Kan ve Kül Kokuları Altında Yakılan Bir Ağıt: Troyalı Kadınlar
Avrupa epik sanatının babası olarak bilinen Homeros, İlyada Destanı'nda Troya Savaşı'nın son on gününü anlatır. Destan, Apollon Tapınağı rahibi Khryses'in yakarışlarıyla başlar. Kızı Khrysesis, Agamemnon'un esiridir. Yaşlı adam "kurtarmalık" teklif eder ancak Agammemnon, Akhaların en büyük komutanı, ganimetsiz kalmak istemez ve yaşlı rahibi huzurundan kovar. Gözü yaşlı rahip, Apollana niyaz eder:
“Gümüşyaylı tanrım. Oklarınla gözyaşlarımın intikamını al!”
Apollon’unokları dokuz gün boyunca Akhalar’ın üzerine düşer, veba ve ölüm olarak. Ta kibu yanlıştan dönülene kadar. İlk sahneden itibaren Troya Savaşı’nın yalnızcaAkhalar ve Troyalılar arasında geçmediğine tanıklık ederiz. Yunan tanrıları vetanrıçaları sıklıkla işin içine karışır, savaşın seyrini değiştirir. Ennihayetinde savaşı başlatan olay, Paris’in hakemliğinde gerçekleşen birgüzellik yarışmasıdır. Reddedilen Athena ve Hera Akhalar’ı desteklerken altınelmayı kazanan Afrodit, Paris’in ve Troyalılar’ın yanında yer alacaktır. Bunakarşın on yıl boyunca ne Troya düşer ne de Akhalar işgalden vazgeçer. Savaşıbitiren koca bir hiledir. Surların önüne bırakılan devasa tahta atı, geri çekilmeninbir işareti, armağanı olarak gören Troyalılar şehrin yakılıp yıkılmasına yolaçacak tarihi hatayı yaparlar ve atı kentin surları içine alırlar.
Apollon’unöfkesiyle açılıp Hektor’un defnedilmesiyle biten İlyada bize kentin nasıl yakılıp yıkıldığını, geride kalanlarıanlatmaz. İlyada daha ziyade birsavaş öyküsüdür çünkü. Savaşın güzelliğini dizelere döker. İlyada, savaşan kahramanların adeta ışıldadığı, silahlara,askerlerin hareketlerindeki estetik güzelliğe duyulan hayranlığın, övgününbitmediği epik bir şölendir. Buna rağmen satır aralarından barışın ve yaşamınsavaştan ve ölümden yeğ olduğu ince ince kendini belli eder. Akhalıkomutanların tartışıp savaş meydanına gitmeyi erteledikleri yerlerde savaş birsüreliğine de olsa askıya alınır. Güçlü Akhileus er meydanına en geç inenkomutandır, örneğin. Agamemnon ile tartışırken Troyalılar ile bir husumetininolmadığını söyler. Yaşamın kutsiyetinden dem vurur şu ünlü tiradında:
“Canınyerini hiçbir şey tutamaz dünyada, ne bakımlı İlyon’un, Akhalardan öncekizenginliği, ne de okçu tanrı Apollon’un, taşlı Pytho’da, mermer tapınağındasaklı hazineler. Sığırları, besili koyunları yakalar getirirsin, üçayakları,kızıl yeleli atları satın alırsın, ama ne savaşla geri gelir, ne de parayla,dişlerin arasından bir çıktı mı canın.”
Bunakarşın savaş sürer, canlar yiter. Kadınların çığlığı daha dolaysızdır, dahakeskin. Andromakhe, savaşmaktan yorgun düştüğü için surların içine giren kocasıHektor ile karşılaşınca gözyaşları içinde onu durdurmaya çalışır.
“Ahkocacığım, bu hırs yiyecek seni
yavruna,talihsiz karına acıma yok sende,
dulkalmama, biliyorum, az gün var,
Akhalarüstüne saldırıp öldürecekler seni.
Sensizkalmaktansa toprak yutsun beni daha iyi.
