24 4. Bölüm



24’ün önceki bölümlerinde...

CTU NEW YORK Kate Hoffman: “Bu işin peşindeyiz, ne de olsa başka yapacak işimiz yok. Ama Mandy yakalanmadan başka yapacak bir şeyimiz de kalmadı.”Cole Ortiz: “Haklısınız, efendim. Beklemekten başka yapacak bir şey yok, polisler umarım en yakın zamanda yakalarlar.”Kate Hoffman: “Hadi, git evine dinlen, Cole. Bugünü de işe gelmiş gibi sayarız, yarın da izin günün olur. İyi bir uykuyu çoktan hak ettin.” Cole Ortiz: “Teşekkür ederim, efendim. Çok iyi olur bu, gerçekten de.”Arlo Glass: “Üç dakika geciktin.”Gürhan Öztürk: “Biliyorum, efendim. Ama yakındaki kahve makinesi bozuldu demiştiniz, ben de uzaktaki kahve makinesine gitmek zorunda kaldım.”Arlo Glass: “Benim dediğim her söze sorgulamadan hep güvenecek misin, Gürhan?”Gürhan Öztürk: “Tabi ki. Aksini düşünmem bile.”Arlo Glass: “O zaman bir dahaki sefere yakınımızda duran kahve makinesi bozuk dediğim zaman, uzaktakine gitmeden önce bir de kendin kontrol etmeyi akıl edersin umarım.”
HENRY REED Henry Reed: “Belgeler elimde, artık size ulaşmalarını sağlayacak hiç bir kanıt kalmadı.”Telefondaki kişi: “Belgeyi hemen yok etmeni istiyorum.”Henry Reed: “Eğer arzunuz bu yöndeyse hemen kasadan çıkartıp yok ederim.”Telefondaki kişi: “Çabuk ol. O belge ortadan kalkmalı.”
MANDY Mandy: “Bir daha görüşebileceğimizi sanmıyorum, Dev. Bu çok tehlikeli olur, hatta en iyisi bunun için önlem almamız. Tabi beni seviyorsan...”Devon: “Biliyorsun, Mandy. Sormaman gerekli zaten.”Mandy: “Keşke böyle bitmeseydi.”
Birazdan okuyacağınız bölüm 11:00 ile 12:00 arasında geçmektedir.
CTU New York 11:00:01
Cole gittikten sonra ofisinden hiç çıkmamıştı müdür Kate, olaylar arasında bir bağlantı bulmaya çalışıyordu. Cole’un imalarına göre banka sahibi Henry Reed bir şeyler saklıyordu, belki de banka soygunuyla bir ilgisi vardı. Sorular üst üste geliyordu, Kate de kendine göre cevaplar bulmaya çalışıyordu sorulara.Soru: Neden bir insan sahibi olduğu bankanın soyulmasına aracılık eder? Cevap: Bankasında saklanan çok kıymetli bir belgenin o belgeden haberdar olan birilerinin farkına varamayacağı bir şekilde bankadan çıkartılması için soygun ayarlanmış olabilir.Soru: Bu kıymetli belgede ne olabilir?Cevap: Bir anlaşma ile alakalı belgedir, ama asıl önemli olan imzalar ve isimler olmalı, o belgeyi ele geçiren kişiler belgede adı geçen imza sahiplerinden de haberdar olabilirler.Soru: Bu kıymetli belgenin tam olarak kıymeti nedir, birinin canını yakacak bir belge mi?Soru-cevap oyunu Kate için bitmişti. Kırmızı kalemiyle çıkardığı sonuçları ajandasına not aldı kısaca. İş bitince de odasından çıktı.“Gür... Güray, neyse adın, bir baksana.” diye seslendi yeni gelen analiste. Analist genç biriydi ve genelde heyecandan dili tutulur kekelerdi.“Adım... Gü... Gürah... han...” dedi birden müdürüyle karşılaşan Gürhan.“Pardon, yeni isimleri öğrenmem biraz zaman alabiliyor Gürahhan.”İsmini yanlış söylediğinin farkında olsa da bozuntuya vermeden gülümsedi Gürhan ve heyecanını bastırmaya çalışarak: “Ne istemiştiniz, efendim?” diye sordu.“Kahvem bitmiş de odamdan çıkıp yenisini alacaktım ama sen bir koşu getirsen de ben şimdi yürümesem.”“Peki, efendim. Ben hemen getiriyorum.” dedi Gürhan ve yanından geçtiği masalara çarparak koşturdu. Son aldığı darbe çok kötü bir yerine gelmişti, Arlo bile bunu görünce acıdı, ama sonra: “Sanırım birisinin ikinci defa sünnet olması gerekecek.” diye yorumda bulundu, Gürhan’ın inancını da hatırlayarak. 11:07:04... 11:07:05... 11:07:06...
