Umut Çalışan's Blog, page 2

December 18, 2023

Bağlantı Problemi Olan Erkeklerin Hikâyesi; KOPUKLUK


Mete beni arayıp “Abi sonunda benim de kitabım çıkıyor” dediğinde sanırım birkaç yıl önceydi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla bir pandemi, onun üzerinde doğal afet,  birkaç savaş ve dahi uzaylı saldırısı olduğuna dair haberler gördük ama kitabı bir türlü elimizde göremedik. Hatta inanmayacaksınız ama muhalefet lideri değişti, kitabın yayın durumunda bir değişiklik olmadı. Biz “kitap ya hükümet değişiklini bekliyorsa” diye umudumuzu 2058’lere ertelemişken en sonunda müjdeli haber geldi ve Mete Güner’in ilk kitabı Kopukluk okuruyla buluştu.

Mete Güner her ne kadar Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi elektrik Öğretmenliği bölümünden mezunsa da bildiğim kadarıyla mesleğini hiç yapmadı. Eğer yapsaydı elektrik kısmından emin olamasam da öğretmenlik sıfatını layıkıyla taşıyacağından emindim. Ama hiç fırsatı olmadı. Çizgi roman okuduk uzun bir süre; hala okuyoruz ama pek çaktırmıyoruz artık. İnsanlara bunun çocuk işi olmadığını, aksine bunun kurgu yazarlığına geçiş için mükemmel bir başlangıç, hayal dünyası ile gerçek dünyayı birbirine bağlayan boyutlar arası bir kapı olduğunu anlatmaya yorulduk. Yahu tarih öncesi buluntularda mağara duvarlarına çizilen resimlere bir bakın. Ne şiir, ne roman ne başka bir şey… Hayatta olan biteni anlatmanın en eski yoludur çizgi roman ama kime anlatacaksın?

Ben bu hususta çok doluyum, daha onlarca argümanla çizgi romanı “Shakespeare” eserleri ile kıyaslar ve galip gelirim ama konumuz bu değil. Sahi, konumuz neydi. Ha tamam Kopukluk? Kitabın adından mı yoksa öykülerdeki karakterlerin huyları üzerimize yapıştığımızdan mıdır bilemedim, kopuyoruz işte asıl konudan. 

 

 Mete’nin kitabı 12 farklı öyküden oluşuyor. Öykülerin, temelde birbiri ile kopuk olsa da sona geldiğinizde aslında derinlerde bir yerlerde birbiri ile aynı izler taşıdığını görebiliyorsunuz. Farklı isimler, farklı meslekler, farklı endişeler... Ama temelde hep yapmak isteyip de yapamadıklarının peşinde giden ya da gittiğini sanan erkekler. Geçmişimizin şimdiye etkisi üzerine derin bir sorgulama. Eminim pek çok kişi “bunun bende ne işi var” diyerek garipsediği bazı davranışlarının sebebini kitabı okuduktan sonra çocukken yaşadığı bir olayda arayacak. Meselemiz sadece erkekler mi? Tabi ki değil, kadınlar da bu sayede partnerlerinin anlamlandıramadıkları hareketlerini aslında çok da anlamlandırmaları gerekmediğini anlayacaklar. Biliyorum saçma gelecek ama gerçekten bu yönüyle de bir nevi ilişki rehberi olabilecek bir kitap. 

Mesela “Kırık Plak” isimli öykü. Benim en beğendiğim öykü olarak işaretlendi. Spoiler vermek istemediğimden içerikten bahsetmeyeceğim ama öyküyü okuyup da “Yok ya ben böyle bir şey yaşamadım” diyen “y” kuşağı beri gelsin. Öyküler pek çok noktada hayal gücünün etkisi ile fantastik kurgu gibi yükselse de belli bir noktada gerçeklerle buluşup yeniden ayakları üzerine basıyor. Her öyküde böyle bir an var ve bu anlardan en az birini mutlaka sizde hayatınızda bir yerlerde yaşadınız. Bu yaşanmışlık hissi finaldeki muğlaklıkla birleşince ister istemez içinizden öyküyü bir kere daha okumak geliyor.

