Cengiz Çandar's Blog, page 286
January 4, 2025
Google’dan ‘dijital medya’ kararı: Kanada’ya 70 milyon dolar ödeme yapıldı
Google, Kanada’daki dijital medya kuruluşlarına 100 milyon Kanada doları (70 milyon ABD doları) gönderdi. Kanada’da yasalaşan ‘Çevrimiçi Haberler Yasası’ Google ve Meta gibi şirketlerin haberleri kendi platformlarında kullanmaları karşılığında medya kuruluşlarına belli bir ödeme yapmalarını gerektiriyor.
Google, Çevrimiçi Haber Yasası’ndan muafiyet karşılığında Kanada’daki haber kuruluşlarına ödemeyi kabul ettiği 100 milyon Kanada doları, fonların dağıtımını sağlamak için tasarlanmış Kanada Gazetecilik Kolektifi’ne gönderdi. ABD’li teknoloji şirketi, fonları bağımsız yayıncılar ve yayın kuruluşları tarafından yönetilen ve federal düzeyde kurulan kar amacı gütmeyen Kanada Gazetecilik Kolektifi’ne aktardığını doğruladı.ÇEVRİMİÇİ HABERLER YASASI
Kanada’da yasalaşan “Bill C-18” sayılı Çevrimiçi Haberler Yasası, Meta ve Google gibi şirketlerin haber içeriklerini platformlarında kullanmaları karşılığında Kanadalı medya kuruluşlarına ücret ödemelerini gerektiriyor. 100 milyon dolarlık anlaşma, Bill C-18’in yürürlüğe girmesinden üç hafta önce yapıldı. Google başlangıçta, yasaya yanıt olarak Facebook ve Instagram’da haber içeriklerini engelleyen Meta’nın izinden gitmekle tehdit etmişti. Ancak anlaşmaya varıldı.
Kanada Gazetecilik Kolektifi, Aralık ortasında yaptığı açıklamada, Google tarafından paylaşılan veya yeniden kullanılan içerikler üreten medya kuruluşlarına fonların ilk kısmını Ocak ayı sonuna kadar dağıtmak için çalıştığını duyurdu. Kolektif, Google ve Meta gibi şirketlerin dijital medya kuruluşlarına haksızlık yapmaması amacıyla Mayıs ayında bağımsız yayıncılar ve yayın kuruluşları tarafından kurulan, federal düzeyde kaydedilmiş bir kar amacı gütmeyen organizasyon olarak doğdu.
GAZETECİLERE ÖDEME NASIL YAPILACAK?
Yılda 2 bin saat çalıştığı varsayılan tam zamanlı bir gazeteci için, uygun yayıncıların yaklaşık 13 bin 798 dolar alacağı hesaplanıyor. Yayın kuruluşlarının ise bu tutarın her uygun çalışan için 6 bin 806 doları bulacağı belirtiliyor.
Kanada Mirası Departmanı’ndan bir yetkili, küçük çaplı basın ve dijital platformların her gazeteci için 17 bin dolar civarında bir ödeme alacağını belirtti. Liberal hükümet, Kanada Yayın Kurumu (CBC) ve diğer yayın kuruluşlarının alabileceği para miktarına bir üst sınır koydu.
META ÖDEME YAPMAKTAN KAÇINIYOR
Google, 2023 yılında Çevrimiçi Haber Yasası’ndan muafiyet sağlamak için ödeme yapmayı kabul etmişti. Bu yasa, Google ve Meta’yı gazetecilik içeriklerinin kullanımı için ödeme yapmaya zorluyordu. Meta ise Kanadalı haberlere platformlarında erişimi engelleyerek herhangi bir ödeme yapmaktan kaçındı.
GOOGLE ABD’DEKİ BAZI BAĞLANTILARI KALDIRMIŞTI
Google, geçen yıl Nisan ayında ABD’nin California eyaletindeki haber sitelerine bağlantıları bazı kullanıcıların arama sonuçlarından kaldırmaya başladı. Bu hareket, eyalet meclisinin, şirketin içeriklerine bağlantı vermesi karşılığında medya şirketlerine ödeme yapmasını zorunlu kılacak bir yasa tasarısını geçirmesi durumunda bir tehdit niteliği taşıyan bir test olarak değerlendirildi.
