To Live Quotes
To Live
by
Yu Hua25,034 ratings, 4.33 average rating, 3,147 reviews
Open Preview
To Live Quotes
Showing 1-30 of 46
“It’s better to live an ordinary life. If you go on striving for this and that, you’ll end up paying with your life.”
― To Live
― To Live
“As the black night descended from the heavens, I knew that in the blink of an eye I would witness the death of the sunset. I saw the exposed and firm chest of the vast earth; its pose was one of calling, of beckoning. And just as a mother beckons her children, so the earth beckoned the coming of night.”
― To Live
― To Live
“No matter how lucky a person is, the moment he decides he wants to die, there's nothing that will keep him alive.”
― To Live
― To Live
“The emperor beckons me; he wants me to marry his daughter.
The road to the capital is long and distant; I don't want her.”
― To Live
The road to the capital is long and distant; I don't want her.”
― To Live
“geceleri yatağa uzanır ama uyuyamazdım. nefret edecek birsürü şey gelirdi aklıma, ama sonunda yine kendimden nefret ederdim.”
― To Live
― To Live
“Saper vivere vuol dire non dimenticare mai queste quattro regole: non dire parole sbagliate, non dormire nel letto sbagliato, non varcare la soglia sbagliata e non infilare la mano nella tasca sbagliata.”
― To Live
― To Live
“A ripensarci questa vita è passata così veloce, una vita del tutto normale: mio padre sperava che facessi onore ai miei antenati, diciamo che aveva scelto la persona sbagliata; io, be'... il mio destino era questo. Da giovane ho fatto la bella vita per un po' grazie ai soldi lasciati dai miei avi; poi sono arrivati giorni sempre più neri, ma è stato meglio così: se guardo chi mi stava accanto, Long Er e Chunsheng, anche loro se la sono spassata per un po', ma alla fine hanno perso la vita. È meglio avere una vita normale, chi lotta per avere questo o quello, a furia di lottare ci rimette la propria vita. Prendi uno come me: in effetti mi sono dimostrato sempre più incapace di risalire il fiume dell'esistenza, eppure ho vissuto a lungo; tutte le persone che conoscevo sono morte, una dopo l'altra, io invece sono ancora vivo.”
― To Live
― To Live
“Jiazhen ha avuto una bella morte, serena, dignitosa. Non si è lasciata nessun'ombra alle spalle; non come certe donne del villaggio, che anche dopo morte sono oggetto di chiacchiere."
Questo vecchio che mi sedeva di fronte usava un tono nel parlare della moglie morta più di dieci anni prima che destava nel mio intimo un senso di ineffabile tenerezza, come un prato verde che vacilla nel vento, vedevo la quiete ondeggiare in un luogo remoto.”
― To Live
Questo vecchio che mi sedeva di fronte usava un tono nel parlare della moglie morta più di dieci anni prima che destava nel mio intimo un senso di ineffabile tenerezza, come un prato verde che vacilla nel vento, vedevo la quiete ondeggiare in un luogo remoto.”
― To Live
“İnsanların unutmaması gereken dört kural vardır: Yanlış söz söyleme, yanlış yatakta uyuma, yanlış eşikten girme, elini yanlış cebe atma.”
― To Live
― To Live
“Jiazhen ise Fengxia'nın sırtında mutluydu. 'Tedavi edilemez olması iyi bir şey, yoksa tedavi masrafları için parayı nereden bulabilirdik?' dedi.”
― To Live
― To Live
“Öküzler yaşlandığında aynı ihtiyar adamlara benzerler. Acıktıklarında dinlenmeleri gerekir ki yemek yemeğe güçleri olsun.”
― To Live
― To Live
“Tüm insanlar aynıdır. Kendileri bir başkasının cebinden alırken yüzleri aydınlanır, gülümserler ama kaybetme sırası onlara geldiğinde yastaymış gibi ağlarlar.”
― To Live
― To Live
“Kumar sadece iyi bir çift göz ve hızlı ellerden ibarettir. Gözlerin teleskop balığı gibi koca koca, ellerinse yılan balığı gibi kaygan olmalıdır.”
― To Live
― To Live
“Tarlayı yalnız başına sürdüğünü anlamasından korkuyorum, bu yüzden onu kandırmak için birkaç tane isim sayıyorum. Etrafında, diğer öküzlerin de onunla beraber tarlayı sürdüğünü duyunca üzülmez, daha verimli çalışır.”
― To Live
― To Live
“Ночью я лежал в постели, но не мог заснуть. Я мог бы придумать множество вещей, которые можно ненавидеть, но в итоге я все равно ненавидел бы себя”
― To Live
― To Live
“When I was ten years younger than I am now, I had the carefree job of going to the countryside to collect popular folk songs. That year, for the entire summer, I was like a sparrow soaring recklessly. I would wander amid the village houses and the open country, which was full of cicadas and flooded with sunlight.”
― To Live
― To Live
“...yanı başımdaki tarlada bir ihtiyarın, yaşlı bir öküzle tarlayı sürdüğünü gördüm.
Yaşlı öküz, tarlayı sürmekten yorulmuş olacak ki başını öne eğmiş öylece dikiliyordu. Arkasında, sırtı çıplak, sabana yaslanmış ihtiyar adam, anlaşılan öküzün tembelliğine kızmıştı; öfkeyle bağırdığını işittim. "Öküzler toprağı sürer, rahipler yoksullara bağış toplar, horozlar şafağı haber eder, kadınlar kumaş dokur. Tarlayı sürmeyen öküz mü olurmuş? Bu ezelden beri böyledir, hadi yürü, yürü!" Yaşlı ve bitkin öküz, ihtiyarın azarını işitince hatasını kabul eder gibi başını kaldırdı ve sabanı çekmeye başladı.
İhtiyarın sırtının da öküzünki kadar kara olduğunu fark ettim. İkisi de, hayatlarının alaca karanlığında bile olsalar, o çakıllı taşlı tarlayı sürebiliyorlardı, tıpkı dalgaların sahile vurması gibi.”
― To Live
Yaşlı öküz, tarlayı sürmekten yorulmuş olacak ki başını öne eğmiş öylece dikiliyordu. Arkasında, sırtı çıplak, sabana yaslanmış ihtiyar adam, anlaşılan öküzün tembelliğine kızmıştı; öfkeyle bağırdığını işittim. "Öküzler toprağı sürer, rahipler yoksullara bağış toplar, horozlar şafağı haber eder, kadınlar kumaş dokur. Tarlayı sürmeyen öküz mü olurmuş? Bu ezelden beri böyledir, hadi yürü, yürü!" Yaşlı ve bitkin öküz, ihtiyarın azarını işitince hatasını kabul eder gibi başını kaldırdı ve sabanı çekmeye başladı.
İhtiyarın sırtının da öküzünki kadar kara olduğunu fark ettim. İkisi de, hayatlarının alaca karanlığında bile olsalar, o çakıllı taşlı tarlayı sürebiliyorlardı, tıpkı dalgaların sahile vurması gibi.”
― To Live
