Uzun Vadede Neredeyiz?

Bu çalışmada önümüzdeki yıllarda dünyada yaşanacak değişim ve gelişmeleri, beş uzun vadeli trend ve döngüler kapsamında ele alacak ve bu analitik değerlendirmenin sonucunda, 2020 ve sonrası ile ilgili bir değerlendirme yapacağım.


Yeryüzünde iktisadi ve kültürel gelişmeleri şu beş başlıkta inceleyeceğim:



Kondratieff Dalgaları
Kuznets Eğrisi
Elliott Dalgaları
İklim Değişimi
Demografik Değişim

1.Kondratieff Dalgaları


Sovyet İktisatçı Nikolai Kondratieff’in 1925 yılında kaleme aldığı The Major Economic Cycles (Ana Ekonomik Çevrimler) isimli kitabında ilk kez gündeme getirdiği ekonomik çevrim ve uzun vadeli iktisadi dalgalar kavramının ana fikri şudur: Kapitalist ekonomiler belli özellikleri olan aşamalardan geçerek büyürler. Bu aşamalar, genişleme (expansion), yavaş büyümeye dayalı ekonomik durgunluk (stagnation) ve daralma (recession) dönemleridir. Daha sonraki yıllarda, Kondrateff’in yaklaşımı üzerinde çalışan ve bu yaklaşıma yeni yorumlar getiren iktisatçılar, bir Kondtratieff çevriminin dört aşamadan (mevsimden) oluştuğunu kabul etmiştir:



i) K-spring (bahar): gelişme, genişleme platosu
ii) K-summer (yaz): hızlanma ve refah
iii) K-fall (sonbahar): durgunluk platosu
iv) K-winter (kış): düşüşün hızlanması ve buhran

Bir Kondratieff çevriminin (K-cycle) yaklaşık 50 yıl sürdüğü kabul edilir. Her çevrimde, ekonomik gelişmeyi sürükleyen bir baskın teknoloji vardır.


Başlangıç ve bitiş tarihleri konusunda görüş farklılıkları olsa da, Sanayi Devriminden günümüze kadar geçen yaklaşık 250 yıllık dönemde beş ana dalganın yükselip çöktüğü kabul edilir. Bu ana dalgalar ve dalgaların baskın teknolojileri şunlar:


K1: ~1780-~1830, Buhar makinesi ve tekstil endüstrisi


K2: ~1830-~1880, Demiryolları ve çelik endüstrisi


K3: ~1880-~1930, Elektrifikasyon, kimya ve elektrik endüstrisi


K4: ~1930-~1970, otomobil, petrokimyasallar


K5: ~1970-?, bilgi ve iletişim teknolojileri


[image error]


Yukarıdaki tabloda özetlenen her bir K-döngüsünün ne zaman başlayıp ne zaman bittiği konusunda farklı görüşler olduğundan bahsetmiştim. Örneğin ilk K dalgasının 1840’ların sonunda, ikinci K dalgasının 1890’larda, üçüncü dalga dalgasının 1940’larda, dördüncü K dalgasının da 1980’lerin başında sona erdiğini düşünenler var. Her bir K-dalgasının içinde ekonomik genişlemeye bağlı bir borsa yükselişi ve çöküşü olduğunu da not edelim. Bu çöküşlerin bazıları bir K-kışının “nedeni” olurken, bazıları da “sonucu” olarak gerçekleşiyor. Örneğin 1837, 1873, 1893, 1929, 1970 ve 2008 yıllarında, yerel ölçekle kalmayıp kapitalist dünyaya yayılan çöküş boyutlarında borsa düşüşleri var. Kondratieff çevrimlerini inceleyen analistleri, döngülerin başlangıcı ve bitişi konusunda fikir ayrılıklarına yönlendiren bir faktör de bu.


Belli bir çevrim boyunca, ekonomik genişlemeyi sağlayan baskın teknoloji bir anda ortadan kalkmıyor ve bir K çevrimi bitip diğeri başlarken ortaya çıkan yeni teknoloji ile beraber var olmaya devam ediyor. Çevrimler içinde gerçekleşen borsa çöküşleri de, yeni teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlayan sermaye birikiminin, yeni, ucuz ve gelecek vaat eden yatırım alanlarına yönelmesi işlevini görüyor.


