenek için Brida derdim sanırım, zaten sonradan elden çıkardım. Çok saçma bir kitaptı bence.
3. Sana hediye edilen o güzel kitabın adı ne? (Bir çekilişte ya da yarışmada kazandığın bir kitabın adını yazsan da olur. Yoksa, dert etme.)
Daisy Goodwin'in Düşes adlı kitabı. Genelde kitabı sevmeyenler ağırlıkta idi ama ben gerçekçi ve oldukça bilgilendirici buldum. 1800'ler sonu zengin Amerikalıları ve soğuk İngiliz soylularını resmetmesi bakımından başarılıydı.
Yorum için: http://bookowski-tkkb.blogspot.com.tr/2013/11/daisy-goodwin-duses-tarihi-kurgu.html
Canan @MinikBirDuss
1- Kapakta sporcu resmi {hokey, beyzbol, basketbol}
Evde bulamadım yokmuş bende sporcu kapak, Ben de şunu koyayım dedim.
2- Kapakta gökyüzünden nesneler {dünya, ay, güneş vs.}
Ben artık gökyüzünü de aşıp evrene daldım, kabul müdür?
3- Kapakta dört elementten biri {ateş,su,toprak,hava}
İşte Ateş; Ken Follett'ın Özgürlük Ülkesi adlı çok sevdiğim kitabı <3
E. Chainey @Bookowski
1- Tanıtımına en uygun kapağa sahip olanı hangisidir?
Bence Louise Welsh'in Timurlenk Ölmeli adlı kitabı. Hem dönemi yansıtıyor, hem de kapaktaki adamın duruşu, elindeki oymalı kısa kılıç vs. çok uygun olmuş.
2- Kapağında tarihi bir öğe/yer barındıran kitap hangisidir?
Ildefonso Falcones'in Deniz Katedrali adlı kitabı. Barcelona'daki Santa Maria del Mar Katedrali'nin görseli var kapağında.
http://en.wikipedia.org/wiki/Santa_Maria_del_Mar,_Barcelona
3- Kapağında ünlü bir kişi barındıran kitap hangisidir?
Goce Smilevski'nin Freud'un Kız Kardeşi adlı kitapta Freud var tabii ki de :)
Pınar @Kitapİklimi
1- Kapağında evlilikle ilgili bir nesne bulunan kitap (Yüzük, çiçek, gelin-damat)
Gülmeyin ama evdeki tek yüzüğü buldum, Kıymetlimissssss :D
2- Kapağında topuklu ayakkabı resmi bulunan bir kitap (Sadece ayakkabıda olabilir, giyenle birlikte de)
Şu kategoride kitaplığımda bir kitap bulmakta çok zorlandım a dostlar! Ara tara bir tane bile bulamadım ben de outsourcing yapmaya karar verdim :D Ayakkabı yakıyor resmen!
3- İsminde müzikle ilgili bir terim ya da nesne olan kitap (Müzik, nota, müzik aleti vb)
Direkt "Müzik" kelimesi kabul mü bilemedim ama gönlüm Rose Tremain'in Müzik ve Sessizlik adlı kitabından yana.
Yamak @Yamak'dan
1- Dışarıda taşımaktan utanacağın kitap kapağı?
Dışarıda taşımaktan utanacağım kitap kapağı kütüphanemde bulamadım. En yakın Aydın Tözeren'in Yeni Bir Hayat adlı kitap kapağı gibi görünüyor.
2- Kitap kapaklarındaki çiçeklerden oluşan bir bahar bahçesi oluşturduğunu varsayarsan hangi üç kapak görselindeki çiçekleri tercih ederdin?
Kapağında çiçek olan bir kitap bakındım ama bulamadım. Bitkiler konusunda da çok cahil olduğumu kabul ediyorum.
Şu 3 kitaptaki çiçekleri tercih ederdim:
3- Görselinde pencere olan hangi kitabın kapağından bakmak isterdin?
Ka Hancock'un Kırık Camlar Üzerinde Dans adlı kitabındaki pencereden bakmak isterdim, içim açıldı :))
Şefika @Kitaparasikahvemolasi
1- Kapak resimlerindeki kızlardan en güzeli sizce hangisi?
Oldum olası kızıllara bayılırım, o yüzden kitaplığımda olmayan ama bu kapak ile olmasını çok istediğim bir kitap koyuyorum. Kapaktaki hatun kişi sizce de enfes değil mi?
2-Kapak resminde hayvan olan kitaplardaki hangi hayvana sahip olmak isterdiniz?
Domuz değil elbette ki! Bir köpeğim olsun isterdim ama :)
3-Sizce kış temasını en güzel anlatan kapak hangisi?
Bence vasat bir kitap olmasına rağmen kapağı çok hoş. Linda Howard'ın Fırtına adlı kitabından bahsediyorum elbette ki! :)
Siz de Kitap Avı etkinliğine blogunuz ile katılabilirsiniz. Birlikte ava çıkalım, ne dersiniz? :)

