Cevdet Bey ve Oğulları Quotes
Cevdet Bey ve Oğulları
by
Orhan Pamuk5,648 ratings, 3.97 average rating, 392 reviews
Cevdet Bey ve Oğulları Quotes
Showing 1-20 of 20
“Prens Sabahattin'in adı hiç duydun mu?" diye sordu Nusret. "Her neyse. Şimdi Paris'te. O da bir Jöntürk sayılır. Bütün prensler gibi aptalın tekidir, ama bir düşüncesi var..." Eliyle odanın bir köşesindeki kitapları işaret etti. "Ya da, herkesin yaptığı gibi, başkasından aşırılmış bir düşüncesi var ki, doğru buluyorum. Demolins'e göre İngilizlerin üstünlüğünü, orada bireylerin, insanların daha özgür olmasında aramak lâzım. İşte, bizde bu yok. Bizde öyle özgür, aklını kullanan, girişken insan yok! Bizde herkes köle, herkes boyun eğmek, toplumun içinde erimek, anneyle teyzenin saçma tehditleri. Din, korku, karanlık düşünceler, ezberlenmiş şeyler... Sonunda boyun eğmekten başka bir şey öğrenmiyorlar. Kimse kendi çabasıyla, topluma karşı çıkarak yükselmiyor. Kimse kendi hesabına düşünmüyor. Düşünürse, korkuyor... Herkes olsa olsa kendi hesabına kulluk ediyor." (...)”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Eskileri bir bütün içinde sanmak eskiler kadar eski bir yanılgıdır!”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Tıpkı muhteşem bir Despot gibi Doğu, güce ve göz kamaştıran ışığıyla insanları yere çalr, insan orada daha yürümeyi öğrenmeden diz çökmek, konuşmayı öğrenmeden dua etmek zorunda kalır.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“... Üstelik bizim memlekette dikbaşlı olmak, kendi kendine karar vermek hoş bir şey değildir ki! İnsan her zaman daa iyi bilen, daha iyi düşünen birine kendini emanet etmeli, birisine bağlanmalı, bir inancı benimsemeli.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“İşte gene senin o "ya hep ya hiç" anlayışın. Sana biraz geniş ve esnek olmayı öğretemeyeceğim. Sana göre hayatta iki türlü anlayış vardır. Ya bir şeye karşı çıkarsın, ya da benimsersin. Arası yok! Ağbin de öyle! O karşı çıkıyor. Anladığım kadarıyla, karşı çıkmayı o kadar ileri götürmüş ki, en sonunda yaşamaya bile karşı çıkar olmuş.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“...Barakaya doğru yürüyor, hafif bir utanç duyuyor, tasarılar yapıyordu: Her sabah cimnastik yapacak, küçük de olsa insanı aşağılayan şu göbeğini eritecek, gövdesinin hamlığını giderecek, getirdiği bütün kitapları okuyacak, bir şeyler yazacak, düşünecek eskiden olduğu gibi sağlıklı, dengeli ve mutlu bir insan olarak Nişantaşı'ndaki evine dönecekti.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“...bazı duvarları yıkmak zorunda kalmışlar, ama eskiyi de kurtarmışlardı. Birçoklarının sandığı gibi eski yeniye dönüştürülemeyecek bir şey değildi: İnsan gelip geçici heyecanlara kapılmayacak kadar sakin ruhlu ve becerikli olursa, eskiyi biraz kıvırıp bükerek yeniye çevirebilir, birçoklarının yeni baştan yapmaya kalkıştığı şeyi, küçük ama zeki uzlaşmalarla zamana uydurulan eskinin içinden çıkarabilirdi.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Bu çirkin ve iğrenç dünyada ancak aptallar mutlu olabilir.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Ben sana şundan söz ediyorum: Biraz esnek ol! Ya hep ya hiç görüşünü değiştir. Hayatın hep küçük uzlaşmalar olduğunu anla. Aile ve dükkan? Başka bir şey yok mu? Başka bir şey yoksa hayat çok dar, sıkıcı ve zevksiz demektir. Bu görüşünü değiştir. Biraz daha açıl.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Peki özgürlüğü kim istiyor? Devlet istemiyor! Tüccarlar buna fazla meraklı değiller. Toprak ağaları nefret ediyor! Köylüler duymamış. Başka kim var? İşçiler?.. Bir de ben! Hah, hah...”