Google, California’daki zorluklar yaşayan gazetecilik sektörüne destek amacıyla 110 milyon dolar ödemeyi planlıyordu, ancak arama motoru Ekim ayında buna “Vergi mükelleflerinin de on milyonlarca dolar katkıda bulunması gerekiyor” şartı koştu. Eyalet ile Google arasında bazı önemli maddeler hala tam olarak belirlenemedi.
Google’dan ‘dijital medya’ kararı: Kanada’ya 70 milyon dolar ödeme yapıldı yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Hande Yener’den ‘aşk’ itirafı
Ünlü sanatçı Hande Yener katıldığı programda özel hayatına ilişkin de samimi açıklamalarda bulundu.
Hande Yener, Hülya Avşar’ın YouTube’daki programına konuk oldu. “Sevgilin var mı?” sorusuna şöyle cevap verdi: ‘’5 yıldır sevgi lim var, benim müziklerimi yapıyor. Biz çok iyi arkadaşız, o yüzden ilk kez bir ilişkimde 5 yıl süresini geçtim. Çok şanslıyım, beni anlıyor, dinliyor. İlk söylediğim şey ‘Seni bana Allah yolladı’, ikinci söylediğim şey ‘Aileni tanımak istiyorum. Rol mü yapıyorsunbana?’ dedim ve annesiyle tanıştım.’’ Hande Yener, 5 yıldır rapçi Misha ile aşk yaşıyor.
Hande Yener’den ‘aşk’ itirafı yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
DSÖ: Safiyye’den haber alamıyoruz
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Genel Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus, İsrail’in 27 Aralık’ta gözaltına aldığı Kemal Advan Hastanesi Müdürü Husam Ebu Safiyye hakkında hiçbir güncel bilgi alamadıklarını bildirdi.
Ghebreyesus, İsrail’in Gazze’de sağlık sistemini hedef almasına ilişkin X’ten paylaşımda bulundu.
İsrail’in baskın yaptığı ve yaktığı Kemal Advan Hastanesi’nin tamamen işlevsiz kaldığını hatırlatan Ghebreyesus, 27 Aralık’ta gözaltına alınmasından bu yana hastane müdürü Husam Ebu Safiyye’nin güvenliği ve sağlık durumu hakkında hiçbir güncel bilgi alamadıklarını kaydetti.
Ghebreyesus, “İsrail’e, Safiyye’yi serbest bırakma çağrımızı sürdürüyoruz.” ifadesini kullandı.
Hastanelere ve sağlık çalışanlarına yönelik saldırıların sona ermesi gerektiğini vurgulayan Ghebreyesus, “Gazze’deki insanların sağlık hizmetlerine erişmesi gerekiyor. Ateşkes sağlanmalı.” değerlendirmesinde bulundu. (AA)
DSÖ: Safiyye’den haber alamıyoruz yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Hizbullah’tan ‘sabrediyoruz’ mesajı
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım, İsrail’in ateşkese yönelik ihlallerine karşı sabırlı davrandıklarını, Hizbullah’ın çatışıp çatışmayacağını belirleyen bir takvimin olmadığını söyledi.
Kasım, yayınladığı video mesajında, İsrail ordusunun, düzenlediği kara saldırılarında Hizbullah’ın direnişi karşısında büyük bir ilerleme kaydedemediğini belirtti.
Hizbullah’ın güçlü olduğunu ifade eden Kasım, İsrail’in yoğun saldırıları ve yıkımına rağmen hedeflerine ulaşamadığını öne sürdü.
Kasım, ateşkesin Hizbullah’ın gücünü toparlamasına katkı sağladığını belirterek, “eşi benzeri görülmemiş saldırılara” maruz kaldıklarına dikkati çekti.
Hizbullah’a kastederek direnişin bitirilemeyeceğine vurgu yapan Kasım, “İsrail hedefine ulaşamadı, direniş devam etmektedir, işgalin sürmesi mümkün değil.” dedi.
Suriye halkının gelecekte İsrail ile savaşacağını söyleyen Kasım, “Hizbullah olmasaydı Suriye’de yaşananların Lübnan’da yaşanabileceğini” savundu.
Kasım, “Ne zaman, nasıl ve hangi silahlarla direneceğine direniş liderliği karar verir. Ne anlaşma ne de 60 günlük sürenin dolması gibi direnişin çalışmasını belirleyen bir takvim yok.” ifadelerini kullandı.
