CHP önümüzdeki 10 yıl içinde oylarını `’lara çıkartabilir mi?

31 Mart 2024 günü ülke genelinde yapılan yerel seçimlerde CHP’li Belediye başkan adayları 7.77, İl genel meclisi adayları 4.30 oy aldı. CHP seçimi Ak Parti’nin yaklaşık 2 puan önünde birinci bitirdi ve böylece Ak Parti’nin kuruluşundan beri ilk kez bir seçimden CHP birinci, Ak Parti ikinci çıktı.
CHP en son 1977 yılında yapılan yerel seçimlerde A.8 ve genel seçimlerde A.38 oy oranları ile ve CHP geleneğini temsil eden SHP 1989 yerel seçimlerinde (.7 oy oranı ile birinci çıkmıştı. Bu şekilde bakıldığında merkez sol bir seçimi en son, SHP logosu ile 35, CHP logosu ile 47 sene önce birinci tamamlamıştı.
CHP ve SHP’nin geçmiş seçim başarıları kalıcı olmamış, her iki parti de birinci çıktıkları seçimlerden sonra hızla oy kaybetmişti. 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra ilk akla gelen, bu geçici seçim başarıları oldu ve 2024 seçim sonucunun da geçici bir başarı olup olmadığı tartışıldı. Bu yazıda soruyu tersten sorarak CHP’nin oy oranını `’lara çıkartıp çıkartamayacağını, on yıllar sürecek bir güçlü iktidar kurup kuramayacağını tartışacağım.
2018 Cumhurbaşkanı seçiminden sonra, 29 Temmuz 2018’de kaleme aldığım Bir CHP Yazısı başlıklı yazıda @’lardan ’lere gerileyen ve % civarında oy oranına sıkışan CHP’nin üç handikapla karşı karşıya olduğunu tespit etmiştim:
Değişen sosyo-ekonomik yapıNeo-liberal kapitalizm döneminde kimlik siyasetiYaşam tarzı çelişkileri/kaygılarıKısaca özetlemek gerekirse: CHP’nin A’i aşarak seçim başarısı elde ettiği 1970’lerin ortalarında kırsaldan kente göç yeni başlamıştı ve toplam nüfus içinde kent nüfus oranı 0, kırsal alan nüfusu p’lerdeydi. Türkiye’de gelir ve varlık dağılımı nispeten eşitlikçiydi. Yoksulluk/zenginlik, yoksunluk/varlık çelişkileri iktisadi olmaktan ziyade coğrafi idi. Kültürel ayrışma ve yaşam tarzı çatışması da günümüz ölçeğinde değildi.
Şu dört ayırt edici özelliğe sahip orta sınıf yeni doğuyordu: 1) Hem emek, hem sermaye geliri elde eden, 2) Emek satan, aynı zamanda kendisi de (hizmet alımı veya ücretli emek çalıştırma biçiminde) emek istihdam eden, 3) Tüketici, kentli, seküler, orta gelire sahip, 4) Varlıklarını miras yoluyla çocuklarına aktarabilen.
1960 ve 70’lerden itibaren, toplumun düşük gelire sahip katmanlarından ayrışan orta sınıf, iktisadi gücünü kabaca beş alandaki üstünlüğü sayesinde elde etti:
1) Kent ve kıyı rantı: 1970’lerden itibaren hızlanan kente göç, kent merkezlerindeki ve yakın banliyölerdeki arsa ve konutların hızla ve büyük oranlarda değerlenmesine yol açtı. Kooperatifler ve çok sınırlı konut kredileri sayesinde kent merkezlerinde konut ve arsa sahibi olanlar birkaç on yıl içinde göreceli olarak zenginleştiler. Aynı şekilde, henüz başlangıç safhasında olan yazlık turizminin çok erken aşamalarında, yerli halkın tarımsal ürün yetiştirmek bakımından verimsiz olduğunu düşünerek satışa çıkarttığı kıyı arazilerinde yazlık edinmek üzere bu arazileri satın alanlar, sonraki yıllarda artan talebe bağlı olarak değerli varlıklara ve bu varlıklardan elde edilen rant gelirlerine sahip oldular.
