“Dirilen Tarih Meleği üzerine....
«Angelus Novus dalıp seyrettiği bir şeyden uzaklaşmak üzereymiş gibi duran bir meleği anlatır. Gözleri dik dik bakıyor, ağzı aralık, kanatları iki yana açılmış. Tarih Meleği bu şekilde betimlenir. Yüzü geçmişe dönüktür, Bizim olaylar zinciri olarak gördüğümüzü, o üst üste binmiş yıkıntılardan oluşan tek bir felaket olarak görür ve onu ayaklarının önüne fırlatır. Melek, kalıp ölüleri uyandırmak ister ve kırılıp dökülenleri bütün hâline getirmeyi. Ancak cennetten gelen bir rüzgâr esmektedir; kanatları bu rüzgâra öyle kapılmıştır ki artık onları kapatamaz. Önündeki yıkıntı gökyüzüne doğru büyürken fırtına onu sırtını döndüğü geleceğe karşl koyamadlğı bir şekilde savurur. Bu fırtına bizim gelişme dediğimiz şeydir.”
Walter Benjamin, Paul Klee'nin çizimine bakıp yazmış bunları. Bu çizimden sızan önermelerden ilham alan Benjamin “tarihsel gelişim”e tapınanların, ihtiram edenlerin, saray şairlerin, dalkavukların ve yolcuların inancını, daha büyük bir mutluluğun planları, hayalleri ve umutlarının çekip yürüttüğü bu hareket hâlindeki tarih temsilini alaşağı ediyor. Benjamin aydınlık bir geleceğin bizi ileriye doğru çekmediği, ancak geçmişin karanlık korkularıyla itilip kovalandığımız ve koşmaya zorlandığımız konusunda ısrar ediyor. Benjamin'in en özgün keşfi “gelişim”i her zaman ve hâlâ ...-e doğru bir hareketten ziyade -den kaçış olduğunu söylemesi.”
― This Is Not a Diary
«Angelus Novus dalıp seyrettiği bir şeyden uzaklaşmak üzereymiş gibi duran bir meleği anlatır. Gözleri dik dik bakıyor, ağzı aralık, kanatları iki yana açılmış. Tarih Meleği bu şekilde betimlenir. Yüzü geçmişe dönüktür, Bizim olaylar zinciri olarak gördüğümüzü, o üst üste binmiş yıkıntılardan oluşan tek bir felaket olarak görür ve onu ayaklarının önüne fırlatır. Melek, kalıp ölüleri uyandırmak ister ve kırılıp dökülenleri bütün hâline getirmeyi. Ancak cennetten gelen bir rüzgâr esmektedir; kanatları bu rüzgâra öyle kapılmıştır ki artık onları kapatamaz. Önündeki yıkıntı gökyüzüne doğru büyürken fırtına onu sırtını döndüğü geleceğe karşl koyamadlğı bir şekilde savurur. Bu fırtına bizim gelişme dediğimiz şeydir.”
Walter Benjamin, Paul Klee'nin çizimine bakıp yazmış bunları. Bu çizimden sızan önermelerden ilham alan Benjamin “tarihsel gelişim”e tapınanların, ihtiram edenlerin, saray şairlerin, dalkavukların ve yolcuların inancını, daha büyük bir mutluluğun planları, hayalleri ve umutlarının çekip yürüttüğü bu hareket hâlindeki tarih temsilini alaşağı ediyor. Benjamin aydınlık bir geleceğin bizi ileriye doğru çekmediği, ancak geçmişin karanlık korkularıyla itilip kovalandığımız ve koşmaya zorlandığımız konusunda ısrar ediyor. Benjamin'in en özgün keşfi “gelişim”i her zaman ve hâlâ ...-e doğru bir hareketten ziyade -den kaçış olduğunu söylemesi.”
― This Is Not a Diary
“Bir insan kendisini bulduktan sonra, onun bu dünyada kaybedebileceği hiçbir şey yoktur. Ve o kişi kendi içindeki insanlığı anladıktan sonra, bütün insanları anlayacaktır.”
― Olağanüstü Bir Gece
― Olağanüstü Bir Gece
“Milan Kundera'nın söylediği gibi: Cervantes Don Kişot'u mitlerden, maskelerden, basmakalıplardan, önyargılardan ve önyorumlardan örülü perdeyi yırtmak için gönderdi, içinde bulunduğumuz ve anlamaya çabaladığımız dünyayı sıkı sıkı örten perdelerden... Ancak perde kalkmadıkça ya da yırtılmadıkça boşuna uğraşıyoruz. Don Kişot bir fatih değildi, 0 fethedilmişti. Ancak, yenilgisi ile, bize gösterdiği, “hayat denen kaçınılmaz yenilginin karşısında yapabileceğimiz tek şey durup onu anlamaya çalışmaktır” oldu. Bu Miguel de Cervantes'in büyük, çığır açan keşfiydi; bir kere bulundu mu bir daha unutulamazdı. Beşeri bilimlerle uğraşan bizler önümüzde serili duran bu keşfin izlerini takip ediyoruz. Cervantes sayesinde buralardayız.
