The Poems of Dylan Thomas Quotes
The Poems of Dylan Thomas
by
Dylan Thomas1,532 ratings, 4.27 average rating, 105 reviews
Open Preview
The Poems of Dylan Thomas Quotes
Showing 1-25 of 25
“Clown in the Moon"
My tears are like the quiet drift
Of petals from some magic rose;
And all my grief flows from the rift
Of unremembered skies and snows.
I think, that if I touched the earth,
It would crumble;
It is so sad and beautiful,
So tremulously like a dream.”
― The Poems of Dylan Thomas
My tears are like the quiet drift
Of petals from some magic rose;
And all my grief flows from the rift
Of unremembered skies and snows.
I think, that if I touched the earth,
It would crumble;
It is so sad and beautiful,
So tremulously like a dream.”
― The Poems of Dylan Thomas
“Youth calls to age across the tired years: 'What have you found,' he cries, 'what have you sought?" 'What have you found,' age answers through his tears, 'What have you sought.”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“Oh as I was young and easy in the mercy of his means, Time held me green and dying Though I sang in my chains like the sea.”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“I could never have dreamt that there were such goings-on in the world between the covers of books, such sandstorms and ice blasts of words, such slashing of humbug, and humbug too, such staggering peace, such enormous laughter, such and so many blinding bright lights breaking across the just-waking wits and splashing all over the pages in a million bits and pieces all of which all of which were words, words, words, and each of which were alive forever in its own delight and glory and oddity and light.”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“I could never have dreamt that there were such goings-on in the world between the covers of books, such sandstorms and ice blasts of words, such slashing of humbug, and humbug too, such staggering peace, such enormous laughter, such and so many blinding bright lights breaking across the just-waking wits and splashing all over the pages in a million bits and pieces all of which were words, words, words, and each of which were alive forever in its own delight and glory and oddity and light.”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“The force that through the green fuse drives the flower"
The force that through the green fuse drives the flower
Drives my green age; that blasts the roots of trees
Is my destroyer.
And I am dumb to tell the crooked rose
My youth is bent by the same wintry fever.
The force that drives the water through the rocks
Drives my red blood; that dries the mouthing streams
Turns mine to wax.
And I am dumb to mouth unto my veins
How at the mountain spring the same mouth sucks.
The hand that whirls the water in the pool
Stirs the quicksand; that ropes the blowing wind
Hauls my shroud sail.
And I am dumb to tell the hanging man
How of my clay is made the hangman’s lime.
The lips of time leech to the fountain head;
Love drips and gathers, but the fallen blood
Shall calm her sores.
And I am dumb to tell a weather’s wind
How time has ticked a heaven round the stars.
And I am dumb to tell the lover’s tomb
How at my sheet goes the same crooked worm.”
― The Poems of Dylan Thomas
The force that through the green fuse drives the flower
Drives my green age; that blasts the roots of trees
Is my destroyer.
And I am dumb to tell the crooked rose
My youth is bent by the same wintry fever.
The force that drives the water through the rocks
Drives my red blood; that dries the mouthing streams
Turns mine to wax.
And I am dumb to mouth unto my veins
How at the mountain spring the same mouth sucks.
The hand that whirls the water in the pool
Stirs the quicksand; that ropes the blowing wind
Hauls my shroud sail.
And I am dumb to tell the hanging man
How of my clay is made the hangman’s lime.
The lips of time leech to the fountain head;
Love drips and gathers, but the fallen blood
Shall calm her sores.
And I am dumb to tell a weather’s wind
How time has ticked a heaven round the stars.
And I am dumb to tell the lover’s tomb
How at my sheet goes the same crooked worm.”
― The Poems of Dylan Thomas
“La pelota que arrojé cuando jugaba en el parque aún no ha tocado el suelo”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“Yalnızdır o, tek başına şikâyette bulunur yıldızlara.”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“...
İnsanın bildiğinden daha fazla büyüyor halka açık yerlerde;
Orada gün batımında ve gün doğumunda
Neşe başını kaldırıyor, harika bir şaşkınlıkla.
Sanılandan daha nadir rastlanan bir mucize.”
― The Poems of Dylan Thomas
İnsanın bildiğinden daha fazla büyüyor halka açık yerlerde;
Orada gün batımında ve gün doğumunda
Neşe başını kaldırıyor, harika bir şaşkınlıkla.