Görsel için her zamanki gibi Pınar'a çok teşekkürler :)
Bir teşekkürler de diğer bir görsel için Canan'a, çok şirin bir görsel hazırlamış o da ek olarak. Görselin üzerinde katılan 6 blogger yazıyor, hepsini ziyaret edip hangi kitapları avlamışlar bakabilirsiniz ;)

Hadi başlayalım!
Vampirella @VampirellaninGuncesi
1. Kitaplığındaki en kötü karakter kim?
Hımm, şimdiye dek okuduklarımdan Bence kesinlikle Ken Follett'ın Yıkılan Servet adlı kitabındaki Micky Miranda. Allahım böyle kötülük düşünen ve vazgeçmeden kafasındakileri uygulayan bir karakter okumamıştım. Resmen boğazlayasım geldi kendisini.

Yorum buradan: http://bookowski-tkkb.blogspot.com.tr/2013/10/ken-follett-yklan-servet-tarihi-kurgu.html
2. O aldığına bin pişman olduğun kitabın adı ne?
Öyle çok pişman olduğum yok çünkü merak ederek alıyorum ama iyi çıkıyor, ama kötü çıkıyor. Bu seçenek için Brida derdim sanırım, zaten sonradan elden çıkardım. Çok saçma bir kitaptı bence.

3. Sana hediye edilen o güzel kitabın adı ne? (Bir çekilişte ya da yarışmada kazandığın bir kitabın adını yazsan da olur. Yoksa, dert etme.)
Daisy Goodwin'in Düşes adlı kitabı. Genelde kitabı sevmeyenler ağırlıkta idi ama ben gerçekçi ve oldukça bilgilendirici buldum. 1800'ler sonu zengin Amerikalıları ve soğuk İngiliz soylularını resmetmesi bakımından başarılıydı.

Yorum için: http://bookowski-tkkb.blogspot.com.tr/2013/11/daisy-goodwin-duses-tarihi-kurgu.html
Canan @MinikBirDuss
1- Kapakta sporcu resmi {hokey, beyzbol, basketbol}
Evde bulamadım yokmuş bende sporcu kapak, Ben de şunu koyayım dedim.

2- Kapakta gökyüzünden nesneler {dünya, ay, güneş vs.}
Ben artık gökyüzünü de aşıp evrene daldım, kabul müdür?

3- Kapakta dört elementten biri {ateş,su,toprak,hava}
İşte Ateş; Ken Follett'ın Özgürlük Ülkesi adlı çok sevdiğim kitabı <3

E. Chainey @Bookowski
1- Tanıtımına en uygun kapağa sahip olanı hangisidir?
Bence Louise Welsh'in Timurlenk Ölmeli adlı kitabı. Hem dönemi yansıtıyor, hem de kapaktaki adamın duruşu, elindeki oymalı kısa kılıç vs. çok uygun olmuş.

2- Kapağında tarihi bir öğe/yer barındıran kitap hangisidir?
Ildefonso Falcones'in Deniz Katedrali adlı kitabı. Barcelona'daki Santa Maria del Mar Katedrali'nin görseli var kapağında.

http://en.wikipedia.org/wiki/Santa_Maria_del_Mar,_Barcelona
3- Kapağında ünlü bir kişi barındıran kitap hangisidir?
Goce Smilevski'nin Freud'un Kız Kardeşi adlı kitapta Freud var tabii ki de :)

Pınar @Kitapİklimi
1- Kapağında evlilikle ilgili bir nesne bulunan kitap (Yüzük, çiçek, gelin-damat)
Gülmeyin ama evdeki tek yüzüğü buldum, Kıymetlimissssss :D

2- Kapağında topuklu ayakkabı resmi bulunan bir kitap (Sadece ayakkabıda olabilir, giyenle birlikte de)
Şu kategoride kitaplığımda bir kitap bulmakta çok zorlandım a dostlar! Ara tara bir tane bile bulamadım ben de outsourcing yapmaya karar verdim :D Ayakkabı yakıyor resmen!

3- İsminde müzikle ilgili bir terim ya da nesne olan kitap (Müzik, nota, müzik aleti vb)
Direkt "Müzik" kelimesi kabul mü bilemedim ama gönlüm Rose Tremain'in Müzik ve Sessizlik adlı kitabından yana.

Yamak @Yamak'dan
1- Dışarıda taşımaktan utanacağın kitap kapağı?
Dışarıda taşımaktan utanacağım kitap kapağı kütüphanemde bulamadım. En yakın Aydın Tözeren'in Yeni Bir Hayat adlı kitap kapağı gibi görünüyor.

