Eda Çakmak's Blog, page 2

April 20, 2020

Dünyanın Sonu Gelirse, Tüketmek Ayıp Olur Mu?

Daha şeffaf, adil ve sürdürülebilir bir moda sektörü talep eden Fashion Revolution haftasının ilk günü şerefine, güncel global krizimizden bahsetmeye biraz ara verip, bir diğer global krizimizden bahseden bir yazımı paylaşmak isterim.


İklim aktivisti Greta Thunberg’ün Birleşmiş Milletler toplantısında dünya liderlerinin karşısında dikilip “Türlerin toplu olarak soyu tükenmeye başlarken sizin tek yapabildiğiniz paradan ve sonsuz ekonomik büyümeye dair peri masallarından bahsetmek” diye azarladığı meşhur konuşmasını takiben modanın bazı önder markalarının yöneticileri açıklamalarda bulundular. Bu tutumun tüketimi ayıplayarak ekonomiye zarar verdiğini iddia ediyor, kısaca, “hadi canım, abartıyorsunuz” diyorlar. Tüketim ayıp sayılır oldu mu sahi? Dünyanın sonu gelse, tüketim ayıp olur mu? Yazı Fashion System’da.


 

1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on April 20, 2020 12:27

March 26, 2020

[manifold.press] Küçük Kadınlar’da Kostümlerin Dili ve Anakronistik Nüanslar

En İyi Kostüm dalinda Oscar almasına rağmen tarihsel gerçekçilik açısından eleştirilen Küçük Kadınlar kostümleri üzerine… https://manifold.press/kucuk-kadinlar-da-kostumlerin-dili-ve-anakronistik-nuanslar

1 like ·   •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on March 26, 2020 12:37

February 21, 2020

[manifold.press] Dönüşüm Anının Tasarımcısı: Iris van Herpen

Iris van Herpen tasarımı, disiplinler arası bir yerde; işbirlikleriyle ve teknolojik gelişmeleri bünyesine katarak; dönüşüm anından aldığı ilhamla yaşıyor. Sürekli dönüşerek beni kendine hayran bırakan Iris van Herpen’in tasarımcı profilini yazdım: https://manifold.press/donusum-aninin-tasarimcisi-iris-van-herpen

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 21, 2020 22:59

February 2, 2020

[manifold.press] Modanın Yakın Tarihi: Modada Instagram Çağı

2010’lu yılların sonuna noktası konmuşken, henüz tarihsel bir perspektiften değerlendirmek için çok yakın olsa da, ileride moda tarihinde bu dönemin nasıl anılacağına dair bir tahmin yürütmeye çalıştım… Bu dönemin modasında en etkili olan kültürel olgu ve olaylarla, en çok akılda kalacak siluetleri değerlendirdim… https://manifold.press/modanin-yakin-tarihi-modada-instagram-cagi

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 02, 2020 00:57

January 11, 2020

manifold.press: Gölgelerin Gücü Adına! 1980’lerden Bugüne She-Ra

Benim yazar olmam meselesi bazen tehlikeli olabiliyor, mesela kendimi eski ve yeni She-Ra kostümleri üzerine yazarken manifold’a yazdığım en uzun yazılardan birini yazmış, ve bahsetmek istediğim birçok noktaya değinememişken bulabiliyorum… Hakikaten, müsait bir yerde bitirmeyi seçmemiş olsaydım şu anda She-Ra kostümleri üzerine bir kitap yazmış olabilirdim (ve bu çok da kötü bir şey olmayabilirdi). Catra ve Scorpia’dan ve Bow’un göbek dekoltesinden bu yazıda bahsedemediğim için kendilerinden ve okuyanlardan özür diliyorum, bu da benim borcum olsun. Yazı burada: https://manifold.press/golgelerin-gucu-adina-1980-lerden-bugune-she-ra

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 11, 2020 00:02

December 15, 2019

manifold.press: “Alev Ruhu Sarıyor, Geliyor Kalbe Yakın” – Koral Sagular’ın İlkbahar/Yaz 2020 Koleksiyonu üzerine

