Yüce Zerey's Blog, page 16
September 1, 2014
Pazarlama’da Sosyal Medya Big Data Kullanımı
Benzer Yazılar:
Sosyal Medya Programı
Sosyal Medya Ahkamları (2008)
03 Ocak TRT Haber Sosyal Medya Programı’ndayım
TED x Alsancak – Aklındaki Soru Ne? – Yüce Zerey Sunum
Benzer Bir Yazı Bulunmamaktadır.
August 18, 2014
Hız Artınca Özgürlük Azalır
Sanal gerçeklik vatandaşları, cenaze namazlarında musalla taşına uzun uzun baktıktan sonra gerçek bedenlerini gömdüler. Hocanın “El Fatiha” söylemini müteakip hiç zaman kaybetmeden kendilerine birer sanal beden buldular.
Buldukları sanal bedenin yaptığı her haraket; planlı, programlı ve hedef odaklı idi.
Sanal bedenler, daha fazla ilgi, daha fazla ün, daha fazla refah düzeyi ve daha yüksek bir statü için sanal terler döker.
Yapılacaklar listesi; nam-ı diğer "To-do-list" de sanal bedenlerin gerçeklik ile arasındaki katarakttır.
Yapılacaklar listesi, Pazartesi sendromunun damaklarda bıraktığı tarifsiz kötü tadın adıdır.
Profesyonel beyaz yakalı ruhu; Pazartesi günleri, bedenin ofise teşrif etmesinden birkaç saat sonra gelir.
Beden önden gelip; kahvaltısını yapar, bilgisayarı açar, keyif kahvesini içer, çalışma arkadaşlarına yüz kaslarını asgari düzeyde oynatarak, ilgili selamları verir, fiyakalı defterini ya da ipadini çıkarır.
Gerekli tüm alt yapı beden tarafından hazırlandıktan sonra beyaz yakalı profesyonel ruh, gecikmeli olarak kart basar sistemin okuyucularına. Gelir gelmez yapılacaklar listesine odaklanır. "Ulan yapacak bi sürü iş var amk" diye içlenir.
Pazar gecesinden beri kasmış olduğu bünyesini, içinde bulunduğu sanal beden sayesinde gevşetmeye başlar.
İşte o an, sanal bedenin, ruhu gerçeklikten kopardığı, güdümüne aldığı ve acılarından arındırdığı andır.
Pazartesi sendromunun özümsenme sürecini tamamlanmış bünyeler “yapılacaklar listesi – to-do-list” yapmaya hazırdır.
Konu “yapılacaklar listesi – to-do-list” olduğunda kimse elini hafif alıştırmaz. Önemli olan yazmak, görmek ve yazılanın üzerini renkli kalemle, kalın çizgilerle çizme ihtimalidir.
Bir kere hazırlandığı zaman bağımlılık yapar bünyeden çıkması için 40 gün 40 gece herhangi bir şekilde "yapılacaklar listesi – to-do-list" hazırlamamak gerekir. Örnek "yapılacaklar listesi – to-do-list" maddeleri:
"Haftalık toplantı takvimini organize et." (Bkz: Hobbitler, Elfler, Cüceler, İnsanlar ve diğer tüm Orta Dünya sakinleri ile mutat statü toplantıları)
"X raporunu t zamanına kadar yetiştir." (Bkz: Alcatraz’da 1963’te kaybolan 302 kişinin 2012 statü raporu)
"Hilmi Bey’in mailine cevap yaz." (Bkz: Büyük Hilmi)
"Necati Bey’in toplantı öncesi istediği dokümanı organize et." (Bkz: Dharma Oryantasyon Dokümanı…)
"Hedeflerini belirle sisteme gir." (Bkz: Frodo Baggins ve Yüzük Taşıyıcılığı)
"Katılacağım eğitimin organizasyonu için departman asistanına mail at." (Bkz: Delegasyon candır)
"2018 Bütçesini A, B, C, D, E, E1, E2, E3 versiyonları ile hazırla." (Bkz: Plan, program ve vizyon bilen gole gider)
"Bugün toplantı yapacağın müşteri hakkında önceden araştırma yap."
"Projenin kick-off toplantısı öncesinde kuaför organizasyonunu yap (Bkz: Bakarsan Bağ, Bakmazsan Dağ olur)
"Hamit ile kahve / yemek organizasyonu"
"Yöneticinin ilgili alanına ve kişisel gelişimine katma değer sağlayacak linkleri derle ve bir gün ara ile gönder." (Bkz: Biz de boş değiliz hani)
"Motorlu Taşıt vergisini, kredi kartı ekstresini, su faturasını yatır." (Bkz: Takip İnsanı)
"Ofisteki çay servisi yapan Emine Abla’nın halini hatırını sor. Etkin iletişim mesajı ver." (Bkz: CEO olacak insan)
"Toplantılarda sunum yapan insanı "challenge edecek" sorular sor." (Bkz: Farklı Düşünen Kapasiteli İnsan)
"Cumartesi günü mutlaka bir sergiyi ziyaret et ve bunu Hamiyetler ile çıkacağın yemekte gündeme getir." (Bkz: Çok yönlü, işten öte nitelikli hayat sahibi insan)
"Pazar günü havalı bir mekanda kahvaltı et ve ilgili görsellerle check-in olmayı unutma."