2- Kitap kapaklarındaki çiçeklerden oluşan bir bahar bahçesi oluşturduğunu varsayarsan hangi üç kapak görselindeki çiçekleri tercih ederdin?
Kapağında çiçek olan bir kitap bakındım ama bulamadım. Bitkiler konusunda da çok cahil olduğumu kabul ediyorum.
Şu 3 kitaptaki çiçekleri tercih ederdim:



3- Görselinde pencere olan hangi kitabın kapağından bakmak isterdin?
Ka Hancock'un Kırık Camlar Üzerinde Dans adlı kitabındaki pencereden bakmak isterdim, içim açıldı :))

Şefika @Kitaparasikahvemolasi
1- Kapak resimlerindeki kızlardan en güzeli sizce hangisi?
Oldum olası kızıllara bayılırım, o yüzden kitaplığımda olmayan ama bu kapak ile olmasını çok istediğim bir kitap koyuyorum. Kapaktaki hatun kişi sizce de enfes değil mi?

2-Kapak resminde hayvan olan kitaplardaki hangi hayvana sahip olmak isterdiniz?

3-Sizce kış temasını en güzel anlatan kapak hangisi?
Bence vasat bir kitap olmasına rağmen kapağı çok hoş. Linda Howard'ın Fırtına adlı kitabından bahsediyorum elbette ki! :)

Siz de Kitap Avı etkinliğine blogunuz ile katılabilirsiniz. Birlikte ava çıkalım, ne dersiniz? :)
Published on March 31, 2014 11:30
March 28, 2014
Jill Paton Walsh - Meleklerin Suskunluğu (Bahar Okuma Şenliği'14 - Kitap No: 2)

Orijinal Adı: The Knowledge of AngelsYayın Yılı: 2014Sayfa Sayısı: 302
Meleklerin sustuğu bir zamanda, Akdeniz’deki bir adanın huzuru, iki ‘öteki’ yüzünden bozulmak üzeredir.Balıkçılar tarafından denizden kurtarılan inanca ve kurulu düzene meydan okuyan bir kazazede…
Annesi tarafından terk edildikten sonra kurtlar tarafından emzirilen, Kilise ve Devlet arasındaki hassas ilişki hakkında hiçbir şey bilmediği halde masumiyetiyle tehlikeli bir deneyin konusu olacak bir çocuk… Ve masum hamlelerle başlayıp felsefi tartışmalarla birlikte derin karanlıklara giren bir oyun…
Jill Paton Walsh hakkında kısa bilgi: 1937 doğumlu olan yazar kitaplarıyla birçok ödül almıştır. Meleklerin Suskunluğu kitabı 1994 yılında prestijli Man Booker Ödülü'nde finale kalmıştır. Daha çok çocuk edebiyatı alanında eserler vermiş olan yazar, İngiliz Edebiyatına yaptığı katkılardan dolayı 1996 yılında İngiliz Onur Nişanı'na layık görülmüştür.
"Bu hikaye doğrudan olmasa da Chalons Hizmetçisi'nin gerçek hikayesine dayanmaktadır. - bknz. Rousseau, Epitre II sur L'Homme.
Mayorka benzeri bir adada geçer ama Mayorka değildir; tarihsel olarak 1450'lere dayanır gibidir ama 1450'de geçmez. Bir roman her zaman bir şekilde yazıldığı tarih ve mekanla alakalıdır."
- Jill Paton Walsh

