Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Quotes

Rate this book
Clear rating
Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması by A.M. Celâl Şengör
356 ratings, 4.22 average rating, 23 reviews
Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması Quotes Showing 1-4 of 4
“Yobazlık bir zihniyettir; cemiyeti geride tutmak, kıpırdatmamak, değiştirmemek, bir kelimeyle yaşatmamak isteyen bir zihniyet. Hiç okuma-yazma bilmeyeninden tutunuz, elinde Garp üniversitelerinin diplomaları olanlara kadar her soydan, her boydan bu zihniyetten insan görebilirsiniz. … İstiklal Savaşı’nda ve ondan sonraki inkılap devresinde işte bu zihniyeti dış düşmandan daha tehlikeli gören gerçek milliyetçi ruh, ona hürriyet hakkı tanımamıştır. Çünkü yobaz, hürriyetin baş düşmanıdır. Ona hürriyet vermek, hürriyeti öldürmeye müsaade etmek demektir.
Yobazı yere vuracak en emin kuvvet, hürriyet duygusunu ve terakki susuzluğunu iyi benimsemiş genç nesillerdir. Çünkü onu en şiddetli kanunlarla dahi yapmak istediklerinden alıkoyamazsınız. Yobaz için için işler.Yeni harflere, kadının hayatını kazanmasına, tiyatro ve operaya, hatta yüksek sesle türkü söylemeye muarızdır. Bunların tam tersini yaptırmak için eskiden gizli, şimdi ise mevcut hürriyetten istifade edip daha cüretli açıktan çalışır.
Hasan Ali Yücel”
A.M. Celâl Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması
“Yüzü geriye dönük olanlar elbette rahatsızlık duyacaklardır. Hayvanına ters binmiş bir yolcu gibi bunların başı döner; geriden uzaklaştıkça eşyayı küçülmeye başlar görürler; sıkıntıdadırlar, ıstıraptadırlar ve bazen bunda samimîdirler de... Yüzü istikbale dönükler, uzakta küçücük gördükleri ideallerini ona yaklaşmak için sarf ettikleri emekle her zaman büyümekte görürler; onu, daimâ daha aydın, daha canlı bulurlar. Onun için iyimserdirler, bahtiyardırlar, hayatları daimâ verimli olur. Yürürler ve beraberlerinde başkalarını da yürütürler. Yeni insanlar, kendi yarattıkları tanrıların insanlarıdırlar. Bu türlü ideallerin doğduğunu duyanlaradır ki, Kahraman diyoruz. Onlar yeni hayata acıkmış yoldaşlarına göğüslerini yarıp kendi elleriyle ılık kanları dolu yüreklerini yiyecek diye verebilenlerdir. Fedakâr olmadıkça, özgeci olmadıkça bu sırra ermeye, bu mertebeye yücelmeye yol yoktur.”
A.M. Celâl Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması
“Atatürk, CHP’yi kastederek: “Paşam, bu partinin doktrini yok,” diyen Yakup Kadri Karaosmanoğlu’na “Elbette yok çocuğum , eğer doktrine gidersek hareketi dondururuz, demiştir.
Mustafa Kemal, modern fen bilimlerinin genel bilim anlayışına ve felsefesine büyük ölçüde yirminci yüzyılda açık olarak soktuğu varsayım üretme-varsayımı gözlemle sınama-sınav ışığında eski varsayımı yanlışlayarak terk etme ve varsayım üretme-yeni varsayımı gözlemle sınama- ilh. Yöntemini hem kuramsal düşüncesiyle, hem de bizzat icraatıyla sosyal bilimlere taşımıştı. Bu yüzden, modern fen bilim öncesi “son gerçeğin” bulunabileceği ve bulunduğunun farkına varılabileceğini zanneden tüm dogmatik görüşlere –ki bunlara her türlü dinsel inançla birlikte Marksizm ve nasyonal sosyalizm gibi yirminci yüzyılda çok etkili olmuş, hatta denilebilir ki bu yüzyıla damgasını vurmuş, doktrinler de dahildir- sırtını çevirmişti.O’nun görüşünün adını burada koymak istiyorum. Atatürk’ün bilim- hatta yaşam- felsefesi, A.Einstein’dan Jacques Monod’ya kadar uzanan yüzyılımızın bir sıra büyük fen bilimcisinin kendilerine yakıştırdıkları ve bütün zamanların en büyük bilim felsefecisi diye bilinen Sir Karl Popper tanımladığı şekilde eleştirel akılcılıktı.
Popper’e göre bilim, kuramsal ifadeleri, gözlem raporlarını oluşturan ifadelerle yanlışlanabilecek bir düşünce sistemidir. Bir diğer deyişle, bilim, kainat hakkındaki iddaları, yapılabilecek gözlemlerle çelişebilecek türde olan düşünce faaliyetlerini kapsayan iştir.
En basit değişiyle “İfadeleri gözlem gözlemle dayanılarak çürütebilen tüm uğraşlar”
A.M. Celâl Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması
“Dogma Nedir? Hasan Ali Yücel;
Hürriyeti istemeyenlerin başında dogmacılar gelir. Dogma nedir, Dogmacılar kimlerdir?
Dogma, ilk defa ortaya atanlar tarafından düşünülmüş, fakat daha sonra onu kabul edenlerin çoğu tarafından düşünmeden alınmış inanma klişeleridir.
Bizim nascılık diye tercüme ettiğimiz dogmacılık, felsefedeki dar anlamıyla aklın her şeyi bileceğine ve doğrunun ancak kendilerinde olduğuna inananları gösterir. Fanatizm denilen taassubun sütannesi budur… Mizaç itibarıyla dogmacılar, “dediğim dedik” diyen soydandırlar. Tartışmaya dayanamaz, fikir alışverişinde bulunamazlar. Zekaları tek cephelidir, idrakleri iki duvar arasına açılmış bir yola benzer. Bu vasıfta olan insanlar, her devirde, her yerde, hatta her meslekte vardır…
… dogmacılardan mürekkep bir topluluk tasavvur edelim… Hani hürriyet? Böyle bir toplulukta ancak tek fikir, tek kudret hakim olabilir. Politika bakımından bu türlü rejimler ya en sol uca kaçacaklar, ya en sağ uçta mıhlanıp kalacaklardır. Hakim kudretin kanaatleri dışındakilere nefes almak yoktur. Onun için kanunlarında muhalefete iktidar kadar hürriyet vermeyen rejimler, adı ne olursa olsun diktatörlüktür, despotluktur.
“Dediğim dedik” diyenlerin çoklukta olduğu memleketlerde demokrasinden bahsetmek, amiyane, fakat doğru bir söyleyişle “Müslüman mahallesinde salyangoz” satmaya benzer.”
A.M. Celâl Şengör, Hasan Ali Yücel ve Türk Aydınlanması