Perdeyi yırtmak, hayatı anlamak... Bunun anlamı ne? Biz, insanlar, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, gerçeğin ve yalanın birbirlerinden kesin bir şekilde ayrıldığı ve asla bir diğerine karışmadığı, böylece şeylerin nasıl olduğundan, nereye gidebileceğimizden ve nasıl ilerleyebileceğimizden emin olduğumuz sıradan, temiz ve saydam bir dünyayı tercih ediyoruz; çaba gerektiren bir anlayış olmadan hükümlere ulaşmayı ve kararlar almayı hayal ediyoruz. İşte bizim bu hayalimizden ideolojiler doğdu. Görüşümüzü kapatan o kalın perdeler. . . Bizim bu etkisizleştirici eğilimimize Etienne de la Boétie "gönüllü kölelik” adını verdi. Cervantes bizim bu tür bir
kölelikten çıkmamızı istiyordu; dünyanın tümüyle çıplak, rahatsız, ancak özgürleştirici gerçekliğini sunarak;
anlam çokluğu gerçekliğini ve onarılamaz mutlak gerçekler açığını. Bu tür bir dünyada, kesin olan tek şeyin hiçbir şeyin kesin olmaması olduğu bir dünyada, tekrar tekrar ve sonuç almaksızın kendimizi ve birbirimizi anlamaya, iletişim kurmaya ve birbirimiz için yaşamaya çalışacağız.”
― This Is Not a Diary
Perdeyi yırtmak, hayatı anlamak... Bunun anlamı ne? Biz, insanlar, iyinin ve kötünün, güzelin ve çirkinin, gerçeğin ve yalanın birbirlerinden kesin bir şekilde ayrıldığı ve asla bir diğerine karışmadığı, böylece şeylerin nasıl olduğundan, nereye gidebileceğimizden ve nasıl ilerleyebileceğimizden emin olduğumuz sıradan, temiz ve saydam bir dünyayı tercih ediyoruz; çaba gerektiren bir anlayış olmadan hükümlere ulaşmayı ve kararlar almayı hayal ediyoruz. İşte bizim bu hayalimizden ideolojiler doğdu. Görüşümüzü kapatan o kalın perdeler. . . Bizim bu etkisizleştirici eğilimimize Etienne de la Boétie "gönüllü kölelik” adını verdi. Cervantes bizim bu tür bir
kölelikten çıkmamızı istiyordu; dünyanın tümüyle çıplak, rahatsız, ancak özgürleştirici gerçekliğini sunarak;
anlam çokluğu gerçekliğini ve onarılamaz mutlak gerçekler açığını. Bu tür bir dünyada, kesin olan tek şeyin hiçbir şeyin kesin olmaması olduğu bir dünyada, tekrar tekrar ve sonuç almaksızın kendimizi ve birbirimizi anlamaya, iletişim kurmaya ve birbirimiz için yaşamaya çalışacağız.”
― This Is Not a Diary
“Aşık, sevdiği kadının yalnızca "kusurlar"ına, kapris ya da zaaflarına
bağlı değildir. Yüzdeki kırışıklar, lekeler, giyiminin paspallığı, yürüyüşünün aksaklığı onu herhangi bir güzellikten daha kalıcı, daha
amansız bir şekilde sevgiliye bağlar. Bu, öteden beri biliniyor. Peki
ama neden? Eğer duygularımızın kafada olmadığı doğruysa, eğer bir
pencere, bir bulut, bir ağaç hakkındaki duyusal yaşantımızı beyinlerimizde değil de, orada, gördüğümüz yerde yaşıyorsak, sevilene bakarken de kendi dışımızdayız demektir. Ama gerilim ve tutkudan bir işkence
içerisinde... Gözleri kamaşmış duygu, kadının parıltısında bir kuş sürüsü gibi uçuşur durur. Ve nasıl kuşlar ağacın yapraklarla örtülü kuytuluklarına sığınırlarsa, duygularımız da güven içerisinde dinlenebilmek için kırışıkların gölgesine, sarsak hareketlere, sevdiğimiz gövdenin göze batmaz kusurlarına saklanırlar. Oradan geçen hiç kimse, âşığın birden uyanıveren sevgisinin tam da orada, kusurlu ve eleştirilebilen kendisine yuva kurduğunu fark edemez.”
