Saatleri Ayarlama Enstitüsü Quotes

Rate this book
Clear rating
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Saatleri Ayarlama Enstitüsü by Ahmet Hamdi Tanpınar
16,236 ratings, 4.39 average rating, 1,108 reviews
Saatleri Ayarlama Enstitüsü Quotes Showing 1-30 of 97
“Saatin kendisi mekan , yürüyüşü zaman , ayarı insandır...”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Belki bu iyi gelir!" diyordum. Elbette birinden biri iyi gelecek ve ben de etrafımdakilere benzeycektim. Muhakkak benzemeliydim. Benzemezsem yaşamak çok güçtü.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“-Ama doktor, ben hasta değilim...Allah rızası için... size anlattım.
tekrar gözlerini gözlerime dikti en katî sesiyle:
-Hastasınız... diye kesip attı. Psikanaliz çıktığından beri hemen herkes az çok hastadır.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Hepimiz ömrümüzün kısalığından şikayet ederiz;fakat gün denen şeyi bir an evvel ve farkına varmadan harcamak için neler yapmayız?”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Saatin kendisi mekan, yürüyüşü zaman, ayarı insandır...Bu da gösterir ki zaman ve mekan, insanla mevcuttur.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“...Ekrem kütüphane dolusu kitapları okuyarak Nevzat Hanıma aşık olmaya hazırlanmıştı.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“But, Doctor, I'm not ill. Good God! I've told you everything".
Again his fixed his eyes on mine and stopped me, his voice full of resolve.
"You are ill. It is the fate we all share since the birth of psychoanalysis".”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Şu hakikati kendi hayatım bana öğretti: İnsanoğlu insanoğlununun cehennemidir. Bizi öldürecek belki yüzlerce hastalık, yüzlerce vaziyet vardır. Fakat başkasının yerini hiçbiri alamaz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“İnsanların saadet anlayışları da gariptir.Kitaplara bakarsanız,kendilerini dinlerseniz,insanoğlunun esas vasfı aklıdır.Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır.Beylik sözüyle,hayata hükmeder.Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Modern hayat ölüm düşüncesinden uzaklaşmayı emreder.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Bırak doktor şu psikanalizi... Allah belasını versin! Biz şimdi rakı içiyoruz.' Doktor Ramiz derhal psikanalizi bırakıyor ve hemen onun yerini istakozu alıyor. Doğrusunu isterseniz, on senedir, onunla beraber olduğumuz zamanlarda benim de yapmak istediğim hep bu idi. Fakat beni davet ettiği meyhanelerde, masanın üstünde psikanalizden başka ağza konacak doğru dürüst bir şey bulunmazdı.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Eski şapkalarımız, ayakkabılarımız, elbiselerimiz gün geçtikçe bizden bir parça olmazlar mı? Onları sık sık değiştirmek isteyişimiz de bu yüzden değil midir? Yeni bir elbise giyen adam az çok benliğinin dışına çıkmışa benzer: Kendinden uzaklaşmak, ona bir değişikliğin arasından bakmak ihtiyacı, yahut “Ben artık bir başkasıyım!” diyebilmek saadeti.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Niçin eskilerden bahsederken başımızı sallarız? Bu bir âdet mi, gelenek mi, yoksa bir hastalık mı?”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Bu daima böyledir. Hadiseler kendiliğinden unutulmaz. Onları unutturan, tesirlerini hafifleten, varsa kabahatlilerini affettiren daima öbür hadiselerdir.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Kafamda ancak gölgesi geçen bir düşüncenin iki dakika sonra böyle cezasını çekeceğimi nereden bilebilirdim? Biz fakirler böyleyizdir. Kader sarayında bizim işlere bakan büro hiç şaşmaz, ihmal etmez. Zihnimizden geçen en uzak, en masum ihtimallerin, sadece şiddetle ret için düşündüğümüz şeylerin bile ceremesini öderiz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Fakat ne çıkardı? Hangi meseleyi hallederdi? Sadece talihin hediye ettiği bu üç günü, bir başka mesele ile daha zehirlemekten başka hiçbir işe yaramazdı. En iyisi düşünmemekti. Kaçmaktı. Kendi içime kaçmak. Fakat bir içim var mıydı? Hattâ ben var mıydım? Ben dediğim şey, bir yığın ihtiyaç, azap ve korku idi.