"Bu hafta yapılacak pazarlama konferansına katıl. Check-in ol. Etkinlik hashtaginden aparttığın tweetlerden etkinlik özeti çıkarıp
şirketteki çalışma arkadaşlarına ve yöneticilerine gönder." (Bkz: Sürekli kendini ve bizleri de geliştiren insan)
"Her sabah iki adet yumurta haşla." (Bkz: Sağlıklı beslenen insan)
"Necla’nın çok güzel giyindiğini Pazartesi, Çarşamba ve Cuma günleri farklı saatlerde hatırlat." (Bkz: Nezaket ve network insanı)
"JJ Abrams’ın yeni dizisi çıkmış herkes konuşmaya başlamadan izle." (Bkz: Fikir Lideri İnsanı)
"10 Adımda: Tarih, Pazarlama, Finans, Sosyal Medya, Fotoğrafçılık, Psikoloji, Felsefe, Edebiyat, Plates, Yoga, Yat Kaptanlığı, NewYork, Paris, London kitaplarını planlı programlı olarak okumaya başla." (Bkz: 10 Adımda Hayat İnsanı)
"Ayda bir kere metro, füniküler, vapura binerek halkın arasında yer al, davranışları gözlemle" (Bkz: halkın içinde halk insanı)
"To-do-listler", kağıt üzerinde, zihnimizde olduğundan çok daha az yer tutar. Normal şartlar altında, insan zihninin karmaşık süreçlerinden genel olarak bir abartma hissi "to-do-list travması" yaratır. Ancak düzenli olarak kağıda dökülen ve kağıt üzerinden takip edilen iş kalemleri daha az acı verir, mücadele edilebilir hal alır.
"To-do-listi" zamana karşı tamamlamak hayatın en önemli amacı ve önceliği haline gelebilir.
"To-do-list" maddelerinin üzerini çizmek, insanda sanal bir haz duygusuna yol açan suni bir oksijen solunumu olduğu söylenebilir.
Kıdemli bir seviyeden sonra, damakta kalan haz daha çok deneyimlenmek istenir. Talep arttıkça to-do-listleri hızlı bitirme motivasyonu artar.
Hız artınca, özgürlük azalır.
17.08.2014 tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır.
Benzer Yazılar:
Toplantı Notları
August 11, 2014
Başarının Mimarı Travmalar
Yaşam seyir defterinin gerçeklik düzleminde altı kalın çizgilerle çizilerek deneyimlenmiş, algı evreninde ise üzerine düşülmeden apar topar halının altına süpürülmüş; bireyin benlik bütünlüğünü tehdit eden, bastırarak unutulmaya, yamalanmaya çalışılan ve bir kırılma noktasıyla infilak eden kümülatif hüzün setininin adıdır Psikolojik travma.
Psikolojik travma kavramını, etrafta yüksek sesle ifade etmek, cümle içinde kullanmak veya farkındalığını hissetmek; her daim sıkıntılara gebe.
"Değişik – deli – ezik – güçsüz – zaafı var – bundan karı olmaz – bundan anne olmaz – bundan müdür olmaz – bundan lider olmaz – he canım he, dinliyoz devam et" gibi kavram ve algılar ivedilikle saf zihinleri bulandırıyor.
Türk kültüründe, travma arama kurtarma timleri ile çok fazla karşılaşma imkanı bulunmuyor.
Travma arama kurtarma timleri, çalışmalarına başladığı anda, “Kısmet – Hayırlısı – Kader – Takdir-i İlahi vb.” gibi toplumun DNA’sında yaygın olan kavramlar, anlam olarak o kadar derinlere inebiliyor ki; arama kurtarma timleri de aynı söylemler ile, başladıkları yerde, hiç kademe kaydedemeden süreci noktalıyor. Belki de iyi oluyor. Bilinmez.
Profesyonel yaşamda, psikolojik travmanın rolüne bakıldığında ise, başarının; hırslı, acımasız, çalışkan ve travmalı bireyler tarafından daha kolay yakalandığı gözlemleniyor.
