Tales from the Perilous Realm Quotes
Tales from the Perilous Realm
by
J.R.R. Tolkien11,815 ratings, 4.07 average rating, 1,042 reviews
Open Preview
Tales from the Perilous Realm Quotes
Showing 1-19 of 19
“And Eowyn looked at Faramir long and steadily; and Faramir said: 'Do not scorn pity that is the gift of a gentle heart, Eowyn! But I do not offer you my pity. For you are a lady high and valiant and have yourself won renown that shall not be forgotten; and you are a lady beautiful, I deem, beyond even the words of the Elven-tongue to tell. And I love you. Once I pitied your sorrow. But now, were you sorrowless, without fear or any lack, were you the blissful Queen of Gondor, still I would love you. Eowyn, do you not love me?”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“He was kindhearted, in a way. You know the sort of kind heart: it made him uncomfortable more often than it made him do anything; and even when he did anything, it did not prevent him from grumbling, losing his temper and swearing (mostly to himself).”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“It's more comfortable standing still thinking of nothing.”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“The blind was down; but outside the moon rose up out of the sea, and laid the silver path across the waters that is the way to places at the edge of the world and beyond, for those that can walk on it.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“I believe that we need good tale-tellers now, as much as we did when the oral tradition was the only way that they were passed on; that the active transmission of stories plays a vital role in the development of the brain. The quality of the stories that surround us as we grow up is vitally important to our well-being, in the same way as the quality of food and our environment. The most beautiful aspect of this shared story-telling - and we have great examples of this in Tales from the Perilous Realm - is that the collaboration and engagement between teller and audience means that they are embarking on a journey together, which can lead to the most unexpected and wondrous of places.”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“He remained a learner and explorer, not a warrior;”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“Demirci endişelenmiş ve hayrete düşmüştü, çünkü o anda Kraliçe’yi tanımıştı: Yeşil Vadi’deki güzel kız, ayaklarının bastığı yerde çiçekler fışkıran dansçı. Kraliçe onun hatırladığını görerek gülümsedi ve ona yaklaştı; uzun uzun ve çoğunlukla sözcükleri kullanmadan konuştular; Demirci onun düşüncelerinden pek çok şey öğrendi, bazıları sevinç, bazıları ızdırap veren düşünceler. Sonra geçmişe dönerek yaşadığı hayatı hatırladı ve Çocuklar Bayramı’na ve yıldızı bulduğu güne döndü. Elinde bir değnek tutarak dans eden oyuncak bebek gözlerinin önüne geldi aniden ve utançla başını eğerek gözlerini Kraliçe’nin güzelliğinden kaçırdı.
Sayfa: 205”
― Tales from the Perilous Realm
Sayfa: 205”
― Tales from the Perilous Realm
“Many of the most popular children's stories have their roots in tales invented for particular children, and this casual, often serendipitous, approach produces a stream of ideas which are later refined into great literature. With Tolkien's shorter stories and poems, I am even more aware of the presence of the author, and his children. There are elements and events that are so strikingly original that they could only arise as a result of observations and conversations ignited by two or more lively minds.”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“Troll sat alone on his seat of stone, And munched and mumbled a bare old bone; For many a year he had gnawed it near, For meat was hard to come by. Done by! Gum by! In a cave in the hills he dwelt alone, And meat was hard to come by.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“Bet visą tą laiką Makaliukas Klajūnas laukė pasirodant paštininkės Klyksnės su naujienomis iš žemės (net maži šuniukai žino, kad tai dažniausiai žmogžudystės ir futbolo rungtynių rezultatai, bet kartais pasitaiko ir geresnių dalykų).”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“El que habita tranquilas y fértiles llanuras puede llegar a oír hablar de montañas escabrosas y mares vírgenes y a suspirar por ellos en su corazón. Porque el corazón es fuerte, aunque el cuerpo sea débil.”