İsrail’in ihlallerine değinen Kasım, “İsrail’in ihlalleriyle yüzleşecekleri uygun zamana kadar sabırlı davrandıklarını” kaydetti.
Kasım, ateşkese göre İsrail’in Lübnan’ın güneyinde işgal ettiği bölgelerden çekilmesi gerektiğinin altını çizerek, ateşkesin uygulanmasından Lübnan devletinin sorumlu olduğunu aktardı.
Hizbullah Genel Sekreteri, Lübnan Meclisi’nde 9 Ocak’ta düzenlenecek oturumda yeni cumhurbaşkanının seçilmesi için istekli olduklarını söyledi.
Lübnan ile İsrail arasında varılan ateşkes anlaşması, 27 Kasım 2024’te yürürlüğe girdi.
Anlaşmanın ikinci maddesinde, “Lübnan hükümeti, Hizbullah veya Lübnan topraklarında bulunan diğer tüm silahlı grupların İsrail’e karşı herhangi bir operasyon düzenlemesini engelleyecek ve İsrail de Lübnan’da sivil, askeri veya devlete ait hedeflere kara, deniz veya havadan herhangi bir askeri saldırıda bulunmayacak.” ifadesi yer aldı.
Anlaşma uyarınca Lübnan ordusunun, 60 gün içinde İsrail’in Lübnan’ın güneyinde işgal ettiği bölgelere aşamalı olarak konuşlanması öngörülüyor.
Ateşkese yönelik ihlallerini sürdüren İsrail, şu ana kadar Lübnan’ın güneyinde 2 beldeden çekildi.
İsrail’in, ateşkes uyarınca 60 gün olan Lübnan’ın güneyinde işgal ettiği bölgelerden çekilme süresini 90 güne veya daha fazla uzatma niyetinde olduğu belirtiliyor. (AA)
Hizbullah’tan ‘sabrediyoruz’ mesajı yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
ABD’de ‘kara kış’ alarmı
ABD’nin bugünden itibaren yaklaşık 62 milyon kişiyi etkileyecek yoğun kar, tehlikeli buz, yağmur ve şiddetli gök gürültülü fırtınaların oluşturacağı ağır kış koşullarının etkisi altına girmesi bekleniyor.
CNN’in haberine göre, ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi (NOAA), paylaştığı hava tahmin raporunda “son 10 yılın en şiddetli kar yağışı olabileceği” uyarısında bulundu.
NOAA, raporuna göre, ABD’nin büyük bir kesimini etkileyeceği tahmin edilen ağır kış havası, Cumartesi öğleden sonra başlayıp Pazartesi gününe kadar sürecek ve tahminen 62 milyon kişiyi etkileyecek.
Kar, kar fırtınası, yağmur ve buzlanmanın yanı sıra saatte hızı yaklaşık 65 kilometreye varan rüzgarlarla birlikte geniş bir bölgeyi etkileyecek ağır kış koşullarının çoğu bölgede trafikte aksamalara ve elektrik kesintilerine yol açabileceği belirtiliyor.
ABD’nin başta orta kesimleri olmak üzere bazı bölgelerinde kar kalınlığının yer yer bir metreye kadar ulaşması beklenirken sıcaklıkların sıfırın altına inmesi nedeniyle don olaylarına karşı dikkatli olunması çağrısı yapıldı.
Fırtına Tahmin Merkezi’ne göre yarın Louisiana, Arkansas ve Mississippi’nin bazı bölgeleri için 3 ila 5. seviye şiddetli fırtına tehdidini söz konusu olduğu kaydedilirken Virginia eyaletinde, yarından itibaren tüm eyaleti etkilemesi beklenen fırtına nedeniyle “olağanüstü hal” ilan edildi.
Öte yandan, NOAA, yağmur ve fırtınaların özellikle Güneydoğu’da sellere de neden olabileceği uyarısında bulundu.
Ayrıca, hava tahmini raporlarında, salı gününden itibaren ise ABD’nin doğusunun, mevsim normallerinin en az 30 derece altına kadar düşecek soğuk hava dalgasının etkisi altına gireceğine işaret edildi. (AA)
ABD’de ‘kara kış’ alarmı yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
“Buğday Tanesi” “En İyi Film” seçildi
Buğday tarlasında çıkan yangında vücudunun büyük bölümünde kalıcı yanıklar oluşan ve ellerini kaybeden AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram’ın hayatını konu alan “Buğday Tanesi” filmi, Uluslararası Asya Talent Film Festivali’nde “En İyi Film” seçildi.
