Tuğba Gürbüz's Blog, page 26
June 26, 2023
Şikayet Etmeme Günü
June 25, 2023
Yetiş peri!
Pazarın dinlenme günü olduğunu kim iddia edebilir! Bir süredir kızımla yatak odasında duran masayla çalışma odasında duran şifoniyerin yerini değiştirmeyi, böylece onun da çalışma odasında bir masası olacağını, yatak odasını yalnızca kendine ait bir yaşam alanı olarak kullanmasını konuşuyorduk. Bugün yaptım. Çektim, ittim, taşıdım. Sonlara doğru yoruldum. Elimdekileri çekmecelerin içine sokuşturdum. Daha da bitmedi. Ev halen dağınık görünüyor. Şimdi baba kız gelecekler. Baba "Ne yaptın bütün gün? Mutfak olduğu gibi duruyor," diyecek. Kız odamı neden topladın diye yüzünü ekşitecek. Toplamadım oysa. Üç kişilik bir ekip gerek en az. Yetiş Perisi neredesin?
*
Ülkemizde düşen süt dişleri çatıya atılır ve farelerin eski dişi alıp yenisini getireceğine inanılır. Dişini fare mi yedi deyişinin kökeninde de bu eski halk geleneği yatar. Süt dişlerini farelerin almasına başka kültürlerde de rastlanır. Arjantin'de çocuklar üşen süt dişlerini bir bardak suyun içine atar. Gece El Rotancito adlı fare gelir, suyu içer, diş ialır ve yerine bozuk para veya şeker bırakır. Afganistan'da süt dişi fare yuvasına bırakılır. Kirli ve eksik dişin yerine küçük ve temiz bir getirmesi umulur. Arnavutluk'ta aynı ülkemizde olduğu gibi süt dişi çatıya atılır. Ancak "Fare, fare bozuk dişimi al ve bana sağlıklı, güçlü bir diş gönder," denir. Bu adetler kültürün bir parçasını oluşturmanın yanı sıra süt dişinin çekilmesinden çekinen çocukları süt dişlerini bırakmaya daha istekli ve gönüllü hâle getirecek işlevselliktedir. Küçük bir mesleki paylaşım. Genel kültür niyetine.
*
Öğlenleri yemeği madem evden götürüyorum bari diyete başlayayım, dedim. 2 kg gitti bile. Kaldı 10. Tatili kilo almadan atlatmak mümkün olur umarım.
June 24, 2023
Huzurlu Yaşam İpuçları: 9
www.nonviolentcommunication.com web sitesi Şiddetsiz İletişim ile ilgili Türkçede kaynakların sınırlı olduğu günlerde, ücretsiz belgelerinden sıklıkla yararlandığım bir dijital platformdu. Halen seyrek aralıklarla devam ettiğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri’nin ipuçlarını oradan alıyorum örneğin. O günlerde hevesle üye olduğum bültenlerin her birinden gelen ipuçları kıymetli esasında ama günlük hayatın hızı içinde, İngilizce bültenlere ilgimi, dikkatimi vermek, okuduğumu içselleştirmek her zaman mümkün olmuyor. O yüzden buraya ara ara bir başka serinin, Mary Mackenzie’den Huzurlu Yaşam Meditasyonu çevirilerini paylaşacağım. Her ne zaman, hangisine rastlar ve okursan dilerim şifa olur, ilham olur ve seni dönüştürür.
*
İnsanlar olaylardandeğil, onlara bakış açılarından rahatsız olurlar.
– Epiktetos
9. Gün: Uyaran ve Sebep
Duygular, diğerinsanların eylemlerinin değil, karşılanmış veya karşılanmamış ihtiyaçlarınsonucudur. İnanması zor?
Sevdiğiniz birarkadaşınız sizi selamlamak için kolunuza yumruk attığında neler olabileceğinibir düşünün. Onu gördüğüne sevinebilir ve koluna yumruk yemekten zevkalabilirsin çünkü senin ihtiyaçların arasında eğlence, arkadaşlık ve bağ kurmakvar.
Başka bir gün, aynıarkadaş koluna bir yumruk atıyor. Onu gördüğüne hâlâ seviniyorsun ama kolun birgün önce incinmişti, bu yüzden yumruk ağrıyı tetikliyor. Bu durumda, muhtemelenacıdan korunmaya ve rahatlamaya ihtiyacınız olduğu için endişelihissedeceksiniz. Her iki durumda da aynı uyaran vardı - iyi bir arkadaş kolunayumruk attı - ama bununla ilgili hislerin, karşılanmış ya da karşılanmamışihtiyaçlarınıza bağlı olarak değişti.