Chalons Hizmetçisi Marie-Angélique Memmie Le Blanc (1712-1775)'i temsil eden bir resim
9-19 yaşları arasında Fransa'daki ormanlardan birinde kurtlara karşı koyarak hayatta kalmış bir kız olan Marie-Angélique Memmie Le Blanc 1731 yılında Songy köylülerince bulunmuş. Aslında Amerikan Yerlisi kökenli imiş. Bulunduğunda tipik hayvani davranışlarda bulunuyormuş, daha sonradan eğitilmiş.
Kaynak: http://en.wikipedia.org/wiki/Marie-Ang%C3%A9lique_Memmie_Le_Blanc
Yorumum:
Bir ada hayal ettiğinizi düşünün. Ama bu ada bildiğiniz hiçbir yere benzemiyor. Ciudad bu adanın adı. Kardinal ise Severo adlı biri. Ada Hristiyanlık inancının baskın olduğu bir yer ve Hristiyan inancının dışındaki tüm inanışlara kötü gözle bakılıyor (bir yerden tanıdık geldi mi?).
Adada bir gün, yani aynı gün, adada yaşayanların bir kısmı dağda buz gömmek için (yazın satacaklardır) gittikleri yere yakın bir yerde vahşi bir kurt-kız bulurken; diğerleri de uçsuz bucaksız denizde kıyıya doğru yüzen artık takati kalmamış bir adam bulurlar.
Kurt kız tamamen vahşi bir yaratıktır. Öldürülmek üzere iken Jamie adındaki köylülerden biri sayesinde kurtulur. Köylüler kızı garip bir yaratık sandıkları için ininde öldüreceklerdir ama Jamie onun insan olduğunun farkına varır ve buna engel olur. O günden sonra da kız köye getirilir.
Aynı anda Palinor adlı bir adam da denizden kurtarılır. Yaşatılır ve köye getirilir. Palinor, Aclar diye bir yerden geldiğini söyler; ancak ortada garip bir gerçeklik vardır ki kimse Aclar diye bir yerin adını daha önce duymamıştır. Ve yabancının akıbeti kesinliğe kavuşturulmadan türlü yere başvurması (bürokrasi icabı) gerekir. Tüm bu süre içinde yabancı "ateist" olduğunu söylediği için dehşete düşerler. Bir insan Tanrı denen kutsal varlığa nasıl inanmaz?! Tanrı aşkına! Agnostik olduğunu söylerler ama Palinor nettir: "Hayır, ben Tanrı'nın varlığına inanmıyorum!"
Severo ve sadık rahip Beneditx, hem Palinor'un hem de Amara adı verilen kurt-kızın varlığından haberdar olurlar. Sonra akıllarına bir deney yapmak gelir. Tanrı bilgisi insanın içinde doğuştan mı vardır, yoksa sonradan çevresinden duyarak mı edinilir?
İşte bu savı test etmek için Amara'yı, kızın yanında Tanrı ve onunla ilgili şeylerden bahsetmeyeceğine yemin etmiş rahibelerin yanına, Sant Clara'ya götürürler. Kızın burada vahşiliği eğitilecek ve teste hazır hale gelecektir. Tüm bu süreç içerisinde de Severo ve Beneditx, Palinor ile konuşarak çok tehlikeli sorgulamaların içinde kendilerini bulacaklardır.
Öyle ki bir kafiri inanca ikna etmeye çalışırken ya siz inancınızdan olma tehlikesi ile karşı karşıya kalırsanız ne yaparsınız? İnancınızın ne kadar sağlam olduğunu test etmek ister misiniz? Peki ya inanç için ne kadar ileri gidilebilir? İnanç sorgulanabilir mi? Ya bir başkasının inancına müdahale etmek sizi Tanrı katında iyi bir yere mi oturtur, yoksa günah mı işlersiniz? Bir insanın masumiyeti başka birinin inancı için feda edilebilir mi?
İçinde çok hoşuma giden felsefi sorgulamaların olduğu bir kitaptı. Yazmaya kalksam kitabın yarısını yazmam gerekiyor, o yüzden yazmıyorum. Kitap çok iyi çevrilmiş, edite edilmiş ve gerçekten merak ettiren bir üslupla yazılmış. Amara ve Palinor adlı iki kişinin sebep oldukları, Severo ve Beneditx'in sorgulamaları, Josefa ve Jamie'nin iyi yürekleri, hepsi hikayede çok önemli yer tutuyorlardı. Ama özellikle Amara'ya çok üzüldüm; masumiyetinin insanlar tarafından kirletmesi (hem fiziki hem de zihinsel olarak diyorum) insan ırkının iğrençliğini bir kez daha görmemi sağladı. Bizler o kadar zarar verici olabiliyoruz ki... Özellikle felsefi sorgulamalar içeren kurgu kitapları sevenlere kitabı kesinlikle tavsiye ederim.
Bu kitap benden 4 YILDIZ aldı.
Published on March 28, 2014 12:03
March 25, 2014
Elizabeth Gaskell - Kuzey ve Güney (Bir Edebiyat Şaheseri)

"Okuyucunun merhametine ve affına boynu bükük sığınıyorum, bu kusurlu yaratım adına."
- Elizabeth Cleghorn Gaskell
Nereden başlasam…
Sanırım kitabın ne kadar uzun süredir dilimize çevrilmesini beklediğim(iz)den başlasam iyi olacak. Raflarda tonla Austen, Bronte, Dickens gördük ama heyhat Elizabeth Gaskell neredeydi?!
Aslında "AltınBilek Yayınları" yazarın Wives and Daughters (Eşler ve Kızlar) adlı kitabını çevirmişti (bknz. bir sonraki Gaskell okumam). Ama ya North and South? Hani o BBC dizisi ile içimize işleyen, hem sosyal konulara cesurca değinen hem de harika iki karakter arasındaki aşkı işleyerek bu uzun mu uzun ve -işçi ve sendika üyesi Nicholas Higgins ve eski Rahip Bay Hale gibi sağlam karakterlerle güçlendirilmiş- muhteşem roman neden hala dilimize kazandırılamamıştı? Bunun nedenine cevap veremem ama işte yıllar sonunda elimizde bu değerli klasik eser.
İlk önce kapağına değinmek isterim: Kuzey yazısının kalın harflerle ve oldukça sert bir şekilde yazılmasına karşın Güney yazısının ne kadar yumuşak ve gösterişli olduğunu fark ettiniz mi? Hikayenin çıkış noktası işte burası. Bu eser büyük yazar Charles Dickens’ın ellerine geldiğinde adı Margaret Hale (hikayemizdeki heroine – ana kadın karakter) imiş. Dickens bunu okumuş, hayran kalmış ve içinde barındırdığı zıtlığa ithafen "Kuzey & Güney" olmasında ısrar etmiş. Gaskell de kabul etmiş ve Dickens’ın yayınevinden çıkınca bu adla ve bazı düzeltmelerle birlikte 1855 yılında çıkmış.
Çok sevgili Bayan Gaskell, size hayranlığımı yüz yüze belirtemeyeceğim ama gelin eserinizin ben de yarattığı duyguları şuracığa dökmeme izin verin:
Güney’de başladı hikaye; Helstone’da (Hampshire’ın o yeşil kasabalarından birinde) yeşilliklerin arasındaki küçük bir papaz evinde Rahip Hale, Bayan Hale ve kızları Margaret ile hizmetçileri birlikte mütevazi bir hayat yaşıyorlardı.

