Tuğba Gürbüz's Blog, page 7
March 24, 2025
Bir günlüğü: 24 Mart
Bahar geldi ve kene sezonu açıldı. Sani dışarı çıkıp çayır çimen geze geze eve dönüyor. İç dış paraziti düzenli yapılıyor. Bu sayede kene cildinden içeri girmiyor ama ben bit ayıklayan anne maymun gibi üzerinden bir, iki kene topluyorum her gün. Alıştım artık. Panik yok. Eve girer girmez güvenlikçi gibi çöküyorum ensesine. Postu bir güzel kontrol ediyorum. İşaret ve baş parmağım bir kıskanç, bir pense adeta. Üzerinden alıyorum. Yallah lavaboya. Üzerine musluğu açıyorum. Sel suyuna kapılıp gidiyor. Böyle yazınca kendimi kötülük hissettim ama haşerelerle mücadele diye bir gündemi var insanın.
*
Bu yazıda parçaları bir araya getirmek için çaba harcamayacağım. Bilinç s.çışı, bu dağınıklığa, gelişi güzelliğe akışı demek ayıp kaçar. Haddimi de bilirim.
Sabah rutinleri gerçekleşti. Tuvalet, demir hapı, evlatları dışarı sal, kahvaltı... Çalışma masamın üzerindeki dağınıklığı topladım. Kağıtları, kitapları istiflemek, kalemleri kalemliğin içine koymak büyük fark yarattı. Aferin bana. Yazma projesi 101 için bir başka başvuru kitabı daha taşıdım salona. Biraz okudum. Telefonuma ses kaydı aldım. Not tutmanın hızlı yolu. Elimde bir çocuk romanı fikri var. Oleyyyy!
*
Aslan yattığı yerden belli olurmuş. Çöplüğe döndü salon. Gün içinde salonda yatıyorum. Başucuma dindiğim dört kitabı çalışma odasına taşıdım. Çarşafı düzelttim. Yastıkları, örtüleri hizaladım. Milyon kez arayan ttnet'in çağrısını reddecekken sözleşmenin bittiğini ve son aylarda yüksek tarife ödediğimiz hatırlayıp açtım. Gelen teklifi değerlendirdim. Çocuk öykü dosyaya baktım. Üç ayrı öyküyü birbirine tep ekledim. İki öykü daha yazmayı planlıyorum. Konu fikri yok henüz aklımda. Birkaç kırıntı yalnızca. Üç öyküyü okudum. Düzeltmeleri yaptım. Kaydettim. Biraz uzandım. Dinlendim. Su içtim. Komposto içtim. Bol sıvı almak şart.
*
Kısa bir çocuk kitabı okudum. Mutluluk Kutusu. Daha önce de okumuştum. Büyükannenin huzur evine gönderilmesi, anne baba ayrılığı, taşınma, annenin piyanosunun satılması, annemin yoğun bir hüzün ve mutsuzluk içine çekilmesi, evin küçük kızının hem kendi mutsuzluğuyla başa çıkma hem de annesine iyi gelme çabalarının anlatıldığı Mutluluk Kutusu Kanadalı yazar Charlotte Gingras'a ait. İncecik bir kitap. Güçlü bir kız ve anne başrolde. Çöküşten, yıkıntıdan çıkışın hikayesi. Baba anneyi iş arkadaşıyla aldatıyor. Çocuk ve anne onları tesadüfen trafikte, arabanın içinde görüyor. Baba evi terk ediyor. Yabancı yazarlar bu konularda bizden daha rahat kalem oynatıyor. Hayatın içinden her tür örneği okura sunuyor. Çünkü hikayeler aynı zamanda duygu eğitimi de sağlıyor. Bizim yayıncılar da çevirip basıyor. Yerli yazarlardan bu tür içerik başvuruları oluyor mu? Yayıncıların yaklaşımı ne oluyor? Merak ettim. Clara'nın babası karısını terk edebilir ve onun akli dengesinden şüphelenebilir, çocuk pekala madem deli olduğunu düşünüyorsun, neden beni onunla yalnız bırakıyorsun diye hesap sorabilir. Peki ya Cansu, Cansu'nun babası? Onların bu deneyimlere izni var mı? Yayıncı, okur, çocuğa kitabı tavsiye eden, alan öğretmen, ebeveyn nezdinde durum nedir? Yaklaşım, yönelim nedir? Merak ettim. Bir öğretmen önerse örneğin hakkında CİMER başvurusu olur mu? Müdüriyete şikayet gider mi? Olmaz diyemeyiz. Öyle değil mi? Sabahtan akşama çocuk yanında tuhaf realite programlarını izleyenler küçüğün ahlakını bozacak örnek teşkil ediyor diye koşa koşa çalabilir bu kapıları. Metnin içinden kopartılan örnek, bağlamından da koptuğu için vereceği mesaja dair ahlakçı yargılarda bulunmak yanlış ve gereksizdir, biliriz ama deneyimleyebiliriz pekâlâ. Al sana sansür, otosansür.
