Nefaset Lokantası Quotes

Rate this book
Clear rating
Nefaset Lokantası Nefaset Lokantası by Tuğba Doğan
664 ratings, 3.78 average rating, 87 reviews
Nefaset Lokantası Quotes Showing 1-25 of 25
“İyileşirken dünya insana daha dolu, daha anlamlı, en alelade görüntü bile bir filme aitmiş gibi görünüyordu. Eğer insan dünyaya sahiden kötü- lüğünden iyileşmeye gelseydi bütün hayatı güzel bir nekahet gibi geçmeliydi, bu işte bir tuhaflık vardı.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Herkese cevap vermek istiyordu. Doğru zamanda veremediği tüm cevapları toplayıp üstlerine yığmak istiyordu, biraz da onlar düşünsün, biraz da onların uykuları kaçsın istiyordu. O an tutulup kaldığı için gediğine koyamadığı bütün lafları gereken yerlere yerleştirmek, usturupluca iade edemediği ifadelerden mürekkep bütün anların intikamını almak istiyordu.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Şevket senin kafan rahat senin böyle dertlerin yok yaşamak senin üstüne saldırmıyor ben kendi varlığımı her gün sırtımda ziftten bir haç gibi gittiğim her yere taşıyorum ben her şeyi bir tür ağırlık gibi yaşıyorum ben birini ya da bir şeyi ancak devasa bir yük gibi anlıyorum bir kalksam ayağa bir dikilsem bir doğrulsam bir kendime gelsem kendim denen şey neresidir onu bir bilsem işte o zaman ben de muhakkak ki dik durup dünyaya doğru esneyeceğim genişleyeceğim hafifleyeceğim.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Metin, sanki kafasının içinde durmadan tartışan fikirler varmış da kelimeler kulaklarından dışarı taşacakken gelip onları bulduğu ilk masanın üzerine dökmeden, ilk kucağa bırakmadan rahatlamayacakmış gibi söze hep ortasından girerdi.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Az sonra gömülecek olan, dün bana bakıyordu. Her şey çok hızlı oldu. Bir ara bir rüzgâr esti, ince, çok ince bir rüzgâr. Yeni kazılıp deşilmiş topraktan yükselen küf kokusu burnuma değdi. Toprağın bile küflendiği bu dünyada yine de daima taze bir şey olabilir mi?”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Mezar başındakiler ağlıyordu. Herkesin ağlaması kendine benziyordu. İç çekerek ağlayanlar, dışadönük bir kederle hıçkırarak ağlayanlar, içedönük bir kederle susarak ağlayanlar. Ağlayanlar arada kaçamak gözlerle birbirine bakıyordu.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Gidiyorum. İşaretleri okuyorum, direnmiyorum, ısrar etmiyorum, ne demek istediğini, onun beni reddettiğini, beni istemediğini artık anlamayı seçiyorum. Kabul ettim. Ve gidiyorum. Hepsi bu.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Yanlış birine âşık olmak gibi. İnsan yanlış birine âşık olamaz mı? İnsan kendini durmadan aşağılayan, ona üzüntülerinle, isteklerinle, duygularınla ve düşüncelerinle yanlışsın, ben senin görmek istediğin kişi değilim, ben benim diyen birini sevemez mi? Benim bu ülkeyle ilişkim yanlış birine âşık olmaktan farksızdır.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Üstelik üzerimde bir tedirginlik hep vardı. Başından beri. Bir gün birtakım karanlık adamlar kapımı çalacak, karşıma dikilip ‘Foyan meydana çıktı, buraya ait değilsin, burada eğretisin, tarih boyunca türlü medeniyetlere beşiklik etmiş, üç tarafı denizlerle çevrili bu cennet vatanımızın sahip olduğu bütün yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizi, doğal kaynaklarımızı, bilhassa da pek meşhur bor madenlerimizi hakkın olmayarak tükettiğin anlaşıldı, gıyabında gerekli işlemler başlatılmış ve bir süredir gerekli evrak toplanmaktaydı. Dosyan hazırlandı. Gereği de düşünüldü. Şimdi pılını pırtını topla ve git, sınırın dışına bir yere,’ diyecekler diye bekledim.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Ve işte bu ihtiyar nihayet beni kovdu, tükürdü, bünyesinden attı.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Türkiye nedir? O her zaman birileri tarafından aranan bir şeydi. Ne olduğunu henüz bilmeden sevenler tarafından, ne olduğunu en başından sezip de sevmeyenler tarafından, ne olduğunu henüz bilmeden sevmeyenler ve ne olduğunu en başından sezip de sevenler tarafından. Ona ait olanlar, ona yaslananlar, ona tapanlar tarafından. Ona itiraz edenler, onunla kavga edenler, onu aşmak isteyenler tarafından. Ona inananlar ve inanmayanlar tarafından. Ona rağmen ve onun için aradılar. Pek çokları aradı onu. Kimileri onu ararken kendini buldu. Kimileri onu ararken kayboldu. Kimse yola çıkarken olduğu halde kalmadı. Mazlumlar zalim, âşıklar hain, mücahitler mü- teahhit ve gariban galip oldu. Hayaller hüsran, hayatlar berbat oldu.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“İnsanların kendisiyle ilgili bir fikirleri olacaksa buna zekâ ve merhametten yoksun önyargılarıyla başlamamaları için onların değil kendisinin bir şey yapması gerektiğini böylece erken bir yaşta kendi kendine öğrenmiş oldu.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Bir gün Altan “Gideceğin yerde azınlık olmayacak mısın peki?” diye sordu, Salih “Burada da zaten azınlığım” diye cevap verdi.