Gölgesini satmayan ağacın fısıldadıkları
Bugün bizi kızdıran olaylar, acıtan sözler karşısında yaralı hayvanlar gibi saldırmak (sözle elbette) susmayı başarıp gerçekten içimize bakabilmeyi, orada görülmesi gerekeni görmek için kendimizi dinlemeyi başlarsak nasıl olurdu diye düşündüm.
Tam olarak bu ağacın altında işte.
Ancak kızgınlığımın üzerinden atlayınca fark edebildim, kalbimin acıdığını, Kendime dönebilince hissettim. Boğazım düğümlenmiş. O zaman hayatımda daha fazla uyum, huzur ve kolaylık dilediğim dile geldi. Kendimi duydum. Bence bana bu gerçeği fısıldayan üstümdeki ağaçtı. Okuduğum kitapta bitkiler dile geliyordu. Orada söylenmesi iyi olana ama can sıkan gerçekleri söyleyen her defasında bir pelin otuydu. Bira daa kitap okudum o ağacın altında. Yüzdüm. Ve otele gitmek üzere merdivenleri tırmandım. Bu öğleden önceydi. Şimdi ikindi yüzmesini sonrası frappemi yudumlarken yazıyorum. Kızım ilk frappe siparişini verdi. Kadının şaşkın bakışları arasında. Evet, dedim, içebilir. Kalbim hafif şimdi. Deniz sonrası İlk duş, biraz şekerleme ve yeniden denize girmenin alamayacağı yük değildi neticede. Ve fakat uyum, kolaylık ve huzur ihtiyaçları önemli ve de baki.
Tuğba Gürbüz's Blog
- Tuğba Gürbüz's profile
- 1 follower