Doğan Ümit Karaca’nın yönettiği, Ahmet Kutsi Karadoğan, Deniz Arna ve Erkan Bektaş gibi isimlerin rol aldığı “Buğday Tanesi” filmi, Hindistan’da düzenlenen Uluslararası Asya Talent Film festivalinde, “En İyi Film” ödülüne layık görüldü.
Bayram’ın hayat mücadelesini ve çektiği zorlukları konu alan film, 112 ülkeden 1150 film arasında mücadele etti.
AK Parti İstanbul Milletvekili Serkan Bayram da sosyal paylaşım sitesinden yaptığı açıklamada, “2025 yılının ilk büyük ödülü Buğday Tanesi’ne. Hindistan’da düzenlenen Uluslararası Asya Talent Film Festivali, 112 ülkenin ve 1150 filmin yarıştığı dev bir organizasyona sahne oldu. Amerika, İspanya, Almanya, Fransa, Avustralya gibi ülkeler, sinema dünyasının büyük sanatçılarıyla festivale katıldı. Bu gurur dolu platformda, Buğday Tanesi filmi ‘En İyi Film’ ödülüne layık görüldü. Buğday Tanesi olarak ülkemizi uluslararası arenada başarıyla temsil etmeye devam edeceğiz.” ifadelerini kullandı.
2022 yapımı film, dünyanın birçok festivalinden de ödülle dönmüştü. (AA)
“Buğday Tanesi” “En İyi Film” seçildi yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Yunus Emre Vakfı soruşturmasında 8 tutuklama
Yunus Emre Vakfının sahte şirketler üzerinden naylon faturalarla zarara uğratıldığı iddialarına ilişkin başlatılan soruşturmada gözaltına alınan 11 şüpheliden 8’i tutuklandı.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında gözaltına alınan şüphelilerin emniyetteki işlemleri tamamlandı.
Sağlık kontrolünün ardından Ankara Adliyesi’ne getirilen şüpheliler, soruşturmayı yürüten savcıya ifade verdikten sonra tutuklama talebiyle nöbetçi sulh ceza hakimliğine sevk edildi.
Zanlılardan M.D, M.Ç, S.Y, E.E, E.T.E, F.K, H.K ve M.K “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” ve “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” suçlarından tutuklandı, İ.K, F.G.E ve S.İ. adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
– Soruşturmanın geçmişi
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığının Yunus Emre Vakfının tabela şirketlerinden alınan naylon faturalar ile zarara uğratıldığı yönündeki suç duyurusu üzerine soruşturma başlatmıştı.
“Zimmet”, “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma”, “edimin ifasına fesat karıştırma”, “sahtecilik”, “nitelikli dolandırıcılık” ve “suçtan kaynaklanan mal varlığı değerlerini aklama” suçlarından soruşturma başlatan savcılık, aralarında eski kurum çalışanlarının da olduğu 15 kişi hakkında gözaltı kararı vermiş, 11’i yakalanmıştı. (AA)
Yunus Emre Vakfı soruşturmasında 8 tutuklama yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Marapi yeniden faaliyete geçti
Endonezya’daki Marapi Yanardağı yeniden faaliyete geçti
Endonezya’nın Sumatra Adası’nın batısındaki Marapi Yanardağı yeniden faaliyete geçtiği gözlendi. Yanardağda patlamalar meydana geldiği ve yanardağın kül püskürttüğü belirtildi. (AA)
Marapi yeniden faaliyete geçti yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
PORTRE Yeşilçam’ın unutulmayan Yaşar Usta’sı: Münir Özkul
Yeşilçam sinemasında canlandırdığı rollerle izleyicinin gönlünde yer edinen usta oyuncu Münir Özkul, vefatının 7. yılında yad ediliyor.
İstanbul’da 15 Ağustos 1925’te dünyaya gelen sanatçı, İstanbul Erkek Lisesi’nde eğitim gördü. Bakırköy Ortaokulu’nda 1937’de ilk kez sahneye çıkan sanatçı, daha sonra 1940’ta kurulan Bakırköy Halkevi sahnesinde, “Erkek Güzeli” oyunundaki başarısıyla adını duyurdu.
Özkul, 1948’de Ses Tiyatrosu’nda sahnelenen “Aşk Köprüsü” ile profesyonel olarak oyunculuğa adım attı, daha sonra Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’ye geçti.
