Atina Günlükleri 5
16 Åubat 2020
Atina
Herkese merhaba ve iyi pazarlar!
Bugün yepyeni bir kahveden yazıyorum size. İsmi Anana. ÃÄlen yemeÄi için (ki Atina’da 15:00 sularında yeniyor) arkadaÅlarımızla buluÅtuk. Folk adlı yeni açılan bir lokantaya gittik. Vegan ve vejeterjen menüsü zengin, aynı zamanda bizim Bey’i memnun edecek miktarda et yemekleri ve kokteylleri de olan bir yer. Bu lokanta daha yeni açıldı ama biz Åimdiden müdavimi olduk. Yemekten sonra sokaklarda yürüdük. Atina’yı bilmeyenleriniz için hemen belirtmeliyim. Burası çok güzel bir Åehir. Eski binaların korunmuÅ olması, çamlık tepeler, Åehir parkları altı katın üzerine inÅaat yasaÄı, antik kent ile modern kentin içiçeliÄi vs gibi özelliklerini bir yana bıraksanız bile inanılmaz güzel bir ıÅıÄı var. ÃÄlen yemeÄi sırasında arkadaÅımız Alexandra Atina için yeni Kaliforniya tabirini kullandı. Yılın 365 günü güneÅ isteyenler artık Atina’ya taÅınıyormuÅ. Sizi de bekleriz.
Bu Anana kahvesine Bey istedi diye geldik. Nefis bir yer. Yerler mozaik. Yemekler vegan ve vejeteryen, çay, kahve Åahane. Sahipleri çevreye duyarlı. Plastik kullanılmıyor. Tasarımdan keklere, fincanlara, lambalara kadar her Åey özenle yapılmıÅ. Minik bir avlusu var. Sigaracılar orada. Geri kalan masalarda da benim gibi bilgisayar baÅında oturanlar, Japon turistler, pazar gezmesine çıkmıŠgenç insanlar oturuyor. Günlerden pazar olduÄu için içerisi çok kalabalık. Buraya hafta içi gündüz gelip bir mektubumu daha buradan yazacaÄım.
[image error]Atina’nın altın ıÅıÄı
Onlar bir masaya geçtiler, ben bilgisayarımı alıp minik turuncu bir sehpaya yerleÅtim, size yazıyorum. Söz verdim, bir gün bile sizi atlatamam. Hem düzenli yazmazsanız yazı size küser. Yoga gibi. Eh, malum saat de 5.30’u bulduÄuna göre, arkadaÅlarımdan izin isteyip ayrı bir masaya çekilmekten baÅka çare yok. Biz çok gençken, bir arkadaÅımız vardı. Her gün mutlaka meditasyon yapıyordu. Bizim eve misafir geldiklerinde mesela izin isteyip yatak odalarından birine giriyor ve yarım saat orada oturuyordu. Biz gençtik ve komiÄimize gidiyordu bu durum ama saygı da duymuyor deÄildik hani.
Åimdi ben de biliyorum ki yogayı da, meditasyonu da, yazıyı da ritim besliyor. Onlar hayatın koÅtumacasına, sosyal etkinliklere raÄmen varolmak istiyorlar. Bana yer açarsan ben de sana armaÄanımı veririm, diyorlar. O halde bana bir saat müsaade, ben bloÄumu yazacaÄım diyebilmek de benim yazıya olan borcum.
Elbette bir roman üzerinde çalılÅıyor olsam Åimdi, iÅler o kadar kolay deÄil. Edebiyat sadece zaman ve ilgi deÄil, ciddiyet de istiyor. ArkadaÅlarımı kahve masalarında bırakıp da bir köÅeye çekilerek öykü yazamam. Ãykü konusuna gelince, beÅ gün oldu hâlâ bir öyküye baÅlayamadım. Biraz dertleniyorum. Defterime notlar alıyorum. Aklıma bir iki fikir geliyor ama Åunu da biliyorum ki öyküler, romanlar fikirlerle deÄil, cümlelerle yazılıyor. Oturup cümle kurmam lazım. Yarın bir saat cümle kuracaÄım. Hafta baÅı.
Ne okursan onu yazarsın derler ya… Ben de bu yüzden aylardır öykü okumaya çalıÅıyorum. Dünya kadar öykü okuduktan sonra bugün, bir romana teslim oldum. Hindistan’dan aldıÄım Quixote. Salman Rushdie’nin yeni romanı. TuÄla gibi aÄır, kalın bir kitap. İngilizce. Kendini Don Quixote sanan bir Amerikalı ilaç satıcısının (tabi ki Hint asıllı Müslüman- baÅka bir Rushdie karakteri hayal edemiyorum) öyküsü. Eve dönüp tekar baÅına geçmek için sabırsızlanıyorum. (Yan masadan yarım pasta geldi: Glutensiz, vegan ve ÅekersizmiÅ! Bizim Bey gönderdi. Leziz!)
[image error]Mektup masam
Yazılarımı evin dıÅında yazmayı seviyorum. Etrafımdaki gürültüye, harekete raÄmen dıÅarıda daha kolay konsantre oluyorum. Evdeyken, birileri benden hep bir Åeyler istiyor. İstemeler de isteyecekmiÅ gibi geliyor. Kİmse olmasa da ev benden bir Åeyler istiyor: Düzen, temizlik, çay, kahve… Yakınlarıma hep söylerim, ben Orhan Pamuk gibi sabah evden çıkayım, yazıhaneme gideyim, akÅama kadar orada kalayım. Hayalimdeki hayat bu zannederim. O mudur gerçekten? Ãok yakında benim de bir yazıhanem olacak. Bakalım o zaman oturabilecek miyim masa baÅında, yoksa yine size kahve köÅelerinden mi sesleneceÄim?
Biri vapurda, diÄeri trende, üçüncüsü de otobüs garında geçen üç öykü hayaleti geziniyor hayalimde. Hangisiyle baÅlayayım? Siz de yazmak ister misiniz? Beraber baÅlayalım mı?
Haber bekliyorum
Sevgiler,
Defne.
[image error]İçi güzel, dıÅı güzel arkadaÅım Alexandra ile ne projeler ne projeler…