Atina Günlükleri 6

17 Şubat 2020


Atina


Sevgili Günlükzadeler,


[image error]Trende

Altıncı günümüze geldik. Bugün her şey ağır başladı. Belki dün dışarı çıkıp fazlaca sosyalleştiğimiz için bir türlü uyanamadık. Uyandıktan sonra da hayata hızlıca atılamadık. İkinci yatak odamız bir takım inşaatlar yüzünden toz altındaydı. Onu temizledik. Kahvaltı ettik. Giyindik. Ben Gezi davalarıyla ilgili yazıları okurken iyice ağırlaştım. Öğleden sonra bisikletime atlayıp sokağa çıktım. Size ve kendime söz verdiğim öyküye başlayamayacağımı hissediyordum. Bunca adaletsizlik varken, ne öyküsü diyordum. Dİyordum ama yine de çayımı sipariş edip de bir kahvenin masasına oturduğumda bu hayatta bana başka bir yol sunulmamış olduğunu anladım. Defterimi açıp bir iki not aldım. Tren, vapur, otogar? Notlar alıyordum. Bir tren yolculuğunun bende uyandırdığı hisler ve anılar… Ankara, Mavi Tren, yataklı… Bir defasında ODTÜ sosyoloji konferansına gidiyorduk, Boğaziçi Sosyoloji lisans ve yüksek lisans öğrencileri. Yemekli vagonda yemiş, içmiş, memleketi kurtarmış, biraz daha yemiş, içmiş çok gülmüştük. Dışarıda kar yağıyordu. Boğazlı kazaklar giyiyorduk ve yanılmıyorsam yemekli vagonda sigara içiliyordu. Bir ara başımı çevirip dışarı bakmıştım. Bembeyaz karla kaplı bozkır, süt gibi bir geceye karışıyordu. İçim huzur ve mutlulukla dolmuştu. ODTÜ’ye bildiri sunmaya gidiyorduk. Güzel günler bizi bekliyordu ve ODTÜ’nün yakışıklı sosyologları. Neden sonra trenin hiç yerinden kımıldamadığını fark etmiştim. Meğer saatlerdir aynı yerde duruyormuşuz. Fatih eksperesi arıza yapmış! Ankara’ya saatler sonra varmıştık.


Başka trenler? Bangkok-Nong Khai arasını defalarca gidip geldim. O da yataklı trendir. AMa bizim Mavi Tren gibi değil, tüm vagon beraber uyunur. Yatakhane gibi. Ortada ince uzun bir koridor. İstasyonlarda durdukça pirinç patlağı satan genç kızları o ince koridorda yürürler. Sabah uyanınca, Nong Khai yönünde gidiyorsanız fosforlu yeşil pirinç tarlalarına doğan güneşi seyrederseniz.


Veya Hindistan’da, Delhi’den Rişikeş’e giderken bindiğim bir trende, yer ayırmadığım için ayakta kalmıştım. Tüm tren halkı pek dert etmişti, yerlere oturmama katiyen izin vermemişlerdi. Sonunda Astrolog bir yaşlı amcayla, teyze oturdukları tahta sırada bana da bir yer açıp, beni aralarına almışlardı. Kumbmela’ya gidiyorlardı. 4 yılda bir yapılan ve milyonlarda Hindu’nun katıldığı bir hacdır Kumbmela. O sene (2004) benim trenin gittiği yönde bir yerde yapılıyordu sanırım, pek çok kişi hac yolcusuydu. Ben Rişikeş’te dokuz çocuklu bir kadının peşinden trenden atlamış, onların peşinde Ram Jula köprüsünü geçmiştim.


[image error]Nong Khai yolunda trenden bir görüntü

Otogar ve vapurla ilgili notları da döktüm önüme ve sonunda ne vapur, ne tren ne de otogar bir pansiyon hikayesi belirmeye başladı hayalimde. Yaz sonu pansiyon. Buna ben bir ara başlamıştım ama şimdi yeni bir çerçevede, yeni bir teknikle yazmayı düşündüm. Size söz verdiğim üzere bir saat çiziktirdim. Aklımdaki hikayeyi farklı karakterlere anlattırdım. 5N1K haritasını çıkarttım. Karakterlerin isimlerine karar verdim. Kurguyu kabaca hazırladım. İlk paragrafı yazdım. Yarın devam.


Demek ki neymiş? Memleketin iç karartan haberleriyle ağırlaşıp da edebiyattan, yazıdan, yaşamdan vazgeçmek yok. Üstelik 10 yıllık sosyoloji eğitimimin ve 15 yıllık yoga kozmolojisi çalışmalarımın bana verdiği yetkiye dayanarak şunu da söylebilirim ki gezegenin ve kainatın şu anda vardığı noktada bizim memleketimiz adaletsizliğin ve kötülüğün tek adresi değil. Aksine tüm dünyanın izlediği bir trend var, bizimki de o yolda gidiyor. Ne diyor sevgili Leonard Cohen? Get ready for future. It is murder. Bunu hatırlamak içimizi rahatlatıyor mu? Yüreğimizi hafifletiyor mu? Hayır ama yalnız olmadığımızı hatırlıyoruz. Ben de edebiyat annem diye bağrıma bastığım Arundhati Roy’un bir konuşmasını hatırladım bu yazıya başlamadan. Şöyle diyordu:


Edebiyat bizim sığınağımız. O yüzden ona ihtiyacımız var.


Ben bir adım daha ileri götüreceğim. Sadece sığınağımız değil, kurtuluşumız da edebiyatta saklı… İnsanlığı bize hatırlattığı için.


Nasıl gidiyor tren, vapur, otogar öyküleri? Yoksa sizinki de hedefi şaşırdı, kendi yoluna gidiyor mu? Öyle ise nereye gidiyor? Bana yazın.


Sevgilerimle,


Defne


Not: Arundathi Roy’un yazısını buraya koyuyorum.


Not 2: Bir dostum günlüklerden öyle etkilenmiş ki atlamış Atina’ya gelmiş! Bu akşam Bey ile onu yemeğe çıkarıyoruz. Bisiklete atlayıp eve dönmeliyim şimdi.


Not 3. Eski fotoğraflar arasında Nong Khai treninden bir tane bulursam buraya ekleyeceğim.


[image error]Tayland’da yataklı tren

 


 

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 17, 2020 07:35
No comments have been added yet.