Bay Hale kilisenin bazı kuralları aklına yatmaz hale geldiği için rahiplikten ayrıldığını söyledi ailesine. Üstelik de kuzeyde bir sanayi kasabası olan Milton’a (Manchester’ın Cottonopolis yani pamuk şehri olarak adlandırıldığı zamanlarda işte, o zamanki koşulları bir düşünün) gideceklerdi, ne büyük şok! Ah vahlar arasında aile Milton’a taşındı. Margaret Hale güneyin aşkı dolu olarak bir genç kızdı ve kuzeye karşı önyargılıydı ilk başta. Bu sanayi kasabasının yaşayışı ve insanları ilk başta ona çok kaba gelmekteydi. Öyle ki hayat burada ne sakindi ne de huzurlu!


II. Sanayi Devrimi’nin en cafcaflı dönemleri, fabrikalar harıl harıl dokuma kumaş üretiyorlar, patronlar hırslı, işçiler öfkeli ve patlamaya hazır. Hadi bir gözünüzün önüne getirin: Bir yanda parayı elinde bulunduran ve çok da eğitimli olmayan ama ticari zekalarını kullananlar patronlar (aristokrasinin yavaş yavaş değerini kaybetmeye başladığı -en azından bir kesimin gözünde- zamanlardayız), bir yanda da günlük çok çok cüzi ücretle en az 10 saat çalışan ve ailelerini geçindirmeye çalışan işçiler ve aileleri. Ve tabii ki güneyden gelen ve işçileri sadece tarlalarda görmüş eğitimli ve Helstone’a aşık Margaret Hale.

Civarın en bilindik ve eğilmez bükülmez fabrika sahiplerinden biri olan John Thornton ise Margaret’ın gözünde acımasız bir patron. John Thornton, soyadından da anlaşılabileceği gibi bir gülün dikeni kadar sert ve yaralayıcı olabilir gibi görünüyor dışarıdan. Ancak zaman geçtikçe ve birbirini tanıdıkça tarafların ön yargıları yavaş yavaş yıkılmaktadır. Zaman geçtikçe ve araya açıklanamayacak kadar önemli bir sır ve birçok acı tecrübe girince bu ikili birbirinden uzaklaşırlar. Hüzünlü günler, sorgulamalar ve olaylar devam eder...Devamını ise okuyun da görün, ne kadar anlatsam az kalır.

Değinmek istediğim belki de en önemli husus Gaskell’in o harika öykücülüğü, ince anlatımı ve doyurucu cümleleri… Kitabı okurken müthiş edebi bir zevk aldım. Hele ki dönemin şartlarının karakterlerinin ağzından tartışıldığı ve değerlendirildiği bölümler beni benden aldı. Karakterler çok sağlam kurgulanmış (her bir karakteri kendi içinde çok sevdim, ve oldukça insani buldum; yani sanki gerçek karakterlerdi hepsi). Hikaye muhteşem. Tıpkı tanıtımda yazdığı gibi, “Her şeyi değiştiren bir tanışma… Delicesine bir aşk… Yürek yakan sorgulamalar… Tadı damakta kalan bir edebiyat şaheseri…”

Her şeyi ile harika bir eser okumak istiyorsanız, klasik bir eser olduğunu da göz önüne alarak -hele ki hala Gaskell gibi döneminin en önemli yazarlarından biri ile tanışmamışsanız- bence kesinlikle alıp okumalısınız!