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Cemil Meriç senin gibilere Kitab-ı Mukaddes’in serseri Yahudisi diyor Salih. Vatanını yaşanmaz bulanlar onu o hale getirenlerdir diyor. Toprağı bol olsun ama ben bıktım, sıkıldım, bunaldım Altan Ağabey. Her devirde aklı olanın, fikrini kiralamayı reddedenin suçlanmasından, haksız çıkarılmasından, iğdiş edilmesinden, azarlanıp paylanmasından bıktım. Bütün faturanın düşünene kesilmesinden bıktım. Bu toprak okuyanını, düşünenini, münevverini, aydınını, entelektüelini, entelini hiçbir zaman sahiplenmedi. Onu hep küçümsedi. Onu hep zaman dışı, gerçek dışı buldu. Onu asla ciddiye almadı, onunla daima dalga geçildi. Sanki bir yerlerde bir hayat var; onun çok mühim ve gerçek meseleleri var da bu zavallı orada değil, çeyrek çepelek hülyalar içinde bambaşka bir yerde, harikalar diyarında yaşayan bir meczupmuş, romantik bir serseriymiş, daima güçsüz ve korkak bir enayiymiş gibi bakıldı ona.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Dünyayı anlamaya ilk heves ettiğinde çok okuma, çok düşünme kafayı üşütürsün dediler. Direnip devam ettiyse ergenliğinde şuna bak, çıktığı kabuğu beğenmiyor dediler. Devam edip yetişkin olduğunda ne oldu hani o kadar kitap okudun bir baltaya sap olabildin mi, bak şimdi tutunamayanları oynuyorsun dediler. Kimse bütün değerlerin ucuzlaştığı bir ortamda tutunmanın en iyi ihtimalle onursuz bir beceri olduğundan bahsetmedi.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“İşte benim basıp gitmek isteyişimin sebebi bu. Hep bize doğru yaklaşan bir felaket var ama asla gelmiyor, adresi bir türlü bulamı- yor, kapımıza varamıyor. Bizi bekleyen esas bir felaket var ve zavallı hayatlarımız da onun, o çok büyük bütçeli filmin henüz sadece fragmanı. Böyle yaşamaktan yoruldum. İşte bundan gideceğim ben. Buradan. Bu zehirlenmiş topraktan”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Çok uzun bir zamandır. Kıyamet bile tam kopamıyor. Ya da belki kıyamet aslında böyle bir şeydir. Bir seferlik, devasa ve kimseyi kayırmayan felaket değil de gündelik hayatın içinde devam eden, garip, minik düzensizlikler olarak çalışan, her gün yeni bir yere sinip orayı halleden bir şeydir. Aniden başlayıp şiddetle tamamına ermeyen, kendinden sonra gelecek başka bir şeye sebep olmayan, yıkıma değil, yıkımdan hep bir önceki ana benzediğinden bir yeniden doğuş vaadi de taşımayan, bir yere sıkışıp kalmış bir ara zaman, insanlığın evrimindeki mutlak bir duraklama, içindekilerle birlikte bulanma ve donma.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Belliydi. Giderek daha yaşanmaz bir yer oldu. İşte ben bütün bundan gideceğim. Önce niyetler zehirlendi. Sonra sözler ve eylemler zehirlendi. Arada kelimelere saldırıldı ve kelimelerin ruhları zedelendi.Kırıldı, taciz edildi, kelimelerin ruhları kaçışa zorlandı. Kelimelere büyük haksızlık yapıldı, anlam bizden uzaklara gönderildi. Soluduğumuz hava dahi bönleşti. İnsanlar ahmaklaştıkça ahmaklaştı. Hiçbir şey yapamadık. İçinde durarak ve bedenlerimizi yakalamasına izin vererek büyük bir çürüme tarihi yarattık.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Birazdan pılımı pırtımı toplayıp bir yere gidecekmişim de her şeyi orada halledecekmişim, yaşamaya orada başlayacakmışım gibi şimdi ve burada sadece bekledim. Sanki bir istasyonda bir durakta hep bekledim, bekliyorum. Otobüs gelecek, bineceğim, bir yere gideceğim, her şey orada başlayacak.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“O zaman bütün eylemsizliklerimin, tereddütlerimin, kelimelere dökülmemiş muhteşem görüşlerimin, içimde sır gibi tuttuğum heveslerimin, vermediğim müjdelerimin, dilemediğim özürlerimin, inmediğim yokuşların, edip de dönmediğim vaatlerin bir açıklaması olacak.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Benim için bir insana doğru gitmenin bütün yollarını sonsuza kadar kapadın.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Geçmiş, içinde renklerin, kokuların, bazı eşyaların bulunduğu, koridorların ve geçitlerin onları hatırladığın yerde sabitlendiği, istediğin zaman ziyaret edebileceğin bir müze değildir. O seninle birlikte yürüyen, girdiğin her kapıya, gördüğün her yeni yere şekil veren, kendini sürdüren, canlı bir şeydir.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Neredeyse ile çok geç arasında sıkışıp kalmışsın. Hayatın hep bu iki şey arasında kararsız bir salınmadan ibaret.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“İçki insanı değiştirmez, onu aslında olup da gizlediği kişi yapar.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası
“Ya da belki kıyamet aslında böyle bir şeydir. Bir seferlik, devasa ve kimseyi kayırmayan felaket değil de gündelik hayatın içinde devam eden, garip, minik düzensizlikler olarak çalışan, her gün yeni bir yere sinip orayı halleden bir şeydir.”
Tuğba Doğan, Nefaset Lokantası