"Yükseldikçe sıcaklık azalır” prensibi doğada olduğu kadar profesyonel hayatta da ziyadesiyle geçerli. Zirveye çıkıyorsun ve bir bakıyorsun ki başka biri oluvermişsin. Toplantı yönetirken “sen” ile, havalı bir mağazadan alışveriş yapan “sen” arasında hiç fark kalmamış. Kartvizitin ile özel hayatın birbirine yürümüş ve yakınsamış. Yanında tulusol kağıdına sokup çıkarmadan selam verebileceğin kimse kalmamış. Ortam hep soğuk ve hep yalan. Samimi görünümlü sıcak tebessümlerin tezgah arkalarında her daim kutup iklimi hakim. Yalnızsın. Üşüyorsun. Ama başarılısın. Herkes seni konuşuyor, senden bahsediyor, sana gıpta ile bakıyor. Peki sen nereye bakıyorsun? Hep yukarı.. Daha yukarı…
Zirve serüveni esnasında parmakla gösterilen yöneticilerin yetkinliklerine bakıldığında, işbu yetkinliklerin kazanım süreçlerinin bazında, sağlam travmalar olduğu görülür. Tıpkı süper kahramanlar gibi. Süper kahramanları, süper kahraman yapan faktörlerin başında yaşadıkları travmalar gelir. Batman, Superman, Iron Man, Spider Man gibi kahramanların tamamında ciddi bir aile travması vardır. Bu travmalar süper güçlerini ortaya çıkarır. Vesile olur ve onları kahraman yapar.
Kartvizite katkı sağlayan travmalara bakacak olursak:
“Evet, bir zamanlar gözlüklü ve inektim. Sürekli dalga geçiyordunuz. Şu anda, alayınız bana bağlı çalışıyorsunuz ve size köpek çekiyorum, ağızınızı açamıyorsunuz.”
“ O zamanlarda kilolu olduğum için beni kanka, Ceyda’yı sevgili yapmıştın. Şimdi bulunduğum ortama girmeye kılığın kıyafetin bile yetmez.”
“ Bir zamanlar fakir ama gururlu delikanlı vardı. Hatırladın mı? Doğum gününe çağırmamıştın. Sana inat, uzun zamandan beri doğum günlerimi teknede kutluyorum.”
“ Yıllarca beni tek kaş diye çağırdınız. Yıllardır en basit ağda operasyonu için bile havalı güzellik merkezlerine giderken, siz hala sakız ağda yapıştırıp çekiyorsunuz.”
“ Sana deliler gibi aşıktım be Tufan. Fırlamalığına, okul takımı kaptanlığına, yırtık kotlarına vurulmuştum. Halbuki bi bok yokmuş olm sende. Ne salak mışım?”
“ Beni, O motor Sude ile aldatmanı hiç unutmadım. Unutamadım. Yıllardır unutmak için o yaranın üzerine tenler basıyorum. Yara kapandı ama izi hala duruyor.”
“ Geçirdiğim trafik kazasından sonra altı ay sırt üstü hiç kıpırdamadan yattım. Hayat ve kısıtları ile tanıştım."
“ Herkesin ortasında eşek sudan gelinceye kadar dayak yedikten sonra alkolun şişede duruşundaki metafora vakıf oldum.”
“ Babamı kaybettim. Daha ne olsun. Yaşama sevincimi O’nunla birlikte kara toprağa emanet ettim.”
“Boyum kısa diye yıllarca beni oyuna dahil etmediniz. Şimdi ise benim kurduğum oyunda piyon olabilmek için saha kenarında 90 dakika ısınıyorsunuz.”
“Seni hep sevdim. Hala seviyorum hayvan herif. Ama bunu kendime bile itiraf etmekten korkuyorum.”
“Biliyor musun? Hala kıroyum. Ama para bende…”
Satranç hayat gibidir. Her parçanın kendi işlevi vardır. Bazıları zayıftır, bazıları ise güçlü. Bazıları oyunun başında işine yarar, bazılarıysa sonunda. Ama kazanmak için hepsini kullanmak zorundasın. Aynen hayatta olduğu gibi, satrançta da skor tutulmaz. On parçanı kaybedip yine de kazanabilirsin oyunu. (Adam Fawer)
10.08.2014 Tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır.
Benzer Yazılar:
Aşk-ı Memnu Atasözleri
August 8, 2014
Tatilde Nefes Alabildik mi?
Metropol insanının içine hapsettiği ve sesine kulak vermediği nehirler; kalbine akıttığı göz yaşları ile taşıp, kendisine rağmen denize ulaşır. Tatil fırsatları ile hüzünlerini deniz suyuna ve / veya doğaya katık yapabilenler; nefes almayı başarabilenlerdir.
Metropol’de nefes alınmıyor mu?
Hayır!
Oksijenimsi bir şey soluyoruz ama oksijen saflığından fersah fersah uzak.
Metropolde aldığımız nefes; maç esnasında sakatlanmış ve oyundan çıkması gereken bir futbolcunun saha kenarına gelip bacağına sıktırdığı ağrı kesici spreyden farklı değil. Acılarımızla hiç yüzleşmeden; sistem içerisindeki illüzyon bazlı anlık başarılar ve aferinler sayesinde acılarımızı halının altına süpürüyoruz. Halının altına bırakın birinin bakmasını, kendimiz bile bakmamak için veriyoruz kendimizi spreye "Sık İbrahim Abi, biraz daha sık. Dizimin arkasına da sık. Hiç ağrı sızı kalmasın.”