New York, 11:18:21Cole gözlerini açtığında hala onun bayılmasına neden olan ilacın kokusunu hatırlayabildiğini fark etti acı bir şekilde. Karanlık bir odadaydı, ama birisinin odaya girip ışığı açması fazla sürmemişti.“Sonunda uyandın.”     Adamın sesinden evine hırsız gibi girip onu kaçıranın o olduğunu anladı. Yüzünün bir kısmında yanık izleri vardı, Cole deneyimlerinden bunun kimyasal bir silahtan kaynaklandığını anlayabilmişti.“Bu biraz tatsız bir başlangıç oldu farkındayım. Ama senin gibi birine ihtiyacımız vardı. Seni ikna etmeye de zamanımız yoktu.”Cole adamın içki kokan ağzından daha fazla cümle duymamak için konuşma ihtiyacı hissetti. En azından o zaman mide bulandırıcı içki kokusundan bir süreliğine kurtulmuş olacaktı.“Birini bir şey yapmaya ikna etmenin daha kolay yollarının olduğunu duymuştum, kaçırmak bunlardan biri değil.”Adam başka bir şey demedi ve cebinden bir kâğıt parçası çıkartıp Cole’a fırlattı. Cole hemen üzerine fırlatılan kâğıt parçasına baktı, sonuçta kâğıt parçasının ona zarar verecek bir silaha dönüşme olasılığı düşüktü.Kâğıt illegal bir anlaşmanın belgesiydi, daha doğrusu onun kopyasıydı. Çoğunu tanımasa da imza sahiplerinin bir kısmını biliyordu, çoğu siyasetçi ya da iş adamıydı.“Bu bankadan çalınan belgenin kopyasıdır.” diye açıkladı yaralı yüzlü adam.“Bunu bana neden gösteriyorsun? Benimle ne ilgisi var?”“Çünkü bir tek sen bu banka soygununun arkasında başka bir şeyin daha olabileceğini tahmin ettin.”Aslında önce müdürüm böyle düşünmüştü, diye söylemeye yelteniyordu ki son anda vazgeçti. Müdürünün de başını yakmanın âlemi yoktu durduk yere.“Bu anlaşmada adı geçen kişiler gizli bir örgütün elemanlarıdır ve ben bu örgütü ortaya çıkarmaya çalışan bir grubun üyesiyim.”“O zaman bu bir davetiye mi?”Bu karşılığı beklemiyordu, bu yüzden Cole’un aniden böyle demesini gülerek karşıladı adam.“Evet, Cole. Bunu bir davetiye olarak görebilirsin.”“Peki, bu grubun bir lideri var mı yoksa hep senin yanık suratın ve içki kokan ağzınla mı muhatap olacağım?”Bu karşılığı da beklemiyordu, ama bunu gülerek karşılayamadı, sinirlenmiş olsa da bir şey demedi ve odadan ayrıldı. Çıkmadan ışığı kapatmıştı, arkasından da kapıyı kilitlemişti.“Kahretsin, en azından saat kaç onu söyleseydiniz. Bu karanlık odada gece mi gündüz mü kafam karıştı.” 11:24:44... 11:24:45... 11:24:46...