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Ben de ona o zaman Meclis'i halkın seçmesi gerektiğini söylerim. O da bana halkın kendisine yararlı olanı değil, gözünü boyayanı seçeceğini söyler ki, bu da doğru. Şimdi bir serbest seçim yapılsa, ikinci, üçüncü partilere izin verilse bütün hacılar, hocalar, madrabazlar Meclis'e girer. O zaman onların Meclis'e girmesini engelleyecek kanunlar koymalı: Mesela din siyasete âlet edilemez, üniversite bitirmemişler milletvekili olamaz, sonra tüccarlar ve ağalar Meclis'e giremez. Sonra halkı da iyi insanları seçecek bir şekilde eğitmeli! Başka?”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Fransa'da en azından elli yıl süren o çağ, bizde beş ay bile sürmedi.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Oysa düşünüyorum ki, şehirlerde oturan zenginler, yani Avrupa'yı bilen zenginler, anlatabiliyor muyum, yani iyi zenginler inkılâpları benimsemeli. Ama onlar heyecanlı gözükmüyor. Cahil halk zaten bir şey bilmiyor. O zaman Ayşe, peki kim, kim inkılâpları ileri gösterecek? Hep biz memurlar mı, hep Trabzon'da herkesin heyecanıyla alay ettiği benim zavallı babam mı? Öğrenci yurdunda, müzikten hoşlandığı, elinde bu gülünç kutuyla dolaştığı için alay edilen ben mi? Üstelik artık memurlar da bu kaba saba zenginlere özeniyor, onlar gibi olmak istiyorlar.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Evet, ama bir tiyatrocu!" diye düşündü. "Bir aile ona ne kadar uzak!”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Öyle mi? Peki özgürlüğü kim istiyor? Devlet istemiyor! Tüccarlar buna fazla meraklı değiller. Toprak ağaları nefret ediyor! Köylüler duymamış. Başka kim var? İşçiler?.. Bir de ben! Hah, hah... Özgürlüğü ben istiyorum!” Odanın içinde aşağı yukarı yürüyor, duvarlardaki devlet büyüklerinin resimlerine bakıyordu. O resimlerdeki sert, ama şefkatli insanlar şaşıyor gibiydiler: “Delikanlı sen kim oluyorsun?” diyorlardı ona. “Biz her şeyi düzenleriz. İyi neyse, hangisiyse, senin için uygun olan her şey neyse biz onu yaparız! Senin gibi bir ölümlüye düşmez böyle şeyler! Karanlıkmış, aydınlıkmış, özgürlükmüş, nereden çıkartıyorsun bunları? Bir kul olduğunu hatırla ve boyun eğ!”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Cumhuriyet kimlerin elinde görüyorsun. İsmet Paşa bu adama değil bakanlık, taşısın diye çantasını bile vermez!..”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“İşte bu doğru. Burada, Türkiye’de insan hiçbir şeye aklıyla inanamaz.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Sen Rousseau filan diyorsun. Ne ilgisi var onların burayla?.. Rousseau Türkiye’de yaşasaydı bir falakadan geçirir adam ederlerdi.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“Evet, bana göre burası, yani doğu, karanlığın ve köleliğin ülkesidir. Bundan ne demek istediğimi anlatmıştım. Bundan burada insanların özgür olmadığını, biraz metafizik bir dille söylersek, burada ruhların tutsak olduğunu söylemek istiyorum.”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
“İki karınca, Cevdet Bey’in ayaklarının az ötesinde durmuş aralarında birşeyler konuşuyorlardı. Bir üçüncüsü yanlarından geçerken onlara takıldı. Acele acele birşeyler söyledi, sonra ayaklarıyla dostlarına bir dokunup yuvasına koştu. Cevdet Bey bütün bahçenin, güneş batmadan önce, koşan, konuşan, birşeyler taşıyan karıncalarla kaynadığını düşündü”
― Cevdet Bey ve Oğulları
― Cevdet Bey ve Oğulları