Dolayısıyla insanlarınsöyledikleri ya da yaptıkları uyarıcı iken, duygularımızın asıl nedenikarşılanmış ya da karşılanmamış ihtiyaçlarımızdan kaynaklanır.
Duygularınızın, bugünkarşılanmamış veya karşılanmış ihtiyaçlarınızın sonucu olduğuna dikkat edin.
June 22, 2023
Güneş damlasın içime
Bayram yaklaştı. Pazartesi çalışıyoruz. Sonra ver elini altı günlük tatil. Birkaç hafta önce bir pazar denize girdim, çıktım ama su soğuktu. Pek zevk alamadım. Kızgın kumların, masmavi suların, sahilde uzanmanın özlemini çekiyorum. Parga seyahati ilaç gibi gelecek diye umuyorum. Parga fikri çok yıl evvel düşmüştü aklıma. Kim bilir nerede gördüğüm bir fotoğrafına vurulmuş hep Ege kıyılarında dolandığımız Yunanistan'ın diğer ucuna, İyonya Denizi'ne kadar uzanmanın hayalini kurmuştum. Vizenin bitmesine kalmış beş, beş buçuk ay. Hakkını vermek gerek. Euro alıp başını gitse de ülkede yüksek enflasyon ve pahalılık varken fiyatlar hâlâ en fazla baş başa, hatta kimi kalemlerde orası daha ucuz. Tatil bazen uzaklaşmayı gerektirir, bazen yerinde yavaşlamayı, bazen de yalnızca evinde durup kalbine yaklaşmayı...
Şu sıra uzaklaşmak iyi gelecek bana. Hiç görmediğim bir yeri görmek. Berrak sularda yüzmek. Leziz deniz ürünleri yemek. Gün batımına karşı radler içmek. Dar sokak aralarında gezinmek. Komik, ilginç, farklı fotoğraf kareleri yakalamaya çalışmak. Kumsalda uzanmak. Gölgesinde bir ağacın kitap okumak. Cep telefonundan bloğa girmek. Fotoğrafların altına kısa notlar yazmak ve gezi güncesi gibi anlık paylaşmak. Sizin bayram tatilinden muradınız ne bilmiyorum ama ben Sertab'ın şarkısında dediği gibi haller özlemindeyim. Hadi yatalım, kalkalım, çalışalım, sonra güneş damlasın içime.
*
Bu ay gerçekten yoğun ve hızlı geçti. Finallere doğru düzgün çalışma imkânı bulamadım. Şimdi sorgulama ekranına baktım ve aslında en çok ilgimi çeken ders olan Erken Çocukluk Döneminde Montessori Eğitimi'nden kaldığımı fark ettim. Şaşırtıcı değil. Neredeyse kapak kaldırmamıştım. Şimdi bütünlemede tek ders ile ilgileneceğimden hakkını vererek okuma imkânı bulurum belki. (Kendi de inanmadı. Şimdi yaz sıcağında kim pdfden onca üniteyi okuyacak. Bölüm özetini okusam ve konu tarama testlerini görsel hafızaya alacak kadar üç, beş Allah ne verdiyse tekrar etsem daha ne isterim.) Onca işin gücün, sorumluluğun arasında mezun olmaya 20 soru kaldı. Aferin bana!
*
Günlük hayhuyun arasında okuma yazma işleri de yalan oldu. Blog hariç kendimi yazmaya uzak, çok uzak hissediyorum. Okuduğum onlarca çocuk kitabı arasından hakkında yazmayı istediklerim oldu esasında ama konu özeti yapar gibi tanıtım yazısı yazmayı kendime yediremediğimden öteledikçe öteledim. Söz verdiğim dergi yazısını yetiştiremedim. Aslına bakarsan bırak yazıyı yetiştirmeyi seçtiğim kitabı okuyup bitiremedim. Buna karşın geçen ay hazırlığını yaptığım bir söyleşi yayımlanacak. TDBD'de yayımlanır yayımlanmaz buraya da alacağım çünkü söyleşi Prof. Dr. M. Taner Gören'in yazdığı Sağlığın Ölümü kitabı üzerine. Sağlık sisteminin geldiği nokta, AKP iktidarının bir başarıymış gibi lanse ettiği Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın yol açtığı problemler üzerine pek keyifli, bilgilendirici bir sohbet oldu. Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan kitabı da okumanızı tavsiye ederim. İster hekim olun, ister hekim adayı, hasta ya da hasta yakını. Hepimize hitap eden bir yanı var çünkü.