Son çevrimin başlangıcı ve bitişi konusundaki fikir ayrılıkları da, bu belirsizlikten kaynaklanıyor. Yakın tarihteki son büyük borsa çöküşü 2008 yılında yaşanmış, dünya genelinde hisse senetleri ortalama ` civarı değer kaybetmişti. K-5 çevriminin bu borsa çöküntüsüyle bitmiş, K-6 çevriminin başlamış olduğunu düşünenler olduğu gibi, yeni çevrimin henüz başlamadığını, K-5 çevriminin 2020-2030 döneminde sona ermesinin ardından başlayacağını düşünenler de var.


ABD’de başlayan ve hızla dünyanın her yerine yayılan 2008 borsa düşüşünün ardından gelen durgunluğun henüz bir daralma ve buhrana yol açmadığını göz önüne alırsak, başlangıç tarihi ister 1970, ister 1980 olsun, K-5’in henüz sona ermediğini ve bu çevrim içindeki sonbahardan kışa geçmek üzere olduğumuzu varsaymak daha tutarlı görünüyor. Diğer başlıklardaki analizler de bu görüşü destekliyor.


2.Kuznets Eğrisi


ABD’li ekonomist Simon Kuznets’in 1950’lerde ileri sürdüğü yaklaşıma göre, ekonomik gelişmenin ilk evrelerinde eşitsizlik artar. Yeni teknolojilerin ortaya çıkışı, hem girişimcilere yeni ve kazançlı alanları keşfederek yatırım yapma imkanı sağlar, hem de bu teknolojilerin uygulanması konusunda uzmanlaşmış emek gücünün gelirlerini arttırır. Bir önceki ekonomik gelişme döneminde yapılan yatırımlar, verimliliğini yitirmeye başlamış, bu alanlarda edinilen uzmanlıklardan elde edilen emek gelirleri, yaygınlaştığı ve bollaştığı için ucuzlamıştır. Yeni teknolojiler, hem yatırımcılar için, hem de bu teknolojiyi kullanan emek için gelirleri arttırır, bunun bir sonucu olarak da varlık ve gelir eşitsizlikleri artar. Daha sonra, yeni teknolojinin yaygınlaşması ile beraber girişim sermayesinin ve ilgili teknolojide uzmanlaşmış emeğin gelirleri düşmeye başlar, buna bağlı olarak da eşitsizlik azalır.


[image error]


Kondratieff dalgalarından farklı olarak, Kuznets dalgaları için (varsayılan) bir zaman aralığı yok. Buna ilaveten, her K dalgasının eşitsizliğin artışı veya azalışı yönünde farklı sonuçlar yaratabileceğine dair tarihsel bir veri de mevcut.


[image error]


Kabaca 1930’lardan başlayıp 1970 veya 1980’lere kadar devam eden K-4 boyunca dünya genelinde eşitsizlik azalmış, K-5 boyunca da artmıştı. K-4 başında en yüksek gelire sahip %1’in ulusal gelirden aldığı pay, ABD’de .7, Fransa ve Güney Afrika’da !.5 iken, K-4 sonunda bu oranlar sırasıyla .4, %8.2 ve .7’ye gerilemişti. K-5’te en yüksek gelire sahip %1, bütün dünyada ulusal gelirden daha fazla pay almaya başladı: Bu oranlar ABD’de ve Güney Afrika’da K-4 başındaki seviyelere (sırasıyla ve ) yükselirken, Avrupa’da nispeten sınırlı kaldı (Fransa’da .9, Almanya’da .4, Birleşik Krallık’ta .2). En büyük artışı yaşayan ülkelerden biri de Çin oldu (1980’de %7.5 iken, 2019’da .1).


Eşitsizliğin tek nedeni Simon Kuznets’in ileri sürdüğü teknolojik ilerleme ve ekonomik genişleme değildir. Aynı zamanda finansal, kültürel, siyasal ve sosyal yapı da eşitsizliği arttırıcı veya azaltıcı yönde işlev görür. K-4’te iki büyük savaş, sermayenin çok büyük kayıplara uğramasına, dolayısıyla sermaye gelirlerinin azalmasına yol açmış, dünyada bir sosyalist bloğun ve güçlü sol/sosyal demokrat hareketlerin varlığı eşitsizliği azaltıcı yönde etkide bulunmuştu. Bunlara ilaveten K-4’te finansal yapı, büyük spekülatif gelirlerin ve sermaye kazançlarının edinilmesine müsait değildi. K-5’te SSCB ve Doğu Bloku çöktü, Çin piyasa kapitalizmine yöneldi, dünyada sol/sosyal demokrat akımlar geriledi, yeniden yapılandırılan finansal mimari, çok büyük finansal kazançların elde edilmesini sağladı. Bu da, 1980’lerden itibaren bütün dünyada eşitsizliğin artmasına neden oldu. Özellikle ABD’de varlık ve gelir eşitsizliği, 20. yüzyılın başındaki seviyelere geri döndü.


