Jump to ratings and reviews
Rate this book

Eylül

Rate this book
Sıcak bir mevsim ile coşkunca başlayıp sonbaharın buruşuk yapraklarıyla birlikte solgunlaşan, acılı bir sevda öyküsü: Eylül... Romana adını veren bir ayda biten bir Aşk ve çekici Süreyya'nın kişiliğinde düğümlenmiş evlilik, hayat, namus gibi kavramların "yasak bir Aşk"ın pençesinde nasıl irdelenebileceğini "romantik" bir tahlille destanlaştıran Servet-i Fünûn Mehmet Rauf...
Türk edebiyatının ilk "psikolojik" romanı olan Eylül, 1900-1901 yılları arasında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edildiğinde, belki de hak ettiği ilgiyi görememişti. Fakat belli ki, şimdi durum çok farklı: Zira Suad'ın Süreyya'ya olan aşkının mahiyeti, tam manasıyla henüz kavranmaya başlıyor!
Hazan yapraklarıyla "Aşk" kavramının gerçek mahiyetini bulması, çağımız insanı için oldukça ilgi çekici olmuştur. Çünkü bu çağda içi yeterince boşaltılmış olan kavramlardan bunalmış olan insanlar artık gerçek aşkı aramaya başladı Sonbaharı aradılar, hüznü ve gözyaşını aradılar; Eylül'ü buldular...

289 pages, Paperback

First published January 1, 1901

236 people are currently reading
2191 people want to read

About the author

Mehmet Rauf

45 books44 followers
Mehmet Rauf, Türk edebiyatçı. İstanbul'da doğmuş ve küçük yaşta edebiyat ile ilgilenmeye başlamıştır. Bahriye Okulu'na gitmiş, İngilizce ve Fransızca öğrenmiştir. Yakından takip ettiği Halit Ziya'nın eserlerine ve realizm akımına ilgi duymuştur. Fransız yazar Paul Bourget'yi okudu ve ondan etkilendi. 1896 yılından itibaren Servet-i Fünûn'da yazmaya başladı. Roman,hikaye ve tiyatro türünde eserler vermiştir.Psikolojik tahlillere büyük önem verir.Bu yüzden eserlerinde kahraman sayısı azdır.

Romanlarında genelde İstanbul ve çevresinde yaşayan seçkin ailelerin arasında geçen aşk ilişkilerini konu almıştır. Zaman zaman şiirler de yazmıştır

Ratings & Reviews

What do you think?
Rate this book

Friends & Following

Create a free account to discover what your friends think of this book!

Community Reviews

5 stars
785 (19%)
4 stars
1,296 (32%)
3 stars
1,281 (32%)
2 stars
421 (10%)
1 star
156 (3%)
Displaying 1 - 30 of 217 reviews
Profile Image for Elçin Arabacı.
158 reviews197 followers
October 10, 2021
Bu romandan sonra artık iyice kâni oldum: 20 yy başında İstanbul orta-üst sınıfı (üst sınıf paşazadelerini demiyorum bakın) tatilde gibi yaşıyorlar İstanbul'u.

Şuranın mevsimi değil, oraya, buranın mevsimi değil deyip buraya deyip ömürleri İstanbul içinde dört dönmekle geçiyor 😁 Beyoğlu'nda bunalıyoruz, çok sıcak deyip, Adalar'a Beykoz'a Yeniköy Tarabya'ya geçtikleri zaman Mayıs!

30 liraya (ehem... lira şimdinin lirası değil tabii, altın lira. 1 £'dan biraz düşük değerde) şöyle dört beş aylığına Yeniköy'de bi yalı kiralıyorsunuz. Bi de bi yelkenli bulup akşamları boğazda balığa çıkıyor, geziniyorsunuz. Çok efkar basarsa, Tokatlıyan'a gidip "İngiliz rakısı" içiyorsunuz. Viski canım, evet :)

İş mi? İşe kışın gidip yazın masrafını çıkartıyorsunuz. Çalışmak dediğin 6 ayı ya buluyor ya bulmuyor. O kadar boş zamanınız var ki aylaklıktan zırt pırt âşık oluyor, olamayınca sıkıntıdan derin buhranlara, kadınsanız histeri nöbetlerine giriyorsunuz. 40 yaşında bile olsanız, evde çocukluktan yadigar bir dadınız, kalfanız oluyor, her işe dadıcağız koşturuyor.

Eh bahtınız kötüyse o dadı, ya da bir filatür fabrikasında gündeliği 3 krş'tan 12-16 saat çalışan işçi kadınlardan biri olarak doğmak da var ama, baht açıklığı, şanslı sınıfta doğma talihi insana tarihin hangi döneminde doğarsa doğsun lazım ;)

Son olarak demeden edemeyeceğim, Necip, Türk Edebiyatı'nın en uyuz karakteri, incellerin atası, kırılgan erkekliğin şahikası olabilir. Sinir basıyor adamın iç sesini okurken. Ne yazık ki besbelli Necip, Mehmet Rauf'un kendisi, yani kendisine en yakın karakter olarak romanda çizdiği karakter.
Profile Image for Flybyreader.
716 reviews212 followers
July 27, 2015
Bu öyle bir roman ki seveni çok sever, sevmeyeni ise nefret eder. Arada bir his yok. Konu itibariyle başta çok ilgimi çekmese de Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olma özelliğini taşıdığı için okumak istedim ve Mehmet Rauf'un karakter tahlillerine, ruh dünyalarını ve duygusal fırtınaları yansıtma biçimine hayran kaldım. Karakterler acı çekerken kalbimin sıkıştığını; aşkla coşarken içimin kıpır kıpır olduğunu hissettim. Türk edebiyatında gerçekten de duygu durumlarını bu denli okura hissettirerek aktaran, duygu değişikliklerini bu kadar yumuşak geçişlerle hiç fark ettirmeden yansıtan bir yazara daha ender rastlanır. İşte tam olarak bu yüzden, bu duygusal betimlemelerin sıklığı ve fazlalılığı nedeniyle bazıları bu kitaptan soğuyup sıkılacaktır. Ama benim gibi bu tarz karakter analizlerinden hoşlananlar için Necip ve Suat'ın yalnızca bakışarak yaşadıkları bu büyük aşk, müthiş bir keyif ve tatmin verecektir:
"...ikisine de aşk, insan iradesinin dışında kendine özgü bir hayata sahip, itaatten çok zalimce hükmeden bir canavar gibi geliyordu."(syf.295)
Profile Image for Hakan.
829 reviews632 followers
September 3, 2016
"Tabiatta herşeyin insanları aşk ve visale sevk ve davet ettiği, mevani'in sade mürettep ve biesas ihtiyatlardan, hatta bifaide takayyütlerden ibaret olduğu fikrinde elan sabit olduğu için, kendinin yine mustarip ve zebun oluşunu anlamıyor, zaaf ve meskenete tehevvür ediyordu."

