Beş Şehir Quotes
Beş Şehir
by
Ahmet Hamdi Tanpınar1,946 ratings, 3.90 average rating, 171 reviews
Beş Şehir Quotes
Showing 1-9 of 9
“Eski İstanbul'da mimarînin saltanatına rekabet eden başka güzellik varsa, o da ağaçlardı. Fakat buna rekabet denebilir mi? Doğrusu istenirse, ağaç, mimarîmizin ve bütün hayatımızın en lutufkâr yardımcısıdır. Beyaz mermerle, yontulmuş taşla uyuştuğu kadar, harap çatı ile, süsleri bakımsızlıktan kaybolmuş, yalağı kırılmış çeşme ile de uyuşmasını bilir. O güneşin adına söylenmiş bir kasideye benzer.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“Ankara Kalesi'ne çıktım. ....... Buraya çıkarken gördüklerimizle hangi medeniyetlere, hangi çağlara gitmeyiz? Fakat hayır, Ankara bu cinsten tarihi bir hulyaya kolay kolay imkan vermiyor. Burada tek bir vak'a, tek bir zaman, tek bir adam muhayyileye hükmediyor. Bu şehir kendisini o kadar ona vermiş ve onun olmuş. Eti arslanı, Roma sütunu, Bizans bazilikasından kalma taş, Timurlenk ve Yıldırım muharebesi, hepsi sizi dönüp dolaşıp yirmi yıl evvelin çetin günlerine ve şifarlı ağrılarına götürüyor, onun tabii neticesi olan büyük meselelerle karşılaştırıyor. Bu o kadar böyle ki, Ankara, İstiklal Mücadelesi yıllarından bütün mazisini yakara çıkmış denebilir.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“istinat noktasını bulmadıktan sonra, kuvvet, hatta manivela neye yarar?" diyorum. bu nokta insanoğlunun iyiye, güzele olan kabiliyetlerinden başka ne olabilir? bu kabiliyetleri hayatta üstün kılacak bir dünyayı aramalıyız.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“Erzurum'un asıl hayatını bu esnaf yapıyordu. Asıl güzel olan şey de, sağlam bir sınıf şuuruna ermesi, yukarıya imrenmeden kendisini aşağıya açık tutmasıydı. Esnaf kadını, eşraf kadınının giydikleri elbiseleri gitmez, yani kutnu'larla sırmalı elbiselerle süslenmezdi. İş terbiyesi almış, eli işlediği, yarattığı için nefsine saygı duygusu yerleşmiş şahsiyetli, kendine güvenir vatandaşlardan teşekkül etmiş bir kalabalık. On üç yaşında henüz çıraklığa giren bir çocukta bile az zamanda nefsine güven başlar, el emeğine dayanan bir hayatın mesuliyet fikrinin insanoğlunu nasıl yükselttiği görülürmüş.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“Nezaket vaktinde serv-i bülendim,
Salın reftare gel yasemenlikte.
Kimseler görmemiş, canım efendim,
Sen gibi bir dilber gülbedenlikte.
Bezme teşrif eyle, ey çeşm-i afet!
Bu şeb hane halvet, eyle muhabbet
Baş üzre yerin var, teklif ne hacet?
Sen bir gülsün gezme, her dikenlikte
Çağırırım, çağırırım yanıma gelmez,
Bülbülden öğrenmiş, dikene konmaz,
Yüz bin öğüt versem biri kar etmez
Aslı da beyzadelim, sen safa geldin!
Billur piyalelim, bize mi geldin?”
― Beş Şehir
Salın reftare gel yasemenlikte.
Kimseler görmemiş, canım efendim,
Sen gibi bir dilber gülbedenlikte.
Bezme teşrif eyle, ey çeşm-i afet!
Bu şeb hane halvet, eyle muhabbet
Baş üzre yerin var, teklif ne hacet?
Sen bir gülsün gezme, her dikenlikte
Çağırırım, çağırırım yanıma gelmez,
Bülbülden öğrenmiş, dikene konmaz,
Yüz bin öğüt versem biri kar etmez
Aslı da beyzadelim, sen safa geldin!
Billur piyalelim, bize mi geldin?”
