İkizalev Quotes
İkizalev
by
Binnur Şafak Nigiz101 ratings, 4.14 average rating, 14 reviews
İkizalev Quotes
Showing 1-16 of 16
“Nurşanis," dedi kolları beni sıkıca sarmaya devam ederken. "Sana çok aşığım, Nurşanis. Sana o kadar aşığım ki, sana olan bu aşkımı beni deşebilecekleri bir bıçak bildiler."
"Aptal." Yüzümü boynuna saklarken gözlerimden akan yaşlar tenine damlıyor, teninde bir mumun eriyip düşen damlaları gibi donarak bana dair izler bırakıyordu. "Ben de sana çok aşığım, Arjen. Yemin ederim sana çok aşığım. Bir insan bir insana bu kadar aşık olmamalı, sana o kadar aşığım.”
― İkizalev
"Aptal." Yüzümü boynuna saklarken gözlerimden akan yaşlar tenine damlıyor, teninde bir mumun eriyip düşen damlaları gibi donarak bana dair izler bırakıyordu. "Ben de sana çok aşığım, Arjen. Yemin ederim sana çok aşığım. Bir insan bir insana bu kadar aşık olmamalı, sana o kadar aşığım.”
― İkizalev
“Eve geldiğimi hissetmiştim.
Gerçek bir yuvaya...
Her şey tersine dönmeden ve en büyük kabusum başlamadan önce kurulmuş, kabusumun başlamasıyla beraber başıma yıkılmış olan yuvam...
Bulanık gözlerle binaya bakarken düşündüklerim bunlardı. Kafama başka hangi düşünceler uğradı, hangi düşüncelerin ateşinde yandım o an için hatırlamıyorum. Sadece başıma yıkılan yuvama baktığımı hatırlıyorum. Korhan'a bakmak gibiydi. Korhan da bana yuvama bakıyormuşum gibi hissettirirdi ve Korhan da başıma yıkılmıştı.”
― İkizalev
Gerçek bir yuvaya...
Her şey tersine dönmeden ve en büyük kabusum başlamadan önce kurulmuş, kabusumun başlamasıyla beraber başıma yıkılmış olan yuvam...
Bulanık gözlerle binaya bakarken düşündüklerim bunlardı. Kafama başka hangi düşünceler uğradı, hangi düşüncelerin ateşinde yandım o an için hatırlamıyorum. Sadece başıma yıkılan yuvama baktığımı hatırlıyorum. Korhan'a bakmak gibiydi. Korhan da bana yuvama bakıyormuşum gibi hissettirirdi ve Korhan da başıma yıkılmıştı.”
― İkizalev
“Seni kovmuşum gibi davranıyorsun."
"Kalbinden kovdun."
"Ama evden kovmadım."
"Kalbin benim evim zaten," dedi sertçe. "Beni evimden kovdun.”
― İkizalev
"Kalbinden kovdun."
"Ama evden kovmadım."
"Kalbin benim evim zaten," dedi sertçe. "Beni evimden kovdun.”
― İkizalev
“Yer önemli değildi, nerede olursak olalım, birbirimizden gitme ihtimalimiz hep vardı.
Gitmelere alışmıştık, gelmeleri de birimiz öğrense diğerimiz unutuyordu.”
― İkizalev
Gitmelere alışmıştık, gelmeleri de birimiz öğrense diğerimiz unutuyordu.”
― İkizalev
“Yanına da yatırdın beni, iyi hadi, uyu zıbar artık."
"Bu yatağın duvar kenarı yok ki, ya gözümü kapattığımda kalkar gidersen beni bırakıp?"
"İçince aynı budala gibi konuşuyorsun?"
"Aşıksın sen bu budalaya. Değil mi? Aşık mısın bana sen, Nurşan?"
İçim acırken, "Sabah ayılınca zebellah gibi başıma dikilip kafama kakacağın şeyler söyler miyim sanıyorsun sana ya?" diye homurdandım.
"Aşıktıysan bana demek ki.”
― İkizalev
"Bu yatağın duvar kenarı yok ki, ya gözümü kapattığımda kalkar gidersen beni bırakıp?"
"İçince aynı budala gibi konuşuyorsun?"
"Aşıksın sen bu budalaya. Değil mi? Aşık mısın bana sen, Nurşan?"
İçim acırken, "Sabah ayılınca zebellah gibi başıma dikilip kafama kakacağın şeyler söyler miyim sanıyorsun sana ya?" diye homurdandım.
"Aşıktıysan bana demek ki.”
― İkizalev
“Neden kendini bu kadar çok suçladığını bilsem, o suçluluğu durdurmak için kendimi bile yok ederdim."
Elleri beni son kez kavradı.
"Bana olan hiçbir şeyin sorumlusu sen değilsin ama sana yaptığım her şeyin sorumluluğu ölene kadar benim boynumun prangası, yüzümün yarası, ellerimin ateşi olarak kalacak." Bir şey söylememi istemiyor gibi yavaşça beni serbest bırakıp, "Ben bu utançla sana gelip duracağım, sen başkasının utancı için benden kaçma, iki gözüm.”