İşte size Eylül'den sıradan bir pasaj. Osmanlıca kelimelere sempatiyle bakan beni bile bu kadar da olmaz dedirten ağdalı bir üslup. Tamam, Özgür Yayınları hemen hemen her kelimenin ardından Türkçesini parantez içinde koymuş, ama bu da okumayı epey eziyetli kılıyor. Ben esasen eski eserlerimizi sadeleştirilmiş metinlerinden okumayı hiç tercih etmem ama Eylül'ü okuyacaksanız öyle bir versiyonundan okumanızı öneririm. Mehmet Rauf bu kitabı yazarken epey zorlamış kendisini anlaşılan...

İçeriğe gelecek olursak, benim için büyük bir hayal kırıklığı oldu. Elbette o dönemin toplumsal standartlarıyla yaklaşmak gerekir, ama bir yasak aşk böylesine lastik gibi uzatılıp, sadece bakışmalarla anlatılınca, birbirini tekrar eden gelgitlerle doldurulunca insanın içi bayılıyor. Kitabın namına hürmeten yarıda bırakamadım. Karakterler de bana pek ikna edici gelmedi. Hele Suat'ın kocası Süreyya tamamen yüzeysel bir görüntüde. Kitabın sonu da sanki aceleye getirilmiş. İlk psikolojik romanımızmış. Olabilir. Ama bence iyi bir roman değil. Evlilik hayatının cenderesi, mantık ile duygu çelişkisi, sıradışı bir adım atmanın yaratacağı suçluluk duygusu, kurulu düzenin huzurunu riske atmamak vs gibi halen geçerli konuları işlese de, bence bir bütün olarak zamana yenilmiş Eylül.
Profile Image for Özgür Tekin.
156 reviews32 followers
August 4, 2013
OBJELER, MEKÂNLAR VE KİŞİLERLE MEHMET RAUF’UN EYLÜL’Ü

Eylül’de üç mekân hikâyenin işleyişi açısından öne çıkar. İlk mekân yazlık olarak alınmış bağ evidir. Diğeri Süreyya ve Suad’ın Boğaz’da kiraladıkları yalı ve üçüncü de kiralanan sandalla açıldıkları deniz.


Bağ Evi
Bağ evi büyük ailenin yaşadığı yerdir. Süreyya’nın babalarına ait olan evdeki genç çiftler, geleneksel ortak yaşama tepki olarak, evdeki her şeyden nefret ederler. Evin içinde riyakârlık, kıskançlık kol gezer. Riyakârlık bölümünün başrolünde Fatin’i, kıskançlık bölümünde ise karısı Hacer’i görürüz. Evdeki tuhaf havaya sadece büyük hanım müdahil olmaz.

Boğaz’daki Yalı
Suad ile Necib’in ruhani evliliklerinin gerçekleştiği yerdir. Hacer ile Fatin’in kıskançlıklarından kaçmak ve nispet amacıyla Suad’ın babasından temin edilen parayla tutulur. Bağ evindekilerden uzakta olunduğundan, Suad ile Necib’in yakınlaşması kolaylaşmıştır. Suad bu yakınlaşma ciddi boyutlara ulaştığında, bağ evinden dadıyı tampon olarak çağırır.

Kayık ve Deniz
Süreyya için bir tutku halini alır. Onun dışında kimse heves göstermez. Yalnızca onun ısrarlarıyla kayığa binilir. Kayık ve deniz, her gündeme geldiğinde bir gerilim oluşur. Bu gerilim denizin tehlikelerinden doğar ama asıl işlevi Süreyya’nın ölümü ihtimalini düşündürmesidir. Suad ile Necib’in gizli aşklarının arasındaki ahlaki bariyeri oluşturan Süreyya’nın denklemden düşmesi olasılığı, bir çözüm olarak, dalgalı ve güçlü akıntıları olan boğaz sularındaki bir duba gibi belli belirsiz bir gözükür, bir kaybolur.

Eldiven(ler)
Eldiven, Necib ile Suad’ın tensel yakınlaşmanın ilk aşamasıdır. Necib kendisi için piyano çalan Suad’ın ellerinden büyülenir. Piyanonun tuşlarında gezinen parmakları kutsallaştırır. O ellerin giydiği eldivenlerden biri, Necib tarafından çalınarak bir fetiş objesine dönüştürülür. Eldivenin, Necib’in hamamda tuhaf hallere girerek cinsel olarak uyarılmasından sonra çalınması da dikkat çekicidir. Bağ evindekilerin, Necib’in hastalığında yastığının altında bulmalarıyla bu sapkın hırsızlık Suad tarafından anlaşılır. Kitabın sonunda da tek kalmış olan, çalınmış olanla değiştirilir; ruhani evliliğin ruhani ön sevişmesi gerçekleşmiş olur.