Usta oyuncu, 1951’de John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” ile John Millington Synge’in “Babayiğit”, 1954’te George Axelrod’un “Yaz Bekarı”, 1955’te John Patrick’in “Çayhane” eserleri ile “Bana Çiçek Yollama”, “Generalin Aşkı”, “Yağmurcu” ve “Godot’yu Beklerken” adlı oyunlarda rol aldı.
Muhsin Ertuğrul yönetimindeki Küçük Sahne’ye geçen Özkul, 1951’de John Steinbeck’in “Fareler ve İnsanlar” ile John Millington Synge’in “Babayiğit”, 1954’te George Axelrod’un “Yaz Bekarı”, 1955’te John Patrick’in “Çayhane” eserlerinde, “Bana Çiçek Yollama”, “Generalin Aşkı”, “Yağmurcu” ve “Godot’yu Beklerken” oyunlarında rol aldı.
İstanbul Şehir Tiyatroları ve Ankara Devlet Tiyatrosunun yanı sıra özel tiyatrolarda da görev yapan sanatçı, Sadık Şendil’in “Kanlı Nigar” oyunundaki rolüyle 1968’de İlhan İskender Armağanı’nın sahibi oldu.
Münir Özkul, bir röportajında sanat yaşamında 5 kişinin büyük etkisi olduğunu düşündüğünü, bu isimlerin Muhsin Ertuğrul, Ferdi Tayfur, Haldun Dormen, Sadık Şendil ve Şakir Eczacıbaşı olduğunu ifade etmişti.

– Dümbüllü’nün kavuğunun, Kel Hasan’dan sonraki sahibi oldu
Geleneksel Türk tiyatrosunun son temsilcisi İsmail Hakkı Dümbüllü, Kel Hasan’dan devraldığı 50 yıllık kavuğunu 1968’de Özkul’a teslim etti.
Usta oyuncu, Haldun Taner’in “Sersem Kocanın Kurnaz Karısı” oyunundaki rolüyle “Avni Dilligil”, “Ulvi Uraz”, “İsmet Küntay” ve “İsmail Dümbüllü” ödüllerinin sahibi oldu.
Sinema filmlerinde 1950’li yıllardan itibaren rol alan sanatçı, oynadığı karakterlerle beğeni topladı.
Özellikle 1970’li yıllarda, kalabalık kadrolu Ertem Eğilmez filmlerinde önemli rolleri üstlenen Özkul, Hababam Sınıfı serisindeki Özel Çamlıca Lisesi’nin tatlı sert müdür yardımcısı “Kel Mahmut” tiplemesiyle hafızalara kazındı.
Yönetmenliğini Sırrı Gültekin’in yaptığı 1979’da yayınlanan,Tarık Buğra’nın eseri “İbiş’in Rüyası” adlı yapımla ilk kez televizyon dizisinde rol alan başarılı oyuncu, dizilerin yaygınlaşmaya başladığı 1990’lı yıllarda, “Uzaylı Zekiye”, “Ana Kuzusu”, “Şaban ile Şirin” ve “Reyting Hamdi”de yer aldı.
– “Yaşar Usta” ile hafızalara kazındı
Münir Özkul, “Mavi Boncuk”, “Bizim Aile”, “Aile Şerefi”, “Gülen Gözler”, “Neşeli Günler”, “Gırgıriye” ve “Görgüsüzler” adlı filmlerde Adile Naşit ile başrolleri paylaştı.
“Sev Kardeşim” filmindeki rolüyle 1972’de Altın Portakal Film Festivali’nde “En İyi Erkek Karakter Oyuncu Ödülü”ne layık görülen usta sanatçı, “Bizim Aile” filminde canlandırdığı “Yaşar Usta” rolüyle de 1977’de Azerbaycan Film Festivali Özel Ödülü’nün sahibi oldu.
Sanatçı, Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali tarafından 2006’da verilen Onur Ödülü’ne değer görüldü, 2014’te 18. Afife Tiyatro Ödülleri’nde Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü’nü, 2015’te ise Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü’nü aldı.
Hayriye, Ferdi ve Güner adlı 3 çocuğu bulunan sanatçıya, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 1998’de “Devlet Sanatçısı” unvanı verildi.