2) Nitelikli emeğe talepteki artış: 1960’larda başlayan hızlı sanayileşme ve kentleşme nitelikli emeğe talebi arttırdı. Mühendislik, avukatlık, doktorluk gibi uzun eğitim ve özel uzmanlık gerektiren mesleklere yenileri eklendi. Önceki yıllarda katiplik olarak isimlendirilen büro işleri yaygınlaştı, çeşitlendi ve uzmanlaşmış bir beyaz yakalılar sınıfının doğmasına neden oldu. Nitelikli emek talebi, bu niteliklere sahip olanlara yüksek gelir, tasarruf yapma ve varlık edinme imkanı sağladı.
3) Dünya kültürü ile temas: Özellikle 1980’lerden sonra dünya kültürü ile temas, yabancı dil öğrenmenin yaygınlaşması, uluslararası turizm ve çok uluslu şirketlerle ticaret sayesinde yerel kültürün sınırlayıcı etkilerinden kurtulan orta sınıf, becerilerini arttırma ve kendilerine ilave gelirler sağlayacak alanlara yönelme imkanı buldular.
4) Finansal araçlara ve bankacılık ürünlerine erişim: Önceki yıllarda finans ve bankacılık ürünlerine erişim, toplumun çok küçük bir yüzdesinin ayrıcalığıydı. Tasarruf edebilen orta sınıf, 1980 ve 90’larda serbest piyasanın yaygınlaşması, bankacılık ürünlerinin ve finansal araçların çeşitlenmesi sayesinde, emek gelirinin yanında sermaye geliri de elde etmeye başladı.
5) İnternet ve uzaktan çalışma: Özellikle 2000’lerde internetin ve uzaktan çalışmanın yaygınlaşması ile, yurtdışı da dahil olmak üzere masa başı işler sayesinde ek işler yapabilme, yabancı para birimleri üzerinden gelir edinme imkanlarına kavuştu.
CHP’nin 1970’lerde elde ettiği seçim başarısı, o dönemde yaygın bir işçi/memur/aydın koalisyonunun kurulabilmiş olmasının sonucu idi. 1980’lerden itibaren büyüyen orta sınıf, bu koalisyonun dağılmasına, daha önce CHP’nin oy tabanını oluşturan kesimlerin gelir ve varlık toplamlarının ayrışmasına, iktisadi farklılaşmaya bağlı olarak yaşam biçimlerinin, tüketim kalıplarının ve beklentilerinin farklılaşmasına yol açtı.
Toplumun daha düşük gelir sahibi kesimleri ve mülksüzleri, Ak Parti iktidarının ilk dönemlerinde yaygın sosyal yardımlar sayesinde bu partinin sadık tabanını oluştururken, ideolojik hegemonya sayesinde sınıf nefretini 1980’lerden sonra zenginleşen orta ve üst orta sınıfa yöneltti, çünkü cemaat ve hemşerilik ilişkileri içinde yaşayan bu kesimlerin gördüğü zenginlik, orta ve üst orta sınıfa ait mahalleler, güvenlikli siteler ve kent merkezlerinden ibaretti. En üst gelire ve varlığa sahip olanlar ve servetleri, bu kesimler için görünmezdi. Ak Parti döneminde olağanüstü zenginleşen bu kesimleri “halk adamı”, tüketici orta sınıfları “tuzu kuru” gören bu kesimler, doğrudan ve dolaylı vergilerle ve piyasalaştırılmış eğitim, sağlık ve ulaştırma sayesinde gelirinin önemli bir kısmına el konan orta sınıftan aktarılan kaynakları, iktidar partisinin bir lütfu olarak gördü ve bu partinin sadık tabanını oluşturdu.
