Atilla Atalay's Blog, page 26

October 3, 2012

Latif Demirci/ Hürriyet

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 03, 2012 00:05

October 2, 2012

HAFTANIN PENGUEN KAPAA

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 02, 2012 23:45

SEVGİLİ DÜŞMANIM

Can Barslan'ın yazıp Zeki Alasya, Metin Akpınar, Selim Naşit, Kenan Pars, Nevra Serezli gibi bir çok usta oyuncunun rol aldığı 1988 yapımı bu dizi TRT TV1 de yayınlanmıştı. İlk akla gelen hatta ilk "Absürd" yerli Tv Dizisidir. O zamanki teknolojik olanaklar bir yana, TV yöneticileri ve oyuncuların konuyla ilgili "cesareti" dikkat çekicidir. Program içinde on dakikalık bir skeçken gördüğü ilgi üzerine süresinin uzatılması ise çoğu televizyon izleyicisinin zaman içerisinde nasıl bir vasatlık tuzağına çekilip deyim yerindeyse el birliğiyle zeka tutulmasına uğratıldığının göstergesidir.Şimdilerde bazı mizahı yetersiz komedi dizileri eleştirilirken "Bu espri tarzı geçmişte kaldı aebi yia" cümlesine sıkça rastlanıyor. Fakat tam da tersi, geçmişte şimdikinden çok daha ileri ve cesur şeyler denenebiliyordu. Ortada milleti gerizekalılaştırmaya and içmiş kerameti kendinden menkul yöneticiler, "televizyon guruları" ve" raiting çeteleri" yoktu.

Not: Enes Yavuz mesaj atıp aynı yıllardaki "Köşe Dönücü"yü hatırlattı. Ben onu video filmi olarak hatırlıyordum ama TV de de yayınlanmış. Ne güzel diziler, insan aklı ve televizyon programları için ne güzel zamanlarmış. Sonraki yıllarda Ferhan Şensoy'un sahneye koyduğu "Aptallara Güzel Gelen TV Dizileri" aradaki dönüşümü net olarak bir cümleyle özetliyor aslında.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 02, 2012 12:07

HAFTANIN LEMAN KAPAA

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 02, 2012 09:11

October 1, 2012

MUHAFAZAKAR TÜRKÜCÜ SÜHA PÖTİBÖR EDEBİYLE SÖYLÜYOR


* Ana ben konservatifem (uzun hava)
* İyi bi yere müdür olanda
* Bana herşey edep yerimi hatırlatıyor (Oyun havası)
* Ak ellerin gözüküyor
* Dam üstünde un elemez, şık olmaz
* Bir evler yaptırdım AOÇ içine
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 01, 2012 11:10

September 29, 2012

September 27, 2012

EKİM LMANYAĞI'NDAN ÖZETLE SARI DOBRA...


GERİ'NİN ELLİ DONU GINA GETİRDİ
           Sevgili Sarı Dobra Lanbânu Ohnur hanım. Samimiyetle söylüyorum ki, gerek ilişki duayeni sıfatıynan biz ilişkiseverlere yaptığınız öneriler, gerekse sarı ve dobra halinizle hakiykaten bu memlekete büyük hızmetlerde bulunuyorsunuz. Serkut'la yaşadığımız ilişkiye sizden başkası bir çözüm getiremez diye düşünüyorum. Eğer sizden de bir netice alamazsam şu sıralar yaygın olduğu üzere Sayın Seda Sayan gibi Başbakan'a mektup yazarak durumumu açmayı düşünüyorum... Kuvvetle tahmin ediyorum ki, Serkut salağı ilişkimizi böyle örselemeye devam ederse bir gece Sayın Başbakanımız kendisine sürpriz bir telefon açarak "Serkut, nooluyo oğlum, az akıllı olucan bak" diyecektir.
            Beyim Serkut'la ÖSYM vasıtasıyla tanıştık. Birgün Vahide Yengemlerin Güngören'deki evi önünde bulunan parkta cimnastik yaparken bana yaklaşarak
            "Pardon, Berna Granül siz misiniz, enternette yayınlanan sınav sonuçlarına göre ÖSYM beni size yerleştirmiş, kayıt için neler gerekiyo acaba" dedi.
            Elbette espiri yapıyordu. Tanışmak için bir vesile yaratıyordu. Kendisinin bu cingöz, espirili, hafif kumral, omuzdan geniş, füme cam sıfır Doblo'lu ve SGK'lı hali ilgimi çekmekte gecikmedi. Espiriyle başlayan ilişkimiz kısa sürede aşka oradan nikah cüzdanına dönüştü. Yeri gelmişken şunu söyleyeyim. Memur nikah cüzdanını bana verdiğinde, salondan Vahide Yengem, Samet Dayım, Fikri Eniştem felan "Ayağına bas ayağına" diye bağırmışlardı. Ben de adettir diyerek usulca Serkut'un ayağına basmıştım... O dakkada nasıl bir manyak olduğunu anlamalıydım. Çünkü, ayağına hafifçe dokandım diye bana
            "Lan naaptın, rugan pabuçlarıma geri karı" diyerek o kadar insanın arasında masanın altına girip ayakkabılarını ıslak mendille silmişti. O zaman farkına varmalıydım, Serkut hastalık derecesinde titiz piskopat bir insan idi... Hijyen hayvanı idi... Daha evliliğimizin ilk haftasında günde beş kez don değiştirip bana haftada elli don çamaşır çıkardığında hayatımın çamaşır makinası başında geçeceğini anlamıştım ama artık çok geç idi... Ömrümü bu gerizekânın elli donunu yıkayarak mı geçirecekdim?
 