Geçtiğimiz aylarda, bakmalara duyamadığım canım drag queen Violet Chachki’nin, omuzlarında “Alev Ruhu Sarıyor, Geliyor Kalbe Yakın” yazan bir kuşakla fotoğrafını görünce küçük küçük kalp krizcikleri geçirmiştim. Sonrasında ise tabii ki; yakılarak öldürülen Hande Kader ve tüm LGBTI+ cinayetleri anısına, bu şiddetin arkasındaki eril kültürü, Osmanlı sembolizmi üzerinden işleyen genç tasarımcı Koral Sagular’ın tasarımlarını incelemeye daldım…. https://manifold.press/alev-ruhu-sariyor

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 15, 2019 02:47

November 27, 2019

Teşekkürler, ben almayayım.

Önce “Yalnızlar Günü”, sonra “Black Friday” yerine uydurulan “ŞAHANE/ MUHTEŞEM/ EFSANE/ MÜTHİŞ…vb. CUMA” derken kocaman bir baş ağrısına dönen bir uğultu halinde üzerimize fırlatılan pazarlama bombalarını savuşturmaya çalışmaktan bitap düştük.


Her gün en az bir kez gündemimize düşen iklim kriziyle sürdürülebilirlik tartışmalarının arasında; bu allem edip kallem edip insanları ihityacı olmayan şeyleri almaya ikna etme kampanyaları iğreti duruyor.


Tabii ki bu fenomen, bütün kültürel uyumsuzluğuna rağmen bütün dünyaya yayıldığı gibi ülkemizden de uzak tutulamadı. Amerika’nın “thanksgiving” bayramı sonrasında gelenekselleşen “black friday” indirimleri, halihazırda pek mantıklı bir şey değilken, bir de bağlamı ortadan kaldırıldığında kaybolmuş turist gibi ortada kalakalıyor… Ama pek kimsenin umrunda değil bu, zira indirimi kim sevmez ki? İndirim olmasına karşı değilim elbet, ancak indirim var diye bir ucundan başlanan yolculukların, sonunda ihtiyacı olandan çok daha fazla ürüne, çok daha fazla para harcanarak çıkıldığının sadece benim deneyimim olmadığını biliyorum. Bir de haftalık ya da ayda 2 kere değil de, ayda bir maaş alan bir millet olarak ay sonuna denk gelen bu çılgın alışveriş teşvikine karşı boş ceplerini dışarı çıkarıp ellerini havaya açarak “ama yok ki” diyen karikatüristik bir gerçeklik var elbet. O sözde “indirimlerin” çoğunun her ne hikmetse aynı ürünü senenin çoğundan daha pahalıya satıvermesi de cabası.


Neyse, özeti şudur ki, kendimi bir tarttım ve bir ihtiyacım olmadığına kanaat getirdim, dolayısıyla “yok teşekkürler, ben almayayım.” Herkes akıl sağlığına ve cüzdanına sıkı tutunsun!

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 27, 2019 10:01

November 17, 2019

Giysilerle tüketici-ürün dışında bir ilişki kurabilmek: 10 yıllık ceketimle hikayem

Modada sürdürülebilirlikten bahsederken en önemli nokta, neyi nereden aldığımızdan ziyade, halihazırda dolabımızda olanların ömrünü uzatmak ve satın almamak (BONUS: bu cüzdanımızın sürdürülebilirliği için de şahane bir nokta).


[image error]


Bu ceketi tam 10 yıldır giyiyorum. Cepleri defalarca delindi, astarında neler kaybetmedim ki… Ama her seferinde astarda biriken alışveriş fişlerini, bozuk para ve ruj koleksiyonunu toplayıp, tamir ettim ve giymeye devam ettim.


