Kediler ve Dalgalar-XIV

Bir zaman makineniz var ve bu zaman makinesi ile geçmişe gidip olayların akışını değiştirmek istiyorsunuz. Zaman makinenizi ayarlıyor ve gitmek istediğiniz zamana gidiyorsunuz. Peki, geçmişte neyi düzeltmek istiyorsunuz?


En masum isteklerimizden başlayalım:


-Sigaraya başladığım güne gider, o ilk sigarayı içmezdim.


-Amcamla tartıştığım o güne geri gider, sonradan pişman olduğum o sözleri söylemezdim.


-Ana sınıfı günlerime geri gider, oyun hamuru ile yaptığım ilk balığımı biraz daha iri yapardım.


Zamanda geriye gidip yaptığınız bu değişikliklerin insanlık tarihi üzerinde etkileri çok büyük olmazdı herhalde. Belki de sigaraya 14 yaşınızda değil, 16 yaşınızda başlardınız. Amcanıza çok pişman olduğunuz o sözü değil, başka bir sözü söyler, belki de uzun seneler boyu gene dargın kalırdınız. Ana sınıfı günlerinizde, diğer çocuklar için alay konusu olan oyun hamuru ile yaptığınız o minik balık yerine iri bir balık yapar, ancak belki başka bir etkinlikte diğer çocuklar size güldüğü için gene senelerce bilinç altınıza kazınan bir kompleksiniz olurdu.


Belki de bütün hayatınız değişir, bambaşka bir insan olur, bambaşka türlü ilişkiler kurardınız.


Teknik dille ifade etmek gerekirse, uzay zamanın dokusunda gerçekleşecek bu tip değişimler, elbette tarihin akışını değiştirirdi, ancak acaba bu değişim hangi boyutlarda olurdu?


Mesela sigaraya hiç başlamaz, ancak tam da bu nedenle bambaşka bir hayat kurar, şimdiki orta zekalı çocukların değil de, çok büyük bilimsel buluşlar yapacak deha düzeyinde zekaya sahip çocukların mı dünyaya gelmesine yol açardınız? (Şşşt eşiniz duymasın)


Mesela amcanıza o kötü sözü etmediğiniz için, amcanızla birlikte hayallere sığmayacak kadar başarılı olacak bir şirket kurar, bütün tüketim alışkanlıklarını kökten değiştirecek bir sektörün ortaya çıkmasına mı yol açardınız?


Mesela ana sınıfında oyun hamuru ile yaptığınız o gülünç minik balık nedeniyle özgüveniniz örselenmez, aşırı özgüveninizin yardımıyla ülkenin siyasal rotasını değiştirecek büyük bir siyasal önder mi olurdunuz?


İşte bu tip büyük sonuçlara yol açan küçük etkilere kelebek etkisi deniyor: “Çölde bir kelebek kanat çırpar ve bu okyanusta bir kasırgaya neden olur.” Breh breh breh…


Şöyle bir mini bilim kurgu öyküsü yazalım: Yılbaşı piyango çekilişinde büyük ikramiyenin çıktığı rakamı bilen bir zaman yolcusu geçmişe gider ve biletlerin satışa çıkartıldığı gün büyük ikramiyenin isabet edeceği bileti arar, bulur, satın alır ve günümüze gelir. Böylece zaman makinesi sayesinde büyük ikramiyenin sahibi olur.


[image error]Gerçekten olur mu acaba? Zaman yolcumuzun yola çıktığı tarihte, yani piyango çekilişi yapıldıktan sonra büyük ikramiyenin hangi numaraya isabet ettiği belli olmuş, ancak biletlerin bir kısmı (belki hepsi) satılmıştır. Dolayısıyla büyük ikramiyenin vurduğu bileti satın alan biri mevcuttur. Zaman yolcusu, bu bileti satın alarak uzay zaman dokusunda bir değişikliğe neden olmuştur. Bu durumda yolculuğa başladığı kendi zamanına döndüğünde, yaşadığı zamana uzanan tarihi değiştirmiştir. Bu durumda büyük ikramiye gene aynı numaraya mı isabet edecektir, yoksa tarihte bir değişiklik yapıldığı için bambaşka bir numaranın sahibi mi büyük ikramiyenin sahibi olacaktır? Her iki durumda da, zaman yolcusunun yolculuğa çıktığı andaki gerçekliğe ne oldu? Durumu daha da zora sokan bir soru soralım: Sadece bir değil, sayısız zaman yolcusu varsa ve bunların her biri geçmişe gidip muhtelif değişiklikler yapıyorsa bugünkü gerçeklik dramatik bir şekilde değişmez mi? Daha kötüsü, tek bir gerçekliğin varlığından söz edilebilir mi? Mesela başka bir zaman yolcusu, aynı bilete sahip olmak üzere (bizim zaman yolcumuzdan önce ya da sonra) yola çıkar ve O bileti satın alırsa ne olur?


Görüldüğü üzere zaman yolculuğu sayısız paradoksu içeriyor. Belki de zaman yolculuğu diye bir şey söz konusu bile değildir.