Şemsiye
Şemsiye kitapta iki yerde geçer. Benim dikkatimi çeken eldivenlerin çalındığı bölümdür. Eldiven gibi güçlü çağrışımlar yüklenmiş bir nesnenin bırakıldığı yerdedir şemsiye, hem de kırmızı renktedir. Zorlama bir benzetme gibi gelebilir ama cinsel bir mana yüklenmiş eldivenin yanındaki kırmızı şemsiye Suad’ın kadınlığını simgeler. Yeterince ıslak olduğunda şemsiyenin telden zarif bacakları aralanır ve kullanan kişinin kafa kısmı önce olmak kaydıyla içine girilir. Mehmet Rauf, Necib’in Suad hanımın şemsiyesini kullanmasına müsaade etmemiştir ama eldivenle birlikte anmış olması okuyucuyu(!) bu yöne itmiştir. Açıkçası “Bir Zambak Hikâyesi”nin yazarından beklenmeyecek bir şey değil. Zambağın hikâyesini okumamış olsak muhtemelen böyle bir benzetmenin peşinden de gitmezdik.

Katalizörler
Süreyya’nın üçü beraber yürürlerken yolda karşılaştıkları bir çocuğun halinden şüphelenmesi Necib’in fitilini ateşliyor. Kitabın başından beri Suad ile Süreyya’nın ilişkisini etüt eden, hayranlıkla şüphe gelgitlerinde gizlenen âşık, bir saplantılar yumağına dolanmış olarak ortaya çıkıyor. Necib, Suad’ın Süreyya’yı başka bir erkekle aldatması olasılığından çok korkuyor; aynı oranda, o kişinin kendisi olması ihtimalinden de heyecan duyuyor.
Hacer’in evliliği duygusal ve cinsel olarak bitmiştir; sadece kurumsal olarak devam eder. Durmadan başka erkekleri arzular ve bunu Suad ile paylaşır. O yüzden Necib ile Suad’ın arasındakilere ilişkin dedikodu en çok onun ilgisini çeker. Tatmin olamayan bir kadın, tatmin olamayan bir kıskançlıkla yaşar. Nasıl Necib’in aşkını, şüphe edilen genç biri tutuşturduysa, Suad’ı da Hacer’in iğneli sözleri yoldan çıkarmıştır(s.178-179). Hacer’i yılana benzetir, yani şeytani ayartıcıya. Hacer’in yaptığı bir nevi “pembe fil düşünmeyin” lafı gibidir. O noktadan sonra Suad bu frekanstan çıkamaz.

Tifo
Suad’ın içine düşen(cehennem ateşinden) ateşten sonra Mehmet Rauf, tifoyla Necib’i ölümün kıyısına getiriyor. Bu hastalıkla ve Necib’i kaybedeceği korkusuyla Suad’ın duyguları katmerleniyor. İçerideki yangın da yayılıyor.

Delilah ve Samson
Yahudi mitolojisinden bir hikâye Necib’in kadın-erkek ilişkilerindeki konumunu belirliyor. Kadınlara olan inancı, sıklıkla evli kadınlarla kurduğu ilişkiler sonucunda sarsılmıştır. Karşısına hep aldatan kadınlar mı çıkmıştır yoksa bu oyunu kendisi mi tercih etmiştir bilmiyoruz. Ne tür bir insan, evli birileriyle birlikte olmayı isteyip sonrasında ihanetten tiksinir ve kadınların özünde bağlılığın yer almadığına inanır? Muhtemelen babası, annesi tarafından aldatılmış birisi(Necib, Aşk-ı Memnu’daki Firdevs’in hiç doğmamış oğlu olabilirdi). Onu huzursuz eden, yanlış olduğuna inandığı bir senaryonun oyuncusu olur. Belki asıl amacı annesini anlayıp affedebilmektir. Necib’in kafasında ihaneti aklayabilecek tek şey gerçek aşktır. Ama Suad’da bulduğu ve tutulduğu şey ruhani bir aşktır; hatta ileri gidip bunu ruhani bir evliliğe benzetir. Ahlaksızlığı aşk ile nötrlemeye çalışırlar ama tabi başaramazlar.

Final
Kitabın sonu biraz apar topar gerçekleşse de iki şekilde okuyabiliriz. Birincisi ahlaki, diğeri aşk açısından. Ahlaki olarak baktığımızda affolunmaz bir hataya düşen iki günahkâr, neden çıktığı bilinmeyen(!) bir yangının alevleriyle yakılarak cezalandırılır ve ait oldukları yere, yani cehenneme doğrudan geçiş yaparlar.
Diğer bir açıdan bakarsak, ahlakın duvarlarını aşamayan iki aşığın nikâhları alevlerin şahitliğinde gerçekleşir. Duvarların ayırdığı iki beden duman olup birleşirler. Belki Eylül’de yağan bir yağmurla tekrar boğaza yağıp, oradaki insanlara, ateşle yanmadan, aşkların meşrulaşamayacağını anlatırlar.
Profile Image for Carduelis.
195 reviews
December 13, 2025
"Eylül, ah işte eylül! Ne yapılsa nafile... Bak, her şey bitti."

E, sonbahar bu... Artık bu kadar güzellik ve sıcaklık verdikten sonra! Eylülden daha ne beklenir. Eylül malum ya hüzün ve matem ayıdır.