Tatile nefes almaya giderken spreylerini de yanında götürenler, nefes aldıklarını düşünseler bile alamıyorlar. Çünkü anı yaşayamıyorlar. An kavramı o kadar değerli ve özel ki, en kısa zaman olsa bile doya doya yaşamak, hakkını vermek gerekiyor. Ancak anı yaşamak yerine “Dur yeme bi fotoğrafını çekelim”, “Dur atlama videoya çekelim öyle atla”, “Check-in olabildiniz mi?”, “Mekan ile ilgili Tweet atıp geliyorum” gibi eylemlerle, anı öteleyerek sistem içindeki doymak nedir bilmeyen kimliklerimizi besliyoruz.
Tatile Nereye Gidiyoruz…
“Siz hala ırgat gibi Antalya’ya, Çeşme’ye Bodrum’a mı gidiyorsunuz. Biz bu sene Yunanistan’dayız. Çok nezih, nitelikli bir yer. Denizi, plajları, alemleri daha güzel. Hem de daha ucuz.”
“Tatilde Türk görmeye dayanamıyorum. Onun için her tatilde mutlaka yurtdışına çıkarız. Mümkünse Türklerin gitmediği yerlere…”
“Kaş’ta çok güzel bir butik otel bulduk. Her sene gidiyoruz. Çok memnunuz. Çok misafirperver ‘gerçek’ insanlar. Ev yemekleri, bahçeden sebze meyve de cabası. Daha ne istersin.”
“Çeşme’de yazlıkta olacağız.”
“Bodrum’da villa kiraladık. 7 odalı, müstakil havuzlu, deniz manzaları. Hangover 4’ü çekeceğiz.”
“Arkadaşlarla tekne turuna çıkıyoruz. Ayaklarımız karayı unutsun, deniz ruhumuzu avutsun istiyoruz.”
“Mykonos'ta çılgınlar gibi eğlenmeye gidiyoruz.”
“Tekne zaten yaz kış Göcek’te tekne ile çıkarız. Amele gibi ayda yılda bir tekne kiralayanlardan değiliz.”
“Asos’ta kalabalıktan uzak anı yaşamak istiyorum.”
“Cunda’da aile ile rakı balık keyfi”
“Çoluk çocuk premium bir tatil köyünde her şey dahil kafasına giriyoruz.”
Tatile Nasıl Gidiyoruz….
Grup halinde, arkalı önlü, sellektörlü – küfürlü – yarışmacalı – şakalaşmalı otomobil ile
"Benzin parasını paylaşırsak bizim araba ile gidebiliriz”. Tek araba insan kombosu
Business Class uçulmasa veya CIP’ye giriş için gerekli kartlar olmasa bile CIP’ye check-in olarak uçak ile
Uçak camından ‘Kanat ve Gökyüzü” temalı fotoğrafı çekip. “Tatil başlıyoooooooor” diyerek
“Tatil Başlasııııınnnnn…” Fotoğrafları koyuyoruz (CIP Lounge’ta Boarding Pass, Direksiyondan Otoban Kadrajı, Havalimanında Check-in, vb)
“Eskihisar’da / Eceabat’ta hayvan gibi kuyruk var.” Eskihisar / Eceabat kuyruğundan bir photo, trafik durumu ekran görüntüsü paylaşıyoruz.
Biletini önceden alan kraldır. “Siz amele gibi kuyruklarda sürünürken biletimi veririm tatilime giderim” mesajını veriyoruz.
Tatilde Ne Yapıyoruz…
Çocuğum ve Ben Paylaşımları: “Berk’in ilk deniz deneyimi”, “Sudenaz Kids Club’ta”, “Babasının Oğlu”, “Annesinin Kızı”, “Pelinsu Çocuk Discosunda Sahnede”, “İdilcan, doğada meyve sebze toplarken”, “Anneanne ve Dede ile Kumdan Kaleler Yapmaca”, “Hayattaki tek kıymetlim"
Sevgilim ve Ben Paylaşımları (Kadın)*: “Birbirimizi çok seviyoruz”, “Tatile birlikte gittiğim sevgilim var, boş değiliz.”, “Çılgınlar gibi eğlenirken biz”, “Sevgilimin omuzunda ben”, “Karşılıklı yemek yerken biz”, “Teknede sarmaş dolaş biz”, “Exlere kapak olsun.”
* Bu kategorinin erkek versiyonu bulunmamaktadır. Çünkü erkekler genelde, ne olur ne olmaz potansiyel olabilecek kısmetleri kapatmayalım ve abaza arkadaşlarına malzeme olmaması cihetiyle sevgilileriyle olan fotoğraflarını çok fazla paylaşma eğiliminde değildir.