Klasik Marxist söylemi değişen dünya ve ülke koşullarına uygun olarak güncellemek yerine olduğu gibi tekrar eden ve ücretli emeğin bütün kesimlerini “işçi sınıfı” olarak sosyalist bir ütopyaya davet eden daha soldaki partiler ise marjinaliteye hapsoldu, büyümedi. Bu söylem hizmetler kesiminde çalışan ve emeğini büyük kartellere değil, kapıcılık, temizlik, çocuk ve yaşlı bakımı, tezgahtarlık, güvenlik ve yakın zamanda kuryelik gibi alanlarda orta sınıfa satan düşük gelir grubu mülksüzlerde de de, yukarıda tarif edilen iktisadi/kültürel avantajlara sahip ağırlıklı beyaz yakalı büro işçilerinde de karşılık bulmadı. “Çöldekiler” Ak Parti’nin, orta ve üst orta sınıftakiler ağırlıklı olarak CHP’nin tabanını oluşturdu. Bu dinamiğin bir sonucu olarak Ak Parti @’larda, CHP ’lerde konsolide oldu. Bu iki parti dışındakiler, kültürel, ideolojik, etnik kimliklere dayalı olarak MHP, İyi Parti, HDP (DEM) ve yakın zamanda Yeniden Refah gibi partilere dağıldı.
Yukarıda anlatılan dinamik, 2018’den itibaren değişmeye başladı. Türkiye’nin idari yapısındaki değişimin yanı sıra ekonomik/finansal krizler toplumun tamamı üzerinde yıkıcı etkilerde bulundu: 2018’de “Rahip Brunson krizi” olarak etiketlenen kur sıçraması, 2020 ve 21’de COVID salgını, 2021’de “faiz neden enflasyon sonuç” ısrarı ile düşürülen faizlere bağlı ikinci kur sıçraması ve 2022’de kurdaki hızlı artışı durdurabilmek için başvurulan Kur Korumalı Mevduat uygulamaları beş sene içinde büyük bir servet transferine, orta sınıf da dahil olmak üzere toplumun bütün kesimlerinin yoksullaşmasına neden oldu. Toplumun özellikle üç kesimi bu krizden ağır bir şekilde etkilendi: Emekliler, üniversite öğrencileri ve ücretli çalışanlar. Konut fiyatlarında ve kiralarda hızlı artış ciddi bir barınma sorunu yaratırken, orta sınıfın dinselleştirilen eğitimden kaçış umudu ile talep yarattığı özel okulların ücretlerindeki büyük artışla 1980-2015 döneminde ayrışan çıkarlar yeniden ortaklaştı. Tüketici orta sınıfın iç talebi azaltması ve elektronik alışverişe yönelmesiyle yoksullaşan küçük esnaftaki rahatsızlığın da büyümesiyle yaygın bir “gidişattan rahatsızlar” koalisyonu oluşmaya başladı.
Bu koalisyon ilk kez 2019 yerel seçimlerinde görünür olmuş, İstanbul ve Ankara’da 25 yıldır devam eden Ak Parti üstünlüğü CHP’ye geçmişti. 2024 yerel seçimlerinde koalisyonun daha da genişlediği anlaşıldı. 2023’teki seçim yenilgisinin dağınıklığını yaşamasına rağmen CHP otuz yılı aşkın zamandır geçemediği 0 barajını geçti, birinci parti oldu ve sıkıştığı Trakya, Ege, Akdeniz sahillerinden iç Anadolu ve Karadeniz’e doğru genişledi.
2018’de kaleme aldığım yazıda CHP’nin daha yaygın bir tabana hitap edebilmesi için bir takım öneriler sıralamıştım: Daha iyi bir gelecek umudu vermek, “çöldekilerin” temsilini sağlamak, emek piyasasını sosyal devlet anlayışı ile desteklemek, kamu hizmetlerinin ucuzlatılması ve yaygınlaştırılması, fırsat eşitliği sağlanması, emeğin niteliğinin arttırılması, alternatif yaşam ve yönetim modellerinin hayata geçirilmesi, “çöldekileri” içine hapsoldukları kültürel çölden kurtaracak etkin ve etkili programların uygulanması, uluslararası dayanışmanın güçlendirilmesi…
2019-2024 döneminde görev yapan CHP’li belediyeler, yukarıda sıralanan önerilerin önemli bir kısmını başarıyla uyguladı. Kent lokantaları, öğrenci kredileri ve yurtları, çiftçilere tohum desteği, istihdam ofisleri, ev kadınlarına, emeklilere, öğrencilere indirimler, kent mekanlarının kamusal kullanıma açılması gibi uygulamalar toplumda ciddi bir karşılık buldu. 2023 Kurultayından sonra yenilenme, gençleşme ve kadınların temsilini arttırma sayesinde bu uygulamaları enerjik bir şekilde hayata geçirecek kadroların da göreve çağrılmasıyla CHP daha yaygın bir temsil olanağına kavuştu.