― Cuentos desde el Reino Peligroso
― Cuentos desde el Reino Peligroso
“Macbeth is indeed a work by a playwright who ought, at least on this occasion, to have written a story, if he had the skill or patience for that art.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“As he walked away, he discovered an odd thing: the Forest, of course, was a distant Forest, yet he could approach it, even enter it, without its losing that particular charm.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“There was a merry passenger, a messenger, a mariner: he built a gilded gondola to wander in, and had in her a load of yellow oranges and porridge for his provender; he perfumed her with marjoram and cardamon and lavender.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“Woods and forests were important for Tolkien, recurring from Mirkwood to Fangorn, and one of their recurrent (and realistic) features is that in them people lose their bearings and their way.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
“God is the Lord, of angels, and of men... and of elves. Legend and History have met and fused”
― Tales from the Perilous Realm
― Tales from the Perilous Realm
“İyi insanlar ve yiğit savaşçı,” dedi nefes nefese, Çiftçi Giles atının sırtında yaklaşır, köylüler yaba, sırık ve ocak süngüleriyle (makul bir mesafeden) çevresine toplanırken. “İyi insanlar, beni öldürmeyin! Ben çok zenginim. Verdiğim zararın karşılığını öderim. Öldürdüğüm bütün insanların cenaze masraflarını karşılarım, özellikle de Meşeli papazınınkini; asil bir kitabe dikilmeli onun için -gerçi pek sıskaydı ya. Her birinize gerçekten çok güzel bir armağan veririm. Evime gidip getirmeme izin vermeniz yeterli.”
“Ne kadar?” dedi çiftçi.
“Şey,” dedi ejderha çabucak hesap yaparak. Kalabalığın epey büyük olduğunu fark etti. “Adam başı on üç lira sekiz kuruş?”
“Saçma!” dedi Giles. “Zırva!” dedi insanlar. “Boş laf!” dedi köpek.
“Adam başı iki altın, çocuklara ise yarısı?” dedi ejderha.
“Ya köpekler?” dedi Garm. “Devam et!” dedi çiftçi. “Dinliyoruz.”
“Herkese on lira ve bir kese gümüş, köpekler için ise altın tasma?” dedi Chrysophylax endişe içinde.
“Öldür onu!” diye bağırdı sabırsızlanmaya başlamış olanlar.
“Herkese bir kese altın ve hanımlar için elmas?” dedi Chrysophylax telaşla.
“Şimdi konuşmaya başladın, ama yeterli değil,” dedi Çiftçi Giles. “Köpekleri yine unuttun,” dedi Garm. “Keselerin büyüklüğü ne kadar?” dedi adamlar. “Kaç elmas?” dedi karıları.
“Eyvah! Eyvah!” dedi ejderha. “Batacağım.”
“Hak ediyorsun,” dedi Giles. “Batmak ile yattığın yerde öldürülmek arasında seçim yapabilirsin.” Kuyruk ısıran’ı salladı ve ejderha büzüldü. “Kararını ver!” diye bağırdı köylüler cesaretlenip yaklaşarak.
Sayfa : 47”
― Tales from the Perilous Realm
“Ne kadar?” dedi çiftçi.
“Şey,” dedi ejderha çabucak hesap yaparak. Kalabalığın epey büyük olduğunu fark etti. “Adam başı on üç lira sekiz kuruş?”
“Saçma!” dedi Giles. “Zırva!” dedi insanlar. “Boş laf!” dedi köpek.
“Adam başı iki altın, çocuklara ise yarısı?” dedi ejderha.
“Ya köpekler?” dedi Garm. “Devam et!” dedi çiftçi. “Dinliyoruz.”
“Herkese on lira ve bir kese gümüş, köpekler için ise altın tasma?” dedi Chrysophylax endişe içinde.
“Öldür onu!” diye bağırdı sabırsızlanmaya başlamış olanlar.
“Herkese bir kese altın ve hanımlar için elmas?” dedi Chrysophylax telaşla.
“Şimdi konuşmaya başladın, ama yeterli değil,” dedi Çiftçi Giles. “Köpekleri yine unuttun,” dedi Garm. “Keselerin büyüklüğü ne kadar?” dedi adamlar. “Kaç elmas?” dedi karıları.
“Eyvah! Eyvah!” dedi ejderha. “Batacağım.”
“Hak ediyorsun,” dedi Giles. “Batmak ile yattığın yerde öldürülmek arasında seçim yapabilirsin.” Kuyruk ısıran’ı salladı ve ejderha büzüldü. “Kararını ver!” diye bağırdı köylüler cesaretlenip yaklaşarak.