4.Elliott Dalgaları


Kondratieff dalgalarından farklı olarak, Elliott dalgaları da standart dalga süreleri öngörmez. Elliott Dalga Prensibi, her vadede dalgaların standart kalıplarla ilerlediğini varsayar.


[image error]


Standart bir Elliott çevrimi, hangi vadede olursa olsun, beş yükseliş ve üç düşüş dalgasından oluşur. Dalganın yükselişe ait olan dönemi rakamlarla, düşüşe ait dönemi harflerle işaretlenir.


[image error]


ABD’de enflasyondan arındırılmış S&P500 endeksi, hisse senedi değerlerinin genel bir ölçüsü olarak alınabilir. Son 150 yılı gösteren yukarıdaki grafik, enflasyondan arındırılmış S&P500 endeksinin, üç tarihsel rekoru birden kırmak üzere olduğunu gösteriyor: 1. 2019 yılının son günlerinde görülen 3200 seviyesi bütün zamanların (nominal) en yükseği, 2. Bu seviye aynı zamanda enflasyondan arındırılmış tarihi en yüksek seviye, 3. Üstel regresyon çizgisinden sapma, 2000 yılındaki tarihi rekoru kırmak üzere: Endeks regresyon çizgisinden 5 daha yukarıda seyrediyor.


ABD borsalarında yükseliş K-4 başında başlamış 1970-1980 döneminde, K-4’ten K-5’e geçerken yaklaşık 10 senelik bir duraklamanın ardından hızlanarak devam etmişti. Borsa endekslerindeki yükseliş 2000-2008 dönemindeki ikinci duraklamanın ardından, hem nominal, hem de reel bazda yeni rekorlar kırarak devam ediyor.


1930-1950 dönemindeki 20 senelik kalıp, Elliott Dalga Prensibi’nde üçgen olarak tanımlanan beş dalgalık bir yatay harekettir. Elliott Dalga Prensibi’ne göre üçgenler, yükselişin IV olarak etiketlenen aşamasında oluşurlar. Başka bir deyişle üçgen genellikle son yükseliş öncesindeki düzeltmedir. Bütün yükseliş kalıbını tamamlayacak ve sona erdiğinde V olarak etiketlenecek dalganın da kendi içinde [1]-[2]-[3]-[4]-[5] olarak etiketlenecek beş dalgadan oluşması gerekir. Bu bitiş, aynı zamanda, bütün yükselişi tamamlayacak dalgadır.


Yukarıdaki grafik, ABD’de 1871’den beri ilerleyen dalgaları gösteriyor. Bu dalganın (grafik üzerinde gösterilmeyen) başlangıcı 18. yüzyıla kadar geri gidiyor. Dolayısıyla, halihazırda ilerleyen yükseliş dalgası sona erdiğinde sadece 1950’de başlayan dalga değil, 250 seneyi aşkın zamandır ilerleyen yükseliş dalgası da sona ermiş olacak.


Teknik terminolojiden arındırarak ifade etmek gerekirse, ya 1950’den (ve supercycle derecede 18. yüzyıldan) beri devam etmekte olan dalganın son aşamasındayız, ya da 1950’den beri devam etmekte olan dalganın daha da coşkunlaşacak yükseliş aşamasının henüz ortalarındayız. Eğer ikinci ihtimal gerçekleşirse, hisse senedi yükselişlerinin, (muhtemelen orta vadede üstel regresyon çizgisinden daha da uzaklaşarak) kabaca 50-60 yıl daha devam etmesi mümkündür.


Elliott dalga analizi, Kondratieff ve Kuznets dalgalarının 21. yüzyılın kalan yıllarındaki muhtemel davranışı ile ilgili fikir de vermektedir; değerlendirmeyi yazının son bölümüne bırakarak bir de  iklim değişimi ve demografik döngülere bakalım.