Eylül... Henüz renk ve kokusu bitmemiş, fakat baharın renklerinin bolluğu o kadar hissedilmeyecek bir şekilde çekilmiş, o kadar tekrar dönmemek ümitsizliğiyle, döner gibi görünse bile hemen yine solup kararan hırçın, boş arzularla o kadar acı acı çekilmiş ki bir gün işte tabiatın ruhu birden uyanıp görüyor; yapraklarının nasıl sararmış, birçoklarının düşüp çamurlar içinde çürümüş olduğunu görüyor ve şimdi ne kadar güzel olsa, o bir iki günün verdiği acılıkla bu güzel havaların ne kadar fani, bu renk ve kokunun ne vefasız, ne artık ele geçmez, eldeyken kıymeti bilinmemiş, öylece tüketilmiş bir hazine olduğunu acı acı görüyor; işte artık ne bir çiçek, ne bir koku kalmış... Artık tahammül bile kalmamış, hepsi çürümüş; evvelden yağmur yağsa lakayt kalırlardı, belki daha tazelik, daha hayat gelirdi, şimdi... Şimdi işte yağmur, işte kış hepsini çürütüyor; her şey çürüyor, her şey...

Evet, her şey çürüyor, her şey... İnsanlar da çürümeyecekler mi? Eylülde sanki bahara hasret çeken mahzun bir tazelik, sanki üzerine çöken kışın, kendini yok etmek isteyen sonbaharın aksine kalıcı olmak, tekrar bahar olmak mücadelesi vardır. Fakat bunun için muhtaç olduğu şeylerden mahrum olmaktan başka kendisinde de dayanacak güç kalmamış ve tabiat bunu anlamış gibi acı bir keder ve tefekkürle, üzerine çöken tenhalığın, matemin acıklı sonuyla düşünüyor; sanki ne kadar uğraşırsa uğraşsın ne kadar dayanırsa dayansın, kışın kazanacağını, artık her şeyin, her ümidin bittiğini, buna tahammül gerektiğini anlamaktan dolayı bir ümitsizlikle ağlıyordur. Ne renk, ne koku... İşte yapraklar ölüyor...

Rüzgâr insafsız, yağmur inatçı, her şey çürüyor, oh, her şey çürüyor...
syf157
Profile Image for Pia G..
437 reviews145 followers
September 13, 2021
nihayet bitirdim, seneler evvel lise zamanı kısa metnini okumuş ve o zamanki ben için o kadar duygulu bulmuştum ki ancak şimdi aynısını düşünemiyorum. kitap aklıma geldiğinde sadece şu alıntı aklıma gelecek ve bana göre kitabın özeti niteliğinde; "bari mesut olduk ya, hiç olmazsa cidden sevdik ve bir hayatta istenilecek kadar sevildik ya.." umutsuzluk ve hayal kırıklığı kadar kötü şey yok sanırım.😶
Profile Image for Renklikalem.
531 reviews172 followers
August 8, 2024
Bazı kaynaklarda Nabizade Nazım’ın Zehra’sı, bazılarında da Mehmet Rauf’un Eylül’ü için söyleniyor bilenler aydınlatır belki, evet ilk psikolojik romanımız Eylül’ü okudum. Klasikseverlerle yaz ayları için ayırdığımız Türk klasiklerinde nefis bir durak oldu Eylül. Hele de bir önceki okuduğum Mai ve Siyah’ta kabul edelim içimiz biraz kıyılmıştı:) Neyse sizi bilmiyorum ama ben çok sevmekle birlikte uzatılmış olduğunu düşünmüştüm. Gelgelelim burada da zaman zaman uzatılmış mı acaba diye aklımdan geçse de mekanlar ve duyguların tasviri o kadar yoğundu ki sıkılmaya fırsat bulamadım. Özellikle Boğaziçi ve Eski İstanbul’un anlatıldığı kısımlarda eridim bittim mest oldum. Acil Abdülhak Şinasi Hasar okuyasım geldi biri üzerime Boğaziçi Yalıları’nı atsın dedim ve sanırım bu ay onu okuyacağım bunca dişlerim kamaştıktan sonra:)

Uzun girizgahtan sonra gelelim Eylül’e. Suat ve Süreyya cicim aylarını üzerlerinden atmışlarsa da çocuksuz olmaları, ailelerinin yanında yaşamaları vs derken ikisi de hala çok bebiş bir çift. Suat’ın bebişliğine kıyamam çünkü kocası Süreyya’nın etrafında pır dönen, onun gözünün içine bakan bir hanımefendi aslında. Fakat Süreyya’nın bitmeyen bir aksiyon isteği var efendim içinde. Kendisi garantici olsun ama o aksiyonu izlemekten de mahrum kalmasın. İşte bu noktada bekar, genç ve havai kuzenleri Necip devreye giriyor. Süreyya ve Suat’ın geniş aileleriyle yaşadığı eve çok sık gelen Necip bizim çiftimize bir nefes olur, dışarının sesi soluğu olur adeta. Kitabın neredeyse daha başında Süreyya’nın hoppalığıyla açılıyor sahne. Vay efendim sandala binecekmiş de ah şimdi adada bir evi olmak varmış da anlayamazmışız... Bizim fedakar ve cefakar Suat’ımız ailesine yazdığı bir mektupla bir yaz evi tutmak için gereken parayı temin eder babasından. Sonra bu çiftimiz geniş aile evinden taşınır. Fakat ne umduk ne bulduk nevinden ilk günlerin heyecanı geçtikten sonra hep isterler Necip gelsin bunları eğlendirsin. Neden çünkü kendileri eğlenemiyorlar. Neden çünkü Süreyya efendi zaten kendi kapısının güzelliğini anlamak için etrafında başka kadınların olmasını onlara baktıkça kendi karısının güzelliğini daha iyi anladığını düşünür bir de utanmaz bunu Suatcığa söyler bile. Vah Suatcım vah! Sen de bu adamın gözünün içine bakıyorsun aman sandaldan eve sağsalim dönsün diye dualar ediyorsun bütün gün pamuk kalplim. Neyse tahmin edileceği üzere ve sürpriz değil kapakta da belli zaten Necip, Suat ve Süreyya’nın arasında görünmez bir aşk üçgeni oluşuyor. Kitabın neredeyse sonuna kadar bu aşk sadece gözlerde yaşanıyor. Suat şöyle bakar gibi yapıyor, Necip Suat’ın böyle der gibi baktığını düşünüyor vs vs. Necip’in neredeyse susmayan içsesini, hezeyanlarını dinliyoruz kitap boyunca aslında. Ben bundan niye sıkılmadım. Bence birincisi günümüz türkçesiyle okudum, İş Bankası edisyonu. Çünkü Özgür yayınlarından çıkan orijinal metne biraz baktım da nasıl kaçtığımı bilemedim:) İkincisi bence sadece hezeyan değil çok dengeli bir metin çıkmış ortaya mekanlar duygular ve benzetmeler bakımından. Fakat tabii eksikleri var. Karakterleri konuşuruz. Finalini konuşuruz. Konuşuruz da konuşuruz. Ama bunun 1900’lerin başında tefrika edildiğini unutmamak lazım.

