Son İnsan - 20
Başlangıç Notu: 7 ana bölümden oluşan bu hikayenin 2. ana bölümünün son parçası okuyacağınız bu kısım.
(Dördüncü gün)
"O bir Tanrı olmalı." diye fısıldadı Serhat elinde bir dikiş iğnesi, ofis olarak kullandığı odada oturuyordu. "Bunu size söyleyen bendim, General. Bunca yıl ölmemeyi başarmış birisi olsa olsa Tanrı olabilir demiştim size." Gelen Efla'ydı. Serhat hemen iğneyi ceketinin iç cebine taktıktan sonra: "Tanrı'nın yirmi yaşında bir delikanlı gibi görünmek isteyeceğini sanmıyorum." diye karşılık verdi. "Ben Tanrı demedim, olsa olsa Tanrı olabilir dedim. İkisi farklı şeyler." "Bana göre aynı, Bay Efla. Her neyse size nasıl yardımcı olabilirim?" Efla sözlerine başlamadan önce hafifçe öksürdü. Ardından: "Öncelikle Firble'ye ne yaptın bilmek istiyorum." dedi. "Bilmek senin işin sanıyordum." diye alaycı bir ses tonuyla yanıt verdi Serhat. "Hayır, öyle olsaydı Tanrı olan ben olurdum. Şöyle açıklayayım: Beynimde boş bir levha var ve onu dolduruyorum." "Tabula Rasa." "Evet, aynen öyle General. Felsefeyle ilgilendiğinizi bilmiyordum. Hele ki askerlikte felsefeye yer yoktur diyen biri olarak şaşırttınız beni." Serhat masasının üstünde duran kar küresini eline aldı. Kar küresinin içinde tesisin küçük hali vardı. Küreye bakarken Efla'ya açıklamasını yaptı: "Bana bir hafta süre verdiler. Bir hafta! Bir haftanın sonunda sizin hazır olmanız gerekiyor. Projenin sonuçlandırılabilmesi için elimden geleni yapıyorum ama bunun ne kadar zor olduğunu bilmiyorsunuz. Hepinizi burada tutmak adına bazen yalan söyleyebilmem gerekiyor. Bunun için de demin şu ceketime taktığım iğneye ihtiyacım var, ama iğnenin biraz yan etkisi olduğunu ben de bilmiyordum. Firble'yi huzursuz ediyor, o endişelerinin tüm nedeni o iğne." "Yolun ortasında bir iğne, diyorsunuz General. Bakın, gerçeği söylemek daha kolay değil miydi?" O anda gerçeği anlamıştı Serhat. Çevresine bakarak: "Rüyacı, anladık bu bir yanılsama. Kesebilirsin şunu." diye konuştu. Ama Efla kaybolmamıştı. Serhat hemen ceketinin içine baktı, iğne orada yoktu. "Sanırım iğnenizi düşürdünüz, General." Elinde bahsi geçen dikiş iğnesiyle ortaya çıkan kişi Marker'dı. Ardından Serhat, Rüyacı ve Firble'nin de odada olduklarını gördü. "Demek bunun için bana bilardo oynamayı teklif etmiştin, Marker." dedi her şeyi anlayan Serhat. "Gözleri hassas olan birinin o iğneyi sizden alabilmesi gerekiyordu." diye karşılık verdi Marker. "Ardından iğnenin çalındığını fark etmemeniz için bir yanılsama gerekliydi." diye ekleme yaptı Rüyacı. "Artık hepimiz aynıyız, General. Yalan yok, endişe yok." dedi Efla ve Rüyacı ile Marker odadan çıkarken onları takip etti. Odada sadece Firble kalmıştı. Sol göğsünde ağrı kaybolmuştu. Tekrar huzur duygusu geri dönmüştü. "Merak etmeyin, General. Başarısız olmayacaksınız. Yeter ki bir daha hile yapmaya kalkışmayın." dedikten sonra Firble de odadan çıktı. Kar küresini elinden bırakmayan Serhat pencereye yaklaştı ve tüm gücüyle küreyi dışarıya fırlattı. Kar küresi şans eseri bahçeye düştü ve cam kırılmadı.
"Anlaşılan bu bir işaret. Onlar gibi ben de burada hapisim şu anda." dedi Serhat endişeli bir sesle.