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Fakat arada bu uçurum daima kalacaktı. Ara sıra onun üstünden ellerimiz birbirine uzanacak, sonra ben küskün, o ümitli kendi dünyalarımıza dönecektik. Biliyordum, bu düşünceler sade bu akşamın düşünceleriydi. Yarın sabah ben kibrit kutularımı bir sepete tıkıp enstitüye gittiğim zaman başka bir adam olacaktım.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Emine'nin ölümüyle son tutunduğum dal da kopmuş gibi büsbütün boşlukta kaldım. Kaybettiğim şey benim için o kadar büyüktü ki ilk önceleri bunu bir türlü anlayamadım. Ne de hayatımdaki neticesini ölçebildim. Sade içimde simsiyah ve çok ağır bir şeyle dolaştım durdum. Sonra bu haraplığa daha başka bir duygu, bir çeşit kurtuluş duygusu karıştı. Bir baskıdan kurtulmuştum. Artık Emine bir daha ölemezdi, hatta hastalanamazdı da. Orada zihnimin bir köşesinde olduğu gibi kalacaktı. Hayatımda birçok şeyler daha beni korkutabilir, başıma türlü felâketler gelebilirdi. Fakat en müthişi, onu kaybetmek ihtimali ve bunun korkusu artık yoktu.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Herkes şaşırmıştı. Fakat ne çıkar? Ben rahattım. Sakindim, hafiftim. Madem ki herkesin ayrı bir hakikati vardı. Ve herkes zemin ve zamana göre onu yavaş yavaş yeniden yaratıyordu; ne diye ben kendimi yoracaktım?”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Korku... Korku ve insan, korku ve insan talihi, insanın insana hücumu, o hiç yere düşmanlık. Fakat neyi anlatabilirdim, kime anlatabilirdim? İnsan neyi anlatabilir? İnsan insana, hangi derdini anlatabilir? Yıldızlar birbiriyle konuşabilir, insan insanla konuşamaz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Hem aleyhinizde yazmayacaklar, hem de ölçülü şekilde methedecekler... Ne âlâ şey! Bulursanız bana da gönderin böylesini... Hayır azizim, herkesin hürriyeti var!”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Yanımdan biraz sürtünerek geçen her adamın peşine takılan, ondan ayrılır ayrılmaz, iki kedi yavrusu gibi birbirine sokulan, birbirinin kucağında gülen, ağlayan, bilhassa ağlayan iki çocukla çapaçul, biçare bir gölge… Gül! dedikleri yerde gülen, ağla ve konuş dedikleri yerde konuşan, ağlayan, enteresan buldukları zaman enteresan olan, yüzüne bakmadıkları gün mevcut olmayan biri.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Hiç boks maçına gitmediniz mi? İlk önce bakamayız bile!Sonra birdenbire heyecanlanırız,bir taraf tutarız.Bir an evvel,kafi derecede kuvvetli olmamasına kızarız.Haydi!... deriz,daha kuvvetli!Daha müthiş!...deriz ve öyle olmadığı için üzülürüz.Fakat hangimiz o esnada o adamı yerinde bulunmayı isteriz?Hiçbirimiz,değil mi?Bunlar da öyle işte...Mücadeleyi bizim tarafımızdan seyrettiler.Ve bizi alkışladılar.O anda çok samimi idiler.Fakat "Ringe buyurun!" deyince işler değişti.Burada kendi menfaatler,emniyetleri var!”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Hayat kelimesi ile çalışma kelimesi arasında kafamda hiçbir münasebet kalmamıştı. Hayat benim için iki eli cebinde uydurulan bir masaldı.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“- İtiraf edeyim ki bunları hiç düşünmemiştim. Ben tek çare olarak yalnız evcek bizi alıp götürecek bir salgın, bir felaketle bu işler hallolur sanıyor, onu bekliyordum.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Ve ben kendime geliyordum. Kararlar, yeminler, ahitler, karanlıkta dökülen göz yaşları birbirini kovalıyordu. Fakat ne faydası vardı? Ne yaşadığım hayatı beğeniyor, ne yenisine gidebilecek kudreti kendimde buluyordum. Her şeyden düpedüz kopmuştum. Çocuklarıma karşı beslediğim acıma hissinden başka etrafımla hiçbir bağım yoktu. Her şeye, herkese sadece katlanıyordum. Sokağa adımımı atar atmaz, kendimi bir yığın muvazaanın, gafletin esîri görüyordum ve bulunduğum yerden, yaptığım işten gayri her yer, her şey bana erişilmez şekilde güzel ve harikulade görünüyordu.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“Fakir düşmüş bir ailede doğdum. Buna rağmen çocukluğum epeyce mesut geçti. Fakirlik, içimizde ve etrafımızda ahenk bulunmak şartıyla –ve şüphesiz muayyen bir derecesinde- zannedildiği kadar korkunç ve tahammülsüz bir şey değildir. Onun da kendine göre imtiyazları vardır. Benim çocukluğumun belli başlı imtiyazı hürriyetti.