*
Bugün hava kapalı. Evin içi de soğudu. Tuvaletim geldi. Gözlerim de kapanıyor. İdeal şartları sağlayıp öğle uykusuna yatmak şahane fikir! Tuttum valla. Yapacağım. Bahar ayları, dengenin henüz tutturulmaması demek, mart ayı yarısı kış, yarısı yaz demek. Dengelemek ve mevsim geçişine uyum sağlamak için bir araç da uyku. Hadi müsaitseniz siz de benimle gözlerinizi kapayın ve şekerleme yapın. Tazelenme garantili reçete. Doktordan.
March 23, 2025
Bir günlüğü: 23 Mart
March 22, 2025
Bir günlüğü: 22 Mart
Bugün bir değişiklik yaptım ve yazma işini erteledim.
Uykuda geçirdiğim saatlerde büyük bir aydınlanma yaşamadım, ilginç bir rüya görmedim, aynı sabah rutinini satırlara aktarmak istemedim. Dün gece de dizi izlemek dışında bir şey yapmamıştım. Ve evet yataktan zor kalkıyordum. Uyumak zordu. Bla bla...
Bugün güne değişik başlayacağım arkadaş, dedim. Cumartesi sabahı. Kırk yılda bir evdesin. Keyfini çıkar, dedim. Bir tatil sabahını keyifli kılan nedir?
İlk sırada deliksiz, uzun bir uykudan kendiliğinden ve dinlenmiş olarak uyanmak gelir bence. İkincisi aileyle güzel bir kahvaltı. Z raporu, samimice: uykum bölündü, illaki, koridorda bir aşağı bir yukarı depar atan bir kedi, kahvaltı yapmayı sevmeyen bir evlat. Sonuç: kediyi saldım, kahvaltıyı yaptım. Kızım ayak üstü birkaç dilim salatalık yedi. Dün annemin katladığı çamaşırları yerli yerine kaldırdı. Sürahi leri doldurdu. Çöp kovalarının kirli poşetlerini aldı, ağzını bağladı, temizlediniz yerleştirdi. Babasının iş yerine gitti. Orada zaman geçirmeyi seviyor.
Ben de çok temiz olmayan ama derli toplu duran salonla bakıştım. Kendime "Ben bugün ne yapmak istiyorum, neye ihtiyacım var?" diye sordum. İyi de oldu. Duyasım gelmiş. Böylece kendimi dizilerle uyuşturmadan, sosyal medya selinde sürüklenmeden hoşça zaman geçirmek için harekete geçtim. Yardıma ihtiyaç duyduğunuzda kolayca isteyebilir misiniz? Yoksa her şeyi kendim hallederimcilerden misiniz? Ben çok net ikinci gruptanım. Hayatın zorlu evrelerinde genellikle yardımsız o evreyi atlatmaya çalışan, belki de bu yüzden yıllarca gevşemeye fırsat bulamayan bir ben var, benim önümde. Bir git, dedim sabah ona. Telefona sarıldım.
Bugün bir değişiklik yaptım ve yardım istedim.
İki arkadaşımı aradım. Birinin evi de yakın. Davet ettim. Yalnızca sohbet etmek için. Üç evladı olmasına, oruç tutmasına ve akşam iftara misafir davet etmesine karşın (son iki koşulu bilmiyordum) kısa sürede atladı, geldi. O gelmeden diğer arkadaşımı da aramıştım. O da geldi. Önce ikimiz, sonra üçümüz, daha sonra ikimiz oturduk. İkinci arkadaşım mutfağı da toparladı, süpürdü. Hem sosyalleşsin, hem desteklendim. Daha ne olsun. Yarım gün böyle geçti. Sonra arkadaşımın getirdiği söğüş dalakla sandviç yaptım. Bitki çayı içtim. Evin içinde yürüdüm. Dizi izledim. Halit Ergenç'in oynadığı Netflix dizisi: Adsız Aşıklar. Hiç fena değil. Tam seyirlik. Yormuyor, üzmüyor, iç karartmıyor. Bundan iyisi Şam'da kayısı. Bu atasözünü doğru kullandığımdan hiç emin değilim ya neyse.