Sanılandan daha nadir rastlanan bir mucize.”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Şüphe içinde kaybolanlar, neredeyse delirmiş olanlar, gençler
Hak etmeden dünyanın haksızlığına maruz kalanlar,
...”
― The Poems of Dylan Thomas
Şüphe içinde kaybolanlar, neredeyse delirmiş olanlar, gençler
Hak etmeden dünyanın haksızlığına maruz kalanlar,
...”
― The Poems of Dylan Thomas
“Sırf erkek olduğumuzdan, ormanın içine yürüdük
Korkarak ve yumuşatarak hecelerimizi
Kargaları uyandırmayalım diye,
Gelmeyelim diye
Sessizca kanat ve çığlık dolu bir dünyaya
Çocuk olsak tırmanırdık,
Yakalardık uyuyan kargaları, hiçbir dalı kırmadan hem de,
Ve o yumuşak yükselişin ardından,
Dalların arasından çıkarırdık başlarımızı
Ve hayranlıkla bakardık o sonsuz yıldızlara.
Kafa karışıklığından, öyledir çünkü,
Ve bildiğimiz meraktan,
Ve kaostan mutluluk doğardı.
Öyleyse bu da sevimliliktir, dedik,
Yıldızları hayranlıkla izleyen çocuklar,
Hem hedef hem de sonuçtur.
Sırf erkek olduğumuzdan, ormanın içine yürüdük.”
― The Poems of Dylan Thomas
Korkarak ve yumuşatarak hecelerimizi
Kargaları uyandırmayalım diye,
Gelmeyelim diye
Sessizca kanat ve çığlık dolu bir dünyaya
Çocuk olsak tırmanırdık,
Yakalardık uyuyan kargaları, hiçbir dalı kırmadan hem de,
Ve o yumuşak yükselişin ardından,
Dalların arasından çıkarırdık başlarımızı
Ve hayranlıkla bakardık o sonsuz yıldızlara.
Kafa karışıklığından, öyledir çünkü,
Ve bildiğimiz meraktan,
Ve kaostan mutluluk doğardı.
Öyleyse bu da sevimliliktir, dedik,
Yıldızları hayranlıkla izleyen çocuklar,
Hem hedef hem de sonuçtur.
Sırf erkek olduğumuzdan, ormanın içine yürüdük.”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Kes. Kes ezilmiş sokakları, fakat
Ayak işleri ve gölgeler için bir delik bırak;
Kâğıt üfleme tüplerini tak;
İğdiş et tohumlu saatleri;”
― The Poems of Dylan Thomas
Kes. Kes ezilmiş sokakları, fakat
Ayak işleri ve gölgeler için bir delik bırak;
Kâğıt üfleme tüplerini tak;
İğdiş et tohumlu saatleri;”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Ve arzulu sallantıda olan ben
Asla yeterli olmayanlara yakalandım
...”
― The Poems of Dylan Thomas
Ve arzulu sallantıda olan ben
Asla yeterli olmayanlara yakalandım
...”
― The Poems of Dylan Thomas
“O güzel geceye nazikçe girme,
Yaşlılık günün sonunda yanmalı ve çılgına dönmeli;
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Bilge adamlar en sonunda karanlığın doğru olduğunu bilseler de,
Çünkü onların sözleri çatallandırmamıştır hiçbir şimşeği,
Nazikçe girmezler o güzel geceye.
İyi adamlar, son dalga geçip giderken, ağlarlar
Yeşil bir körfezde o kadar parlak dans edişine zayıf amellerinin,
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Uçarken güneşi yakalayıp şarkı söyleyen vahşi adamlar,
Ve bu yolda yas tuttuklarını çok geç öğrenen,
Nazikçe girmezler o güzel geceye.
Kör edici bir görüşle gören, ölüme yakın, ciddi adamlar
Kör gözler meteorlar gibi parlayabilir ve neşeli olabilir,
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Ve sen, babam benim, o hüzünlü tepede duran,
Şiddetli gözyaşlarınla beni lanetle, kutsa, ne olursun.
O güzel geceye nazikçe girme.
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.”
― The Poems of Dylan Thomas
Yaşlılık günün sonunda yanmalı ve çılgına dönmeli;
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Bilge adamlar en sonunda karanlığın doğru olduğunu bilseler de,
Çünkü onların sözleri çatallandırmamıştır hiçbir şimşeği,
Nazikçe girmezler o güzel geceye.