4.İklim Değişimi


Son yıllarda kamuoyunun dikkatini çeken küresel iklim değişimi ve “iklim krizi” konusu 1970 ve 1980’li yıllarda gündeme gelmiş, ancak kamuoyu o yıllarda yeterli duyarlılık göstermediği için yaygın bir tartışmanın konusu olmamıştı. 1990’larda ve özellikle 2000’lerde yer ve okyanus sıcaklıklarındaki artış, bilim çevrelerinden gelen yoğun uyarılarla beraber, ciddi kaygılara yol açtı. Son verilere göre, ortalama yer ve okyanus sıcaklığının 20. yüzyılın başına göre 1,5°C arttığı tahmin ediliyor. Bilim çevreleri bu artışın endüstriyel uygarlığımızın bir sonucu olduğu ve tüketim alışkanlıklarımız değişmezse yeryüzündeki yaşamı dramatik ölçütlerde değiştirecek boyutlara ulaşabileceği uyarıları yapıyor. Yer ve okyanus sıcaklığı verilerini gösteren grafiği incelediğimizde, bu grafikte oluşan kalıpların da standart Elliott kalıpları olduğunu görüyoruz.


[image error]


Elliott Dalga Prensibi, sadece finansal grafiklerin değil, insan kitlelerinin davranış dinamiğini gösteren tüm grafiklerin standart dalga kalıplarına göre oluşacağı tezini savunur.


Küresel yer ve okyanus sıcaklığının 1880’lerde, demiryolları ve çelik endüstrisine dayalı K-2 sonundan itibaren azaldığını, elektrifikasyon, kimya ve elektrik endüstrilerine dayalı K-3’te standart bir Elliott üçgeni oluşturduğunu görüyoruz. Kömür kullanımının göreceli olarak azaldığı bu dönemi, otomobil ve petrokimyasallara dayalı K-4 takip ediyor ve bu dönemde ortalama yeryüzü sıcaklığı 0.2°C artıyor. Ancak bu artış kalıcı olmuyor ve yeniden 19. yüzyıl sonundaki değerlere geriliyor. Bilgi ve iletişim teknolojilerine dayalı K-5’le beraber yeryüzü sıcaklıkları hızla yükselmeye başlıyor. Bu yükseliş, 2019 yılında yeni rekorlarla bir zirveye tırmandı. K-5’te yeryüzü sıcaklıklarının hızlı artışının nedeni, küreselleşme ve tüketimin artışı. Uçaklar, kargo gemileri, aşırı et tüketimi, fosil temelli yakıtların aşırı kullanımı gibi etkiler, K-5’teki küresel ısınmanın nedenleri arasında. Bu dönemin en sonunda kamuoyu hassasiyeti doğuyor ve 2015 yılında Paris anlaşması ile sıcaklık artışını durdurma yönünde ilk ciddi adımlar atılıyor.


Yer ve okyanus sıcaklıklarındaki artışın Elliott kalıpları ile oluştuğunu göz önüne alarak, bu hızlı artış döneminin sonuna geldiğimizi, sıcaklık artışını durdurmak yönünde atılacak yeni adımlarla beraber yeryüzü sıcaklık artışlarının 1880’e göre 1°C’den 0.6-0.7°C’ye kadar gerileyeceğini tahmin edebiliriz. Elliott Dalga Prensibi’ne göre bu durulma döneminin 15 ila 35 yıl devam etmesi beklenebilir. Daha sonra son bir yükseliş gelmeli, ancak bu yükseliş, iklimbilimcileri korkutan 1,5°C’lere ulaşamadan sona ermeli.


5.Demografik Değişim


1700 yılında yeryüzünde 600 milyon insan yaşıyordu. Nüfus, yaklaşık bir yüzyıl sonra bir milyara, 1928 yılında da 2 milyara yükseldi. Bu tarihten sonra tıpta, kent altyapılarında, gıda üretimi, beslenme, ısıtma, soğutma, havalandırma alanlarındaki ilerlemeler sonucu çok hızlı bir nüfus artışı oldu. Nüfus artış hızı 1968 yılındaki %2.1 zirvesine ulaştığında dünya nüfusu da 5 milyara yaklaşmıştı. Bu tarihten sonra nüfus artış hızı düşmeye başladı. 2019 itibarıyla dünya nüfusu 7.7 milyar, nüfus artış hızı %1,08. Mevcut trendle 2100 yılında yeryüzü nüfusunun 10.9 milyara ulaşması ve nüfus artış hızının da %0,1’e kadar gerilemesi bekleniyor.


[image error]


Hızlı nüfus artışı K-4’ün bir sonucu idi. K-5’te nüfus artış hızının yavaşladığını görüyoruz. Bu yavaşlamanın K-6’da da devam etmesi, K-7’de dünya nüfusunun sabitlenmesi bekleniyor.