Acaba makul bir orta yol bulabilir miyiz? Belki de bulabiliriz…


Bir deneyelim:


[image error]Diyelim ki zaman yolcuları geçmişe bir etkide bulunamıyor, sadece gözlem yapabiliyorlar. Aslında bizim her gün yaptığımız tam olarak budur. Karanlık bir gecede kafamızı kaldırıp gökyüzüne baktığımızda gördüğümüz, bugünün değil, geçmişin manzarasıdır. Çünkü ışığın sabit bir hızı var ve örneğin gökyüzündeki en parlak yıldız olan Sirius, dünyamıza 8,611 ışık yılı uzaklıkta; yani biz gökyüzüne baktığımızda Sirius’un 8,611 yıl önceki halini görüyoruz. Gökyüzü buna benzer sayısız yıldızla dolu ve bunların çoğu da milyonlarca ışık yılı uzaklıkta. Belki de bunların bir kısmı yok oldu ve biz gökyüzüne baktığımızda sadece hayaletleri görüyoruz? Korkunç!


Bir de tersini düşünün; Sirius yıldızının etrafında dönmekte olan gezegenlerden birinde akıllı yaşam biçimi olduğunu varsayın.  Bu akıllı uygarlık, tıpkı bizim gibi gökyüzünü tarıyor ve diyelim ki bizden de ileri tekniklerle gökyüzünde olan biteni izliyor olsun. Dünyamız bu uygarlığın teleskoplarına takıldığında, dünyamızın 8,611 yıl önceki halini gördükleri için hiçbir uygarlık belirtisi tespit edemeyecekler. (Acaba buradan yola çıkarak şunu diyebilir miyiz: Eğer uygarlığımız galaksideki başka uygarlıklar için bir tehdit oluşturuyorsa, bu tehdidi algılayan uygarlıklar maksimum 10.000 ışık yılı yarı çapındaki bir kürenin içinde olmalılar. Durumumuz çok da kötü görünmüyor.)


Zaman yolculuğuna geri dönersek… Belki de zaman yolculuğu dediğimiz böyle bir şeydir: Etkide bulunamıyor, ama sadece izleyebiliyorsunuz. Bildiğimiz evrende hiçbir şey ışıktan daha hızlı hareket edemeyeceğine göre, dünyamızdan uzaya yayılan “görüntüleri” nasıl yakalayacağız? Ne bileyim ben; belki bir yere yansır geri dönerler, ya da solucan deliklerinden geçerek ışığın izlediği yolu kat etmeden bir yerden bir yere ulaşma imkanı vardır, ya da buna benzer başka bir uçuk kaçık yol… Kim bilir? Eğer zamanda bu şekilde yol alma imkanı varsa, belki de bir gün merak ettiğimiz bütün soruların cevabını alacağız: Marilyn Monroe neden intihar etti ya da gerçekten intihar etti mi? Julius Sezar son nefesini verirken “sen de mi Brütüs” dedi mi? Piramitler nasıl yapıldı? Isaac Newton’ın kafasına gerçekten de bir elma düştü mü?


Bilim zannedildiğinden çok daha eğlenceli …


Uzay zaman teorilerinin içine girip kaybolmak istemiyorum; çünkü ben bir fizikçi değilim ve okuyucuyu da karmaşık fizik teorileri ile yormak istemiyorum; maksadım sadece eğlenceli bir yeni yıl yazısı yazmak…Sürekli uçlarda düşünen ve bu uçlardan “ortalamaya” giderek makulu bulmaya çalışan bir beyin işleyişim var… Bu yazının okuyucusunu da böyle bir işleyişe davet etmeye çalışıyorum. Şöyle bir durum düşünelim:


Geçmişe yolculuk sadece gözlemsel olarak değil, geçmişte bir özne (ya da nesne) biçiminde var olarak da mümkün diye kabul edelim ve bizim amacımız sadece büyük ikramiye isabet eden bileti satın almak değil, aynı zamanda bilerek, isteyerek tarihte bir değişiklik yapmak!


Çok sevilen bir bilim-kurgu klişesinden yola çıkalım: Adolf Hitler’in doğumunu engellemek ve böylece 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasının önüne geçmek gibi bir niyetimiz var. Geçmişe gidiyor ve Hitler’in babasını buluyoruz. Hitler’in doğumunu engelleyebilmek için Hitler’in babasını alıp dünyanın diğer ucuna götürüyor ve orada sudan bir bahane ile tutuklatıyoruz. Sonra mutlu ve mesut kendi zamanımıza dönüyoruz. Hemen internete giriyor ve arama motoruna Adolf Hitler yazıyoruz. Bekliyoruz ki tarihten Adolf Hitler ismi silinmiş, ya da en iyi ihtimalle bir Adolf Hitler dünyaya gelmiş ama 3. Reich’ın eli kanlı Führer’i olarak değil, mesela bir gezici tiyatro topluluğunda ikincil, üçüncül karakterleri oynayan sevimli biri olarak filan… O da nesi? Tarih olduğu yerde duruyor; hiçbir şey değişmemiş… Tarih kitapları da dünyanın diğer ucuna götürülerek tutuklanmış bir baba Hitler’den bahsetmiyor.


Hay Allah neler oluyor acaba?


Kediler ve Dalgalar XV‘de biraz bu konuyu deşelim. O zamana kadar buyurun Sabaton’a: Rise of Evil



(Bu yazıyla beraber, Kediler ve Dalgalar – I, Kediler ve Dalgalar – II, Kediler ve Dalgalar – III, Kediler ve Dalgalar – IV,  Kediler ve Dalgalar -VKediler ve Dalgalar-VI, Kediler ve Dalgalar-VII,  Kediler ve Dalgalar-VIII,  Kediler ve Dalgalar-IX,  Kediler ve Dalgalar-X, Kediler ve Dalgalar – XI, Kediler ve Dalgalar XII ve Kediler ve Dalgalar XIII başlıklı yazıların da okunmasını öneririm.)

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 17, 2017 06:56
No comments have been added yet.