Bu sonbahar geldiğinde, biraz aşınsa da hala giyilebilecek vaziyette olan canım ceketimi giymekte biraz hevessiz olduğumu fark ettim. Malum, 10 senelik bir kullanım sürecinin sonunda, biraz sıkılmışız birbirimizden… Bize bir değişiklik lazım diyerek, buldukça biriktirdiğim yama/patch ve yaka iğnesi/pin kolekiyonuma daldım. Birkaç seçeneği deneyip bu kombinasyonu keşfettim ve ortaya çıkan şeye aşık oldum.


Şimdi 90’lar filmleri temalı bir ceketim var! Başlarken işe yarayacağına tam olarak emin olmadığım bu girişimimse başarıyla sonuçlandı, zira havası olsun olmasın bu ceketimi giymek istiyorum şimdi…


Tamir, kişiselleştirmeler gibi küçük şeyler bir giysinin ömrünü uzatmakta büyük yer tutuyor. Eşyalarla duygusal bağ kurmak bazıları tarafından küçümsenen bir şey ama, ben bunu asla kötü bir şey olarak göremiyorum. Aksine, etrafımızı, bedenimizi kuşatanlarla, tüketici-ürün dışında bir ilişki kurmak, ve bu ilişkiler biraz yıpransa da bunların üzerine çalışmayı seçmek – sağlıklı olan buymuş gibi geliyor bana.

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 17, 2019 04:50

November 13, 2019

Öyle Değil Böyle!

“Öyle Değil Böyle”Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği‘nden cinsel şiddetten bahsederken yapılan yanlışları merkezine alan, ve hatalı söylemleri düzeltirken farkındalığı yükseltmeyi amaçlayan çok kıymetli bir kampanya:

“Türkiye’de cinsel şiddetin önlenmesi, azalması, konu ile ilgili toplumsal farkındalığın artması için toplumun her kesimini çözümün bir parçası olmaya çağırıyoruz. Çağrımıza kulak veren, mücadelemizi büyüten, toplumsal dönüşümünde aktif rol alan Ayça Damgacı, Berrak Tüzünataç, Ceren Moray, Esra Dermancıoğlu, Hasibe Eren, Laçin Ceylan, Seyhan Arman ve Tülin Özen ile öyle değil böyle diyerek cinsel şiddete karşı bir farkındalık kampanyası başlatıyoruz.”



“Cinsel şiddete maruz bırakılan kişilerden bahsederken acıyan, mağdurlaştıran, kurbanlaştıran, yargılayan, utandıran bir toplumsal dil ve yaklaşım yerine; güçlendirici, dayanışmacı ve hak temelli bir dil ve yaklaşım için Öyle Değil Böyle


Cinsel şiddetten bahsederken maruz bırakılanın eylemlerine değil, failin ve kurumların sorumluluklarına odaklanan bir dil ve yaklaşım için Öyle Değil Böyle 


Herkes cinsel şiddetin faili olabilir ya da herkes şiddete maruz bırakılabilir gerçeğinin farkında olmak için Öyle Değil Böyle 


Şiddeti estetikleştiren ve yeniden üreten bir dil yerine, şiddetin dilde başladığını savunan bir toplumsal algı için Öyle Değil Böyle 


Değişim bizimle başlayacağı için Öyle Değil Böyle”


