Ölü Zaman Gezginleri Quotes
Ölü Zaman Gezginleri
by
Hasan Ali Toptaş968 ratings, 4.01 average rating, 68 reviews
Ölü Zaman Gezginleri Quotes
Showing 1-15 of 15
“Sesle iletilebilecek ne kadar duygu varsa, anında sessizliğin diline çeviriyorduk bu yüzden, duruşun diline ya da bakışın, kıpırdanışın, nefes alıp verişin, irkilişin diline.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Oda sözcüğünün yalnızca odayla sınırlanamayacağını, insanın her türlü kuşatılmışlığının, kendi kendini daraltışının, başka olaylara bağlayamadığımız her olayın, dahası ülkelerin, ülkelerin bulunduğu dünyanın, dünyanın ve gezegenlerin dönüp durduğu evrenin de bir oda sayılabileceğini mırıldandı.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Gözlerinse maviydi, nereye bakarsan bak, iki damla deniz içini çeke çeke kendini martısızlığa vuruyordu.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“… insan her an bir kavşaktaydı; gördüğü, dokunduğu, yaşadığı, yaşamadığı ne varsa onlara yaslanarak ya o yolu seçecekti, ya da ötekini. Tabii, bu seçim yalnızca belirlenen yolun gidiş yönünü göstermiyor, aynı zamanda ileride, yönlerin düğümleneceği başka kavşakların kaderini de çiziyordu.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Ama, ne zaman doğduğumuz sorulduğunda hep anamızın bacakları arasından çıktığımız tarihi belirtmemize rağmen, artık insanları analarından çok yaşamın doğurduğunu biliyorum.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Yüzüm karımın yüzünün duruşunu doğuruyordu sürekli, sessizliğim sesini besliyor, oturuş biçimim oturuşunu düzenliyor ve sonra bütün bunlar ondan yansıyor, varlığımda bir zaman soluklanıp o anki rengimi rengine ekleyerek yeniden ona dönüyordu.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Belleğimizdeki hatıralardan -yani geleceği ele geçirmek adına geçmişe saçıp savurduğumuz kendimizden- henüz kurtulamamıştık.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Öyle ki, aynalı çarşılar kuruyorlardı şehirlerde ve tutup o çarşıları türkülere sokuyorlardı sonra ve her gün gelip geçtikleri besmeleli, ıslak ve pahalı çarşılardan çok türkülerdeki çarşıları seviyorlardı.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Herkes aynı duyguları taşımaya başlayınca bir gün ad verilecek onlara, diye avutuyorum kendimi, her dilde sözcüklerden evleri olacak.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Birbirimizi gormeyeli yillar olmus gibi, bakistik bir sure. Ben, içimden, bakismak dokunmaya ne kadar yakin böyle, diye geçirdim o sirada. Sonra, o, ayaga kalkip hizla soyunmaya basladi. Ilk kez cesaret ediyordu buna. Ustunde ne var ne yoksa, tek tek cikartip atti içimdeki uçurumlara. Birer tutam siyah bulutlariyla gökyüzü kadar çiplak kalinca da, uzanip yatti aklima. Bir bakima, bedeni aklimin cografyasi oldu.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Daglarin yuksekligini dogurmaktan yorgun dusmus gibi gözüken, uçsuz budaksiz bir vadideyim.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Onun, içi boş sözcüklerden oluşan tümceleri öfkeli bir sesle hiç düşünmeden ortalığa saçıp savurması beni kaygılandırmaya başlamıştı. Ustelik, bir insanin sözcüklere bu denli güvenmesini ve onlardan bu denli umut beklemesini ilk kez yadırgıyordum.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Korkum, öteki korkularımla birleşip aptal cesaretler geliştiriyordu içimde, bana, bağlılık, dürüstlük, incelik adlarıyla yürürlükte tutulan çeşitli zorunluluklar yüklüyordu.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“Gülümsedi Mısra, ya da apartmanların ardında kalan Akdeniz gelip onun yüzünde ışıltıyla dalgalandı.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
“O gün, Tanrı’nın kendine sorduğu en zor bilmeceydin sen ve ben, çözmek bana düşmüş gibi sevinçliydim. Çekirdek çıtırtılarıyla kırmızı iğde kabukları arasında kaybolamayacak kadar güzel ellerin vardı, parmakların her yana dağılan sorulardı ve küçük değişiklerle süslenemeyecek kadar büyüktün.”
― Ölü Zaman Gezginleri
― Ölü Zaman Gezginleri