Annem bamya pişirmiş. Ameliyat sonrası bağırsak aktivitem yavaşladı her nedense. Bu yüzden kuru kayısı almış. Doktor tembihlemişti. Ikınmak, zorlanmak yok. Bağırsak mevzularına da girdim ya burada, inanamıyorum. Edebiyattan, masaldan, ebeveynlikten nerelere geldik! Bugün de böyle olsun.
March 21, 2025
Bir günlüğü: 21 Mart
Bugün bahar ekinoksu. Geceyle gündüz eşit, karanlıkla aydınlık. Işık galip gelecek önümüzdeki günlerde. Sonra gücü bitecek, geri çekilecek. Gecenin, karanlığın hükmü sürecek. Ve bu böyle devam edecek. Bizden önce, bizden sonra. Doğanın kusursuz ritmi, döngüsü her daim iş başında.
Dün gece Gabor Mate'nin webinarını dinledik ablamla. Notlar da tuttuk. Ben yazarak öğrenenlerdenim. Ses ve görüntü kaydı sonsuza kadar benim arşivime girecek dahi olsa canlı ders sırasında kendi anlam dünyam içinden bana dokunan, önemli bulduğum yerleri kendi kelimelerimle yazmadan duramıyorum. Öğrenmek için maksimum duyumu devreye sokuyorum galiba.
Gabor Mate'nin üslubu çok sakin, katılımcı sorularına yaklaşımı bir o kadar sevecen ve şefkatliydi. Anlattıkları hiç duyulmamış şeyler değildi ancak fazlaca teorik ve anlaşılmaz bilgiye boğmadan derli toplu bir çerçeve sundu. Canlı dinlediğime memnunum. Evde ebeveynlikle ilgili yığınla kitap var. Yavaş yavaş okumak istiyorum. Raflardan beynimin kıvrımlarına sızsın. Bedenimin, sezgilerimin bilmeden bildiklerini bilincime getirsin, daha tutarlı, güven veren bir ebeveyn olabileyim diye. Ebeveynlik zor bir yolculuk. Orada sakin, sevecen, şefkatli ve ebeveynlik ideallerinle, hedeflerinle uyumlu hareket edebilecek kapasitede kalmak her zaman mümkün değil. Önemli olan niyetinle bağını kesmemek, sürdürmek için çabalamak. Çocuğa teşhis koymadan, davranışını düzeltmeden önce bağları güçlendirmek. Odaklanmamız gereken yer buralar. Bir kez daha anladım. Nisan ayında Şefkatli Ebeveyn Günlükleri'ne devam edeyim. Empati kaslarımı geliştirmeye devam edeyim.
Gece zor uyudum. Gün içinde bu kadar hareketsiz kalmak bacaklarımda huzursuzluğa, ağrıya yol açıyor. Sırt üstü yatmak da zorluyor. Karnım da davul gibi gergin. Şiş. İçeride kim bilir nereler nerelere bağlı, dikili. Düşünmek dahi istemiyorum. İnsan aklının tıp konusunda gösterdiği ilerleme, hünerli aklı karşısında şapka çıkarıyorum sadece. Doktorlar, iyi ki varlar. Minnettarız. Patoloji raporu gelmedi henüz. Bir şüpheden bahsetmedi doktor ama temiz kağıdı alana kadar % 100 konuşulmayacağını da geçmiş tecrübelerden biliyorum. Kaygılı mıyım? Emin değilim. Sahiden içimde kötüye dair bir beklenti yok. İç sesim, sezgilerim diliyorum ki beni yanıltmaz. Bedeninde iki kez hücre çoğaltmış biri olarak Gabor Mate'nin anlattıklarıyla ilgilenmem doğal sayılmalı. Bu dinlenme molasını anlattıklarını okumak, dinlemek, üzerine tefekkür etmek için bir fırsat olarak göreyim. Anlamsız reels videoları arasında zaman öldürmek yerine kendim için verimli bir şeyler yapayım.
Bu sabah da erken uyandım. Demir hapımı içtim. Banyo yaptım. Ayakta durmak daha az zorladı. Doktor iki gün önce izin vermişti ama o zaman gözüm almamıştı. Bugün yapabildim. Yardımsız. Saçlarımı kuruttum. Yeşillik ve beyaz peynirle sandviç yaptım. Sallama çay içtim. Ellerim, ayaklarım soğuk biraz. Şimdi odama gidecek daha kalın bir çift çorap giyecek, bir battaniye alacağım. Bekleyin çok gecikmem.