Uzun sessizliğimi bu yazıyla bozdum. Emin olun arayı fazla açmayacağım. Altı yazı ve ay sonunun ardından bir karabatak gibi günlük hayhuyun içine dalacağım hiç kuşkusuz. Takvimi fark edip yeni beliren kadar. Yıllardır her ay olduğu gibi.
June 13, 2023
Günün izi: 5
2 Haziran
İlk finalim ayın 9'unda. Çocuk Gelişimi Uygulaması. Vizeler sonrası altı ünite var. İlkini okudum. Konu tarama testini çözdüm ve sakızlı muhallebi pişirme molası verdim. Muhallebiyi kâselere dökerken elime damlatmayı da başardım. Sıcak muhallebi hayli yakıcı. Anestolün dindiremeyeceği bir yangı olmasa gerek. Bu aralar yangı yangı üstüne. Nasıl söndürmeli bilmem. Şöyle deniz suyuna kendimi sırt üstü atsam işe yarar mı?
Katırtırnakları soldu. Kaynağı belli. Pazar günü gidip bir kucak dolusu toplasam sarı, sapsarı çiçeklerle dolsa kollarımın içi, keyfim yerine gelir mi? Kaçan keyfi yerine getirmenin yollarından biri de, anne muhallebisi pişirmek olabilir mi? Anne muhallebisi çünkü kendin için değil. Çocuğun için, arkadaşların için. Evde tencerenin dibini yalayacak birisi varsa, biyolojik olarak doğurmasan da anne yerine geçmiş sayılırsın. Aynı şefkat ve merhamet yayılır tencerenin kapağını açınca. Ilık bir muhallebi var mutfakta. Beni kor gibi yaktığını unutmuş, kendini soğutmakla meşgul.
4 Haziran
Bu hafta sonu kızımın okulunun alışveriş merkezinde hem resim sergisi de hem de engelliler yararına yürüttükleri bir sosyal sorumluluk projesi vardı. İki gün boyunca 11.00-18.00 arası stantlarda satış, stantların arasına kurulan masalarda çeşitli etkinlikler vardı. Dün iş çıkışı gittim. Onu beklerken gözlüğümü yaptırdım. Bir süredir alt yazıları rahat okuyamadığım için presbiyopi geliştiğini ve bir okuma gözlüğüne ihtiyaç duyduğumu varsaydım ve bey kişisinin ameliyatı için hastaneye yattığımızda göz doktoruna muayene oldum. Şok haber! Meğer miyopmuşum. Bu on yedi (17 gün) önceydi. Dün bir optikçiye girdim. Çerçeve seçtim. Yalnızca uzak gözlüğü yapılacağı, numaralar ellerinde mevcut olduğu (biri 0,50 diğeri 0,75) için çerçeveme göre cam takmaları bir saat civarı sürecekti. Ben de evlat kişisi çiçek satmayı sürdürdüğünden tamam dedim. Bir saat içinde gözlüğüme kavuştum. Birden renkler parıldadı. Yazılar canlandı, büyüdü. Dünya ışıltılı bir yermiş. Amma velakin yakını okuyabildiğimden uzaklara bakmak için gözlük takan, telefonuma gelen mesajı okumak için alnına kaldıran o kişilerden biri oldum. Şu ana kadar fark etmemem en meşgul olduğum dişçilik, okumak yazmak eylemlerinde hep yakına bakmammış meğersem. Neyse burnumun ucunu görememektense uzağı görememek daha bir havalı geldi. Ben bunlarla meşgulken evladımın ayaklarına kara sular inmiş. Eve döndüğümüzde arkadaşları bahçede olduğu halde gözü dışarısını görmedi. Biz de birlikte film izlemeye karar verdik. Enola Holmes'un 2. filminde karar kıldık.
İlk filmde arka planda sufrajet hareketi vardı. Bu filmde ise kibritçi kızların grevi. Bunu belki ayrıca yazarım.
