Bugün Günlerden Simsiyah

Arkadaşım,


İletişim Yayınları ilk romanım Simsiyah’ı bugün yayınlıyor. Bu romanı ilk kez beş yıl önce başka bir ülkenin başka bir güzel şehrindeki haytalık günlerimde, önünden geçen insanları seyretmekten sıkıldığım bir kafede oyalanmak için yazmaya başladım. Bilmezsin, sana daha önce anlatmamışımdır, bu tarihten aşağı yukarı 10 yıl kadar önceydi. O zamanlar bir kargo firmasında çalışıyordum. Oradaki bir kaç kurye bana “Abi, seni, çok acayip bir yere götüreceğiz,” deyip duruyorlardı. Sonunda onlara uydum ve beni romanın başında anlattığıma benzer, ondan daha karanlık, daha leş ve hakikaten daha da acayip bir yer altı meyhanesine götürdüler. Tekinsiz ama eğlenceli bir yerdi.


Yıllar sonra, şu güzel şehrin güzel bir kahvehanesinde oturmuş oyalanırken, biraz da yazma idmanı olsun diye önüme bir kağıt çekip o garip mekanı ve orada gördüğüm insanları anlatmaya başladım. Bunu yaparken biraz hayal gücümü ekledim biraz da daha gençken önünden merakla geçtiğim ya da çekinerek içerisine girdiğim Bakırköy’deki, Samatya’daki birahanelerin bende kalan anılarını serpiştirdim.


Günün sonunda elimde aşağı yukarı bugün romanın ilk sayfalarında okuyacağına benzer bir metin vardı. Bir kaç gün sonra evde bu metni okuyunca bunun bana ait olmadığını farkettim. Evet, ben yazmıştım ama o mekanı anlatan başka birisiydi. Böylece bu kişinin kim olabileceğini düşündüm. Siyah Paltolu Adam’ı böyle buldum. Romanı okursan arkadaşım, kendisini tanıyacaksın; çok özel bir insan, şahsına münhasır. Sonra, böyle bir adam öyle bir mekanda ne arıyor olabilir ki diye düşündüm. Birini bekliyordu. Kimi? Fikret’i. Fikret’i neden bekliyordu?


Böylece hikayem başladı ve gelişti. Sonunda yayınlanmış bir roman haline geldi ve sen onu belki bugün elinde tutuyorsun.


İlk satırlardan bu yana akıp giden beş yılın tamamı bu romanla geçmedi elbet ama son iki yılımı yedi gün yirmi dört saat bu metne adadım. Bu uğurda onlarca kitap okudum, geceler boyu sabahladım. Pek çok insanı hayatımdan uzak tutmak, ihmal etmek zorunda kaldığım gibi bir kısmını da kaybettim. Ailemi de bana katlanmak zorunda bıraktım. İyi kötü her yolculuk gibi bu da bir takım fedakarlıklar gerektiriyordu elbette. Ne edelim?


Son bir yıl düzenlemelerle geçti. İletişim Yayınları’ndan Levent Cantek başta olmak üzere, bana ilk raporu gönderen isimsiz ve kahraman editör kardeşim ve bürodaki diğer editör arkadaşlar koca bir yıl boyunca bu metne emek verdiler. Türkiye’de güzel kapak geleneği pek yoktur. Deniz Karagül ve Levent Cantek, romana bana göre harika görünen bir kapak hediye ettiler ve Simsiyah son halini aldı.


Dünyanın en iyi romanını yazdım demiyorum elbette. Kendi içinde muhakkak sorunları vardır. Öyle değil de böyle olsaydı diyeceğin yerleri çıkacaktır arkadaşım. Bu ilk romanım, ikincisinde düzeltirim de demiyorum. Belki de o sorunlar “ben”imdir. Doğrusunu söylemek gerekirse ben sadece “başkası yazmış olsaydı, okurdum,” diyebileceğim bir roman yazmaya çalıştım ve bana sorarsan bunu galiba başardım.


Uzun lafın kısası, İletişim Yayınları ilk romanım Simsiyah’ı bugün yayınlıyor. Sen de bugün, yarın bu romanı okuyacaksın. Yani aramızda daha önce yaşamadığımız türden yeni bir ilişki başlıyor arkadaşım. Bu ilişkinin nasıl olacağını, bize neler hissettireceğini çok merak ediyorum. Bu ilişki için sabırsızlanıyorum, heyecanlanıyorum.


Oğuz Atay’ın da bir seferinde dediği gibi “Ben buradayım,” sevgili arkadaşım.


 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on July 02, 2015 21:16
No comments have been added yet.


Bülent Çallı's Blog

Bülent Çallı
Bülent Çallı isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Bülent Çallı's blog with rss.