Hah buradasınız ☺ Hazır kalkmışken bir de çay yaptım kendime. Martaniçkamı bahçedeki bahar dalına astım. Fotoğraf da çekecektim ama rüzgarlıydı. Üşümek istemedim. Çimenlerin üzerine bastım. Ağır ağır ilerledim. Sarı karahindibaların, çimenlerin arasında kaybolan minik mor çiçeklerin yanından geçtim ve yeniden balkona girdim. Bu evi bahçeye erişimi, küçücük de olsa bir müstakil bahçesi olduğu için tercih etmiştim ama üstünkörü peyzaj, yetersiz toprak derinliği nedeniyle hayal kırıklığına uğradım. Bir tek adaçayı ve bahar dalı tuttu. Bahardalı tuttu tutmasına ama köklerinin ineceği derinlik olmayınca çiçekler üçü, beşi geçmiyor. Bazen kalk yer değiştir sana apartman dairesi de olsa bu imkânı tanıyan bir yer bul ya da küçük dokunuşlar yap ve yerin. Nedir küçük dokunuş? Kızımın odası ve mutfağın birleştiği yer, bir L çiziyor dışarıda. O köşeye biraz toprak yığdır lavanta dik. Birkaç yıl sonra açsın mor mor, koksun mis gibi. Bitki çiti niyetine dikilen bitkilerin kuruyanını söktür. Biraz toprak ve gübre desteğiyle yenilerini diktir. Aralarının kapanmayacağını bil ama göz hizandaki yeşillikle tatmin ol. Düzenini bozma. Bakalım hangi düşünce galip gelecek? Masraf ve yorgunluk çıkarmamak baskın şu anda. Hele de günün çoğunu sırt üstü yatarak geçirirken.
March 20, 2025
Bir günlüğü: 20 Mart
Ne dündü ama.
Şaşırarak, Cumhuriyet tarihinde örneği yok, daha fazla ne yapabilirler ki, o kadarına da cüret edemezler, yok artık diye diye bugünlere geldik. Şaşkın, kızgın, çaresiz, pişman, sabrı taşmış, umutsuz... Duygulardan duygu beğen. Her kafadan bir ses çıkıyor. Bugün sokağa çıkanları gecikmekle itham edenler, hakkı olmadığını söyleyenler de az değil. Fıkradaki gibi ilk sarı öküz giderken sesini çıkartacaktın diye öfkelenenle bugün adaletsizliğe karşı durmak isteyenin aynı şeye karşı durduğunu kabul etmesi gerek diye düşünüyorum. Hakikati görmek her zaman kolay değil. Herkes aynı anda göremiyor. Kiminin gözünde az toz var, kiminin gözünün önünde kalın bir perde. Ama açıldıysa bir kez o gözler aydınlığa buna sevinmek yerine sövelim mi yani?
"Bu ülke kendinden başka bir şeyle meşgul olma" fırsatı tanımıyor evlatlarına. Her kuşak tarihi günlere tanıklık ediyor desem mübalağa etmiş olmam. Bize de bu günler düştü. Yargı vasıtasıyla by-pass operasyonunu canlı canlı izliyoruz. Bu çalkantılı günlerin bir an evvel sona ermesini, her şeyin yoluna girmesini umuyoruz. Gözlerimi dış dünyadan evin içine çevirmek istiyorum, izninizle.
Dün Netflix'te yayımlanan Adsolecence (Ergenlik) dizisini izledim. İngiliz yapımı mini dizileri seviyorum. Konuyu dağıtmadan, bir meseleye odaklanarak kısa zamanda kendi bakış açılarını izleyiciyle paylaşan yapıtlar bunlar. Sabahın erken saatlerinde ani bir baskınla cinayet zanlısı olarak tutuklanan 13 yaşındaki oğlan çocuğu Jamie Miller ve ailesi etrafında dönüyor. Dizi, "Katil kim?" sorusuna odaklanmıyor. Bunun yerine Jamie, okuldaki öğrenciler, akran zorbalığı, ergenlerin birbiriyle olan ilişkisi, okuldaki atmosfer, duygu durumları, suçu doğuran koşullar, kuşaklar arası iletişim kopukluğu gibi meselelere dikkatini veriyor. Bu yönüyle de klasik polisiye yapımlarından ayrılıyor. Severek izledim.