2024 yerel seçimlerinden sonra toplumun ortak sorunlarına cevap veren bu uygulamalar daha da yaygınlaşırsa CHP’nin 1965 seçimlerinde Adalet Partisi’nin ulaştığı R’ye ulaşması, hatta bu oranı da aşarak `’lara tırmanması mümkündür. Türkiye’de 1960’lardan 2000’lere kadar baskın oy tabanını kucaklayan siyasal çizgi popülist merkez sağ idi. Popülist merkez sağ 1960 ve 70’lerde Adalet Partisi’nde konsolide olmuş, 1980 ve 90’larda ANAP ve DYP’ye ayrışmıştı. Popülist sağın vaatleri, büyüme, güçlü bir tüketici orta sınıf yaratma, kırsalda yaşayanlara çiftçi destekleri, kentlerde yaşayanlara “iki anahtar” ile formüle edilen bir araba, bir konut sahibi olma imkanları yaratma idi.
2000’lerin başındaki krizin ardından Ak Parti, kırsal alandan göç ederek kent varoşlarına yığılanların hayallerini önemli ölçüde gerçekleştirdi. Betonarme ve kaloriferli apartman dairesinde yaşama, araba sahibi olma, kamu hizmetlerinden ve sosyal yardımlardan yararlanma, altyapının iyileştirilmesi, ucuz krediye erişim, belli ölçülerde tüketim 20 yılı aşkın Ak Parti iktidarı döneminde toplumun düşük gelir ve varlık sahibi kesimlerine sağlanan olanaklar idi. Ancak bu politikalar, kamu mallarının satılması, borçlanma, asimetrik büyüme ve en sonunda yüksek enflasyona yol açan uygulamalar sonucu gerçekleşti ve sürdürülebilir değildi. Neo-liberal büyümeden en çok faydalananlar toplumun en zengin ’u ile en yoksul P’si oldu. Ortadaki @ ise, doğrudan ve dolaylı vergi yükünü taşıdığı gibi, eğitim, sağlık, ulaşım gibi hizmetlerin özelleşmesi ve piyasalaşması sonucu ciddi gelir kaybına uğradı.
2018’den sonra bu modele dayalı büyümeyi sürdürmek imkansız hale gelip neo-liberal dönemin faturası toplumun geniş kesimlerinin sırtına yıkılınca, “gidişattan rahatsızlar” hızla arttı. IPSOS Araştırma’nın 2024 Şubat ekonomi dosyasına göre toplumun ’i Türkiye’nin en büyük sorununun ekonomi olduğunu düşünüyor, u’i Türkiye’nin genel durumundan, w’si ekonomiden memnun değil, e’i açıklanan enflasyon rakamına inanmıyor, H’i hane halkı gelirinin azaldığını söylüyor, r’si alım gücünün düştüğünü söylüyor. Önümüzdeki iki-üç sene içinde bu rakamların daha da yükselmesi bekleniyor.
Bu durumda geriye, çıkarları, şikayetleri ve beklentileri birbirine yaklaşan toplum kesimleri için ortak umut yaratmak ve bu umudu gerçekleştirecek kadroları çıkartmak kalıyor. 100 yıllık geçmişi, köklü geleneği ve siyasal birikimi ile CHP önümüzdeki dönemde iktidarın en güçlü adayıdır. 2024 seçimlerinden başarıyla çıkan belediye başkanları, yönetim kadrosu ve örgütleri büyük hatalar yapmazsa, on yıl içinde CHP’nin Türkiye seçimler tarihinin rekorunu kırması asla sürpriz olmayacak.