Benimsenden başka dayanağım yok,
Alıpgötürdüğü zaman ölüm seni
Yalnızacılar kalacak bana.”
Hektor,yurttaşları savaşırken geride kalmayı gururuna yediremez. Üstelik şehir düşecekolursa karısının esir düşeceğini, kentten çok uzaklara götürüleceğini de iyibilir. “Köleliğe sürüklenirken çığlığını duymaktansa/ Dağlar gibi toprak örtsünbeni daha iyi,” der ve savaşa geri döner. Korkulanın neler getirdiğini bize birbaşka tragedya anlatır.
Euripides’inyazdığı Troyalı Kadınlar Troyakentinin düşmesinin ardından yakılan, yıkılan, yenik düşen kentin görünümünü,halkın içine düştüğü ruhsal durumu gözler önüne serer. Erkeklerin yiğitliği,silahların ışıltısı yerine kadınların gözyaşlarını anlatır. Ana metnin bazıkısımları günümüze kadar ulaşamamıştır. Çevirilerde bu boşluklar … ilegösterilmektedir. Buna karşın metinde anlam yitimi söz konusu değildir.
Tragedya,alınışından iki gün sonra Troya harabelerinde başlar. Esir kadınlar çadırlarıniçinde karanlıkta gözyaşı dökmektedirler. Düşmüş kentin kraliçesi Hekabeuyumaktadır. Çadırın üstünde Poseidon ve Athena belirir. Troya yağmalandığı,tanrıların tapınaklarına saygısızlık edildiği için her ikisi de Akhalar’a karşıöfkelidirler. Geri dönüş yolculuğunu zorlaştırmak için ellerinden geleniyapacakları konusunda işbirliği yaparlar ve gözden kaybolurlar. TragedyaHekabe’nin uyanmasıyla devam eder. Anlatılan savaşın mağlup tarafında yer alanTroyalı kadınların hikâyesidir. Oyun süresince Troyalı kadınlar bir yandansavaş sonrası kimin kölesi olacaklarını, hangi Yunan kentine gidecekleriniöğrenmeyi beklerken diğer yandan ölüleri ve yıkılan vatanları için yastutarlar. Çünkü kadınlar dünyasında savaş ve ardından gelen mağlubiyet, tecavüz,katledilen çocuklar, kölelik ve sonsuz acı çekmekle eşdeğerdir. Hekabe,Kassandra, Andromakhe hatta savaşın başlama sebebi olarak görülen SpartalıHelen gibi soylu kahramanlar sahneye çıkar, kendi trajik hikâyelerini birinciağızdan anlatırlar. Troya’nın soylu bir aileden gelmeyen ancak aynı kaderipaylaşan kadınlarının temsili ise koro aracılığıyla gerçekleşir. Sosyalstatüler değişse de keder ve onları bekleyen akıbet aynıdır. Troyalı kadınlar,kocalarının, oğullarının, babalarının katillerine yatak arkadaşlığı etmek üzereAkha gemilerine doğru yürüyeceklerdir, vatanlarını ve ölülerini artlarındabırakarak. Boreas rüzgârlarının zenginlik getirdiği kent, kan ve kül kokularıaltındadır. Her şey tersine dönmüştür. Çocuklar sokaklarda neşeyle oyun oynayamayacaktır,kadınlar İda dağındaki ağaçlardan yapılma tezgâhlarda dokuma yapamayacaktır. Kentidiriltecek, eski ihtişamlı günlerine kavuşturacak tek varis kalmamıştır. Priyamos’unmutluluk ve refah dolu kentinden geriye kalan, kadınların yanık ağıtıdır artık;binlerce yılı aşıp da gelen, gücü bir nebze olsun eksilmeyen.
TroyalıKadınlar
Euripides
Tragedya
* Bu yazı ilk kez TDBD 202. sayıda yayımlanmıştır.
Tuğba Gürbüz's Blog
- Tuğba Gürbüz's profile
- 1 follower