...Devam Edecek...
(Dördüncü gün)
"O bir Tanrı olmalı." diye fısıldadı Serhat elinde bir dikiş iğnesi, ofis olarak kullandığı odada oturuyordu. "Bunu size söyleyen bendim, General. Bunca yıl ölmemeyi başarmış birisi olsa olsa Tanrı olabilir demiştim size." Gelen Efla'ydı. Serhat hemen iğneyi ceketinin iç cebine taktıktan sonra: "Tanrı'nın yirmi yaşında bir delikanlı gibi görünmek isteyeceğini sanmıyorum." diye karşılık verdi. "Ben Tanrı demedim, olsa olsa Tanrı olabilir dedim. İkisi farklı şeyler." "Bana göre aynı, Bay Efla. Her neyse size nasıl yardımcı olabilirim?" Efla sözlerine başlamadan önce hafifçe öksürdü. Ardından: "Öncelikle Firble'ye ne yaptın bilmek istiyorum." dedi. "Bilmek senin işin sanıyordum." diye alaycı bir ses tonuyla yanıt verdi Serhat. "Hayır, öyle olsaydı Tanrı olan ben olurdum. Şöyle açıklayayım: Beynimde boş bir levha var ve onu dolduruyorum." "Tabula Rasa." "Evet, aynen öyle General. Felsefeyle ilgilendiğinizi bilmiyordum. Hele ki askerlikte felsefeye yer yoktur diyen biri olarak şaşırttınız beni." Serhat masasının üstünde duran kar küresini eline aldı. Kar küresinin içinde tesisin küçük hali vardı. Küreye bakarken Efla'ya açıklamasını yaptı: "Bana bir hafta süre verdiler. Bir hafta! Bir haftanın sonunda sizin hazır olmanız gerekiyor. Projenin sonuçlandırılabilmesi için elimden geleni yapıyorum ama bunun ne kadar zor olduğunu bilmiyorsunuz. Hepinizi burada tutmak adına bazen yalan söyleyebilmem gerekiyor. Bunun için de demin şu ceketime taktığım iğneye ihtiyacım var, ama iğnenin biraz yan etkisi olduğunu ben de bilmiyordum. Firble'yi huzursuz ediyor, o endişelerinin tüm nedeni o iğne." "Yolun ortasında bir iğne, diyorsunuz General. Bakın, gerçeği söylemek daha kolay değil miydi?" O anda gerçeği anlamıştı Serhat. Çevresine bakarak: "Rüyacı, anladık bu bir yanılsama. Kesebilirsin şunu." diye konuştu. Ama Efla kaybolmamıştı. Serhat hemen ceketinin içine baktı, iğne orada yoktu. "Sanırım iğnenizi düşürdünüz, General." Elinde bahsi geçen dikiş iğnesiyle ortaya çıkan kişi Marker'dı. Ardından Serhat, Rüyacı ve Firble'nin de odada olduklarını gördü. "Demek bunun için bana bilardo oynamayı teklif etmiştin, Marker." dedi her şeyi anlayan Serhat. "Gözleri hassas olan birinin o iğneyi sizden alabilmesi gerekiyordu." diye karşılık verdi Marker. "Ardından iğnenin çalındığını fark etmemeniz için bir yanılsama gerekliydi." diye ekleme yaptı Rüyacı. "Artık hepimiz aynıyız, General. Yalan yok, endişe yok." dedi Efla ve Rüyacı ile Marker odadan çıkarken onları takip etti. Odada sadece Firble kalmıştı. Sol göğsünde ağrı kaybolmuştu. Tekrar huzur duygusu geri dönmüştü. "Merak etmeyin, General. Başarısız olmayacaksınız. Yeter ki bir daha hile yapmaya kalkışmayın." dedikten sonra Firble de odadan çıktı. Kar küresini elinden bırakmayan Serhat pencereye yaklaştı ve tüm gücüyle küreyi dışarıya fırlattı. Kar küresi şans eseri bahçeye düştü ve cam kırılmadı.
"Anlaşılan bu bir işaret. Onlar gibi ben de burada hapisim şu anda." dedi Serhat endişeli bir sesle.
...Devam Edecek...
Published on January 03, 2014 05:56
No comments have been added yet.