ZİNDAN GÜNLÜKLERİ - X 2. KISIM
Eva, kadim ormanın derinliklerinde yer alan gizli tapınağın merdivenlerinde ince tülden yapılma beyaz elbisesi ve parlak yeşil taşlardan yapılma tacıyla yanında sevdiği adam Alasten ile beraber emin adımlar atarak yürürken bunun hayatının en mutlu günü olduğunu düşünüyordu. Alasten onurlu bir prens olarak tanınırken özel günlerde giydiği büyükbabasından kalma zırh dışında öyle fazla şaşaalı bir şey giymemişti. Zırhın göğüs kısmında bir kılıç şekli yer alıyordu ki bu Denestir'in simgesiydi aynı zamanda. Gözlerinde mutluluk uzaktan bile fark ediliyordu, doğru bir karar verdiğine inanıyordu ve hayatını bu güzel prensesle birleştirmeye de hazırdı. Tapınağın içerisinde tam ortada kızıl renkte yapraklarıyla nadir yetişen bir ağaç yer alıyordu, Sevda ağacı olarak da bilinirdi. Bu ağacın altında elfler evlilik yeminlerini ederlerdi, onlar için bu yeterliydi ama iki tarafı da iyi tanıyan bir şahidin olması gerekiyordu. Bir kişi olması yeterdi, tabi genelde elflerde de olsa evlilik törenlerde kalabalık bir aile ortamı olurdu ama bu seferki çok farklı bir evlilik töreniydi. Eva'nın kuzeni Arafel şahit olarak bulunuyordu, hem bu evliliği gizli tutacağı konusunda da söz vermişti. Her şey mükemmeldi, Eva ile Alasten birbirlerine bakarken ağacın altında o anın sonsuza kadar sürmesini istiyor olmak bencilce miydi Eva emin olamamıştı. "Yeminim budur ki sana olan sevgim sonsuz, sana yüreğimi içerisinde sana olan sevdam, sadakatim ve geleceğimle beraber sunuyorum bu kutsal ağacın altında. Hiç bir zaman bu yemini ettiğim için pişman olmayacağım, çünkü biliyorum ki sana olan sevgim gerçek, saf ve masum. Seni seviyorum, iyi ki hayatıma girdin ve artık benim hayatım sensin, benim nefesim sensin, sevgilim." Eva yemini etmişti, sıra Alasten'deydi ama Eva öyle güzel sözler söylemişti ki gözyaşları süzülürken konuşamamıştı bile. Eva'ya sarılmak ve ona olan sevgisini haykırmak istiyordu sadece. Elinden tutarak uzaklara, özgürce beraber olabilecekleri bir yere gitmek istiyordu hemen. Sonunda tutamadı kendini ve ağlamaya başladı. Mutluluktandı bu ve tamamen duygularının kontrolündeydi, kendini tutması daha doğru olurdu belki de ama o anda sadece özgürce davranabilmek istemişti. Eva'ya sarıldı ve haykırdı: "Sen benim prensesimsin, benim asıl sen nefesim oldun! Beni özgür bıraktın, benim elimden tuttun ve beni hayata bağladın!" "Sanırım bunu da yeminden sayabiliriz." diye araya girdi Arafel gülümseyerek. Eva ile Alasten de öyle düşünüyor olmalıydılar çünkü öpüşme faslına geçmişlerdi bile. Eva farkında olmadan elini dudağına götürmüştü, Thomas'ın onu izlediğini fark ettiğinde: "Anılar, ne zaman aklında belireceği belli olmuyor." dedi. "Gerçek olan şey içinde olandır, onlar da duygulardan oluşur..." diye mırıldanıyordu Safiel, Eva'yı takip ederken. Elinde tuttuğu bir kitaptan yakın zamanda okuduğu ve aklında kalan bir cümle olmalıydı. Büyücünün dediğini duyan Alenthas garip bakışlar atarak: "Kütüphaneden kitap aşırmadın değil mi?" diye sordu. Safiel: "Hayır, canım