Yukarıda değinmiştim, Mete iyi bir çizgi roman okuru. Gerçi her ne kadar Batman’a hayran olsa da öykülerinde yaşı kırka yaklaşan her çizgi romancının varacağı durak olan Ken Parker, Mister No’dan izler görüyorum. Attığını vuran, vurduğunu deviren, ölümsüzlerin, yenilmezlerin değil, devrilen, yenilen, yeri geldiğinde ağlayan, ağlayacak omuz arayan, sıradan insanların hikâyeleri hep bunlar. 

Birkaç satır da her öykü için ayrı bir illüstrasyon çizen Mert Baran’a gelsin. Gerçekten tebrikler. Öyküyü, kitabı okuyarak bir şeyler çizen çizer sayısı giderek azalırken bu işi hakkıyla yapan birini görmek çok güzel. Kitabı okuyacaklara tavsiyem, illüstrasyonlara öyküyü okuduktan sonra bir kere daha bamaları... Anlatımın derinliğine kesinlikle şaşıracaksınız. 

Asıp kesen, sevdi mi tam seven, sildi mi bir daha yazılamayacak hale getiren erkek egemen, kimsenin ötekininkini beğenmeyip müstakilen kendi erkeklik kitabını yazdığı bir dünyada hala basit değerlerin de var olduğunu bilip buna gören yaşayan harbi adamların hikâyelerini merak eden kaldıysa eğer aranızda, sevgili Mete Güner’in Kopukluk’unun tadı damağınızda kalacak… 





(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 18, 2023 10:26

Bağlantı Problemi Olan Erkeklerin Hikâyesi; KOPUKLUK


Mete beni arayıp “Abi sonunda benim de kitabım çıkıyor” dediğinde sanırım birkaç yıl önceydi. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum ama hatırladığım kadarıyla bir pandemi, onun üzerinde doğal afet,  birkaç savaş ve dahi uzaylı saldırısı olduğuna dair haberler gördük ama kitabı bir türlü elimizde göremedik. Hatta inanmayacaksınız ama muhalefet lideri değişti, kitabın yayın durumunda bir değişiklik olmadı. Biz “kitap ya hükümet değişiklini bekliyorsa” diye umudumuzu 2058’lere ertelemişken en sonunda müjdeli haber geldi ve Mete Güner’in ilk kitabı Kopukluk okuruyla buluştu.

Mete Güner her ne kadar Marmara Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi elektrik Öğretmenliği bölümünden mezunsa da bildiğim kadarıyla mesleğini hiç yapmadı. Eğer yapsaydı elektrik kısmından emin olamasam da öğretmenlik sıfatını layıkıyla taşıyacağından emindim. Ama hiç fırsatı olmadı. Çizgi roman okuduk uzun bir süre; hala okuyoruz ama pek çaktırmıyoruz artık. İnsanlara bunun çocuk işi olmadığını, aksine bunun kurgu yazarlığına geçiş için mükemmel bir başlangıç, hayal dünyası ile gerçek dünyayı birbirine bağlayan boyutlar arası bir kapı olduğunu anlatmaya yorulduk. Yahu tarih öncesi buluntularda mağara duvarlarına çizilen resimlere bir bakın. Ne şiir, ne roman ne başka bir şey… Hayatta olan biteni anlatmanın en eski yoludur çizgi roman ama kime anlatacaksın?

Ben bu hususta çok doluyum, daha onlarca argümanla çizgi romanı “Shakespeare” eserleri ile kıyaslar ve galip gelirim ama konumuz bu değil. Sahi, konumuz neydi. Ha tamam Kopukluk? Kitabın adından mı yoksa öykülerdeki karakterlerin huyları üzerimize yapıştığımızdan mıdır bilemedim, kopuyoruz işte asıl konudan. 

 

 Mete’nin kitabı 12 farklı öyküden oluşuyor. Öykülerin, temelde birbiri ile kopuk olsa da sona geldiğinizde aslında derinlerde bir yerlerde birbiri ile aynı izler taşıdığını görebiliyorsunuz. Farklı isimler, farklı meslekler, farklı endişeler... Ama temelde hep yapmak isteyip de yapamadıklarının peşinde giden ya da gittiğini sanan erkekler. Geçmişimizin şimdiye etkisi üzerine derin bir sorgulama. Eminim pek çok kişi “bunun bende ne işi var” diyerek garipsediği bazı davranışlarının sebebini kitabı okuduktan sonra çocukken yaşadığı bir olayda arayacak. Meselemiz sadece erkekler mi? Tabi ki değil, kadınlar da bu sayede partnerlerinin anlamlandıramadıkları hareketlerini aslında çok da anlamlandırmaları gerekmediğini anlayacaklar. Biliyorum saçma gelecek ama gerçekten bu yönüyle de bir nevi ilişki rehberi olabilecek bir kitap. 

