Doğu Yücel's Blog, page 4
September 20, 2013
Ankara Sohbeti

28 Nisan İzmir Kitap Fuarı

Eskişehir, Ankara, Trabzon ve Bandırma

Erkan Yücel için
Çıkan tüm haber, röportaj ve görüşleri aşağıda bir araya getirdim:
http://www.odatv.com/n.php?n=babam-yasasaydi-gezi-parkinda-tiyatrosunu-kurmustu--0909131200
http://www.aydinlikgazete.com/mansetl...
http://www.aydinlikgazete.com/mansetl...
http://birgun.net/haber/erkan-yuceli-...
http://www.halkizbiz.com/kultur/tiyat...
http://i11.photobucket.com/albums/a172/KevinLomax/erkanyucelcumhuriyet2013_zpsbd170731.jpghttp://i11.photobucket.com/albums/a17...
Ayrıca, gazeteler için yazdığımız yazıları mizanpaj gereği biraz kısaltmışlar. Yazdığım iki yazının kesilmemiş hallerini paylaşmak istiyorum:
Erkan Yücel – Birgün İçin
Babam, annem, kardeşim ve benim bir arada göründüğümüz tek
bir fotoğraf karesi var. Yorgun Savaşçı setinde çekilmiş bir fotoğraf bu.
Elimde dizide kullanılan antika tabanca var, kardeşimin elinde ise tabanca
niyetine tuttuğu bir kozalak. Bu dizi film, 12 Eylül sonrasında yakıldı.
90'ların sonunda ise bir kopyası daha olduğu ortaya çıktı ve TRT'de yayınlandı.
Ekran karşısına kurulup babamın canlandırdığı Kör Şaban'ın sahnelerini beklemek
benim için büyük bir heyecandı. Sette bulunduğumu bildiğimden, diğer filmlerini
izlemekten farklı bir deneyimdi. Hayal meyal hatırladığım birkaç hatıra dışında
babam ekrandaki, fotoğraftaki, perdedeki, mektuptaki adam oldu benim için.
Babamla ilgili az sayıdaki "gerçek" hatıra arasından en
canlısı ise Luna Park'a gittiğimiz bir gün. Elimi tutuyordu, sonra bıraktı,
çaktırmadan yer değiştirdi. Ben de onun eli diye başkasının elini tutmuştum.
Babam da kıkır kıkır gülmüştü. Altın Portakal'ı olan bir aktörden, siyasi
mücadelenin ön saflarındaki bir devrimciden beklemeyeceğiniz bir şaka sanırım…
Böyle bir adamdı. Çocuksuydu. "Haydi çocuklar, dinozor avına çıkıyoruz" deyip
bizi bir yere götürürdü. Birkaç yıl sonra ise bizi başka, garip, içinden
çıkılması çok daha zor bir yere götürdü, orada bıraktı ve Hakkari'de Bir
Mevsim'de canlandırdığı Halit gibi bilinmeyene gitti. Filmlerde ve hikâyelerde
yaşamaya devam etti. İşkence altındayken arkadaşlarının moralini diri tutmak
için Filistin askısında maymun taklidi yaptığını, uzak köylerde römorkların
üzerinde oyun sergilediğini, dünyayı değiştirmek için verdiği mücadeleyi
büyüdüğümüz zaman öğrendik. Anneme yazdığı mektupları da sonradan okuduk.
İlginçtir, son mektubunda hiç ailecek fotoğrafımızın olmadığından söz eder.
"Biz ayrıyken Doğu'nun yaptığı aile saadeti resimleri içimi çok burkuyordu.
Şimdi de o resimleri düşününce burkuluyor içim. Şu renkli resimi bir türlü
oluşturamadık. İlk beraberliğimizde bir fotoğrafçıya giderek aile fotoğrafı
çektirmek istiyorum. Biliyor musun birlikte bir fotoğrafımız yok. Ya sen
çekmişsin sen yoksun, ya ben çekmişim ben yokum. Bir akıl edip bir allahın
kuluna bizim resmimimizi çeker misiniz dememişiz" diye yazıyordu.
Gezi eylemleri sırasında her zamankinden daha çok aklıma
düştü babam. Yaşasaydı bizimle Gezi'ye gelirdi, hemen orada bir yükseltinin
üzerine çıkıp doğaçlama oyun sergiler, herkesi güldürürdü diye hayal ettim.
Bana öyle geliyor ki, bir araya geldiğimiz o tek fotoğraftan 32 yıl sonra
ailecek Gezi Parkı'nda yeniden aynı kadrajda buluştuk.
Erkan Yücel – Cumhuriyet İçin
Filmleri televizyonda gösterilmediği, tiyatro oyunları
sadece izleyenlerin belleğinde iz bıraktığı halde Erkan Yücel'in hala
hatırlanıyor oluşundan, sadece bu gerçekten dahi büyüleniyorum. Hele ki onun
oğlu olunca bundan daha da etkileniyorsunuz... Geçen gün Alev Yetgin imzalı
"Tiyatro'nun Che Guevarası Erkan Yücel" başlıklı bir yazı okudum. Tiyatro'nun
Che'sinin oğlu olmak, üstüne erken yaşta kaybettiğimiz için onu çok az
tanıyabildiğin gerçeğiyle yaşamak taşıması zor bir sorumluluğu beraberinde
getiriyor.
Gezi Parkı sürecinde babam her zamankinden daha fazla aklıma
geldi. Neden onun hala hatırlanıyor olduğunu daha iyi anladım. Bu son süreçte
hem sanatıyla hem de politik duruşuyla saygınlık uyandıran, halkın pür dikkat
kulak verdiği, her açıdan tutarlı olmayı başaran kaç sanatçı görebildik? Hızlı
düşünüyorum, aklıma sadece Genco Erkal geliyor. Türkiye'nin farzı misal Sean
Penn gibi hem politik konularda kararlı davranabilen, bu tavrını her daim
eserlerinde gösteren, diğer yandan da üst düzey oyunculuğuyla hayranlık
uyandıran neden bu kadar az yaratıcı sanatçısı var?
İşte bu yüzden unutulmuyor Erkan Yücel. Türkiye özellikle de
bugünlerde, onun gibi sanatçılara ihtiyaç duyuyor. Onu tanımak için de geç
değil. Filmleri dışında geçen sene Kibele yayınlarından çıkan "Dünyanın
Her Sahne: Erkan Yücel, 1972 – 1994
Belgeler, Mektuplar, Yazılar, Fotoğraflar" isimli kitabı ve Mesut Kara'nın
hazırladığı "Erkan Yücel: Şimdi Geçti Buradan" isimli belgeseli bir başlangıç
olarak önerebilirim. Belgeselin sonlarına doğru annemin söylediği bir söz var.
"Bizimle birlikte olmasaydı… Yaşasaydı, var olsaydı, sadece arkadaşım olsa da
olurdu. Çünkü o dünyayı güzelleştiren insanlardan biriydi" der. Gerçekten öyle.
Keşke yaşasaydı, bize babalık etmese de, anneme eşlik etmese de, yanımızda
olmasaydı da buna dayanırdık. En azından halkın gerçekten sevebileceği,
sanatını ve yolunu izleyebileceği bir sanatçısı olurdu.