“Son Üstadım” dediği Halit Ziya’nın bir parça tadı sinmiş öğrencisi Mehmet Rauf’un satırlarına da. Ben çok severek okudum.

“Ah çelişki, çelişki… İnsan değilim, denklemim…”
Profile Image for Tecâhül-i Ârif .
20 reviews5 followers
August 14, 2020
"Şimdi de biraz dedikodu yapalım. Yazar, Sermet Hanım’la olan evliliğinde, Tevfik Fikret’in de yaşadığı konağa iç güveysi olarak gitmiştir. Eylül’ün öyküsünün bu yıllara dayandığı ve Mehmet Rauf’un imkansız aşkının da Fikret’in eşi olduğu rivayet edilir. Ancak doğrulanmış bir bilgi değildir. Aşklarına dair verdiği bir röportajda dahi bu konunun bahsini açmamıştır. Romandaki Necip karakterinin inandırıcılığı ve yazarın hayat tarzı nedeniyle bu dedikoduların çıkmasını belki de doğal karşılamalıyız.

Çoğu eserin tamamen öznel, yazarının fikir ve duygularından bağımsız olduğunu söylemek çok inandırıcı olmayacaktır. Kaldı ki, kimi zaman yazarların karakterlerini idealize edip kendilerinin söylemek istediklerini söyletmelerine de rastlamak mümkün. Eserin başarısını bu açıdan da değerlendirmek gerektiği kanısındayım.

Yayınlandığı dönemde pek ses getiren bu esere yapılan yorumlardan, Mehmet Rauf’un aşka aşık bir insan olduğu (Halit Ziya’nın roman hakkındaki yorumları da bu kanaat doğrultusundadır), henüz 22 yaşındayken dergi için doldurduğu bir ankette, en büyük hayali olarak ‘birlikte ölünecek kadını bulmak’ arzusunu bildirdiği anlaşılmaktadır. Musiki ve aşka tutkun yazar, eserlerinde de bu konulara ısrarla yer vermiştir. Eylül, yazarın en bilinen eseri olmakla birlikte, sonraki eserlerinde de psikolojik tahlillere sıkça yer vermiş, genellikle aşk maceraları üzerinde kafa yormuş; ancak bunlar Eylül kadar başarılı olamamıştır. Yazarın Necip karakterini diğerlerinden daha fazla benimsediğini söylemek de çok yersiz bir iddia olmayacaktır."

Yazarlarımızdan Bilgen İdil'in, Türk edebiyatının ilk psikolojik roman örneği olan "Eylül"ü incelediği analizi için, buyurun:

http://tecahuliarif.com/2016/09/mehme...
Profile Image for A. Raca.
768 reviews171 followers
September 19, 2018
"Eylülde, sanki bahara özlem duyan üzgün bir tazelik, sanki üzerine çöken kışa, kendini yok etmek isteyen sonbahara rağmen devam etmek, yine bahar olmak mücadelesi vardır; fakat bunun için gerek duyduğu şeylerden yoksundur ve kendisinde de dayanma gücü kalmamıştır."
Profile Image for Zeynep Haktanır Eskitoros.
136 reviews65 followers
September 24, 2021
Günümüz Türkçesiyle okumak isteyenlere tavsiye ederim Can Yayınları'nın bu baskısını. Çok ayarında bir dil kullanmışlar; yine nostaljik ve eski bir dil ama çok güzel anlaşılıyor. Başarılı bir uyarlama olmuş.
Profile Image for Chalchihut.
229 reviews47 followers
September 20, 2016
Türk edebiyatındaki yeri gözönüne alındığında önemli bir kitap Eylül. Okuma sebebim de bundan başka bir şey değildi. En büyük şansım sadeleştirilmiş dille okumak oldu belki de; çünkü bu kadar kendini tekrar eden ve dramdan kurtulamayan bir öyküye anlamadığım bir dilde hiç tahammül edemezdim.

Kitabı günümüz Türkiye'siyle ve insanıyla çok özdeşleştirdim.
Suat: Evlenilecek kadın.
Hacer ve bilimum Beyoğlu kadını ve Frenk hanımlar: Eğlenilecek kadın.
Tabirler tanıdık geliyor değil mi? İnsanımızın kadınları her zaman bu şekilde sınıflandırdığını görmek hem kalbimi kırıyor hem de sinirimi bozuyor. Suat'ın sessizliği ve ağırbaşlılığı onu tapınma mertebesine yükseltirken bir erkeği beğenebilecek bir kadın kötü bir kadın olarak, başka kötü özellikler de yüklenerek (dedikodu, artniyet vb.) yerin dibine sokuluyor. Bu arada bir şeyden habersiz Süreyya Bey, bu arada aşkından "basit" kadınlara kendini bırakan Necip Bey. Hiçbir kadını beğenmeyen, onları sevilemeyecek bulan, her şeyden yakınan, antipatik ve mıymıy Necip. Günümüzde bitmek bilmeyen, uzadıkça uzayan, lastikten beter, çiğ, aşkı sadece bakışmakla ve acı çekmekle ilintilendiren dramatik dizilerin temel harcı işte bu hikâyeler. Sevginin, karşındaki insanın bir birey olarak özgürlüğünü ve ona duyulan saygıyı ifade edebilecek özelliklerinden uzak ama onun yerine pür-i gözyaşı ve "namus" ve sadâkat temasıyla işlendiği bu hikâyeler. Aşık olan her insan elbet bu romanın ağdalı cümlelerinde kendini bulabilir, az ya da çok. Ama aşkın bu kadar Necip gibi bir karakterin gözünde ulvileştirilmiş bir kadına tapınma olarak resmedilmesiyle duygusal bir bağ kurmakta kendi adıma zorlanıyorum.