Elizabeth Gaskell hakkında detaylı bilgi için: http://bookowski-tkkb.blogspot.com.tr/2014/01/bir-olumsuz-eser-elizabeth-gaskell.html
E. Gaskell’den okuduklarım: 1. * Mary Barton (Yorum için yukarıdaki linke tıklayınız)2. * Kuzey ve Güney
Sıradaki eser: Eşler ve Kızlar
Tüm Gaskell eserlerinin de Altın Bilek Yayınlarından çıkacağını duyurmuş olayım tekrar, ne harika bir haber!
Published on March 25, 2014 14:02
March 23, 2014
Okuma Şenliği Bahar 2014 - Didem'in Okuma Listesi

Pinuccia'nın Kitapları blogunda düzenlenen Okuma Şenlikleri'nde blogu olmayan arkadaşlara yardım edeceğimi söylemiştim. Sevgili Didem arkadaşımız okuma listesini yaptı ve bana gönderdi. Liste şu şekildedir:
1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Nar Ağacı - Nazan Bekiroğlu - Timaş Yayınları -536 sayfa
2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Dokuza Kadar On - Özdemir Asaf - Yapı Kredi Yayınları - 112 sayfa
3. Kategori (15 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Bülbülü Öldürmek - Harper Lee - Altın Kitaplar - 320 sayfa
4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Sevda Dolu Bir Yaz - Füruzan - Yapı Kredi Yayınları - 207 sayfa
5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Vadideki Zambak - Balzac - Can Yayınları - 295 sayfa
6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Kuzey ve Güney - Elizabeth Gaskell - Altın Bilek Yayınları - 656 sayfa
7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Kapalıçarşı Cinayeti - Esra Türkekul - Esen Kitap - 256 sayfa
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa).
Operadaki Hayalet - Gaston Leroux - İthaki Yayınları - 317 sayfa
9. Kategori (20 puan): Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört - George Orwell - Can Yayınları - 349 sayfa
10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Akıl ve Tutku - Jane Austen - Türkiye İş Bankası Yayınları - 392 sayfa
11. Kategori (25 puan): Rus edebiyatından bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Suç ve Ceza - Dostoyevski - İletişim Yayınları - 644 sayfa
12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap okuyanlara.
Debbie Macomber
Keyifli okumalar diliyorum Didem'e, harika bir liste!
Published on March 23, 2014 12:00
March 22, 2014
George Eliot - Düşürülen Maske (Bahar Okuma Şenliği'14 - Kitap No: 1)

Orijinal Adı: The Lifted VeilYayın Yılı: 2006Sayfa Sayısı: 72GR'de: https://www.goodreads.com/book/show/20411457-d-r-len-maske
Kasım başlarında ılık bir sabah, seyis ağabeyimi ava götürecek atını getirdiğinde sundurmanın dışında, ilerlemiş yaşı yüzünden neredeyse kör olmuş Labrador tembel, yaşlı Caesar'ı, beni fark eden tek köpeği (çünkü çoğu köpek benden kaçar, etrafımdaki daha mutlu insanlara yaltaklanırdı) seviyordum. Ağabeyim de al teni, geniş omuzları ve kendini beğenmişliğiyle, tüm bu avantajlarına rağmen bize cüretkârca davranmadığından ne denli iyi mizaçlı biri olduğunu hissederek kapıda belirdi.
'Latimer, oğlum, ' dedi merhametli bir dost tonuyla, 'Arada bir tazılarla koşuya çıkmaman ne yazık! Bu neşesiz insanlar için dünyada yapılacak en hoş şeydir! '
'Neşesiz insanlar ha! ' diye düşündüm o ilerlerken. 'Bu, seninki gibi adi, dar görüşlü mizaçların, atından daha fazla bilemeyeceğin tecrübeyi tanımlamak için düşünebildiği türden bir söz. Bu dünyanın güzellikleri de senin gibileri bulur; hevesli körlük, sağlıklı bencillik, iyi huylu kibir. Bunlar mutluluğun anahtarıdır.
YORUMUM:

George Eliot'u bir penname/mahlas olduğunu biliyor muydunuz bilmiyorum ama ben biliyordum. George Eliot aslında bir kadın yazar. George Eliot (d. 22 Kasım 1819 Nuneaton ve ö. 22 Aralık 1880 Londra). George Eliot takma adıyla yazan 'Mary Anne' ya da 'Marian Evans' , Victoria döneminin en ünlü İngiliz yazarlarındandır. George Eliot yazmaktaki amacının "tozlu sokaklardan ve tarlalardan gelen etten kemikten insanların" yaşamlarının yansıtmak olduğunu söylemiştir. Gerçekçi bir yazar olan George Eliot çağdaş romanın en belirleyici özeliklerinden olan psikolojik çözümlemenin öncüsüdür.
***
Buraya kadar yazarı tanıtmak istedim kısaca. İşte yukarıda okuduğunuz yazının son cümlesi bu romanda da rastlayacağınız bir kalem tarzı. Bol bol psikolojik çözümleme var bu öyküde. Latimer adında genç, fiziksel ve ruhsal yönden zayıf bir adamın garip hikayesi diye adlandırabilirim. Latimer ailenin ikinci çocuğu, dolayısıyla babası en sağlıklı seçenek olan ilk oğlunu daha çok seviyor. Tüm planlarını onun için yapıyor. Buna bir de Latimer'in sevdiği ve bunun karşılıklı olduğunu gördüğümüz Bertha adındaki genç kız da Latimer'in ağabeyi Alfred'i tercih ediyor. Bunda güç tutkusunun olduğunu görüyoruz. Bundan sonra ise olaylar daha da karanlık bir hal alıyor. Bol bol betimleme ve hislerin garip dünyasında Eliot'un güçlü kalemiyle geziniyoruz. İlginç bir saat geçirmek istiyorum diyorsanız ve Viktoryen çağın sert dünyasını seviyorsanız okuyun derim.
PUANIM: 3/5 Yıldız
Published on March 22, 2014 11:12
March 15, 2014
Pinuccia'nın Kitapları - Bahar Okuma Şenliği 2014

