İkide bir: 2

Yoğun ve yorucu bir gün beni bekliyor. Dün akşam da epey çalıştım üstelik. Bugün yeni evde temizlik olacağı için temizlik malzemelerinin bir bölümünü, elektrikli süpürgeyi, bir masa ve iki sandalyeyi bıraktık. Evi kiraya vermek için bir emlakçıyla konuştum. Evi fotojenik hâle getirmek lazım. İki büyük giysi ve ayakkabı torbası, ablama ait bir büyük torba kırlent ve iki adet çekyat kenarı sınır dışı edilecek. Nevresim, çarşaf, havlu dolu valiz de temizlikten sonra yeni yuvasına gidecek. Kalan öte beri dolaplardaki boşluklara tıkılacak. En zorlu parkur kızımın odası. Legolardan oluşma büyükçe Hogwarts okulu, sürüsüne bereket kar küresi, minnoş seramik pisicikler, Jumbo ganimetleri... Deli kızın çeyizi misali serildikleri yerden kaldırılacak. İki gün içinde. Sonra gelsin ferah feza fotoğraflar... 

İnşaat temizliği zor iş. Bir günde hallolur mu hiç emin değilim. Ben de yardım edeceğim. Getir götür işleri de çıkar muhakkak. El altında olmak lazım, dedim. Bugün işe gitmek yok. Umarım kolaylarız. Hafta sonuna kadar kabası, incesi bitsin ki, bayramda elden taşınacakları taşıyalım, yerleştirelim. Yardım tekliflerine çok açığım. Ameliyat sonrası ağır taşıma yasağı sürüyor çünkü. Dün bir firma temsilcisi yardım etti örneğin. Kızım sordu: Neden? Çünkü dedim, yardım teklif etti, benim de yardıma ihtiyacım var. Beş dakika sürdü eşyaları taşımamız. Sonra oturduk sohbet ettik. Hafta sonu başka kaynaklarımdan da destek rica edeceğim. İnsana insan gerek. 

Bugün iş çok. Sürekli hareket halinde olacağım. Akşama yattığım yeri bilemeyecek hâle gelmem çok muhtemel. O yüzden sabah işe güce dalmadan yazayım, İkide Bir yazımın ikincisini dedim. Kediyi besledim. Bahçeye çıkarmak için balkon penceresini açtım. Dün ay uç vermiş, yakında açacak dediğim kaktüsümün çiçeğiyle karşılaştım. Muayenehane önündekiler de "Ben de, ben de, " demekte. Sardunyalar da açtı. Morsalkımın çiçekleri bitti ama bize sağladığı yeşilden perde ve gölge yeter. 

Tüm çocukluğum Sümerbank Lojmanlarında geçti. Lise bitip İstanbul'da üniversiteye başlayana, kendi dairemize geçene kadar apartmanda otırmadım. Göz hizam hep bahçeye dönük oldu. Güller, papatyalar, ortancalar, hüsnüyusuflarla doluydu bahçe. Vazodan çiçek eksik olmazdı. Bahçeye düşkünlüğüm o zamanlardan kalma galiba. Balkonlarımda hep saksılarım oldu. Kızım küçükken çilek fideleri dahi diktim. Büyük bahçeli ev özlemim yok. İş tempom, yaşam yükü buna el vermiyor. Asansörle yukarı çıktığım, topraktan uzak, göğe yakın daireler hiç cazip değil. Alt katlarda olayım, ağaç, çiçek göreyim istiyorum hep. Neyse ki inşaat firmaları burun kıvrılan zemin katlarını bahçe kullanımlı forma çevirdi de, benim gibi çiçek, toprak sevdalıları üzerlerindeki sekiz, dokuz katı unutup müstakil yaşam sürme imkânına kavuştu. Yürüme yolunun çitine sarılı yaseminlerin kokusu, cıvıldayan kuşların sesi aradında işleneceğiz bugün. 

Ama önce giyinmek lazım. Ve de benzin almam. İbre sıfıra geldi dayandı. Benzin alma işini bu kadar savsaklamazdım eskiden. Ev, iş sürüşü arasında benzinci olurdu çünkü. On yıldır ev iş rotasında benzinci yok. Özellikle gitmem gerekiyor. Gitmeyi erteleyebiliyorum. O tarafa yolum düşünce alırım diyebiliyorum. Benzini son dakika almakla, zamanım yok yapamam düşünceleriyle ihtiyaç duyduğun molayı almamak arasında doğru orantı olabilir mi? Benzin almaya zamanım yok diyemiyoruz, ertelesek de alıyoruz. Çünkü yolda kalma riski var. O zaman bugünün tefekkürü benzin metaforu üzerine olsun. Arabaya binince benzin göstergenizle beraber içsel göstergenize de bakın. Depo ne vaziyette? Ben öyle yapacağım. Kalın sağlıcakla. 


 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on May 28, 2025 23:09
No comments have been added yet.


Tuğba Gürbüz's Blog

Tuğba Gürbüz
Tuğba Gürbüz isn't a Goodreads Author (yet), but they do have a blog, so here are some recent posts imported from their feed.
Follow Tuğba Gürbüz's blog with rss.