Yeri geldi kitapta "ben bunu okumuştum, birkaç sayfa geriye mi gittim" diye sayfaları karıştırdım, yeri geldi sırf meraktan birkaç sayfa ileriye gidip devam ettim. Maalesef bu kadar boş, kitabın belki yarısına kadar hanım kızımız "evlenilecek kadın" Suat'ı Necip'in gözleri dışında görebilmenin bu kadar imkansız olduğu, bu kadar kendini tekrar edip, bu kadar betimlemeye ve kişilik analizine rağmen bir arpa boyu yol katedemeyen bir hikâyeydi bu. Sonu "şakkadanak" yazılmış, insanın kalbinde unutulmayan bir son olsun derken yalapşap bir bitiriş yapılmış bir kitaptı bu. Edebi önemi dışında hiçbir önemi olmayacak bir deneyimdi benim için. Sanmıyorum birilerine önereyim; zira hem diliyle hem kurgusuyla hem de insanları sınıflandırmadaki önyargılarıyla benim nezdimde bu kitap sınıfta kaldı.

Not: Okurken Necip nedense kafamda Nihat Doğan olarak canlandı canlanacak dedim ama öyle olmaması için büyük bir psikolojik savaş verdim. Titrinin hakkını verdi mübarek kitap, gerçekten tam anlamıyla bir psikolojik roman.
Profile Image for Yasemin.
155 reviews1 follower
May 21, 2025
3,5⭐️

Kara sevdayla birlikte İstanbul da ana karakterlerden biri olunca aklıma sıklıkla Levent Yüksel’in sesinden Yarim İstanbul şarkısı düştü; kitap boyunca 2-3 kere dinledim, nasıl da özlemişim ♥️
Profile Image for EGe.
142 reviews62 followers
December 30, 2016
İlk psikolojik roman nasıl olmuş diye bir hevesle okuduğum kitap oldu. Bana biraz Jane Austen tadı verdi, o kadar his odaklı o kadar duygular ve duygu çalkantıları odaklı ki, hayal edip canlandırmazsanız kitap sıkıcı gelecektir http://egecita.com/eylul
Profile Image for Hatice.
1 review
Read
May 18, 2015
İt was nice but it was a little boring
Profile Image for irem.
102 reviews6 followers
April 17, 2024
iletişim ozurlusu enneagram2 bir kizin dramı(değilse patlarim
bakın çok güzel bı vibei var aysenurla owolugunu öve öve bitiremedik ama gerçekten keşke bu kadar betimlemeswydin ya bir konu sadece bir konu 7263827483sayfa betimlenir mi vallahi oldum bittim sonlara doğru o kadar baydı ki. (ve ben bu süslü dili severim normalde hep böyle eski Türkçe kelimeler oluyor ya ağzım açık okurum. ama bunda gerçekten dalıp gittim yani). karakterler de full intention but never action. kafayı yedim hep "SOYLEMEYE NIYETLENDI, SOYLEYECEKTI, SOYLEMEK ISTEDI blablabla" lütfen lütfen ama lütfen soyleeeee bir kerecik olsun soyleee!!!!! yine de 3 vermek istemiyorum çünkü dediğim gibi çok tatlı bir vibei var mevsim geçişlerini o kadar iyi anlatmış ki özellikle sonbaharı anlattığı yağmurun pıtı pıtı yağdığı zamanlar🩷🩷🩷🩷agghgh kalbimmmm
Profile Image for Gunce.
117 reviews32 followers
September 14, 2019
Yasak bir aşkı konu edinen Eylül ilk psikolojik romanımız olmanın hakkını fazlasıyla veriyor, hislerin anlatımı o kadar detaylı ki bazı bölümlerde biraz sıkıldım ama bütün olarak değerlendirince beğendiğim bir kitap oldu. Can Yayınları’nın günümüz Türkçesi ile revize edilmiş baskısını okudum, bu sebeple orijinal metnin dili ile ilgili yorum yapamıyorum. Özellikle döneme dair fotografları içermesi de çok hoş.
Profile Image for LL.
37 reviews
January 26, 2025
Türk edebiyatının ilk psikolojik romanı olduğu için merak edip okudum ama içim daraldı cidden karakterler çok itici bir yandan yasak aşk anlatılıyor bir yandan betimlemeler gereksiz fazla karakterlerde kim kim belli değil benim naçizane fikrim çok bunaltıcı bir kitap. servet-i fünun dönemi diye bir dönem olmasa bile bu kitap servet-i fünun dönemine ait bir kitabım diye bağırıyor olurdu.
Profile Image for Fearless.
737 reviews105 followers
July 7, 2019
Bayıldım.
Yani Süreyya ve Suad aşkı güzeldi ilk baslarda. Necip için sunu söylemek istiyorum once; içsel olarak kendi de farketmeden Suad'a bağlanırken bir yandan da bu davranışları hakir görmesi ve ondan karşılık bulduğunda bunu tahkir edeceğini bilmesi ama yoluna devam etmesi.. Onun gözlerine bakıp sevinmesi ve herşeyi unutması çok ilgincti.
Zaten ilk psikolojik roman olmasının onem verdiği kendinden de güzel olan bu kitap uzun betimlemelere sahip olsada çok akıcı bir şekilde okunuyor.
Sadece son kısımda tereddüt ettim. Aklima gelen su oldu; birbirlerini oyle sevip herseyi anlayacak kadar tanirken benim bile okurken ne olduğunu anlayamadığım şekilde gelişti olaylar. Sonunda da en azından Suad'in istediği olduğu ve bencede ikisini ancak böyle bir sey kurtarabilir gibi geliyordu.
Profile Image for sena.
57 reviews
February 13, 2016
İlk psikolojik romanı merak ediyorsanız veya TM öğrencisiyseniz okunabilir.
Profile Image for Cemre.
724 reviews562 followers
July 30, 2019
Aşk-ı Memnu ile benzer bir temayı işlemesine rağmen Aşk-ı Memnu'dan daha başarılı bulduğum romandır Eylül. Ayrıca edebiyatımızda "ilk psikolojik roman" olarak kabul edilir (teşekkürler lise ezberi).
Profile Image for moi, k.y.a..
2,076 reviews380 followers
November 18, 2017
Okuduğum baskı fazlasıyla Türkçeleştiği için pek bir şey söylememeyi tercih ediyorum. Başka bir zaman aslına daha yakın bir baskı tercih edeceğim ancak Süreyya'ya uyuz olduğumu söylemek isterim.
Profile Image for Caterina.
1,209 reviews62 followers
October 8, 2022
Eylül ile çoğu okurun yolu deneme sınavlarında çıkan "Türk Edebiyatı'nın ilk psikolojik romanı hangisidir?" sorusuyla kesişmiştir sanırım... Uzun yıllar önce benim de öyle olmuştu. Eseri bu defa sesli kitap olarak dinledim ve gördüm ki eserin içeriği kadar seslendirenin üslubu da eserin yıldızını parlatan önemli etmenlerden, bu bağlamda Pınar Kundakçı Temel hanımefendiye minnettarım.