― İkizalev
Elleri beni son kez kavradı.
"Bana olan hiçbir şeyin sorumlusu sen değilsin ama sana yaptığım her şeyin sorumluluğu ölene kadar benim boynumun prangası, yüzümün yarası, ellerimin ateşi olarak kalacak." Bir şey söylememi istemiyor gibi yavaşça beni serbest bırakıp, "Ben bu utançla sana gelip duracağım, sen başkasının utancı için benden kaçma, iki gözüm.”
― İkizalev
“Eskiden senin için beni arkada bırakmak kolaydı. Gidersen gelmem diyordun." Gülümsedim ama gülümseyişim bile yorgundu. Fark etmiş gibi gülümsememe baktı ve iç çekti. "Şimdi senden giden benim, arkamda bırakmaya çalıştığım sensin ve yine durmadan önüme çıkan, bana gelen sensin. Kader böyle bir şey mi?"
"Hayır," dedi. "İkiz alev böyle bir şey."
"İkiz alev," diye onayladım.
"İkiz alev bile ayrı yazılıyor, Nurşan. Sen ve ben ikiz alev değiliz. İkizaleviz. Birleşik. Bir. Bütün. Tek bir kelime olarak."
"Tek parçayken paramparça olduk."
"Biliyorum ama buna rağmen baksana nasıl tek parçayız hala.”
― İkizalev
"Hayır," dedi. "İkiz alev böyle bir şey."
"İkiz alev," diye onayladım.
"İkiz alev bile ayrı yazılıyor, Nurşan. Sen ve ben ikiz alev değiliz. İkizaleviz. Birleşik. Bir. Bütün. Tek bir kelime olarak."
"Tek parçayken paramparça olduk."
"Biliyorum ama buna rağmen baksana nasıl tek parçayız hala.”
― İkizalev
“Sen kazanamayacağımı bilsem bile uğrunda savaşmaya, hatta o savaşta başta gururum olmak üzere, tüm varlığımı kaybetmeye değersin," dediğinde bir adım atma daha riskine girmedi, sanki kaçıp gitmemden korkuyor, gitmemem için ayaklarıma kapanmaya hazır hissettiriyordu. "Sana yemin edemem, tutamıyorum," dediğinde sesi zihnimde dalga dalga büyüdü. "Ama bil, sadece senin için buradayım ve beni gerçekten istemediğini görene dek, hiçbir yere gitmiyorum.”
― İkizalev
― İkizalev
“Mutfağın kapısı açıldı, gözlerimi kısarak Ayçelen'e bakarken içeriden çıkan kişinin kim olduğunu biliyordum. O yöne bakamadım ama var olmayan rüzgar bile kendini doğurup onun kokusunu burnuma getirdi.
Bak, dedi Tanrı. Kaçamazsın, ben seni ona, onu sana yazdım.
Tanrı'ya küstüm, ona bakmadım.
O ise bana baktı, biliyorum çünkü hissettim. Bana Tanrı'nın ona tuttuğu bir ışıkmışım, bir armağanmışım, onun için var ettiği bir cennetmişim gibi baktı.”
― İkizalev
Bak, dedi Tanrı. Kaçamazsın, ben seni ona, onu sana yazdım.
Tanrı'ya küstüm, ona bakmadım.
O ise bana baktı, biliyorum çünkü hissettim. Bana Tanrı'nın ona tuttuğu bir ışıkmışım, bir armağanmışım, onun için var ettiği bir cennetmişim gibi baktı.”
― İkizalev
“Bir süre gözlerimi bile kırpmadan kendimi izledim.
Kabul etmeliydim, onun için güzel ölmüştüm.”
― İkizalev
Kabul etmeliydim, onun için güzel ölmüştüm.”
― İkizalev
“Bir şeyler," dediğinde bir an yutkundum ama susmadı, "anlatsana."
"Hım..."
"Sen bir şeyler anlatınca, hep daha kolaydı. Bana bir şeyler anlatsana." Sertçe yutkundu. "Ama sen ne anlatırsan anlat, bu kez hiçbir şey daha kolay olmaz gibi geliyor bana. Yine de sen bana bir şeyler anlatsana.”
― İkizalev
"Hım..."
"Sen bir şeyler anlatınca, hep daha kolaydı. Bana bir şeyler anlatsana." Sertçe yutkundu. "Ama sen ne anlatırsan anlat, bu kez hiçbir şey daha kolay olmaz gibi geliyor bana. Yine de sen bana bir şeyler anlatsana.”
― İkizalev
“Ağlıyordum. Çünkü onsuz kalacaktım, artık bunu biliyordum. Onsuz kalmaktan korkuyordum, belki de bunun için ağlıyordum. Dudaklarım usulca dudaklarından ayrıldı, çenesini öptüğümde gözlerini yumduğunu onu göremiyor olmama rağmen hissedebildim. Üzerimde bir tabut kapağı gibi duruyordu; sanki o benim mezarımdı, ölümümdü; ama o benim var oluşumdu.