Pinuccia'nın Kitapları blogunda düzenlenen Okuma Şenliklerine rastlamıştım. Ancak benim tarzım pek liste yapmamak, o an ne istersem okumak olduğundan katılmamayı tercih etmiştim. 2014'te ise bir değişiklik yapıp kesin bir okuma listesi yapmak istedim. Pinuccia'nın kategorileri de oldukça iyi göründü ve katılmaya karar verdim.
İşte Pinuccia'nın kategorileri: http://pinucciasbooks.blogspot.com.tr/2014/03/okuma-senligi-bahar-2014.html
1. Kategori (10 puan): Tavsiyelerine güvendiği birinin önerdiği bir kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa).
Hüsnü Arkan - Mino'nun Siyah Gülü (Nihan'ın tavsiyesi)
2. Kategori (15 puan): Bir şiir kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Ahmet Muhip Dıranas - Şiirler
3. Kategori (15 puan): Herhangi bir edebiyat ödülü kazanmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Toni Morrison - Sevilen
4. Kategori (15 puan): Bir öykü kitabı okuyanlara (Sayfa sınırlaması yok).
Raymond Carver - Katedral
5. Kategori (20 puan): Adında bir çiçek adı olan veya "çiçek" sözcüğü geçen bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Lauren Willig - Kod Adı Pembe Karanfil
6. Kategori (20 puan): Şimdiye kadar hiç bir kitabını okumadığı bir kadın yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Jill Paton Walsh - Meleklerin Suskunluğu
7. Kategori (20 puan): İlk kitabı 2010 yılında veya daha sonrası yıllarda çıkmış bir yazardan bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Madeline Miller - Akhilleus'un Şarkısı
8. Kategori (20 puan): Sinemaya uyarlanmış bir kitabı okuyup filmini izleyenlere (En az 200 sayfa) .
Thomas Hardy - Tess
9. Kategori (20 puan): Kütüphanesinde en uzun süredir okunmayı bekleyen o kitabı okuyanlara (En az 200 sayfa) .
Patrick Suskind - Koku
10. Kategori (25 puan): Kendisi doğmadan en az 100 yıl önce yazılmış bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Harriet Ann Jacobs - Bitmeyen Esaret
11. Kategori (25 puan): Rus edebiyatından bir kitap okuyanlara (En az 200 sayfa).
Turganyev - Babalar ve Oğullar
12. Kategori (45 puan): Aynı yazardan en az 1.200 sayfa kitap okuyanlara.
(Sanırım bu kategori Haziran'a kadar yetişmeyecek ama yıl içinde okumak istediğim kitap; Alexandre Dumas'nın Monte Kristo Kontu ve Üç Silahşörler kitapları)
Bakalım kaç puan toplayabileceğim. Siz de kendi listenizi yapabilirsiniz ;)
Published on March 15, 2014 15:56
March 14, 2014
Piyango Vursa...
Geçenlerde Facebook'ta çıkmayan serilerin devam kitapları üzerine bir küçük isyanımı dile getirmiştim. Hatta "DUA EDİN DE BANA PİYANGO VURSUN, YAYINEVİ AÇIP ÇATIR ÇATIR ÇIKARTACAĞIM ŞU KİTAPLARI" diye de bir imkansız istekte bulunmuştum. Sonra neden böyle bir blog etkinliği yapmıyoruz dedik. Konumuz "Piyano Vursa da Yayınevi Açsak Hangi Kitapları Çıkarırız?" olsun diye belirlendi. Kitap İklimi'nden çok sevgili kitap kurdu Pınar da bize aşağıdaki görseli hazırladı, ne de harika değil mi?!