Bu kelimeyi bugün sadece siyasi manâsında kullanıyoruz. Ne yazık! Onu politikaya mahsus bir şey addedenler korkarım ki, hiçbir zaman manâsını anlamayacaklardır. Politikadaki hürriyet, bir yığın hürriyetsizliğin anahtarı veya ardına kadar açık duran kapısıdır. Meğer ki dünyanın en kıt nimeti olsun; ve tek insan onunla şöyle iyice karnını doyurmak istedi mi etrafındakiler mutlak suretle aç kalsınlar. Ben bu kadar kendi zıddı ile beraber gelen ve zıtlarının altında kaybolan nesne görmedim. Kısa ömrümde yedi sekiz defa memleketimize geldiğini işittim. Evet, bir kere bile kimse bana gittiğini söylemediği halde, yedi sekiz defa geldi, ve o geldi diye biz sevicimizden, davul, zurna, sokaklara fırladık.
Nereden gelir? Nasıl birdenbire gider? Veren mi tekrar elimizden alır? Yoksa biz mi birdenbire bıkar, “Buyurunuz efendim, bendeniz, artık hevesimi aldım. Sizin olsun, belki bir işinize yarar!” diye hediye mi ederiz? Yoksa masallarda, duvar diplerinde birdenbire parlayan, fakat yanına yaklaşıp avuçlayınca gene birdenbire kömür veya toprak yığını haline giren o büyülü hazinlere mi benzer? Bir türlü anlayamadım.
Nihayet şu kanaate vardım ki, ona hiç kimsenin ihtiyacı yoktur. Hürriyet aşkı, -haydi Halit Ayarcı’nın sevdiği kelime ile söyleyeyim, nasıl olsa beni artık ayıplayamaz, kendine ait bir lügati kullandığım için benimle alay edemez!- bir nevi snobizmden başka bir şey değildir. Hakikaten muhtaç olsaydık, hakikaten sevseydik, o sık sık gelişlerinden birinde adamakıllı yakalar, bir daha gözümüzün önünden, dizimizin dibinden ayırmazdık. Ne gezer? Daha geldiğinin ertesi günü ortada yoktur. Ve işin garibi biz de yokluğuna pek çabuk alışıyoruz. Kıraat kitaplarında birkaç manzume, resmî nutuklarda adının anılması kâfi geliyor.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“İnsanların saadet anlayışları da gariptir. Kitaplara bakarsanız, kendilerini dinlerseniz, insan oğlunun asıl vasfı akıldır. Onun sayesinde diğer hayvanlardan ayrılır. Beylik sözüyle, hayata hükmeder. Fakat kendi hayatlarına teker teker bakarsanız bu yapıcı unsurun zerre kadar müdahalesini göremezsiniz.”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü
“-Evet hastalığınız anlaşıldı, dedi. Sizde tipik bir baba kompleksi var. Babanızı beğenmemişsiniz. Bu o kadar mühim değil. Reşit olmak için belki de en kısa yoldur”
Ahmet Hamdi Tanpınar, Saatleri Ayarlama Enstitüsü

« previous 1 3 4