Bu akşam Gabor Mate'nin iki oturumluk bir eğitimi var. Bu akşam için hangi halde, nerede olacağımı kestiremediğim için kayıt olmamıştım. Dün akşam saatlerinde oldum. Çünkü evdeyim. Rahat rahat oturamasam da gözlerimi ve kulaklarımı dört açıp yattığım yerden dinleyebilirim. Kayıttan 30 gün izleme imkanı da cabası. Dün akşam tüm hengamenin içinde yıllardır okunmayı bekleyen "Vücudunuz Hayır Diyorsa Duygusal Stresin Bedelleri" kitabını elime aldım. Daha önce biraz kurcalamış, kimi satırların altını da çizmişim ama okuma sonlanmamış. Şimdi değilse ne zaman, değil mi sevgili okur? Size de duyurmuş olayım. Belki son dakikada kayıt olur, aynı alanı paylaşır, üzerine birlikte düşünürüz.
Televizyonu kapatıp müzik açtım. Son haftaların favori şarkısı Unuttun mu Beni ile başladı listem. Rastgele çalıyor sevdiğim şarkıları. İkinci şarkıya da bakın hele. Bim Bam Bom. Yeşilçam filmi şarkılarını sevdiğim doğrudur. Saat 11'e yaklaşıyor. Bu sabah 7.30 civarı uyandım. Antibiyotik saatim şaştı. Baktım her koşulda geçecek. Dün almayı unuttuğum demir haplarına başladım. Bir ay kullanacağım. Bir saat açlığın ardından kahvaltı yaptım. Çayı demledim. Yumurta kaynattım. Gerisini annem yaptı. Ben ilaçlarımı alıp uzandım ve telefondan blog yazımı yazmaya başladım. O da kahvaltı sofrasını kaldırdı. Komposto yapmak üzere hazırlıklara başladı. Çubuk tarçını kıramayacak kadar güçsüz artık bilekleri. Tarçınları ben kırdım. O kaynatacak yabancısı olduğu mutfakta. Her kadın kendi mutfağını, düzenini arıyor ama zor zamanlar da birlikte aşılıyor.
Salı gecesi eve geldim. Hiç dışarı çıkmadan evde geçireceğim ikinci gün. Araba kullanmak hayal, iskemlede oturmak dahi lüks. En fazla balkona çıkıyorum. Birkaç dakika ayakta duruyor üç beş çiçeğiyle beni selamlayan bahardalına bakıyorum. Camlar kirli. Bayram temizliği bizden uzak. Az sonra bu satırları paylaşıp kitap okuyacağım. Su içecek, güçlükle doğrulacak, tuvalete gidecek geri yatacağım. Sani mahçup bir oğlan. Annemi bile yabancılıyor. Ya sokakta ya balkonda takılıyor. Fena da değil. İri cüssesi, altı kiloyu aşan ağırlığıyla bir anda karnıma atlamasını istemem doğrusu. Yatış açımla veda ediyorum size.
Yarın görüşmek üzere...
March 18, 2025
Bir günlüğü: 19 Mart
Gece Sani'nin evde değil sokakta olduğunu anlayınca apar topar eve geldik. Kızım yolda epey gözyaşı döktü ama Sani her şeyden habersiz balkonda duruyordu. Hava soğuk ve şiddetli bir rüzgar olduğundan onu da içeri alıp her yeri kilitledim. Ve yataklarımıza geçtik.
Sabah erken uyandım. Antibiyotik saatim de 07.00 olunca yeniden uykuya dalmaya uğraşmadım. Sani'ye su verdim. Kapıyı açtım. O dışarı çıkınca kahvaltımı hazırladım. Maydanoz, dereotu, salatalık, kapya, beyaz peynir, ekmek ve sallama çaydan oluşan kahvaltının ardından antibiyotik ve ağrı kesicimi içtim. Kızımın da yardımıyla salonda kendime dinlenme köşesi hazırladım.
Kanepenin sırt yaslama minderleri uzaklaştırıldı. Yastığım, battaniyem geldi. Suluğum, ilaçlarım, kolonya ve okuyacağım kitaplar, laptop baş ucumda.