Kocam ve Ben Paylaşımları**: “Kocam beni hala çok seviyor. Çatlayın”, “Beni hep güzel yerlere getirir.”, “Aşkımız ölmedi.”, “Evimin erkeği. Çocuklarımın babası.”
** Bu kategorinin erkek versiyonu bulunmamaktadır. Çünkü erkekler genelde, ne olur ne olmaz potansiyel olabilecek alternatiflerin yolunu kapatmamak ve arkadaşları arasında malzeme olmaması cihetiyle eşleriyle olan fotoğraflarını çok fazla paylaşma eğiliminde değildir.
Evcil Hayvanım ve Ben Paylaşımları: “Biber de ailemizin bir parçası O olmadan asla”, “Rex suya atlarken”, “Yatakta gözümü yeni açmışken yüzümü yalayan Angel”, “Bira içerken Yaman”, “Balkon’dan halı çalarken Şanslı”
Doğa ve Ben Paylaşımları: “Tarlada patlıcan toplarken ben”, “Yolda kirpi bulduk. Bağrımıza bastık.”, “Keçi ve Ben”, “Dalından domates yerken ben"
Yunanca Checkinler yapıyoruz. “Vay anasını amma gezdiler.” mesajını veriyoruz.
Yurt dışında hiç durmadan şehir şehir geziyoruz. “Tam 8 günümüz var. Suyunu çıkarabildiğimiz kadar gezelim. Her yerde selfie yapalım. Alem görsün. Ne gezdiniz anasını satayım desinler.”
Ruh halimizi, yabancı dile hakimiyetimizi ve dünya vatandaşlığımızı yansıtan İngilizce paylaşımlarda bulunuyoruz.
Kahvaltı fotoğrafları paylaşıp, “Nerede bulacaksın böyle dalından sebze, meyve, organik malzemeleri İstanbul’da” diyoruz.
Akşam yemeğinde mutlaka telefonları garsona verip toplu fotoğraf çektiyoruz. “Bak bu kadar kişi geldik. Keyfimiz gıcır. Gelenleri tagledik. Gelmeyenlere kapak olsun.” mesajı veriyoruz.
Kaldığımız otel odasının manzarasını mutlaka en doğru kadraj ile paylaşıyoruz. Çok iyi bir manzara yok ise, başka bir manzara çekip, “İşte odamızın manzarası” diye yedirmeye çalışıyoruz.
“Havuzda türlü türlü şebeklikler, atlamalar, zıplamalar yapıyoruz. Mümkünse bu atraksiyonları video ile paylaşıyoruz. (gece de giriyoruz çok fırlamayız, çok eğleniyoruz, çok çılgınız)
Deniz kenarında mutlaka bir loca kapatıyoruz. Loca’yı, içindekileri, konumunu, diğer insanlardan nasıl farklılaştığımızı mutlaka paylaşıyoruz.
Götürmüş olduğumuz n adet mayonun hepsi ile mutlaka fotoğraf çekiniyoruz ve paylaşıyoruz. “Yuh amma kreasyon yapmış. Ne kadar çok mayosu var” mesajını veriyoruz.
Kiteboard, windsurf gibi her sahilde kolayca herkesin yapamayacağı aktiviteleri nasıl yaptığımızı gösteriyor ve “Ulan helal olsun kıza ne farklı yetkinlikleri var biz hala amele gibi deniz yatağına binelim” hissiyatını veriyoruz.
Sürekli havalı manzara kadrajı peşinde koşuyoruz. Buldu mu çekip paylaşıyoruz.
Teknede uzaklara bakarken fotoğrafımızı çektiriyoruz.
Teknede sevgilimizle kollarımızı açarak Titanic pozu veriyoruz.
Teknede güneşlenirken, kopmuşken farklı açılardan paylaşımlarda bulunuyoruz. “Nasıl hayatlar yaşayanlar var anasını satayım” dedirtiyoruz.
Yelkenli dümeninde fotoğraf çektirip ve "İstanbul’da da boş zamanlarımda Yelken sporu ile uğraşırım." mesajını veriyoruz.
Sabahları erken kalkıp sporumuzu ihmal etmiyoruz. En az 10 km koşuyoruz ve koştuğumuz mesafeyi sosyal medyada paylaşarak “Helal olsun be tatilde bile kendine bakıyor.” mesajını veriyoruz. (Pilajda pilatesi de ihmal etmiyoruz)
Mümkün olduğunca ünlülerin olduğu mekanlarda / kadrajlarda yer almaya çalışıyoruz ve “Biz zaten x ile … dan tanışırız. Çok samimiyiz. Sevişiriz.” imajını oluşturmaya çalışıyoruz.
Bikinili paylaşımlarda mümkün olduğunca göğüsleri ve kalçaları; duruş açısı ile, kadraj ile optimize ediyoruz.
Mayo üzerine giydiğimiz, pareo vb kıyafetlerde fark yaratıp tarzımızı yansıtıyoruz kalçaları kapatıyoruz.