Eseri bitirdikten sonra künyesi ve üzerinde yazılanlar hakkında biraz araştırma yaptım. 1900'de Servet-i Fünun dergisinde tefrika edilmeye başlanıp 1901'de roman haline getirilen Eylül üzerine yapılan tartışmalardan bir kısmı yazarın "esinlendiği" eserler üzerine olmuş... Halit Ziya ile olan dostluğu, onu üstadı olarak görmesi üzerine de epey yazılıp çizilmiş dedikten sonra içeriğe geçelim: Eserde ilk bölümler Süreyya'nın bakış açısı ile anlatılırken yavaş yavaş Necib ve Suat'ın dünyasına doğru bir kayış söz konusu. Psikolojik tahlil yoğunluğuna rağmen sıkılmadan, keyifle dinledim...

Ve Eylül. Bir mevsimin bitişi olsa da yeni bir mevsimin başlangıcı aynı zamanda. Belki finaldeki yangının gelişmesine dair detay biraz daha fazla olsaydı diye düşündüm fakat sanırım yazar burada bizlerin hayal gücünü de çalıştırmak istemiş.

"Kimler okumalı?" sorusuna cevabım: Çok karamsar dönemlerde okunmaması elzem olmakla birlikte insanın iç dünyasına dair okuma yapmayı sevenler için biçilmiş kaftan şeklinde olacak. Satır aralarındaki İstanbul tasvirleri de iç açan güzelliklerden.

İlerleyen yıllarda tekrar okur muyum bilmiyorum ama yazarın başka eserlerini de dağarcığıma katmak için sabırsızlanıyorum.
Profile Image for Büşra.
36 reviews3 followers
June 16, 2023
hatırla sevgili izlemeye başladığım için elim türk edebiyatının da eski dönemlerine gitti ve eylülü okumak istedim. ilk psikolojik roman olmanın hakkını fazlasıyla vermiş. dolu dolu betimlemeler uzun içsel düşüncelerle. okuması zevkliydi bence. dediğim gibi eski hislere, eski dönemlere ve istanbul türkçesine hasret kaldığım bugünlerde bana ilaç gibi geldi.
Profile Image for Begumtez.
68 reviews
November 28, 2018
Benim okuduğum versiyon eski dildi. Haliyle biraz ağır geldi. Kahramanların iç dünyalarına,düşüncelerine çok yer verilmiş. Kitabın konusu yasak aşk. Ama masum bir aşk. Kitabı dikkatle okumanız gerekiyor zira anlaması biraz güç. Ama iyi eser, kitapseverler mutlaka okumalı....
Profile Image for İrem Ç’.
25 reviews3 followers
January 31, 2025
İlk incelemem ile karşınızdayım, kitabı bitirir bitirmez soluğu burada aldım çünkü sıcağı sıcağına yorumumu yapmanın daha iyi olacağına karar verdim. Bu kitabı okumamım en temel sebebi bir çoğunuzun da bildiği üzere Türk Edebiyatının ilk psikolojik romanı olmasıydı. Ayrıca Serveti Fünun dönemine ait bir eser olması da beni okumaya teşvik etmişti. Lakin bu kitap beni hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Açıkçası aldatma tolere edemediğim bir olaydır ve ana konunun bu olması, her ne kadar karakterlerimiz birbirlerini derinden sevmiş olsa da beni oldukça rahatsız etti. Karakterlere hiçbir şekilde ısınamadım, hepsini suçlu buldum ve hepsinin düşüncelerine göz devirdim. Ancak sonu çok güzel ve duygusaldı benim için, dolayısıyla bu kitabı ve okurken yaşadıklarımı her zaman hatırlayacağıma inanıyorum. Mehmet Rauf’un dili bana biraz ağır gelse de cidden çok beğendiğim bir dil oldu, ilerleyen zamanlarda başka kitaplarını da okumaya çalışacağım.