Mesela “Kırık Plak” isimli öykü. Benim en beğendiğim öykü olarak işaretlendi. Spoiler vermek istemediğimden içerikten bahsetmeyeceğim ama öyküyü okuyup da “Yok ya ben böyle bir şey yaşamadım” diyen “y” kuşağı beri gelsin. Öyküler pek çok noktada hayal gücünün etkisi ile fantastik kurgu gibi yükselse de belli bir noktada gerçeklerle buluşup yeniden ayakları üzerine basıyor. Her öyküde böyle bir an var ve bu anlardan en az birini mutlaka sizde hayatınızda bir yerlerde yaşadınız. Bu yaşanmışlık hissi finaldeki muğlaklıkla birleşince ister istemez içinizden öyküyü bir kere daha okumak geliyor.

Yukarıda değinmiştim, Mete iyi bir çizgi roman okuru. Gerçi her ne kadar Batman’a hayran olsa da öykülerinde yaşı kırka yaklaşan her çizgi romancının varacağı durak olan Ken Parker, Mister No’dan izler görüyorum. Attığını vuran, vurduğunu deviren, ölümsüzlerin, yenilmezlerin değil, devrilen, yenilen, yeri geldiğinde ağlayan, ağlayacak omuz arayan, sıradan insanların hikâyeleri hep bunlar. 

Birkaç satır da her öykü için ayrı bir illüstrasyon çizen Mert Baran’a gelsin. Gerçekten tebrikler. Öyküyü, kitabı okuyarak bir şeyler çizen çizer sayısı giderek azalırken bu işi hakkıyla yapan birini görmek çok güzel. Kitabı okuyacaklara tavsiyem, illüstrasyonlara öyküyü okuduktan sonra bir kere daha bamaları... Anlatımın derinliğine kesinlikle şaşıracaksınız. 

Asıp kesen, sevdi mi tam seven, sildi mi bir daha yazılamayacak hale getiren erkek egemen, kimsenin ötekininkini beğenmeyip müstakilen kendi erkeklik kitabını yazdığı bir dünyada hala basit değerlerin de var olduğunu bilip buna gören yaşayan harbi adamların hikâyelerini merak eden kaldıysa eğer aranızda, sevgili Mete Güner’in Kopukluk’unun tadı damağınızda kalacak… 





(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on December 18, 2023 10:26

February 12, 2022

Şili'de Alaturka - Mehmet Mollaosmanoğlu





       MehmetMollaosmanoğlu’nun son kitabı Şili’de Alaturka en nihayetince çıktı; karantinagünleri bahane oldu, bir çırpıda bitti.

Açık konuşayım,eğer ilk elli sayfaya katlanabilirseniz iç içe geçmiş sarmal labirentlerleörülü harika bir macera sizi bekliyor. Yazarın diğer kitaplarına nazaran mistiköğelerin neredeyse hiç kullanılmadığı bu kitabın ilk elli sayfasında her yerdenbir şey fışkırıyor. Sayfalar kelime oyunları, karakter tahlilleri, tasvirler,betimlemeler başta olmak üzere edebiyat dünyasına ait her bir terimdenörnekler, birbirine ulanmış, okurken virgüller, noktalı virgüller deryasınayakalanmış bir gemide deniz tutmuş bir yolcu minvalinden başınızı döndüren,içinizi bunaltan upuzun cümleler ile bezeli.

Haliyle bu durumokurken kendinizi gökyüzünde, yüksek bütçeli bir havai fişek gösterisininortasında kalmış bir kuş gibi hissettiriyor. Evet, teknik olarak zor, pahalı vemuhteşem görünüyor ama kuşun (okurun) ruh hali ile baktığınızda bilfiil içindeolmak isteyeceğiniz de şüpheli. Dilde yenilikçileri desteklerken, sadelikakımını destekleyenleri kahrından öldürmeye teşebbüs etmek bu. Neyse kigirizgah bitip macera başladıkça bu durum azalarak son buluyor.