Su altında türlü şebeklikler yaparak, herkesin sıradan fotoğraf paylaştığı evrende su altı ile farklılaşıyoruz.
Entelektüel derinliğimizi yansıtan kitapları havlunun üzerine serip fotoğraflıyoruz. Böylece tatilde de entelektüel derinliğimize ne kadar önem verdiğimizi gösteriyoruz.
Yattığımız yerden bacaklarımızı dizlerden kırarak çekiyor ve “Ne güzel bacakları varmış. Bu zamana kadar görememiştik.” mesajını veriyor aynı zamanda o kadar acı çekerek yapılan ağdanın da hakkını veriyoruz.
Graffiti veya duvar sözü önünde fotoğraf çektirip sanatsal ve mesaj içerikli yönümüzü ön plana çıkarıyoruz.
Her paylaşımımıza sonsuz ve kreatif hashtagler koyuyoruz. Böylece hem takipçi kazanıyoruz. Hem de ne kadar hakim olduğumuzu gösteriyoruz.
Sürekli sağda solda kolaylıkla bulunamayacak farklı güneş gözlükleri ile 23 cm den Selfieler çekiyoruz.
Sabahları kalkar kalkmaz makyajsız da güzel olduğumuzu gösteren Selfieler çekiyoruz.
Özgün sanatsal videolar paylaşıp, tatili amele gibi deneyimleyenlerden olmadığımızı gösteriyoruz.
Türk Kahvesi / Çay / Alkol Bardağı odaklı arkaplanı deniz olan fotoğraf paylaşımı ve “Tatil Keyfi” mesajı
Küçükken tatildeki halimizle şimdiki halimizi yan yana koyarak, “ Aaa canım çok şekermiş. Hiç değişmemiş. O zaman da çok güzelmiş. Hala çok güzel. Yıllardır buralara gelirmiş vs” gibi mesajları veriyoruz.
Gün sonunda Z raporu olarak, gün içerisinde yapmış olduğumuz çılgın faaliyetleri özetleyen fotoğrafların kolajını paylaşıyoruz.
Gecelerimiz çok hızlı geçiyor. Çılgın gece partilerine katılıyoruz. Şuurumuz bavulunu toplayıp gidene kadar içiyoruz.
Çok içtik, alkollü iken çılgın fotoğraflarımız…
"Şu andaki ruh halim”, “X olunca ben” kod adlı capsleri paylaşıyoruz. (Tatil Capsleri http://bit.ly/1kt3adm)
Tatilde bile çalışıyoruz paylaşımları. Bilgisayar, ipad ile “Çok yoğunum. Ne yapayım işler beni bırakmıyor” mesajı
Gün batımında havalı bir manzara fotosu çekerek. "Tatil bitti, yolculuk başlıyor. Üzgünüz.” diyerek donuş yoluna koyuluyoruz.
Son tahlilde, sistem kimliklerini metropolde bırakarak, anı deneyimleyip tatil esnasında nefes almayı başarabilenler: nefesinizi vermeyin. İçinizde kalsın….
03.08.2014 Tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır.
Benzer Yazılar:
Toplantı Notları
August 2, 2014
Bilgi Yönetimi
Bir süredir paylaştığım bilginin (makaleler, sunumlar, postlar) yönetimine dair sorular alıyorum. Toplu cevap olması mahiyetinde konu ile ilgili olarak açıklama yapmak istedim. Dolayısıyla bilgi yönetimine dair neler yapıyorum paylaşmak istedim.
Öncelikle evrensel küme olan internetten başlayalım. Tüm internet takibimi (takip ettiğim siteler, bloglar, dergiler, haber siteleri) Feedly üzerinden yapıyorum.
Eskiden takip işlemini meşhur RSS okuyucusu Google Reader üzerinden yapıyordum. Ancak Google Reader hakkın rahmetine kavuştuğundan beri daha da iyi bir platform olan (özellikle mobilde) Feedly'e geçtim. Feedly bünyesine takip etmek istediğiniz platformları sisteme kolaylıkla ekleyebildiğiniz gibi, ayrıca takip etmediğiniz ama popüler olan platformlara dair de önerilerde bulunuyor. Feedly Pro'yu kullandığınızda burada takip etmiş olduğunuz tüm postları Evernote, Pocket, Buffer gibi platformlara da otomatik olarak atabiliyorsunuz.
Burada takip etmiş olduğum postlardan beğendiklerimi ana hatları ile aşağıdaki gibi kategorize edilmiş notebook'lara yerleşecek şekilde Evernote'a atıyorum.
1) Akademik Veritabanı (Pazarlama, İnteraktif Pazarlama Alanında Akademik Dergiler, Paylaşımlar)
2) Mevcut İşimle İlgili Veritabanı (Coca-Cola, FMCG Sektörü, Kampanyalar, Projeler, Trendler, Araştırmalar vb.)