12 Haziran
Deniz'in boynuna kene yapıştı. Muhtemelen Sani getirmiştir eve üzerinde. Sonra da yatağa yayılınca... Olan Deniz'e oldu. Kendimi epey suçlu hissettim. Sani'nin sokağa çıkmasına izin verdiğim için, fark ettiği esnada evde olmadığım için, tek başına göğüslemesi gerektiği için. Babasını aramış hemen. Onun iş yeri daha yakın diye. Neyse ki hastalık bulaştıran bir türü değilmiş. Kolayca almışlar. Aynı işlemi biz de kendi aletlerimizle kolayca yapardık ama kene olunca acile yönlendirmiş aile hekimi. Hastane dönüşü yanıma geldi. Ben çalışırken eczaneye gitti. İlaçlarını aldı. Ağrı kesiciyi hap olarak yazmış doktor. Hastaneyi aradı. Doktorla görüşüp tablet yerine şurup istedi. Doktor içersin küçük demiş, bizimki içemem demiş. Kazanan doktor oldu. Evde parol yoktu calpol ise çoktu. Ağrısı ve ateşi de olmayınca kullanmasına da gerek kalmadı ama tüm bu işleri tek başına hallettiği için hem gurur duydum hem yeniden suçlu hissettim.
13 Haziran
İki finale girdim. Geriye kaldı iki. Cuma ve pazar günü. Bu akşam çalışmak için uygun ortam vardı aslında evde ama işe güce daldım. Yemek, mutfak, çamaşır... Aralarda siber aylaklık... Okuduğum çocuk kitabını bitirdim. Bu aralar okuma konusunda en tutarlı olduğum alan çocuk edebiyatı. Sanırım dikkatimi daha kolay verdiğim ve bir çırpıda bitirebildiğim için. Bugün üç hastam randevusuna gelmedi. Boşluğu çekmeceleri düzenleyerek ve stok kontrolü yaparak değerlendirdik. Yedek malzemeleri son kullanma tarihine göre bile dizdim. Euro almış başını gitmişken dolap diplerinde son kullanma tarihi geçmiş ürün bulmak istemem doğrusu.
Dün bir yayınevi, yaklaşık bir yıl önce yolladığım öykü dosyasını yeniden reddetti. Yeniden diyorum çünkü dört, beş ay önce de reddetmişti zaten. Önce nereden geldiğini anlamadım, hevesim kaçtı. Sonra mükerrer ret olduğunu fark ettim. Üç kitaptan sonra hâlâ yayınevi aramak hayli sıkıcı. Sanırım bu işlerden bir süre elimi eteğimi çekecek, bloğa yazmakla yetineceğim. Bloğu açma sebebim de bu değil miydi zaten. Bir editörün, yayın kurulunun onayını beklemeden yazmak ve paylaşmak. Bu bana yetsin bakalım bir süre... Siz de arada sesime ses verirseniz benden mutlusu yok.
May 31, 2023
Yaza doğru
Gece yarısına sayılı dakikalar kala ayın son blog yazısını yazmak üzere masama geçtim. Dişlerim kenetli, gırç gırç sesini işitiyorum. Dün somatik deneyimleme ve meditasyon konusunda dinlediğim bir seminerde emirlerin 'i bedenden beyine gider, zihinden beyne değil, diyordu. Yani günün büyük çoğunluğunda yumrukların sıkılı, dişlerin kenetlenmiş ise bedenin tehlike var gibi algılıyor. Seni savaş ya da kaç modunda bekletiyor. Bitmeyen bir tetikte olma hâli hayli yorucu, yıpratıcı. Ülke de kaprisli çocuklar gibi. Hep kendisiyle meşgul olalım istiyor, hep ona kahırlanalım... Etrafımdaki herkes ya yorgun, ya tükenmiş, ya umudunu kaybetmiş, ya da umursamaz moda geçmiş. Bu umursamazlığın dereceleri var. Örneğin bir arkadaşım oturduğu kafede eşiyle fotoğrafını paylaşmış. "Artık göstere göstere yeme içme zamanı" diye. Bu benim param var, sen ekonomik kaygılarla boğuşurken yer, içer, keyfim bakarım, depremzedeye de para göndermem, kimseye yardım da etmem tavrının altında derin bir hayal kırıklığı yatıyor elbette. Bunca