İyi adamlar, son dalga geçip giderken, ağlarlar
Yeşil bir körfezde o kadar parlak dans edişine zayıf amellerinin,
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Uçarken güneşi yakalayıp şarkı söyleyen vahşi adamlar,
Ve bu yolda yas tuttuklarını çok geç öğrenen,
Nazikçe girmezler o güzel geceye.
Kör edici bir görüşle gören, ölüme yakın, ciddi adamlar
Kör gözler meteorlar gibi parlayabilir ve neşeli olabilir,
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.
Ve sen, babam benim, o hüzünlü tepede duran,
Şiddetli gözyaşlarınla beni lanetle, kutsa, ne olursun.
O güzel geceye nazikçe girme.
Öfkelen, ışığın ölmesine öfkelen.”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Ve dinlenme günü hafifçe çınlardı
Kutsal derelerin çakıl taşlarında.”
― The Poems of Dylan Thomas
Ve dinlenme günü hafifçe çınlardı
Kutsal derelerin çakıl taşlarında.”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Adam kötü yatağını kadının iyi gecesinde yaptı
Ve olabildiğince keyfini sürdü.
Ağlayan, beyaz önlüklü, mehtaplı sahnelerin ortasından
Sıralı ve işitmeli denize,
Yakına uzağa kalp hırsızlığını duyurdu kadın
Alınan bedende birçok yaşta,
Tecavüzcü ve iğfal edilmiş bir gelin
Onun yanında yapılan kutlama
Kanla yazılmış saldırılar ve adamın hoş bir rol oynamadığı kayıp evlilikler
Gururundan dolayı paylaşamadığı
Nikâh kıyan gece rahibinin mırıltısı ve kötü kanat vuruşu
Her daim anonim canavarla geçirdiği kutsal olmayan kutsal saatler.
...”
― The Poems of Dylan Thomas
Adam kötü yatağını kadının iyi gecesinde yaptı
Ve olabildiğince keyfini sürdü.
Ağlayan, beyaz önlüklü, mehtaplı sahnelerin ortasından
Sıralı ve işitmeli denize,
Yakına uzağa kalp hırsızlığını duyurdu kadın
Alınan bedende birçok yaşta,
Tecavüzcü ve iğfal edilmiş bir gelin
Onun yanında yapılan kutlama
Kanla yazılmış saldırılar ve adamın hoş bir rol oynamadığı kayıp evlilikler
Gururundan dolayı paylaşamadığı
Nikâh kıyan gece rahibinin mırıltısı ve kötü kanat vuruşu
Her daim anonim canavarla geçirdiği kutsal olmayan kutsal saatler.
...”
― The Poems of Dylan Thomas
“Bir yabancı geldi
Kafamdaki değil odamı paylaşmak için,
Kuşlar kadar deli bir kız
Gecenin kapısını koluyla tüyleriyle sürgüleyerek.
Çılgın yataktaki darboğaz
Cennet-geçirmez evi içeri giren bulutlarla aldatıyor
Kâbus odasını yürümeyle yanıltıyor,
Ölüler kadar özgür,
Veya erkek koğuşlarının hayalî okyanuslarında ilerliyor.
Cin çarpmış gibi
Duvardan yansıyan yanıltıcı ışığı içeri buyur ediyor,
Göklerin emrindeymiş gibi
Dar olukta uyuyor ama tozun üzerinde yürüyor
Yine çıldırıyor isteyince
Yürüyen gözyaşlarımın eskittiği tımarhane tahtalarının üzerinde.
Ve en sonunda onun ışıklı ve sevgili uzun kollarına atılarak
Tartışmasız acısını çekiyorum
Yıldızları ateşe veren o ilk hayalin.”
― The Poems of Dylan Thomas
Kafamdaki değil odamı paylaşmak için,
Kuşlar kadar deli bir kız
Gecenin kapısını koluyla tüyleriyle sürgüleyerek.
Çılgın yataktaki darboğaz
Cennet-geçirmez evi içeri giren bulutlarla aldatıyor
Kâbus odasını yürümeyle yanıltıyor,
Ölüler kadar özgür,
Veya erkek koğuşlarının hayalî okyanuslarında ilerliyor.
Cin çarpmış gibi
Duvardan yansıyan yanıltıcı ışığı içeri buyur ediyor,
Göklerin emrindeymiş gibi
Dar olukta uyuyor ama tozun üzerinde yürüyor
Yine çıldırıyor isteyince
Yürüyen gözyaşlarımın eskittiği tımarhane tahtalarının üzerinde.