 



Kitabın özünedönelim. Yazarı takip edenler saplantı derecesindeki Güney Amerika aşkınıbilirler. Bir önceki kitap “Peru Travması” gibi “gerçekten de bu kadar güzelmidir?” diye merak ettiğim ama hala isimlerini bakmadan yazamadığım şehirlerdegeçiyor. Karaktere alışmakta zorluk çekmiyoruz. Zira pek çok açıdan biryerlerden tanıdık. Zengin, küstah, bencil, pusulası pipisi ve elbette gençkızların gözdesi olan yakışıklı bir erkek. Sıradan olan tek şey, adının Osmanolması.

Uzatmayalım,Rio’ya hovardalığa giden Osman, jetlag ile votkayı karıştırınca ayarı kaçırıyorve sınır dışı ediliyor. Tabi Rio karnavalından sıfır çekerek geri dönmeyi gururunayediremeyen kahramanımız şansını bir de Şili’de denemek isteyince kurulukapanın içine gönüllü olarak düşüyor ve macera başlıyor. Tam emin değilim amamuhtemelen Şili’de yaşanan gerçek bir olayın üzerine dantel gibi işlenmiş birkurgu sizi içine alıyor. Kahramanın başlangıçta şüphelenip “Yok artık o kadarda değildir” diyerek inanmayı reddettiği her şey gerçek çıkıyor.

Özellikle şehiranlatımları ve çöl tasvirleri son derece başarılı. İstemsizce keşke orada olsamdiyorsunuz. Tabi böylelikle yazarın sıklıkla gerçekleştirdiği Güney Amerika seyahatlerininsadece fotoğraf çekmekten ibaret olmadığını da anlıyorsunuz. Karakterlerin kişiliğidoğrudan bünyenize işleyecek kadar iyi anlatılmış. Isidro ile bir olup Gabriel’inkaşını gözünü patlatmak isterken Melina’nın boşta arkadaşı var mıdır diye merakediyorsunuz. Sadece Gabriel’in yazarın yolculuklarında tanıdığı gerçek birkarakter olmasını, Netflix gibi sjw saçmalıklarına alet olup hadi burada daeşcinsel bir karakter olsun diye hikayeye dahil edilmemiş olmasını umuyorum.

Son olarakcovid denen illetin dünyadan uzaklaşmasını, fuarlarda yeniden bir araya gelmeyiistiyorum. Yazarlık yolunda kendisinden öğrendiklerim bir yana, en ihaneteuğramış anında bile “alçak haysiyetsiz” demek isteyip vazgeçen karakterleryaratan naiflikte biriyle oturup sohbet etmeyi özledim.

Yolun açık olsundemiyorum, yolun zaten açık. Umarım o yolda seni takip etmeye hevesliinsanlarla buluşursun.

 

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 12, 2022 01:50

Şili'de Alaturka - Mehmet Mollaosmanoğlu





       MehmetMollaosmanoğlu’nun son kitabı Şili’de Alaturka en nihayetince çıktı; karantinagünleri bahane oldu, bir çırpıda bitti.

Açık konuşayım,eğer ilk elli sayfaya katlanabilirseniz iç içe geçmiş sarmal labirentlerleörülü harika bir macera sizi bekliyor. Yazarın diğer kitaplarına nazaran mistiköğelerin neredeyse hiç kullanılmadığı bu kitabın ilk elli sayfasında her yerdenbir şey fışkırıyor. Sayfalar kelime oyunları, karakter tahlilleri, tasvirler,betimlemeler başta olmak üzere edebiyat dünyasına ait her bir terimdenörnekler, birbirine ulanmış, okurken virgüller, noktalı virgüller deryasınayakalanmış bir gemide deniz tutmuş bir yolcu minvalinden başınızı döndüren,içinizi bunaltan upuzun cümleler ile bezeli.

Haliyle bu durumokurken kendinizi gökyüzünde, yüksek bütçeli bir havai fişek gösterisininortasında kalmış bir kuş gibi hissettiriyor. Evet, teknik olarak zor, pahalı vemuhteşem görünüyor ama kuşun (okurun) ruh hali ile baktığınızda bilfiil içindeolmak isteyeceğiniz de şüpheli. Dilde yenilikçileri desteklerken, sadelikakımını destekleyenleri kahrından öldürmeye teşebbüs etmek bu. Neyse kigirizgah bitip macera başladıkça bu durum azalarak son buluyor.