sıkıntıya rağmen tercihini değişimden yana kullanmayanlara karşı kızgınlık, içine düşülen durumdan kurtulamamanın verdiği öfke, yas, nice duygu saklı bu sözlerin, tepkilerin arkasında. Ağzımdan buna benzer bir tepki çıkmadı. Ağlamadım, kahrolmadım. İçten içe sonucun bu olacağını da biliyorduk kuşkusuz. Dolayısıyla whatsapp gruplarında paylaşıla gelen oyların nasıl çalındığı, nasıl değiştiği ya da cumhurbaşkanımızın sağlığına dair yorumlar zerre ilgimi çekmiyor. Duymak istemiyorum. Ülkeden gitme muhabbetlerine girmeyi daha da istemiyorum. Ben seviyorum memleketimi. Türkçe düşünmeyi, Türkçe konuşmayı, Türkçe yazmayı seviyorum. Öyle hop diye arkadaş edinen biri de değilim. İşin yoksa yeni çevre edin. Dili geliştireceğim diye debelen. Memleket güzel. Hem birilerinin de kalması gerek. O yüzden ben kendimi işime gücüme verdim arkadaş. Küçük mutluluklara, hayatın olağan akışında yaşadığımız güzelliklere kucak açmamız gerek. Onlara daha sıkı sıkı sarılmak gerek. Başkalarına kızmak ya da başkalarının eylemlerinden ötürü utanmaktan daha sağlıklı, kendi bireysel hayatlarımıza sahip çıkma çabası. Üstelik insan kendini zorlayınca bir sürü güzel şey de bulup sayıyor. İşte benimkiler:
Muayenehanemi elden geçirdim. Bekleme odasındaki banko değişti. Badana yaptırdım. Kır çiçeklerini eksik etmiyorum vazodan. Pazar günü topladığım katırtırnakları karşılıyor hastalarımı.
Her iki otoklav da değişim rüzgârına kapıldı. Teklemeye başladı. Eh el mahkûm. Yenisinin siparişini verdim hemen. Dün geldi takıldı. Gelen gideni aratır sözü cihazlarla ilgili değil. Her yeni gelen konforu biraz daha arttırıyor. Distile su cihazında distile su hazırlamak, otoklavı doldurmak, suyunu boşaltmak yok. Kendi yapıyor gözünü sevdiğim cihaz. Yardımcılarımın iş yükü azaldı. Yeni formaları da geldi. Tiril tiril ince kot kumaşından pantolon, üst Lacoste kumaşından tişört görünümlü önlük. Yaz sıcağında rahat edecekler.
Kapının önündeki ahşap saksılar hayli eskimişti. Rengi solmuştu. Yeni saksılar aldım, yeşil, sarı üçer sıra, içinde sardunyalar. Sonbaharda bir hastamızın diktiği morsalkım da tuttu. Yan bahçeden tırmandı, önümüzdeki çite doğru parmaklarını uzattı.
10 gün sonra finallerim var. Henüz çalışmaya başlamasam da dört dersi verdiğimde mezun olacağım. Önlisans çocuk gelişimi diploması için yüzdüm yüzdüm kuyruğuna geldim. Neden çocuk gelişimi dersen? Birkaç sebebi var. Kısa vadede yazacağım çocuk kitaplarına, çocuk hastalarımla ve onların aileleriyle iletişimime bir katkısı olur diye düşündüm. Uzun vadede kendi lisans diplomamın üzerine iki yıl alanda okumuş olmak belki bana ileride yüksek lisans yapma imkanı sağlar ve ileride meslek yüksek okulunda çocuk edebiyatı üzerine ders verebilmeyi mümkün kılar. Hayal bu ya, oldu ya...
Bey kişisi yeni kliniğe geçti. Beş kişiden üç kişiye düştük. Aynı esnaf lokantasının aynı yemeklerini yemekten sıkıldıklarını da fark ediyordum. Lokanta porsiyonları da epeyce küçülttüğünden doymak için ekmeğe abanmaktan kilo da almıştık. Kendime resmen meydan okudum. Pazartesiden bu yana evden yemek götürüyorum. Leziz ve bol kepçe mutfağım şimdilik takdir topluyor. Bakalım bir ayın sonunda bu girişimin etkisi nasıl olacak? Umarım bir miktar kilo da veririz.