Modern Türk tiyatrosunun kurucusu sayılan Muhsin Ertuğrul, “İnsan ve Tiyatro Üzerine Gördüklerim” adlı kitabında yer verdiği bir anısında, Özkul’un 12 yaşındayken sahneye çıktığı Ankara’daki bir tiyatro oyununu Mustafa Kemal Atatürk’ün de izlediğini, etkili bir oyunculuk sergileyen Özkul’u Atatürk ile tanıştırdığını belirterek, Atatürk’ün Özkul’a “Çocuk, çok büyük bir tiyatrocu olacaksın.” dediğini aktarmıştı.
Münir Özkul, 5 Ocak 2018’de vefat etti. Sanatçının cenazesi, Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde gerçekleştirilen törenin ardından Bakırköy Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedildi. (AA)
PORTRE Yeşilçam’ın unutulmayan Yaşar Usta’sı: Münir Özkul yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Hüseyin Yayman: PKK’nın dağda durması için sebep yok
CNN Türk ekranlarında yayınlanan Hafta Sonu programında Hakan Çelik’in bu haftaki konuğu TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Yayman oldu. Yayman “PKK’nın dağda durması için hiçbir sebep yok. PKK eğer gerçekten bir demokrasi, özgürlük talebi varsa bunlar sağlanmış durumda” dedi.
TBMM Dijital Mecralar Komisyonu Başkanı Doç. Dr. Hüseyin Yayman’ın açıklamaları şöyle:
İnsanın karakteri kaderidir diye bir söz var. Hayata iyimser pencereden bakmak çok önemli, çok değerli. CNN Türk’te uzun süre yorumculuk ve program yaptım, çok keyifli zamanlardı. Sonra siyasete girdim. Ben siyasal mezunuyum, o zaman bizim hocalarımız farklı partilerin danışmanlıklarını yapıyordu. Projeler yapmaya başladık. Kimse Doğu – Güney Doğu’ya gitmek istemezdi, 95 yılından bahsediyorum.
“FERDİ TAYFUR İKONDU”
Ferdi Tayfur bir dönemin ikonlarındandı, Allah rahmet eylesin. 1992 yılında İstanbul’da onun konserine gittim, Gülhane Konseri. Ferdi Tayfur için farklı değerlendirmeler var. Bir sanatçı olmanın ötesinde yakın dönem tarihinin tanıklarından birisi. Tayfur’un 1950’yle başlayan göç olgusuyla birlikte tarımda makineleşme oluyor, insanlar tarımda iş gücü oluşuyor, şehirlere geliyorlar, şehirlerin çeperlerinde gecekondu olgusu ortaya çıkıyor. Bunla birlikte çeşmenin başına gelmez olaydım sözleri çıkıyor. Toplumsal değişim yaşanırken yeni sosyoloji oluşuyor, bunun sanat ve siyasette temsilcileri oluyor. Bunun sanatta temsilcileri Ferdi Tayfur, Orhan Gencebay ve Müslüm Gürses.
Demokrat Parti’yle başlayan değişim yeni gecekondular ve sınıf ortaya çıkarttığında değişim talebi Ecevit gibi Karaoğlan’a denk geliyor. Afrikalıların bir sözü var, müzik değişirse vals de değişir. 70’lerdeki müzik farklıydı. Bir kez daha Allah rahmet eylesin. 5 bin kişi hastanede toplandı, miting gibi dualar okundu. Yaşarken çok kıymeti bilinmiyor, Sezen Aksu, İbrahim Tatlıses gibi kişilerin kıymetini yaşatabilmek lazım.
PKK SİLAH BIRAKACAK MI?
Ben olumlu düşünüyorum, bu sürecin bir takım problemleri olacaktır. Sürecin sonunda Türkiye’nin bambaşka bir iklime bürüneceği, terör örgütünün silah bırakacağı düşüncesindeyim. 90’lı yıllardan itibaren Diyarbakır, Doğu Beyazıt’ı bilen birisi olarak söylüyorum. Sorunlar var. Osmanlı İmparatorluğu bu meseleleri çözemediği için Fransız Devrimi’yle başlayan milliyetçilik talebi imparatorlukları etkiliyor. Birinci Dünya Savaşı çıkıyor, savaş sonrasında Arabistan, Orta Doğu’yu kaybediyoruz, sonra Şeyh Sait isyanı çıkıyor. Bu meseleyi çalışan bir insan olarak burada iki farklı siyaset var. Bu meselede söylenmedik söz kalmadı. SHP’nin Kürt raporu var. Türkiye’de fikirsiz siyaset var. Engin Alan değerli bir komutandır, gitsin baksın bakalım tarihte ne söylenmiş. Türkiye 10 milyar dolarını PKK ile mücadeleye harcıyor.