kitap benim. Daha yeni başladım sayılır da okumaya." diye yanıt verdi hemen. Prenses Katherine'i kendi bahçesinde gülleriyle ilgilenirken buldular, tabi herkes artık biliyordu ki o aslında bir cadıydı. Elf bir büyücü demek daha doğruydu, dahası Eva'nın düğününde şahit olarak yanlarında bulunan Arafel'in ta kendisiydi, ama gerçek adını unutmuş bile olabilirdi artık. "Sonunda o an geldi, anlaşılan." diye söze başladı Katherine. Sonra Firb'e döndü: "Sana kızmıyorum, eski ortağım. Hain olarak damgalanmanı ben de istemezdim açıkçası." "Bana artık ortak deyip durma, asıl hain olan sensin. Beni kurbağaya dönüştürüp asıl arkadan vuran sen olmuştun." diye hırsla karşılık verdi Firb. "Oyun bitti, hain. Gerçek yüzünü göster." diye bağırdı Eva. Katherine ise gülerek: "Beni bu şekilde öldürmek işinize gelmiyor değil mi? Sonuçta sizden başka herkese göre ben hala Prenses Katherine'im." dedi. "En baştan yapmam gerekeni şimdi yapacağım, Arafel. İhanetinin karşılığını ödeyeceksin." dedi Eva kendinden emin bir ses tonuyla. Sacokhan: "Artık konuşma faslını geçsek mi?" diye sordu hevesle, baltasını hazır etmişti bile. "Cüce yoldaşımıza tamamen katılıyorum." dedi Alenthas da. Katherine ya da gerçek adıyla Arafel, savaşa çoktan hazırdı ve elinde elektrikten bir küre biriktirmişti. Arafel düşmanlarını korkutmak amacıyla bahçenin ortasına büyüsünü fırlattı ve elektrikten oluşan küre kadının sağ elinden hedefine doğru yola çıktı. O anda kimsenin aklına gelmeyen oldu, Safiel’in kedisi cübbesinden kaçtı ve tam da kürenin düştüğü yere doğru koşmuştu. Bahçenin ortasında bir yarık oluşmuştu patlamanın neticesinde ve Safiel kedisini yerde ölmüş bir şekilde bulmuştu. Arafel’e öfke dolu gözlerle bakıyordu: “Beni tamamen yalnız bıraktın, kedim benim her şeyimdi.” “İşte şimdi ayvayı yedik sanırım. Büyücü yoldaşımızın beyni tamamen sulandı.” diye belirtti Alenthas. Eva da bunu fark etmişti ve elinden bir şey de gelmezdi artık. En başından bu işe kalkışmaması gerekiyordu, Safiel’e o kediyi hiç hediye etmeyecekti. “Safiel eminim kediyi geri getirmenin bir yolu vardır.” diye moral vermeye çalışıyordu boş yere Eva. Arafel durumu pek anlayamamıştı ve düşmanlarının onu oyaladığını düşünüyordu: “Ne kedisinden bahsediyorsunuz? Bahçemi sizin yüzünüzden mahvettim, beni daha kötüsünü yapmaya mecbur bırakmayın.” “Pis cadı! Kedimi öldürdün!” diye bağırdı Safiel ve ağzından büyü sözleri döküldü: “Tele orte kon…” Büyü sözlerinin ardından Safiel kaybolmuştu, Arafel endişe dolu bir ses tonuyla: “Büyücü nereye gitti? Hile yapacağınızı tahmin etmeliydim!” dedi. Safiel, Arafel’in tam arkasında belirmişti ve saksılardan biriyle cadının ensesine vurmasıyla cadı yere acıyla devrilmişti. Ardı ardına vurmaya devam ediyordu. Eva ve Thomas, büyücüyü cadının üzerinden kaldırmaya çalışıyorlardı boş yere. Sacokhan ve Alenthas ne yapmaları gerektiğini bilmez bir şekilde birbirlerine bakıyorlardı. “Kime yardım etmemiz gerekiyor, kafam karıştı iyice.” diye belirtti Alenthas kafası karışmış bir şekilde. Firb ise elindeki bıçağı