Daha madde bulurdum aslında ama uykum geldi. Sende ne var ne yok? Ülke adına hayıflanmadan, ilenmeden neleri bulup çıkartabiliyorsun güzellikler namına? Hafiflemenin mevsimi olan yaz arifesinde kendi güzelliklerinin, iyiliklerinin listesini yapmaya ne dersin?
Huzurlu Yaşam İpuçları: 8
www.nonviolentcommunication.com web sitesi Şiddetsiz İletişim ile ilgili Türkçede kaynakların sınırlı olduğu günlerde, ücretsiz belgelerinden sıklıkla yararlandığım bir dijital platformdu. Halen seyrek aralıklarla devam ettiğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri’nin ipuçlarını oradan alıyorum örneğin. O günlerde hevesle üye olduğum bültenlerin her birinden gelen ipuçları kıymetli esasında ama günlük hayatın hızı içinde, İngilizce bültenlere ilgimi, dikkatimi vermek, okuduğumu içselleştirmek her zaman mümkün olmuyor. O yüzden buraya ara ara bir başka serinin, Mary Mackenzie’den Huzurlu Yaşam Meditasyonu çevirilerini paylaşacağım. Her ne zaman, hangisine rastlar ve okursan dilerim şifa olur, ilham olur ve seni dönüştürür.
Kimse bir çiçek görmez- gerçekten - o kadar küçük ki zaman alır - bizim zamanımız yok - ve görmekzaman alır, tıpkı bir arkadaşa sahip olmak gibi zaman alır.
-Georgia O'Keeffe
8. Gün: Empati ... Güçlü Bir Şifacı
Yeterince söyleyemem.Çoğumuz nadiren gerçekten duyulduğunu ve anlaşıldığını hissederiz. Biriniduymak ve dikkatinizi onlara odaklamak gibi basit bir eylem olan empatiinanılmaz derecede iyileştirici olabilir. Birinin sözlerinin ardındakiduyguları ve ihtiyaçları dinlemeye çalışın. Bu her zaman kolay değildir, ancaksonuçlar dikkate değerdir.
İşte bir örnek.Çocuklarınızdan biri, “Benim istediğimi asla yapmıyoruz” diyor. Kullandığıkelimelere odaklanırsanız ve hayatınızın yüzde 90'ının onun ihtiyaçlarınıkarşılamaya odaklandığını düşünürseniz, bunu duymak zor olabilir.
Derin bir nefes alınve ihtiyaçlarının neler olduğunu dinleyin: Sanırım saygı ve karar vermede sözhakkı. Bu arada onunla aynı fikirde olmak zorunda değilsin. Yaptığınız tek şeyonun olaylara bakış açısını anlamaya çalışmak.
"Hayalkırıklığına uğradınız ve ailenin karar alma sürecinde daha fazla söz sahibiolmak mı istiyorsunuz?
Bu kadar! Şimdi, onunduygularını ve ihtiyaçlarını dinleyerek ve kendinizinkini ifade ederek sohbetisürdürün. Konuşmanın tamamı şöyle gelebilir: "Evet, sen ve babam her zamankendi yolunuza gidersiniz." "Yani, senin ne istediğini düşünmedensadece kendi istediğimizi yaptığımızı mı düşünüyorsun?" "Evet.""Buna üzülüyorum çünkü sizin ihtiyaçlarınızı düşünerek çok zamanharcadığımı ve sonra çoğu zaman kendiminkini ihmal ettiğimi biliyorum. Sanırımikimiz de aynı şeyi istiyoruz - denge ve saygı. İkimiz de diğerinin de bizimihtiyaçlarımıza değer verdiğini bilmek isteriz. Buna katılıyor musun?""Evet sanırım." "Bu gece ikimizin de ne umduğumuz hakkındakonuşmaya ve belki ikimizin de istediğimizi elde edebileceğimiz yollar hakkındabeyin fırtınası yapmaya istekli olur musun?" "Tamam aşkım."
Kelimelereodaklanırsak, genellikle asıl noktayı kaçırırız. Diğer kişinin iletmeyeçalıştığı ihtiyaçları derinlemesine dinleyin. Birbirinizi anladığınızda, durumuçözmeye hazır olacaksınız.
Bugün en az birkişiyle empati kurun.