Dün hastanede Leb Demeden Leblebi biter bitmez Çözüm Bakanlığı ve Kaybolan Van Gogh kitabına başlamıştım. Hollandalı yazar Sanne Rooseboom'un akran zorbalığı hakkında yazdığı, içinde bir tür hafiyelik, soruşturma, bulguları bir araya getirme, değerlendirme, ipuçlarını gözden geçirme ve sonuca gitme unsurlarını da barındıran Çözüm Bakanlığı'nın devamı niteliğinde roman 9-10-11 ve üzeri okurlara hitap ediyor. Ekip bu kez 1953'ten kalan bir cinayet ve kayıp Van Gogh tablosunun izini sürüyor. Yine sürükleyici, yine heyecan dorukta. Can Çocuk'tann çıkan bu kitabı da bir solukta okudum aynı gün bitirdim. Yanımda kitap kalmadığı ve anneme gittiğim için onun komşusundan kitap rica ettim. Bana fotoğraflar yolladı. Ortak ebeveynlik kitaplatı tercih ettiğimizi fark ettim fotoğrafları incelerken. Bir başkasının kitaplığında kendi ayak izlerini görmenin tatlı bir yanı var. O da benim gibi dedirten bir yan, bilirsiniz. Zülfü Livaneli Mutluluk romanını aldım. Okumaya da koyuldum. Gece plan değişince eve geldim. Daha sakin, iyi hissettiren bir şeyler okumak istedi canım. Yarım bıraktığım Mutlu Beyin kitabını aldım. Biraz başladım. Sonra dinlemenin daha kolay olacağına kanaat getirdim. Spotify'dan Beliz Güçbilmez ile yapılmış bir söyleşi tercih ettim. Ben dinlerken kızım okula gitti. Beliz Hoca Tersine Mühendislik Atölyesi, Manyetik Alan Teorisi ve kaynağını bunlardan alan "Anne Ben Düştüm mü?" kitabı üzerinden kurmacalara neden muhtaç olduğumuzu, kurmacaların bize verdiği duygu eğitimini, anlatıları güçlendiren metaforları tatlı tatlı anlattı.
Sohbet sona erince bugünün günlüğünü yazmaya karar verdim ve başladım. Saat henüz 9. Şimdiden ne çok şey yapmışım. Ama en önemli işim dinlenmek farkındayım. Notlarımı yazarken Sani'nin balkondan içeri zıpladığını gördüm ve miyavlama sesi işittim. Bir başka kediden kaçarak eve döndü muhtemelen. Kavga yerine kaçmak her zaman iyi taktik, kabulüm. Onu içeri alıp balkon penceresini örttüm. Hazır kalkmışken de tuvalete gittim. Doktorum sık sık, sıkışmadan tuvalete gitmemi öneriyor çünkü. Yatmadan önce biraz su içtim. Tam uzanamadan Sani yerleşti ayak ucuma. Bir süre sonra ben bacaklarımı tam uzatıp yerleşince hop diye atladı halının üzerine. Güneşin geldiği bir köşede yalanmakla meşgul şimdi. Rüzgar şiddetini azalttı. Yine de inceden duyuluyor uğultusu. Tülün ardından maviliği seçiliyor gökyüzünün. Beyaz bulutlar ve yeşil kırlar da orada. Sağ taraftan sıkıştırıyor şehir. Birkaç yıla kalmaz kapanacak bu manzara. O zamana değin göz dinlendiren doğanın tadını çıkarmalı.
Yataktan kalkmak hâlâ zorlayıcı. Normal sayılmalı. Henüz üçüncü gün. Kanepeden kalkmak, yatağa göre daha kolay. Birazdan bilgisayarı açıp bir şeyler izleyeceğim. Gün öğlene erince yemek yiyecek ve yeniden uzanacağım. Ve bu böyle devam edecek. Bana iyi seyirler, size iyi okumalar...
March 17, 2025
Bir günlüğü: 18 Mart
Bugün 18 Mart. Çanakkale deniz zaferinin 110. yıl dönümü. Kurtuluş savaşına giden yol buradan geçti. Asrın lideri burada doğdu. Bağımsızlığın, özgürlüğün fitili burada tutuştu. Her türlü imkânsızlığın içinde dirençle, dirayetle, inançla savaşan askerlere, cephe gerisinde destekleyen koca bir ulusa minnetle yaşıyoruz bu topraklarda. Yattıkları yer incitmesin.
*
Bugün burada okullar tatil. Cumhuriyet meydanında tören de var. Katılamayacağım elbette ama göklere bayrak çekilecek. Askeri bando çalacak. Çanakkale destanının kahramanları anılacak. Akşama fener alayı.
*
Dün bütün gün uyukladım. Yanıma dikkatimi vermek kolay olsun diye çocuk kitapları aldım. Hacer Kılcıoğlu'nun Leb Demeden Leblebi romanını okuyorum. Duru kendini birdenbire hiç tanımadığı bir yerde bulur. Bir de dış ses duymaktadır. Kendisini bir hikayenin içinde, üstelik 1960lı yılların sonunda küçük bir kasabada bulan Duru orada tanıştığı Jale ile kendini hiç de alışık olmadığı bir maceranın içinde bulur. Sokakta yaşamın, oyunun, komşuluğun, arkadaşlığın tadını çıkarır. Yazarın da telkinleriyle. Yazar zamanı geldiğinde buradan ayrılacağı güvencesini vermiştir. O zamana kadar Duru'ya düşen günün tadını çıkarmaktır. Jale'nin uçuş uçuş, kıpır kıpır halleri sayesinde bu hiç de zor değildir. 143 sayfalık kitabın 115. sayfasındayım. Öğlene kadar biter.