Yayınevimin Adı ve Logosu:

Ağırlıklı Yayın Türü: Tarihi Kurgu (Elbette ki!)
Piyango Vursa Kesin Çıkaracağım Kitaplar:
Nancy Moser – Ladies of History Serisi 2. Kitap - Just Jane (Sadece Jane)

Gurur ve Önyargı, Akıl ve Tutku, Emma… Unutulmaz Bay Darcy ve Bayan Lizzy Bennett… Ve bu harika kitaplar ile karakterlerin yaratıcısı Jane Austen’i Mozart’ın Kız Kardeşi (Gölgede Bir Yaşam) kitabının yazarı Nancy Moser’ın kaleminden okumaya ne dersiniz? Sadece Jane serinin NEDEN KİTAP tarafından bir türlü çıkarılmayan, unutulmuş kitabı. Ben olsam “Sadece Jane” adıyla yayınlardım.
Paulette Jiles – Enemy Woman (Düşman Kadın)

Amerika’daki eyaletler arası iç savaş… Hapishaneye atılan ve ailesinden koparılan bir kadın… Aşk ve Özgürlük… 18 yaşında kaçak bir düşman kadın: Adair Colley. Konu ve kapak sizce de harika değil mi?
Phillippa Gregory – A Respectable Trade (Bir Kölenin Aşkı)

Josiah Cole, bir köle taciri… Frances Scott ise toplum gözünde onun için en uygun eş adayı. Scott-Cole evliliği zengin bir servet ile değer buluyor. Ancak Afrika’daki Yoruba Krallığından koparılmış köle Mehuru ile Frances’in arasında gelişen aşk tüm dengeleri alt üst ediyor.
Julie Klassen - The Apothecary's Daughter (Eczacının Kızı)

Yıllar önce kaybolan annesinin anılarıyla dolu olan bir kız; Lilly. Londra’ya annesine dair ipuçları bulmaya giderken yeni yeni keşfedeceği birçok şey –aşk mesela- onu geçmişin karanlık anılarından kurtarabilecek midir?
Jonathan Kemp – London Triptych (Erkeklerin Tutkusu)

1890: Jack Rose, Londra’da Alfred Taylor ile erkeklerin tutkusunu gidermek için kiralık bir fahişe olarak çalışmaya başlar. İşte burada ünsüz-ünlü Oscar Wilde ile tanışır ve aralarında bir çekim oluşur.1950’ler ve 1980’ler: David ve Colin… Eski aşıklar… İhanet… 30 yıl sonra hapishaneden çıkış ve iki dönemin politikası ile birlikte yıllar sonra bir kez daha kesişen yollar… Bir tablo, Colin Read’in elinden çıkma: Londra’dan Üç Hikaye.
Elizabeth Gilbert - The Signature of All Things (Alma’nın Dünyası)

1700’lü yılların başarılı ve zengin tüccarı Henry Whittaker’ın zeki ve meraklı kızı Alma Whittaker ve onun hayallerinin peşinde giden ressam Ambrose Pike’a aşık olması. Güney Amerika’nın dönemdeki atmosferi ile dünyanın değişmesine tanık olan karakterler… Gilbert oldukça ilgi gören bir roman yazmış, kesinlikle çıkarırdım.
Kathy Hepinstall – Blue Asylum (Mavi Duvarlar)

İç Savaş dönemi Amerikası’nda yargılanan ve deli olduğu kararına varılıp akıl hastanesine yatırılan bir kadın; Iris. Iris ise asıl suçlunun kocası olduğunu bilmektedir. Sorun şu ki deli ve katil olmadığını nasıl kanıtlayacaktır? Yardımına eski asker Ambrose Weller koşacaktır. Iris için özgürlüğü artık iki kat daha önemlidir.
Benedict & Nancy Freedman – Mrs. Mike (Kuzeyli Bayan Mike)

Kanada’nın vahşi doğasında içleri ısıtacak bir aşk ve cesaret hikayesi. Çavuş Mike Flanagan ile genç Bayan Katherine Mary O’Fallon’ın aşkı birçok okuru kendine hayran bırakmış, sırf meraktan yayınlardım bunu da J
Denise Giardina – Emily’s Ghost (Emily’nin Hayaleti)

Emily Bronte’yi hepimiz bilir ve birçoğumuz da çok severiz. Hayatının karanlık ve kasvetli olduğunu da biliriz. Ancak Emily de mutlu olmayı isteyen bir kadındı, her ne kadar trajedi peşini bırakmamış olsa da. Onun hakkında yazılan bu ilginç kitabı okumaya ne dersiniz? Emily’nin Hayaleti size Emily’nin hikayesini Giardina’nın kurgusu ile veriyor.
Eleanor Catton - The Luminaries (Esinler)

Catton, bu kitabı ile 2013 Man Booker ödülünü kazandı. Tamı tamına 848 sayfalık dev bir kitap bu. Konu kısaca 1866'da Walter Moody adlı karakterin Yeni Zelanda'ya altın arama ve zengin olma hevesiyle gidip çeşitli olayların içinde yer almasını konu ediniyor. Dönemin şartları kitapta gerçekçi bir şekilde yer almış görünüyor.
Diğer blogların cevapları için onları ziyaret etmeye ne dersin?: Kitap İklimi ve Minik Bir Düş
Katılmak isteyenler bloglarıyla ya da bireysel cevaplarla bu yazının altına katılabilirler, hem de harika olur. Hadi bakalım, içinizdeki yayıncıya ses verin ;)
Published on March 14, 2014 12:31