Huzurlu Yaşam İpuçları: 7
www.nonviolentcommunication.com web sitesi Şiddetsiz İletişim ile ilgili Türkçede kaynakların sınırlı olduğu günlerde, ücretsiz belgelerinden sıklıkla yararlandığım bir dijital platformdu. Halen seyrek aralıklarla devam ettiğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri’nin ipuçlarını oradan alıyorum örneğin. O günlerde hevesle üye olduğum bültenlerin her birinden gelen ipuçları kıymetli esasında ama günlük hayatın hızı içinde, İngilizce bültenlere ilgimi, dikkatimi vermek, okuduğumu içselleştirmek her zaman mümkün olmuyor. O yüzden buraya ara ara bir başka serinin, Mary Mackenzie’den Huzurlu Yaşam Meditasyonu çevirilerini paylaşacağım. Her ne zaman, hangisine rastlar ve okursan dilerim şifa olur, ilham olur ve seni dönüştürür.
Konuşma ruhunaynasıdır: Bir insan nasıl konuşursa, o da öyledir.
–Pubilius Syrus
7. Gün: Karşılanmamış İhtiyaçlarınTrajik İfadeleri
Marshall B. Rosenberg,Ph.D. Şefkatli İletişim sürecini geliştiren kişi, ihtiyaçlarımızı karşılamasımuhtemel olmayan şeyleri ne sıklıkla yaptığımızı göstermek için"karşılanmayan ihtiyaçların trajik ifadeleri" ifadesini kullanır.
Fotokopi makinesiçalışmıyor, bu yüzden ona vurup bağırıyorsun. Sanırım onu kullanırkenkolaylık ve öngörülebilirlik istediğiniz için hüsrana uğradınız. Vurmak vebağırmak bu ihtiyacı karşılamanıza yardımcı olacak mı?
Diğer insanlarlailetişim kurma yollarına ne dersiniz? Örneğin kocanız üst üste üçüncü haftaarabanızın yağını değiştirmeyi unutuyor ve siz de “Daha yapmadınız mı? Her şeyiyapmak zorunda mıyım?” Sanırım kızgınsın ve kafan karışık ve rahatlama, destekve adalet istiyorsun.
Başka bir örnekte,birisi telefonda size bağırdığında sinirlenebilir, incinebilir veya korkabilir,bu nedenle kendinizi kapatır ve hiçbir şey söylemezsiniz. Hiçbir şeysöylemezseniz anlayış, ilgi ve saygı ihtiyacınızı karşılamanız mümkün mü?İletişim kurma şekliniz kötü değil; trajik, çünkü ihtiyaçlarınızı karşılamanızayardımcı olmayacak.
Bu basit farkındalıkbenim için dönüştürücü oldu çünkü ihtiyaçlarımı daha iyi karşılamak içindavranışlarımı değiştirmeme yardım etti. Bu nedenle, bir dahaki sefer incinmiş,kızgın, üzgün veya hayal kırıklığına uğramış hissettiğinizde, yapmak üzere olduğunuzeylemin olası sonuçlarını düşünün. İhtiyaçlarınızı karşılamanıza yardımcıolacak mı? Değilse, sizi tatmin etme olasılığı daha yüksek olan farklı biryaklaşım düşünün.
Bugün, bu durumdaihtiyacınızı karşılamanıza yardımcı olmayacak şeyleri ne sıklıkla yaptığınızadikkat edin. Olacak farklı bir seçim yapın.
May 30, 2023
Huzurlu Yaşam İpuçları: 6
www.nonviolentcommunication.com web sitesi Şiddetsiz İletişim ile ilgili Türkçede kaynakların sınırlı olduğu günlerde, ücretsiz belgelerinden sıklıkla yararlandığım bir dijital platformdu. Halen seyrek aralıklarla devam ettiğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri’nin ipuçlarını oradan alıyorum örneğin. O günlerde hevesle üye olduğum bültenlerin her birinden gelen ipuçları kıymetli esasında ama günlük hayatın hızı içinde, İngilizce bültenlere ilgimi, dikkatimi vermek, okuduğumu içselleştirmek her zaman mümkün olmuyor. O yüzden buraya ara ara bir başka serinin, Mary Mackenzie’den Huzurlu Yaşam Meditasyonu çevirilerini paylaşacağım. Her ne zaman, hangisine rastlar ve okursan dilerim şifa olur, ilham olur ve seni dönüştürür.
