
Tam da yakın zamanda Berna Moran'ın kitabında, Ahmed Midhat Efendi'nin eserlerinin eleştirilerine denk geldiğim için, okumak üzere not almıştım. Bu nedenle Ahmed Midhat Efendi + 1 diyorum :)

Büyük Defter - Kanıt - Üçüncü Yalan - Ágota Kristóf -371 sf
Salka Valka - Halldór Laxness -400 sf
Aylaklar - Melih Cevdet Anday -268 sf
Germinal - Emile Zola -512 sf
Ayışığında "Çalışkur" - Haldun Taner -100 sf
Suçsuzlar - Hermann Broch -336 sf
Almanca Dersi - Siegfried Lenz -512 sf
Gönül - Natsume Sōseki -232 sf
Boş Dolaplar - Annie Ernaux -168 sf
Mai ve Siyah - Halid Ziya Uşaklıgil -332 sf
Anna Karenina 1 - Leo Tolstoy -592 sf
Adsız Sansız Bir Jude - Thomas Hardy -466 sf
Anna Karenina 2 - Leo Tolstoy -496 sf
Özgür İnsanlar - Halldór Laxness -511 sf
Çingeneler - Osman Cemal Kaygılı -336 sf
Karılar Koğuşu - Kemal Tahir -368 sf
Polonya'da Bir Kuş Var - Romain Gary -224 sf
Denemeler - Montaigne -302 sf
Lady L - Romain Gary -174 sf
Tersine Giden Yol - Nahid Sırrı Örik -336 sf
Üç Beş Kişi - Adalet Ağaoğlu -324 sf
Ayaşlı ile Kiracıları - Memduh Şevket Esendal -256 sf
Grup Toplamı : 29.855

Çok keyifli, insanın yüzünü gülümseten bir kitaptı diye hatırlıyorum. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve kesinlikle devam etme isteği uyandırmıştı. Denk getirebilirsem ben de tekrar okuyabilirim.

Kitabı okurken asla neredeyse yüz yıl önce yazılmış bir metin okuyormuşsunuz gibi hissettirmiyor. Bazı bazı bu tabirler o zamanlarda da kullanılıyor muymuş diye düşündürttü. Dili de çok akıcı, su gibi aktı gitti. Olaylar zaten açık havada eğlence, müzik, dans, yeme, içme ve cümbüş üzerine kurulu. Hava mı bozdu? "Hopp hadi artık neyhanelerde alem yapalım." Canımız mı sıkıldı aynı yerlerden? "Bugün de evde havuz başında cümbüş yapalım." şeklinde sona kadar devam ediyor hikaye. Bu eğlenceler sırasında da İstanbul'ı geziyoruz. Sonu ise benim için şaşırtıcı oldu, nedendir bilmiyorum ama beklemiyordum böyle bir son. Açıkçası keyfimin olmadığı ve kafamı toplamakta zorlandığım bir dönemde okudum bu kitabı ve böyle bir dönem için ideal bir seçimmiş. Önerenlere ve seçenlere teşekkürler.

Ben de yazarın ilk kitabı Polonya'da Bir Kuş Var'a başladım bu akşam. Anlatı direkt içine çekti. İmkanım olsa ve elimden bırakmadan tek seferde okuyabilsem keşke.

Halid Ziya Uşaklıgil'den ilk kez bir kitap okudum. Orijinal dili bana oldukça ağır geldi, çok zorlandım. Ahmet Cemil karakterini de sevmedim ve biraz silik buldum açıkçası. Açıkçası, önemli bir yazardan bir eseri okumuş olmaktan duyulabilecek memnuniyet dışında, "mutlaka okunmalı" dedirtecek bir argüman yok elimde.
Arka planda hep edebiyat dünyası olması bana sık sık Bel-Ami ve Sönmüş Hayaller'i hatırlattı.

Yaşanan onca ikilemi, kayıbı, acıyı, çaresizliği, umudu ve umutsuzluğu sadece okumak bile çok zordu. Hala benzer hayat ve çalışma koşullarının geçerli olması toplumsal, sosyal ve sınıf bilinci anlamında aradan geçen bir buçuk asırlık sürede pek de ilerleyemediğimizi yüzümüze çarpıyor sadece. Bilgen'in dediği gibi gerçekten yorucu ve hırpalayıcı bir anlatıydı. Evet, güçlü bir eser ve ilk sayfasından itibaren bu hissediliyor. Fakat, bitirdikten sonra şunu söyleyebilirim ki: Germinal'i okumayı özellikle ve coşku ile herkese tavsiye etmem.
Emile Zola'nın diğer kitaplarındaki duygusal ve ahlaki iç çatışmalarıyla birlikte takip ettiğimiz karakter gelişimleri, bekleneceği gibi konusu sebebi ile bu kitapta daha geri planda. Karakterleri yine belirli bir çizgide değişirken ve gelişirken takip edebiliyoruz ama daha çok toplumsal ve sosyal olaylar ve fikirler etkisi ile gelişiyor karakterler.

Baslık içerisinden davet mi? Bilmiyorum açıkçası. :(
Bu başlığın linkini iletebiliriz belki?

Elimdeki kitap biter bitmez geliyorum. :)

Tamamdır haberleşiriz Bilgen. :)

Germinal ekitap olarak da var bu arada bildiğim kadarıyla. Okursan haberleşip okuma arkadaşı olabiliriz Bilgen, ben de henüz okumadım Germinal'i. Grupla okunmuş daha önce :)

Daha uzun yazmıştım fakat malesef silindi. Kısaca yorum bırakacağım: Genel olarak anlatılan kötülüklere şaşırmamaya kendimi şartlayarak Emile Zola'yı okumama rağmen, "Nasıl olabilir? Böyle bir şeyin kurgulanması bile nasıl mümkün olabilir?" diye sorgulaya sorgulaya bitirdim kitabi. Belki içinde bulunduğum ruh halindendir bilemiyorum fakat serinin genel formülünün aksine, hikaye çok sert başladı, sert devam etti ve sert bitti. Çok bunalarak ve rahatsız olarak okudum.

Aklımda yokken baslıktaki yorumlar heveslendirdi beni. :) Kitabı edindim, ilk fırsatta okumayı umuyorum.

Skoru etkilemeyecek ama son dakika giriş yapmış olayım :)
Cennetteki Gölgeler -
Erich Maria Remarque 470 sf
grup toplamı: 81.482 sayfa

Ben nadirkitap tan 91 baskısını bulabilmiştim ama alalı epey oldu.
Emile Zola'nın bu serisini bir noktada tamamlamayı istiyorum. Seriye başlarken araştırdığımda sıra ile okunmasının özel olarak önemli olmadığı sonucuna varmıştım. Yine de yazarı kronolojik olarak okumak istediğim için birinci kitaptan başladım ben. Arada baskısı olmadığı için okuyamadığım bazı kitaplar da var. Aslında benim için sıra 13. kitap Germinal'deydi. Ama grup ile birlikte okuyabilmek için sırayı bozacağım.
Balzac'ta olduğu gibi, bir kitapta yer alan önemsiz bir yan karakter, farklı bir kitapta ana karakter olarak tekrar karşımıza çıkabiliyor. Fakat, her kitap başlı başına ele alınabilecek bir roman. Konu bütünlüğü açısından, şimdiye kadarki deneyimime göre, sırayı takip etmeyi savunmak için ortaya koyabileceğim bir argüman yok :)