*
Hastanede gün erken başlıyor. 4 gibi uyandım. Varis çoraplarını çıkarmak için dakikaları saydım. Antibiyotik ve ağrı kesicim yapıldı. Kahvaltı yaptım. Tansiyon, ateş, nabız rutin işler görüldü. Sonda ve karnımdaki büyk bandaj çıktı. Pansuman yapıldı. Doktorum ziyaret etti. Düne göre çok daha iyiyim. Sık kalkmasam da yerimden yardımsız doğrulabiliyorum. Günde 3 litre su içmem ve ağır kaldırmaktan, ıkınmaktan kaçınmam gerekiyor şimdilik. Gücümün yerine gelmeye başladığı uzayan satırlarımdan belli. Saat 8.44 ve 18. bir günlüğü paylaşılmaya hazır.
Gününüz aydın, sağlığınız yerinde, neşeniz bol olsun.
Bir günlüğü: 17 Mart
Uykuyla uyanıklık arasındayım.
Sabah güne erken başladım. Gece de bölük pörçük uyudum. Sabah ayakları sarkıtmadan varis çorabı giydim. Ve hazırlıklar başladı. İlk hasta olarak girdim. Öğlen olmadan çıktım. O andan itibaren de uyur uyanık yatakta dinleniyor, güç topluyorum. Duygusal yaraların ilacı zaman, fiziksel olanlarınki bedeni gözetmek, bol bol dinlenmek. Uykuya dönmeden önce ayın gereğini yaptım işte. Kıpkısa bir postla bugünden de seslenmeyi başardım.
March 16, 2025
Bir günlüğü: 16 Mart
Arkadaş, kendi seçtiğin kardeştir
Yarın büyük gün. Dünden arkadaşımla konuştuk. Dışarı çıkalım diye. Sabah oruç tutuyorum, çıkamayacağım diye haber verdi. Geç kalkmıştım. Kızımın afyonu genellikle geç patlıyor zaten. 11.30 civarı çay suyunu koydum. Bir başka arkadaşım aradı. Senin için ne yapabilirim diye. Dışarı mı çıkalım, çantanı toplamaya mı geleyim, evini mi temizleyeyim, söyle senin için ne yapayım. Konuşurken baktım o da kahvaltı yapmamış. Bizde kahvaltı yapmaya karar verdik. Onu evinden gidip aldım. Kahvaltı için eksiklerimizi aldık. Ben mantarlı omlet pişirdim. Kızım kuymak yaptı. Hava da güneşli, ılık. Kapalı balkonun pencerelerini açtık. Güzel bir kahvaltı yaptık. Kahvemizi dışarıda içmeye karar verdik. Öncesinde arkadaşım mutfağı toplamama yardım etti. Durmadı, balkonu süpürdü. Durmadı, mutfak tezgâhlarını sildi. O ara kızım duşa girdi. Ben de çamaşırları kirliye attım. Bir duş ta ben alayım, dedim. Çıktığımda arkadaşım mutfağı süpürmüş. Salonu bitirmek üzereydi. Ben saçlarımı kuruturken salonun tozunu da aldı. Giyindik çıktık. Manzaraya karşı kahve içelim diye radar tepesine çıktık. Eskiden orada sosyal tesis yoktu. Bir süredir Kule 1915 diye bir restoran var. Önce restoranın etrafında seyir terasında yürüyüş yaptık. Bol bol fotoğraf çektik. İnsanların sağa sola kazıdığım sevgi mesajlarını okuduk. İçeri geçip boğaz manzaralı masalardan birine kurulduk. Kahve, birer çay, sohbet derken akşamı ettik.
Önceden plan yapmadan, son dakikada kendiliğinden beliren bu plan öyle kolaylaştırdı ki günümü. Eve döndüğümüzde yapılacak işleri bir saatte bitirmek mümkün diye düşündüm.
Eve gelince çamaşırları kurutma makinesine attım. Annem için kendi odamı hazırladım. Nevresim takımını değiştirirken bir de baktım kızım geldi. Elinde toz bezi. Yatağı yaptım. Fazlalıkları kaldırdım. Odayı süpürdüm. O da ebeveyn banyosuna girişti. Ayrıntılı bir temizliğe başladı. Her şeyin ince inca tozunu aldı. Sonra çay demledik. Kahvaltıdan arta kalanları yedik. Bilgisayarımı açtım. Bugünün yazısını yazmak üzere oturdum. Kurutma makinesi yaklaşık on dakika sonra bitecek. Sıcak sıcak onları katlayıp kaldıracağım. Sonra da çantamı hazırlayacağım. Kızım banyoda şu an. Kalan işleri bitiriyor. İçim minnet ve şükran dolu.