Cumhurbaşkanımız bir sorun varsa bu sorunu ben çözerim demiş. Bilmeden konuşmak tuhaf geliyor. Bugün Kürt sorunu denen sorun yoktur. Kürtçe yayın yapan radyo TV var. Bu kanal kurulsun diye insanlar cezaevlerinde yattılar. Türkiye’de DGM’ler vardı, herkes yargılandı, bunları AK Parti kaldırdı. Olağanüstü Hal Valiliği vardı. OHAL diye kavram vardı, AK Parti kaldırdı. Kürt Enstitüsü kurulsun diyen Ahmet Türk’ler ihraç edildiler. İnsanlar cezaevinde çocuklarıyla kendi dillerinde konuşamıyordu. Gazete, dergi çıkarmak yasaktı, şimdi Kürtçe propaganda yapılıyor. PKK’nın dağda durması için hiçbir sebep yok. PKK eğer gerçekten bir demokrasi, özgürlük talebi varsa bunlar sağlanmış durumda.
“TÜRKİYE’NİN RIZASI OLMADAN BU BÖLGEDE HİÇBİR ŞEY OLMAZ”
2013’te bu sayın komutanın söylediği uluslararası yapılar, CIA, MOSSAD istihbarat örgütleri Kandil’de canilere dedi ki, siz Türklerle ne anlaşma yapıyorsunuz, size Suriye’de devletçikler vereceğiz dediler. 2013’te Suriye’de devletçik elde etmek isteyen terör örgütü masayı devirdi. Şu anda Suriye’de PKK’nın durumu ne? Tel Rıfat’ı terk ettiler, Münbiç’i, Kamışlı, Deyrzor’u terk ettiler, edecekler. Bu Türkiye’nin rızası olmadan bu bölgede hiçbir şey olmaz.
PKK’nın başı Öcalan örgütüne diyecek ki silah bırakın. Burada iki senaryo var. Bahçeli’nin çağrısına Öcalan dedi ki, silahları bırakın. Ne olacak söz kimde olacak? Terör örgütünde, ne dediler silahları bırakıyoruz. Niye bıraksın, neden bıraksın, dağda kalması için sebep yok. PKK dağa çıktığındaki tüm sorunlar çözülmüş durumda.
Silah bıraktım deseler ne olacak? Türkiye büyük bir problemden kurtulmuş olacak. Biz bu meseleye Türkiye’nin demokratikleşme meselesi olarak ele alıyoruz. Ana dilde eğitim meselesi kalmış. Bu meselede de Türkiye diyor ki, bunu görüşebilirim, sen silahı bırak diyor.
PKK, Öcalan’ın çağrısını kabul etmiyoruz derse ne olacak? Cumhurbaşkanı ve Bahçeli diyecek ki, biz dedik ki silah bırakın dedik, kabul etmediniz diyecekler. Biz daha ne yapabiliriz ki deyip siyaseten üstünlük elde edecekler. PKK’nın partisi konumunda olan DEM Parti, Öcalan’ı paravan olarak kullanıyor görünecek. Neden sonuç ilişkisiyle süreç analizi yapıyorum. PKK silah bırakmalıdır, Kürt sorunu yoktur, terör sorunu vardır. Burada şunu görmesi gerekiyor PKK’nın orada sözde terör elebaşları var, baronlar var, onların dağa çıktığı bir dünya yok, bu gerçeklikten kopmuş bir terör örgütü var. Onlar biz savaşmaya devam edeceğiz derse Türkiye büyük bir devlettir, gereği de yapılır.
“DRONE, İHA, SİHA’LARLA PKK YOLUN SONUNA GELDİ”
Türkiye’nin kararlı tavrı önemliydi. Askerlerin görüşleri var. Fikret Bila kitap yazdı. Doğan Güreş’in demeçleri var. Mehmet Ali Kışlalı’nın kitapları var. Türkiye’de terörle mücadele hep bir problemle yürüdü. TSK konuyu kavrayamadı, araç gerek yok. Türkiye’ye ilk savaş helikopteri 1992 yılında geldi. Savaşan helikopterler 92’de geldi. Doğan Güreş, zırhlı araçlarımız yoktu, Doğu Almanya’dan silahları aldık getirdik, asimetrik savaşı öğrendik dedi. Bu teknoloji şu anda öyle bir noktaya geldi ki, drone, İHA, SİHA’larla PKK yolun sonuna geldi.