 



Kitabın özünedönelim. Yazarı takip edenler saplantı derecesindeki Güney Amerika aşkınıbilirler. Bir önceki kitap “Peru Travması” gibi “gerçekten de bu kadar güzelmidir?” diye merak ettiğim ama hala isimlerini bakmadan yazamadığım şehirlerdegeçiyor. Karaktere alışmakta zorluk çekmiyoruz. Zira pek çok açıdan biryerlerden tanıdık. Zengin, küstah, bencil, pusulası pipisi ve elbette gençkızların gözdesi olan yakışıklı bir erkek. Sıradan olan tek şey, adının Osmanolması.

Uzatmayalım,Rio’ya hovardalığa giden Osman, jetlag ile votkayı karıştırınca ayarı kaçırıyorve sınır dışı ediliyor. Tabi Rio karnavalından sıfır çekerek geri dönmeyi gururunayediremeyen kahramanımız şansını bir de Şili’de denemek isteyince kurulukapanın içine gönüllü olarak düşüyor ve macera başlıyor. Tam emin değilim amamuhtemelen Şili’de yaşanan gerçek bir olayın üzerine dantel gibi işlenmiş birkurgu sizi içine alıyor. Kahramanın başlangıçta şüphelenip “Yok artık o kadarda değildir” diyerek inanmayı reddettiği her şey gerçek çıkıyor.

Özellikle şehiranlatımları ve çöl tasvirleri son derece başarılı. İstemsizce keşke orada olsamdiyorsunuz. Tabi böylelikle yazarın sıklıkla gerçekleştirdiği Güney Amerika seyahatlerininsadece fotoğraf çekmekten ibaret olmadığını da anlıyorsunuz. Karakterlerin kişiliğidoğrudan bünyenize işleyecek kadar iyi anlatılmış. Isidro ile bir olup Gabriel’inkaşını gözünü patlatmak isterken Melina’nın boşta arkadaşı var mıdır diye merakediyorsunuz. Sadece Gabriel’in yazarın yolculuklarında tanıdığı gerçek birkarakter olmasını, Netflix gibi sjw saçmalıklarına alet olup hadi burada daeşcinsel bir karakter olsun diye hikayeye dahil edilmemiş olmasını umuyorum.

Son olarakcovid denen illetin dünyadan uzaklaşmasını, fuarlarda yeniden bir araya gelmeyiistiyorum. Yazarlık yolunda kendisinden öğrendiklerim bir yana, en ihaneteuğramış anında bile “alçak haysiyetsiz” demek isteyip vazgeçen karakterleryaratan naiflikte biriyle oturup sohbet etmeyi özledim.

Yolun açık olsundemiyorum, yolun zaten açık. Umarım o yolda seni takip etmeye hevesliinsanlarla buluşursun.

 

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});

 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on February 12, 2022 01:50

July 17, 2021

Hayalet Dedektifleri İlk Macera - Hayaletli Kasaba



Bu kitap birçocuk kitabı olmasına rağmen, yazdığım ya da bir şekilde dahil olduğum diğerkitaplardan daha zorlu, sıkıntılı ve sancılı bir süreçten geçti. Hoş hala dageçiyor. Hatta şu satırları yazarken bile “Üff nereden bulaştım bu işe?” diyesoruyorum kendime. (Gerçi cevabı biliyorum ama burada ismini verip aslanlarınönüne atmak istemiyorum.)

Sırfyazımının başlangıcından bugüne kadar olan süreç bile başlı başına “yazar olmakisteyenlere tavsiyeler” niteliğinde. Eğer ileride bir gün birilerine tavsiyelerverecek seviyede biri olursam hep bu kitabın yazım/basım sürecinden örneklervereceğim.

Hepsi bu dadeğil; işbu kitap ilk kitabım Yanlış Adam ile birlikte sekteye uğrayaneleştirmenlik hayatımın tabutuna çakılan ikinci ve nihai çivi oldu. Geçmiştetürlü hataları sebebi ile yerdiğim, alay ettiğim, dalga geçtiğim tümyazarlardan özür dilerim. Bir kitabın yazarının elinde olmayan ya da kontrolüdışında gelişen, müdahale edemediği, etmek için çok geç kaldığı onlarca şeyvarmış meğerse.