[image error]Cinsel şiddetle ilgili toplumda yaygınlaşmış ve gerçek olmayan genellemeler, inanç ve yargılar bulunur. Bunlar doğru bilinen yanlışlar veya mitlerdir. Cinsel şiddeti yeniden üreten, sürdüren, görünmez kılan mitler toplumsal cinsiyet kalıplarından beslenir. Toplumun cinsiyetlerinden ötürü kişilerden beklediği roller ve davranışlar cinsel şiddete zemin ya da bahane oluşturamaz.
[image error]Cinsel şiddete maruz bırakılanın yediği, içtiği, giydiği, söylediği, yaşam tarzı; kısacası herhangi bir davranışı cinsel şiddetin bahanesi olamaz. Cinsel şiddet uygulayanın suçudur. Bahane bulmaya çalışmak mağdur suçlayıcılıktır. Mağduru suçlayanlar “hiç kimse cinsel şiddeti hak etmez” yerine “bazı insanlar cinsel şiddeti hak eder” düşüncesinden beslenir. 
[image error]Cinsel şiddet, hayatta kalanın ne giydiğiyle, mesleğiyle, hangi saatte nerede olduğuyla, medeni haliyle, cinsiyet kimliğiyle ve/veya cinsel yönelimiyle ilgili değildir. Bunlar hayatta kalanın cinsel şiddeti “hak ettiğini”, eksik, yetersiz, yanlış kararlar verdiğini ima eden inanışlardır. Oysa cinsel şiddet sadece failin suçudur ve sadece failin sorumluluğundadır.
[image error]Evlilik içi cinsel şiddet suçtur ve cezası vardır. Kişilerin partnerleriyle ilişki biçimleri her ne olursa olsun, ister evli ister flört ediyor olsun, ister birlikte yaşasın, her ilişkide onay almak zorunludur. Onayın olmadığı her eylem cinsel şiddettir. Cinsel şiddetin kişilerin medeni durumları üzerinden cinsellik gibi gösterilmesi faili ve toplumdaki yanlış inanışları güçlendirir. Bir toplum sağlığı sorunu olan cinsel şiddeti gizler. 
[image error]Cinsel şiddet faili, gündelik hayatta saygı duyulan, sevilen ve önemli olan bir kişi, aileden birisi, bir tanıdık, sevgili ya da bir yabancı olabilir. O kişinin ünlü biri, birinin babası, eşi vs. olması şiddetin uygulayıcısı olmayacağı anlamına gelmez! Cinsel şiddet uygulamak kişilerin mesleklerinden, statülerinden, ait oldukları ekonomik, sosyal ve kültürel sınıflarından bağımsızdır. 
[image error]Cinsel şiddet şaka malzemesi değildir! Şaka adı altında cinsiyetçi, cinsel şiddeti olağanlaştıran ve olumlayan ifadeleri kullanmak cinsel şiddet tehdididir. Cinsiyetçi şakalar, küfürler, ayrımcı ifadeler şiddeti besler. Değişim dilde başlar, toplumu dönüştürmek dili dönüştürmekle mümkündür.
[image error]Cinsel şiddet kişilerin kontrol edilemeyen dürtüleriyle, cinselliğiyle ilgili değildir; güç ve iktidar ilişkileriyle ilgilidir. Toplumda öğrenilir, kaynağını toplumsal cinsiyet normlarından alır. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasıyla cinsel şiddet önlenebilir. 
[image error]Cinsel şiddet toplumsal bir sorundur. Her yaştan, sınıftan, cinsiyet kimliğinden, cinsel yönelimden ve yaşam tarzından insan cinsel şiddete maruz bırakılabilir. Toplumda sadece belli bir kesimin bu suçun mağduru olduğu yaklaşımı doğru değildir. Örneğin erkeklerin yaşadığı cinsel şiddet toplumsal yapının ataerkilliği nedeniyle az görünürdür.
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on November 13, 2019 01:05

October 24, 2019

manifold.press: Yaşına Göre Giyin(me)mek

Bir kuşak olarak sonsuz bir “Kaç yaşındasın? Hiç göstermiyorsun…” döngüsüne sıkışmış durumdayız. Benim kuşağım derken, 20’li yaşlarının sonunda ve 30’lu yaşlarının başında olan kendi çevremdeki insanlardan bahsediyorum; muhtemelen benzer sektörlerde çalışıp, benzer çevrelerde yaşıyoruz. Ve çocukluğumuzdan itibaren kafamızda oluşmuş olan “30 yaşında insan” imgesine hiç benzemediğimiz için sürekli biraz şaşkınız.


Bir yandan kendimden ve kendimi ifade ettiğine inandığım tarzımdan feragat etmemek, diğer yandan da dış dünyadan hak ettiğim – herkesin hakettiğine inandığım – saygıyı görebilmek arzularımın yarattığı çelişki üzerine yazım “Yaşına Göre Giyin(me)mek” manifold’da!

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on October 24, 2019 11:46