Kediler ve Dalgalar-XV
Kediler ve Dalgalar XIV‘de Adolf Hitler’in doğumunu engellemeye çalışmış, engelleyememiştik. Anlatmak istediğimi biraz daha somutlaştırabilmek için sayısal bir örnek vereyim: İstanbul Borsası’nda 15 Aralık 2017 gününü BIST100 endeksi 109,330.17 seviyesinde kapattı. Zaman makinemizi 8,792.18 ile borsa endeksinin son 15 yılın en düşük seviyesini gördüğü 24 Mart 2003 tarihine ayarlasak, o güne gitsek ve olağanüstü büyük miktarlarda hisse senedi alarak yeniden bugüne dönsek ve borsa endeksinin 15 Aralık 2017 günü kapanışını hiç değişmemiş bulsak ne düşünürdük?
Eğer zaman yolculuğunda geçmişte yapılan bir değişiklik, bugüne hiçbir etkide bulunmuyorsa, bunun dört anlamı olabilir:
Geçmiş ve gelecek tek bir doğrusal rotada ilerlemiyor; sonsuz sayıda çatallanan tarihsel akış var ve bir zaman yolcusu geçmişe gittiğinde yarattığı değişiklik, çatallanan sayısız gelecekten sadece birine neden oluyor.
Geçmiş ve gelecek birbirine bağlı değil. Her ikisinin kendisine ait ve bağımsız bir dokusu, ya da “gerçekliği” var. Biri neden, diğeri sonuç değil.
Bugünün gerçekliği, kendisini sürekli katı ve sabit tutan bir dokuya sahip; geçmişte yapılan herhangi bir değişiklik, bugünün gerçekliği tarafından “düzeltiliyor”.
Bugün de geçmiş de sadece bir yanılsamadan ibaret. Zaman yolcusu maddesel bir yolculuk yapmıyor, sadece kendi zihninde bir yolculuk yaptığını düşünüyor.
Yukarıdakilere başka açıklamalar da ilave edilebilir; benim aklıma gelenler bunlar…
Bunlardan ilki, bizi doğrusal olmayan bir zaman boyutuna ve paralel evrenler düşüncesine götürüyor. Bu düşünceye göre her bir neden-sonuç ilişkisi, farklı bir gerçekliğe doğru çatallanan sayısız yollar yaratıyor ve zaman aslında bütün bu çatallanan yolların hepsini kapsıyor. Eğer bu açıklama doğruysa, sonsuz sayıda “bugün” var. Bunların her biri farklı neden sonuç ilişkileri ile oluştu ve herhangi bir gözlemci bunlardan sadece birini gözlemleyebiliyor.
İkinci izah yukarıdakine benzer bir mantıkla açıklanabilir ve yukarıdaki teorik açıklamaya şu da ilave edilebilir: Belki de zaman ilerlemiyor; bugüne kadar yaşanmış ve yaşanacak her şey “var” ve belki de durağan. Bir zaman yolcusu, aslında ilerlemekte olan “geçmiş” zamana değil, zaten “var” olan gerçekliklerden birine gidiyor, sonra gerisin geri kendi gerçekliğine dönüyor.
(Sigortayı biraz daha yakmak isterseniz belki Kediler ve Dalgalar II‘yi de okumak istersiniz.)
Üçüncü izah neden-sonuç ilişkisini tersine çeviriyor. Buna göre “neden” t zamanda , sonuç t 1 zamanda gerçekleşmiyor. Belki de gelecek geçmişi belirliyor yani bizim sonuç olarak gözlemlediğimiz olaylar neden olarak gözlemlediğimiz olayları yaratıyor. Kavraması biraz güç ama, belki de borsa endeksi 15 Aralık 2017 günü 109,330.17 olduğu için 24 Mart 2003 tarihli kapanış 8,792.18 olarak gerçekleşiyor, yani uzay-zamanın mevcut dokusu, kendi varlığını, bizim geçmiş olarak değerlendirdiğimiz bir zamansal derinlik içinde yaratıyor.
Dördüncü izah bizi idealist felsefenin, mistiğin alanına taşıyor. Bu izaha göre her şey bizim zihnimizde olup bitiyor ve maddi bir gerçeklik yok. Okuyucunun yorumuna bırakıyorum.
Kediler ve Dalgalar XIV‘de uçlarda düşünerek ortalamaya doğru yaklaşmanın iyi bir yöntem olduğundan bahsetmiştim. O halde Hitler’i yok etmek gibi bir uçtan diğer uca giderek yeniden düşünelim:
Zaman yolcumuz geçmişteki herhangi bir zamana gidiyor, ancak Hitler’in doğumunu engellemek gibi majör etkide bulunmuyor, mesela sadece yürüdüğü çakıl zeminde -tarihsel bir değişime neden olmayacak- bir kaç çakıl taşının yerini değiştiriyor ve geri dönüyor olsun. Bu durumda doğal olarak Hitler’in yok olmasını da, borsa endeksinin değişmesini de beklemiyoruz. Nihayetinde bir avuç çakıl taşının yeri değişti ve tarihçilerimizin neden-sonuç mantığı bakımından tarihsel akışın değişmesine gerek yok. Ancak bir fizikçinin bakış açısından bir şeyler değişti: Uzay zamanın dokusu değişti. Kelebek etkisi nedeniyle bunun da bir sonucunun olması gerekir. Acaba bu sonuç sadece bizim “tarih” dediğimiz akış bakımından mı önemsiz, yoksa hangi açıdan bakarsak bakalım mı önemsiz?