Bazı insanların yardımı çok zahmetsizdir. Hayatı kolaylaştırır sizin için. Doğallıkla tutar işin bir ucundan. İşler bir çırpıda biter. Kızım ve arkadaşım sayesinde öyle bir gün oldu, işte. Bir arada olmanın verdiği rahatlama, işleri birlikte bitirmekten kaynaklı olarak zamandan ve enerjiden tasarruf etmek, hepsi şahane geldi. İçim iyimserlikle doldu. Arkadaş, kendi seçtiğin kardeştir başlığı boşuna değil. Dar zamanda hepimizin imdadına koşacak, Hızır gibi yetişecek insanlarımız olsun.
Bugünün yazısı bu kadar olsun. Kısa ve öz. Çünkü kurutma makinesi durdu. Fazla gecikmeden işleri bitireyim ve hastanenin yolunu tutayım. Çünkü doktorum bu gece acilden girişimi yapmamı istedi. İyi dileklerinize ve dualarınıza talibim. Sevgilerimle.
March 15, 2025
Bir günlüğü: 15 Mart
Bugün yoğun bir iş günüydü. Akşama kadar çalıştım. Ortodontist bir arkadaşım muayenehaneme geldi sonra. Gece plağı için benden ölçü almıştı. Onu dişlerime uyumladı. Tak çıkar, yükseklik kontrol et. Dişlerim sızladı, zonkladı. Sıkı da oturuyor meret. İçlerinden biraz alalım, dedim. Sıkıyor, dedim. Dinletemedim. Yaklaşık kırk dakikalık uyumlama süresinden sonra plağı alıp kutuya koydum. Dişlerim bir kendine gelsin diye. Sonra hep beraber anneme yemeğe gittik. Kızım ve ablam da oradaydı. Yemek yedik. Sohbet ettik. Çay, tatlı...
Eve gelince dişlerimi fırçaladım. Plağı taktım. Arkadaşıma kalırsa 24 saat kullanmalıyım. Yemek yerken bile çıkarmamalıyım. Söz veremem diyordum içimden. Motivasyonum ve takma kararlılığım çok düşüktü. Çünkü bırak yemek yemeyi, tükürüğümü yutamıyorum. Ama denemeye karar verdim. Plağı taktım. Yeniden yeniden çıkartmayınca dişlerimi sıkmasını da tolere ettim. Ancak birden kalın bir plak girince ağzıma onun yarattığı konforsuzluktan dolayı ya da yadırgamaktan dolayı bilemiyorum. Dişlerimi nerede kapatacağımı aramam ve bulmam gerekti. Sonra da dur dedim, bu pozisyonda ağzımı bantlayayım. Hastalara tavsiye ettiğim şeyleri neden yapmamayayım. Değil mi? Fayda sağlamak için bir süre konforsuz bir şeye katlanma kararlılığı sürmeyi seçmek veya mevcut sıkıntıyı çekmeye devam etmek. İşte bütün mesele bu sevgili dostlar.
Kaslarıma istirahat pozisyonunu hatırlatmak için bir süre kullanmam gerek. Sonra ihtiyaç duymamayı umut ediyorum. Bugün kendimi yorgun hissediyorum. Uykum var. Yarın uzun bir gün. Evi süpürmem, çamaşır yıkamam gerek. Leylek görmeye gideceğim. Hastane çantamı hazırlayacağım. Alışveriş yapmak da iyi olur. Bunların ne kadarını yapabileceğim konusunda hiçbir fikrim yok. Fırsat bulursam pilatese de giderim. En az iki ay ara vermem gerekecek muhtemelen spora. Sonra yanıma hangi kitapları alacağıma karar vermem gerek. Storytel'den bir şeyler indiririm belki.
Kızım de kedim de uykuya daldı. İkisi de salonda. Işık açıkken, ben size bu satırları yazıyorken uyudu hem de. Tüylü olan ihtiyaçlarının her daim farkında. Uykusu geldi mi dakika sektirmez, uykuya geçer hemen. Ondan imrendim. Uykumun geldiğinin farkına varıp uyumaya gidiyorum. Bugünün yazısı da böyle olsun. Yarın görüşmek üzere.
Tuğba Gürbüz's Blog
- Tuğba Gürbüz's profile
- 1 follower