bastırarak tutuyordu, terlemişti iyice. Thomas ve Eva’nın iyice hedefinin önünden çekildiğine emin olduğu an bıçağını fırlattı ve bıçak Safiel’in boğazına saplandı. Safiel kan kusarken Thomas hemen soğukkanlığını koruyarak aklına gelen ilk iyileştirme duasını okumaya başlamıştı: “Tanrım, yoldaşımı bize bağışla, ölmesine izin verme!” Tanrısıyla kurmuş olduğu bağın o anki yoğunluğuna ve samimiyetine bağlı olarak rahibin duasının kabulü gerçekleşiyordu. Sacokhan çoktan Firb’ü tüm gücüyle yere indirmişti anında: “Bu kadar kişi arasından bir senden ihanet beklemezdim.” Alenthas ise yaralı büyücünün yanına koşmuştu, kendisi şamandı ve bir rahip gibi olmasa da iyileştirmeden anlardı. Thomas’ın dualarının bir işe yaramayacağı kesinleşmişken ve büyücünün ölmesine kısa bir süre kalmışken Alenthas cebinden birkaç taş çıkardı, bunları iki elinde ezdi ve sonra bunları büyücünün üzerine serpiştirirken anlaşılmaz bir şeyler fısıldadı. Alenthas’ın ve Safiel’in etrafından hafif tonda yeşil bir ışık ortaya çıkmıştı. Safiel’in boğazındaki yara hızla kapanmaya başlamıştı. Herkes rahat bir nefes alırken Eva hain yoldaşının yanına doğru ilerliyordu. Firb ise: “Ben değildim, kontrolü ele geçirdi. İnanın bana.” diyordu. Eva bunun üzerine yaralı cadıya döndü ve gerçeği fark etti. Bahçede karşılaştıkları Prenses Katherine kılığına bürünmüş Arafel aslında gerçek değildi, bir yanılsamaydı. Gerçek olan askerlerle bahçeye giriş yapıyordu. “Lord Fernard ihanetlerinin cezasını ödeyecektir, onları kelepçeleyip zindana atın hemen.” diye emir yağdırıyordu Arafel, hala Katherine görünümünde. Bahçenin altında Lord Fernard’ın hazine odasına giden gizli bir geçit vardı ve bahçenin ortasındaki yarık tam da o gizli geçidi ortaya çıkartmıştı. Hırsızlık suçuyla yakalanan yoldaşlar zindana kapatılmışlardı. “Seni hain sandım, özür dilerim Firb. O cadının bedenleri kontrol edebildiğini bilmiyordum.” dedi Sacokhan utanarak. “Önemli değil, dostum. O anda duruma göre doğru bir karar verdin, belki birine daha zarar verebilirdim.” diye rahatlattı Firb, cüce dostunu. Safiel ise yanılsama olayının ardından kedisinin aslında ölmediğinin ortaya çıkmasıyla yüzü gülüyordu. Alenthas, Eva’ya: “İyi yırttık, bu kedi vakasından. Ama bu işin sonu iyi olmayacaktır ve bir tek bu durum beni mi rahatsız ediyor?” diye alçak sesle düşüncesini belirtti. Konuşulanları duyan Thomas da: “Ben en başından beri Eva’nın bu olayda yanlış bir karar verdiğini söylüyordum zaten, ama olmuş bir kere ve artık başka bir şeye kalkışmak büyücü yoldaşımıza daha büyük zararlar verebilir.” diye fikrini dile getirdi. “O günlerde siz yoktunuz. Bir tek ben vardım Safiel’in yanında. O iblis tüm sevdiklerini öldürürken ve dahası bunu onun bedenini ele geçirerek yaptığında, herkes bu gerçekten dolayı ondan uzak durduğunda bir ben onu terk etmedim.” diye anlattı Eva.
“Dediğim gibi olmuş olanı değiştiremeyiz artık.” dedi Thomas.
“Dediğim gibi olmuş olanı değiştiremeyiz artık.” dedi Thomas.
Published on April 15, 2014 06:55
No comments have been added yet.