Şöyle düşünün bir resmin piksel sayısını arttırdıkça o resim netleşiyor.
[image error]
Yüksek çözünürlükteki bir resimde piksel sayısı çok fazla (örneğin en soldaki resimde inç başına nokta sayısı 1200, yani çözünürlük 1200 dpi), düşük çözünürlükteki bir resimde piksel sayısı daha düşük (örneğin ortadaki resimde çözünürlük 300 dpi, en sağdaki resimde 72 dpi)
Bu resimlerin üçüne de baktığınızda bunların bir sarı güle ait resimler olduğunu biliyorsunuz. Bu resimlerde bir noktanın yerini değiştirdiğinizde, bu değişimin etkisi soldan sağa sırasıyla inç başına 1/1200, 1/300 ve 1/72 oluyor. Eğer resim 1 dpi olsaydı, değişikliğin inç başına etkisi 1/1, yani 0 olacaktı.
Her resim, aynı zamanda baytlarla ölçülen büyüklükte bir bilgi içeriyor. Örneğin soldaki resim -diyelim ki- 2MB boyutunda bilgi içeriyorsa, ortadaki resim 500 kB ve en sağdaki resim 120 kB bilgi içeriyor. Bu resimlerin bir inç karesindeki bir alanda bir noktayı değiştirdiğinizde, bu değişikliğin byte olarak ölçülen etkisi de sırasıyla 1/2.000.000, 1/500.000 ve 1/120.000 oluyor.
Bu ölçekteki değişimlerin tarihe bir etkisi var mı? İnsanlık tarihine etkisi yok, ama belki de o bölgede yaşayan bir karınca kolonisinin tarihinde dramatik değişimlere neden oluyor. Bu da belki uzun vadede evrimsel gelişmenin tarihine etkide bulunuyor ve belki de 4 milyon yıl sonra yeryüzünde yükselecek bir akıllı karınca uygarlığının gelişimi daha ortaya çıkmadan yok olmuş oluyor…. Kelebek etkisi!!!
Konuyu biraz daha deşmeden önce bir mola vermekte yarar var:
Tarihi, olayların akışı değil bir bilgi toplamı olarak düşünün: Tarih dediğimiz, 10∞ byte büyüklüğündeki bilgi olsun. Bu durumda bizler, bu sonsuz büyüklükteki bilgiye yol açan sonsuz uzunluktaki bir formülasyonun içindeki küçük bir işlemden başka bir şey değiliz. Zaman yolcusu, geçmişe gidip bir çakıl taşının yerini değiştirdiğinde bu formülasyona çok çok küçük boyutta (mesela mesela 10-3000 ölçeğinde), Hitler’in doğumunu değiştirdiğinde ilkine göre biraz daha büyük, ancak gene de çok küçük boyutta (mesela 10-30 ölçeğinde) değiştirmiş olabilir. Bu da, Hitler’in doğumunun engellenmesi bile olsa, tarihin değişmemesi anlamına geliyor.
Bu zihin egzersizi bizi bireysel tercihler ve toplulukların davranış kalıpları konusuna getiriyor. Kişilerin tercihleri rastgeledir ve önceden öngörülemez; oysa kitlelerin davranışları rastgele değildir, belli kalıpları izler. Örneğin binlerce arabanın hareket ettiği trafikte her gün belli oranlar içinde kaza meydana gelir. (Diyelim ki, her gün 15-25 yaralanmalı, hasarlı kaza) Bu 15-25 kazaya hangi araçların yol açacağını öngöremezsiniz, ama her gün BU sayıda (bundan biraz daha az, biraz daha fazla, ya da tam bu aralıkta) kaza olacağını öngörebilirsiniz. (Zaten bütün yol mühendisliği uygulamaları da bu tip ampirik yaklaşımlara göre planlanır.)
Başka bir deyişle, tarihsel kalıplar vardır; tarih rastgele değildir. (Olaylar rastgeledir).
Buraya kadar zaman yolcumuzu geçmişe gönderdik. Kediler ve Dalgalar XVI‘da zaman yolcumuzu bir de geleceğe göndermeyi deneyelim bakalım nasıl olacak da olacak… O zamana kadar buyurun Arch Enemy’ye.. War Eternal
(Bu yazıyla beraber, Kediler ve Dalgalar – I, Kediler ve Dalgalar – II, Kediler ve Dalgalar – III, Kediler ve Dalgalar – IV, Kediler ve Dalgalar -V, Kediler ve Dalgalar-VI, Kediler ve Dalgalar-VII, Kediler ve Dalgalar-VIII, Kediler ve Dalgalar-IX, Kediler ve Dalgalar-X, Kediler ve Dalgalar – XI, Kediler ve Dalgalar XII, Kediler ve Dalgalar XIII ve Kediler ve Dalgalar XIV başlıklı yazıların da okunmasını öneririm.)