― Beş Şehir
“Mazi daima mevcuttur. Kendimiz olarak yaşayabilmek için, onunla her an hesaplaşmaya ve anlaşmaya mecburuz.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“Ne diye bunun böyle olmasından mustaribim?” diyordum. “Niçin mutlaka hayatta bir devam istemeli ve neden bir ihtiras sahibi olmalı? Bütün bunların lüzumu ne? Bütün pınarlardan içmiş olsam bile ne çıkar? Lezzetle bitirdiğimiz her kadehin dibinde hep aynı ifrit, kül rengi hadekalarında hiçbir aydınlığın gülmediği kayıtsız, sabit gözlerle sarhoşluğumuzda gülecek olduktan sonra... Ömrümüzü idare eden kudretler arzularımıza ne kadar uygun olurlarsa olsunlar, bizi ondan kurtaramazlar. Bütün hilkat, geniş ve eşsiz kudretinde canı sıkılan bir tanrının kendi kendini eğlendirmek için icat ettiği bir oyundur. Hayat nimetlerinin değişikliği içinde bize, yaratıcı işaretten kalan en büyük miras bu can sıkıntısıdır. Diyarlar fethedelim, mucizesine erilmez eserler verelim, her ânımıza bir ebediyet derinliği veren ihsasların birinden öbürüne atlayalım, aradaki en kısa fasıllarda onun zalim alayı ile karşılaşırız. Hiç ummadığımız zamanda o gelir, karşımıza oturur, gözlerini gözlerimize diker... Kaç defa ondan en uzak bulunduğumu sandığım bir anda bulanık, ıslak nefesini alnımda duydum. Okşadığım tende, kokladığım gülde, içtiğim içkide hep o zehir vardı. En hazlı, en mesut uykudan uyanır uyanmaz bu acayip ifriti siyah meşinden bir mahlük gibi kollarımın arasında bulmadım mı? Kim bilir belki de bizim için zamanın hakikî ritmini o yapıyor. Dakikalarımızı kendi arzusuyla uzatıp kısaltan ve bizi, küçük uyanışlara benzeyen itişlerle ölümün uçurum ağzına atan odur. En sonunda şeytanî kahkahasını atarak üstümüze zamanın sürgüsünü çeker, fırının kapağını kapatır...”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
“How often, returning to my hotel from a long idle stroll, have I imagined fearfully that in some unknown quarter, a fine membrane or a crystal dome will suddenly crack, and that a Time accumulated beneath, a Time which belongs to my memories and their surrounding landscape, a Time with a thousand and one characteristics that are not of today, will carry everything away like great waters bursting their dykes. I believe that anyone familiar with Bursa will share this illusion of mine; history has made its mark so deeply and powerfully on this city. It is present everywhere with its own rhythm, its own particular delight, and springs up before us at every step. Sometimes a tomb, a mosque, a traveller’s inn, a tombstone, here an ancient plane tree, there a fountain, with a name or a view reminiscent of the past, and a light of past days shimmering above them permeates all with yearning and catches you by the throat.”
― Tanpinar's 'Five Cities'
― Tanpinar's 'Five Cities'
“Biz şimdi fetih tarihini garplılardan okuyor, Fatih'in hayatındaki aksaklıkları tenkit ediyor; ilim, sosyoloji falan yapıyoruz. Eskiler işi büsbütün başka türlü görüyorlar, İstanbul'u fetheden milli hamleye ilahi bir mahiyet veriyorlar, bu işte hiçbir izafiliğe yanaşmıyorlardı. Hemen her yerde, çoğu surların etrafında olmak üzere, fetih şehitlerinin mezarları vardır. Bunlar Türk İstanbul'un tapu senetleridir. İstanbul'da bizim hayatımız bu şehit türbelerinin etrafındaki hürmetle başladı. Bizans'ın asırlarca işlenmiş, bin türlü külfet, merasim ve adapla dolu, altına ve sırmaya garkolunmuş derin ilahi ruhaniliği dedelerimiz bu şehit türbelerinin başında yaktıkları ilk mumla yendiler.”
― Beş Şehir
― Beş Şehir