2013’te Türkiye MGK’sında konuşularak bir strateji belirlendi. PKK, şehirlerde çukur açtığında devlet siz çukur açın mı dedi, çukura gömdü.
PKK’nın bir hak arama talebiyle mi, Türkiye’yi bölme talebiyle mi, uluslararası örgütlerin taşeronluğu mu, bu süreçten itibaren anlayacağız. PKK’nın 78’de kurulduğu dönemle şu an farklı, dünya değişti. PKK’nın partisi olarak DEM Parti tarafından dile getirilen tüm talepler Cumhurbaşkanımız tarafından gerçekleştirilmiştir. Ana dilde eğitim meselesi hariç, bu konuşulur.
ABD’nin Afganistan, Irak’ta yaptıklarını gördük. El altından onlara silah verdiler. IŞİD dahil olmak üzere laboratuvar şartlarında üretilmiş yeni terör örgütleri çıktı.
“SURİYE VEKALET SAVAŞININ MERKEZİ HALİNE GELDİ”
Suriye bahsi çok önemli. Günümüzdeki vekalet savaşının merkezi haline geldi. Suriye meselesi dediğimizde Rusların matruşkaları gibi Suriye dedik, İran çıktı, Rusya çıktı, ABD çıktı, BAE çıktı. Suriye ülkelerin vekalet savaşı yaptığı bir ortam oldu. Yeni dönemle beraber vekalet savaşı son buldu. Rejimi ihraç etmek isteyen ülkeler var. BAAS denen zalim yönetim modelinin günümüz dünyasında karşılığı olmadığı anlaşıldı. Suriye’de vekalet güçlere güvenerek iş yapan yapıların PYD, YPG gibilerin karşılığı olmadığı anlaşıldı. Biz tarihin doğru yerinde durduk, gelişmeler de neticesi oldu. Biz öğrenciyken Sovyetler Birliği dağılmaya başladığında şu kavram doğdu, Sovyetler Birliği milletler mezarlığıdır.
Temel soru şu, Ahmet Şarra yarı teokratik din devleti mi kuracak, Norveç benzeri devlet mi kuracak, Suriye özelinde bir devlet mi kuracak? Bence üçüncüsü. Kuşatıcı kapsayıcı yönetim biçimi olacak. Suriye Suriye olacak. Bu konuda farklı düşünen insanlar var. Burası nasıl olacak diye. Buraya gelmeden önce kanaat önderi Nasreddin Eskiocak var, kendisi Alevi. Hiç kimsenin kimliğine bakılmaz. Gündelik siyasetin dışında değerli bir insandır. Milletvekillerimizle toplandık, Alevi kanaat önderlerimizi ziyaret ettik. Temel mesaj vardı, Şam’da Humus’ta Halep’te kimliğinden dolayı zulüm gören bir kardeşimiz varsa ve biz onun yanında yer aldıysak bugün de Suriye’de Alevi kardeşlerimize karşı zulüm olursa bunun karşısında oluruz, oluyoruz da zaten. Suriye’deki Alevi kardeşlerimizin akrabaları Samandağ’da Defne’de. Kardeşler arasında kırgınlık olur ama küslük olmaz.
Suriyeliler geri döneceklerdir. Türkiye’de 2.8 milyon civarında Suriyeli var. Bunların dönmesi şu açıdan önemli, geri dönecekler orada serbest seçimler yapılacak. Suriye meselesinde Hataylılar olarak doğrudan muhatap olan vilayetlerden biriyiz. Hatay’da 280 bin civarında Suriyeli var. Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa’da çok var.
Suriye’de belirsizlik olursa Suriyelilerin dönmesiyle ilgili sorunlar olabilir. MİT Başkanı İbrahim Kalın, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Cumhurbaşkanımız Erdoğan defalarca bölgeye geldi. Güvenli, düzenli olarak bunların geri dönmesi için Türkiye üzerine düşeni yapıyor.
Hüseyin Yayman: PKK’nın dağda durması için sebep yok yazısı ilk önce Radikal üzerinde ortaya çıktı.
Cengiz Çandar's Blog
- Cengiz Çandar's profile
- 6 followers