(Başka bir yerde yazdığım incelemeyi burada da paylaşmak istedim, kitabı 3 ay önce okudum)
Profile Image for Zehra'nın Kitapları .
153 reviews10 followers
May 11, 2021
Son zamanlarda çok okunan psikiyatrist / danışan ilişkilerinin deşifre edildiği, ahalinin belki psikolojim düzelir umuduyla bolca okuduğu, kendisinden daha hasta bireyleri tanıdığı ve bu sebeple kendisini sağlıklı hissettiği o bütün külliyatı alın, üzerine yabancı benzerlerini de ekleyin, hepsini toplayın, Mehmet Rauf’un 121 yaşındaki bu şaheserinin yerini tutmaz.

Yalan yok, ilk psiklojik romanımız diye meraktan okudum ancak aynı zamanda bu güne kadar okuduğum en iyi psikojik roman çıktı.

Sonbahar bütün ülkelerin edebiyatında bitişi, hüznü ve ayrılığı temsil eder. Ancak ben Eylül’ün böylesine çarpıcı işlenişine daha önce hiç tanık olmamıştım. Bir kadının Eylül’ü hayatının, kadınlığının bir dönemine benzetmesi ve minneti:

‘bir kaç gün sonra hava ne kadar güzel olsa bu kadarcık geçici bir güzelliğe bile minnettar olmak gereken bir ay... Eylül...’

Kitabın konusunu yazmayacağım, yeltensem dahi spoiler olacak , biliyorum. Ayrıca kitabı benim için bu kadar özel kılan, duygu geçişlerinin nasıl ustalıkla işlendiği, edebi beceri ve özen. Konusunun ya da kurgusunun başarısız olduğunu söylemiyorum, tam tersine pek çok çağdaş edebiyat metnini açık ara sollar, ben sadece bu kitabın neden mutlaka okunması gerekliliğini ifade etmeye çalışıyorum: DUYGULAR, DUYGU GEÇİŞLERİ, TERCİHLER...

Sıkkınlık, ilgi, merak, sahiplenme, aidiyet, ulaşılmazlık, imkansızlık, özlem, suçluluk, suçlama, mutluluk, değersizlik duygusu, kıskançlık, umutsuzluk, vazgeçmek ve aşkın daha önce hiç tanık olmadığım bir şekli...Okuru duygular dağının en tepesine defalarca çıkarıp, oradan aşağı bırakan bir kalem, #MehmetRauf

Çok geç tanıştık, ama ne yapalım zamanı şimdiymiş.
En kısa zamanda diğer kitaplarını da okuyacağım.

Not: Psikolojik roman, doktor hasta ilişkilerine sızmak değildir. Eğer gerçek ve çok başarılı bir psikolojik roman okumak isterseniz, #eylül ısrarlı tavsiyemdir.

Kitapla kalın
Profile Image for Jeannette.
802 reviews192 followers
August 31, 2014
This is where "Madam Bovary" and "Pride and Prejudice" meet and make a disfigured Turkish baby...

Truly, it is a book which says A LOT about the nature of the Turk. The way Necib and Suad treat each other and the many things that are left unsaid show perfectly the impression that I have gotten so far from the Turkish people. They seem to have a giant problem with decency, secrecy and honesty. Both Necib and Suad have so many thoughts, so much that they want to share with the other and yet, they barely manage to give a glimpse of their feelings. Right until the very end they just cannot seem to find a way to let go and to stand up to the people who surround them.

What I really did not like about the book was exactly the fact that so much was left unsaid. We read page after page of Necib's stream of consciousness and when he manages to get to Suad all he does is glare up to a point where she is ALWAYS sure he does not love her and he is in fact sleeping around with every woman in Istanbul. Suad on the other hand is so whiny and unhappy and cornered by her husband who is a dull a-hole.

On the other hand the book was symbolically very rewarding. Rauf managed to intertwine so much meaning into each and every action, object and word. Most of all, I enjoyed the ending which held not only the release and the fulfillment that the characters needed, but also the punishment following the crime.
Profile Image for Zeynep.
146 reviews
July 6, 2018
İlk psikolojik romanımız Eylül, yazıldığı dönem açısından baktığımızda 'yaşak aşk' konusuyla cesur bir roman. Roman Suat'ın Süreyya'yla mutlu bir evlilik yaşadığını zannederken aslında her şeyin Suat'ın sevdiği ve istediği şekilde oldugunu, kendisinin aslında mutsuz oldugunu farketmesiyle başlayıp aile dostları Necip'le ortak noktalarını sayesinde birbirlerine yakınlaşmalarıyla devam ediyor. Yaşandığı dönemi başarılı aktarması, başarılı kişilik ve mekan tasvirleriyle çok beğendiğim bir kitap oldu Eylül. Ama ben eski baskısından okudum, zorlayıcı bir dildi. Başarılı bir şekilde günümüz Türkçe'sine uyarlanabilmesini çok isterim.
Profile Image for Ahmet Ceylan.
20 reviews1 follower
January 9, 2017
117 yıl önce yazılmasına rağmen bu zamanda da ölümsüz olmayı başaran, rauf'un müthiş psikolojik tahlilleri ile karakterlerin iç çatışma ve duygusal gelgitlerini okuyucuya, sıkmayan ve akıcı üslubuyla okutan bir roman. Biraz aşkı memnu gibi ya da kanal d dizileri gibi olsa da, inanılmaz sürükleyiciydi. O yıllarda yazılan çağdaşı romanlardan bazılarını okumuş biri olarak onlara kıyasla oldukça ileride olduğunu söyleyebilirim. Tüm bunların yanında sosyolojik değerlendirmeleri de karakterlerin düşüncesi şeklinde veren Mehmet Rauf'un yaşam ve ölümle ilgili satırlarını da beğendim. Sonuçta bu kadar iyi beklemiyordum itirafıyla yorumu bitiriyorum.
Displaying 1 - 30 of 217 reviews

Join the discussion

Can't find what you're looking for?

Get help and learn more about the design.