CIBLAK BİR ŞEKİLDE ÖRDEKLE YAKALIYORUM
 
            Serkut, o beğendiğim, görür görmez "Ahanda bay doğru, vallaha da ruh ikizim" dediğim adam sadece hijyen manyağı değil, aynı zamanda hastalık hastası biri çıktı. Sabahları ördeğe işiyor, kendince idrar tahlili yaparak sıhhat durumuna bakıp öyle evden çıkıyordu. Onu altı cıblak bir durumda ördeğe işerken ilk gördüğümde "Rabbim, elalem TOKİ'sinde fitbol yahut at yarışından başka fena bir alışkanlığı olmayan kocasıyla mutlu mesut hayat geçirirken ben kimle yuva kurdum böyle" diye isyan etmişdim. Ama zamanla alışıyor tabii insan "Bu da benim beyim, naapayım, bari çocuk yapayım" diyor...
 
İLK YAVRUMUZ REŞAT DÜNYAYA GELİYOR
 
            Hijyenik aşkımızın ilk meyvası Reşat dünyaya geldiğinde Serkut bi süre normala döndü. Herkeşin beyi gibi akraabalarla konuşup eğleşti, tebrikleri ve bebeğe takılan çeyrek altınları kabul etti, hafta sonları AVM'lere gitti, benzincide arabasını yıkattı, Lig TV bağlattı. Sevinçten içim içime sığmıyordu. Gerçi Serkut'un elli donu üzerine bi de mütemadiyen pisleyen bebeğimiz Reşat'ın öte berisi eklenmişti, rüyalarımda bilen çamaşır makinası görüyordum ama olsundu. Normal sayılabilecek bir beyim ve minik bir yavrum vardı, varsın elli don yıkayayımdı...
AYŞE'NİN SMS'İNİ BULUYORUM
            Ben de her normal kadın gibi ara sıra beyim heladayken onun ceb telefonunu kontrol ediyor, alışveriş fişleriyle kredi kartı ekstresini gözden geçiriyor, gömleklerini ve arabasının çeşitli yerlerini kokluyor, CSI lardan öğrendiğim üzere zaman zaman da luminol sıkıp mor ötesi ışıkla öte berisini inceliyordum. Rüyasında konuşturup feyzbuk ve mail şifresinin domeztos79 olduğunu öğrenmiştim. Tükkandaki bilgisayarın (açık parfüm üzerine tükkanı var kendisinin) şifresi ise Reşat'ın doğum tarihiydi. Cebinin Pin'i 4675 Puk'u 7865 di, anne kızlık soyadı Tabokan idi.
            Yuvamı korumak, saadetime gölge düşürmemek için herşeyi yapıyor, her önlemi alıyordum yani. Gelgelelim yetmedi... Birgün ceb telefonundaki SMS lerden birinin Ayşe adında bir kadından geldiğini gördüm. Kendisine direkman sorup "bunaltan dırdırcı kadın" olmak istemediğimden uykusunda konuşmasını bekledim. Fekat uykusunda askerdeki kasatura numarasından, lig fikstürüne, İDO kış tarifesinden, mikroplarla mücadeleye kadar her konuda bülbül gibi şakımasına rağmen bir türlü SMS'çi Ayşe hakkında tek laf etmedi.
GÜZELCENE KAFAYI SIYIRIYORUM
            Şübhe içimi bir kurt gibi kemiriyor idi. Sinirimden o gerinin elli donunu birden renk bırakan lacivert moher kazakla yıkayıp mahvettim. Bu hareket onu iyice evden soğuttu. Ama ben kafayı sıyırmıştım bir kere. Tükkanın önünde kah bir simitci, kah piyango biletçisi, kah dilenci kılığına girerek onu gözetliyordum. Birgün simitci kisvesindeyken zabıta memuru Yücel ile kavga ettik. Tezgahımı alıkoymaya çalışınca kendisinin kafasını yardım. Dikiş attırmak için Özel Damar Hastanesi'ne gittiğimiz sırada da hastabakıcı Sururi ile tanıştım. Olup bitenler bizi birbirimize yakınlaştırmıştı. Hep beraber alkol aldık. Sonra gece Özel Damar Hastanesi'nin boş bir süitinde Yücel ve Sururi'nin oldum.  (.....) Ekim Ayı Lmanyak Dergisi'nden kısaltılarak
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on September 27, 2012 02:50

Atilla Atalay's Blog

Atilla Atalay
Atilla Atalay isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Atilla Atalay's blog with rss.