Paris Notları #1 Picasso Müzesi.
Özgürlüğüne düşkünlüğü ile bilinen Marais bölgesinde, Rue de Thorigny 5 numarada, misafirperver olmayan yüksek avlu duvarları yüzünden içindeki güzelliği gösteremeyen bir bina vardır. Hotel Salé denilen bu güzel konak 1656 yılında bir tuz vergisi tahsildarı olan Aubert de Fontenay için yapılmıştır. Salé, tuz demek oluyor. Picasso, Paris’teki zamanını ekseriyetle Latin bölgesindeki Rue des Grands Augustins’de atölye olarak kullandığı Boisgeloup ve Notre Dame de Vie’deki Vauvenargues binalarında geçirdi. Paris’teki yakın dostu yazar Gertrude Stein’e bir keresinde eski bir evin içinde yaşamak istediğini söylemişti. İçinde hiç yaşamamış olsa da Marais bölgesinin en güzel binalarından olan bu konak muhakkak ki Picasso’yu memnun ederdi. Büyük usta öldüğünde, cenaze masrafları dolayısıyla Fransız Hükümetine pek çok Picasso tablosu miras kaldı. 1985’te bu miras bir müzeye dönüştürüldü.
Müze her ne kadar Picasso’nun en bildik eserlerini barındırmasa da, Picasso’ya biraz merakı, ilgisi olan sanatseveri tatmin etmeye yetecek kadar materyali sergilemeyi başarıyor. Sanatçının özellikle mavi, pembe ve bir miktar da meşhur kübist dönemlerine ait 261 resim, 1700 civarı eskiz ve bir çok heykel ve objeyi detaylarıyla incelemeye kararlıysanız bütün bir günü buraya ayırmanız gerekebilir. Biz Paris’in en önemli sanat eserlerini gezdiğimiz bu turumuzda birkaç esere bakıp hemen çıkacağız.
Bunlar bir tanesi, Picasso’nun pembe döneminin en önemli eserlerinden olan İki Erkek Kardeş (Les deux frères) adlı resimdir. 1906 yılında Katalunya’da bitirdiği, kâğıt üzerine guaş boya olan bu resim illa söylenmesi gerekmese de “Dışa Vurumcu” bir resimdir. Bu tarz resimler daha sonraları Naziler tarafından dejenere olarak ilan edileceğini anımsayalım ve yolumuza devam edelim
Picasso Müzesindeki bir sonraki durağımız “Kumsalda Koşan İki Kadın” tablosu. 1924’te Sergei Diaghilev’in Mavi Tren adlı balesi için sahne perdesi olarak kullanılan bu eser, Picasso’nun bir sahne performansı için yaptığı son eseridir.
Müzede biraz daha oyalanmak istersek “Öpüşme” adlı tabloya ve Picasso’nun “kendi portresi”ne de bir göz atabiliriz.
Sonrasında Marais’in her daim cilveli ve gürültülü dar sokaklarında bir aşağı bir yukarı kıvrıla kıvrıla yürüyerek soluğu, eğer bir Paris rehberi almışsanız mutlaka fotoğraflarından tanıyacağınız, bağırsakları dışarıda bir Miro tablosunu anımsatan Musée National d’Art Moderne’de alıyoruz.
http://www.museepicassoparis.fr/

Bülent Çallı's Blog
- Bülent Çallı's profile
- 103 followers