3) Hayat Pratiklerine Dair Veritabanı (Tips & Tricks, Life Hacking )
4) Trendlere Dair Veritabanı
5) İlgi Alanlarına Göre Veritabanı (Edebiyat, Çizim, Türk Popüler Kültürü, Tarih)
6) 1,2,3,4,5'ten süzülmüş paylaşılacak İçerik Veritabanı
Evernote üzerinde final okumaları yapıp. İlk görüşte ilgimi çekmesine rağmen sonradan yeterli bulmadıklarımı eleyip kategorize edilmiş nihai bilgi veritabanına erişiyorum. Bu arada 6. kategoriye atmış olduğum postları Buffer ' a atıyorum. Buffer, 6. kategori için bir havuz niteliğinde.
Buffer bünyesinde daha önceden paylaşımların analitik sonuçlarına göre oluşturmuş olduğum zamanlamalara göre 6.kategorideki postlar sırayla otomatik postlanıyorlar. Böylece evrensel kümede başlayan serüven damıtılmış bir şekilde paylaşıma dönüşüyor. (Paylaşımlardan özellikle vurgulamak istediklerimi ve genellikle sunumları ayrıca siteme de giriyorum. Böylece paylaşımların içinde de bir önceliklendirme söz konusu oluyor.)
Tüm bu süreçlerde ana veritabanı Evernote, Feedly oltayı atan balıkları toplayan platform, Buffer'da paylaşan yayan platform olarak konumlanıyor. Bir da tüm bu platformlar arasında kurallar oluşturabileceğiniz, etkileşim sağlayabileceğiniz bir platform var. O da IFTTT.
IFTTT, bir çok platformu birbirine bağlayan, etkileştiren, platformlar arası kurallar yazabildiğiniz bir uygulama. Neler yapılabildiğine dair aşağıdaki videodan fikir edinebilirsiniz.
Bilgi yönetim süreci, süreklilk arz eden, düzenli optimizasyon gerektiren, gelişen bir süreç. Şimdilik kendi adıma takip ettiğim metodoloji bu şekilde. Ancak sürekli iyileştirmeye ve geliştirmeye açık tabiki..Herkesin metodolojisi kendine :)
Benzer Yazılar:
06 Aralık Pazartesi Bilgi MBA Dersimin Konuğu: Oğuz Bayram
Sosyal Medya'da Seçim Kampanyası Yönetimi
August 1, 2014
İçerik Pazarlaması – Content Marketing 201
Internet Bağımlısı mısınız?
Benzer Yazılar:
Beni Giydirebilir misiniz?
Öğle Yemeğini Keyifle Yerken 1 dk Açları Düşünebilir misiniz?
July 30, 2014
Coca-Cola Content 2020: Yeni Nesil İçerik Pazarlaması Yaklaşımı
Pazarlama evreninde en çok konuşulan konulardan biri olan Content Marketing kavramına ve kavramın entegre pazarlama iletişimindeki rolüne dair Coca-Cola'nın global yaklaşımını aşağıdaki videoda bulabilirsiniz.
"Konu ilgimi çekti, biraz da suyundan koy" diyenler aşağıdaki kaynakları da inceleyebilirler.
* Campaign Dergisinde Eylül 2012'de yazmış olduğum yazı "Bir Varmış.. Bir Yokmuş.."
* Mediacat Dergisinde Temmuz 2013'te yapılan röportaj : "Konuşan ve Konuşturan Hikayeler"
* Mediacat Dergisinde Ekim 2013'te yapılan röportaj: "Fikir Demokrasisi"
Benzer Yazılar:
Cola Zero: Yeni Kampanyalar
En Baba Coca Cola Reklamları
Coca Cola Sanat Galerisinden Seçme 20 Eser
July 29, 2014
Hayatımız Olmuş Viral
Viral reklam, internet üzerinde büyük çoğunlukla video yapımı olarak, e-posta / sosyal medya yolu veya video paylaşım sitelerinde kullanıcıların ağızdan ağıza yöntemi ile yaydıkları bu yüzden de viral yani virüse benzetilen kendi kendine yayılan yeni nesil bir reklam metodudur.
Pazarlama dünyası ile viral kavramları uzun bir süredir çıkıyorlar. Ancak ilişkilerinde çalkantılar eksik olmuyor. Zaman zaman pazarlama, viralin marjinal yaklaşımlarından rahatsız olurken, zaman zaman da viral, pazarlamayı eski kafalı olmakla suçluyor.
İlişkinin final sahnesinde mutlu son var mıdır? Bilinmez..
Bilinen şey şu ki, modern pazarlama iletişiminde viralin hatırı sayılır ve havalı bir konumu var. Hatırı sayılır konumundan dolayı, viral ile uğraşmak, viral film çekmek /
çektirmek, viral kampanya yapmak aşağıdaki gibi söylemlerde bulunmak pazarlama ekosisteminde daha yüksek frekans ile karşımıza çıkıyor.