*
Aşk, düşmanı dosta dönüştürebilentek güçtür.
-Martin Luther King, Jr.
6. Gün: Öğretmen Olarak Çakal
Şefkatli İletişim'de çakalı,eleştirel, yargılayıcı veya kendini beğenmiş parçamız için metafor olarakkullanırız. Çakal imajını seçtik çünkü yere kadar inerler, o anda kendilerinitatmin etmekle daha fazla ilgilenirler ve eylemlerinin gelecekteki sonuçlarınıdüşünme olasılıkları daha düşüktür. İçimdeki çakal bana şöyle şeyler söylüyor,“Sen kendini kim sanıyorsun? BUNU yapamazsın! Sen çok fazlasın - çok yoğun, çoktalepkar, çok zayıfsın. . . ”
Bu çakalla ilişki kurabilir misin?Ya da belki kendi versiyonunuz vardır.
Kaba ve umursamaz olduğunudüşündüğüm için kendi içimdeki çakalımı görmezden gelirdim. Sonra, çok fazlaempati yaptıktan sonra, bunun benim için bilgelik taşıdığını fark etmeyebaşladım. Bana çok yoğun olduğumu söylediğinde, beni reddedilmekten korumayaçalıştığına inanıyorum. Bana “Bunu yapamazsın!” dediğinde, beni başarısızlığınhayal kırıklığından korumaya çalıştığına inanıyorum. Yöntemlerinden hoşlanmıyorolabilirim ama artık onun benim çıkarlarıma yürekten sahip olduğunu biliyorum.
Çakalınızı görmezden gelmenin şifaolacağını düşünmeyin. Çakalınızı ne kadar görmezden gelirseniz, o kadar yükseksesle ve şiddetli uluyor! Çakalınız gerçekten iyiliğinizi önemsiyor. Onu duyun,onunla empati kurun, niyetlerini öğrenin ve ihtiyaçlarınızı karşılamak içindaha tatmin edici stratejiler oluşturun. Bu yolculuk, her ikiniz için dekişisel bakım, sevgi, bakım ve şifa ile doludur.
Bugün içinizdeki çakalın sizeöğreteceklerine dikkat edin.
Huzurlu Yaşam İpuçları: 5
www.nonviolentcommunication.com web sitesi Şiddetsiz İletişim ile ilgili Türkçede kaynakların sınırlı olduğu günlerde, ücretsiz belgelerinden sıklıkla yararlandığım bir dijital platformdu. Halen seyrek aralıklarla devam ettiğim Şefkatli Ebeveyn Günlükleri’nin ipuçlarını oradan alıyorum örneğin. O günlerde hevesle üye olduğum bültenlerin her birinden gelen ipuçları kıymetli esasında ama günlük hayatın hızı içinde, İngilizce bültenlere ilgimi, dikkatimi vermek, okuduğumu içselleştirmek her zaman mümkün olmuyor. O yüzden buraya ara ara bir başka serinin, Mary Mackenzie’den Huzurlu Yaşam Meditasyonu çevirilerini paylaşacağım. Her ne zaman, hangisine rastlar ve okursan dilerim şifa olur, ilham olur ve seni dönüştürür.
*
Başarılı bir adam olmaya değil,değerli bir adam olmaya çalışın.
-Albert Einstein
5. Gün: Zürafa Bilinci
Şefkatli İletişim'de zürafalarımetafor olarak kullanıyoruz çünkü onlar tüm kara memelileri arasında en büyükkalbe sahipler (40 pound!). Bize kalpten bağlanmayı hatırlatıyorlar. Ayrıca,yolun aşağısını görmek için bir metafor olan uzun boyunları vardır.
Bu nedenle, bir şey söylediğimizdeveya yaptığımızda, eylemlerimizin potansiyel uzun vadeli sonuçlarınınbilincinde olmamız önemlidir. Bu, her eylemin bir tepki yarattığını bilerek,eylemlerimize ve sözlerimize tamamen hazır olmakla ilgilidir. Hayata şefkat,huzur ve uyumla karşılık vermeyi bilinçli olarak seçtiğimizde, bu olumluniteliklere olan ihtiyacımızı karşılamış oluruz.
Size zürafa bilinci gösterenkendinizin veya başkalarının davranışlarının farkında olun.
Tuğba Gürbüz's Blog
- Tuğba Gürbüz's profile
- 1 follower