New York, Henry Reed’in dairesi, 11:43:14Belge tamamen yok edilmişti böylece. Ama isimleri unutmamak için Henry not defterine geçirip kasasına saklamıştı. Bir nevi sigortaydı bu. Başına bir iş gelirse birileri bunu ödeyecekti en azından.Henry, bir süre tekerlekli sandalyesinde uyuyakalmıştı ama kafasını kaldırdığında daha saatin fazla geçmemiş olduğunu fark etti. Bazı zamanlar on saat sandalyede uyuyakaldığı oluyordu, kimse de ilgilenemiyordu çünkü uyandırıldı mı çok ani tepkiler verebiliyordu çalışanlarına kovmak gibi. Sonra zaten iyice kullanılmaz hale gelen belinin altı ağrıdan bütün gününü zehir ediyordu.Ne zamandır odada onun uyanmasını beklemişti, emin değildi. Ama önemli olan şimdi odasında olmuş olmasıydı. Polislerin onu yakalayacağını ummuştu, ancak öyle olmadı. Mandy, Henry’nin karşısındaydı.“Sıra bana geldi demek. Biliyordum, en baştan seni kullanmasının sebebi buydu. Bu yüzden seni işe almam için ısrar ettiler.”Mandy sessizdi, hiç konuşmadan bekliyordu. Henry’nin ise diyecekleri bitmemişti.“Beni öldürünce iş bitecek sanıyorlar, ama değil isimlerini biliyorum ve ölsem bile o isimleri açığa çıkartmanın bir yolunu bulurum.”Mandy sakinliğini bozmadan beklemesini sürdürdü. Bu durum Henry’i çileden çıkartmıştı. Öksürük krizi de peşi sıra gelmişti. Öksürüğünü dindirmek için oksijen maskesini eline aldı hemen.“Beni sınamaya kalkma demiştim, kadın.” diye bağırdı öksürüğü kesilince. Bu son lafı oldu.Mandy o uyurken tekerlekli sandalyesine takılı olan oksijen maskesini çıkartmış yerine metan gazı içeren başka bir tüp yerleştirmişti. Renksiz, kokusuz bir gaz, etrafta nasıl öldüğüne dair bir ipucu barındırmayacağı bir ölüm şekli. Pencereyi açıp metan gazının odadaki varlığını silmişti çoktan.Henry’nin kasasına yaklaştı. Cep telefonundan David’den gelen son mesajını açtı. Altı haneli 534872 olan şifreyi girdi hemen. İşinin ehliydi, kasanın şifresini öğrenemeden Henry’i öldürmemesi gerektiğini biliyordu. Bu nedenle Henry belgeyi kasasına yerleştirirken David’in yanında olacağını ve şifreyi öğrenebileceğini tahmin etmiş, onunla anlaşma yapmıştı. David şifreyi gördükten sonra Mandy’e mesajla göndermişti. Ama anlaşmanın sonu gelemeden Mandy, David’i öldürmek zorunda kalmıştı.Kasadan Henry’nin saklamış olduğu not defterini buldu ve hemen oradaki isimleri asıl çalıştığı patronuna mesajla gönderdi.“Buraya kadar.” dedi zafer edasıyla Mandy, görevi bitmiş, yapması gerekeni yapmıştı.Patronundan biraz sonra gelecek son mesajı bekliyordu artık. Sonra da yine uzun bir süre ortalarda görünmeyecekti. 11:47:32... 11:47:33... 11:47:34...
CTU New York, 11:57:56Arlo öfkeyle köpürüyordu: “Hey, Gürhan. Sana sesleniyorum, duymuyor musun? Son raporları göndermeni bekliyorum hala.”Gürhan endişe dolu sesiyle kendi masasından karşılık verdi: “Merak etmeyin, hemen gönderiyorum, efendim.”“On beş dakika önce de aynısını demiştin.” “Jason Mass.” diye mırıldandı yazarken farkında olmadan Gürhan.Gürhan son ismi de defterine geçirmekle meşguldü telefonuna gönderilmiş mesajdan. Mesaj Mandy’dendi. Yirmi altı isim göndermişti mesajında. İsimlerin tamamını yazdıktan sonra Mandy’e mesaj attı: “Tamamdır.”Ardından işinin başına döndü ve son raporları Arlo’ya bilgisayarından gönderdi. Ayağa kalktı ve Arlo’ya tuvalete gideceğinin haberini verdi. Kimsenin görmediğine emin olduktan sonra telefonunu çıkardı ve birisini aradı. Kendinden emin bir şekilde: “Liste tamamlandı.” dedi.11:59:58... 11:59:59... 12:00:00...
1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on June 04, 2014 06:00
No comments have been added yet.