Dansa Davet
Geçen haftalarda okuduğum ilginç bir kitap, "Dansa Davet", 100 sayfa, çok rahat okunuyor. Arka kapak tanıtımı demiş ki; "Dansa Davet, 1518 yılında görülen, dünyanın en ilginç toplumsal histeri vakalarından birinin hikâyesini anlatıyor. Strasbourg'da açlık ve sefaletin, insanları cinayete sürükleyen bir yokluğun hüküm sürdüğü zamanlarda, ıstırabından aklını yitiren bir kadın, aniden sokaklarda dans etmeye başlar. Kısa bir süre içinde ona katılanların sayısı gitgide artar ve "Dans Vebası" tüm şehri esir alır. Binlerce insan yaşadıkları ağır travmalar sonucunda bilincini yitirip ölene dek dans eder durur"
Önce kurgu sandım, ama yer ve tarih böyle açıkça tanımlanınca bir bakayım dedim, gerçekten de 1518'de Strasbourg'da böyle bir toplumsal histeri yaşanmış. Sebebi tam anlaşılamamış, gıda (mantar) zehirlenmesinden, stres kaynaklı histeriye kadar birkaç teori var. Yazar da konuyu güzel bir şekilde kilise ve din adamlarının halkı sömürüsü, yeni başlayan protestan hareket ve hatta Türk istilası korkusuna bağlamış (türklerle ilgili anekdotlar komik). Fantastik şeyler çizmek için bahane arayan Pietr Brueghel de hemen olayı resme dökmüş zaten...
İnsan katolik kilisesi ve ruhban sınıfın acımasız sömürüsünü okurken gerçekten dehşete kapılıyor. Endüljans adı verilen din ve tanrı ticaretinin ne kadar geliştiğini görmek akıllara ziyan. Biz okulda basit bir versiyonunu öğrenmiştik, cennete giriş belgesi veya bir arsasının tapusu satılıyor gibi... Kilise öyle ürünler, hatta türev enstrümanlar üretmiş ki, her keseye, inanca, halet-i ruhiyeye göre ne ararsan var. Konuya/temaya göre işin içine birkaç aziz de kattın mı tadından yenmiyor. Tanrıyı dünyanın en karlı ticari metası haline getirenler, karşısına çıktıklarında kendilerini nasıl savunacaklar, merak ediyorum...
Kilise baskısı, aristokrasi/burjuvazi sömürüsü, salgın hastalıklar, kıtlık, kuraklık, Türk korkusu ve umutsuzluk birleşince garip bir histeri yaşanmış ve insanlar ölümüne dans etmişler! Böyle bir ölümüne dans hikayesini de sinema tarihinin olağanüstü kült eserlerinden "Atları da Vururlar"da izlemiştik. İki öykü bir birinden farklı gelişse de, altta yatan ümitsizlik, bezmişlik ve kurtuluş için son çare ölümüne dans ortak paydaları...
O zaman ne yapıyoruz? Hepinizi piste davet ediyoruz! Hadi bakalım, dans! Renk! Oturmaya mı geldik şu dünyaya?Onur'un Seyir Defteri
Onur Ataoğlu's Blog
- Onur Ataoğlu's profile
- 15 followers