Bakışlarının ağırlığını hissettiğim anda gözlerim aralandı. Karanlığın hüküm sürdüğü odanın içinde parlayan bir çift leza yeşili göz ruhuma sızdığında, gözyaşlarım şiddetlendi.
Gözyaşlarımın şiddetlenmesi onu daha da büyük bir acının kollarına itmiş gibi beni tuttu. Kollarının arasında, o bir tabut kapağı gibi üzerime kapanmışken altında öylece uzandım ve sadece ağladım. Bana dokundu, tuttu, sarıldı, üzerime gök gibi gerildi ve o da benimle birlikte ağladı.”
― İkizalev
Bakışlarının ağırlığını hissettiğim anda gözlerim aralandı. Karanlığın hüküm sürdüğü odanın içinde parlayan bir çift leza yeşili göz ruhuma sızdığında, gözyaşlarım şiddetlendi.
Gözyaşlarımın şiddetlenmesi onu daha da büyük bir acının kollarına itmiş gibi beni tuttu. Kollarının arasında, o bir tabut kapağı gibi üzerime kapanmışken altında öylece uzandım ve sadece ağladım. Bana dokundu, tuttu, sarıldı, üzerime gök gibi gerildi ve o da benimle birlikte ağladı.”
― İkizalev
“Keşke bu hissi taşıyacağıma, bir tabutun içinde olsaydım da beni başkaları taşısaydı.”
― İkizalev
― İkizalev
“Arjen," diyebildim, geçmiş gözlerini yumdu ama kanatlarından damlayan kanlar yere bir nehir örmeye başlamıştı. Sanki geçmiş istiyordu ki, biz o kan nehrinde son kez boğulurken bir arada olalım; o geçmiş istiyordu ki, beraber ölelim biz.
Keşke şu an bir şey olsaydı, birlikte ölseydik.
Eğer bu sonsa, gerçek bir son olsaydı; onunla ölseydim.
"Nurşan." Alnını alnıma tekrar bastırdı. "Kal benimle.”
― İkizalev
Keşke şu an bir şey olsaydı, birlikte ölseydik.
Eğer bu sonsa, gerçek bir son olsaydı; onunla ölseydim.
"Nurşan." Alnını alnıma tekrar bastırdı. "Kal benimle.”
― İkizalev
“Seni nasıl bu kadar severim lan?" Sorusu içimde ölmek üzere olan, göğsüme vura vura çarpan kalbi zonklattı. "Seni nasıl böyle deli, vazgeçemeden, deliliklerin, kötülüklerin içine sürüklenerek severim lan? Bir bidon benzine tek bir çakmak çakıp ben kendimi nasıl yaktım ulan sende?”
― İkizalev
― İkizalev
“Ulan," dediğinde kalbim gevşedi, gözyaşları kalbimin içini doldurmaya, kalbimi boğmaya başladı. "Ulan ben seni benden nasıl alayım, benden ne kalacak? Ne kalacak bende?"
"Özür dilerim," dedim, demedim, yalvardım. Ona özrümle yalvardım. Beni salıp gitmeme izin verirse, onu burada koyup gidersem, bizden geriye ne kalacaktı?
"Seni nasıl bırakırım?"
Sorusu içimi delip geçince, parmaklarımı izine bastırıp alnımı alnına sürttüm. Dudakları, her kelimenin sonunda dudaklarıma baskı yapıyor, lavdan okyanus beni ateşlerini ciğerlerime doldurarak boğuyor ve usul usul acılar içinde öldürüyordu.
"Seni nasıl bırakırım, Nurşan? Ben sensiz hiç uyumadım ki. Nasıl kovarım uykuyu yastığımdan? Seni bırakmak, uykudan vazgeçmek değil mi?" Gözlerinden bir damla daha akınca, gözyaşı damlası yanağıma düştü ve sanki benim gözlerime aitmiş gibi şakaklarımdan kayarak bir kelime olup kulağımın içine doldu.
"Özür dilerim," dedim, demedim, yalvardım. Alnını alnıma bastırdı.”
― İkizalev
"Özür dilerim," dedim, demedim, yalvardım. Ona özrümle yalvardım. Beni salıp gitmeme izin verirse, onu burada koyup gidersem, bizden geriye ne kalacaktı?
"Seni nasıl bırakırım?"
Sorusu içimi delip geçince, parmaklarımı izine bastırıp alnımı alnına sürttüm. Dudakları, her kelimenin sonunda dudaklarıma baskı yapıyor, lavdan okyanus beni ateşlerini ciğerlerime doldurarak boğuyor ve usul usul acılar içinde öldürüyordu.
"Seni nasıl bırakırım, Nurşan? Ben sensiz hiç uyumadım ki. Nasıl kovarım uykuyu yastığımdan? Seni bırakmak, uykudan vazgeçmek değil mi?" Gözlerinden bir damla daha akınca, gözyaşı damlası yanağıma düştü ve sanki benim gözlerime aitmiş gibi şakaklarımdan kayarak bir kelime olup kulağımın içine doldu.
"Özür dilerim," dedim, demedim, yalvardım. Alnını alnıma bastırdı.”
― İkizalev