Sayfa : 47”
― Tales from the Perilous Realm
“Kız eğilip ayaklarının dibinden beyaz bir çiçek aldı ve Demirci’nin saçlarına taktı. “Şimdilik Hoşçakal!” dedi. “Belki, Kraliçe izin verirse yine görüşürüz.”
Demirci o karşılaşmadan sonra atını ülkesinin yollarında sürerken buldu kendini. Aradaki yolculuğu hiç hatırlamıyordu. Bazı köylerde insanlar ona hayretle bakıyor, gözden kaybolana dek arkasından onu izliyorlardı.
Evine geldiğinde kızı koşarak dışarı çıktı ve sevinçle selamladı onu -Demirci beklenenden erken dönmüştü, ama onu bekleyenler için değil. “Babacığım!” diye bağırdı çocuk. “Nerelere gittin? Yıldızın parlıyor!”
Demirci eşiği aştığında yıldız yine soldu, ama Nell onun elini tutup şömineye çekti ve orada durup tekrar baktı ona. “Sevgili Kocam,” dedi, “nerelere gittin, neler gördün Saçlarında bir çiçek var.” Çiçeği kocasının saçlarından nazikçe aldı ve kendi eline koydu. Çok uzaktan görünen bir şeye benziyordu, ama oradaydı işte ve çiçekten yayılan ışık, akşam ilerledikçe kararmaya başlamış odanın duvarlarına gölgeler düşürüyordu. Nell’in önündeki adamın gölgesi yüksekti ve koca başı Nell’in üzerine eğilmişti. “Deve benziyorsun baba,” dedi daha önce konuşmamış olan oğlu.
Çiçek ne soldu ne kurudu; onu bir sır ve bir hazine olarak sakladılar. Demirci onun için anahtarlı bir kutu yaptı ve çiçeği orada sakladılar, nesilden nesile aktardılar; ve anahtarı miras alanlar zaman zaman kutuyu açıyor, kutu tekrar kapanana kadar uzun uzun Yaşayan Çiçek’e bakıyordu: Kutunun kapanma vaktini seçen onlar değildi.
Sayfa: 203”
― Tales from the Perilous Realm
Demirci o karşılaşmadan sonra atını ülkesinin yollarında sürerken buldu kendini. Aradaki yolculuğu hiç hatırlamıyordu. Bazı köylerde insanlar ona hayretle bakıyor, gözden kaybolana dek arkasından onu izliyorlardı.
Evine geldiğinde kızı koşarak dışarı çıktı ve sevinçle selamladı onu -Demirci beklenenden erken dönmüştü, ama onu bekleyenler için değil. “Babacığım!” diye bağırdı çocuk. “Nerelere gittin? Yıldızın parlıyor!”
Demirci eşiği aştığında yıldız yine soldu, ama Nell onun elini tutup şömineye çekti ve orada durup tekrar baktı ona. “Sevgili Kocam,” dedi, “nerelere gittin, neler gördün Saçlarında bir çiçek var.” Çiçeği kocasının saçlarından nazikçe aldı ve kendi eline koydu. Çok uzaktan görünen bir şeye benziyordu, ama oradaydı işte ve çiçekten yayılan ışık, akşam ilerledikçe kararmaya başlamış odanın duvarlarına gölgeler düşürüyordu. Nell’in önündeki adamın gölgesi yüksekti ve koca başı Nell’in üzerine eğilmişti. “Deve benziyorsun baba,” dedi daha önce konuşmamış olan oğlu.
Çiçek ne soldu ne kurudu; onu bir sır ve bir hazine olarak sakladılar. Demirci onun için anahtarlı bir kutu yaptı ve çiçeği orada sakladılar, nesilden nesile aktardılar; ve anahtarı miras alanlar zaman zaman kutuyu açıyor, kutu tekrar kapanana kadar uzun uzun Yaşayan Çiçek’e bakıyordu: Kutunun kapanma vaktini seçen onlar değildi.
Sayfa: 203”
― Tales from the Perilous Realm
“The Gospels contain a fairy-story, or a story of a larger kind which embraces all the essence of fairy-stories. They contain many marvels—peculiarly artistic,1 beautiful, and moving: ‘mythical’ in their perfect, self-contained significance; and among the marvels is the greatest and most complete conceivable eucatastrophe.”
― Tales From The Perilous Realm
― Tales From The Perilous Realm