Neyse gelelimkitaba. Karnesindeki düşük notlar nedeni ile babası Ilgın’ı beş yıldızlı birotel yerine babaannesi ve dedesinin yanına yolluyor. Ilgın bir köşedesıkıntıdan patlamayı beklerken yeni arkadaşı Mine sayesinde gizemlerle dolu birdünyadan içeri adım atıyor. Ardından bu yaramaz ikilinin balına gelmeyenkalmıyor.

Karakterinadı Ilgın dedim ya; sanmayın kendi kızımın hayatını kitaba döktüm. Kendisi herne kadar “Baba beni yazmışsın” diye sitem etse de kitaptaki kızın benim kızımlailgisi yok. Bir kere benim kızımın bütün dersleri “Çok İyi” (sanırım artıkPekiyi yerine bu var) Hem sonra benim kızım kitaptaki Ilgın gibi gecenin biryarısı Mine’nin peşinden evden kaçıp hayalet peşine gitmez. Yani sanırımgitmez, gitmemeli. Gitmezsin di mi kızım? Yoksa? Hişşt, kime diyorum? Ilgın...

Nereden temin edebilirim diye merak ediyorsanız resmin üzerine tıklayabilirsiniz. 




(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on July 17, 2021 02:21

Hayalet Dedektifleri İlk Macera - Hayaletli Kasaba



Bu kitap birçocuk kitabı olmasına rağmen, yazdığım ya da bir şekilde dahil olduğum diğerkitaplardan daha zorlu, sıkıntılı ve sancılı bir süreçten geçti. Hoş hala dageçiyor. Hatta şu satırları yazarken bile “Üff nereden bulaştım bu işe?” diyesoruyorum kendime. (Gerçi cevabı biliyorum ama burada ismini verip aslanlarınönüne atmak istemiyorum.)

Sırfyazımının başlangıcından bugüne kadar olan süreç bile başlı başına “yazar olmakisteyenlere tavsiyeler” niteliğinde. Eğer ileride bir gün birilerine tavsiyelerverecek seviyede biri olursam hep bu kitabın yazım/basım sürecinden örneklervereceğim.

Hepsi bu dadeğil; işbu kitap ilk kitabım Yanlış Adam ile birlikte sekteye uğrayaneleştirmenlik hayatımın tabutuna çakılan ikinci ve nihai çivi oldu. Geçmiştetürlü hataları sebebi ile yerdiğim, alay ettiğim, dalga geçtiğim tümyazarlardan özür dilerim. Bir kitabın yazarının elinde olmayan ya da kontrolüdışında gelişen, müdahale edemediği, etmek için çok geç kaldığı onlarca şeyvarmış meğerse.

Neyse gelelimkitaba. Karnesindeki düşük notlar nedeni ile babası Ilgın’ı beş yıldızlı birotel yerine babaannesi ve dedesinin yanına yolluyor. Ilgın bir köşedesıkıntıdan patlamayı beklerken yeni arkadaşı Mine sayesinde gizemlerle dolu birdünyadan içeri adım atıyor. Ardından bu yaramaz ikilinin balına gelmeyenkalmıyor.

Karakterinadı Ilgın dedim ya; sanmayın kendi kızımın hayatını kitaba döktüm. Kendisi herne kadar “Baba beni yazmışsın” diye sitem etse de kitaptaki kızın benim kızımlailgisi yok. Bir kere benim kızımın bütün dersleri “Çok İyi” (sanırım artıkPekiyi yerine bu var) Hem sonra benim kızım kitaptaki Ilgın gibi gecenin biryarısı Mine’nin peşinden evden kaçıp hayalet peşine gitmez. Yani sanırımgitmez, gitmemeli. Gitmezsin di mi kızım? Yoksa? Hişşt, kime diyorum? Ilgın...

Nereden temin edebilirim diye merak ediyorsanız resmin üzerine tıklayabilirsiniz. 




(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on July 17, 2021 02:21

January 29, 2021

Edirne İçin Yazmaya Devam - Edirne Hudut Gazetesi



Edirne'degeçen ilk polisiye kitap olan 'Yanlış Adam'ın yazarı Umut Çalışan, Kent Kitaptarafından yayına hazırlanan kolektif bir kitapla yeniden okurlarla buluştu.