Dolayısıyla viral çekmek, yaymak, ölçmek vs gibi konulara dair kesilen ahkamlar pazarlama ekosisteminde ziyadesiyle değer buluyor.
“Bizim viral, sizin virale kor.”,
“En iyi Sevgililer Günü virali bizim”,
“En iyi Anneler Günü Virali Hamit’lerin”,
“ Yılbaşı viralinde Necip Abi’lerin virali üzerine tanımam”
“Sizin viral kaç görüntülenme aldı?”
“Hiç seed etmeden organik olarak hayvan gibi görüntülenme aldık. Seed ederek ebem de o kadar görüntülenme alır.”
“Bizim viral Mashable’da çıktı.”
“Youtube’ta ana sayfaya bi girdim organik olarak Ecesu’ların virali gördüm.”,
“Bu iş kesin viral, gaza gelmeyin. Sazanlık yapıp atlamayın”,
“Bu sene mutlaka güzel bir viral yapmamız gerekiyor”
“O kadar iyi bir viral oldu ki, TV’de de yayınlayabiliriz”
“Bi viral yapalım. Haber kanallarında çıksın. Gazeteler organik olarak haber yapsın”
“Flashmob gerçekten çok ilgi çekiyor.”
“Recep, Hakkı, Hasan. Ne kadar kedi, kopek, bebek videosu varsa indirin. Bakalım, inceleyelim. Çekeceğimiz viralde hangisini nasıl kullanacağımıza karar verelim.”
“Tüketiciye ‘Yok artık anasının nikahı’ dedirtecek bir piçliğe ihtiyacımız var.”
“X makinesi yapalım tüketici düğmeye basınca şakalar komiklikler olsun. Wow efektini çekelim, viral olarak yayılır. ”
“İçerik yeterince iyi ise seed etmeye gerek yok. Zaten yayılır.”
“Yapacağımız şakada tabiki halktan insanlar olacak ama cast kullanmazsak videoyu kurtaramayız.”
“Fırlama sözlerle bezenmiş güzel bir şarkı yapar ve havalı bir klip çekersek oradan yürürüz.”
“Hacı bizim virali gördün mü? Süper di mi. Bi tweet atsana. En kötü ben paylaştım. Onu retweetle”
“Bizim viral bu sene, x, y, z yarışmalarında k,l,m ödüllerini aldı. Herkese kapak olsun.”
“Insight’ı doğru bir hype ile birleştirdin mi yürücen aga…”
Peki Nedir Bir Viral Kampanyayı Başarılı Kılan?
Markanın hedef kitlesine uyan doğru bir iç görüye dayanması
Doğru içgörü üzerine kurgulanmış başarılı bir hikaye anlatılması
Hikaye oluşturulurken ve anlatılırken:
Hikayenin başında bir problem olması
Hikayenin kahramanının olması
Hikayenin geçtiği bir ortam / mekan olması
Hikayenin marka hedef kitlesi ile kimya uyumu olması
Hikayesenin sade olması
Hikayenin samimi bir dilde anlatılması
Hikayenin doğası gereği yayılabilir olması
Hikayenin marka DNA’sı ve stratejisi ile bağlantılı olması
Hikayenin mutlaka bir sonu olması
Offline ya da online bilinen bir hype ile paslaşması ve aşinalık yaratması
Organik yayılımın nefesinin düşeyazdığı anda hedef kitleye uygun mecralarda seed edilmesi
Viral, kültürümüzün içinde, organik olarak yer aldığı için, sosyal medyanın kültürümüzle etkileşimini müteakip ziyadesiyle güzel örnekler hayatımıza girmiştir.
Çipet Pet Pet (Altı Yedili):
Kalk Kız Soğan Hazırla:
Ray Ray Kasım:
Tülay Ne Olur Geri Dön! :
Esra Ceyhan – Uçan Adam:
Alageyik Şiiri:
Beyin Bedava:
Al Kırdın Kırdın:
Olm Bak Git:
Yerler Kaymıyor Yalnız:
Benim Adım Cafer Alayına Gider:
Aksaray’da Yeni Hoparlör Bas Deneyi:
İşbu, organik entegrasyon markaların da ağızını sulandırdı ve viral kampanyaların pazarlama iletişimindeki yerini ve önemini hızla arttırdı.
Bu süreçte en kritik olan husus, entegre akan pazarlama iletişim sürecinde gerçekten bir virale ihtiyaç var mı? (içerik ve hedef kitle ile etkileşim planlaması açısından) Varsa viralin entegre pazarlama iletişimindeki rolu nedir? Viralden beklenen hedef nedir? Beklenen hedefi nasıl ölçümlüyoruz? Gibi soruların süreç başlamadan once cevaplarının verilmesi, ilgili paydaşlarla mutabık kalınması ve akabinde aksiyon alınmasıdır.
27.07.2014 Tarihinde Radikal'de yayınlanmıştır.
Yüce Zerey's Blog
- Yüce Zerey's profile
- 10 followers