― Son Bakışta Aşk
bağlı değildir. Yüzdeki kırışıklar, lekeler, giyiminin paspallığı, yürüyüşünün aksaklığı onu herhangi bir güzellikten daha kalıcı, daha
amansız bir şekilde sevgiliye bağlar. Bu, öteden beri biliniyor. Peki
ama neden? Eğer duygularımızın kafada olmadığı doğruysa, eğer bir
pencere, bir bulut, bir ağaç hakkındaki duyusal yaşantımızı beyinlerimizde değil de, orada, gördüğümüz yerde yaşıyorsak, sevilene bakarken de kendi dışımızdayız demektir. Ama gerilim ve tutkudan bir işkence
içerisinde... Gözleri kamaşmış duygu, kadının parıltısında bir kuş sürüsü gibi uçuşur durur. Ve nasıl kuşlar ağacın yapraklarla örtülü kuytuluklarına sığınırlarsa, duygularımız da güven içerisinde dinlenebilmek için kırışıkların gölgesine, sarsak hareketlere, sevdiğimiz gövdenin göze batmaz kusurlarına saklanırlar. Oradan geçen hiç kimse, âşığın birden uyanıveren sevgisinin tam da orada, kusurlu ve eleştirilebilen kendisine yuva kurduğunu fark edemez.”
― Son Bakışta Aşk
“Bu gibi durumlarda en acıklısı. insanların «bilimsel yantutmazlık»la övünmeleridir. İnsan bağımlılık ağına daldıkça, avazı çıktığınca yaşasın bağımsızlık, yantutmazlık diye bağırır."
"Nitekim, kapkara düşüncelere dalan, ikide bir canına kıymaya yeltenen. korkunç yürek daralması çeken bir hanımı bana gönderen ruhçözümcünün biri, kadının eline sıkıştırdığı kağıda «aman evliliğini yıkma» diye yazmıştı. Konuşmamızın ilk saatinde, dört yıldır birlikte yaşadıkları kocasının henüz kızlığını bozamadığını, bunun yerine birtakım sapık oyunlar oynadığını öğrendim. Cinsel konuda tam anlamıyla
bilgisiz olduğundan, bütün bu sapıklıklara doğal eşlik görevi diye katlanmıştı. Yukarda sözünü ettiğim ruhçözümeciyse «aman bu evlilik
yıkılmasınn. diyordu. Üç saat sonra, hasta beni bırakıp gitti, yüreğinin
daralması dayanılmaz hale gelmişti ve ruhçözümlemesini bir tavlama
girişimi gibi algılamaya başlamıştı. Ben bunu biliyordum, ama elimden
bir şey gelmezdi. Birkaç ay sonra canına kıydığını haber aldım. Bu türlü
«bilimsel tarafsızlık» boğulmakta olan insanlığın boynuna bağlanmış ağır bir taştır." Sy163”
― The Function of the Orgasm
"Nitekim, kapkara düşüncelere dalan, ikide bir canına kıymaya yeltenen. korkunç yürek daralması çeken bir hanımı bana gönderen ruhçözümcünün biri, kadının eline sıkıştırdığı kağıda «aman evliliğini yıkma» diye yazmıştı. Konuşmamızın ilk saatinde, dört yıldır birlikte yaşadıkları kocasının henüz kızlığını bozamadığını, bunun yerine birtakım sapık oyunlar oynadığını öğrendim. Cinsel konuda tam anlamıyla
bilgisiz olduğundan, bütün bu sapıklıklara doğal eşlik görevi diye katlanmıştı. Yukarda sözünü ettiğim ruhçözümeciyse «aman bu evlilik
yıkılmasınn. diyordu. Üç saat sonra, hasta beni bırakıp gitti, yüreğinin
daralması dayanılmaz hale gelmişti ve ruhçözümlemesini bir tavlama
girişimi gibi algılamaya başlamıştı. Ben bunu biliyordum, ama elimden
bir şey gelmezdi. Birkaç ay sonra canına kıydığını haber aldım. Bu türlü
«bilimsel tarafsızlık» boğulmakta olan insanlığın boynuna bağlanmış ağır bir taştır." Sy163”
― The Function of the Orgasm
Kaplumbağa’s 2024 Year in Books
Take a look at Kaplumbağa’s Year in Books, including some fun facts about their reading.
More friends…
Favorite Genres
Art, Biography, Classics, Memoir, Mystery, Non-fiction, Philosophy, Psychology, Self help, Spirituality, and Young-adult
Polls voted on by Kaplumbağa
Lists liked by Kaplumbağa














