UmutÇalışan'ın 'Kent'e Klark Çeken Öyküler' adıyla piyasaya sunulan kitabında 20farklı yazara ait 21 öykü yer alıyor. Yazar Çalışan,  yeni kitabıyla ilgi sorularımızı şöyleyanıtlıyor:

-KolektifKitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Sonzamanlarda pek çok tercih edilen bir yayın çeşidi oldu bu. Birkaç yazar biraraya gelip belli bir konsept üzerine ya da tamamen bambaşka şekillerde öykülerüretip tek bir başlık altında yayınlıyorlar. Bu sayede kendinizi diğeryazarların okuyucu kitlesine de tanıtma imkânı buluyorsunuz. Haberin tamamınıokumak için buraya tıklayabilirsiniz.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 29, 2021 08:02

Edirne İçin Yazmaya Devam - Edirne Hudut Gazetesi



Edirne'degeçen ilk polisiye kitap olan 'Yanlış Adam'ın yazarı Umut Çalışan, Kent Kitaptarafından yayına hazırlanan kolektif bir kitapla yeniden okurlarla buluştu.

UmutÇalışan'ın 'Kent'e Klark Çeken Öyküler' adıyla piyasaya sunulan kitabında 20farklı yazara ait 21 öykü yer alıyor. Yazar Çalışan,  yeni kitabıyla ilgi sorularımızı şöyleyanıtlıyor:

-KolektifKitaplar hakkında ne düşünüyorsunuz?

-Sonzamanlarda pek çok tercih edilen bir yayın çeşidi oldu bu. Birkaç yazar biraraya gelip belli bir konsept üzerine ya da tamamen bambaşka şekillerde öykülerüretip tek bir başlık altında yayınlıyorlar. Bu sayede kendinizi diğeryazarların okuyucu kitlesine de tanıtma imkânı buluyorsunuz. Haberin tamamınıokumak için buraya tıklayabilirsiniz.

(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 29, 2021 08:02

January 25, 2021

Kente Klark Çeken Öyküler







20 yazarın 21 öyküsü Kente KlarkÇeken Öyküler başlığı altında karşında. Bu öykülerin 20'si bu kitap içinyazıldı.

Kitabın içine daldığındaniteliğin niceliğin önüne geçtiğini fark edecek merak ve keyifle sayfalararasında gezineceksin.

“Emekli” isimli bir “Edirne” hikâyesiile dâhil olduğum “Kente Klark Çeken Öyküler” antolojisi, 20 yazardan 21 kenthikâyesini içeriyor. Kent Kitap’ın 21. yılına özel olarak derlendi…


 Kitaba Emir Bolat, Peren Ercan,Tolga Yazıcı, Umut Çalışan, Alper Kaya, İbrahim Zorlu, Emrah Ateş, Polat Onat,Abdullah Yavuz, İsrafil Baran, Erol Afşin, H. Erdal Yalt, Selçuk Alkan, FatmaTutak, Ayhan Özköroğlu, Anıl Teryaki, Tolga Eligül, Gökhan Biçer, Galip Çağ veBilal Sami Gökdemir öyküleriyle katkı sağladılar.






(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 25, 2021 09:38

Kente Klark Çeken Öyküler







20 yazarın 21 öyküsü Kente KlarkÇeken Öyküler başlığı altında karşında. Bu öykülerin 20'si bu kitap içinyazıldı.

Kitabın içine daldığındaniteliğin niceliğin önüne geçtiğini fark edecek merak ve keyifle sayfalararasında gezineceksin.

“Emekli” isimli bir “Edirne” hikâyesiile dâhil olduğum “Kente Klark Çeken Öyküler” antolojisi, 20 yazardan 21 kenthikâyesini içeriyor. Kent Kitap’ın 21. yılına özel olarak derlendi…


 Kitaba Emir Bolat, Peren Ercan,Tolga Yazıcı, Umut Çalışan, Alper Kaya, İbrahim Zorlu, Emrah Ateş, Polat Onat,Abdullah Yavuz, İsrafil Baran, Erol Afşin, H. Erdal Yalt, Selçuk Alkan, FatmaTutak, Ayhan Özköroğlu, Anıl Teryaki, Tolga Eligül, Gökhan Biçer, Galip Çağ veBilal Sami Gökdemir öyküleriyle katkı sağladılar.






(adsbygoogle = window.adsbygoogle || []).push({});
 •  0 comments  •  flag
Share on Twitter
Published on January 25, 2021 09:38