Nesillerin temel inanış ve davranış kodlarını, sayısal verilerden ziyade, teorik yaklaşımlarla yorumlayabiliyoruz.


[image error]XVII. yüzyıl sonu ile XVIII. yüzyıl başında yaşayan İtalyan filozof ve tarihçi Giambattista Vico’ya göre, uluslar ve uygarlık, bir tarihsel döngüyü tamamlamak üzere üç ayırt edici dönemden geçer: Tanrılar dönemi, kahramanlar dönemi ve insanlar dönemi. Bu üç aşamadan geçildikten sonra yeniden geçici olarak barbarlık dönemine girilir ve bu kez daha büyük ölçekli üç aşamalık bir dönem başlar. Tanrılar ve kahramanlar dönemi hayal gücünün (fantasia), yaratıcı etkinliğinin, insanlar dönemi ise yansıtma (reflessiona) kabiliyetlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve gelişir.


Vico’nun yaklaşımına göre yeryüzünde insan yaşamını tamamen değiştiren buluşların yapıldığı, temel inanış ve davranışın kökten değiştiği, günümüz yaşayışının temelini oluşturan Aydınlanmayı da kapsayan 1780-1880 arası K-1 ve K-2 dönemlerini “tanrılar”,  “tanrılar” dönemindeki buluş ve uygulamaların insan yaşamlarına taşındığı, imparatorlukların yıkıldığı, ulus devletlerin kurulduğu, sıradan insanlara yurttaşlık ve insan haklarının getirildiği, dünyada faşizm barbarlığının yenilgiye uğratıldığı, bağımsızlık savaşlarının verildiği, 1880-1980 arasındaki K-2 ve K-3 dönemlerini “kahramanlar” çağı kabul edersek, 1980’den itibaren tanrıların hayal edip kahramanların hayata geçirdiklerinin keyfini süren “insanlar” dönemindeyiz. K-5’ten K-6’ya geçilen tarihin tam da bu aşamasında, “insanlar” döneminin devamı veya “barbarlık” arasındaki kritik eşikte bulunuyoruz. K-7’nin niteliği, Elliott dalgasının devamı veya bitişi, Kuznets eğrisinin daha fazla eşitsizliğe yönelişi ya da yeniden eşitliğe dönüşü ve elbette küresel iklim krizinin akıbeti, bir sonraki dönemin kaderini belirleyecek.


K-6’nın süper bilgisayarlara, nano-teknolojiye, yapay zekaya, hatta yapay yaşama dayalı bir dalga olacağı tahmin ediliyor. Bu dalganın baskın teknolojik aygıtlarına kimlerin, hangi amaçla, nasıl sahip olacakları, Kuznets eğrisinin de akıbetini belirleyecek. Bilimsel ve teknolojik gücün küresel varlık ve gelir payı artan %1’in tamamen denetimine geçmesi, dünyada bir barbarlık çağını açabilir. Tersi gerçekleşir ve güç demokratik bir şekilde çoğunluğun lehine ve yararına kullanılırsa, bu kez de “insanlar” çağının altın devri yaşanabilir.


Bir belirleyici de Elliott dalgasının akıbeti olacak. 250 yılı aşkın zamandır yükselen Elliott dalgasının devamı, yeryüzünde olağanüstü güce sahip bir azınlığın hüküm sürmesi anlamına gelebilir, çünkü finansal kapitalizm, finansal araçlara sahip olanlara, hiç emek sarf etmeden yaşama ve bu ayrıcalığı nesilden nesle aktarma olanağı veriyor. Finansal varlıklara sahip olmayanlar ise, yaşamlarını sürdürebilmek için ömür boyu çalışmak, varlıklı azınlığın iktidarından ve “hayırseverliğinden” medet ummak zorunda kalıyor.


Ve elbette küresel iklim krizi… Her ne kadar küresel ısınma trendinde bir durulma dönemine girmek üzere gibi görünse de, yeryüzü sıcaklığının mevcut seviyelerde kalması bile, insan uygarlığı için büyük tehdit.


K-5’in sona ermesi beklenen 2020-2030 dönemi bu bakımlardan kritik önemde. Yeryüzü “insanları”, ya “tanrıların” ve “kahramanların” onlara bıraktığı mirasa sahip çıkacak, ya da bu mirası güç ve iktidar sahibi küçük bir azınlığa kaptıracak.


İlki demokratik bir yeniden aydınlanma, ikincisi karanlık bir barbarlık çağı demek.


[image error]

1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 19, 2019 05:39
No comments have been added yet.