Ve en sonunda onun ışıklı ve sevgili uzun kollarına atılarak
Tartışmasız acısını çekiyorum
Yıldızları ateşe veren o ilk hayalin.”
― The Poems of Dylan Thomas
“...
Ölmek için giyindim, şehvetli yürüyüş başladı,
Kırmızı damarlarım parayla dolu,
Başlangıç kasabasının son istikametinde
Sonsuz neresiyse oraya doğru ilerliyorum.”
― The Poems of Dylan Thomas
Ölmek için giyindim, şehvetli yürüyüş başladı,
Kırmızı damarlarım parayla dolu,
Başlangıç kasabasının son istikametinde
Sonsuz neresiyse oraya doğru ilerliyorum.”
― The Poems of Dylan Thomas
“Zengin yılın kanlı göbeğinde ve bedenimin büyük çantasında
Cılız üç ay boyu süren hiçbir söz işinde
Acıyla yoksulluğumu ve zanaatımı suçlamaya alışamadım:
Kilolarca tatlı çimi çiyin içinden cennete üfleyerek
Almak vermek hepsi, aç biçimde aldığını geri vermek,
Çengelin güzel hediyesi dönüp kör bir şafta çarpıyor.
İnsanın hazinelerinden ayrılmaya kalkması sevindirmektir ölümü
Sonunda belirlenmiş nefesin para birimlerini hepten yok edecek olan,
Alınan ve vazgeçilen gizemleri sayacak olan kötü bir karanlıkta.
Şimdi teslim olmak, pahalı canavara iki kat ödeme yapmak demektir.
Kanımın kadim ormanları denizlerin kabuklu yemişine doğru koşacak
Her insanın eseri olan bu dünyayı yakar ya da geri verirsem.”
― The Poems of Dylan Thomas
Cılız üç ay boyu süren hiçbir söz işinde
Acıyla yoksulluğumu ve zanaatımı suçlamaya alışamadım:
Kilolarca tatlı çimi çiyin içinden cennete üfleyerek
Almak vermek hepsi, aç biçimde aldığını geri vermek,
Çengelin güzel hediyesi dönüp kör bir şafta çarpıyor.
İnsanın hazinelerinden ayrılmaya kalkması sevindirmektir ölümü
Sonunda belirlenmiş nefesin para birimlerini hepten yok edecek olan,
Alınan ve vazgeçilen gizemleri sayacak olan kötü bir karanlıkta.
Şimdi teslim olmak, pahalı canavara iki kat ödeme yapmak demektir.
Kanımın kadim ormanları denizlerin kabuklu yemişine doğru koşacak
Her insanın eseri olan bu dünyayı yakar ya da geri verirsem.”
― The Poems of Dylan Thomas
“Her zaman koyu tenli yazda beyaz bir çocuktur bu”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
“Bu denizlere renklerini bir biçim olarak kim verdi
Kil dostuma ve cennetin gemisine şekil verdim ben
Zamanla onun renkli ikizleriyle dolup taşan selde;
Ey şekilsiz haritalarda izzet sahibi olan,
Şimdi sen de dünyamı, benim senin yürüyen daireni
Mutlu bir insan şekline çevirdiğim gibi yap.”
― The Poems of Dylan Thomas
Kil dostuma ve cennetin gemisine şekil verdim ben
Zamanla onun renkli ikizleriyle dolup taşan selde;
Ey şekilsiz haritalarda izzet sahibi olan,
Şimdi sen de dünyamı, benim senin yürüyen daireni
Mutlu bir insan şekline çevirdiğim gibi yap.”
― The Poems of Dylan Thomas
“Tek rahim ve tek akıl meseleyi kusmuştu,
Tek meme ateş sorununu emzirmişti;
Boşanan gökyüzünden çift oluşu öğrendim,
Bir skora dönüşen iki çerçeveli küreyi;
Bir milyon zihin böyle bir tomurcuğu emzirmişti”
― The Poems of Dylan Thomas
Tek meme ateş sorununu emzirmişti;
Boşanan gökyüzünden çift oluşu öğrendim,
Bir skora dönüşen iki çerçeveli küreyi;
Bir milyon zihin böyle bir tomurcuğu emzirmişti”
― The Poems of Dylan Thomas
“There are no seacaves deeper than her eyes;”
― The Poems of Dylan Thomas
― The Poems of Dylan Thomas
